“ Son Posta ,, nın tefrikası : 80 Mülâzım — Cemil'in — İKİNCİ KISIM — Cemil ile Emma birer paketten çıkardıkları elbiseleri giymişlerdi, Emma mükemmel bir amele kıyafetine girmiş, Cemil ise Ursktan Prenses Emma, Cemilin hissettiği Büyretin harkı vemaşir: Ka ve bo: Buk bir kahkahadan sonra, kulağına öğilerek!: — Prenses Emma Feodoravna haz- retlerinin husust odalarını beğendin ani, arkadaş?.. Diye fısıldamıştı. Cemil, hiç bir şey söylemiye muk- tedir olamıyarak boynunu kısmış, el- lerini iki tarafa açmışlı. Emma, derhal arkasından o ağır as- tragan paltosunu, başından kasketini, ellerindeki eldivenleri sür'atle çıkar - mış; karyolanin üstüne atmıştı, Sonra, masanın üstünde duran bir paketin kâğıdını yırtarak: — Tamom. Diye mırıldanmış.. başını çevirmi - ye lüzum görmeden, konuşmıya baş- Tamıştı. — Dostum!.. Siz, askersiniz. İtaat etmeyi bilirsiniz; değil mi?.. —— Şiiphasiz. — Şu halde, benim emirlerime de ftaat edeceksiniz. — Hay, haaay.. büyük bir şerefle. — Evvelâ.. şu paketi alınız. — Aldım. — Şu köşeye dönünüz, — Döndüm. — Hadi bakalım. Soyunmiya baş - fayınız. â — Sayunmıya mı?.. — Evet... Sayunacaksınız. Sonra 0 paketi açacaksınız. İçinden çıkan el - biseleri giyerek büsbütün başka bir a- dam olacaksınız. Âlâ... — Fakat.. arkanıza dönüp bakmı- yacaksınız... Çünkü, ben de soyuna- cağım. — Müsterih olun Matmazel Em - ma.. emirleriniz, aynen tatbik olunâ- cak. g Sessiz'bir faaliyet başlamıştı. -Bir kaç dakika, kumaş hışırtılarından baş- ka bir şey duyulmamıştı. — Bitti mi, Cemil, — Bitti Emma, — Benim işim de bitti. Şimdi ser - bestsin, Cemil, şaşkın bir tavırla, bağar - Bir Doktorun Günlük Notlarından Gençlik ve Cinsi temayüller Gençler, cinsi temayüllerinin şiddetini azaltmak için kendilerini çok muntazam bir mesaiye, iş ve çalışma harici saman- larda da spora vermelidirler. Sporun mu: laka koşmak, atlamak ve diğer şekillerde olması şart değildir. Ava gitmek, yüzmek, kürek çekmek ve sonra atle oyunları ile, klüplerde toplantı gibi şekillerle de bir nevi spor temin edilebilir. Hele musiki bü hususta en önde gelir. Gençlerimizin ders ve say harici samanlarında her hangi bir musiki Kleti e uğraşmaları hissi ve terbiyevi bir çok Inçelikleri, yük- selmeyi temin edor. Böylece zaman hiç his olunmadan çok tatlı olgrak — geçer. Bir defa bu itiyat elde edildi mi artık Salı (©) gençlerin bir çok kirli yerlere gitmeleri- | nin, tehlikeli hastalıklarla — hayatlarını zebirlemelerinin tamamen — değilse — bile büyük bir ekseriyetle önü alınmış olur. Akşamları iş veyahut ders saâtlerinin haricindeki samanlar onlar için en teh- Ükeli saatlerdir. Bu saatlerde gençleri meşgul edecek vasataları temin etmeak içtimal bir. vazifedir. gaştmaear () Bu motları kesip saklayınız, yahat bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetiyebilir. gelen bir balıkçı olmuştu — Olur şey değil, Emma.. bu a - mele kıyafeti sana o kadar yakışmış ki... — Ya sen.. şöyle bir aynaya bak - sana. Tıpkı, Orsktan gelen bir balık - çıya benzemişsin... Aman, o sana ver- diğim küçük paketi, unutma, Yanına al. Kalpağı başına biraz daha geçir... Hayır olmadı... Azizim, cakalı kal - pak giymiye alışmışsın. Sol tarafına fazla eğiyorsun, Şöyle daha ortalama giy. Biraz daha kafana geçir. Hah.. şimdi oldu?.. Prenses Emma, üzerinde kırmızı güller bulunan koyu güve rengi bir şalı omuzuna attı: — Haydi bakalım, Mihal.. yola çıkalım. — Mihal mi?.. — Evet, dostum... Bu gece, senin adın Mihaldir. Sakın unutma haa.. Emma, lâmbayı üflemiş; koridora fırlamıştı. Cemil de onu takibe başla- mişti. Teodor, elleri cebinde olarak kapı: nin yanını urtını duvara dayamıştı. Emmayı ce: — Gidiyor muyuz?.. Diye mırıldanmıştı. — Evet.. gidiyoruz. Aç kapıyı.. sen, arkamızdan gel. Bıçak gibi kesen bir hava, Ermma ile Cemilin yüzlerine çarpmıştı. İkisinin de vücurtları bir anda sarsılmıştı. Kol- kola girmişler, rümiye başlamışlardı. Cemil Emmanın kulağına - eğilmiş, fısıldamıştı: — Gideceğimiz yer uzak mı? — Niçin sordun?. — Ü'üyetelnin,diye korkuyorum. — Merak etme, dostüm. Ben alış- kınım. Eğer sen üşüyorsan biraz daha bana sokul. — Emmal.. Bana cidden hayret veriyorsun... Sen, şimdiye kadar gör- düğüm insanların en harikulâdesisin. — Dikkat et, dostum.. ayağımıza bir taş takılacak. Yüzüstü yuvarlana- cağız. — Seninle beraber, bir mezara bile yuvarlanmıya razıyım. — Eksik olma azizim.. fakat beni korkutuyorsun. derhal — Niçin? — Bu gidişle, galiba bana ilânıâşk edeceksin. — Sana ilâmıâşk etmek mi?.. Bu- na ne lüzum var, Emma?.. Görüyor- |sun ki senin çektiğin yere sürüklen- |mekteyim, Bu büyük itaatin manası, Jaşktan daha büyük değil mi? — Evet.. aşktan daha büyük... Hiç bir zaman, hiç bir insanı ebediyen mes'ut etmemiş olan, insan aşkından daha büyük... insaniyet aşkı.. işte; seni ve beni, derin bir girdabın tehli- keleri etrafında birleştiren.. ve o gir- |dabın başdöndürücü hufresinin verdi. |ği heyecana sürükleyen bir coşkun - |luk... Ne ise.. bunun felsefesini sonra yaparız... İşte, geldik. Sağa sap, Cemil, sağa sapmıştı. Tıpkı, eski bir kale harabesine benzeyen bir kemerin altında, oraya zorla sokulmuş gibi tek katlı bir kulübe vardı. Emma, bu kulübenin penceresin - deki buz tutmuş camı, parmaklarının ucu ile tıkırdatmıştı. Pencere — derhal aralanmış; dışarıya bir baş uzanmıştı. — Aç kapıyı Manol. Ben.. Emma... — Yanındaki kim?.. — Bizden.. Mihal.: Orsktan bu - gün geldi. — Bu gecenin parolası. — Ktemlin. Pencere kapanmıştı. Küçük bir ka- pı, sessizce açılmıştı. (Arkası var) SON POS1A *« Son Posta » aın Tarihi Tefrikası : 19 -SÜMERYILDIZI. TUNCAY Yazan : Celâl Cengiz Narâşda Tunçayı şiddetle seviyor ve Tanzerden kurtulmak için onu ölüm kuyusuna attırmak istiyordu Bunun için sihirbazın birine bir torba gümüş vâdetmişti. Sihirbaz bu teklifi kabul etti, Tanzer, Tunçayın başında ağlarken, iki adam kendisini Asu'nun evindef aradıklarını söylediler, Tanzer hançerini göğüsüne soktu ve dışarı çıktı. Tanzer kendi kendine mırıldandı: Öyle ya.. Tunçay ona, Fırat boy - — Tunçayın gözleri açılmasını bt — Sayıklıyor.. demek beni rüya -| larında yattıkları gece: (Ben ölünci-| ondan çok istiyorum. Fakat, ilk sında görmüş. Çölde bir çingene ka * rısile evlendiğimi sanıyor. Hele bir uyansın da., Tungay gözlerini açamıyor, kolla- rını kımıldatamıyordu. Beni bu hale kim koydu? Her ta « rafım kırık gibi; belim, dizlerim tut- muyor.. Tanzer hazin bir sesle cevap verdi: — Kral Nabo Elâm dağına kaçar » ken seni sihirbazlara ilâçlatmış.. Gu- dea sarayda bulunca alıp buraya ge « tirdi.. Şimdi Tanzerin odasında yatı- yorsun, Tunçay! Tunçay tekrar uykuya dalmış ol - malı ki, bir daha cevap vermedi... Tanzer: — Onun sesini işitmek te bir saa - dettir. Bugün değilse, yarın elbette u- yanacaktır.. ' Diye seviniyordu. Tunçayın kendi kendine konuştu- K |ğunu Gudeaya haber vermek - istiyen sendeliye sendeliye yü-| Teanzer, ertesi sabah — hizmetçilerden birinin koluna girdi: — Haydi, beni amcamın - yanına götür. Yavaş yavaş yürüdüler. Kralın odasına girdiler, Tanzer sevinçle eğildi: — Dün Tunçayın konuştuğunu söy- lemiştim, dedi, o bu sabah ta konuş - tü. Fakat, hâlâ gözünü açamıyor. Sumer kralı Asuları çağırttı: — Tunçay ne zaman gözlerini aça- cak? Diye sordu. Sumerli sihirbazlar Tunçayın ancak bir Suz sihirbazının ilâcile gözleri a - çılabileceğini söylediler: — Onun gözünü Sumerde hiç kim- se açamaz. Tanzer kralın yanında Asularla ko- nuşurken, Nâraş tekrar, Tunçayın yattığı odaya girdi. Tunçay kendi kendine sayıklar gi- bi konuşuyordu: — Gözlerimi açamıyorum.. fakat, karşımdakj — yalancıları görüyorum, Hepsi beni aldatmak için yarışa çık - mışlar. Ben, Tanzerin çölde bir çin- gene kızile yaşadığına inandım. O za. ten Sumer sarayına kolay kolay gi - remez. Gudea onu idama mahküm et. mişti. Nâraş, Tunçayın yanına sokuldu: — Sevgilim, Tanzer ölmüştür ar. tık. Sen gözlerini açınca karşında be- ni.. Nâraşı göreceksin! Elâm kralı Sü- merlilere mağlüp oldu. Biz, seni Suz sarayından alıp Sumere getirdik. Sen benimsin.. benim olacaksın!.. Nâraşın olacaksın ! Nâraş tabutun içine uzandı.. — Bak, günlerdenberi başucunda seni bekliyorum. Arada bir kulağına gelen sesler, seni aldatmak istiyen ba- yağı mahlükların sesleridir. Nâraş, günler geçtikçe gilgin gibi sevmeğe başlıyan Tunçayın yanından öymlıcak iakimipokdu? O gün Nâraş bir an için insanlık duygularından uzaklaşarak, Tanzere fenalık yapmayı düşünmüştü. Zavallı Tanzer! O, hâlâ, sevgilisinin gözleri açılın- ca, eskisi gibi kendisini seveceğini sa- nıyordu. ye kadar senin olacağım!) dememiş miydi? Tanzer amcasının yanından çok ne- şeli olarak dönmüştü. İhtiyar Asular- dan biri ona: «Ben bir ilâç buldum.. bunu Tunçayın — gözlerine sürece - ğgiml» demişti. Tanzer odasına döndüğü zaman, Nâraş gene bir gün önce yaptığı gibi, kimseye görünmeden odadan kaçtı. Tanzerin arkasından bir kaç daki- ka sonra kralın yanından inen ihtiyar bir sihirbaz, Tanzerin odasına gider- ken Nâraşla karşılaşmıştı. Nâraş, ihtiyar sihirbaza sordu: — Noereye gidiyorsun? — Tüunçayın gözlerini açmağa.. Nâraş sihirbazın kolundan çekti: — Oraya girmiyeceksin.. sana bir torba gümüş vereceğim| İhtiyar Asu birdenbire şaşırdı.. bir torba gümüşü duyunca geri döndü: — Yazık değil mi şu Tanzere.. sev- gilisinin gözleri açılmasını ne kadar istiyor bil: l RADYO Bugünkü Program 5 İkincikâmun 1937 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230; Plâkla Türk musikisi. 1250 Hava- dis, 13.05; Plâkla bafif müzik. 13.25: Muh » telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 17: İnkılâb dersleri: Üniversiteden nak - len, Mahmut Esat Bozkurt tarafından. 18.80: Plâkla dans musikisi. 19.30: Konferana: Dr. Esat Reşit tarafından. 20: Vedia Rıza ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 2i; Saat âyarı: Şehir Tiyatrosu operet kısmı tarafından bir temsil. 22: Ajana ve borsa ha- berleri. 22.30: Plâkla sololar, BUKREŞ Y7 10: Koanser, 18,40: Şurkalar, 19 muhtelif havalar, 19,50: Wagner konseri, 20,80: Ha- berler, BUDAPEŞTE 17: Macar muüsikisi, 17,30: Balon havaları, 18.30: Salon orkestrası. 10,30: Tiyatro, 225: Çigan orkestrası. 23,30: Dans plâkları. PRAG VI l0: Sonatlar, 18,10: Almanyadan nakli, 10,25: Orkestra, 20,20: Bachdan parçalar, | 224ö5: Brnodan nakil. 23: Haberler, VİYANA YI15: BSoprano, 1730: Muhtelif havalar, 20: Dans plâkları, 21: Varşoradan — nakll, 2220: Konser, 23,0; Haberler. VARŞOVA 17,26: Sehuman'ın — Bonaları, 19,20: Caz havaları. 20: Poznan müzik, 21: Benfoni ör- kestra, 22/10: Kısa temsil, 2245: Dâns hava- ları, Yarınki program 6 — İkincikânun 1937 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi. 12.50: Hava- dis. 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.25: Muh - telif plük neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dân$ musikisi, 19.30: Konfe- rans Sunt Derviş tarafından, 20: Sadi ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: Türk musiki heyeti, 21: Baat ayarı, Orkestra, 22 Ajanas ve borsa ha- berleri, 22,30: Plükla sololar, Tanzeri ortadan kaldırmalıyız. — Tunçayı sen de mi İ yoksa..? — Evet. Ben onu Tanzerden seviyorum. Tunçay onun değil, be ' nim olmalı, — Pekâlâ, Vaadettiğin bir to gümüşü ne zaman vereceksin? — Hemen şimdi.. haydi yürü.. odt ma gidelim seninle. Birlikte yürüdüler,. Tanzerin gür ve dokunaklı sesi u zaktan işitiliyordu: a (Arkası var) , * Son Posta © İstanbul Gelir ve Para BORSASI 4«11937 Türk Devlet Borçları Klra ue | v © T7ST.B. 129,05 | 6 8 Hazinel 0000 © 75T.B. 1121,65 $ 715T.B. IT 00,00 17600 621,00 15W Nöbetci Eczaneler | Bugece nöbetçi olan eczaneler şunlar- | dir: p İstanbul elhetindekiler: Aksarayda; (Sarım), Alemdarda: (Ab- dülkadir), Bakırköyünde: ( Merkes ). | Boyazıtta: (Cemil), Eminönünde; (Hüs- Hü Haydar), Fenerde: (Vitali), Kara gümrükte: (M. Fuat), Küçükpazarda (Yorgl), Samatya Kocamustafapaşada: | — &a (Ridvan), Şehremiininde: (Naxm), Şeh- zadebaşında: (Halil), Beyoğlu cihetindekiler: Galatada: (Hüseyin Hüsnü), Hasköy * | de: (Nisim Aseo), Kazımpaşada: (Mü- | . eyyet), Merkez nahiyede: (Della Budal. | ön Şişlide: (Nargileciyan), Tuksimde: (Li- monciyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adadakiler: | Büyükadada: (Şinasl), Heybelide: (Ta- naş), Kadıköy eski iskele caddesinde * (Sotraki), Kadıköy: — Yeldeğirmeninde