: if Sariyer ve Büyü soğuk kanlılıkla birer birer anlattı yer ve Büyükderede muhtelif girerek hırsızlık yaptıktan son- akalanan kel Enverin duruşmasına ikinci ceza mahkemesinde başlanmış - tır. Envere isnat edilen suç şudur: Büyükderede Saffete ait yalıdan Kiymelti beşyüz liraya varan muhtelif cins eşya çalınmıştır. Tahkikata el ko- yan polisin bütün aramalarına rağmen hırsızlar ele geçmemi: Bu hâdise - den birkaç ay sonra Büyükderede iki ev daha soyulmuş ve bu yüzden halk telâşa düşmüştür. Gene bir gece bu ev- terin civarında tertibat alan polis kor doönuna rağmen Enver bir yalı daha uş, herkesi hayrette bırakmıştır. lihayet Enver sıkı bir tak!bat netice- j üzerinde yakalanmış ve Adli- lrr.iş(ir. v .—xn at bakalım, bunları yaptın? Suali üzerine Enver, olan biteni bü- Yük bir soğukkanlılıkla anlatmıştır. Enver fafli meçhul kalan Madam El-| masyan meselesinden dolayı da uzun müddet zan altında bulundurulmuş sa bıkalılardandır. Duruşma iddia maka- ütaleasını söylemek üzere baş ka bırakılmıştır. Mahkemede sarası tutan bir suçlu İçüncü Sulh Ceza Mmahkemesinde ıktan suçlu olarak duruşması ya pılan Neriman, mahkeme huzurunda | sar'ası tutarak bayılmış, tahibi adli üı ver Karan tarafından muayene edildi! k| ten sonra hastalığının cezal mes'uliye | h hzsurı olup olmıyacağını tesbit için tede altına alınmak üzere Neri- "bbiı Adliye sevkolunmuştur. L1bDDI Ç cuk çiğneyen arabacı Galatada Nati isminde bir çocuğu çi ip yaralayan arabacı Yakup Ü - Çüneli cezada 8 ay hapis, 100 lira taz> minata mahküm olmuştur. Tahsildarı döven bir kabadayı i Belediye tahsildarı Mustafayı vazi- fe başırıda döven ve tahkir eden Hümit, Üsküdar asliye ceza mahkemesi tara- fından bir ay hapse, 30 lira para ceza- sına mahküm edilmiştir. Sokak fanerlerinin düşmanı Sokak fenerlerinden birkaçını kı - ——— nasiıl | sinde 2 ay 10 gün hapse mahküm ol- kuerede. muhtelif evleri soyan hırsız mahkemede Kel Enver hâkimin önünde bütün suçlarını anettin isminde biri Üskü - ceza mâhkemesi tarafından 3 ay hapse, | lira ağır para cezaşına mahküm edilmiştir, Torik hırsızı Balıkhane önündeki motörlerden 12 tane torik çalan Muharrem 35 gün hapse mahküm olmuştur. Kurşun hırsızı mahküm oldu Davutpaşa medresesinden kurşun ça Jan Abdülkadir 4 üncü ceza mahkeme muştur. Doktor İbrahim Zati Oget Belediye — karşısında, Piyerloti caddesinde 21 numarada hergün öğleden sonra hastalarını kabul eder: Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi 'Yörebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazelemize aittir. ABONE FİATLARI 750 | birliği san'atkârlarile diğer ressamları- Abone bedeli peşindir. Adreş değiştirmek 25 kuruştur, Gelen evrak geri verilmez, İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara !0 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul “Son Fosta,, nın Edebi Tefrikası: 31 SÖÜÖNENDALEY. Haydarpaşa garında idiler. Feride - nin kacasının işi tahminden evvel bit- tiği için, İstanbulda 15 günü bile dol - duramamışlar, İzmitte de bekliyen iş- ler olduğundan karı koca acele dönü - yorlardı. Trenin kalkmasına beş, altı daki ika , vardı. Kompartımanların önünde birik- miş grupların birinde Feridenin heye - candan pembeleşmiş yüzü görünüyor- Yazan: Perlde Ce ğim, Hiç merak etme; onunla istediğin gibi konuşacağım. Seza dudaklarını — ısırarak kaşlarını Çatmıştı: — Fakat söyliyeceklerim bunlar de- ğil ki Feride.. daha çok mühim. Tren şimdi kalkacağı için hemen anlatmalı- y'ım Ben ne yaptım biliyor musun? — Ne yaptın, Seza?.. — Biraz fena bulacaksın ama:. dok- SON POSTA Büyülı deniz muharebeleri (Baştarafı 7 inci saytada) Çarşamba gününün erken vakitleri- ne kadar, Trymden hiç bir haber gel - medi, Akur bir dalga telsiz kamarasına hücum ve telsiz makinesini istilâ et - miş ve faaliyetini durdurmuştu. Kaptan Dreyerin denize indirdiği ka yık ânide, kapaklandı ve parça parça oldu. Çarşamba sabahı, saat daha yediye gelmeden, gemiyi Tüzgür istikametine çeviren Dreyer, nihayet bu denize bir tahlisiye sandalı indirebildi. Beş tayfa küreklere asılmış, Tryme doğru açılır ken, orada da tayfa arkadaşları durma macasına tulumba basıyorlardı. Yana yatmış tekneden sıçrayan beş kişi, talihin yardımiyle ceviz kabuğu gibi oynayan tahlisiye sandalına düştü ler. Bu arada, sandalı, Trymin bordası na yanaştıran tayfaların da ustalığını, denizciliğini unutmıyalım, Bu oyun tekrar edilemezdi. Çabala- ya çabalaya Venüse dönen sandal, kur tarabildiği beş «cahi» güvertesine çı - kardı. Lâkin bu akur, köpüren deniz- de, bile bile ölüme atılarak yeni bir tec rübeye girişmek herhalde akıl kârı de- ğildi. Bunun üzerine Kaptan Dreyer baş- ka bir tedbir düşündü. Ve raketlerle iki gemi arasında bir ip hattı çekti. Böy lelikle Trymin geri kalan tayfasını kur tardı. İpe asılı olan tayfalar birer birer ve yavaş yavaş Venüse doğru gelirken, kalkıp inen gemilerle yükselen iple kâh havaya doğru kalkıyor, kâh buz gibi suyu içine bata bata canlarını kur tardılar. Son tayfa da saat 10,30 da gemiye alınınca, Kaptan Dreyer buzlu ve ka- ra sulara gömülen Tryme son bir kere daha baktı. Çarkçısına şu emri verdi: Son sür'atle Newcastle'e hıreıkel « . H. Zonguldakta resim sergisi Zonguldak (Hususi) — Zongul - dak Halkevinin birinci büyük resim sergisi — törenle — açıldı. — Sergide müstakil ressamlar — ve heykeltraşlar myzın yüz yedi parça Tesmi vardır. Setgi muhitte büyük alâka uyandır- mıştır. Küçük zabıta vak'aları Yeldeğirmeninde Hasanın kahve- sinde oturan Niyazinin üzerinden ara- ma neticesinde bir miktar esrar çıkmış olduğundan yakalanmıştır. * Selimiyede Mehmet oğlu Hüse- yini içirdikten sonra üzerindeki para- ları alan Lükserle kocasi İbrahim ya- kalanarak adliyeye teslim edilmişler- Bir hizmetçi idarehanesif ? neler gördüm ğ (Başlarafı 7 inci sayfada) — Sana ben kaç kere söyledim. Bu meselede bizim hanımı dinlemiyecek- sin, Etrafına bakındı. Gözgöze geldik. Beni zârarsız bir adam saymış olacak ki gülerek devam etti: — Eve alınacak kadın hizmetcilere evin erkeği karışmalı. Değil mi evlâd? Ben, çaresiz cevab verdim: — Haklısınız! — Elbette haklıyım. Yorgun argın eve dönüyorsunuz, kapıyı güdubedin biri açıyor. İlk ağızda keyfiniz bile olsa geçti gitti demektir. Ah Eleni ah, e- nun kibisini nerede bulayım. Madam söze karıştı: — Evet Hüseyin beyim! Eleni iyi idi. Evlenip gitmeseydi bu derde düş - mezdiniz. — Eleni iyidi de söz mü allasen? Ondanberi sekiz, on hizmetci değiştir- dik, bir münasibini bulamadım. Son gönderdiğin kakavanı da dün akşam defledim. Bu sefer rica ederim, bizim hanımın sözüne bakma, hizmetciyi ben seçeceğim. Sen benim tabiatımı bilir - sin bir uygununu bulursan yazıhaneye telefon ediver. İnsaf kalmadı (Baştarafı 8 inci sayfada) mür gelsin de, sana kendi elceğizimle beş çuval ayırayım! Diye beni günlerce - savsakladıktan sonra nihayet kapıya koca bir kömür arabası dayamış ve hâlis Ormanlı me- şesi diye yarı yarıya toz ve marsik olan gayet pespaye cinsinden bir araba lon- goz kömürünü bize dayıyarak hem be- ni, hem de komşum olan iki fakir dul kadıncağızı çayır çayır yakmıştı. Esnafın bir kısmında insaf denilen şeyin zerresi kalmamıştır. — Öyle ise, müşteriler bir şey alır - larken gözlerini dört açsınlar; Diyeceksiniz. Zavallı müşteri gö - zünü dört değil, sekiz de açsa onlar ge- ne yutturmanın kolayını buluyorlar. Hey gidi iktisap ağası Hüseyin Bey, nerdesin? Vallahi ben bir belediye me- muru olsa idim, şimdi bana ispanak ye- rine, üç demete yakın ve belki de ze « hirli otları sokuşturan © herife onları öylece çiy çiy yedirir şüzerine de bir kova su içirirdim! Osman Cemal Kaygılı Feridenin kocasını görünce birdenbire|ellerin çektiği ince iplerle bağlı imiş sustu. O zaman Feride onun kulağına | gibi bir anda raylardan süzülüp gi - eğilerek yavaşca fısıldadı: dinceye kadar Seza yerinden ayrılma « — Gördün mü, demek benim dedik-|dı lerim doğru. Bir aralık doktordaki es- Bindiği otomobil onu evinin kapı - rara beni bile inandırdın. Fakat şimdi|sında bıraktığı zaman pek yorgundu. gene eski kanaatime dönüyorum. De-|İçinde her zâamankinden beter bir ga- mek hep senin evhamın.. riplik duyuyordu. Kapıyı açan Emine- Şefik bey yaklaşmış, gülerek gençinin arkasından kucağına bir top gibi kadınlara hitab ediyordu : atılan Ayşenin boynuna sardığı kolları — Konuşmanıza - mâni - oluyorum|onu biraz kendine getirdi. İçi ferahlar ama tren kalkacak. Acele etmemiz lâ-|gibi oldu. Küçük kızla beraber elele o- zım, dasına çıktılar. Küçüğü karşısına oturt- Sonra Sezanın uzattığı elini sıkarak: |tuktan sonra ağır ağır elbisesini değiş- — İnşallah İzmitte gene birleşece -İtirmeye başladı. Giydiği elbisenin yas ğiz dedi, Feride oraya gelmek için bir /kasını iliklerken düşünüyordu: Bu bir niyetiniz olduğunu söyledi. Pederiniz|kaç gün içinde Ferideye ne kadar aliş-| sıkılır mısın? du. Yanında Seza vardı. Dudaklarında | tor apartımanda hastalarını kabul ettiği her zamanki kırık tebessümle ağır ağır bir sırada hastaneye gittim. Tabit beni arkadaşı ile konuşuyordu. Bir aralık | lııç görmedikleri için tanımazlar, Kapı- Feridenin kocası kucağına küçük Gü - İcıdan küçük bir tahkikat yaptım. Gü - leni alarak biraz ötede duran kalabalı - ğın arasında kayboluverdi. Seza ile Fe- ride yalnız kaldılar. Seza acele bir ha- reketle hemen Feridenin kolundan tu- ya hastanede tanıdığım bir kadın ölmüş de onun çocuğunu almıya gelmişim gi- ne kadar sevinecekse bizim de sevin » cimiz ondan aşağı kalmıyacaktır. Kampana vurmuştu. Aşağıda duran yolcular — telâşla vagonlara — atladılar. Şefik bay de Gülenii göğsüne basıp «Haydi Feride» diye vagona girdi. Fe- bi hareket ettim. Çocuğu evlâd edin-|ride kollarında sıktığı sevgili arkada mek istiyordum. Kapıcının eline biraz (şını gözleri ıslanarak öpüyor, heye - |da para sıkıştırınca bülbül kesildi. Ev-| velâ Üüstüme başıma hayretle baktı. 'w — Sana bir şey söyliyeceğim Feri -|Sonra: «O kadın nasıl sizin ahbabınız! de.. olur küçük hanım, dedi. O köyden ye- Feride ,onun kolunda duran elini a-|ni gelmişti.» Ve anlatınca anladım ki| vuçlarına almış okşuyordu: doktor hakikaten yalan — söylememiş. — Bütün sözlerin aklımda yavrucü: |Böyle bir kadın varmış ve hastanede ğum. Babana söyliyeceklerimi biliyo -|çok iyi bakıldığı halde ölmüş. Ayşe de rum. Seni çok iyi bulduğumu anlataca-|onun kızı imiş.. aldığım — izahat işte ğam. Mektubunu verip yakında İzmite bu.. gelmek niyetinde olduğunu söyliyece-i tarak onu biraz daha kenara çekti! Sesi heyecanla titriyordu: İcanlı bir sesle: — Sakın kendini üzme Seza, her şey düzelir inşallah diye, kulağına fısıldı. yordu. Tren keskin homurtularla tiz düdü- ğünü öttürüp —hareket — edince şa- hanlıkta duran genç kadın küçük men dilini sallıyarak bağırdı: — Mektuplarını esirgeme Seza, be- ni habersiz buakma sakın.. ç q):)'_’ mıştı., onunla bir kaç saat içinde ko - nuştuğu şeyler, ağır bir yük boşaltır gibi içini açması, derdlerini anlatması az teselli miydi? Şimdi gene bunları mektuplarla uzun uzun yazması lâzım gelecekti. İçini çekti ve işini bitirdiği| çin Ayşeye baktı. Kız oturduğu kol- tukta hiç kımıldamamıştı: «Haydi aşa- gı inelim Ayşe..» deyince sevinçle göz- leri parlıyarak hemen yere zıpladı. Be- raber aşağı indiler. Seza bahçeye çıkmadı. güneşi ağaçları yaldızlıyordu. Sapsarı yapraklar, sessiz sedasız, fakat mor çir- tığını görünce ')oyl'i)' , kin bir venkle uzanan deniz artık ho -| sandı ve hemen tash hÖK — Babamla da " şuna gitmiyordu, fakat hâlâ Şişliye ta- şınmak için bir karar verememişti. Sa-|duk.. lonun bahçeye açılan kapısını açıp, kö- Kucağında Gülenle yanlarına gelen| Ve tren uzak ufuklara görünmiyen İşede yeşil palmiyelerin arasındaki u - Daha öğle| şiverir, hemen sonr — Hay hay Hüt " hay. Hüseyin bey beni çıktı. O çıkınca bi nin sahibi arkasından! | — Seni köftehör di, Eleni güzel kızdi. i kere yandı. Şimdi tef ÜÇ mın gözü kesmedi Mi C) V| miyorum, Ama n€ ?Ö hanımefendi de iderili gönüllü kadındır. ıyı? bizim buradaki işi vermek. Bu yaştan 9U g dıra boğup ocak y:J | Nihayet can ciğef geldi. Alacağım hi damla uzun boylu &€ nüz bana münasib bir © olmadığında karar ©© Sokakta Ömer: — Nasıl, dedi, Ben gayri ihtiyarl: — Mevzu var m! şim, mademki hayatifi diye bir vâkıa rnevc“d' t da olacak. Ama faciâı “ Yeni ıııaıfl' Ankara, 24 (H maarif müdürü Rifal müdürlüğüne, T! rü Sait Nazif İzmir sızca muallimliğinc: müdürü Cemal Sı"' ğüne, Bitlis maarif Samsun maarif mw —" hir Tisesi — tarih - Hamdi Kars maarif mW” ıİ k de maarif müdürü Tti arif müdürlüğüne, Y dürü Ziya Çankırı oft coğrafya muallimliğin? ” lzrdir. / N Kitap l(omısynl". Ankara, 21 (H“’“dl tep ve liselerin tabiiye ve tiyaziye müfh yapmak ve bu prof/ sip mektep kitaplar! ayın on beşinde İzmifı İ kara muallimlerindef " yf şan hey'et Saffet AT | son toplantısını y t ' raporu Bakanlığa i zun şezlonga uzandı. altında kcvuplurırik . de duran resimli kitab” şeye işaret etti: — Haydi Ayşe, g&t resimlerine bak.. ada Ş Kız ellerini arkasi!” h büyük bir adam gibi * yordu. Dudaklarını P — Sen niye kitabi de almıyacağım, 09"’— yorum.. : Seza gülümsemişti” 4, — Sıkılmaz misitli Ayşe hırçın hirçin © b — Sen her zaman *” _ç j Seza doğrularak OBÇ t tiz — Öyle ise yanım? Ayşe, dedi. A Ayşe bir :ıçra)'"“ g oturmuştu. Fakat bir€ tı ve odanın bir l“"':;' *) lerini oradan ayırmaâ' dandı: — Bubamla da bö BB . Arada sirada böylü İ k a * y $ dit T b bif "s fer de Sezanın ken Seza merakla l'—"'duî ; ', ı