— IKİNCİ KISIM — — Şöyle bir plân tertip edilmişti: Rasputin, mahirane | bir manevra ile Prens Yusupofun sarayına getirtile- cek, orada sessiz sedasız öldürülecek, sonra ceset Neva nehrin: İ Ertesi gün tekrar toplanmışlar; dü- şündükleri ölüm şekillerini anlatmış - lardı. Ve sonra bunları - birleştirerek | şöyle bir plân yapmışlardı: — Raspu- ra cesedi, gene kimse görmeden saray» , cak., bu:suretle Rasputin ortadan kay- boluverecekti. Plân, kabul edilmişti. Ve bunun te- ferrüatını hazırlamayı da, Prens Yu - supof derühde etmişti. j Yusupof, evvelâ arkadaşlarından $ (Doktor Lâzover) e gitmiş.. maksadı- ni açıkca anlattıktan sonra, kendisin- den yardım istemişti. Doktor, hiç tereddüd etmeden: — Azizim, Prens!.. Bu hayırlı işe, derhal iştirâk ediyorum... Rasputin'i kolayca öldürebilmek için — (Siyanör dö Potasyum) kullanmalıyız. Bu ze- İş hirin bir santigramı, en kuvvetli bir öküzü bile, yıldırımla vurulmuş gibi bir B anda öldürmeye kâfidir .Zehiri, ben te- gdarik eder ve size veririm. Demişti. * Aradan dört gün geçmişti. 1916 senesi kânunuevvelinin 15 in- ci gününün gecesi... O gece; Petersburg'un kibar âlemi, gene hissiz ve coşkun eğlencelerine da- hp gitmişti. Avrupa ve İstorya otelleri- nin önüne, en lüks arabalar, kızaklar, otomobiller dizilmişti. Kıymettar kürk- * lere bürünmüş olan kadınlar, parlak ü- niformalı zabitlerin kollarına yaslana- rak, yekpare camlı kapılardan girip çı- karken, bir generalden daha muhteşem elbiseler giymiş olan kapıcılar, yerle - re kadar eğilmektelerdi. Astorya otelinin önünde, bir otomo- bil durmuştu. Kapıcı çıraklarından bi- j ri, otomobilin kapısını açmak için koşmuştu. Fakat, kasketini burnunun ucuna kadar indirmiş olan şoför, bu- na meydan vermeden, pencereden eği- lerek şormuştu: — Muhterem peder, buraya - geldi pmi?.. — Evet, Bir saat evvel yalnız olarak ,buraya geldi. Bir Doktorun Günlük Notlarındı Süt Büyükler ve küçükler için kapıdan alı - nan sütlerin içilmezden evvel muhakkak kaynatılması icâb eder, Büt vasıtasile veremden başlıyarak tifo> ya kadar dayâınan pek çok hastalıklar in- tikal eder. Zâhiren çok normal gibl görünen bir çok ineklerde de gizli gizli seyreden verem haştalığı çok görülür. Bundan maada 1- nekten bizim kapım'za gelinciye kadar sütün ne şeraltle geldiğini de bilmiyo - ruz. İhtimâal ki ahırlardakıların ve süt - tülerin temiz olmıyan ellerile ve yahud sokaktan sütler Üzerine musallat olan tozlarla süte bu hastalıklar bulaşmış - tır. Bu sebebledir ki sütü kaynatmak lâ - zımdır. Bütün kaynama derecesi lle ka- barma derecesi arasında fark vardır. Süt 80 derecede kabarır, Halbuki yüz bir derecede galeyan eder. Binaenaleyh yal- nız kabarma kâÂfi değildir. Yüz dereceyi tecavüz etmek suretile kaynatmak lâ - zımdır. PAZAR -. — bir albüme yapıştırın kölleksiyon yapınız. , Sıkıntı ramanınızda bu notlar bir doktor BİDİ İmdadınıza yetişebilir. j S e mear aüi dan çıkarılarak (Neva) nehrine atıla-| e atılacaktı. — Şimdi içerde mi — Dışarı çıktığını görmedim. — Pekâla..., Şoför, derhal gaza basmış.. otomobil ydam şöylece konuşmuşlardı: — Azizim, Prens!.. İşittin ya, herif burada imiş. — Pekâlâ, doktorum... Ben içeri gireyim. Sen, burada bekle. Yalnız, göz lerini bir dakika bile kapıdan ayırma, — Tabit. — Sonra. aman, kendini kimseye tanıtmamıya çalış. — Müsterih ol, Prensim... Yalnız, sen de onu otomobile çabuk bindirme- ye çalış. Prena Yusupof, otomobilden inmiş, İsür'atle kapıdan girmişti. Şapkasını, paltosunu vestiyere bıraktıktan sonra, | büyük salona girmiş; etrafa göz gez - |dirmişti. ı Dans salonu, gene haşmet içinde idi. |Coşkun bir vals dalgasına kapılan ren gârenk ipek tuvaletlerle parlak sırma- h üniformalar, sağdan sola doğru akıp | giderken, Prens Yusupof bu dans keh- keşanının arkasından geçmiş; hususi odalara doğru ilerlemişti. Koridorun başında, yüzü pudralı genç bir garson beklemekte idi. Yusu- | Prensi tanıyan garson, yerlere kadar eğilerek cevab vermişti: — Fahametmeâb!.. Mukaddes peder hazretleri, iki dakika evvel, şu odadan çıktılar.. hol'e doğru gittiler. Prens, derhal mukabil koridora geç- miş, hole doğru ilerlemişti. Ve tam camlı kapıdan gireceği zaman, Raspu- tin ile karşı karşıya gelmişti. Rasputin, Prens Yusupof'u görünce gülümsemiş: — Geceniz hayırlar olsun, aziz| Prenst.. Ne kadar sinirli olduğunuz | İçehrenizden belli. Öyle zannediyorum İki; siz de benim gibi, sözünde durmı- |yan bir kadından şikâyetcisiniz. Bana, yeni gelen Fransız varyetesinin artist- lerinden bir kaltak söz vermişti. Yarım İsaattir onu beklediğim halde gelmedi. | pof, buna yaklaşarak: — Mukaddes peder, hangi odada. Demişti, Korkarım ki, siz de...... Prens Yusupof, Rasputin'in sözü - nü kesti. İstical ile cevab verdi: — Hayır, muhterem peder!.. Beni| sinirlendiren şey, bir. kadın meselesi | ;değıl... Akşamdanberi, Harbiye Na - zırının müsteşarını arıyorum, bulamı - *yorum... Çok korküyorum ki, refikam |(İren) in kirk yılda bir kere sipariş et- İtiği bir işi bitirip de ona müsbet bir ce-| vab götüremiyeceğim. Rasputin; (İren) sözünü işitir işit « mez, hafifce titremiş; Pr un sözlerine derhal bü bir alâka göstermişti.... Çünkü bu çılgın - ve muhteris papaz, Prens Yusupof'un re- fikası Prenses İren'e karşı derin bir |bırs ve iştiha beslediği halde, Peters « Yusupof'- burg kibar âleminin bu en güzel fakat en namuslu kadını, ona karşı en kü - çük bir iltifat göstermeye bile tenezzül etmemekte idi. O da tıpkı babası, |Grandük Aleksandr ve kocası Prens Yusupof gibi, bu iğrenç papaza karşı kalbinde derin bir gayz ve nefret bes- lemekte idi, altındaki derin çukurda kaybolan küçük ve açık Rasputin, gür kaşlarının ü min aei a aeinan İi (* Bu notları kesip saklayınız, yahut || celik rerigi gözlerini, Prens Yusupof'-|lanların koynunda kıvranmasını isti- SON POSTA « San Posta » nn Terihi Tafrikan * S1 ş — Ben, senden, yurdumuza fayda- sı dokunacak bir insanı ölümden kur -| tarmanı istedim, Nâraş! Ben onun yü- zünü bile görmedim.. Suz sarayında tin; mâhirane bir manevra ile Prenalileri fırlamış; otelin önünde, büyük bir| yaşadığım zaman bile yalnız onun a - Yusupof'un sarayına getirilecek.. ora-|devir yapmıştı. Bu sırada, şoförle, o -|dını işitmiştim. Böyle uğurlu bir ada» da, sessiz sadasız öldürülecekti. Ve son|tomobilin köşesine çekilmiş olan a -|mı Gudeanın öldürmesi yurdumuza v- gursuzluk getirir, Nâraş! Ondan neden şüpheleniyorsun? — Senin göz ilâcını Suz'dan döner- ken çalan bir adam elbette seni sevi - yor.. senin sevginle yaşıyor. Bütün ar- zusu, günün birinde şana mâlik ol - mak, sana kavuşmaktır. Böyle bir er- kek Tanrının Oğlu da olsa, ikimizin bir kubbe altında yaşamasına imkân yoktur.. anlıyor musun? Ben, seni se- viyorum.. kral seni bana bağışladı.. İsen, yalnız benimsin.. daima benim o- lacaksın! Nâraş yumruklarını sıkarak, gözü görmiyen zavallı kadının üzerine atıl- dı.. saçlarını koluna doladı: — Ben isterdim ki, şen de benim gi bi, yalnız beni sevesin.. yüreğinde yal- nız benim sevgim yaşasın. Başka bir erkeğin adı anılırken, isterdim ki, ren - gin değişmesin.. ve kanın kaynamasın ! — Kanımın kaynaştığını duymuyo- rum, Nâraş! Ben sadece bir insanı ö - lümden kurtarmak istiyordum. — Ya rengin?.. Suratın balmumu gibi sarardı. Sesin, candan kopan bir iniltiye benziyor! Muztarıpsın... İztı- rtabin derin. O kadar derin ki.. bunu Suz'danberi sakladığını anlıyorum ! Bu- güne kadar beni aldattığını anlıyorum! Yalancı.. fettan köpek! Artık gözüm- den düştün! her şeyi göze almıştım. Fakat, bun - dan sonra, o ilâç elime geçse de, nehire atıp mahvedeceğim. Ve senin gözlerini müebbeden kör olarak bırakacağım! Sana bir daha dünya yüzünü göstermi- yeceğim! ... Nâraş, Tunçayı odasından kucaklı - yarak sihirbaz Maya'nın evine götür « müştü. Maya, Nâraşı görünce şaşırdı, Tunçay bir zenci esirin omuzlarında duruyordu. — Sevgilimi sana getirdim, Maya! Ben yakında harbe gideceğim. Dönün- ceye kadar ona senin bakmanı istiyo - rum! Maya korku içinde titriyordu; — Buradaki cüceler onu benim e « vimde rirler, Nâraş! cenin kolundan çekti ve kulağına eğil- di: — Tunçayı, senin sihir için kullan- dığın ve beslediğin yılanlar mağara - sına atmanı istiyorum. Sen bana bir gün: (Benim yılanlarım çok usludur. Bön emretmeyince, hiç kimseyi sok - maz ve zehirlemezler!) demiştin! U . nuttun mu bu sözünü? Maya şaşkın şaşkın Nâraşın yüzüne baktı: — Unutmadım. Gene tekrarlıyo - rum: Benim yılanlarım, ancak benim istediğim insanları öldürürler, Fakat, bir insan, sevgilisini nasıl yılanların koynüna atabilir? — Ben öyle istiyorum, Maya! Bana itiraz etme! Ben ne istersem, o ola - cak. Bana ihanet fikri besliyen bir ka- dını, yanımda besleyemem. Hamattan dönünceye kadar, onu sen besliyecek - sin! Ölmesini istemiyorum. — İşkence görmesini, azâb ve iztırab çekerek, un gözlerine dikmiş.. yüzündeki te -|yorum. Eğer yılanlarından — biri onu bessüm genişlemişti. (Arkası var) zehirliyecek olursa, ©0 zaman. başını kendi elimle koparacağımı unutma| Gözlerini açtırmak için.;fakal, Tunçaya da onun yüzünü gös- e görürlerse, Gudeaya baber ve-| K6 | Nâraş çok hiddetliydi.. ihtiyar cü - SÜMERYILDIZI TUNCANY ı' Yazan : Celâl C Nâraş Tunçaya kızmıştı: “Gözler kör olarak bırakacağım.,, dedi — O;ıılde onu hâlâ seviyorsun, Nâ- raş! Bir kadına.. hem de dünyayı gör- den daha kuvvetlidir. Ve o, ancak ken- decek bir kahramanın muzaffer dön - Nâraş elindeki kamçısını — ihtiyas Mayanın saırtında gezdirince, cüce si- hirbazın gözleri birden dışarıya fırla - mış gibi açıldı: — Merak etmeyin.. merak etmeyin.. nasıl emrederseniz, nasıl arzu ederse- niz, öyle harcket ederim. Hemen şim- di gidelim isterseniz... dengi gibi iki büklüm ve baygın bir| halde duran Tunçay, bu tüyler ürper- ten konuşmaları kendinde değildi.. mıştı. Nâraş atına bindi., İhtiyar Maya öne düştü.. hızlı yürümeğe başladı. Çok gitmediler.. Ur dağının kayualık - yamaçlarında durdular. Maya elile bir kâyayı gösterdi: — İşte, Nâraş! Benim mağaram bu- radadır... Nâraş hâlâ hiddetinden ateş püskü - rüyordu. — Tunçayı ona kaptırmıyacağım.. termiyeceğim.: Diye söyleniyordu. İktiyar sihirbaz, «O» nun kim ol- duğunu anlamakta gecikmedi. — Hiç üzülmeyin, Karakartal! Siz| yaşadıkca, Tunçay daima sizindir. Nâraş atından indi.. Maya, Tunçayı esir uşağın omuzun- dan aldı.. bir kaç adım yürüdü, * Son Posta © İstanbul Gelir ve Para BORSASI 16-1 . 1937 Türk Devlet Borçları Lira Lira & 75T.B. 172,55 (| *« 8 Hazine B. 45,10 & TST.B. I1 2135 | Dahlli istikrax95,00 K TATB Nİ 212 | miyen bir zavallı kadına karşı bu ka -| durmuşlardı.. bu ka; dar şiddetli davranma! Unutma ki, | san girecek kadar delikt şiddet ve ölüm mâbudu (Enhil) sen « |leri ürperten vızıltılar duymıyacak — kadar /damın işini yapacağı O, yolda gelirken korkudan bayıl -| Akadlı gelirşe, Aka Zenci esir, Nâraşın arkasından hızlı | — Nâraş, Maya'yı tâküb * Büyük bir kaya parg Burada ihtiyar Ma; |disinin yapabileceği cezaları başkasının |külmüş ve tütsülenmif | verdiğini görmek istemez. Harbe gi -!dı. Cüce sihirbaz mağa! mesi için, yola neş'eli çıkması gerek. |di.. Yılanları etrafına toP Fırat.. Nil.. Dicle.. Bunlar en büyük yi Üçü de erkekti. Bundan sonra üç diş$i — Elam.. Akad.. Sul Sihirbaz Mayanın yi memleket adile çağırmı j Zenci esirin omuzlarında bir hurma |bebi vardı, Bunlarin her biri, ortLüğ milletlere aiddi., meselâ FE) isti di ÇAR çar! yılanın tılsımından Maya mağaradan mez: Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan dir: İstanbul cihetindekiler: — yf Aksarayda : (Sarim). AT g ref Neşet), Bakırköyünde * yazıdda : (Cemil). Emint” nü Haydar), Fenerde : gümrükte: (M. Fuad). (Yorgi). Samatya Kocaf”, (Radvan). Şehremininde * zadebaşında : (Asal), 4 Beyoğlu cihetindekiler: | Galatada : (Sporidis), Bi Ase0), Kasımpağada : Ü kez nahiyede : (Kanzuk de : (Halk), Takşimde * madi. Üsküdar - Kadıköy ve Büyükadada: (Şinasi): Ti naş). Kadıköy eski g (Sotraki). Kadıköy — YEY (Üçler). üsküdar Ça ” had). /| ' | RADY 17 İkincikânuti — — İSTANBUL —— | 4 * Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk Mi Devlet Demiryolları Borçları Lira Lira $7.7$ | Anadolu Ivef136, 20 ivas Erzurum 95,0) , Anadolu M 38,70 İ Sosyeteler Eshamı Lira B1.00 Lat. Tramvay Bömonti 'Terkos (A Çimento ÇEKLER Krş. (21,00 — || Dolar 16,93 —| Liret NAKİT Kış. 117,00 İs, B. Mü. .» HâA 1000 »» Name 1002 Merkez B.D. 97 00 L T. L için 0.1907 15 0210 İsterlin F. Frangı Krş 1 Mark 176,00 || 20 Drahmi 622.0) || 20 Leva 11520 |20 Ley dis. 13.05: Plâkla hafif Mi telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Varyete müziği: len, 19.30: Konferans: Selifk Ö du Saylavı. 20: Müzeyyen rafından Türk musikisi VE 30: Bay Ömer Rıza tarüi vadis. 2045: Belma;ve arkâ Türk mMmusikisi ve halk $ âyarı, Örkestra. 22; Afans Y* 2230: Plâkla sololar. Yarınki 18 İkincikânli İSTANBU p F, 4 Öğle neşriyatı 1230: Piâkla Türk mü dis, 13.05: Plâkla hafif M? İvelif plâk neşriyatı. n Akşam neşriyalı: , 1830: Plâkla dans müs v hhara masal; İ. Galib. 20: '_. tarafından Türk musikiSi 2030: Bay Ömer Rıza törk” vadis. 2045: Safiye ve AFT 4 dan Türk müsikisi ve Saat Ayarı, Sehir Tıyatf0 rafından bir temsil. 32* lbu—urı 2230: Plâkla 4 h Yi M | T P- öv d0