5 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D mevkiimizi bile -mühafaza pi Nihad Asımı - zihanesinin ba Ş larile dolüyd t dığı yi tarafı — A a — G A T D Profesyonelleşmek — arzusu j _Hıç şüphe yok ki, bu temayülü doğu- | Tan sebepler bir çok defalar anlatıl- ; "»nıuzın sebepleri de bir çok defalar an- latılmış, tahlil edilmiştir. Ma müyesser olmuştur. | miştik. Orada yi , .timde 25 ılda O T temin ettim! Firmi sporcu ile mülâkat “Sporu diriltmek için nankörlüğü öldürmeli),, AAT GeŞ _Gddilmrayh Nihad «Futbole tam yirmi beş yıl hizmet ettim, d'J'OI_'- Yarin oğlum büyüyecek, kendisine spor hayatımı anlatacağım, belki de: (Atma baba, bu kadar hizmet etseydin eline bir takdirna- me olsun vermezler miydi?) diye itiraz edecek. O zaman çıkarıp or- taya koyacak bir teneke madalyam bile yok!» Bizim sporcularda, arada sırada bir seziliyor. mış, tahlil edilmiştir. Bugünkü halde biz futbolde, — eski bulurmküş ' eı:_iememîş yız. Futbolde: geri' kalma- & î ğîîd bente, sporcularımızda ara si- SK0 y ien Profesyonelleşmek hastalı buıaı'meî utbolde eski mevkiimizi bile H Yışmmızın asıl sebeplerini seze- ilmekte tam bir isâbet göstermek, Ga- latasarayın meşhur siması Nihad Ası- Ben, mükemmel bir iş adamı kesilen ; Anadolu hanındaki ya- şında harıl harıl meşgul îî%d:ım. Yazıhanesinin duvarları; fut- eydamndaBgeçmiş yılların hatıra- u. Benim o resimlerle alâ- k v seiğkiz, erle a dğ :ar oldumu görünce, acı acı gül- Nihad bir Galatasaray - Fenerbahçe maçından evvel Zeki ile karşı karşıya — Yirmi tine düşeceklerdir. Bence, sade bu yüz- dendir ki, &porcularımız profesyonel- leşmek tehlikesile karşılaşmış bulun- maktadırlar. Tni İ Sporun her sahasında olduğu gibi futbolde geri kalışımızın başlica sebep- leri arasında nankörlüğümüzü de say- jmamız İâzım. T Söylediğim sebepler, spor heveskâr- larını hayli azaltmış bulunuyor. Nerede o eski günler? Her klübün bir dördüncü, bir üçüncü, bir ikinci, bir «B», bir de birinci takımı vardı... En beğenmediğin klüp, bir gün içinde meydana yüz futbolcu birden çıkara- biliyordu. Şimdi ne dördüncü, Nne üçüncü;, ne ikinci ne de «B» takımları kaldı.: Fut- bolcular, iptidaiyi, rüştiyeyi, liseyi bi- tirmeden darülfünuna giren eski, sağ- lam tavsiyeli talebeler gibi, dördüncü, üçüncü, ikinci takımlarda oynamadan birinci takıma giriyorlar. Ve bugün en kabadayı klüp, meydana çıkaraca- ğı on bir oyuncuyu güç halle toparla- yabiliyor! Müthiş bir futbolcu buhrani var... Bu gidişle bu buhran da, iktisadi buh- ran gibi, önüne durulmaz bir hale gi- recek! Spor hevesile beraber, sıhhat sevgi- si de azalıyor. Seyre gittiğim maçlarda, meydana çıkan oyunculara bakıyorum. Çoğu çerden çöpten çocuklar... İnsan koştukları sıçradıkları zaman âdeta bir yerlerine bir hal olmasından korkuyor. Belli ki;, hiç birisinde, güzel vücut sa- hibi olmak -arzusu yok. Bir ayna karşı- sında soyundukları zamatı vücutların- daki biçim bozukluğundan eza duymu- yorlar. sene evvelki fubol takımlarını bilmez | misin? Meydana çıktıkları zaman saha- yı imanına kadar dolduurlardı. Halbu- ki şimdiki yotuklar, meydanı o kadar ni beş yıllık emeğin bıraktığı Cdi ve ilâve etti: — Bir tarihte Çekoslovakyaya git- rmi- beş gün kaldık. gün içinde, memleke- kazanamadığım - kâ- Benoyiî'n'libeş — Bu yirmi bes vü na rastlamış olaîîkg!un' ğ Nihad Asım, dertli dertli îğinî çek- n kâr yılı- ti: - Spor hayatım, 'kısm îğxlıînğîîf;n k(ğ:âyet iyi bilirsin ki, klü- ar yüre ğ cular, sa;,ulabiloa:eky ka.dıîfr;îğğh e Benim için, sarı kı ' çin, Tmizı renk uğrun- şîxîed? ed_ılnuyecek hiç bir şey yîktu. : Jyirmi beş sene, durmadan dinlen-" meğen Çabaladım durdüm. rîhîîa Çlklp_ ta kötü bir oyun çıkar- arz'e Man günlerce uykumdan olur, ü l'ıı.€ ıçrîıeden kesilirdim. heyecîr:ldamm_iabakalann arifelerinde, Fakat bn a_şzımı_ bıçak açmazdı. UğÜn, gördüğün gibi, herkes nd yetteyi nîn' tamamen unutulmuş vazi- Vakti ; na aâîtşlîlî mivuçı%nm patlatırcası- sormuynrlğ İcle ı?ugun hatırımı bile Man tanim F. İçlerinde, rastladıkları za Âltı ?mBthıtan gelenler bile var. ğlum cğîşıînda bir çocuk sahibiyim. Yetistiği za Oyu Galatasaraylı, yarın, Yirmi beş y nan ona, sevdiği klübe tam dudak bî'ıqî'ıl hızm?_'- ettiğimi söylesem, Yaptığım Kecek. Çünkü ona, klübüme | Vaziyekta olaşla, TŞMPAL, çdemiyecek tamtaihilmok agım, Yarın kendimi ona TESirnlerde liğim için, bu gördüğün Oğlum en başka hiç bir şeyim yok. veSl .yamdana sığınıp ta: Asma baba... Sen Galatasaraya | bir takbîiî sene hizmet etseydin, eline di? diye gae olsun - vermezler miy- mıyaEağuîrszîıraverüecek cavap - bula- €en sence de Çıkar Ö vaziyette - kalınca, | golduram. yorlar ki, i d | Madaîğ. ;:îg_m kayvabilecek bir- teneke | gerken gayri ih'_üy;ı_îllesan onları seyre- albu ki de v O o L — Acaba, diyor, ortada 22 kişi yok S el AL *vvel de söylediğim gi-|mu? Yoksa takımlar eksik mi çıktılar? Bitmiştik v:l'uxı:nıı Şekoslovakyaya| — Eskilerin meydanı doldurevilişleri, Bün sahaya çıd açını — yapacağımız | bittabi zinde, gürbüz ve canlı oluşla- &eğimiz zaman bana bir- , allın mahfaza içinde bir örü ettiler... YOr Mus İ a Ehşetini? sun ara yerdeki farkın irındandı. Zira hepsi de, atletizmle v- zun zaman uğraşmış sporculardı. Fenerbahçeli Bekir, bugün hâlâ kı- rılamıyan uzun atlama rekoruna Ssa- Höratini hipt . Ben o zamanın yüksek atlama SPör me sana, bir amatör sporcunun | şampiyonu idim, Leblebi Mehmet;, yüz Bir * ındaki emeli ne Olabilir? | metreyi 12 saniyede alırdı.. Daha ne bileyim ben? Çoğunun, atletizm saha- sında da birer marifetleri kabiliyetle- hizmet Ştini ri, kıymetleri vardı! gölüyürsun:ş em—ektarjann hallerini| — Haklı dertlerini döken değerli spor- körlükleri : Oîıların uğradıkları nan-|cuyu, içeri giren bir ziyaretçisile yal- Ma şevki Di gören amatörlerde çalış- | nız bırakmaya davranırken o: Tet de" yetişme hevesi kalır mm?