—— İttihad ve Terakkide on ıeı:e Onuncu kısım ——— HARBİN No. İKTISADİ SON POSTA VAZİYETİ azan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — İ Ş Ittiııatcılar Türkleri iktısadi işlere alıştırmak istiyorlardı Üer I'..;ri: : ç bir iyilik yapmak kasdile kurulmuştu. Hi Erin kl_!_rdu'kîzı" şirk- » hem de © kadar İttihat ve Terak- ha kolay n bir iyiliği n do'g,“y_ i Üstüne Pana :'— Halbuki « T::;,," '_":L"“iıyeımi ti yug;;“""nmdı mantı - İ İnkalgp " Demek oluyor ki o J ııaı.;:_"“hi" bu nevi mü « Büzile müy € Mal edecek bir TiYarak değildi ve böy- M Güne , b sonuna - kadar © ve kuvvetini kay- Yalnız oportünizmi “nizmin Yegâne mü- almasını diktatörlüğü İ iktisa Te Mamişti. O zamanın Milli iktisad demek k nda ticaret ve iktısa- areketini uyandırmak, B ll işlere alıştırmak de - Nhl İşinden kazanılan iki ktuag n::kvnklrddip evvelâ bir « ası, Sonra da yükar- ıirıîî: k'ln!arive ve idhalât üt 'ıım kyı'ıpıHl. Ananim çe * kurulan b ü - dq__:'üııe İtabulh Te İ "":—î.'ıhk olmıyan insanlar ağtilar ; #ürette yapılan iş - tlaye “'-' Yalnız hükümetten .. hü“in V"fiıln gördüler. Bu S hayb <ç Esiyonlarını Türkler , Snasında yaptıkları iki ersem, koydukla- '€n çekmiş bir va. n bunlara dahi işti « 'm için bu şirketle - Yu':î:""i)'mum. Yalnız ulda hemen Eyi Bi pen ' K © J :ı"“dığ DU iyi VYi bili, " Hssodarlar ğ dek; ni zengin 1 belki de İstanbula Yapmak maksadile vagon kadarı yüz kuruş fiatla serbest || İ “ı““m ve Teral İlled' eti *tralım, h hk'ği teşkilür şel , Vermek Üzel ğ i Kı t îözüynnım ı" L Nlariye gi b he 18 şirketi '©Yeti Merk, Cinsine ğııyelrnne Pek uyma - Razari m]_'d’“_yılıanı & Krin peşine k bir kanta- kkinin bu bekesi hak- Rey'i; Httağ *€ziyesi o sra - ti İuı":ld' büyü » bümi | A R Te n n Bi yün hisselerini seneleri arasında ihracat işlerile meş- | USUSİ ticaret, _.m“ mak üzere iki S frasında tak - TÖnek iei 4U Maksadını & ği ” de töyle bir ittin OYordu. S Pey İstanbul * Yüz küsur vagon Yviki Te açıl. kal dükkânları iı"""f'“rn mü - Mikdarda ve Kpi ettiriyordu. lara küçük akar, bunun imuştu, — Bu ten sonra » Mesjuliyeti | de İt-| Taber İstanbul beyeti | d davasını gür- | | Münhasır, mcv.! Makineli tüfenk bölüklerimizden biri Bakkallar Cemiyeti yvasıtasile bıı bnk_— kallara müracaat ve kantariye ş.ıykeı!- nin hisselerinden almalarını teklif etti. İSermayeleri az olan bakkallar bu gibi işlere girmekte esasen tereddüd eden sanlar olduklarından heyeti merke - ziye onlara dedi ki: g «— Sizin sattığınız şekerlerden hâü- el olmuş bizde bir mikdar daha kârı - Eğer isterseniz bu kârınızı nak- İniz var. k İsterseniz bu kârlarla den alabilirsiniz. İsize hisse senedi vereyim.» Ru söz karşısında bakalların bi bir kısımı kâr mukabilinde hisse senedi almayı tercih ettiler. Görülüyor ki harb İesnasında şöyle yapıyormuş, böyle e - diyormuş diye mübalâğalı dedikodu - larla aleyhine hücum edilen kantariye şirketi, şunun bunun zengin olması i- çin kurulmuş bir müessese değil, belki |de İstanbulda mükemmel ve tam ma - İ"*“iî“ Avrupat bir bakkallık teşkilâtı wücuda getirmek gayesile meydana ge- İtirilmiş bir nevi toptancı bakkaliye, bir İnevi «Bakkallar Ana Şirketi» idi. Bu şirketin elinden harb esnasında 2300 küsur vagon şeker geçmiş, bunun iki İbini hemen maliyet fiatına Jevazıma Tüm ki bu şirketler, devredilmiş, üst tarafı da pek küçük | İbir kârla ve belediyenin iaşe teşkilâtı vasıtasile halka dağıtılmıştı. Yalnız on |piyasaya satılmış, fakat bundan hâsıl PU karla'da fnkir semtlerde fukâraya vücuda ge .ıucuz gida vermek üzere iaşe mutfak -| ;Lııı tesis edilmiş ve memurlar için de | ucuz bir lokanta açılmıştı, Bu teşkilâtin ehemmiyetini okuyu- cularıma iyi anlatmıya ihtiyaç vardır. Bunun için kendilerine şu izahatı da vermeğe lüzum görüyorum: Avrupa ve Amerikanın büyük şe - 'hirlerinde ve hattâ bazı küçük memle- İketlerin köylerine varıncıya kadar her türafında bakalların aralarında bu yole İda ana şirketler vardır. Ben 926-931 gül olduğum sıralarda muhtelif mem- leketlerin bu tarzdaki teskilâtları ile yakından temas ettim ve bunların iç - İlerinde esaslı tetkikler yaptım. Avru -| İpada bunların muhteli£ tipleri vardır. |Meselâ, (E- D. K.1 kısa i İsviçrelilerin Migros ünvanını Kilâatlar bu kabildendir. lar bakkalların müşterek müba - ni ile yadet- tikleri, İverd ve | Bu | Vsna müukabil istihlâk kooperatifleri- İnin de hemen her tarafta bu tarzda merkezi müşterek mübayaa teşkilât - lari vardır. Almanyada bunun adı top- tan müboyaa manasına Grosayn Kavtf ve kısa ismi de G. E. G. dir. Fransada toptancı mağaza manâsına NMağazen dö uzak cephelerden birine yürüyüşte Gro (M. D. G.) dır. İngilizlerin bu ne- vi şirketleri de dünyanın en büyük top- tancı müesseselerinden biridir ki de - nizlerin üstünde kendi mallarını taşı - yan kendi vapurları, İngilterede fabri- kaları, müstemlekelerde çiftlikleri bile vardır. Benim bir zamandanberi Son Pos - ta'nın «Hergün» sütununda İstanbul mübadele hayatının — perişanlığından şikâyet ederken mütemadiyen bahse dip durduğum teşkilât budur. İşte bun- ük |dan yirmi iki sene evvel, İstanbul he - yeti merkeziyesi, esnafın elinden tu - tarak bu işi yapmmıya kalkıştı. Felek müsaade etmediği için teşebbüsü yarı- da kaldı. Halbuki o tarihten yirmi iki sene sonra İstanbul bugün hâlâ teşki- lâtsızdır ve çok korkuyorum ki böyle bir teşkilâta kat't bir lüzum olduğunu anlayıncıya kadar daha da bir hayli zaman geçecektir. (Arkası var) Kolonyası ve Losyonları 90 derecedir. Hakiki limon ve turunç çiçeklerinden yapılmıştır. İHASAN Lavantaları NESRiN Kolonya ve Losyonları Hasan kolonya ve losyonlarının yavrusudur. Ucuzluğu ve nefa- seti sayesinde bütün — piyasayı tutmuştur. Deposu : — İstanbul, — Ankara, Beyoğlu, Beşiktaş, — Eskişehir. Jbardak kırıl, Ondan bahsederken herkes «Feleğe küskün» derdi. Çünkü İhsanın elli se- nedenberi, bir defa olsun, değil, hafifçe gülümsediğini bile gören olmamıştı. Annesi onun daha beşikte iken, yay-| garacı bir çocuk olduğunu ve daha o zamandan kardeşleri tarafından hır - palandığını söylerdi. | İhsan kendisini anladığı zaman, ana sının, bab; ve hatta kardeşlerinin | haksız yere ona azap vermektlen hoş | landıklarını da anla sa, çedasını ğ | ğruya veyahut dolayısile o çekerdi; esile babası kavga else, öçlerin birlerile tokat tokata geldikleri zam yanlarında İhsanı görseler, birbirlerin: dövmekten vazgeçerler ve hemen onun | üstüne atılırlardı. | Bununla beraber, evde bir kız çocuk olmadığı için annesine yardım eden de gene o idi. Daha dört yaşında iken kendinden küçük kardeşini oynatmağa, oyalamıya alıştırmışlardı. Mektepten dönüş ağabeyleri kapı - nın Öönünde mahallenin çocuklarile kaydırak veya birdirbir oynarlarken © içeride zerzevat ayıklar, bulaşıkları çalkalar, sofrayı kurar, merdivenleri süpürür ve sokaktan içme suyu taşırdı. Cezalanmak korkusu en küçük ya- şında daha omuzlarını daraltmış, başı- nı önüne doğru meylettirmişti. Mek- tepte bu yüzden ona «Kambur İhsan» denilirdi. Bütün bu sebebler İhsanda en ehem- miyetsiz vak'alar karşısında bile bir «korku» hissi yaratmıştı. Meselâ sınıfta yere bir cedvel düşse veyahut herkes derse dalmışken birdenbire sert kapa- nan bir kapının gürültüsü duyulsa, bir külmesini | yü muhasebe dairesinde hi | e çekingen ve korkak küskün» lü- ğünü atamam ama, n mes'üt şkil edecek yerde bir çok yeni üzüntüler tu. Annesi, fer de onun a ardı. ası onun - İÇ ar olurdu. çta altmış lira olan aş arttıkça, o vakte düğünleri için lâzim olan paranın bü- yük bir kısmını ondan aldıktan başkâ her sene aile bütçel in açığını da İhsanın bankadan aldığı ikr. i kapatmağı tabif bulmağa başl: dı. Bir gün gelip parasile rahatını ka- zanacağını uman ve senelerce o günü bekliyen İhsan, bu son ümidinin de boşa çıktığını görünce, bir iki defa, her şeyi bırakıp kaçmak ve bir daha ailesinin yanına dönmemek k: vermek istemişse de kü dığından bu ka gelen ene bulamamıştı. atında bir tek defa sevmiş- burada da kendisin? rşısına fakir bir kız çıkar- Annesi için eve fakir bir gelin çığlık kopararak top gibi yerinden sıç- ra: korküları zaten Yarınki nushamızlı : Birkitabın hikâyesi Yazan: Leon Fragit'den “ mübaleğal: g melerine, ba; malarına Sinl Çev gene çeker, hocasının azarları, | arkadaşlarının akayları günlerce üstün | den eksik olmazdı. Bu böyle devam eltikçe İhsan büsbütün şahsiyetini kay. bederek daha fazla somurtur, herkes. ten uzaklara kaçardı Daha dünyaya ünü açar açmaz onunla berab n talihsizliği onu | yalnız haricen değil, tâ içinin derinlik Jerinden çarpmış, onu cidden «Foleğe küskün» bir çactuk yapmıştı ve bu hali, İşeneler geçtikçe, yaşile beraber artı- yordu. Ona evdeki ve mektepteki yalnızlı- | ğını bir dereceye kadar unutturan şey, qçncukkcn dersleri, daha büyüdükçe ki- tapları oldu. Hiç yoktan bir vesile fle €evin bir odasına hapsedildiği saatlerde, bir taraftan bu haksız muamele karşı- sında zavallı çekingen ve korkak var- W]xğı daha çok ezilir ve hırpalanırken | diğer taraftan da içinin isimsiz bir kö- şesinde gene isimsiz bir sevinç parlar- dı: «Oh, bir iki saat kendi kendime ka- larak rahat edeceğim!» 'Tabiatinde fenalığa ve hileye karşı bir meyli olmuş olsaydı, bu yalnızlık saatlerini çoğaltmak için bin türlü ve- sileler icat edebilecekti; fakat gördüğü haksızlıklar onun dürüst ahlâkını bo- erde onda erkeni |dini dinlemek, he tarafını uzun uzadı bilmek kabiliyeti yarattığı için, kendi |rahat ve se |hilelere başvurmağa tenerzül etmemiş- Yalnız Masrafla 100 kilometroya 3800 kilo yük taşıyan mazolu - BENZ- MERCEDES kumyonlaırı görmeden araba almayınız. Taksim Bahçesi karşısı No, 25 İstanbul Telgraf adtresi : Dizel - İstanbuf, Tel : 40B35, Adresin.zi yazınız - kataloy gönderelim, Yedek parça sergimizi Ziyaret edniz. aamaamn / İ almak meselesi mevzubahs bile ola « mazdı; İhsanın öteki gibi aeyrı bir ev aç « masına ise mad- kardeşleri sancını -kendi evine harcederse bütün aileyi kim geçindirirdi? Esa- sen İhsan kendi- sini, kendi suade- ni düşünecek kadar hodbin olması ne adar ayıp bir şeyâk Anmnesile babasının ölümünden sön- Ya, ıztırap ve acısına rağmen, kendisin? biraz serbest hissederek evlenmek is- temişti, Fakat tam o sırada büyük ağa- beyisi de ölerek üç çocuğunu geçindir- mek yükünü ona burakmıştı. Zavallı İhsan, iren:Şerif Hulüsi” inden başkası İçin ça- lışmış ve yaşamıştı. «gülümsemeke Bile onun için irişilemi- yen bir saadet kadar uzak ve yabancı kalmıştı. ' na vardığı zaman onü gö - arımış saçları, yuvarlak omuz- ları, vücudünün iki tarafında — acizle sallanan kolları siz bacakla» rile yetmiş beşlik bir ihtiyar zanneder- lerdi. Bir gün İhsan hastalandı. Bu fevka- lâde bir hâdise idi. Elli senelik haya - tında © ancak beş altı defa yatağa düş- müştü. Hastalığın ilk gün doktor- lar grip dediler, sonra bir tanesi za türree arazı bu ss da ü« mumi bir zafiyet T k diye teş- his etti; fakat ha: ğin ismi ne olursa olsun, teda apılamadan İhsan hâ- yata lerini kapadı. Ölüm yatağında onu görenler, yü « -|zünde ilk defa olarak mes'ut bir mâna Pdudaklarında ömrünün biricik tebes- i namına bile, bu gibiîsümfınün getirdiği bir tatlılık görerek şaştılar. AAA — | | | “BELSOĞUKLUĞU ür_nıyclvz'_ YAKALANMAMAK KALMZ DKUNT DiRRllar ASNi ASA vi r.P.K.KUT L Karai öy, Topçular 38