2 Sayta Ğ —— Hergün Avukatlık hakkında Yeni kanun — Yazan: Muhittin Birgen ea «Allah kimseyi hekime, bâkime muh taç etmesii Bu sözü söyleyen atalarımızın he - kimle hâkimden çok çekmiş oldu! dir. O zamanki hekimler, i , tecrübe ve an'ane ile hek lik ederlerdi; hâkimlerin de nasıl kimlik ettiklerine dair eski hikâyeler| uı—eıınınk bilmiyen bir zenginlik turtan yeni de küvvetinin hayat: le el attığı zamana da te! den hek mlikten halk kitlelerinin Avrupa memli muhakkaktır. canımız r meslekse zın selâmetini koruyan bir meslektir. | İnsanlar arasındaki münasebetler art. tıkça, iktısadi hayattaki münase günden güne değişen, günden rinleşen şekillere girdikçe, hayatımız- | ikun ve hukukçuluğun ehemmi | aktadır. Ceza bahislerinde- | nci derecede kalıyor ve buw insanlar arasındaki hukuk münasebetleri gittikçe büyük ehem - miyet kesbediyor.. O halde ki bugün Allah bir insanı hâkime muhtaç ettiği | zaman, mutlaka avukata da muhtaç et- miş bulunuyor, avukatsız hâkimin kar şısına çıkmanın imkânı kalmamıştır. * Avukat... Bizim memlekette bu da hekim kadar mühim bir meseledir. Ca- nınızın selâmetini temin bakımından «hekim» in karşısındaki iktısadi vazi- yetiniz ne ise malınızın selâmetini te-| min için avukat karşısındaki vaziyeti- niz de odur. Öyle davalar vardır ki bun | da devilet sizden harç ve masraf alarak istifade eder, avukat sizden ücret ala- rak müstefit olur, siz de hakkınızı is- tihsal edemedikten başka bir sürü ma tan sonta hüsrandan başka bir ne- alamıyarak kalktığınız yere dö - niz! Hekimlik gibi, avukatlık ta kuvvetli bir meslek ahlâkına, meslek viedanma istinat ettiği zaman fayda veren bir meslektir. Halbuki zamanı- mizda dünya - yalnız bizde değil, her tarafta - o kadar maddiyetçi ol'nu z ki işimiz yalnız meslek ahlâk ve vic danının himayesine istinat ııığ za - man halimizin harap olacağı muhak- kaktır Bilhassa Anadolu içerlerinde, hu kuk malümatı az olan insanlar arasın- da avukata mühtaç olmak o kadar kor- kunç bir ihtiyaçtır ki, halk acı tecrüe | benin birinden diğezine uğraya uğraya, ne yapacağını şaşırmıştır. Bunun için, ! nasıl, halk kitlelerinin can şclimüle-i rini temin bakımından doktorluğun halkla olan ticar! alâkasını birtakım yeni prensiplere oturtmaya ihtiyaç var sa halk ile avukatlar arasındaki müna sebetleri de birtakım yeni prensipler üzerine kurmaya şiddetli bir lüzum vardır. n selâmteini kfvı * Görülüyor ki, bu işleri ve ihti yaçları | yakından bilen Adliye Vekilimiz Şük- rü Saraçoğlu, avukatlığa-dair yeni ha- | zırlamış olduğu kanun röjesine bazı ye ni esaslar koymuştur. Bugünlerde üze- rinde son tetkiklerin yapılmakta oldu-' ğundan bahsedilen bu projedeki yeni esaslardan biri, halka meccani olarak hukuk rehberliği yapacak «adli müza | heret — teşkilidir.. Bunun çok — gü- zel bir fikir olduğunda şüphe