| — İşte böyle... dedi... Sporu dirilt- Şılık gö , Emeklfîrine manevi bir kar- ||jmek için evvelâ nankörlüğü öldürmek Nmekten ümidi kesihce, bittabi | Jâzım! karşilik temin etmek gayre- Şöhret, bir İ Par y parça alkiş, bir erîasîî Sevgi ve alâka değil mi? Hal- Ta yirmi beş, otuz, kırk yıl Maddi bir Selim Tevfik -SON:POSTA: Hakiki * Matmazel Doktor,, hatırala rını anlatıyor — hizmet ettiği üwü Casusun vücudu da ruhu gibi Devletin malıdır olarak geldi: Fransız casusu Paul Roger'i Almanyadan kaçırmıştım. Üç ay sonra ben Fransada Amiens cephesinde Almanlar için çalışırken o hastaneye yaralı « Ben seni kaçırmıştım dedim, bu sefer sıra sende.., O kaşlarını “ çattı “Sizi kaçırmıya hakkım yok. ,, diye cevap' verdi, dayadım ve oradan kendimi zor kurtararak kaçtım! burnuna kloroformu Harbi umuminin — maruf ve meşhur -casusu Madmazel Daktor hakkında şimdiye kadar bir çok yazılar yazıldı. Bugün Hambure- da kocası ve çocuklarile bir inzi- va hayatı yaşayan Erna Zornig Fransız mecmualarından birinde bir makale yazarak Matmazel Doktorun kendisi olduğunu anla- tıyor, ve diyor ki: «Madmazel Doktor ismile dört kişi ortaya çık- tı, Fransızlar sarışın olan her Âl- man casusuna bu ismi verdiler. Ben de bu sayede hayli vartalar atlattım. Ben İsviçreli idim, Pa- riste tıb tahsil ettim. Ondan dola- yı bana Madmazel Doktor ism'ni verdiler..» Erna Zornig Fransız hastane- lerinde çalışıyor, kendisinden şüp- heleniyorlar, bir gün hastaneyi yüzüstü bırakarak kaçıyor - ve İs- viçrede Paul Roger — isminde bir Fransiz casusile tanışıyor, hattâ o- nu seviyor, Roger kendisine Fran- sa lehinde casusluk yapmasını tek- lif ediyor. Üsttarafını aşağıda okuyunuz. ö X) eef Ben iki taraflı bir casus olmayı hiç bir zaman arzu etmedim. Bunu yapar- ken ahlâki bir gaye takip ettiğimi zan- netmeyiniz. Hayır... Fazla yorulmak - tan, iki taraflı tehlikeye maruz kal - maktan korktum. zaman: — Hayır dedim, ben Almanya aley- hine çalışamam, — Niçin sen bir Fransız kadını Âl - manları bu kadar çok mu seviyorsun? O zaman onun açık mavi gözlerine baktım, Kanım birden . kaynayıverdi. Ve hayatımın en büyük münasebet - sizliğini yaptım. Ve kelimelere bastı - ra bastıra: En Büyük Münasebetsizliğim — Fransanın lehine çalışamam, de- dim. Çünkü ben Fransa aleyhine ve Almanya hesabına çalışıyorum. Roger titredi, sarardı ve tek bir ke- lime söylemeden “yanımdan ayrıldı, gitti. İşte yaptığım münasebetsizliği o zaman anladım. Bir casus, hiç bir za - man mahiyetini ortaya koyamaz, . bu- na hakkı yoktur. Ve eğer kazara böy- le bir iş yapacak olursa vaziyeti 'der- 'hal mafevkine bildirmek mecburiye - tindedir. O artık iş göremez, istihbarat tabirile (yanmış) demektir. - Ben bu cesareti gösteremedim, â - mirlerime vaziyeti anlatmadım, yap - tığım budalalığı itiraf etmekten çekin- Bir müddet Roger'i muhayyelemde yaşattım. Sonra kendimi hâdiselerin |.cine koyuverdim ve onunlu hiç ümit etmediğim bir anda bu nâdiseden üç ay sonra karşılas? m. Rozexr l4 <arşı Karmya Yorucu dir vezifeden Bsonra. bir müddet istiraha! xİmek üzere Berli- ne Sünmüştüm; Bir akşam is'tihbarat arkadaşlarından bir kaş xabit ile be- raber Wintergertenle oturuyordum. Orkestra Mavi Tunayı çalıyordu. Vals bitince o sıralarda Almanyada bulunan Fransız ajanları aleyhinde âmansız bir mücadele açmış olan yüzbaşı Berg yanıma oturdu. Şuradan bura - dan konuşmağa başladık. Benim göz- lerim dans edenlerin üzerinde idi. Bir- denbire gözüm Paul Roğere ilişti, e - vetl.. O idi ve buralara kadar sokul - mağa cesaret etmişti. Bindenbire ye - rimden kalktım, kalabalığı yardım, Berg bana bakıyordu. Partenerini ye - rine oturtmağa giden Rogeri kolun - |dan yakaladım. Tabil bir eda ile: Paul Roger bana bu teklifi yaptığı y . Madmazel Doktor sanılanlardan Victorico Kretschmann — Sizinle dansetmek istiyorum, de- dim. Hiç şaşırmadan: — Memnuniyetle, dedi. Belimden kavramıştı.. — Azizim, dedim. Alman casus teş- kilâtına mensup olduğumu size söyle- miştim. Her halde 'Almanların sizin gi- bi bir şahsı yakalatan kimseye 50,000 mark vendiklerini biliyorsunuz... Beni bu servetten mahrum etmek istemez- SİNİZ... — Hayır azizem. Kendimi — yok ettirmek istemem, buna mukabil de size bu paranın iki mislini veririm. Kalbim çarpıyordu. Sık-sık nefes a- lıyordum.. Yüzbaşı Bergin beni süzdü- ğünü görüyordum. Acaba lekeli bir in- san'ile dans ettiğimi anlamış mı idi. Roger'ye: — Çok naziksiniz dedim. Benim bu paraya ihtiyacım yok, sonra kendi hü- kümetimden bünu almak imkânı var- ken sizden niye alayım. Bizi dikkatle süzen zatı gördün mü? Roger sırtını çevirmeden: — Evet gördüm, dedi, yüzbaşı Berg değil mi? — Görüyorum ki epey malümat al - mıştınız. Biliyor musunuz ki benim tek bir sözümle derhal burada tevkif edilir ve idam sehpasına gidersiniz. Fransız Casusunu Kaçırdım Nazarları bulandı, vaziyetinin ümit- siz olduğunu aflamiıştı, öorkestra dut- du. ş — Çok susadım, büfeye gidelim; de- dm, Yolda ancak işitebileceğim — bir sesle: ı — Akibetin ne olacak, diye sordu? — Paranız sizin olsun, dedim... Sizi kaçıracağım. Yan kapılardan birinden beraberce çıktık, o-otelinde tebdili kıyafet eder- ken ben onüu takside bekledim. Zürih şi- mendiferi yarım saat sonra kalkacaktı. Derhâal gara gittik. Susuyorduk. — ÂAz daha: «— Gitme, ikimiz beraber ölsek te burada kalalım... Yahut beraber kaça- lum, öyle bir diyara gidelim ki artık birbirimiz için yaşıyalım diye bağıra- caktım, Fakat nefesim tıkandı, hiç bir şey söylemedim. Hislerimi gizledim, korkudan mı? Hayır, vazifeme merbu- tiyetimden mi? Hayır, yalnız casuslu- ğu aşktan fazla sevdiğim için... * Paul Roger'yi kaçırdıktan sonra ar- tık Berlinde kalmıştım. İstirahat edi - yordum, Amienste harp olduğu zaman bizim teşkilâtımız üç ay hiç bir haber alamamıştı, Fransızlar bizim ajanları- mızdan dört kişiyi yakalamışlar ve sor- güsüz suüalsiz kurşuna dizmişlerdi. Tekrar Fransaya dönmek ve kurşuna dizilen arkadaşların yerini doldur « mak vazifesile tekrar işe başladım. Bir gün bir tahtelbahirle İspanya sahille- J[rine çıktım, koynumda müthiş para | aldım vandı. Brezilyalı zengin ve hayırsever bir kadın rolü oynuyordum. 24 saat zarfında derhal bir seyyar kızılhaç hastanesi kurdum. —Fransadan izin ve Amiens civarında | .has'îaneyi tesis ettim, Her gün İsp;m - yadaki bir kızılhaç teşkilâtına dört beş telgraf çekiyor, ve onlardan ilâç, se * rom, gibi şeyler istiyordum. Bu ilâç is- tiyen telgrafların şifreden ibaret oldu- gunu tabii karilerim anlamışlardır. İş- te böylece uzun müddet vazifemi lâ - yıkile gördüm. Bir akşam saat altıya doğru hastaneye bir çok yaralı getir * diler. Roger İle Üçüncü Defa Karşılaştım Nazarlarım bir sedyede yaralı olan bir askere ilişti, fazla ıztırap çe - kiyordu, gözleri kapalı idi. Pansuman yaptım, o kendine gelip te gözlerini açtığı zaman yüzüme baktı... İşte o sı- rada' kanımın damarlarımda dondu - gunu nıssettim, az daha işi meydana vuracaktım. Yaralı yatan Paul Roger idi. Buraya nasıl gelmişti. Berlinden kaçtıktan sonra, casusluğu bırakarak orduda mı hizmet etmeğe başlamıştı. Beni tanıdı. Gülümsedim. Onu gör- düğüme âdeta memnun olmuştum. — Geçen sefer ben seni kaçırmıştım dedim. Bu sefer sıra sende. Kaşlarını çattı, yüzünü buruşturdu. — Sizi kaçıramam, dedi, hakkım yok. Ve bağırıp çağırarak beni ele ver « | meğe kalkıştığı zaman derhal burnuna kloroformu dayadım ve uyuttum. Âr- tık öradan kaçmak lâzım geliyordu... Tabii durmadım. Berline avdet ederek vaziyeti bil - dirdim, niçin orada kalamadığımı an lattım. ; Anne Narie Lessner Kaymakam Nicolai ile görüşmek ü « zere bekleme odasında bekliyordum. Mavi gözlü sarışın genç güzel bir kız da orada idi. Biraz koönuştuk, ismini sordum, — Matmazel Doktor, dedi. O zaman ilk defa istihbarat bürosu- nun sahte Matmazel Doktorlar çıkar- dığını anladım ve canım sıkıldı. Bu genç ve güzel kızın ismi Ânne - Marie Lessner idi, Fransada istihbarat ikinci şubesinden de çalışan Fransız a- janlarının isimlerini çalmakla vazife - dardı. Ona bu vazifeyi çocukluk ve sevgi arkadaşlarından Karl vermişti. Ayni uğurda, ayni gaye için çalışıyor- landı. . « T Anne - Marie Lessner Fransada is « tihbarat ikinci şubesine mensup za « bitlerden biriyle tanışmıştı, bu zabit her akşam bu Jisteleri çantasında eve getiriyordu. Ondan bu İisteleri almak için tehli « keli bir aşk oyununa girmekten baş * ka çare yoktu. j Anne - Marie çok güzeldi. Zabiti teshir edebilirdi, kısa bir flörtten son- ra geceyi zabitin odasinda geçirmek Ü- zere aldığı teklifi reddetmedi, bir ca « sus hiç bir şeyin karşısında irkilmeme- liydi. Casusun, vücudu da ruhu gibi hizmet ettiği devletin emrindedir. Onlar odalarında zevk ve safa âlemi yaşarlarken Karl içeri girecek, ma - hut çantadan esrarı alacaktı. Nitekim Karl içeri girmiş, işini bitirdikten son- ra, dışarı çıkacak, kapının önünde o « tomobil motörünü işletecek ve gide * cekti, Ânne de işin bitmiş olduğunu bu suretle anhya&ktı. Anne vazifesini lâyıkile yapıyordu, dışarıda hafif bir gürültü işitse, ök - sürüyor, gürültü yapıyor, zabitin şüp- hesini davet etmemek için elinden ge- leni yapıyordu. Fakat işte dört saattir beklediği halde hâlâ kapının önünde o- tomobil sesini duymamıştı, acaba Karl tevkif mi edilmişti. Nihayet altı buçu- Ba kadar bekledi, dayanamadı, kalk * tı... Karl filhakika eve girmişti, ken « — — ER— eeT : _ ——_Çx. Ür * â çe YZ * VA vE (Devamı 8 inci sayfada) — ——— —

Bu sayıdan diğer sayfalar: