b Din tefrikası 1 1 ŞS numaralı şehit —. SÖR PosTI faciasına karışan ask macerası) ( 9 Tiye şka St '—“Nuıı yüzbaşisının g bir şey görmiye bir yay gibi boşandı: e .|'MiN- -İfirtına havası estiğini anladı. Yazan : A. 'Ri hnmasaydı, hiç şüphesiz ki bu konuş- , bir hayli zaman daha uziyacaktı. Kadın: — Hah.. işte, bey geldi. Hazır öf - kem üstümde iken şuna adam akıllı bir tutunayım. Diye, yerinden fırladı.. taşlıkta, bir bahriye yüzbaşısı ile karşılaştı. Yüzbaşı, gülümsiyerek : — Ne o hanım?.. Gene horoz ibiği gibi kızarmışsın. Diye mırıldandı. Hanım, zembereğine dokunulmuş — Benim yerimde olsanız, bostan * |patlicanı gibi morarırsınız. — Seabeb?. — Sebeh ne Malüm... Kerşmeniz hanımın mârifetleri... — Ne olmuş?. — Ne olacak?.. Sabahtanberi, kızı olacak?.. *|kodunsa bul. — Hanım!.. Öğle yemeğinde kız bu- rada idi. — İşte, öğle yemeğindenberi. — Canım; daha bir saat evvel, mek- n, |tebin bahçesinde gözüme ilişti. Bora- zan Abdullah çavuşla konuşup duru- yordu, — Ne bileyim ben.. elimde saat bek lemiyorum, ya... — E, nerede imiş?.. — Nerede olacak?.. Gene balığa git- — Kiminle gitmiş?.. — Ne bileyim, ben... Zaten evde duryp oturduğu var mı?.. Kız, mere-| de?. Denizde.. kız; nerede?. Balıkta.. .İkız. nerede?. Tâlim gemisinde.. kız, nerede). Borazanların kovuşunda... Allah vermesin; böyle afacan, böyle -İele avuca sığmıyan bir mahlük görük Mmemiş... Kız evlâd da demeye bin bir şâhid lâzım. Keşki, böyle bir kız ola 4 g cağına, on tane erkek evlâdım olsaydı da, belki, dur, dediğim yerde durur - lar.. otur dediğim yerde otururlardı. Bahriye yüzbaşısı, daha hâlâ gülüm- |Jsemekte devam ediyordu: — Ne yapalım?.. Bu da Allahın hikmeti.. sen, kız evlâd istiyordun. Ben de, erkek çocuklara bayılıyordum. Al- lah, ikimizi de memnun etmek iste - di. İşte böyle; erkek gibi bir kız evlâd .| verdi. 'Tekrar kapı çalındı. Kapının yanın ,|da duran besleme, kapıyı açtı. Henüz « hon iki, on üç yaşlarında bir kız, Bessiz- ce içeri kaydı. Annesile babasını ora- da görünce duraladı. Siyah gözlerinin cevval hareketlerile ikisinin de yüzle vime baktı. Oruda, kandi alaykine bir Güneş tâtim in- | yanığı çehresi, hafifce sarardı. Korkan, 'Or, ÖZzü. n genç kızı . İçocnl! denizden T B İ kasından dolaşarak üst kat merdvenine doğru ilerlemeğe başladı. Kadın; zaptedemediği bir hiddetle kocasına bağırdı. — Beyl.. Sorsanıza nerede imiş?.. Baba ile kız arasında bir konuşma başladı: — Suadi.. — Efendim. — Nerede idinr. — Lâz Şabanla balığa gittım Kadın, dayanamadı. Ellerini kalça- larına dayadı: — Tü hayasız... Sıkılmadan da söylüyor. Diye bağırdı . Suad, birdenbire başıni kaldırdı. Dik ve pervasız bir nazarla babasına bak - ti —- Fena mı ettim, baba. Diye homurdandı. — Fena mı, ettim... Abdullah ça -| vuşa gitmiştim. (Hazırol) borusunu öğrenmiştim. Tam mektebten çıkıp ge- lirken, Lâz Şaban'a rastgeldim. Zaval- h ihtiyar adam, ağlıyordu. Karısı, üç gündür hasta imiş. Ona bakıyormuş. Balığa çıkamıyormuş. Bu gece, yiye - cekleri yokmuş. Balığa çıkacakmış am- ma, bir kürekci bulamıyormuş. «Hadi gidelim. Ben gürek çekeyim, &en de balık tut.» dedim. O da, «Allah razı olsun.» dedi. Sandala bindik, Çamlima- nına gittik' Adamcağız beş on balık tuttu. Şimdi onları götürüp — satacak » Utanmaz.. arlanmaz.. Kadın, daha fazla dinleyemedi. Ba- şını çevirdi. Gözlerinde bir nem taba S S Ş Sayfa 7 14151 Numaralı şeit,îi niçin ve nasıl yazdım ? (Çarlık Rusyasında bir muharriri “Son Posta,, Son Posta, bugün kıymetli tarihçi ve kıymetli romancı - AAR. in gerek tarih ve gerek vo- man bakımından son derece bakir ve son derece heyecan lt bir ramanını da - B ha tefrikaya başlı - yor. İsmi «İS1 muma- ralı şehit» olan bu roman Türk bahri - ye tarihinin en az, hattâ hiç mi hiç te- mas edilmemiş bir hâdisesine, Ertuğ - rul faciasına gittir. Abdülhamit dev - rinde Türk bahriyelisinin vatan şerefi namina bile bile ölüme gidişini, kah- raman feragatnli ve bu kahramanlığın bütün gizli kalmış taraflarını, bu mü- nasebetle aydınlatacak olan Üstat A ıR. f apartımanında ziyaret ettim. Beni büyük bir nezaketle kabul etti. İlk suali sordum: , — Yeni romanınızın mevzuunda han gi hususiyetleri tebarüz ettireceksiniz? — 'Tarihi bir facianın şimdiye kadar gizli kalmış bütün köşelerini aydınlat- müağa çalışacağım. Beynelmilel akisler yapmış olan bu feci vak'a maalesef hal- kımızın büyük bir kısmı tarafından bi iinmemektedir ve biz de bu mesele ü- zerinde nedense lüzumu kadar durul- mamıştır. Halbuki Ertuğrul faciası İn- giliz, Fransız, Alman denizcilik tarih- lerine geçmiş bulunuyor. Bunun sebe- |bi Ertuğrulun battığı gün, batltığı ye- in civarında bu Gdevletlere mensu)| arıdır. Bu suretle o m onların hâfızalarında yer tutmuş tablidir ki bu arada Ertuğrulu da unu- tamamışlardır. Bir de bu deniz facişsıma Japonlar fev kalâde ehemmiyet vermektedirler. Ja (ki yüze yakın Türk şehidi için her on senede bir mükemmel bir ihtifal ya- parlar. O gün hükümet erkânı, birçok ruhani adamlar, hattâ şehitlerimizi de- Japon denizcile rinden hen rak ederler. Görülüyor ki bu mevzu, üzerinde hakikaten durulmağa değer bir tarih vak'asıdır. — Bu mevzu etrafında bizde şimdi- ye kadar ne gibi eserler yazıldı? — Hemen hemen hiç birşey. Yalnız aa e aai kası ile odaya girdi. Köşe minderinde oya işleyen komşusu ile gözgöze gel - di. — İşittin mi, hanım.. bir çocuk ki... Diye bildi... Bu saf kalbli Türk ka- dınının kalbi, bir anda değişmiş.. kızına karşı olan ölkesi, birdenbire coşan bir şefkat dalgasile silinivermişti, * Suad, hakikaten tuhaf bir çocuktu. Ve Heybelindada herkes onu tuhaflık- larile tanıyordu. Çok zamanlar, ne yaşı ve ne de cinsiyeti ile münasebet almı - yacak işlere girişiyordu. " Ve; bu on iki yaşındaki kız, hemen hemen herkesle dosttu Kaçan bir mer- kebi tutmak için. sahibine yardım edi- yordu... Denize açılacak balıkcı san« Oallarmın, karadaki iplerini çözüyor: — Hadi.. bereketli olsun Diye bağırıyordu... Deniz kenarla - rında üstünü başını islatan yaramaz kları derhal kucaklıyor; evlerine tuhaf öyle | getiriyordu. Adanın yerlilerinden. onu tanımı - yan yoktu... Mektebin arkasındaki sıra Ifılıl korkusunu hissettirmemiye ç»lı-ı b 1 Ça şan mağrur bir kedi gibi, babasının ar- : evlerde doğmuştu. ( Arkası var ) Balıkesirde Sanatoryoma Muhtaç bir genç Balıkesir okuyucularımızdan Ze ketiya Dörter, muhitinin münevver bir genci lehine şefkat gösterilme sini istiyor ve diyor ki — Bu münevver ve zeki tün Balıkesirin sevgisini we kültür uğrunda didinmiş, uğraş mış, çalışmıştır. Şimdi hastadır, aile- si imkânsızlık yüzünden kendisinı bakamıyor. Bir müdde; evvel Maa rif Vekâletine, İstanbuldaki sana » ma yatırılması için müracaat e- k olmadığı cevabı gelmişti.. Şimdi bu genç her i. Fakat boş gün biraz daha sönüp gitmektedir. Balıkesir kültür müdür beledi: yorum: Bu mün ölmeğe birakılmı * Çanakkaledeki deniz faciasınm ta- yazzuh etmemiş tarafları Bu ayın 19 unda Çanakkalede bir deniz fariası olmuş, Vanduara ismin- de bir şilep ile Eceabat isminde bir ponlar, topraklarında gömülü bulunan | genç spnılmcnlıği ve dürüstlüğü ile bü - kazanmış den, Türk zabiti) tefrikamızın ya yeni eserini anlatıyor Ertuğrulun Japonyada battığı sahil (köşede Ertağrul şehitleri için Japonlar tarafından yapılan âbide görülmektedir ) Meşrutiyetten sonra bahriye zabitlerin den Nutki Bey adında bir zat küçük bir kitap çıkardı. Bu Türk zabitini, ilk defa olarak mübarek şehitleri tırasına hürmet gösterdiği ve tymet verdiği için takdir etmemek haksızlık olur. Bu zatın kitabından sonra haftahk mecmualardan birinde de bu mesele et rafında birtakım yazılar intişar etti. Lâkin ne gariptir ki bu yazıları yazan zatın pederi Ertuğrul gemisinin -lm â funlara pekâlâ mukavemet edebilece - ğine dair rapor verenlerden bir tane sidir. İşte bu iki yazıdan sonra bu hâdise âımfır.rh bir tek kelime bile yazılma — Bu feci vak'a hakkındaki bütün vesaik bunlardan ibaret mi? - Aşağı yukarı evet. Tabii Nutki Be yin kitabını unutmuyorum. Nutki Bey bu kitabına o zamanlar intişa bahriye mecmuası! | grafları, emirleri, raporları ha! ral Osman Paşanın birkaç mektubunu da ilâve etmiştir. Takdir edersin ki büy İle şümullü bir tarih vak'asını aydınlat | mak için bu kadarcık bir kitap Kâfi de- ğildir. Ben, aşağı yukarı, beş seneden beri bu mesele etrafında tetkikatla meş guldüm. Çok ehemmiyetli bazı vesika llıir bulmağa 'muvaffak oldum. Şehitler |den birçoklarının ailelerine müracaa! ettim, Bunlardan hiç neşredilmemiş &i le mektupları topladım. Sonra da fa- ciada sağ kalanlardan Haydar Bey, makinist Mehmet Ali Bey, bir de mü- rettebattan bir neferle görüşerek bun- lardan birtakım hiç neşredilmemiş ma- lümat aldım. Lâkin bütün bu tetkika- (Devamı 13 üncü sayfada) motör arasında vukua gelen çarpış * mada 21 kişi boğulmuş, ancak 10 şi kurtarılmıştı. Çanakkale gümrük koruma 12 sayılı motör kaptanı Ha- lit Derebay bize gönderdiği bir mek- tupta bu facianın tavazzuh etmemiş ve yanlış geçmiş taraflarını anlatı - — Biz Vanduara ismindeki gemi- nin tek düdüğünü işitince derhal ha- reket ettik. Vapura yaklaşınca ge - miden tahlisiye filikasının indiri! - diğini, bir çok insanların kalas ve enkaz üzerinde çırpındıklarını gör - dük. Derhal tahlisiye simitlerini at tık. Ancak 9 kişiyi sağ olarak motöre aldık. Hâdiseden 25 dakika sonra Çinbiri Mehmel kaptanın motörü ile sahili sıhhiye muşu geldi. Mehmet kaptanın benzini yoktu, bizden iste- di, veremedik. diğer iki mot , | di. Bu koruma teşkilâ! Ğ rüydü. Tahlis de makinistimiz Hüseyin Sarışın ve Kemal Ergin, yağcı Ali ve gemici Mehmet çok ça- lışmışlardır.»