İstanbulda başlayan ve Ödemişte biten güreş Mülüyün; Tukülm ıürqlerlııdı*Yın:ı Dı:ı,. Süleyinana damışıklı güreş teklif etmiş, fakat kabul ettirememişti. Orada araları açılan iki pehlivan Ödemişte kozlarını paylaşmağa kalkıştılar, fakat neticede Mülâyim ortadan kayboldu, Yazan: M. Sami Karayel Mülâyim ve Yınııılih'ıyı Süleyman Taksim güreşlerinde karşı karşıya Son günlerde Ödemişte yapılan bü- yük pehlfivan inde — Mülâyim İle Afyonlu Yarımdünya Süleymanın karşılaştığı ve çetin bir müsaraadan tonra, Mülâyimin meydan yerini bıra- Şr& kaçtığı telgraflarla bildirilmiş - Ödemişte yapılan büyük yağ güreş- lerine birçok pehlivanlar iştirak et - miş, bu meyanda Mülâyimle Afyonlu Yarımdünya da girmişlerdir. Kara Ali kolu daha hâlâ iyi olmadığından bu gü reşlere iştirak edememiş, Tekirdağlı Hüseyin de son Taksim güreşlerinden SON POSTA SEN KİMSİN? Onları memle - kette, — Kazoğulları diye tanırlardı. Kaz oğullarının arasından bir tane - si, açıkgöz çıktı. | » neklerini, tavukla - rinı sattı, bir kaç para edindi. Edindi- ği para ile İstanbu- la geldi. Evvelâ iki sandık portakal a! - dı, sattı. Sonra dört sandık aldı. Daha fj sonra tüccar oldu. «Tüccar Keza zâ, de Hüsameddin» 'Tüccar Keza zâ « de Hüsameddin i - şini bilir adamdı., Ne yaptı, ne yaptı bir kaç sane içinde 'TTeklifi yapan ka- rısıdır. — Çal, hani o bir parça var. — Hangi parça? — Hani denk sı « kıştıran makinele - rin yaptığı gibi ara- da tıkır tıkır yapan parça! Karısı çalar, tüc « car dinler. Parça iyi dümbelek ç lar vardır. Onların en iyi çalanı da bu kadar çalar. Kübik kolluğu o - turur amma,—odada Ödemişte yapılan bu meraklı güre -| sonra, istirahate çekildiğinden Ödemi- Şin tafsilâtını almak merakına düştük. | şe gitmemiştir. Elde ettiğimiz tafsilâtı telgrafların| Ödemiş güreşlerinde baş, Mülüyim Verdiği malumattan daha heyecanlı | ile Atyonlu Yarımdünya Süleymana Ve meraklı bulduğumuzdan okuyucu-| kalmıştır. za aynen bildirmeği lüzumlu| —Okuyucularımız hatırlarlar ki; Mülâ gördük., (Devamı 8 inci sayfada) Bugünkü lik maçları x * Galatasaray - Topkapı, Fenerbahçe - İstanbulspor, Anadolu - Güneş, Beykoz - Hilâl, Süleymaniye - Vefa, Beşiktaş - Eyüp müsabakaları var Tam formunu ve şeklini bulmuş o -| Fenerbahçeyi likteki yerinden oynat - lan Galatasarayla, mevsim sonunda | mıyacaktır. :lzdukç.ı müşkül vaziyeltte olan Top - Sllleymaniye « Vefa pı arasındaki müsabakanın geçen se- aB M keki gibi korkulu olacağını ümid et - Kuvvetleri hemen hemehn müsavi, Biyoruz. oyun tarzları birbirine çok uygun bu | DA göre kâh iyisinden, birkaç bin derken 'bırkaç on bin Jlira germaye edindi. Bırkaç on bin lirasile yüz binlerce liralık işe girdi. 'Yüz bin- İer'onun oldu, ve yüz binlerini banka- ya yatırdı. Dahası var mı? Daha da var ya, da- hası olacak ya: Keza züde Hüsameddin, Hüsamed - din Keza oldu. Hüsameddin Keza şim- di meşhur milyoner tüccardır. * Tüccaranı muteberandandır. Tücca- randan olduğu kart vizitinde, mutebe- randan olduğu da yeleğinde yazılıdır. Sakın yeleğinin önünde #amuteberan» kelimesi yazılı sanmayın böylebir ya- zı yoktur. Fakat bu yazıyı hılır)rucak bir işaret vardır.. Yeleğinin sağ üst ce- binden, sol üst cebine kadar uzanan âl- tın kordon onun tüccaranı muteberan nev'inden olduğunun en belli başlı de- Dlidir. 'Yazıhanesi, en çok bağlı olduğu yer- dir. Piyasayı oradan görür,, piyasa v- raya onun ayağına gelir. Kendisile iş görmek isteyen bütün tüccarları yazı - hanede kabul eder. Bazısına çay 1s - marlar, Bazısına ısmarlamaz, İfakat hepsine sigara vermek âdetidir. Ve bu işi ustalıkla yapar. Çekmecesinde ü - çüncü nevinden en lüks sigaraya kadar bher çeşidden bir paket vardır. Adamm- kâh kötüsünden jkram eder. kendisi değildir. Yanındaki adamlar -| kimse yokken ayakkabılarını çıkarır dır, ve ayaklarını altına alır. Tüccar ev'.ivdir.lKam iyi görmüş, -| Çocuğu yoktur. Çünkü çocuk iste » .yi yaşamış bir silenin iyi yetiştirilmiş| mez.. hesaplamıştır. Çocuğa yapılacak kızıdır. Bu kızın Keza zâde ile evlen -| masraf, bilâhara çocuktan edilecek is- gaesi Mustafa bey armudunun ahlata | aşılanması kabilinden bir şey olmuş - tur. Hüsameddin Kezanın bir otamobili | vardır. Otomobiline kurulur. Eline bir gazete alır.. Otomobilde gazete okunur mu? diyeceksiniz. Okunmaz, esasen Hüsameddin Keza da akumaz çünkü ©- kumak bilmez. Nazarı dikkati celbetmemek ister gi- bi görünüp, nazarı dikkati celbetmek için böyle yapar. Otomobi! oturdukları sokağa girdi - ği zaman gazetesini katlar. Başını biraz doğrultur. Sağa bakar, sola bakar. Bana baksınlar diye bakar, bana bak» yorlar mı diye bakar. İster ki şu oto- - mobilin dört yanı açık olsun, ve dört yandan bakanlar, bakmıyanlar, “çift gözlüler, tek gözlüler hep kendis'ni görsünler. Tüccar kibardır. Kendisini karşılı « yan karısının alafrangacı öper, sonra başına koyar ve bekler; pfakat karısı öonun ne beklediğini anlı- yamaz, Tüccarın beklediği şudur: öpmüştür. Ona karşı karısının nazik bir cümle ile cevab vermesi meselâ: — Berhüdar ol! uzattığı eli| Likte en çok gol atan bir oyuncuya Malik elan Topkapı en çok gol yiyen lkımlar arasında bulunmaktadır. Normal bir oyun bu maçı Ga'atasa- fay lehine çevirecektir. Anadolu - Güneş Lik şampiyonasının başında giden| fakımlardan biri olan Güneşin bu ma- ıîl üzerinde uzunboylu duracak deği - liz, Standard bir oyunu olmıyan Ana * dolunun bu mevsim büyük bir fevka- lâdelik göstörmediği hesab edilirse küçük bir farkla da olsa neticeyi Gü- heş Jehine kaydetmek Jâzımdır. Beykoz - Hilâl Hemayar takımlar karşısında büyük Muvaffakiyetler gösteren Hilâlin Bey- koz Mmaçını kazanmak için sarfedeceği boş bir gayretl sayılmamalıdır. Hilâlin son maçlarda göstereceği Muvaffakiyet hem kendi vaziyetini i- Yi bir şekle sokmuş olacak, hem de di- Ber takımların yekdiğerlerine yakın e- lan dereceleri üzerinde büyük deği - Tiklikler yapmış olacaktır. Fenerbahçe - İstanbulspor İstarbul lik maçlarında liderlik e - den Fenerbahçenin bugüne kadar mu- faza ettiği mevki hiçbir suretle sar- filmaması için her maça büyük ehem- Miyet vermesi Vâzımdır. Büyük sıkıntılardan sonra takımın tini eski vaziyete kadar getire » bikııiı olan İstanbulsporun durup du- Türken Fenerbahçenin başına iş a - Tivermesi lik maçlarında her zaman Seklenen sürprizlerdendir. Güzel ve açık bir oyun güç te olsa iki takımın oyunu haftanın en güzel bir maçı olarak göze çarpmaktadır. Lik maçlarında daha ziyade galibi- yet elde etmiş olan Vefanın güçlükle bile olsa sahadan galib olarak ayrıl - ması tabii bir netice sayılmalıdır. Beşiktaş - Eyüp Bu mevsim, hayli karışık maçlar yapan Beşiktaşın, Eyüb takımı karşı - sında kat'i bir netice almâsı akla en uygun gelen bir şekildir. Hemen her hafta lik maçlarına başka başka ta - kımlarla çıkan Beşiktaş muayyen bir yoyun sisteminden uzaklaştığı için es - kisi kadar düzgün oyunlar yapama » maktadır. Az gol yiyen takımlar arasında bu - Junan Eyübün daha ziyade müdafaa- ya ehemmiyet vermesi Beşiktaşı hayli sıkıntıya sokacak bir oyuna mocbur e- decektir, B. takımları arasındaki " dünkü maçlar İstanbul lik şampiyonası B takımla- k x müsabakalarından bir kısmı takun- Jar gelmediği için yapılamamıştır. Galatasaray, Topkapıya, Güneş te Anadoluya seremoni yaparak - galib gelmişlerdir. Kadıköyde yapılan Fenerbahçe - İs- tanbulspor B takımları maçı 4 « O Fe- nerbahçenin lehine bitmiştir. Hilâl - Beykoz B takımları maçı da 4 - 2 Hilâlin galibiyetile neticelenmiş- tir, Şeref stadında Vefa ile Süleymani- ye karşılaşmışlar, Vefalılar ikiye kar- Şı üç göolle galib gelmişlerdir. Bu stad- da oynanacak Beşiktaş - Eyüb maçı Eyübün gelmemesi üzerine yapılamd- mıştir. Yayud da: — El öpenlerin çok olsun! Demesi, Jâzımdır. Fakat demez.. * — Hüsam sana piyano çalayım mı? Kafası bir tek taraflı işler, -ticaret! Her şeyin fiatını öğrenmek merakın - dadır. Saatinizi çıkardınız değil mi; so- Tar: — Ayıp değil ya merak ettim; bu sa- Ati kaça akdınız? — Hatırlamıyorum. — İnsâan nasıl hatırlamaz? — Epey zaman geçti. — Hayret.. Bakın şü kordona.: Göğsündeki meşhur kordonunu gös- terir: — Ben bunu alalı tam sekiz sene 9 ay üç gün oldu. Bugün almış gibi ha - tırlarım. Dört yüz altmış lira istemiş - di. Pazarlık, pazarlık dört yüz.otuz iki liraya indirebildim. Dört yüz otuz iki lira verdim ama bana gene dört yüz yirmi dokuza mal oldu. Üç tane geç - miyen tek Jiralık vardı. Onları da dört yüz otuz iki Jiranm arasına koymuş -|- tum, Herif farkına varmadı, aldı. Gazete okuyorsunuzdur, sorar: — Buhrandan bahis var mı? — Ne buhranı! — Ne buhranı olursa, olsun! Ayıb değil ya merak ettim. Çünkü buhran demek, onün için ka- zahç demektir. Kazanç yolu açık mı? Kapalı mı? O- u merak etmiştir. — Ticarette doğruluk esastır. Der.. Bu formülü öyle ezberlemiştir ki, söylerken manasını bile düşünmez.. Manasını düşünmediği için de söz ağ- zında iken doğruluktan ayrıldığı vâ - kidir. — Tüccar hile yapmaz! Der.. Bizzat kendisi kat'iyyen hile yapmaz. Çünkü balyeleri istif eden, sandıkları dolduran, ve bunları yapar- ken arada sırada hile tarafına kaçan | - Biz niçin zevcesiz, Onlar niçin Kocasız kalıyorlar? Bir müddet önce (Niçin evlene - miyorlar?) mevzuu etrafında bir anket yapmıştık. Bu münasebetle Ankaradan bir mektup aldık, bir o- kuyucumuz Bay (B. ) âanketi « mizle yakiından âlâkadar olmuş: — BSuali kızlara değil, erkeklere sormalı idi, diyor. Sözü kendisine birakalım. 1 — Hayata atılmış bir kızla evlenmek, mes'ut olmak mühim bir mesele teşkil et- mektedir. Çünkü bunlar aldıkları maaşla- ra dayanarak kocasının üfak bir hareketl kendisini sinirlendiriyor ve nihayet adam sende bir Jokma ekmek değil mi niye kah- rını çekeyim? diyerek kendi - havasında gidiyor ye böylelikle günün birinde mah- kemeli olüyoruz ve ayrılıyoruz. 2 — Bir kızi istediniz mi alacağınız tik cevap: (Ne memuriyette, maaşı kaç)tır? Acaba evli mi, huylu mu, huysuz mu sorup aramıyorlar, — Maaçı dolgün oldu. mu, mesele tamamlanıyor. Atalar sözüdür: (Soyu soydan almalı, köpeği mandıradan) gerler, Biz bekârlar evlenmek istesek ak- tifadeden daha az çıkmıştır. Evinde hizmeteisi vardır. Aylığı on diradır. Fakat hiç bir ay on lirayı ala- ,maz.. Çünkü kırılan tabak, dökülen ye gmeği ödemiye mecburdur. Gerçi bu kadar ince hesaplara kendi aklı ermez- İse de bunların hesabını tutmayı da yazıhanedeki kâtibin üzerine yüklet miştir, O sadece'haber verir: , — Hani geçende kenarı yaldızlı k& seler almıştık, onlardan biri kırıldı. İ- çinde yarım kilo yoğurt vardı. Kâtib derhal kaydeder. Radyosu- vardır.: Ve komşusunun Tadyosu avaz avaz bilmam nereden bir konseri alırken onun radyosu da teker teker zahire borsası haberlerini veri e yordur. Saym tüccar, — Ben bu muyum? Diye karşıma geldin.. Bu musuün, dur şu paltonun önünü aç.. Hiç.. Kordona bakacaktım yerinde mi? Kapıda otomobilin bekliyor mu? Elimdeki kalemi kaça aldığımı mt sordun, unuttum, hatırlıyamıyorum. Sen kardonu kaça aldığını mı söyliye- ceksin, zahmet etme, biliyorum. Hani yazmıştım ya. Demek busun ama yal- mız sen.. Bütün tüccarlar da senin gibi olacak değiller yal! goma kadar evlenebiliriz? Pakat bizim ara dığımız kız bize her zaman için sadık ka- Jacak bir yaradılışta olmalıdır. Bekârlık hayatından memnun olan hiç bir kimse yoktur diyebilirim. Ağzımızdan her nekadar ik sultanlık, gez yüs TÜ karışanım yok) gibi sözler çıkarsa dâ bunlar emin otunuz ki kalben saöylenen #özler değildir. Buğgün her bekâr saadet ve neş'e verlel bir yava kurmak emelindedir. ve bunun için. çalışır, Bekt$rlara vergi konulmasını, fuhuşla Alâkadar olan kadınların 1ssız adalara süe Tülmesini arzu eden kızlarımız bunu böy-, Zın yüzde yetmiş beşini yirmi, yirmi beş yaşında kızlar teşkil etmektedir. Bunların bidayette kendilerini dirhem dirhem sat- maları, şimdi bizim de gram gram alma- miz onların kocasız, bizim de karısız kal- mamıza sebep olmaktadır. $ — Hayata atılmamış, annesinin dizi- nin dibinde bir kızla evlenmek en iyisi... Ne yamk ki böyle kızlar da as bulun- maktadır. Ne yapalım biz de buluncayr kadar çalışacağız