27 Aralık 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

27 Aralık 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa ( Baştarafı Zinci sayfada ) man arasında son Taksim serbest gü- reşlerinden beri hasmane bir vaziyet hâsıl olmuştur. Tal serbest güreşlerinde Mülâ - yim, Alive Tekirdağlı Hüseyine karşı hazırlanmıştı Yüzde yüz bu peh livanları yeneveğini zannediyordu. Kara Ali, kolu sakat olduğundan gü reşe iştirak edemiyeceğini ilân edince, Teki "lı Hüseyinle karşı karşıya kal bışlı. Bu güreşlerde başa güreşecek Afyonlu Yarımdünya Süleymanla, A- rifi hiçe sayıyordu. Bütün gözü Tekir- dağlı Hüseyinde idi, Hüseyin de, ser ireşi az bilmesinden dolayı, Mü lâyim Türkiye serbest güreş baş peh- Jivanlığını kolaylıkla elde edebileceği De zahipti. Güreşler başladığı zaman, görüldü ki; Mülâyimin düşünceleri hep boştur. Atılan kur'ada Afyonlu Yarımdün * Yat Süleyman, Mülâyime o Adapazarlı Arif te Tekirdağlı Hüseyine düşmüş” erdi. Mülâyim, dünyada bir kere olsun serbest güreş yapmıyan Yarımdünya- yı üç dört dakikahın içinde yenebilece ğine kani idi. Mülâyim, güreş minderine çıkma - dan evvel sevincinden ağzı kulakları- na varıyordu. Çünkü; Afyonluyu he- men yenecek, ve Hüseyinle nefesi ye rinde olarak karşılaşacaktı. Yağ güre- şi olmadığından Tekirdağlı Hüseyin, Arifi kolay, kolay yenemiyeceğinden Karşısına nefesi düşük olarak gelecek- ti. Mülâyimin bütün düşüncelerimin ak sine; Tekirdağlı Hüseyin Arifi tam ser best güreş tekniğine uygun bir suret- ve saltodan aşırdı. Mükemmel köprü kurarak hasmını üstünde taşıdıktan sonra, üstüne dönüp #fki dakikada kıs“ kıvrak yendi. Mülâyim; Hüseyinin bu muvaffakı- yeti karşısında irkilmişti. Sıra, kendi- sile Afyonlu Yarımdünyaya gelince; elaltından Afyonluya haber yollamış- ota g4 iü © — Eğer, isterse kendisini çabuk yen mem!.. Yarım saat sonra, mağlüp ede rim, Çünkü; Arif gibi iki dakikada ye- “nilmesi kendisi için iyi olmaz. Danışık k oynaşalım. ilâh... Afyonlu Süleyman, Mülâyim tara « fından kendisine haber getiren Zata şu yolda cevap vermişti: — Ben, serbest güreş nedir bilmiyo rum. Mülâyim ustasıdır. Böyle olduğu halde, kendisile ciddi güreşeceğim, tek difini reddederim. Ben, yenilmemek i- çin acemice tutacağım, bâkalım yen - sin de görelim! , Alfyonlunun bu mukâbelesini götü - ren vasıtanın Mülâyimden aldığı ce - yap şu olmuştu: — Peki; ben kendisinin şerefini mu- hafoza için teklif yapmıştım. Öyle ise meydan yerinde görüşürüz. Doğrusunu söylemek lâzımgelirse; ben bile, bu mükâlemeye âgâh oldu - istanbulda başlayan ve Ödemişte biten güreş SON POSTA ğum zaman dura kalmıştım. Ve Afyon| hem de Süleyman reddetmişler... Tak- yim ile Afyonlu Yarımdünya Süley »| lunun bu teklifi kabul etmediğine şaş-| sim güreşinden kalma asabiyetiş biri- mâkla beraber vazifem icabı güreşin ne olursa olsun ciddi olmasına taraf- tar olduğum için kat'iyyen müdahale etmemiştim. Yalnız; Suyolcu Mehmet pehlivanla, Gümrüklü Cemal pekliva na meseleyi anlatmıştım, Doksanlık es ki kurt Suyolcu Mehmet Pehlivan ile, altmışlık Cemal de şu cevapları ver mişlerdi: — Bırak! Karışma. Süleyman bu gü reşi (bilmediği halde, Mülâyim onu ye ie Benim kanaatim hiç te böyle değil di. Hiç olmazsa birinci devre içinde hasmını bir tarafından tutup yenebile cekti. Bir aralık pehlivanların soyunma 0- dasına gitmiştim. Mülüyim soyunmuş bir köşede söylenip duruyordu. Afyon lu da soyunmuş bir köşede sessizce ©- turuyordu. Rengi asabiyetten sapsarı olmuştu. Mülâyim bana seslendi: —0O, güleşe mi çağırıyorsun be mori... — Hayır, dedim. Daha beş on daki- kanız var. Bu aralık Mülâyim lâfı ben den alıp Afyonluya çevirerek: — Düşünme be mori Süleyman!.. Olacak ne ise olacak! diye bağırmış tı. Süleyman kemali sükünetle muka - bele etti: — Görürsün meydan yerinde mezar taşı oyununul.. Ben şaşırmıştım, otuz iki sönedir gü Teş içinde yaşadım ve güreştiğim hal- de Süleymanın Mülâyime söylediği © yunu bilmiyordum. Mezartaşı öyunu da ne oluyordu? Mülâyim, dayanamadı sordu; — Mori mezar taşı oyunu da ne 0- Tuyor? Afyön oyunu mudur bu be! Süleyman cevap verdi: — Görürsün moriyi de, Afyonu da, mezar taşını da minderde!,. Ben, doğrusu Süleymana acıyarak 6 radan ayrıldım. Ve meydana geldim. Biraz sonra; Mülâyimle, Süleyman da mindere çıktılar, Afyonlu ilk elde ala yattı. Ellerini, ayaklarını toplayıp bir mezartaş: gibi mindere mıhlandı. Ve güreşin nihaye- tine kadar Mülâyim, uğraştı, kanter i- çinde kaldı, bir türlü Süleymanm bu vaziyetini çözemedi. Ve yenemedi. Ne tice itibarile puvan hesabile galip ilân olundu. Ben de, Mülâyim de, o vakit anladık ki; kimsenin bilmediği Afyonlu Tür - EE ve Afyonun mezartaşı oyunu var- mış! Ödemiş güreşleri münasebetile, hiç kimsenin bilmediği bu geçmiş vak'ayı yazmağı işin bir mukaddemesi bulun- duğunu anlatmak üzere yazdım. Şimdi, bakınız, Ödemiş güreşi na » sil olmuş: Yarımdünya ile başa kalan Mülâyimin arasına girenler olmuş, ve başı, şike bir güreşle paylaşmalarını söylemiş, bu teklifi hem Mülâyim ve “Son Posla ,.nın edebi tefrikası: 71 7 iŞ — Bir defa daha elini başıma koy, yavaş yavaş saçlarımı okşa! — Sevgili, bana «evet» de ve artık bü azap dinsin, bir daha ayrılmıyalım. — Bir defa daha gözlerime bak Ek- — Yarın tam saat onda geleceksin. “sakın gecikme Muallâ... Bu gece sö baha kadar deli olmamak için hep ya- rını düşüneceğim, Kesik bir çocuk sesi hıçkırıklar ara- sında: ş — Yörın sana cevap vereceğim Ek- rem! Diye mırıldandi. * Genç kız Ekremin mermer mer - divenleri indikten “sonra bahçenin kumlarını çiğniyerek ağır ağır uzakla- ge sermeye dinledi. Göz- alnu iri çıkacakmış gibi “ılmış, elleri ileriye doğru ii ç e göğsü hınçkırıklarla kabarmıştı: — Onu bir daha hiç.. hiç görmiye- ceğim.! Açık gözlerinin iki yanmdan sızan yaşları silmeden şaşkın şaşkın etrafın bakıyordu. — İssız evimde bir gece mes'ut ok dum; fakat bu gecenin üstüne güneş doğmıyacak... Yarın uzaklarda, çok uzaklarda olacağım. Bunu düşünmek birdenbire iradesi- ni ışı. Hemen yatak odasına koştu. birile kapışmışlar. Güreşin ilk dakikalarında Mülâyi - min çekingen güreştiği görülmüş. Hat tâ, Süleymanın dalmalarına mâni ol mak için daima korunuyormuş... Sü » leyman, bilâkis güreşe giriyor, hasmı- na mütemadiyen çift paça dalıyormuş. Bir atalk, Süleyman Mülâyime tek rar çift paça dalmış, Mülâyim de bo- yundurukla mukabele etmiş ve Süley manı boğmağa başlamıştır. Halk, Sü- ieyman tarafı olarak bağırmağa başla mıştır, Bilâhara; boyunduruktan kürtu Jan Süleyman, olanca kuvvetile hasmı na tekrar çift paça dalmış ve bu sefer Mülâyimin iki paçasını da eline geçir meğe muvaffak olmuştur. Mülâyim; bu zorlu oyunun vereceği Akıbeti an- lar anlamaz dönüp yüz üstü kendini yere atmış, ve bu suretle Süley Mülâyimi altına almıştır. Mülâyim, altta bir parça kaldıktan sonra, ters dönerek, tek paça ayağa kalkmağa muvaffak olmuştur. Ayakta bir iki boğuştuktan sonra, Süleyman 'bu sefer hasmını çapraza a- larak tekrar bastırmış «Şak kündesi- ie açık düşürüp yenerek temennayı basmıştır. İşte; kızılca kıyamet te bu- radan kopmuştur. Yendi idi. Yenmedi leri karşısında meydan yerini terket- mişler... Güreş tekrar başlamış... Saat- lerce sürmüş Ve akşam karanlığı bas- mış, bilmecburiye pehlivanları berabe Te ayırmak mecburiyeti hâsıl olmuş, fakat; Süleyman kat'iyyen muvafakat etmeiniş... Nihayet; ertesi günü tekrar tutuşma İarı ve güreşi ayırt etmeleri şartiyle ahalinin ve ileri gelenlerin zorile iki pehlivanı biribirinden ayırmışlardır. Herkes, evlerine çekilmiş, Mülâyim ile Süleymanın bu kırasıya olan güreş lerinin neticesini münskaşaya başla - seyretmek için erkenden döşeklerine girmiş... Ahali, sabahleyin güreş meydanını doldurmuş. Cazgır, Mülâyimle pehli- vanı çağırmağa, davullar zurnalar öl- meğe başlamış. Meydana çıkâ, çıka Afyonlu Yarımdünya çıkmış... Mülâ - yim, yokl.. Nihayet Mülâyimin gece yarısı Öde müişten kaçtığı anlaşılınca Süleyman Galip ilân edilmiş... Okuyucularim, ne dersiniz bu işe? M. Sami Karayel Kırkağaç hususi muhasebe dairesi Kırkağaç (Hususi) — Hususi mu- hasabe idaresi müstakil bir binaya nakledilmiştir. Memur Âmir Doğan idare işlerinin mükemmelen yürümesi için çok çalışmaktadır. bitirdikten sonra masasının çekmesin-| maktan başka bir işim kalmadı. den bir mektüp çıkardı. Ve kelimeyi zihnine yerleştirerek dikkatle ve tek-İderin içine çekti... Başının içine ser - rar tekrar okumiya başladı. «Sayın bayan, « Bundan evvelki mektubumuzda| masaya dayandı; sonra büyük bir a - «yazılı .şartlarla şirketimizde çalışmayı |zimle kalemi eline alarak yazmağa|tirdi, Bay Taylanın eline veriniz de * «kabul ettiğinizi bildiren... tarihli) başladı. i k « Yol masrafı için size posta ile elti| | Ekrem Muallfnın boş bürosuna ba-| (O Odacı çıktıktan sonra tembel ve i#” | «lira gönderiyoruz. « Bir an evvel oradaki işlerinizi bi- «tirip yola çıkmanızı rica ederiz. Ha-| sığmadığı için ben erken geldim; fakat İ Kimden acaba? «reket gününüzü evvelceden telgrafla |o, son dakikaya kadar soğuk kanlılığı- «bildirmek kabil. olamazsa...... istas-| ni ve metanetini gösterecek... Mağrur «yonunda indiğiniz vakit bize telefon- | Muallâ muayyen saatten bir saniye ev- «da haber verirseniz derhal bir otomo-| vel kapıdan içeriye girmiyecek, bili - «bil gönderip sizi aldırırız.» Kâğıdı tekrar çantasına koyarken Biel bildiğim halde gene helecan - hir kapladış kendi kendisine söyleyordu: — Sabah çektiğim telgraf şirkete i üç valiz yanyana dizilmiş) varmış olacak; artık geri dönmek im-| yarak odasına girdi ve düşünmemek orada duruyordu, ulelâcele ve hemen | kânsız.. kendimi rüzgâra bırakıp gi -İiçin işlerile uğraşmak istiyormuş gibi şimdi kaçıp gidecekmiş gibi masanin |deceğim, üzerindeki - öteberisini de bir küçük çantaya yerleştirdi. Etrafında bir şey arıyormuş gibi boş | yığın yığın birikmiş kâğıtlara göz gez- ve ümitsiz gözlerle odanın dört buca-İdirmek cesaretini bile bulamıyarak Sonra yemek odasına dönerek or -| ğını araştırıyordu. talığı topladı. — Başka yapacak bir şey var mı?| — Ömrümün en güzel senelerini bu) — Bay Taylan... Onun için «Bİ — Bedia döndüğü vakit burasını | Hayır.. bütün hazırlıklarım bitti, isti- karmakarışık görürse ne der? iğ ER famı yazdım, Bediaya mektubumu| Çok çalıştım, çok kazandım ve mes'ud gülünç bir hayalmiş meğer. Lİ jr e eği i | Birincikânun 27 Piyangozenginlerine oldu (Baştarafı 6 sayfada) — Param olduktan sonra, ne zaman olsa evleniritn, Şimdilik acelem yok. — Alacağın kızın zengin olmasını ister misin? rışırsınız. Çırağımın 20 bin lirası mışl,, Yüz bin lirası olsa ne lâzım Ur... Baktım, söz uzayacak. Peynirci © rağile biraz daha konuşacak olsam, tasile boğaz boğaza geleceğiz. Dükküğ” dan çiktım. Adamcağız, arkamdan bi lâ mırıl mın söyleniyordu: — Yirmi bin lira kazandı diye ç9 * cuğu, gözle yiyecekler yahu, Ali Akıncı | Çırak Marko, belki de şimdiden kendine uygun bir hayat arkadaşı peylemişti. Fakat bunu açığa vurmak istemiyordu. O da, başka zenginler gi- bi sır saklamasını öğrenmişti, Ustası bir aralık, her nasılsa dile geldi, ilk ve son söz olarak: — Bizim Marko akıllı çocuktur! de- di. — Ne demek istiyorsun? diye sor - dum, Müphem bir cevab verdi: — Hessbsiz 4 yapmaz 0... Marko da ustasını tasdik etti; — Ben, havaya para harcamam! — Kendine bir ev almağı da düşün- medin mi? — Bekâr adam, evi ne yapsın... Nihayet ustası, camlı dolabın arka- smdan, uzayıp giden bu konuşmamı - bir nihayet vermek arzusunu; duy- — Gazeteye yazılacak başka serma- ye kalmadı galiba!. Markonun 20 bin lira parasından size ne... Anlamıyo - rum ki. Bu müdahaleye benim yerimde baş- kası olsa, belki de kızardı. Fakât ben gülmeğe başladım: — İftihar etsene. dedim, 20 bin Ji- ralık çırak kullanıyorsun!. Piyasada Kumkapı Çocuk Esirgeme Kurumu Kongresi Çocuk Esirgeme Kurumu Kumkapı nahiye” Metresi yaralamanın cezasi Metresi Dimitriyayı yaralamakta? sönden bu i suçlu marangoz Tanaş oğlu Yani y#” İs İlanı onul Konca kz iii Kaşlarını çattı: ne, 9 ay, 10 gün hapse mahküm ok | — Siz, herkesin işine gücüne ne ka- muştur. şip az kazanacağım, fakat saadeti b#” Bir sigara yakarak dumanını derin |lacağım. İğ | Kapı hafif bir gicırtile açıldı. Oda | semletici bir buğu yayılmıştı. Bir daki-| elinde bir zarfla yaklaştı, © * ka gözleri kapandı.. düşmemek içinl — Nedir? Ne istiyorsun Osman? — Efendim, birisi bu mektubu g9” — Peki, şuraya bırak karak gülümsüyordu: — Saat dokuz buçuk; içim içime teksiz bir elle zarfa uzandı. © — Gene bir tavsiye mektubu olacak” Fakat Muallânın yazısını tanıyın bir saniye içinde beynine yıldırım!" düşmüş gibi etrafında şimşekler Yal ve hemen koyu zifiri bir karanlık ori” ; Ekremin gözleri zarfa dikilmiş, an açacak kuvveti ve cesareti bile buls” madan üstündeki Yazıyı tekrar teki j okuyordu; «Bay Taylan > Şirketi Genel Direktörü. - Gülmeye benziyen bir hıçkırık 9“ muzlarını sarstı : k yorum. İki yazıhane arasındaki kapıyı kapı- a) masası başına oturdu; fakat önünde bunları bir elile kenara çekti, kâğıtların üstüne eğilerek yıprattım. | Taylan» başka bir şey olmak ümidi 9 Mİ v j e da 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: