— IKINCI Yusupof Cemili görür gö bir asker, cesur bir ad mükemmel bir salon kahramanısınız ,, demişti. ğum şu apartımanın henüz tamamile yabancısıyım. Hizmetciyi de postaha- neye yolladım. O gelinceye kadar ma- alesef size ikramda bulunamıyacağım. Diye mırıldandı. P: Yusupof, geniş bir . Etrafına göz gezdirdi: koltuğa y — Kontes Olga, cidden becerikli ka- | dın.. rahat, tenha ve sâkin bir köşeye yerleştirmiş ki , Pretisin bu sözlerinde büyük iyet hissedilmekle e Cemilin gururunu Ve derhal cevab verdi: — Fakat azizim.. sizi o kadar burada misafirli- ğimin p rüm — Niçin? — Çünkü ben.. ne köntes hazretle- ne de başkalarının lütyfları yaşamıya alışmış değilirm. prenses Emma da sö; rinin sayesinde ben de böyle düşüneceğinizi Ancak şu var ki, ğ | bir müddet bu;) şimdiden Belki; on ayı ün değil beş, yirmi ğün.. belki, üç — Sonra-, — BSonra.. artık, vereceğimiz karar âb ederse, öyle yapacaksınız. *renses Emma ne halde?.. Onu, ne zaman görebileceğim?.. — Prentesi görmeniz, belki bir iki| gün teehhür edecek. Onun için, âcilen beni gönderdi — Haa, anladım. Hcr halde, düğün bazırlıklarile meşgul. Prens bir kahkaha attı: 7, siz bu düğün hikâyesine i « vandınız mı).; ramızdan ibaret. — E., bunu biraz ben de biliyor - dum. Demek ki bu gösteriş devam &- dip gidiyor. — Öyle lâzım. — E, başka havadisler... r havadis vermeye kalkar - sam, üç gün üç gece burada kalmam — İâzım... Şimdilik fazla şeylerle sizin O da bizim bir manev- Bir Doktorun Günlük PERŞEMBE Notlarından — €) Kadınlarda Sinir buhranları Ve sebep!er! rinda ifrazı dahili ve bey- ziye ifrazatı her hangi bir sebeble dur - muş olan kadınlarda başlarına kan hü - gumu, ter baskımı, omuzlarına soğuk ve sıcak su dökülmüş gibi görülen bü vazifenin kismen yapılama- sterir. Bu ârâz kadıriların ge - rek sıhhi Ve gerekse allevi ve içtin erile çok sikı alâkadardır. Bu vazi- yete giren bir kadında fikri ve ruh! hu- zur ve sükün kaybolur. Uykularında ve tablatlarında intizam kalmaz. Sık sık İç sıkıntısı gösterirler. Etraflarında çatacak Insan ararlar. Zevci ile, efrâdı ailesi ile Sık sik münazaalar başgösterir. Elhâsıl rubi tegayyürat bârizdir. Dünyada hiç bir şey sebebatz olmadığı gibi bu da se- bebsiz değildir. Derhal tedaviye çalışma- hdır, Bir çok defa tedavi çok parlak ve || mücesir neticeler verir. () Bu notları kesip saklayınız, yahat Bir alhüme yapıştırıp kolleksiyon yapımırz. Sıkıntı yamAnınızda bu notlar bir dokter O gibi Mmdadınıza yetişebilir. KISIM — -Jkafanızı doldurmamalıyım.., beraber, | rencide etti. pek az süreceğini zannediyo -| stirmek, |8 SON POSTA Birincikânun 31 —7 z UA Z | rmez “ Azizim, siz sadece am değil, ayni zamanda Yalnız, bir şeyi unutmamanızı rica edeceğim. Gerek burada hizmetcinizin yanında, ve gerek başkalarının arasında bana, sadece küçük ismimle hitab edeceksi- niz. — Ne diyeceğim?.. .. isterseniz, daha kısa ola- tak; Fili, de diyebilirsiniz, — Hay, hay.. öyle olsun, Gospodin E siz bana hangi isimle hitab e- |F: — Anık onu, Yusupof, kalkmıştı. — Dostumt.. Sizi derhal terke mec- burum. Mühim bir randevum var. | —— Fakat, çok az değil mi, azizim Fi- |li... iş bilir. saatine bakmış; ayağa » Fakat, . Siz, saat| . | beklersi — Nereye gideceğiz?.. — Size, biraz bizim hayatımızın iç| yü: bir asker, cesur bir adam mükemmel bir manısınız. Kontes Olga - nin, sizin için yanıp tutuştuğuna, şim- di hak veriyorum. Demişti. Kânunuevvelin beşinci gecesi idi. Lâpa lâpa kar yağmasına rağmen, ha- İva o Iıuhr ıoğu.k dezıldı 1 k d zamanda, salon arkadaş, kapıda bekliyen otomo- bile binerlerken, Yusupof yüksek sesle şoföre emir vermişti: — İstorya otelin: Prens, dalgın ve düşünceli bir halde idi. Otomoabilin köşesine ' çekilmişti. Cemil de onun ihtiyar ettiği süküneti ihlâl ötmek istememişti. Onun için he- men hiç bir şey konuşmadan, otelin kapısına kadar gelmişlerdi. Kürklü paltol. vestiyere verip de salonlara geçtikleri zaman, Cemil, derin bir hayrete kapılmış: — Olur şey, değil.. bu, ne ihtişam?. Diye söylenmişti. Yusupaf hafifce gülümsemiş: — Bu, bir şey değil.. harb dolayısile, buranın sönük zamanını görüyorsu - nuz. Ya, harbden evvel görse idiniz. Demişti, ı Otelin müzik holüne geçmişlerdi. |Burası, Cemilin beynine büsbütün ser- semlik vermişti... Göz kamaştıran mebzul bir ışık altında, yarı çıplak vü- |cudlar, rengârenk tuvaletler, her taraf- İta kıvılcımlanan elmaslar, sırmalı üni- îformalar. bu salonu bir servet ve ziy- net meşheri haline getirmişti. Zengin bir orkestra, şen ve şüh bir vals çalıyordu. Ortada, mermer gibi beyaz ve parlak vücudlara sarılmış o- |lan siyah elbiseli siviller ve mebzul sır- | malara gark olmuş zabitler kaynaşıyor- du , Masalar, tamamile dolmuştu. |tarafta şampanyalar patlıyordu. Al ipekli kumaştan kenarları beyaz |kürkle işlenmiş Kazak elbisesi giymiş yolan iri vücudlu bir kız Yusupofla Ce- milin önüne kaşmuş: — Maalesef, boş yerimiz kalmadı. Size, yeniden bir masa - hazırlatayım. Nerede oturmayı arzu ediyorsunuz?.. ; Diye sormuştu. | | rını | Her Yusupof, etrafa göz gezdirmiş: — Şurada., huşusi odaların önünde 1o|ursı fena olmaz. Oradan bütün sa - idon görtünüyor. ]İ Diye cevab vermişti. t (Arkası var) , y . Ve beni İşimdiye kadar çoktan kemiklerin bile « Soa Posta » win Tarilil T SÜMERYILDIZI TUNCAY Yazan : Celâl Cengiz Gudea: Tunçayın gözleri açılmadan Ordumu Suzdan çekmiyeceğim.,, dedi Nabo Elam dağında sığındığı mağarada üç gün, üç gece uyumnadı, nihayet şu kararı verdi: “Tunçayı seviyorum,icabederse bütün memleketi Tunçay uğruna feda edeceğim..., — Samal! Kral bu kadar çok sevdiği bir kadını neden burada bırakmış..? Sama gözlerini açmadan cevab ver-| : — Sihirbazlar mâni oldular.. çünkü Elam kralının tacını Sumerli bir kadın devirecekmiş. (Bu kadın, belki de Tunçaydıri» dediler. Ve keödisini ilâç larla uyutup bıraktılar. —— Nabo onu öldürmedi demek..? — Hayır. Öldürmek istedi, Fakat, kendisini o kadar çok seviyor ki.. hayet tekrar döndüğü zaman ona ka- vuşmak için, kendisini uyutup tabuta atırmaktan başka çare bulamadı. — Ya beraber götürseydi..? Buna bütün Suz asilzadeleri eıııler Nabo onu yanında götüremez - di. Ve ke ni - itiraz kendine söylenir gibi, şü ve eltiti: — Tunçay bizim için kadındır. Ondan hem korkar nefret ederiz sözleri de i meş'um bir hem de * Tunçay dirilecek mi ? Tunçayı Gudeanın çadırına getir - mişlerdi. Sivtee keali Beklükde b kadar gür zel bir kadın görmemişti. Tabutu aç —İ tıkları zaman: — Yeğenim Tanzer'in hakkı var - mış. Tunçay dünyanın eşsiz güzellerin- der bir Demekten kendini alamamıştı. Sumer kralinin sihiibazları Tungayı | öilümağik çebelrürliana Tunçayın gözleri kapolıydı.. Könuşmuyodrü.. Kımıldamadan yatıyordu.. Gudea: — Tanzer seni kaçırmamış olsaydı, çörümüştü, dedi, bereket versin ki mübud'Enhil'e başka bir kurban n dular da sen kurtuldun! Sihirbasları Tunçayı ayiltnağa çe lışırken, Nâraş da Elam elçilerile ko - nuşmağa başlamıştı. Elamlar Sumelrilere sulh teklifinde bulunmuşlardı. KralNabo Sumerlilera şunları vaad ediyordu: 1) Her yıl Elamlar Sumer krahına on talan altın verecek, 2) Her yıl Suz'dan Ur şehrine kırk ambar erzak gönderilecek, 3) Sumerliler başka kabilelerle harb ederken, Elamlar bütün atlılarını Su - mer kralına yardıma gönderecekler, 4) Bu anlaşmadan sonra Sumer-E - lam sınırlarında hiç bir toprak kavgası yapılmıyacak, 5) Sumerliler Elam ülkesinde ve E- lamlar Sumerde serbestce alış, veriş e- debilecekler. Nabo'nun anlaşma teklifi Sumer kralına çok mülâyim gelmekle bera - ber, Gudea bunlardan başka, ayrıca şunları da istiyordu: 1) Alan bağlarında yetişen mis ko- kulu şaraplardan her yıl Sumer sara « yına elli küp şarap gönderilmesi, 2) Birlikte yapılacak akınlarda E - lam muhariblerinin Sumreli kuman - danların emri altında bulunması, 3) Dicle-Fırat kıyılarından batı il - lerine inen sal'larla kız kaçakcılığı ya- pılmaması, Gudea bu anlaşma şartlarının üçün- cüsünde israr ediyordu . Elamlara gelince; Nabonun en bü- yük kazançlarından biri de batı mem- leketlerine satılan genç kız göz yumması idi. Elam ülkesinde bu işi yapan bir çok tacirler vardı. Elamda çok güzel kızlar yet i. Elam dilberleri batı illerinde çok pahalıya sakılırıdı. Gudea, kız alım satımının töresine aykırı düştüğü için, bu ticare. te nihayet vermek, istiyordu. Nabo bu şartı kabul etmekte tered- düd ottiyse de, Sumerlilerin başka tür- lü Suz şehrini terketmiyeceğini anla « mişti.. Güdesyii: «— Peki.. bunu kabul ediyorum.» Demekten başka bir şey yapamadı. Nabo sön cevabını Nâraş'a bildir - mişti. Nâraş Sumer-Elam anlaşmasının kat'i şeklini Gudeaya müjdelediği za - man, Tunçay hâlâ gözleri kapalı ya- tryordu. Gudea Elamlardan şunu da istedi: «— Tunçayı uyutan sihirbazlar Suz- urdıne[ Sumer |dan çadırıma gelsinler.. ve bu güzel kı- zın gözlerini açsınlar.» Nabo bu teklifi şiddetle reddetti: — Sevgilimi kendi elimle hasmımın İkoynun veremem. O, ya bana iade e - dilmcli yahud ölmelidir. RADYO Bügünkü Program 31 - Kânunuevrel - 816 İSTANBUL Öğle neşriyalı : 1230: Plâkla TTürk musikisi. 1250: Mava- dis. 1305: Plâkla hafif müzik. 19826: Muhte- Hf plâk neşriyatı, Akşam Neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikiai. 19,30: Konfe- Çöcük Esirgeme Kurumu hakkında, Düktor A Şükrü — tarafından. 20,/00: Asri — sinemadan naklen — tayyare — yilba- p piyangosu keşidesinin naklil 21,30: Bafi- ye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi Ve halk şarkıları. 22,00: Rifat ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları. 2230: Saat ayarı, Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı. BUKREŞ 1220: Plâk neşriyatı. 17: Plâk neşriyatı. 1890: dan 22 ye kadar: Haberler, muhtelif havalar. ranş BUDAPEŞTR 16: Orkestra, 1645: Mizahi musahabe, 18. 20: Çigan orkestrası. 19.30: Tiyatro. 22.10: Caz havaları, 238: Çigan orkestrası. PRAG 1880: Almanyadan nakil. 19: Plâk heşriya- tı. 2030: Brno'dan nakil 21.1$: Benfoni or - | kestra. 2218; Plâk neşriyatı. 22.80: Dans ha- | vaları. ı VİYANA | 17.15: Örkestra. 19. Varyete havsları. 10. 25: Öpera. 22,20: Viyana musikisi. VARŞOVA | 17: Dans plükları 17.30: Mandolin örkes - | trası. 13.10: Opera plâkları. 19: Orkestra. 19. | 35: Viyolon ha 22: Tiyatro, 2230: Dans plâkları. Yarınki pr 1 İkibcikâmım 1887 İSTANRUL Öğle meşriyatı: 1230: Plâkla Türk musiktsi, 12.50: Hava, | dis, 13,05: Plâkla bafif müzik. 1835: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam nesriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi. 1930: Spor musahabeleri! EBştef Şefik tarafından. 20: | Vedla Riza ve arkadaşları tarafından 'Türk | musikisi ve halk yarkıları. 2030: Cemal Kü- mil ve arkadaşları târafından 'Türk müsikisi ve halk şarkıları. 21: (Saat âyarı), Örkestro. 22: Ajanş ve borsa heberleri, 2220: Plâkla sololar. Gudea bu cevabı alınca canı si — Bon onu koynuma alacak deği - lim.. sahibine götüreceğim. Diyerek, Elemi dağındaz gelen elçiyi geri gönderdi ve elçinin arkasından yükeek scsle bağırdı: — Tüunçayın gözleri açılmadan, or- dumu Suz'dan çekmiyeceğim... (Arkası vear) Bu cıılh tecrübeyi yapımız PUDRALARI I!iş!rrı_'vl'ıla eZİNİZ DT ekseriya yüzdeki siyah noktalar, açık mesameler ve ber mevi geyrisaf mönddeler, tane tane ölmüş üdi bir podradan ileri — geldiğini — biliyorlar. Filhakika, bazı — pudralar parmaklar arasında tutulunca — kadife — gibi yu- muşak görünürse de hakikatte kusım kısım taneli ve seri olur. Bunlar, gö- zünüzden kaçabilir. Fakat dişlerinizle pek âlâ hissedebiliriniz, Bir par- ça pudra alıp dişleriniz arasında ezi- niz şayet bir tanelik — olsa der- hal hissedersiniz. Şimdi de bu tocrü- beyi havalandırılmış yegüne padra olan Tokalon pudrasile — yapımız. Bu pudra yeni ve imtiyazlı bir usul dai- resinde istihsal edilerek evvelkinden on defa daha ince ve daha hafif kıl- maktladır. ve binaenaleyh — olldin narik mesamelerini tahriş eden tanelere te- sadüf edilemez. Bu gibi taneli pud- ralardan sakınınız ve yalnız hava- landırılmış ve garantili yeğüme pudra elan Tokalon pudrasım — kullanğnız. Terkibinde krem köpüğü bulunduğu cihetle cildde uzun müddet sabit ka- br ve artık parlıyan burunlara wiha- yet verilmiştir. Ve siık sık pudralan- mağa ihtiyaç kalmamıştır, Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan sezaneler şunlar - dır: İstanbul ecihetindekiler: Aksarayda : (Şeref); Alamdarda : (Ab- dülkadir). Bakırköyünde : (İstepan). Be- yazıdda : (Asador Vahram). Eminönür- de : (Beşir Kemal, Cevad). Penerde : (Büsameddin), Karagümrükte : (Kemal), Küçükpazarda : (Necati), Samatyada : (Brafilos). Şehremininde : (A. Hamdi), Şehzadebaşında : (Halil). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada : (İsmet). Hasköyde : (Nisini Aseo). Kasımpaşada : (Müeyyedb. Mer- kez nahiyede : (Kanvuk, Baronakyan, İ- timadı. Şişiide : (Necdeti, Tüksimde : VTaksim , « Üsküdar - Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada : (Şizasl. . Heybelide: (Ta- naş): Kadıköy Muvakkitbanede : (Saa- deti. Kadıköy Söğüllüçeşmede : (Hulüsi Osmani, üındu'çımw : dttt | had).