6. Sayfa SON POSTA SEN KİMSİN? | 1İ2-ESKi Meşagil — kesi MEMUR vine yakm arsayı al aimei mütema: eniz arasında zatt- Hlerini esen kim - İin» hitabi âvam eribanesile rahat - z edeceğimden yı affınızı rica derim. Kaleme — aldığım bu makalei naçi - j bâlâsındaki kimsin» tabi - âliniz — için fniz kimsi « d tarzında tah- & iptidar eyle - fimse de müdiri yatımız bu hu- İ un usulü cerai « le muhalif olduğu: ! m iddia etmesile imirin emrini yerine getirmek vecibe i dolayısile «sen kimsin» tabirini gene terinde bırakmak ıztırarında — kalmiş a affı âlilerini tekrar betekrar is irham eylerim. * Lâalettayin bir memnür değildir. Memurzade memurdur. Pederi muh- eremi de maliye nezareti celilesinin mwrakı mevrüde kalemi mukayyedi evveliydi. Mahdum ise henüz on ye - dönci sül hayatında ayni kaleme çirağ Yarak dükul eyledi. Ve kaleme çirağ olduğu gün en ev- vel ceketinin önünü iliklemeyi, ondan tonra da: — Sabah şerifleriniz hayırlar olsun! Deyip; yerden temenna etmeyi öğ - tendi. Zihni evveldi, az zamanda mü- tekilere, tezkere ve tahriratın arala « tındaki farka vukuf peyda etti. Gerek mride ve gerekse sâdire defteri ken - disine emniyet edildi. ” Memurdur.. Yani emir kulu; fakat İkatte eminden ziyade âmirin kulu olur. Silsilei meratiple masa âmirin - mümeyyize, mümeyyizden mua - , Muavinden müdüre kadar her - tes ona emreder. Ve o bütün bu emir- Ti: adabına — Hayır efendim. Denilmiyeceğini bilir.. Fal — Emredersiniz efe La karşılamayıp her sözüne; — Hayır efendim! Le cevap verdiği kimseler de var - dir. Bunlar eshabı mesalih denilen işi etmekten başka bir şeye yaramı- yan, varide ile sâdireyi.. derkenarla muhtarayı birbirinden ayıramıyan in- sanlandır. * Memurun biraz parası vardır. Bu parayı sakın aylığından biriktirdiğini sanmayın.. Dedesinden kalan iki dük- kânı satmış ta öyle elde etmiştir. Bu - nunla bir ev sahibi olmak istemiştir. Bir gün mümeyyize fikrini söylemiş- tir: — Alffedersiniz beyefendi zatıâlile- rini zatıma ait bazı hususat için tasdi edecektim — Estağfurullah buyurunuz, dinliyorum Haydar Efendi. Memur anlatmıştır: — Sayenizde bir miktar — meb sahibim. İşbu meblâğla bir küçük ha ne İnşa ettirmek arzusunu hissediyo - rum. Bu arzumdan zatiâlilerine bah - setmemin sebebi de fikri âlilerinden istifade elmeklir. — İyi edersiniz Haydar Efendi. Hanenizi nerede inşa ettirmek ister- siniz? — Bilmem ki beyefendi nasıl emir buyurursanız. — Üzsküdarda bizim haneye yakın bir arsa var.. Bilmem münasip gelir - BC — Emtağfuruldah efendim estağfu - rullah, haddime mi düşmüş, zatıâlile- rine karip ikamet etmek bir nevi küs- tahlık olur. — Rica ederim Haydar Efendi, re haricinde böyle şey mevzuul değildir. Bilhassa ben Tomokrat ya -« radılışta bir insanım. Bu cihetin zer - Tece ehemmiyeti yoktur. — Tahif buyuruyorsunuz, — Estağfurullah. Ve nihayet memur m sizi GÖNÜL İŞLERİ' hüsnüniyetle.. Kocasını kendisinden Kaçıran kadın.. «Kocam benden memnun değil İBunurila beraber kendisine karşı l köleyim: «Üç çocuğumuz var, sabahleyin ktığım zaman iş başlar, evvelâ üçükderin tuvaletidir, sonra kah - ahbemdir, sonra evin temizliğidir. Daha sonra da hizmetçinin yemek hazırlamasına yardımdır. Bu didin- me akşama kadar sürer, kocam eve döndüğü zaman beni ya mutfakta bulur. Ya çamaşırlıkta ütü üzerin - Bari bir kelime ile iltifat etse, aşları muntazaman çatıktır: — Bu evi hiç bir zaman neşeli, hat bulamıyacağım, diye başlar. Cevap vermiye halim müsait de - gildir. Teselliyi göz yaşlarında bu - lurum. O zaman kocam daha fazla tızar, söylendikçe söylenir, sofrayı birakıp sokağa kaçtığı da olur. Yal- nız kalırım.. Üç çocuğum — almasa ben de kuçıp gideceğim, Amma bu biçarelere acıyorum, Teyze grasıra tavsiyelerini okuyorum, ben ko - camı bana celp için ne yapmazı - yım?» vr Bu mektubu bililtizam — aynen nakletltim. Maksadım diğer kadın o- kuyucularıma kocalarını muhafaza için bu kadının yaptığını yapmama- ları icap ettiğini söylemektir. Ev kadını olunuz, bu sizin için bir şereftir, bir vazifedir, bir borç - tur. Fakat bu işi kocanız evde yok - ken yapınız, erkek işten sıkılır. Ax- şam evine döndüğü zaman karısını ve çocuklarını giyinmiş, kuşanmış hazır görmek ister. Aziz okuyucum bir defa dene, e- ğer bir hafta sonra kocanı değişmiş görmezsen tekrar bana Yaz. Unut - madan söyliyeyim: Kocan eve gel- diği zaman hazır bulunmak — kâfi değil. Ayni zamanda — mütebessim de görüneceksin. TEYZE mış Ve oraya iki kat h bir ev yaptırmış- tır. Gerçi parası üç katfi ev yaptırmak için de kâfi gelirdi mümeyyizin üç katlı ol - Birincikânun 31 Yirminci Asrın en büyük aşkı I 8 NCi EDVARD - MADAM SİMPSON | Edvard imz a atmaktan hiç hoşlanmaz, her şeyi öğrenmek isterdi Bir gün Nazırlar Meclisine gireıi sabık Kral Nazırlardan birine kırk defa reverans yaptırmıştı — İnsanı insan yapan şeyin mevki ve mas: önü evini iki| önvan olmadığını pek iyi bilen ve bil- katlı yapmıya mec-| diğini de tatbik eden Kral samimi bir bur etmiştir. Üç kat| insandır, ismi ister Prens dö Gal, is- h yapsaydı, — âdeta| ter Sekizinci Edvard, ister Dük dö bir küstahlık etmiş,| Vindsor ve isterse Thomy Atkins ol - mümeyyizle boy ölç| sun, Vallisin müstakbel koöcası, aşk ve miye kalkmış ola - caktı. el * | kar. Mes'uliyet.. dostluk telkin eden bir adamdır. © sizin ellerinizi dostça sıkan insan lar fasilesine mensuptur. Gözlerinize dimdik bakar, size ilk bakışta «Hello» Memur dünyada | demesini bilir, Şerefini, şöhretini, mev bir tek şeyden kor- | kiini, tevazuunun altında saklar. Lâtife etmesini sever. Nükteleri İn- Memuru dar bir yolda bıraksanız bu | giliz mizahından ziyade Amerikan mi yolun bir ucunda bir vahşi bayvan zahına yakındır. bulunsa, öbür ucu için de: — Bu cihete gitmek mes'uliyeti mu- ciptir deseniz o hiç düşünmeden vah- şi hayvamın olduğu tarafa koşa koşa gider; tek mes'üliyetten uzak olsun da. Memur adımını atarken düşünür: — Acaba bu adımı atışım mes'uli - yeti mucip midir? Memur bayramları çok sever, is - ter ki senede on defa bayram olsun. Sakın bunu memurun boş kalmak, ça- hşmamak arzusundan sanmayın.. Ha- yır; memüur boş kalmak, çah—,mxm:ıkı Bgibi şeyler düşünmez.. Senede bir gün bile jurnalı kaçırmış deği Memu - run bayramları sevmesine sebep © günlerde mümı e gitmek fırsatını bulmasındandır. En iyi elbisesini giyer. Ve öyle gi - der. Mümeyyiz, kendisini beşuş bir sima ile karşılar. Ve memur bu beşa « şetten istifade ederek lâf arasında.. Ziki m: ten, evlâdü Ayalinin tah - sil ve terbiye ve iaşeleri h na bir miktar zam yapılmasının ecri mesubatından bahseder. Cevabını verir. Bu cevap memur için büyük bir şeydir. — Allah ömürler versin, sayei âli - nizde tefeyyüz ve terakki edegelmek - teyim. Min gayri haddin elimde bu -| kunan me in şeref ve haysiyeti ica- bını yerine getirdiğim gibi.. Ondan bir nebze yüksek mevkide dahi o mevkiin şerefile mütenasip bir sure! gayret sarfedeceğimden emin olabi - Breiniz. Memur vaadi almıştır. Zevkine pa - yan yoktur. Mümeyyizin evinden çık- sini mümeyyizden a - Şağı ulmakla - beraber, şeyden yüksek görür. * Memurun üç cephesi vardır: Ma -| fevkine karşı olan cephesi, madununa | karşı olan cephesi ve kendisile hemse- viye memurlara karşı olan cephesi... Mafewkine bünmette kusur etmez. Madununu ezer. Kendisile hemseviye olanlarla da gerek madunu ve gerekse |€ aldı. Ve taç ve tahtına ehemmiyet mafevki hakkında dedikodu yapar. — Salim Efendi, o da memur mu? Dün gelmiş.. Sanki mektep görmüş.. Burası kalem, mektep değil, | | Teşrifat yok Sekizinci Edvardın teşrifat sevmedi ğini henkes bilir. Protokol kaidelerine karşı duyduğu kızgınlıklar neticesin - de yaptığı ve söylediği şeyler efsanevi bir mahiyet bile almıştır. Teşrifata rlayet etmediğini size şu misalle anlatayıme Kendisile fik ak - şam ayni sofrada yemek yerken, arka- sında bir İskoç elbisesi vardı. Bütün muhaverelerimiz — esnasında, gözüm onun elbisesinin, gömleğinin hiç bir tarafına ilişmedi, kendimi, de- mokrat bir sofrada zannettim. Yalnız zaman, onun sporcu VÜ inin fevkalâde yakışmış olduğunu gördüm. O bu haliyle misa- firlerini ve nazırlarını hiç sıkıntı ver- meden kibar biy evsahibi gibi karşılar. Bir yerine 40 reverans Bununla beraber şurasını da kaydet meliyim ki Kral Sekizinci Edvard, gösterdiği samimiyet ve dostluğun hiç .| bir suretle sulistimale uğratılmasın- | dan da hoşlanmaz. Onun hakkında bu münasebetle şu fıikrayı anlatırlar: «Bir gün kabinenin toplandığı içti- ma odasına girmiş, Nazırlardan biri lâ zimgelen resmi tazimi yapmamış, bu- nu gören Kral derhal oda boyunca ve Nazırın üzerine yürümüş ve gerisin ge riye gitmek mecbüriyetinde olan Na- zır da salonun bütün imtidadınca ar- ka arka yürümeye ve Kral her durduk ça eğilerek bir defa esirgediği reveran sı kırk defa vermeğe mecbur olmuş. Yirminci asrın adamı Sekizinci Edvard kendisine hitap edil diği zaman «Votre Majeste» denilme- sini istemez, «Sir» tabirini daha çok beğenirdi, İhtişamı sevmezdi. Ve tah- ta geçtikten sonra irat ettiği birkaç nu | tukta ieamül ve an'ane hilâfına ken- dinden bahsettiği zaman «biz» tabirini kullanmadı «bens tabirini kullandı, Sekizinci Edvard yirminci asrın ada mı Yaşadığı devrin ihtiyaçları: ve gidişini anladığı için, yalnız bı saçma an'anelere düşman kesilmekle » kalmadı, ayni zamanda alelâde (!) A- merikalı bir kadınla evlenmeği bile gö wermediğini kolayça isbat etti. Tercih ettiği musiki Sekizinci Edvard musikiden de çok P k seyrederken tihkar ettiğini isbat eden delillerden biridir. Hususi hayatı Birçok insanlar, Kralın aleyhinde ka pan fırtınanın menşeini Madam Simp sonla evlenmek istemesinden başka bir sebepte buluyorlar. Ve diyorlar ki: — Kral münhasıran evlenmek iste- diği kadınla evlenemediği için tacın « ,dan uzaklaştırılmadı. Kral, kendi va - zifelerinin imza atmaktan ibaret olma sına Trazı değildi. j — Bu iş niçin böyle?... Bu türlü bis /karar vermeğe neden Hüzum gördü * 'mız? diye mütemadiyen sorar, ve aklte nn ermediği şeyleri de imza etmezdi. Sekizinci Edvarndın bu eğilmez, bi Ükülmez karakterini, yalnız bir kişi yü- imuşdlnb[!!rdl. O da Vallisdi. Onun bir ufak tebessümü, — İmparatorlukların Jimparatorluğu olan İngilterenin ikti - dar mevkiinde bulunan şahısların ya- |pamadıkları işleri yaptırmağa kâfi ge- lürdi. , Kral daha Mis Simpsaonla tanışma » ,dan evvel onun düşmanları hususi ha yatını dile dolamışlardı. — Geceleri barlara gidiyor, çok ser best bir hayat yaşıyor demişlerdi. Ni İtekim daha bir hafta evvel Cantenbury “Piskoposu, Edvardın hareketlerini İns ka- hoşlanıyor, İskoçyalıların milli âlet -' giliz an'anelerile kabili telif görmediği lem efendisi olabilmek için kalemden | leri olan gaydanm hasret ve daüssila 'ni açıkça söylemişti. yetişmeli.. terennümlerini çıkaran sesini pek be- Ana Kraliçe Mari oğlunun hiç değil — Mümeyyizi sani de kendisini pek ğ d n ae ğ üü yürükok BĞ Hünk Ve &e £ ğ::ı.w:,rdıâ adan — kalktığımız zaman' ge ilik zamanlarda Vallis ile düşüp kalle kândan bile bihaber. Onun bir günde — Gayda çaldırayım ister misiniz, çıkardığı işi, min gayri haddin ben bir| aedi. Adamım çok iyi çalıyor.. bir saatte çıkarırım. Her halde mü| - Bir müddet sonra salonun öbür u- masına zımnen razı olmuştu. Yolcu - luk arkadaşlığında onun Krala fayda- sı bile olacağını tahmin etmişti. Edvard bugün artık ifrat denecek temestir. Başka türlü bu mevkie gele- | cunda bir adam göründü, şişkin çalgı | bir derecede içmiyor mezdi. * şelinde idi... Çaldı çaldı... Kral gaşyol- | mMuş, dinliyordu, bir müddet sonra be- |, Me_mur daireden çıkınca doğru evi-İnimle konuşmak istediğini ifade eden ne gider. Entarisi, hırkası bohçadadır. | bir tavırla : Onları giyef ve köşeye geçip oturur, Yemekte: — Bana şu kaşığı verir misin? Demez. (Devamı 8 inci sayfada) — Söyleyiniz... Artık gitsin, yetişir dedi. , Gaydayı Kral da çok iyi çalıyar, O- Bun bu halk çalgısına bu İskoç kava- hna meclübiyeti de teşrifatı niçin is - Seyahat etmek ve çalışmak Dük dö Vindsorun bir hususiyeti de bir türlü yerinde duramamasıdır. Gol£, jmeydanında nasıl oradan oraya koşar 3a kabine içtimalarına riyaset ettiği za' man da sakin ve sakit oturmaz, muhak kak dolaşmak kıpırdanmak ister, nadi- Ten oturur, ve oturduğu zaman ise ça- bucak kalkardı, (Arkası var) | 1 |