yok- tur. Fakat, muhtaçlara meccani olarak yardımcılık yapacak olan bu büroların hizmetleri acaba ne dereceye kadar gi decek? Bunu bilmiyoruz. Fakat, gönlü- müz istiyor ki bu, ölçü kabil olduğu kadar geniş tutulsun. Gerek muhtaçla- rın ölçüsünde, gerek hizmetin nisbetin- de kendisini göstermesini çok leımın-ı ni ettiğimiz bu genişlik, eğer küçük | bir harç mukabilinde birtakım takip işlerinin ifasına kadar gidecek olursa Adliye Vekilimiz milyonlarca insanın | daimi surette hayır duasını kazanacak tır. Böyle bir iş, Cumhuriyetin bu mem Jeket halkına şimdiye kadar yapmış ol- Guğu iyiliklerin en büyüklerinden biri (Devamı 12 inci sayfada) |yük bir rahatsız. ir ğğ% Jr/ uzdan bahsederken nak, gördüğümüz ek izam ederek ortaya kn—uılarmı a siklerini eki atmak âdetimi!z Ka Papanın sevgili Doktoru ve doktorun Bir hikâyesi Papa uzün » yi —a müddettenberi bü - hık geçiriyor, bü- tün Hiristiyan â- lemi, onun sıhha- tile meşgul — gibi görünüyor, her ne hal ise... Papa etrafın bütün 1- rarlarına rağmen kendisini tek bir doktora tedavi et- Ö tiriyor. Bu dokto- £ run ismi de Mila- nidir. Papa doktor Milaniye niçin te- veccüh gösteriyor, bunu kimse bilmi- yor. Fakat muhakkak olan bir şey var- sa, doktor Milani doktorluktan fazla nükte sahibi bir adamdır. Bir gün kendisini bir hastaya çağı- riyorlar. Doktor gece uykusundan u- İyandırılıyor, ve hastanın başina gidi- yor. Hasta doktoru görünce: — Aman ölecek miyim? diye so- Tuyor. Doktor muayenesini yaptıktan son- rta yüzünü ekşitiyor. ve: — Vasiyetnamenizi yaptınız mı di- N ye soruüyor. Hasta telâşlanıyor: — Aman doktor diyor, demek siz de kanisiniz öyle mi? Doktor hiç bir kelime ilâve etme- den: — Noterinizin ismi nedir? diye 80- İruyor. — Fakat doktor ciddi mi söylüyor- sunuz? Doktor gene soğukkanlılıkla: — Noteri çabuk çağırınız, ve akra- İbalarınızın da buraya gelmesini temin sON POSTA Hilkat kusursuz adam yaratmamış tır. Kimin karakterini gözden geçir- sek, ufak tefek te olsa mutlaka bir no 1(::.nmı Y Lsöz ARASIM ( HERGÜN BİR FIKAA | Kolayıık Ahmet Mithat Efendi merhumun şemsiye taşımak kadar — sevmediği bir şey yoktu. Yağmur ne kadar çok olursa olsun o daima şemsiyesiz ge- zerdi, Yağmurlu bir gün muallim Ahmet Halitle karşılaştı. Ahmet Mithat Efendi gene bermutat şem- siyesizdi. Muallim Halit: — Ne diye şemsiye taşımazsın a Efendi, dedi. Bak gene sırsıklam ol- muşsım. Ahmet Mithat Efendi cevap ver - di: — Şemsiye gelir iki okka, ıslanın €a iki okka daha artıyor. Ediyor dört okka.. Dört okkalık yükü sır- tımda taşımak kolaylığı varken ne .dı)e elimde taşıyayım? ——— © İngilterenin Belediye reisleri Niçin perhiz yaparlar? İngıltuedc ciddi teamüller arasın- |da çok gülünçleri de vardır. Bunlardan 'bııî de şudur: Hırsızlık yapıp — yapmadıklarım, vazifelerini lâyıkile görüp görmedikle- rini anlamak için, belediye reislerini, her sene tartarlarmış. yanların kendilerini memleketleri için sızlık da ettikleri anlaşılırmış. Bundan dolayı İngilterede belediye reisliğzinde kalmak için mütemadiyen perhız yapmak lâzım uelıyom..., — Demek artık öleceğim ha... Dok- tor diyor. Doktor bu sefer gene - soğukkanlı- lıkla: — Hayır, ben gece yarısı uyandın- ! lan tek budala olmak istemiyorum da onun için kendime şerik arıyorum, di- yor. Bir sene evvele nisbetle şişmanla- | üzmedikleri gibi, bol bol yiyerek hır- | Sözün Piyer Lotiden Klod Farere Açık mektup Adamım Klod Farefi Şimdi sana bu yadaki nargileli, yazıyorum. Azı)ıü K Benim arkamda bİZ bir fes, onun üstünde Pırlantanın bile lekesi vardır, fa- kat ışığı göz kamaşlırır. Aranması lâzım gelen şey karşımızdakinde fazı !eî usurdan fazla mup nlm—ıdıgıdır Sun. —ln ğrusunu isterii çıkmadın. Fakir bir talebe Türkil servili, nargileli, pasi | Akla gelmiyecek bir —|Xt vralei pi ı’?kılde zengin oldu kırk koltuktan birint Budapeştede | dun. a Bütün bunlar seni İ —a gıkan Esti Kurir itün bunlar Kendine fazla güvenir sağa sola yazı yenşll Geçen gün de bir 8 hakkında müânasız yâf hattâ onların aleyhii gazetesi yazıyor: 17 inci asırda- ki İtalyan felsefe- si hakkında — bir tez hazırlayan Jo- zef la Costa is- minde bir. talebe kan kütüpha- rde Revissa is minde — unutul- muş bir feyleza- fun eserlerini tet- kik ederken kita- bın birinin içinde | bir kâğıt bulmuş. Bu kâğıtta şu ke- limeler — yazılı i- miı: mıştım ama senin gibi V na olmuş, sağ olsa gösterdiğin zaman 8 Benden sana nasihati şeyler yapma, ve Türi nutmü.. Bak bir daha tekraf Jet senden bir fayda Fakat sen Türklerden tin.. Tür m di lr-nı: 2 değil, onlar cemile yaptılar * Eh artık sen de dilii san olmaz mıydı? Bu havadan kondi yesini ne diye elinden ya: Bildiğim gibi çık? ki. daha böyle bir u kâğıdı bu- İlan Roma hukuk nııhkemeıuıe müra- caat etsin, 1784 yılının 162 numaralı doryasını buldursun.» Genç talebe bu işi yapmış, dosya bulunmuş ve neticede şöyle bir vasi- yetname ele geçmiş: uBen vâziülimza Revissa hayatımda daima gadr görmüş bir adamım, fikir- KŞ ” lerim bile bu memlekette anlaşılama- ÇA miştir, beni tetkik edecek insana ser- îı'ın'j VEr ÜB vetimi mükâfat olarak birakmak iste-| T ğana ne oldu da diğim için bu çareye başvurdum. Pus-| — <Eski halimi hiç SÜ layı getiren kimse benim varisimdir.» n Şarkısını — söyleyi | — Revissa'nın serveti 300,000 İtalyan | hânendelik etmekten P İlireti imiş. İşte adamım, Tütünden yağ istihsal ediliyor Almanya Forhajin şehri tütün ens- titüsünde bir hayli vakittenberi tütün tohumundan yağ çıkarmak tecrübeleri Iyapılmaktadır. Tütün tohumundan çı- karılan bu yağ rivayete nazaran fevka- lâde lezzetli imiş ve yemeklerde de is- karışma, sonra ipliğin Blliyor musl limatnamesi hangi hocan, heti rin hayat a başımda bir kefiye, #ET Gerçi bi işi sağlığımda, mıştım. Meğer benim ÜS ler ve neşretmemeni * bir şükran borcu altı” Türklerin dostluğunu # Sen, sen ol bir dahti rarladığın kapalı çar$dş 1 — Adliyemizde ıllı. bik mevkine goçmiiu | ediniz. Papa doktor Milani'den bahseder-'timal edilmeğe başlanmışmış. Bu yağ- hıl D ?:jî:rnn':u Hasta hüngür hüngür — ağlamağa |ken: « O benim ruhumu - tedavi edi-/da nikotin bulunmadığı da anlaşılmış-| Babesı kimdir? BAşE ll : İnkdi İSTER hâlâ niçin devam etmediğine yanıp HıH_voln de şunlar: man, Sadrazamı ziyarete gitti. Osma: uğramaksızın, kapıya doğru ilerledi. liyordu: damlarla görüşemem! Fuat Paşa müteessiren islifa etti. * olan, Âli Paşayı murahhas Falih Rıfkı Atay Ulus gazetesinde li küçük sütununda beş küçük hikâye ile bir küçük mülâhaza kaydediyor. Mülâhaza şu: «Bu fıkraları, son hazin tezadlara varmak için yazma- dık: Fransızca Le Jour gazetesi muharririnin, Türkiyede, mınlınn hangileri olduğunu göslermek için hatırlatıyo- Çar'ın meşhur elçisi Mançikof İstanbula geldiği za- ' Fuat Paşa, odasında, kendi ziyaret sırasını bekliyordu. | Elçi sadrâzamın yanından çıktı; fakat Hariciye Nazırına | — Hariciye Nazırı bir Fransız taraftarı imiş. Öyîe a- Viyana kongresi esnasında Fransa, kendi tarafından göndertmekte ısrar etmişti: İSTER yor» dermiş. İSTER «Fıkran is'm- | « lattı. durduğu tath za- deki elçilik binası: lunııyordu. Bizim nlht Hariciye Nazırı ü detli hiddetli: Yanındakilere söy- | kaldım? diyordu. * Mütarekede bu Çarikof İstanbula hicret etti; aç kal dığı için geçim parası bulmak üzere, Tahsin Uzer'in ço- İNANMA! Viyanadaki Arif Efendi münasip değildir!» diyordu. İngiltere ise, biraz sonra, Fransız taraflısı Âli Paşayı İs- tanbula getirtip, yerine, kendi taraflısı Reşit Paşayı yol- Meşrutiyetleyiz: z Tahsin Uzer, yatıştırmak Üüzere Büyükdereye gitti. Çarikof nlerden inerken, kendisine haber verdiler. Hid- — Mulasarrıf gibi küçük memurlarla mı görüşmeğe 3 — Büyük Şefimif şu satırlar bulunan ? söylemiştir? «Ark içinde Türkten gayri nad ederek düşmani Anadolunun, Tüçklüğ! rüyen çürümüş göll Türk vatanından * İ ı bir harekettir.» Çar elçilerinden Çarikof, Büyükdere nın önüne telgraf direği konmasım is- şimdiki doğu vilâyetleri umum müfet- © vakit, Beyoğlu mutasarrıfı idi. (Ce' * (Dünkü s ” 1 — Müli Müdafaa * Özalp 1880 yılında muştur. 2 — Monüros mül Gazi Ayıntab, Urfa, #4 havalisini ilk olarak işgal etmiş, bilâhare V sızların işgalleri alti! cuğuna ders vermek ricasında bulundu. 3 — Umumi Harb v Geçen sene Ankara Palasta bir Rus birkaç resim || devletlerle ımnhnl“ satabilmek için, otel müdüründen ricada bulunuyordu. |) dır: Kendini şöyle takdim etti: | Osmanlılarla «— Ben Çarikol'un yeğeniyim!a İNAN İSTER İNANMA! |1920), Almanlarla VEP 11919), Avusturyah!â? 1(10 eylâl 1919), (27 teşrinisani 1919) denize dökülmesinde! ğ D . 5