Ö Göğrüne kapadığın yüzümü 'kal < — tum. Fakat şimdi de yüreğimin acısı|tezi yok : Kasaplar bile et fiatiâni;ıhl — fahiş oluşundan şikâyetçi! (Baştarafı 1 inci sayfada) İnsan, bir çatı allma girip, bir in - ça daha azalmaktadır. Ve bu gidişle çok yakında, etin nami ta- san kalabalığıyla karşılaşıp, cümlesine| rihe karışacaktır. Canım kuzülar, kâ- birden bir sual sorup ta bu cevabi a- | pilarımıza ayacıklarile gelecekler de, lmca bir tuhaf oluyor ki sormayın! * İstanbulda kasap kıtlığına kıran gir medi ya? Bir sokağa çıksanız, her on adımda bir, çengellerinde çeşit çeşli et ler sallanan bir dükküna rastlarsınız. Mübarek şehrimizde kasaplar, muhak kak ki et yiyemiyenlerden boldur. Ben de, kasaplar şirketinden medet ummak tan ümidini kesince, bu dükkânlara bi rer birer dalıp çıkmaya başladım. Kasaplardan birisi gamlı gamlı sö- ze girişti: — Et bahaya binmesin de, ben mi|al bineyim bayım? Karadenizin halini düymüyor musünüz? — Karadenizle etin alükası ne? — Karadenizle otin alâkası mı ne?| Mübarek deniz son günlerde ha bre a- zip dürüyor. O azınca gemiler gidip ge ğiller ya? Bu itibarladır ki, et fiyatla- rının yükselmemesi için, ya Karaâeni zin yatışması, yahut ta dağlıçların, ku zuların, karamanların, sığırların, man daların yüzme öğrenmeleri lâzım! — Ya? belte yal, Bundan bir müddet stanbula Zonguldaktan, İnebo: ludan, Erzurumdan, Hâymanadan bir günde beş bine yakın koyun, keçi, dağ hç, manda, kuzu geliyordu. Şimdi bir günde gelen yenilecek hayvanların hepsini bir araya getirip kırk defa saysan, bulacağın sayı bini bulmaz! Hele Haymanadan hiç hayvan gelmi yor. Çünkü mevsim geçtiği ,kiş bastır dığı için oralarda ot kalmamış. Hay - varilar beslenemiyorlar. Bu yüzden, şimd! sade Erzürum, Zonguldak, İne- bolu yollarımnı gözlüyoruz. Halbuki, de » vdiğim gibi, bir türlü kesilmiyen fıru - malar, © yollardan da ümidimizi kesi- |" yor. * — Fırting var: Amenna... Fakat ben te et fiyatlarının yükselmesinin asıl şebebi bü değildir. Eğer o sebepler or- ceğiz! Çünkü et fiyatları yanına varıl maz hale geldi. — Sebep ? — Sebebi gayet basit. Bugün bir ko yunun sade zephiye, nakliye ve borsa Kunkyoncu . M te Mmezba- h,d._www için günde| İsmet Hulüsi Selâmi İzzete çıkışıyor: ) Sibi üç lira alıyorlar, Bir koyun beslemek Gazetecilik mektebi için tetkiklere başlanıken (Baş tarafı 7 inci sayfada| vadislerin ne şekilde okuyucuya tak: düm edileceği öğretilir. Rivayet çıktı mı, çıkmadı mi, bizim |. omuzda çanta, ayakta kısa pantalen, da üstad Reşat Nüti, arkada ikişer iki şer, Aka Gündüz, Falih Rıfkı, Cevat Fa!ın(.Alennımwıılnyurüyor y ŞAİ çıkmaktadırlar. — Birader ne kadar inatçısın, sılır al ıçlnuı;hxıılmmuııdımkıwmmıyıgcudıp-nıpemlhıddıdn güne buğgün bu para ile, âltı nüfuslu bir aile iki gün geçinir. Hem de sabah koyun eti yemek şartile! buyurun bayım? Bir günde boğazına, altı nüfuslu bir allenin iki gı"mlük nafakasından fazla para sürfe- dilen bir koyunun etini, bundan dahâ Uucuza satmaya imkân var mı? Bir sığırın bir tek budunu, mezbaha dan dükkâna elki beş kuruşa getiriyo: ruz. Bir kuruş ta tayyare parası, elli altı kuruş. Bu hesapça, dükkâna bir sığır getirmek için, sade nakliye parâsı olarak 224 kuruş veriyoruz demektir. Halbüki, Sütlüceden İstanbula geti- rilen bir sığırın nakliye parasile, bir Hnsan İstanbuldan Amerikaya gider! Görüyorsunuz ki, hayvanların seyahat leri, insanların seyahatlerinden daha| pahalıya mal oluyor. ramak akıl kârı mı? Birinci muhatabımdan çok daha ce- sur konuşan bu ikinci kasaptlan ayrı - lrken, merhum Şair Ahmet Hâşimın bir fıkrasını hatırladım: Merhum Hüşim hastalanmış. Doktor lar kendisini et yemekten menetmiş « ler, Üstad da boğazına hayli düşkün. Her rast geldiğline et yiyememeklen şikâyet eder, ve dişlerini gıcırdalarak; ikide birde: — Sefil hastalık! der dururmuş! Bir gün, bir dostu kendisine sor - muş : — Üstad, hastalığın da sefili, asfli a. — Beni, et yiyen asil kurdun seraba tadan kaldıtılmazsa, et fiyatları gün| lğından, ot yiyen ahmak koyunun ak — geçtikçe yükselecektir. Birkaç sene ev | rabalığına indiren bir hastalık ta sefil vel, İstanbullular günde 2500 hayvan | değilse, bu sıfatı lügatlerden silmek < yiyorlardı. Halbuki mezbaha- | gerekir! a kesilen 1500 hayvana, kaçak satılan| — Acaba, et fiyatları arta arta, biz, üs etleri de ekleseniz, bir günde sarfedi -| tadın sefii hastalığına uğramadan, ot “len hayvanların yekünu iki bini bul-| yiyen ahmak ikoyunun akrabalığına ı düşeceğiz? Üçüncü girdiğim anıunm sahibi: açıkça göstermektedir ki, Te tanbulun et sarfiyatı her gün bir pır “Son Posta,, nin Eılolıl Tefrikası: 6 Yazanı Porlde Celâl — dırmıya çalışarak: GSeza ne oluyorsun yavrucuğum?»|çüleceğim kadar küçüldüm. Fakat iti- lur mu? Üstad şair: — Elbette olur! demiş, ve ilâve et| ğınız suali bilmiyorsunuz. miş: da gene de dosdoğru anlatamadın! — Nasil anlatayım iki gözüm, huy canın altındadır. Malüm ya serde a - daptecilik var. Sen doğru söyledin ama fakir adapte edeyim dedim. Yüzümü- 7e gözümüze bulaştırdık işte... Kemal Tahir Konservatuvarda . A . Bir hâdise “ — (Başlarafı 1 inci sayfada) sat meselesinden Golayı ihtilâf çıkmış ve her iki taraf da noktai nazarında ısrar ettiğinden, şikâyetçi profesörler istifa etmişlerdir. Könservatuar müallimleri tatafın « dan tertip edilen umuml könserler i- tekrar mektebe devamımız mukadder |- demektir, a R bıçağı kapıp kesmeye cesaret edemiye| Bu düşünce ile gözümün önüne üs-|" Bu şartlar ıçuı- çin hükümetçe bir pâra tahsis edilmiş de, kabahati Karadeniz fırtınasında .ıu Bu paranın, kismen, konsere işti- tak eden muallimlere tevzi edilmesi icap ederken, para gönderilmiş olduğu |" halde, tevziat yapılmamış ve bu yüz«|" den de Yhtilâf çıkmıştiır. İstifa eden profesörlerin dört! kişi ol duğu söylenmektedir. Meselenin profesörleri memnun ede cek şekilde halli kuvvetle muhtemel görüldüğünden, Konservatuar mahâafi- B h bu mesele hakkında büyük bir iketu miyet göstermektedir. Vali ve Belediye reist Mühittin Üs| ,, tündağ dün konsrvatuara giderek bir müddet meşgul olmüştür. aa A — Rita ederim.. Evliler, mes (Baş tarafı 7 inci sayfada | — Şişmanladığını, , Eskisi gibi genç görünmediğini, 12 — Bir şey hakkında fikrinizi so- rTunca: «Sen karar ver.» der misiniz? 14 — Şunlar hakkında kocanıza faz- |/ da tafsilât dinletir misinizi Ev işleti, Kadın dedikoduları, Herhengi bir toplantıda olup biten> ler, 15 — Müutlaka sizin ıvd.ijııux yı- fder misiniz? - 19 — Yalnaz zizinle kocanızı alâka- Hıznmçtnm kusurları, Kocanızım sizinle evlenmek istediği zaman gösterdiği şiddetli alâka, Uzaktan tanıdığınız meşhur insan -< lar, 21 — Kocanızın akrabalarından hoş lanarak bahseder misiniz? 22 — Başka erkeklerin takdirini ka ,zanarak kocanızın bundan ne hale gel ,diğini görmeye uğraşır mısınız? , 23 — Kocamzın buytarile arkadaş- Harınızm kocalarının huyları arasında mükayeseler yapar mısınız? 24 — Seve seve anlattığı bir şeyi «bilmiyorum» yahut <«öyle değildi» ,diye yarıda keser misiniz? 25 — Kendirmtzi akillı göstenmek için kocanızın — noksanlarından — bahseder misiniz? 26 — «Yatmak zamanın geldi.» diye kocanızı eğlenceli bir toplantıdan ayı- mısınız? 27 — Başka bir erkekle kocanın : «Biribirinizle tanışmalısınız. Çünkü i- kiniz de av meraklısısınız.» gibi söz- eııze tanıtır masınız? — Kendisi için aldığı kitâpları hnll'ı musanuz? 29 — Mınııın kol dıığ—ueler[n! - diyor. Açtırmayın | gömdeğiyle beraber yıkanmaya yolladı benim ağzımı!. Hcm siz, daha soraca -| bınız vaki midir? — Nedir Borulacak sual? — Bu gün mezbahada sürü sürü ke- çi kesilir ve İstanbulun bilâ istisna hiç| diye kavga çıkarır mısınız? bir kasabında ilâç için yüz dirhem ke Çi eti bulamazsınız. Gidip te erbabı sa | saade eder misiniz? lâhiyete, mezbahada kesilen keçilerin ne olduğunu sorsanız a? Bu cevapla haptolduktan sonra, in - | sınız? sanda bir kapının daha ipini çekecek takat mi kalır? Ben de bittabi elhâk: | elbiseyi atar masmız? «Pes'» diyip yürüdüm. 30 — Dolaplarını, çekmecelerini te- mizler misiniz? 31 — Halya sizara külü düşürdü Ağunuz birşeyi getirmesi için telefon e- | 'ut musunuz ? 36 — Havlunuzu dudak boyası, tir- nâk cilâsile lekeler misiniz? . 37 — Banyo günü bütün sıcak su yyu kullanıp kocanızı bekletir misiniz? 38 — Yatağa girmeden evvdi yüzü- nüze krem sürmek için çok vakit geçi- yrir misiniz? 39 »« Çoraplarınızı orada burada b râkır Mısınız? 40 — Kapıcı, orkestracı gibi 'adam- uııı toklifsiz konuşur musunuz? — Lokantada gözleriniz gayri ih .w/ırl hesap puslasına dikilir mi? 42 — Güzel fotoğraflara bakarak u- Zun uzun fikirler yürütür müsünüz? 43 — Kocanız uyumak isterken eli .İnizdeki kitabı bitirmek için ışığı sön- , 45 — Ateşin iyice sönüp sönmediği- Hi muayene etmesi için onu aşağıya gönderir misiniz? 46 — Kocanız kalktıktan sonra uy- kunuza devanı eder misiniz? Sen Kimsin ? ( Baştarafı 6 ıncı sayfada ) — Şu kaşığı havale eder misin? Der, — Bü yemeği kaldır. Demez. — Bu yemeğin sofradan fekki. Der. — Mahallebiyi sakla yarın yeriz. Detnez. — Mahallebinin hifzile yevmi â - hirde eklini münasip görmekteyim. Der, Sayin memur, Bendeniz, bülâüda ve zirde vıımllıı- za İsmet Hulüsi yatıdlinizin pek ya « 32 — Hesaplarmıza karışmasına mü srar ae Pa amğt 33 — Kocanızın kaba saba n bi lerini onu İncitmemek için M!ııdl;: wmmnww Myl. ıı'ı.ıııh:ı:ı: Halbuki vaziyet henüz, bir hü- 34 — Hoşlandığı herhangi bir eski muı'mıwa-mwuı gelmediği gibi çıban başının nereden 35 — Diş macununuzu kapağına ya | kopacağı da peşinen tesbit edilebilmiş kıp yanıma koşacak kadar merdlik gös- |düşünmek, kalbinin asıl sesini dinle -| bir aşkla eeni kendine bağlıyan ada - terdi. Derdimi çok iyi biliyor ve hem | mek istemiyorsun.. ma nasıl hayret ediyorum bilsen. Ah size, hem bana kızıyordu. Ona kalırsa| — Foridenin bütün sözleri kafamda bir | senin bir yığın hayale, hüzüne meclüb sizin ümid verip, sonra geri çekilme -|lâhza duraklayıp geçiyor. Bu sözlerin niz çok küstahca, çirkin bir hareket. | yaptığı tek tesir kendime karşı &z din- Fakat benim de size duyduğum zaafın |letemediğim bu âsi kalbime karşı duy- kaba bir hareketle beni kırıyor. Son|bundan aşağı kalmiyan bir düşüklük İduğum hınç.. başım garip bir humma sözünü anlamak için karşısında kü -| olduğunu söylüyordu. Onunla çok sik | ile yanıyor ve birdenbire vücudümü tit Kafamdaki size aid dü -İreten bir asabiyetle elimdeki kamçıyı — diye, sesi titriyerek soruyordu.. fakat|raf ederim ki gene de onun bu garib| şünceleri ayıklamak için durmadan #i-|atımın arkasında şaklattım. Hayvan, © romantik kalbin.. Acı acı gülerek cevab vermiştim: — Bu nasıl bir kalbdi ki, bu kadar dilenci çıktı değil mi Ferideciğim? hencevıbnnniyor yalnız ağlıyor -| hareketlerile ne demek istediğini anla-|Zi gözümden düşürücü münakaşalara |kıtgın bir hareketle yukarı i ? Bu atacak bir “dum. O beni teskin etmeye çalışarak, İmış değilim. Bana aldığı vaziyete duye|Bitişiyordu. a eee L GAT d odama soktu. Elile yatağıma yatırdı. |duğum kin bile onu gönlümden söküp| — Bir gün ikimiz atla gezmeye çıkmış- Bir şey sormaktan korkâr gibi bir haliJatmama yetişmiyor. Şimdi bunun|tık. «Yeşilçamlığın» arkasındaki dar ikların üzerinde buldum. Toprak bınımıdemhoylaııdınııı* — vardı. Ayak ucuma oturmuştu. — Ben|kat"i bir çaresi var baba. O da, ayrılmak | bir yoldan iniyorduk, Atlarımızın hafif olduğu bir yetime bir| muhabbetle yanarak hıh—ıı — gözlerimden sızan - yaşları kurutmuş- ve unutmak.. işte bunun için yarından | hâfif nalları şikırdryor, yerden küçük Haa ögr lim - z qnhhlmn.mhlnüınhuıınkkbınn kazadan kurtuldum. Fakat ondan son-| değildiniz. İşte tek bu şey olmadı. Hafif bir sersemlikle bu | ise demek bana hiç bir —© dinmiyordu. Iatırabım iki başlıydı. Son |çiftliğe gidelim. Zaten her yaz oraya| — Feride çiftlikte başladığımız konuş- |ra da Feride bir daha bana sizin bahsi-| midir ki, şimdi de beni en sefil, izze « K zamanlarda bu ihtiyar adama da derd| gitmeye karar vermemiş miydik? «Ye-| mayı uzatmış, abahis tabii gene size a- | nizi hiç açmadı ve gözlerinde bana kar-| ti nefsi düşük bir insan gibi böyle a - — şup, beraber çare aramıya sözleşme - olmuştum, ona da azâb veriyordum. k şilçamlıkta» yalnız da kalmıyacağım. | id> bana aldığınız tavrı tenkid ediyor. |şı derin bir merhametin yer — aklığını | yaklarınıza — © Kirpiklerimi aralıyarak babama bak-| Feride de var. İkinizin şefkati arasında | Ben de onu dinliyerek yolun iki yanını | farkettim. Y--hhrıh“.h.—h_ mc&mwm_h,dmmmımmhmwn atmıya | saran gelinciklerle dolu yeşil tarlaları| Gözleri endişe İle sık sık yüzüme|İzmite inmişti. Akşam beraberinde yrelediği alnı belli kötü düşüncelerle ka-| Mltirım. Kabul ediyor musun? —yışta yatağımdan fırlıyarak onun boy- mnuna sarıldım: — Beni affet babacığım, dedim. Se-| jif; ; kabı Si 'de özdüğümü Bilyosum. Faksi kak | V Ebr muakı.n.aış Bime düşen her gölgeyi seninle konu-| yemyeşil uçsuz budaksız - çayırlarda, çiftliğimizin sık çamlıklarında — insanı — >dam, Şimdi gözlerile beni sevdiğini mi ne feci bir şekilde dokdurmuşsunuz | çinde büyüyor. Emin ol o senin ayak-|rak bakmış: — 'emek isterken biraz sonra en seyrediyorum. Yol bembeyaz bir ku -| dalyordu. Gene bir rarmış beni seyrediyordu. Bir sıçra - deFude Yqılçım'lığı yakm çiftlikler- İpak gibi kavrıla kıvrıla uzanıyor. Çok | titriyerek: lağımın döbinde çınlıyor: — Seza hep hayale - kapılıyorsun. |Unutamıyordum işte, bu elimde olan | için gün, sesi hüzünle | mösafirlerle gekli. Feride ile kocam yebilirdim? Dediği doğru değil miydi? W—HMMEM ; MMMMMMWWHFM&MuMMMhM—W — miş miydik? Açık konuşalım. Ben Sır-|oyalıyacak öyle güzelikler bulmak ka-| Ztırap çektiğin aşk, doktorun aldığı|bamdan daha çok anlamıştı. Bir gün|mın davetini reddedemiyerek bir kaç — N Nihadı seviyorum ve o çok garib bir| bildi ki.. fakat nafile.. meğerse gözlerik | cekingen, iararlı tavırlar yüzünden i -| yüzüme elâ gözleri rslak wlak parlıya gün kalmak için gelmişti Feride ile ko- -- * | | N İ