44 Seyfe “ Son Posta nin tefrikası > 3 — iKiNCİ Cemilileri atılmış, fakat o a ÇA BiR 20 RLIK ÜLKESİNDE ORK ZABİT Mlz Cemirin ikibei KISIM — A.R. nda silâh patlamıştı. Prenses En ma, hazin bir feryat koparm: yere yuvarlanmıştı Burada, hep mdan gelin.. kis siZİ, — Arkadaşlar! rlacaksınız. ben idare edec Ar bağırmı başlar, Prenses i. Emma, bu fırsat- nünde bulundu- an İçi Bir Emmaya çev: de ederek ğu oteli göstermiş: — Buraya. hepiniz buraya... Ken- dimizi, pencereden müdafaa edeceğiz. Demişti. kat, ihtilâleilerin arasından bir kahkaha yükselmişti, Ve bu kahka - hayı, $u acı sözler tükib etmi — Kaltakt;. Bizi pusuya di (Ben seni tanıyorum. Hem de, iyice taniyorum... Sen, pren- ses değil misin?.. sin değil mi?.. Prenses Emma; bir adım gerilemiş” &i. Bu sözler, basına inen korkunç bir darbe gibi onu sersemletmisti. — Evet. ben.. ben.. Prensesim.; fa- Prenses Emma, sözlerini ikmâl €de- memişti. İbtilâlcilerden biri derhal ye- rinden fırlamış : — Kahrolsun, Prensesler... kafalar, kırılmalıdır. Diye haykırmı$.. elindeki tüfekle ni- şan almıştı. Cemil, ileri atılmıştı. Lâkin o anda| 'silâh patlamış. Prenses Emma, hazin bir feryad kopatmış.. yere yuvarlan »| mıştı. Cemil, bir an şastrmiştı. e Prenses Emmayı derhel kollarının arasına al - mış, otelin kapısından içeri dalmıştı. İhtilâleiler, iki gurupa ayrılmışlardı. "Bunlardan bir kısın, polislerin üzerine ateş etmekte devam ederlerken, öteki ihtilâlciler, Cemili takibe başlamışlar» “Cemil, otelin holundaki kanapenin "üzerine Emmayı yatırdıktan sonra, 'sür'atle geri dönmüş; kapıyı kapamak için ileri fırlamıştı. İşte ozaman, ibtilâlcilerle girtlak " gırtlağa bir mücadele başlamıştı. İhtilâleiler; — Vurun.. — Parçalayın.. — Bize ihanet ediyorlar, y — Bizi, yanlış yola sürüklemek is- İtiyorlar " Diye bağrıyorlardı. ——..mm mama Bir Doktorun Günlük Notlarından Gürültü ile Mücadele Tramraylar, vapurların ötomabiller ve otobüller, mi adi rindeki mubriş tesirleri o hissedilme - den büyük yorgunluklara sebep olmak - tadır. Avrupa ve Amerikada bununla mücadele için tertibat alınmıştır, Bizde de Dahiliye Vekile rette takip ettiğini memnuniyetle gö - rTüyoruz. Hakikaten bütün günün muhtelif şekil- lerde de husule getirdi- ği derin yorgunlukları gidermek için gece ve sabahları esaslı bir sükünete ihtiyaç vardır., Mülemadi tabrişler cümlei asabiyemizi ber dakika için gergin bir hale koyu - yor. Ve bu vaziyetin yıllarca devamı in- sanları yıpratıyor. usvi mukavemet ek - siliyor. Hayat mücadelesine alt olan bir çok âmiller mepanında bu bitip tüken- miyen gürüküler shhamiz üzerinde menfi tesirler yapmaktadır. İkametgâ - hinımı sakin mahallelerde tercihan inti- bap ediniz. ©) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir dekter git İmdadınıza yetişebilir. Taçlı gürültülerinin |! cümleli asabiyemiz ve sinirlerimiz füze - © i kararmıştı... Artık, yay gibi gerilmiş vücudü bütün hızı ile en öndeki adamın üzerine 81ç- ramış; elindeki tüfeği kavramıştı. Bu anda ihtilâlcilerin arasına kari- şan genç bir adam bağırmıştı. — Durun.. bırakın... Onlar, size düşman değildir... Bilâkir... Fakat sözünü bitirmeye muvaffak olamamıştı... | mili yere yuvarlamıştı. O zaman, o genç adam, bir kö oturmuş.. hüngür büngür başlamıştı... Bu adam, Prenses Emmâ- İyi en azgın mihlistler ve anarşistlerle » birleştiren. onun bütün millet ve mem- leket aşkını herkesten ziyade takdir eden adaridı... Onu'son saniyede ha- yal meyal gören Cemil: — Teodor Aleksiyefi.. Diye murıldanmıştı, * Prenses Emma ile Cemil, o otelin holünde, kanlar içinde yatarken; u - mumi karargâhta bulunan (çar) ile amcası Grandük Aleksandır arasında telefonla şu muhavere cereyan edi - yordu: Girandük — Eğer size faydalı olaca- İğımı ümit ediyorsanız, yanınıza gele yim. İ Çar — Hayırl.. Şimdilik orada ka- İinız; Çariçeyi yâlnız bırakmayınız. Vaziyet ne merkezde?.. Grandük — İşler, gittikçe Senalaşı- yor, Niki... Sokaklarda çarpışmalar ! çoğalıyor. Muhafız kuvvetlerin de, git- tikçe âsilere iltihak ettikleri haber alı- nıyor. Çar (sesi titreyerek) — Yâ, hassa süvarileri.. onlar ne yapıyorlar?.. On- lar da ihanet edebilecekler mi?.. Grandük (aci acı gülümsiyerek) : — Hangi hassa süvarileri?.. Onlar da, çok garip ve esrarengiz bir surette emir verilmiş. Yerlerinden bile kımıl- damıyorlar, Çar, bir kaç saniye cevap vermedi. Ve sonra, hıçkırığı andiran “bir sesle şu sözleri söyledi: — Yaa, öyle mi?.. Desene her şey aleyhimize dönüyor... Ne yapalım?.. Mukadderat ne ise, onu göreceğiz. Ya- rin belki oraya gelirim. Muhavere kesilmişti. * İ 13 mart 1917 Çar geceyi endişe ve ıstırap içinde İ geçirmişti. Umumi karargâhı terkedip İetmemek hususunda henüz mütered- ditti. Zeval vaktine doğru, son kararını vermiş: — Petersburga gideceğim. Demişti. Husui treni, istim üzerinde bekle- mekte idi... Çar, yaverlerile trene bi: ner binmez, tren hareket etmişti, Her zamanki gibi, hiç bir istasyonda dur- madan Petersburga gidecekti. Fakat üç istasyon sonra, tren birdenbire te- vakkuf etmişti. İstanyon memurları, trenin şefine gelerek: — Makaslarda sakatlık var, Küçük bir manevra yapmak lâzım. Demişlerdi. Manevra, uzun sürmemişti. Artık, geçip gidecekti... Fakat, trenin istika- meti, birdenbire değişmişti. Lokomo- tife atlıyan iki memur, (Duma meclisi) tarafından verilmiş olan emri makinis- te göstererek? — Emre itant edeceksin. Tren, doğ- ruca (Piskof)a gidecek. İ Demişler; ve ellerindeki leri göstermişlerdi. Çar, evvelâ; yanlış bir yola sevke - dildiğini farkedememişti. Fakat, Psko- bee gelincet * rovelver- > (Arkası var) Sekiz on kişi birden Ce-! ağlamıya| çarın hususi treni, gene son sür'atle| SON POSTA « Son Posta » min Tarih! Tefrikam ; 49 S7 Acaba Güden Gudeanın ölürse, yerine mi? Oda bir gün evvel iü mü). oğlu geçe kızkarde - iyi ol- masına çalışmıyacak mı? Sihirbazın! bu işi yedi Yl uzatmasının sebebi ne- dir? Ve aradan tam yedi yıl geçtiğine göre, bugünlerde ( geyik adam ) ın meydana çıkması icap etmez mi? ... Sama ertesi sabah erkenden kalktı. sırma püsküllü kemerini beline taktı. giyindi.. sokâğa çıktı. O gece gözüne uyku girmemişti. Bu (geyik adam) acaba kimdi? Onu mutlâka bulup meydana çıkar“ mak istiyordu. Ur sokaklarında saat - lerce dolaştı. O, Ur da hiç kimseyi ta- nımıyordu. Bu sırada (Çu-Çen)lerden birine rastladı, O, bu cüceyi bir kaç| kere saray kapısından içeriye girerken|o geyik bir gece prensesin rüyasına gir| görmüştü. — Maya.. Maya... Diye seslendi. İhtiyar sihirbaz birdenbire başını arkaya çevirince Samayı gördü.. vücu- dünde hafif bir ürperme duydu. Soka- İğın ortasında durdu. Sama yanına yaklaştı: — Nereye gidiyorsun, Maya? — Evime gidiyorum... Niçin sor - dun? — Evine gelmek istiyordum da.. u-| zak mı, yakın mı diye soracaktım. — Epeyce uzaktır. Şehir dışında o- tururuz biz. Benimle konuşmak mı istiyorsun? Sama düşünceli bir tavırla bakarak cevip verdi: — Evet. Biraz dertleşmek istiyo « Tum, Sen herkesin derdine çare bulur- muşsun! — Elimden gelirse, senin de derdini gidermek veya hiç olmazsa hafiflet - mek isterim. Vaktin varsa, haydi yü- rüyün.. birlikte gidelim bizim eve. Sama bu tesadüften memnun gö * rünüyordu. — Bugün Gudea öğleden sonra önüne (büyük mâbet)e gidecek. Öğleye ka- dar vaktim var. Derdim büyüktür, Maya! Beni candan dinliyeceksin.. be- » | atanilitireklesizin direğe çöliimeek sın, değil mi? Maya'söz verdi: — Ben, sizin gibi bir aslanı hiç bi zaman muztarib görmek İstemem. He- le bir kere derdini öğreneyim de.. Yolda konuşarak gidiyorlardı, Sama yavaş yavaş anlatmağa başla- dı: — Ben çok derdli bir adamım, Ma- yal Sihirbazlar dünyanın en ketüm in- ndan hiç kimse lâf ala- Nöbetci Eczaneler Bu geceki nöbetci eczaneler şunlardır; İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: /Ziya Nr). Beyantta: (itaydar), Fenerde: (Emilyadi), gehre - mininde: (Hamdi). Karagümrükte: (A- rip). Samatyada: (Rıdvan). Şehzadeba - şında: Cİ. Hali), Eyüpte: (Hikmet Atla- maz). Eminğnünde: (Beşir Kemal), A- lemdardaz (Abdülkadir). Küçükpazarda: (Hikmet Cemi), Bakırköyünde; (İsti - pan), Beyoğlu efhetindekiler: İstiklii caddesinde: OKanzuk). Galata - da: (İsmet). Taksimde: (Nizameddin). Kurtuluşta; (Necdet). Yenişehirde: (Pa- runakyan), Baostanbaşında: — (İtimat). Beşiktaşta: (AH Rıza). Boğariçi ve Adalarda: Üsküdarda: (o (Ahmediye). Sarıyerde: (Osman), Büyükadada: (Şinasi Rıza). Heybelide: (Halk). etti: “Ben Tunçayı seviyorum. ,, Jmaz. Bundan ötürü sana bütün derdle- rimi açacağım. Sen beni tanımazsın, Maya! Benim bir sevgilim vardı.. onun başını da mâbedde keserek, kanmı mâ- budlara hediye etmişler. Şimdi içime yeni bir sevginin ateşi düştü. Sumer kralmın kızı bana geçen gün bahçede yere bir geyik resmi çizdi.. ve bunun manasını sordu. Diyorlar ki, o da (ge- yik insan) 1 seviyormuş. Uşağım ba- na böyle garib bir masal anlattı, Sen saraya sık sik girip çıkıyorsun! Bu İ- şin iç yüzünü senden öğrenmeyi dü - şündüm. Bana bildiklerini söyler mi- sin, Maya? İhtiyar sihirbaz yavaş yavaş yürü - dü: — Bu hikâyeyi bende dinledim, mellâ! Gudeanın kızına bir geyik mu - sallat olmuş.. onu seviyormuş. Fakat, miş ve ona demiş ki: kek çıkacaktır. İşte o, benim. Sakın o- nu reddetme şimdi bu vaziyet kar - şısında, prenses sizinle meşgul oil sa, memnun olunuz! Belki de rüyasın- da kendisine söyledikleri erkek sizsi - nizdir! — Fakat, benim böyle bir şeyden haberim yok. — Hayvanlar Tanrısı sizi ona eş © larak münasib görmüşse, bunu redde - demezsiniz! — O halde yedi yıl önce, bir geyiğin prensese insan kılığına girerek söyle- diği sözleri ne yapalım? - Ne demiş geyik ona? — «Yedi yıl bekle..! Ben yedi yıl sonra gelip seni alacağım!» demiş. — Yedi yıl tamamlanmamış mi? — Tamamlanmış ama.. ben - içimi sana açıkca anlatmak istiyorum, Ma - yal « Tunçayın sevgisini yüreğimden olsa unutacaksın! Bir şarap küpü bo- şaldıkca, nasıl tekrar dolduruluyorsa, sen de kalbini yeni bir kadın sevgisile doldurmalısırı! — Bu, benim elimde değil, Maya! Ben Tunçayı çok seviyordum. Onun gözünü açacak ilâcı bile aylarca ya - nımda taşımıştım. — Sonra ne yaptınız bu ilâcı? — Yere vurdum.. kırdım.. ve ayak- "İlarımla çiğnedim. Cüce sihirbaz içinden güler gibi bir tavırla Samanın yüzüne baktı: — Keşki dökmeseydin o ilâcı? — Neden? — Başka bir zavallının gözlerini İaçmağa yarardı... — Benim işime yaramıyan ilâcın -5 |başkalarına şifa vermesini istemedim. Ben onu Tunçay için saklıyordum. Ha- yatımı onun için tehlikeye koymuş - tum.. o, bir tabut içinde Suz sarayına " bırakıldığı zaman, ben de kraldan gizli ' olarak sarayda kalmıştım. Bunu yap- masaydım, o Sumerlilere esir düşer miydim?. Cüce sihirbaz, Samayı evine gö - İtürmemek için bahaneler aramıya baş- lamıştı. Sama herhangi bir vesile ile İTunçayın yılanlar mağarasında yaşa- dığını öğrenecek olursa, Mayaya ne- İler yapmazdı? İhtiyar Maya, Nâraşdan o kadar korkmuştu ki.. eğer Nâraş Hamat sa »| vaşında öldüğü haberi gelse bile Turiçayı Samaya göstermekten gene çekinecekti. Maya: — Ben Nâraşın ölümünden sonra da ondan korkarım. Habis ruhları ba- «Bugünlerde s6-|mat kralının sarayına nin karşına aslan gibi yakışıklı bir er-| Yazan : Celâl Cengif Sama, sihirbaz Maya' ya aşkını itiraf ded i Diyordu. : Bir aralık Nâraştan yeni bir h gelip gelmediğini anlamak sordu: — Nâraşın yakında döneceğini muyor musun, mellâ? — Sanmam ki çabuk dönsün. — Harbe mi tutuştu Hamatlılar! — Gudea öyle söylüyor. Nâraş * mat kralının kafasını koparma? dönmiyecekiiş. — Hamat kralının kafasını kop mak kolay bir iş değildir. — Sen nerden biliyorsun kolay iş olmadığını?.. — Vaktile duymuştum: Hamat # lının sihirli bir sarayı varmış.. kral temezse, hiç kimse onun kapısı! içeriye giremezmiş. — Sumerliler Nâraşın yenilmez © kumandan olduğunu #öylüyorlar. girmese Hamatı baştanbaşa işgal edemez mil — Bunu yapmaktan ne çıkar? A iş, Hamat kralının başını koparmakt” — O halde bunu yapabilmek içi” Nâraş Hamat ölkesinde fazla kalmsği mecbur olacak. — Ben de böyle umuyorum. Bugünkü Program 4 « Şubat - 917 perşembe İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi 1250 Fs dis, 1305: Mubtelif plâk neşriyatı. 18,30: Plâkla dans musikisi, 1930: Ta; İre Cemiyeti namına konferans. Bay lah tarafından, 20: Rifat ve arkadaşlari İİ rafından Türk musikisi ve balk görki 2030: Bay Ömer Riza tarafından bavadiz. 20,46: Sariye ve ârkadaşları taraf dan Türk musikisi ve halk şarkıları, sasi yarı, 21,15: Oritestra, 22,10: Ajans ve bo” haberleri. 2230: Plâkla sololar, opera v8 peret parçaları. BUKREŞ 16: Hafif müzik, 11,45: Becthavenden Pi çalar, 18,30: Fiâk neşriyatı (şarkılar), Senfoni konser, 21,15: Orkestra, 21,46: H8 berler, BUDAPEŞTE 1130: Kuartet, 1835: PJâk ne: 1050: Şarkılar, 20: Tiyatrn, 21,20: Ori Konseri, 23: Macar halk şarkıları, (çiğan dö kestrasi). PRAG 1145: Senatolar, 1145: Mönanyadnl # kül, 1925: Halk şarkıları, 20: Breneden kl, 2045: Tiyatro, Rus şairi rai «Bugene Onegin» eseri ve Rus halk şarki rı, 72,20: Bratislâvdan nakil, 2225 den 8 kadar Breneden nakil. VİYANA 1740: Bariton, 18: Gitara havaları, 20: Yİ | yatro, 2120: Dans havaları. VARŞOYA YTJS: Şarkılar, Brahmsdan, Stransdif) Çayakevskiden parçalar, 19; Tiyatro, 93 Hafif müzik, 21: Muhtelif havalar, Zi Dans musikisi, Yarınki Program 5 - Şubat - 957 - Cuma ISTANBUL Öğle neşriyatı: 1220: Plâkla Türk musikisi 1250; H8 İdi, 1305 Muhtelif plik neşriyat. Akşam neşriyatı: 1830: Piikla dans musikisi, 1930: SİĞİ müsahabeleri: Eşref Şefik.20: Vedin Rıza arkadaşları tarafından Türk musikisi ve Pe sarkıları, 20,30: Bay Ömer Rima tara? arapça havadis, 20,45 Cemal Kâmil ve daşları tarafından Türk musikisi ve şarkıları, saat ayarı, 2115: Orkestm, şıma musallât eder de benden öç al - nie ve borsa haberleri, 2207 PİâkiS Yalar, opera ve operet parçaları.