5 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

5 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t 4 D j $ t BSin 6 Sayfa SON:POSTA Bir Dalgıçla konüştüum ! Hayatının en korkunç, en tehlikeli vak'alarını anlattı, « Yaen gülünç vak'ası? , dedim. Hiç düşünmeden “Denizin altında gülünç şey yoktur!,, cevabını verdi 'Teknesi geniş kayıkta hava z yorlar. Makine hâlâ işliyor. tulumbasının kollarını iki ki- a Başlığın valfı hafif hafif ha- Şi çok yeknasak bir tempo ile va bırakıyor. - Elbisesi ıslak. çeviriyor. Sırtırida iki kurşun külçesi Hava yağmurlu. Dalgıç 20 asılı. Ayakkaplarının >altı da dakikadanberi aşağıda. Beni kurşun. Belinde küçük bir bi- dalgıç kayığına getiren sanda:- çak var. lt savdım. ; 'Tehlike vukuunda yukarı Elinde bir halat tutan sa- çıkmak için bu kurşun külçe- h adam bana izahat veri- | lerini birdenbire — çıkarmak mümkünmüş. Bıçağı da her- hangi bir tehlikeye karşı kul- lanırlarmış. Bizim sularda en büyük tehlike batan gemilerde çalı- şırken gerek halatın, gerek hortumun bir tarafa takılması, dolaşmasiymiş. «O zaman söz bıçağa düşere diyorlar. — Ya hortum koparsa? — Hortum sekiz on katlı- dır, kopmasına hemen hemen imkân yoktur. Kopsa bile dal- alır. Biç işaret verif, yukarı çeke- 4 İki hortum var demek? lır. Zanaatın &n kötü ârızası nezle - ol- |riz. Nihayet başlığı çıkardılar. Traşı u- — Hayır, hortum bir tanedir. Bu e- | maktır. Bir dalgiç nezle oldu mu imkân |. zamış sapsarı bir yüz. Donuk gözler. limde tuttuğum halata «can halatı> | yok dalamaz. Beş, altı kulaç inince, ku- |,Beni yadırgıyor. Sırtımdaki muşamba- derler. Dalgıç bununla bize işaret eder. | lakları uğuldamağa, şakakları zonkla- | yı omuzuna koydum. Arkadaşları ağ- Üç kere çekerse tehlike işareti vermiş | mağa başlar, hemen dışarı çıkmağa| zına yanmış bir sigara verdiler, Dalgı- olur, Bir kere çekti mi (Yukarı çıka- | mecbur olur. cın Wleri slak, sigarayı bir nefes çek- Çevrilen kollari görüyor musun. Dalgıca hava veriyo ruz. 'azla çevrilince — fazla, ; çevrilince eksik hava mi bu dolap? — Hayır. Hep bir çeşit çe Hızlı da yavaş da çev tilse v-İflar kapanır, iyi işle B mez. Makinede iki v 1f vars dır. Birinden taze havuyı vee rir, diğerinden bozuk havayı virmr cağım) manâsınadır. Yavaş yavaş din- * tirip tekrar geri alıyorlar, lendire dinlendire dalgicı yukarı ali- Kolları çevirenler biter sigara yak-| — Aşağısı karardı, diyor, bugün de TIZ. bulamıyacağız. Amma - bir kere daha dalalım. Bir ecnebi gemisinden denize düşen bir sandığı arıyorlar. — Kaç senedir dalgıçsın? *— On beş sene oldu. — Atlattığın en büyük tehlike nedir? , — Tehlike... Tehlike... Bir kere ba- şımdan şöyle bir vak'a geçti: Bir gemi- nin dibindeki midyeleri temizliyordum. Birdenbire — nasıl oldu bilemiyorum. Başımla volfi işletip havayı boşalt- mışım. Bir anda on metre aşağiı düş- tüm. Yukardakiler açik göz olmasaydı« lar, hapı yutmuştum. Kendimi kaybet- mişim. Gözümü açtığım zaman kayık- — Neden dinlendire dinlendire çe- -kensiniz? — Hava tazyikine alışması lâzım. Dalgıçlıkta en büyük iki tehlike var- dır: «Biri elbiseye fazla hava ahp bir- denbire suyun üstüne fırlamak, diğeri de havayı birdenbire boşaltıp hızla de- rinlere inerek su tazyikine maruz kal- mak.» İkisi de çok âni ve çok hızlı ©- lursa maazallah dalgıcın ciğerleri ezi- Jir. — Tehlikeli meslek, ne kazanır dal gıçlar? ü lır. tılar. Benim omuzuma da dalgıcın sarı — Kışın denizin dibi sıcak olur der- | muşambasını örttüler. ler, doğru mu? yor. Makinenin volfları yeknasak bir numdan kan boşam_m.ı. İ —— Ne münasebet; şimdi oğlan çıksın | homürtu ile suyun dibindeki “adamın|| — Ya, en korktüğun vak'a? da gör. Elleri mosmordur. Hele elbise- | ciğerlerine hava vermek İçin işliyor. — İlk zamanlar insan denizden kor- ler de hafif su yaptı mı, her tarafı sır- Dalgıç işaret verdi. Dinlenmek için sıklam kesilir. yukarı çekiyorlar. — Ne kadar kalır aşağıda? Suyun altından yavaş yavaş farke — Suyun derinliğine göre, bir saat, ' dilmeğe başladı. Acaip bir hayvan gibi bir buçuk saat, iki saat, |yukarı doğru süzülüyor. Kayığın arka- Günde'azami kaç saat çalışırsı- | sındaki merdiveni tutan elleri mosmor. hakikaten korktum. Bir geminin demi- ri kopmuştu. Önü arıyordum. Fırtınalı havada evvelâ demiri taramış, sonra ilk bakladan koparmış. Yerini de gös- teremediler. Üç gün üstüste aradım. Dipte büyük bir çamur tarlası vardı nız? Kayığa aldılar. Oldukça derinde çalış- z ğ Bra » ğ Üçüncü ğıda bir çizgi gördür — O da belli olmaz, 4. 5 saat çalışı- İtığı için başlığını birdenbire çıkarmı- | ( SUDCÜ gün, aşağı e GDU : .ı" ı(v_m:n saat çalışı- 'tığı için başlığını birdenbire çı! amı Çizgi deyip te — Aödk d B yu bir çukur uzayıp gidiyor. Belli ki sular demiri taradığı zaman açılmış. Kenârından yürürken beş, altı adım ile rimde dibe yatmış kocaman bir - mah- lük gördüm. Bu, o zamana kadar hiç görmediğim acaip bir balıktı. İlk ba- kışta bir pisi balığı azmanı sandım. B- çağımı çektim, bir iki adım yaklaştım. Fakat hayvan bitdenbire hareket &tti. Çamuru öylesine karıştırdı ki bir an- da deniz katran kazanına döndü. Her taraf simsiyah kesildi. Donakaldım. Hiç bir şey göremiyordum. GayrTi ihti- yari can halatını üç kere çekmiş ayni zamanda da havayı tutmuşum, — top gibi suyun üstüne çıkarken aklım başı- ma geldi. Derhal havayı boşalttım, — Havayı nasıl idare edersin? Başlığın içinde kask dedikleri bir â- let gösterdi: « — İşte buna başımla dokunursam hava salıverir, yani hava bırakmak i- çin velfi açarım, haydi denizin dibıne, Vulfi kapattım mı, haydi yukarı. — Ya denizin dibinde karşılaştığın en komik vak'a? Dalgıç güldü: — Aşağıda gülünecek hiç bir şey yoktur, dedi. Dalgıç tekrar daldı. Yağmür şiddet- Jeniyor. Yakından geçen bir sandala ——— — —— | — GÖNÜL İŞLERİ! şanlanma ve evlenme, yıldönümle - Tim, çocuklarımın doğumları mü - nasebetile muntazaman verdiği he * diyeleri topladım. Aralarında za - manin verdiği bir ihmal veya tekâ- mül olup olmadığına bakmak iste - dim. Ve anladım ki ihliyarlık yavaş yavaş kendisini hissettirmektedir» demişti. Bundan sonra, içimde bir üzüntü duyduğumu itiraf ederim Teyzeci - ğim. Bu itinalar, bizde niçin yok? * Biz, ailede muayyen Tarihleri neden Tes'it etmeyiz? Yeşilköyde oturan bir kadın oku - yucum bana geçenlerde «hatir ok - şar olup olmamak» meselesi etra - finda bir sual sormuş: — Erkeklerimiz bu sahada niçin soğukturlar, demişti. Okuyucumun anlattığı hülâsaten şuydu: — Ön beş yıldanberi evliyim. Ko- eamla sevişerek birleştim, sevişerek yaşıyorum. Fakat geçenlerde bir dostumla konuşurken hatırıma gel di, bu on beş yıllık müşterek hayat içinde ikimizin tes'it ettiğimiz ta - rihler hiç yok. Kocamın bana aldığı kıymetli veya kıymetsiz bütün he- diyeler, muayyen bir tarihin tes'i « dinden ziyade kazancının fazlalığı - Bizde hıristiyanlarda olduğu gi - bi isim günü yoktur. Eski zaman - larda doğum günü de tesbit edil - mezdi, nişana ise sadece yapıldığı gün ehemmiyet verilirdi, nikâh ta bütün hayatta bir güne mahsus bir tören olarak geçip giderdi, hülâsa bayramları istisna ederseniz ailenin tes'it ettiği muayyen bir gün yok gi- biadi. Fakat dikkat ediniz, garp ile temas arttıkça bence aile bağının na veya eksikliğine göre gelişi gü - kuvvetlenmesi bakımından çok fay- seslendik. zel zamanlarda alınmı: ylerde: ) ü K — Eyvallah vekş 4 şeylerden — Gal, olan bu hatırnüvazlık yavaş ya- &. A.'v:“:hwlhbiplu. geres Vvaş bizde de yer etmiye başlamış- tır, fakat tahmin ederim”ki gelecek nesi) için de bu suali soracak bir ©- kuyucu kalmıyacaktır. Kollar işliyor. Makinenin vulfları yeknasak bir homurtu ile suyun dibin- deki sarı yüzlü adamın ciğerlerine hâ- va vermek için durmadan işliyorlar, Kemal Tahir pilmaştır. ĞUM dost bir hıristiyan- beş kişi girmiştir. fmtihan suallerile İmdiğimiz gün - 'Taliplerin birisi imtihanr 'yalerim, ni - güç görmüş, bırakıp gitmiştir TEYZE İ Yağmür yağı-ita upuzun yatıyordum. Ağzımdan, bur- |, , yabancımız değilsi 4dıldık. Artık: Ethem çavuş konuşu - kar. Sonra sonra alışır. Fakat bir gün ;yor: (121 Maden kuyusuna nasıl inilir ? Etem çavuş bağırdı: “ Elektrik fenerini yakamazsını: Bayanlar korktunuz mu? Yanınızdan geçen hayva cıklar köstebek değil, faredir. Maden kuyusunun he! faydalı, hem de zararlı mahlüku... ,, HAŞ ü 1 | J Zonguldak maden kuyularında, kö- mür çıkışı ve insan inip - çıkışı için iki yol vardır: | Asansör, baca ağzı. Yer yüzünden, yer dibine 600 bu - kadar delik açılmış olan Zonguldak havzasından yer altına iniş - çıkış için ancak dört yerde asansör vardır. Bun- ların hariçinde «Baca ağzın ndan «Vargel» yolile baş aşağı iniş ve çıkış iç ve dışla muvasale temin eder. Mak- sat,Zonguldak ocaklarını olduğu gibi ta nıtmak olduğundan, Ethem çavuş size asansörsüz bir ocağa indiriyor. Yoksa, çift asansörlü, ana yolları elektrikli, di namolu, motörlü ve Worthington tu- lumbalı bir kuyüyu da gezdirebilirdik, size. Ancak, o zamanki ocak gezinti- E niz, bir ecnebi seyyahın bir şehrin bel- Kü li başlı yerlerini gezmesine benzerdi. Ş$ehrin dar ve çarpık sokakları, arna- Etem Çavuş vut kaldırımları dururken size biricik | bıldır (2) geldi, on sekizinde ya var asfalt caddeyi göstermiş olurduk. Siz-| yok... Daha ilerde bu arabayi katır $ ker amma, saç dibine yakın olduğu içi buralarda demiryolları sıktır. Makaf lar, saçlar vardır. Katır ayağını kısti © rır, düşer ve sakatlanır... Hanis? Ool... Bu olmadı Baylar. İçinizd isi emniyet lâmbasından başka C€N elektriği yakıyor. Burada zararı y amma, ilerde, «Ateş nefeso li (3) bf calarda sakın onu elinize almayını? Elektrik düğmesini basıp — bıraktık! pil ile düğme demiri arasında çıkan rare de bazen ateş nefes parlatabili Amman!... çok acıdı mı? Size ceden haber verdim; artık anayold çıktık diye.. Başınızı sakınarak yü yün. Bayım, ya senin başında kö: şapka olmasaydi... Direğe kafanı Ne o baylar? Geri kalıyorsunuz, İçatışa göre... Bir şey değil, yara ka ? Daha yolumuz var. Daha «Ana yol»|pansa bile, yeri tıpkı masmavi b dayız. Ana yol, maden ocağının tak-|dövme gibi kalırdı. Maden kuyusund sim meydanıdır. Daha ileride İstan -|açılan yaranın içine kömür tozu dol bulun «Yemiş» i gibi gölleşmiş, «Un-|duğundan dövmede kullanılan bart kapanı köprüsü» gibi çürük, «Edirne-| veya boya gibi iş görür, kapı» sokakları gibi dar, eğri büğrü| Eh artık, şimdi, ocağın Edirn yerlere geleceğiz. Hele azıcık ağır o - sokaklarına sapacağız. Şimdi bir mü lun! det iki kat yürümek lâzım. mafi Burasi «Saç dibin dir. Yere kon -| Jat karanlık, bozuk sokaklarda yi muş geniş bir saç plâka üstünde yarım | "'Ye hemen hemen wd"& ” tonluk arabaları manavara edenler de| duğumuzdan fazla acemilik çekmiye saçcı ameleler... Gördünüz mü deli - gibi kanlıları bir yol! Nasıl yapıyorlar bu zorlu gelen işi, Saçcılık deyip geçme - yiniz. Ocağın darma dağın bacaların- dan çıkan kömürler, araba içinde hep burada toplanır, Yüzlerce ton kömür arabası hep şu gördüğünüz iki deli - kanlının kolundan geçer; kuyunun üst başındaki vincin halatına bağlanır ve dışarı gönderilir. Şurasını da unut- mayın ki; saçcılık maden kuyusunun aşağı yukarı hafif işlerinden — sayılır. Ocak çavuşu, ezilmesini — istemediği adamı buraya kayırır hanil Dikkat, araba geliyor! Arabayı, su- lara bata çıka süren delikanlı ocağa (1) Şöyle böyle Rehberimiz öne düştü; — karanlığa — Dikkat! Elinizde lâmba var am- ma, bitdenbire karanlığa gözümüz alı- şamaz, başınızı daima sakınarak yü- rüyün. Şimdilik şimendifer tüneli gibi içerisi taşla örülmüş muntazam galeri olarak devam eden yer biraz sonra bi- tecek. Onun yerine tersine dönmüş «U» biçiminde direklerle örülmüş ba- sık uvınl_ı ikinci bir galeriye gelece - ğiz. Gözleriniz karanlığa biraz alıştı de- ğil mi? Artık, etrafı «onda bunda» (1) seçebiliyorsunuz Ellâlem! Korkanınız oldu mu, Bayan mist firler? Yanımızdan sürü ile geç hayvanlar, aklınıza ilk hamlede gel * diği gibi «Köstebek» değildir. Bunlafı tıpkı hassas bir âlet gibi haber verm lerindedir. Farenin dolaşmadığı anlayın ki tehlikeli mıntakadır. Ş larına gelince amelenin ekmeğine, mir sır bulamasına musallat oluşlarında dır. Şerlerinden kurtulmak için, ımfj"a ğ j ekmeğini, azığını, tellere bağlayıp bal direklerine asar, (2) Geçen sene () Kabili iştial gazlar

Bu sayıdan diğer sayfalar: