31 Aralık 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— eaT SON POSTA Birincikânun 31 SEN KİMSİN i2-ESKİi YAZAN MEMUR vine yakın arsayı al Meşagili — kesirel aimei mütemadi - eniz arasında zatt- lilerini «sen kim - in» hitabı. âvam Bribanesile rahat - VA edeceğimden polayı affınızı Tica derim. Kaleme — aldığım şbu makalei naçi - in bâlâsındaki sen kimsin» tabi - ini, zatiâliniz için zatıâğliniz kimsi - NZ?» tarzında tah- ire iptidar eyle - limse de müdiri teşriyatımız bu hu- -& lüsün usulü cerai * E le muhalif olduğu: * ra iddia etmesile — imirin emrini yerine getirmek vecibe i dolayısile «sen kimsin» tabirini gene terinde bırakmak ıztırarında — kalmiş | ya affı âlilerini tekrar betekrar is irham eylerim, * Lâalettayin bir memür değildir. Memurzade memurdur. Pederi muh- ileremi de maliye nezareti celilesinin eyrakı mevrude kalemi mukayyedi evveliydi. Mahdum ise henüz on ye - dinci sâli hayatında ayni kaleme çirağ slarak dühul eyledi. Ve kaleme çirağ olduğu gün en ev- vel ceketinin önünü iliklemeyi, ondan sonra da: — Sabah şerifleriniz hayırlar olsun! Deyip; yerden temenna etmeyi öğ - rendi. Zihni evveldi, az zamanda mü- zekkere, tezkere ve tahriratın arala « rındaki farka vukuf peyda etti. Gerek varide ve gerekse sâdire defteri ken - disine emniyet edildi. | * Memurdur.. Yani emir kulu; fakat hakikatte eminden ziyade âmirin kulu bllur. Silsilei meratiple masa âmirin - den, mümeyyize, mümeyyizden mua - vine, muavinden müdüre kadar her - kes ona emreder. Veobumnbuamr leri: — Emredersiniz efendmı, hav hay!| la karşılar. Çünkü kalem adabına göre âmire: — Hayır efendim. Denilmiyeceğini bilir.. Fakat: — Emredersiniz efendim, hay hay! La karşılamayıp her sözüme: — Hayır efendim! |-Le cevap vendiği kimseler de var - dır. Bunlar eshabı mesalih denilen işi İşgal etmekten başka bir şeye yaramı- yan, varide ile sâdireyi.. derkenarla muhtarayı birbirinden ayıramıyan in- sanlandır. * Memurun biraz parası vardır. Bu parayı sakın aylığından biriktirdiğini sanmayın.. Dedesinden kalan iki dük- kânı satmış ta öyle elde etmiştir. Bu - Bir gün mümeyyize fikrini söylemiş- tir — Affedersiniz beyefendi zatıâlile- rini zatıma ait bazı hususat için tasdi edecektim. — Estağfurullah buyurunuz, dinliyorum Haydar Efendi. Memur anlatımıştır: — Sayenizde bir miktar — meblâğa sahibim. İşbu meblâğla bir küçük ha- ne inşa ettirmek arzusunu hissediyo - rum, Bu arzumdan zatiâlilerine bah - sizi istilade etmektir. — İyi edersiniz Haydar Efendi. siniz? ' — Bilmem ki beyefendi nasıl emir buyurursanız. — Üsküdarda bizim haneye yakın bir arsa var.. Bilmem münasip gelir - — Estağfurullah efendim estağfu - "rullah, haddime mi düşmüş, zatıâlile- rine karip ikamet etmek bir nevi küs- tahlık olur. — Rica ederim Haydar Efendi, dai- re haricinde böyle şey mevzuubahs değildir. Bilhassa ben Tomokrat ya - | rece ehemmiyeti yoktur. — Taltif buyuruyorsunuz. — Estağfurullah. Ve nxbavet memur mümeyyizin e& - ——— a GONUL İL İŞLERİ! nüsnüniyetle., Kocasını kendisinden Kaçıran kadın.. «Kocam benden memnun değil Bunurdla beraber kendisine karşıi «Üç çocuğumuz var, sabahleyin kalktığım zaman iş başlar, evvelâ küçüklerin tuvaletidir, sonra kah - valtısıdır, sonra evin temizliğidir. Daha sonra da hizmetçinin yemek hazınlamasına yardımdır. Bu didin- me akşama kadar sürer, kocam eve döndüğü zaman beni ya mutfakta bulur. Ya çamaşırlıkta ütü üzerin - de, Bari bir kelime ile iltifat etse, Kaşları muntazaman çatıktır: — Bu evi hiç bir zaman neşeli, tahat bulamıyacağım, diye başlar. Cevap vermiye halim müsait de - fildir. Teselliyi göz yaşlarında bu - larum. O zaman kocam daha fazla kizar, söylendikçe söylenir, sofrayı bırakıp sokağa kaçtığı da olur. Yal- 'naklettim. Maksadım diğer kadın o- “diği zaman hazır bulunmak kâfi nız kalırım.. Üç çocugum aolmasa ben de kaçıp gideceğim, Amma bu biçarelere acıyorum. Teyze arasıra tavsiyelerini okuyorum, ben ko - camı bana celp için ne yapmaı - yım?» * Bu mektubu bililtizam — aynen kuyucularıma kocalarını mühafaza için bu kadının yaptığını yapmama- ları icap ettiğini söylemektir. Ev kadını olunuz, bu sizin için bir şereftir, bir vazifedir, bir borç - tur. Fakat bu işi kocanız evde yok - ken yapmız, erkek işten sıkılır. Ak- şam evine döndüğü zaman karısını ve çocuklarını giyinmiş, kuşanmış hazır görmek ister. Aziz okuyucum bir defa dene, e- ğer bir hafta sonra kocanı değişmiş görmezsen tekrar bana yaz. Unut - madan söyliyeyim: Kocan eve gel- değil. Ayni zamanda — mütebessim ' de görüneceksin,. TEYZE — * BL, “ nunla bir ev sahibi olmak istemiştir.| setmemin sebebi de fikri âlilerinden |. Hanenizi nerede inşa ettirmek ister- | radılışta bir insanım. Bu cihetin zer -| mış Ve oraya iki kat l bir ev yaptırmış- tır. Gerçi parası üç katlı ev yaptırmak için de kâfi gelirdi amma, mümeyyizin evinin üç katlı ol - ması onu evini iki | katlı yapmıya mec- | bur etmiştir. Üç kat h yapsaydı, âdeta bir küstahlık etmiş, mümeyyizle boy ölç miye kalkmış ola - caktı. * Memur dünyada bir tek şeyden kor- kar. Mes'uliyet.. Memuru dar bir yolda bıraksanız bu yolun bir ucunda bir vahşi hayvan bulunsa, öbür ucu için de: , — Bu cihete gitmek mes'uliyeti mu- cıprt.u' deseniz © hiç düşünmeden vah- şi hayvanın olduğu tarafa koşa koşa gider; tek mes'uliyetten uzak olsun da. Memur adımını atarken dîışunur — Acaba buü adımı atışım mes'uli - yeti mucip midir? e - Memur bayramları çok sever, is - ter ki senede on defa bayram olsun. Sakın bunu memurun boş kalmak, ça- lışmamak arzusundan sanmayın., Ha- yır; memur boş kalmak, çalışmamak gibi şeyler düşünmez.. Senede bir gün | bile jurnalı kaçırmış değildir. Memu - run bayramları sevmesine sebep © günlerde mümeyyizin evine gitmek fırsatını bulmasındandır. En iyi elbisesini giyer: Ve öyle gi - der. Mümeyyiz, kendisini beşuş bir sima ile karşılar. Ve memur bu beşa - şetten istifade ederek lâf arasında.. Ziki maişetten, evlâdü âyalinin tah - sil ve terbiye ve iaşeleri için maaşı - na bir miktar zam yapılmasının ecri mesubatından bahseder. - Mümeyyiz: Cevabini verir. Bu cevap memur için büyük bir şeydir. — Allah ömürler versin, sayei âli - nizde tefeyyüz ve terakki edegelmek - teyim. Min gayri haddin elimde bu - lunan mevkiin şeref ve haysiyeti ica- bını yerine getirdiğim gibi.. Ondan bir nebze yüksek mevkide dahi o mevkiin şerefile mütenasip bir surette sâyü gayret sarfedeceğimden emin olabi - lirsiniz. Memür vaadi almıştır. Zevkine pa - yan yoktur. Mümeyyizin evinden çık- tığı zaman kendisini mümeyyizden a - Şağı olmakla. beraber, —diğer her şeyden yüksek görüıf. * Memurün üç cephesi vardır: Ma -|. fevkine karşı olan cephesi, madununa karşı olan cephesi ve kendisile hemse- viye memurlara karşı olan cephesi... Mafevkine hürmette kusur etmez. Madununu ezer. Kendisile hemsevive | olanlarla da gerek madunu ve gerekse mafevki hakkında dedikodu yapar. — Salim Efendi, o da memur mu? Dün gelmiş.. Sanki mektep görmüş.. Burası kalem, mektep değil. İnsan ka- lem efendisi olabilmek için kalemden yetişmeli.. — Mümeyyizi sani de kendisini pek yüksek görüyor. Halbuki usul ve er - kândan bile bihaber. Onun bir günde çıkardığı işi, min gayri haddin ben bir bir saatte çıkarırım. Her halde mül -| temestir. Başka tünlü bu mevkie gele- mezdi. * Memur daireden çıkınca doğru evi- ne gider. Entarisi, hırkası bohçadadır. Onları giyef ve köşeye geçip oturur. Yemlekte: — Bana şu kaşığı verir misin? Demez. (Devamı 8 inci sayfada) Yirminci Asrın en büyük aşkı l 6 NCi EDVARD - MADAM SIMPSUN Edvard imza atmaktan hiç hoşlanmaz, her şeyi # w öğrenme k isterdi Bir gün Nazırlar Meclisine giren sabık Kral Nazırlardan birine kırk defa reverans yaptırmıştı Z İ İnsanı insan yapan şeyin mevki ve ünvan olmadığını pek iyi bilen ve bil- diğini de tatbik eden Kral samimi bir insandır, ismi ister Prens dö Gal, iz- ter Sekizinci Edvard, ister Dük dö Vindsor ve isterse Thomy AÂtkins ol - sun, Vallisin müstakbel kocası, aşk ve dostluk telkin eden bir adamdır. O sizin ellerinizi dostça sıkan insan | — lar fasilesine mensuptur. Gözlerinize dimdik bakar, size ilk bakışta «Hello» demesini bilir. Şerefini, şöhretini, mev kiini, tevazuunun altında saklar. Lâtife etmesini sever. Nükteleri İn- giliz mizahından ziyade Amerikan mi zahına yakındır. : Teşrifat yok Sekizinci Edvardın teşrifat sevmedi ğini henkes bilir. Protokol kaidelerine karşı duyduğu kızgınlıklar neticesin - de yaptığı ve söylediği şeyler efsanevi bir mahiyet bile almıştır. Teşrifata riayet etmediğini size şu misalle anlatayım: Kendisile llk ak - şam ayni sofrada yemek yerken, arka- sında bir İskoç elbisesi vardı. Bütün muüuhaverelerimiz esnasında, gözüm onun elbisesinin, gömleğinin hiç bir tarafına ilişmedi, kendimi, de- mokrat bir sofrada zannettim. Yalnız ayağa kalktığı zaman, onun sporcu vü cudüne elbisesinin fevkalâde yakışmış olduğunu gördüm. O bu haliyle misa- firlerini ve nazırlarını hiç sıkıntı ver- meden kibar bir evsahibi gibi karşılar i “ Bir yerine 40 reverans Bununla beraber şurasını da kaydet meliyim ki Kral Sekizinci Edvard, gösterdiği samimiyet ve dostluğun hiç bir süretle sulistimale uğratılmasın- dan da hoşlanmaz. Onun hakkında bu münasebetle şu fıkrayı anlatırlar: «Bir gün kabinenin toplandığı içti- ma odasına girmiş, Nazırlardan biri lâ zımgelen resmi tazimi yapmamış, bü- nu gören Kral derhal oda böyunca ve| Nazırın üzerine yürümüş ve gerisin ge riye gitmek mecburiyetinde olan Na- zır da salonun bütün imtidadınca ar- İ ka arka yürümeye ve Kral her durduk ça eğilerek bir defa esirgediği reveran sı kırk defa vermeğe mecbur olmuş. Yirminci asrın adamı Sekizinci Edvard kendisine hitap edil |: diği zaman «Votre Majeste» denilme- |: sini istemez, «Sir» tabirini daha çok |. beğenirdi. İhtişamı sevmezdi. Ve tah- | ta geçtikten sonra irat ettiği birkaç nu tukta teamül ve an'ane hilâfına ken- |: dinden bahsettiği zaman «biz» tabirini kullanmadı «ben>» tabirini kullandı. Sekizinci Edvard yirminci asrın ada mı idi. Yaşadığı devrin ihtiyaçlarını ve gidişini anladığı için, yalnız bazı saçma an'anelere düşman kesilmekle kalmadı, ayni zamanda alelâde (!) A-|: merikalı bir kadınla evlenmeği bile göl ze aldı. Ve taç ve tahtına ehemmiyet wermediğini kolayça isbat etti. Tercih ettiği musiki Sekizinci Edvard musikiden de çok' ; seyrederken _ tihkar ettiğini isbat eden delillerden biridir. Hususi hayatı Birçok insanlar, Kralın aleyhinde ko, pan fırtınanın menşeini Madam Simp sonla evlenmek istemesinden başka bir sebepte buluyorlar. Ve diyorlar ki: — Kral münhasıran evlenmek iste- (diği kadınla evlenemediği için tacın « ,|dan uzaklaştırılmadı. Kral, kendi Va - zifelerinin imza atmaktan ibaret olma' gsına razı değildi. — Bu iş niçin boyle" Bu türlü bir karar vermeğe neden lüzum gördü « 'nüz? diye mütemadiyen sorar, ve aklı- nın ermediği şeyleri de imza etmezdi. Sekizinci Edvardın bu eğilmez, bü « külmez karakterini, yalnız bir kişi yu- muşatabıhrdı O da Vallisdi. Onun bir ufak tebessümü, — İmparatorlukların imparatorluğu olan İngilterenin ikti « dar mevkiinde bulunan şahısların ya- _pamadklan işleri yaptırmağa kâfi ge— lirdi. Kral daha Mis Simpsonla tanışma « dan evvel onun düşmanları hususi ha yatını dile dolamışlardı. — Geceleri barlara gidiyor, çok ser beot bir hayat yaşıyor demişlerdi. Ni- itekim daha bir hafta evvel Cantenbury Pıskoposu, Edvardın hareketlerini İn« hoşlanıyor, İskoçyalıların milli âlet - '_gılız an'anelerile kabili telif görmediği, leri olan gaydanm hasret ve daüssıla' terennümlerini çıkaran sesini pek be- ğeniyor, sofradan kalktığımız zaman bana sordu: — Gayda çaldırayım ister misiniz, dedi. Adamım çok iyi çalıyor... Bir müddet sonra salonun öbür u- cunda bir adam göründü, şişkin çalgı şelinde idi... Çaldı çaldı... Kral gaşyol- muş, dinliyordu, bir müddet sonra be-|, nimle konuşmak istediğini ifade eden bir tavırla : — Söyleyiniz... Artık gitsin, yetişir dedi. : , Gaydayı Kral da çok iyi çalıyor. O- pgun bu halk çalgısına bu İskoç kava- ni açıkça söylemişti. | Ana Kraliçe Mari oğlunun hiç değil ge ilk zamanlarda Vallis ile düşüp kalk' ,masına zımnen razı olmuştu. Yolcu - Jluk arkadaşlığında onun Krala fayda- sı bile olacağıni tahmin etmişti. Edvard bugün artık ifrat denecek bir derecede içmiyor 3 Seyahat etmek ve çalışmak Dük dö Vindsorun bir hususiyeti de bir türlü yerinde duramamasıdır. Golf, ,meydanında nasıl oradan oraya koşar ga kabine içtimalarına riyaset ettiği za' man da sakin ve sakit oturmaz, muhak kak dolaşmak kıpırdanmak ister, nadi-: ren oturur, ve oturduğu zaman ise ça- lma meclübiyeti de teşrifatı niçin is - - bucak kalkardı. (Arkası var) B e L | bi ça ğ aa

Bu sayıdan diğer sayfalar: