C10 Sayfa” Askerlik bahisleri: Soryst Rusyavı müdafaa komiseri Mareşal Voroşilof iye, bahriye ve hava nezaretleri - nin ellerinde mi bırakalım, yoksa tek le mi birleştirelim? * Müzakerenin umumi havasına bakı- lacak olursa ekseriyet bizim yıllarca evvel doğru bulup kabul etmiş oldu - #umuz usule gelecek gibidir. — Sulh zamanında tek bir Mili Müdafaa. Vekâleti.. Harp zamanında kara, deniz ve havg kuvvetlerinin tek bir başkumandanı.. olmak lâzım. Harp memleketin bütün yaşıyaân kuvvetlerinin bir araya getirilmesi ile yapılır. Bu kuvvetler başlıca üçe ay - rılır. Birincisi insan, ikincisi malzeme, üçüncüsü sınal seferber'iktir. Kara, deniz ve hava kuvvetleri arasında lü - zumlu olan efradı taksim etmek, ha - zırlayıp yetiştirmek, kadrolarını yap - mak, malzemeyi bulup çıkarmak, mü- temadiyen mModernize etmek, sınai <e- ferberliği hazırlamak, sulh zamanının " ezici işidir. Bu muazzam makineyi ele alarak kullanmak, azim ve irade ile düsmana hâkim olmak ta harp zama - mının vazifesidir. * Fransada bu mesele ne zaman açıl- ü Bütün orduyu, hayır bütün mem- leket kuvvetlerini etine teslim edece - ğimiz şef eğer piyadeyse denizden an - lamaz, tayyareciliği hiç bilmez, demek âdet olmuştur. Bu, gerçekten böyledir. Nitekim bir musiki bestekârı da örkestrayı teşki! e- den bütün öletleri çalmayı becere - mez. Fakat bu aletlerin ayrı ayrı ifa e- decekleri işi pek iyi bilir, muvaffaki - yet veya ademi muvaffakiyet omm idaresindedir. Ve bu hakikatin kendisi olduğu içindir ki son yıllar içinde ve ekseriya bizi takiben millf müdafaz - bir vekâlette birleştirilmesi yoluna iştir. Başlıca devletlerde vazi - İngilterede kara, deniz ve hava küvvetlerinin idaresi ayrı ayrı birer nezarete verilmiş ve bu nezaretlerce lan muhtelif projelerin son tetkiki müdafaa komitesi» denilen bir heyefe bırakılmıştır. Bu heyet başve - kil il& üç erkânıharbiye reisinden, ka- ra, deniz ve hava generallarından mü- rekkeptir. Bu komitenin haricinde bir de milli müdafaa fevkalâde nazırı var- dır. Ve görünüyor ki İngiltere tek ku- mandaya doğru gidememiş. Geçen yıl ihdas edilen bu fevkalâde nazırlık ile merhale merhale yürümiye koyul - muştur. İtalyada.. İalyada vaziyet daha vazihtir! Zira kara. deniz ve hava nezaretlerinden ber inin basında birer tane müste- sar, birer tane de servis meseleleri ile, Müdafaa kuvvetleri tek elde toplanmalı mı? * & X Türkiyenin çok evvel halletmiş olduğu bu mesele bugün Fransız meclisinde mevzuubahs ve her millet hemen hemen Türkiyenin tuttuğu yolu takibe başlıyor Kai n a 2 AA e e L ÜÜ a SON POSTA Bir Rus deniz sübayının meraklı hatıraları oluyor Hitler Almanyasının Harbiye Nazır- Mareşal Blomberg z meclisi bugünlerde, bizim | uğraşan müstakil erkânıharbiye reisi kadar yıl önce halletmiş oldu -| vardır. Bütün bunların fevkinde de u- mühim bir meselenin müzake- | mum erkânıharbiye reisi olan Mareşal Badogliyo bu muhtelif daireler arasın- ve hücum kuv- | da, bir tek başkumandan sıfatile insi - | >diye kadar olduğu — gibi, | camı temin etmektedir. İlâve edelim ki, İtalyada ikincikânun 1922 kanunu ile bir yüksek askeri şüra tesis edilmiştir. ki, milli müdafaaya ait ve usülleri yapmak salâhiyetine malık- tir. Rusyada Rusyada milli müdafaa teşkilâtı ga- yet gizli tutulmaktadız, binaenaleyh teferrüatı bilinemez, meydanda olan şudur ki kara, deniz ve hava kuman - ganlıkları bir halk komiserinin idaresi altındadır. Bu halk komiserinin fevka- lâde geniş, tamamen mutlak salâh vardır. Bu dakikada şahsan mareşal Vorochiloftur. Mareşalhn — doğrudan doğruya emri allında diğer bir mare - sal, Mareşal Toukkatckevski vardır hali harbde kara ve hava kuvvetleri - nin başkumandanı olarak görünmekte- dir, Almanyada.. Bir kaç yıl evvel, daha hava nezare- ti kurulmadan önce, general Von Fritrh kara ordularının, amiral Rea - der de deniz kuvvetlerinin başkuman- danı idiler, bilâhare hava nezareti ku- ruldu. Başına da Goering getirildi. 21 mayıs 1935 kanunu ile bu vazi - yet değiştirilmiş, kumandanlık (Ma - resal Bloamberg) e verilmistir. Görülüyor ki muhtelif devletler ara- sında, düşünüş farklarının - oldukça | mahsus olmasına rağmen ümuümi te- mayül bütün müdafaa ve taarruz kuv.i- vetlerini tek elde toplamıya doğru git- mektedi. Denizcilik tarihimizin en acıklı hâdiselerinden biri (Baştarafı 6 mcı sayfada) fi. Fakat onlara yetişemiyorum. Geçenlerde, bir yerde okumuştum: Japonyada, Ertuğrul faciasının kah-a manları namına müazzam bir âbide di kilecekmiş. Bu vesile ile bir köşeye yaz sanız da, Japonyada namlarına müuaz- zam âbideler dikilen o adanmlardan bi- 'Tinin Türkiyede sağ olduğu hatırlansa ve vatandaşlar onun çocuklarını sürün mekten kurtarsalar... Onün bu haklı ve hazin dileğini «A. Büyük Harbin en büyük denizaltı gemisile Karadenizde neler yaptık? 60 mayın yükleyen denizaltı gemisi - Varnadan istanbula kaçan vapurlar - 17 saat denizaltında - müthiş bir fırtına - Motörler bozuluyor Şimdi Pariste yaşayan eski bir Rus deniz sübayı Fransız gazetelerinde bü yük harbe ait hâtmralarımı neşretmek- tedir. Bunları kısmen biz de alıyoruz: Cihan harbinden evyel ne dereceye kadar tesirli bir harp silâhı olduğu he- nüz lâyıkile tecrübe edilmiş ve bu iti- barla anlaşılamamış olan denizaltı ge- mileri, ancak harbin ikinci senesinden sonradır ki ne yaman bir ölüm maki - bütün dünyaya tasdik lletlerin mühendisleri, damları gece, gündüz durmadan lar, didiniyorlar ve yeni yeni icatlarda bulunuyorlardı. Denilebilir ki (1914.19186) harbi yal- nız ordular ârasında değil, alâkadar milletlerin bilgiçleri, ilim adamları a - rasında da devam etmiş, amansız bir çarpışma olmuştur, Rus deniz Mmühendisleri de tabil di - ğer ecnebi arkadaşlarından geri kai - mamışlar ve «Nikolayef» tersanesin - de <Yengeç b> adlı kocaman bir de nizaltı gemisi inşa etmişlerdi. Mühen - dislerimiz dünyadaki denizaltı gemi - lerinin en büyüğünü ve bilhassa de - nizaltında seyredecek kocaman bir «mayin kruvazörü» meydana getirmek istemişlerdi. «Krab» her sefere çıkışında (60) ta- ne mayın birden yükliyebiliyordu. Halbuki o zamanki en büyük deniz: tı gemisi (25) mayinden fazla alamı - yordu ki bu iki rakam Moskof «Yen - ti|geç» inin büyüklüğü hakkında bir fi - kir verebilir. * Bulgarlar düşmanlarımızın tarafına geçmiş olduklarından Bulgaristanın harp limanı olan «Varna» nın ağzını mayin dökmek suretile kapatmak biz Ruslar için pek ehemmiyetli hir mu - vaffakiyet olacaktı. Çünkü «Varnas İstanbula pek yakın olması dolayısite düşman nakliye vapurları torpido'a -| rımızın ve karakol gemilerimizin bü - tün dikkat ve gayretlerine rağmen, he- le gece karanlığından istifade ederek, dajma sıyrılabiliyorlardı. O sıralarda Karadenizdeki Rus do - nanmasının kumandanı olan Amiral «Kolçak» buna bir nihayet vermek is- tedi ve «Varna» nın mayinlerle kapa - tılmasını emrotti. İşte henüz kızaktan nmiş «Krab> denizaltı gemis: bu suretle İlk harp seferine çıkacaktı. Lâkin «Krab» ın bu Jşe başlamasın yen dan evvel, İlmanı adamakıllı tetkik e - derek düşmanın mayin tarlalarını, sa- hil bataryalarını ve diğer müdafan va- sılalarını tesbit eylemek için «Varnas ya evvelâ daha küçük ve binaenalı daha kullanışlı bir tekne olan «Tüle deni ne gemistmin gönderilmesi mu- görülmüştü. © aralık <«Tülene denizallı zabit olan arkadaşım biri mülâz «Kraft» Varna» nın kapatılışını bana şöyle anlattı idi: «Güneş batarken gemimiz «Kaljak- riya» burnunu bordalamış bulunuyo- - du. Bulgar limanının tâ içlerine kadar dikkatle tetkik ediyorduk. Gözümüze çarpan yeni düşman ba- taryaları ve yahut tarassut mevkileri derhal harita üzerinde işaret ediliyor - du. Maamafih geçit gittikçe darlaşıyor | ve tehlike de o nisbette ziyadeleşiyor- du. Haritamızın üzerindeki kırmızı işa- retler de tabil gittikçe çoğalıyordu. Bu kırmızı noktalardan her birisinin bir düşman batarya ve istihkâmı olduğu düşünülecek olursa Bulgarların sahil - yerini adamakıllı tehkim etmiş olduk ni kabul etmek icap ediyordu. Biraz sonra limana girmiş bulunu - yorduk. Şimdi gözütnüzü dört açmak, azami dikkat ve ihtiyatla hareket et - mek icap ediyordu. Zira liman derin olmadığından tarassut mevkilerinden keşfedilmemiz pek mümkün — olduğu gibi, mevcudiyetleri bizce de malüm olan düşman deniz tayyareleri, bulun- duğumuz vaziyette, bizim için büyük bir tehlike teşkil ediyorlardı. Limanın her tarafını dolaşlıktan son- ra dalga kırana sokulduk,. Havanın ve güneşin müstesna leta- fetinden istifade etmek istiyen Varnt- hlar sahillere ve dalga kıranın üzerine toplanmışlar geziniyorlar, hava alıyor- Yardı. geldiğimiz yolu takip ederek avdete başladık. Gerek zabitan, gerek efrat bu |müskül şerait dahilinde son derecede yorulmustuk. Bizi en ziyade rahatsız leden şey havasızlıktı. V Geçidi de geçtikten sonra süvari de- İnizin yüzüne çıkılması hakkında emir . Saatlerce sıcak, havasız bir mv- te yaşıyan bir adamın birdenbire ve saf havasile kar hi | Karadenizin temi. Işı!asınca ciğerleri miz bavavı ne kadar büy çle â- |deta içeceğini deniza'tı gemisinde bu - lunmamış olanlar lâyıkile takdir ede - tamam (!7) sant denizal - mıştık. Şimdi hepimiz gü verteye çıkmış kana kana temiz deniz havası teneffüs ediyorduk. İnsan temiz havanın ne kadar kıy- mettar bir şey olduğunu ancak ondan |mahrum kaldıktan sonra takdir edebi- İliyor. Zaten Tantının her nimeli de R.» den evvel yerine getirmeye karar | Sokulmak icap ettiğinden ve bunun| bövle değil midir?. verdik. — Deniz hasreti şiddetli mi kaptan? Halis bir denizcinin olanca hususi - yetlerini hüviyetine — toplamış olan Haydar Dolanın, Aşima feneri açıkla - rındaki müthiş faciadan bahsederken için de hiç olmazsa 15 saatlik bir vakit sarfetmemiz lâzım geldiğinden süva: şafak söker sökmez işe başlamıya ka rar vermişti. Güneş doğmadan” denizaltı gemimiz daldı ve «Varna»r ya döğrü yol almıya bile tebessümle parlıyan gözleri buğu- landı: — Deniz... dedi... Otuz sene yaşadım onun koynunda... Ve ak saçlarının bir tutamını par - maklarına dolryarak ilâve etti: — Otuz senede bir tek ak düşme - mişti saçıma.. Fakat denizden çıkar çıkmaz, otuz gün içinde böyle oldu! Naci Sadullah başladı. Biraz sonra düşman limanının kuzey geçidi üzerinde seyrediyorduk. Yolumuzun tehlikesi gittikçe artı - yordu. Çünkü geçidin bir tarafı de - nizaltı kayalıklarla, diğer tarafı da düş Mmanın mayin tarlalarile kapalı idi. Esasen geçit te son derece dar oldu - ğundan her iki tarafa çarpmamak için azami vakit sarfetmek icap ediyordu. Arasıra priskopumuzu denizin yü “İl | Geriye kalan işimiz, evveikine niş - betle çocuk oyuncağı kabilindendi. İkinci günü limanın cenubi kısımla- Fını tetkik ettik ve muvaffakiyetle ne- ticelenen bu seferden memnun bir İha'de «Sivastapole a avdet ettik.» * -|ana motörlerin tamiri * züne çıkararak etrafımızdaki sahilleri| Hava güzel, deniz sakindi, Süvari ve zabitler denizaltı gemisinin darac: lonunda toplanmış, önümüzde duran harita üzerinde «Varn; nının geçitlerini ve düşman mayin tar lalarını tetkik ediyorduk. «Krab» m yepyeni motörleri bir snulı makinesi intizamile işliyor ve Karad2 * nizin koyu İğcivert sularınmı yararak düşman sahillerine dağru ilerliyorduk. Hava fenajaşıyor... Lâkin bü saadetimiz uzun m devam etmedi. Rasathanenin vermiş olduğu malü * mat hilâfına, akşama doğru hava git * tikçe bozmıya başladı. Gittikçe şidde- tini arttıran sıkı bir poyraz rüzgâr: nın kaldırdığı iri dalgalar birbiri ar * dınca hücum ediyorlar ve büyük bir gü ile tekneye tos vuruyorl: Gece yarısından sonra rüzgâr büs * bütün şiddettendi. deniz büsbütün ku- durdu. Şimdi artık «Krab»s 1ın içinde a- yakta durmanın imkânı kalmamış ol- duğu gibi, sımsıkı bir yere tutunma * dan oturmak bile tehlikeli olmuştu. Za- bitan ve efradın büyük bir kısmını de niz tutmuş yatıyorlardı. (*) Kudurmuş ve azgın dalgalar ara * gında mini bir ceviz kabuğu gibi sallanan «Krab» kâh önümüze çıkan ct Bizler ise dar ve havasız gemimizde | <y dalgaları üzerine tırmanıyor, kâh terler döküyor, habre notlar alıyor, ha- | ğ ritayı kırmızı işaretlerle noku!ıynrduîcı Nihayet vazifemiz ikmal olundu ve| derin —uçurumlara — yuvarlanıyordu. Başka bir tehlike daha baş göstermiş ti: Şiddetli sarsıntılar neticesinde, mo | törlerimiz, birer birer bozulmıya baş * lamışlardı. Saat ikiye doğru son motörümüz de hareketten kaldı. Yorgunluğun ve de niz tutmasının bir neticesi olarak yüz 1 bir renk bağlamış . olan rin bütün gayretlerine rağ> men, ayakta dürmanın imkânı oltua * dığından, motörler bir türlü tamir | di- lemiyordu. Nihayet süvari son çareye baş vur * mak mecburiyetinde kaldı: Elektrik motörlerini çalıştırmak. Bereket versin ki bu tecrübe müs * bet netice verdi ve «Krab> yeniden ilerlemeğe başladı. Lâkin asıl mesele idi ki bu sert havada, deniz tutmuş efradile buna imkân görülemiyordu. Bu vaziyet karşısında süvari mütte- fik bir devletin en yakın bir limanı o* lan «Köstencek ye yol verilmesine ka* rar verdi. Motörlerin tamiri için hiç olmazsa iki üç günlük bir müddet lâ * zımdı. Bundan başka da hepimiz isti * rahate son derece muhtaç bir hale geh miştik. (Arkası var) (C) Denizaltı gemilerine, bilhasst harp zamanı, alelümum güzide zabi * tan ve neferler seçilerek verilir. Yep” Şimdi sıra artık «Krab» denizallı ge-| yeni bir denizaltı gemisi zabitan ve ef misinin yola çıkma: ça «Krabe «yengeç» demektir. Biz de bu çelik yengecimizden pek çok şey - İer bekliyorduk. Hava hakkında tasat- fa kalmıştı. Rus-| radının şiddetli bir poyrazdan mütces” sir olarak hepsini deniz tutmuş olduğu hakkındaki bu itiraf Çarlık zamanın * daki Rus Karadeniz bahriyesinin pt haneden alıman müsajt rapar ve molü-| yetismis bir bahriye olmadığını püs * v-ina mayinleri yükledik ve yo- termesi itibarile çok mânidardır. A, Cematlettin