Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ir postacı İil e şehri dolaştım! —SON POSTA hilşladı, NNN Xllltiyar kadın “Oğlumdan havale yok mu?,, sualile söze “ Yoktan başka lâf bilmez misin ? ,, diye sitem etti ve nihayet “ Yok ol!,, feryadile uzaklaştı. * X » “Geçenlerde şu aşağı sokakta bir mütekait çantamın ipine asılıp (Bir daha o hayla- Sn namesini kızıma getirirsen başımı derde sokarsın! ) tehdidini savurmaz mı?, 'i'ni'— Bu Cihangir de | fm yerde, kapısı- — Z © < B ; a “ î Hoş, her kapı- iPini çekmenin İi erini sen de |. bilirsin ya. Siz ::m&iler bir.. Ha- %îlexnudan iki.. ' _&önüer üç.. Polis SÜrt.. Biz poslta- g::'zbeş Göbekle- TTTİTLE *< : ğ E İt bizi halkeder- | _xağdımızdan: alım kapıları :ıahlhlanm!mı de- h ; Pedir.. Ömrümüz, sokak sokak, ka qğ“i’l sürtmekle geçiyor. Dünyanın h'r_l'fucağmı dört kere yaya dolaşmış, %lîîm seyyahları bile bizim kadar tepmemişlerdir. | ş:ğîğm sağındaki evlenden birinin esinden başını uzatan siyah baş Ü Nİ ; ağzıma tıkıyor: (Ç Postacı, oğlum! Mahdumdan ha- Yok mu bize? - Yok teyzeciğim!, N %mNasılf olur evlâdım? Oğlan gönder İ yazalı bugün haftası oluyor. Gö- |. %'-ln önünde, şu çantanı iyice bir da- E:&rıştır hele, Benim havale de on- ğ arayerindedir elbet! | iîâYok teyzeciğim!, x“m iyice hırslanmıştı: K, Âyol! Sende de «yok» tan başka nıüen%neyi, olanca asabiyetile yüzü- F kapatırken intizarı bastırdı: -Hay yok olasın inşallah! hş ÜVezzi onun bu edasına benim gibi | .&ğğlm. Dudağındaki mütevekkil —%( ; bu kabil muamelelere iyice ğ olduğu belli: Ndş“na diyor, bir «havale» gelse de Ve de kurtulsa, ben de kurtülsam! | kl_b““ taraftan kapı üzerlerindeki nu dlara bakıp ilerliyerek sözüne de- xediyor: &, Görüyorsun ya halimizi? Oğlun- h Yavale alamıyan bize kızar. Dos- “Efasız çıkan bize hırslanır. Sevgili- kd?nltı.p ta mektup alamıyan âşık | ğ düşman kesilir. Kara haber alan, %îluâuğu bizde arar, dostları tara- İ E Mmuzipliğe uğrayan, kabahati bi- Vi Ulur. Geçenlerde, şu aşağı sokak- h SEçiyondum. Bir mütekaidin şerri- amıyayım mı? Âdam ardımdan: ğirtti. Çantamın ipine sarılıp: b Bana bak... dedi... Eğer bir daha ghîllazm namesini kızıma getirirsen, ık, Bi haylazın namesinden bahse - Ü, Miyim ben? Fakat gel de elin a- meram dinlet! Çantanın çürük D elinden sağlam kurtarıncaya lıhzü&eğim çatladı. Yabanın çapkı- N“î*.r kandırır. Bizim başımızı belâya % bı Hal böyle iken, yüreğin çarpma- Ç Dir T mektup teslim et bakayım, Son İhç 1& posta müvezzilerinin kalp il- laqq; sinir hastalığına uğramasına şa *ne p. Na birer defa daha bakıp duru- 'F Tamam! Burası... w &h , Mağın vuruluşundan az sonra açı Pa yaPıda, az evvelkinden daha ihti- SÜ : n peydahlanıyor: | '*ğgm *€ktup mu evlâdım? Hay eline &zı CN » Uzaklaşmaya niyetlenirken, ihti Lq““müze dikiliyor: ır,fühi_ Ççok yaşlı bir hatun, müvezziin |. ü İN © bir taraftan elindeki zarfin üstü- |. h*x P_Ostacı! diye barbar feryat ede- |. H&ngı kızdır? Ne mektubudur?| qııî—ıind“î*l'ii mektupla, soldaki evin nu- | Yazan : Naci Sadullah , — Benim mahdumdam olacak evlâd.. ,Lâkin bende okuyacak göz mü kaldı ya? Eskiden iğne deliğinden Hindistanı seyrederdim. Şimdi çuvaldıza iplik ge- çiremiyorum. Şunu sevabına okuyup şta, ayak üzerinde iki satır karşılık çır- ,pıştırsan! Müvezzi, işini bahane edip yakayı 'kurtarmaya çabalıyor. Hatun isteğinin ,yerine getirilemiyeceğine akıl erdirin- ce : — Dünyada müslümanlığın sade na- mı kalmış. Senin savap nedir bildiğin var mı ki? diye avazı bastırarak kapı- yı suratımıza çarpıyor. Müvezziin sükünu bana da sirayet etmiş olacak ki, bu sefer onun gibi ben de istifimi bozmuyorum. ÜO çantadan çektiği mektupları elden, gözden geçire rek anlatıyor: - — Şimdi anlıyorsun ya: «Hangi biri- ni anlatayım?» diyişimin hikmetini? Bereket bugün işler duruldu biraz. Üç ,beş kuruşa kıyıp, şu bayram geçti diye bayram yapacağım bu gece. «Bayram geliyor!» demiyorlar mı? Ödüm ağzıma geliyor. Çünkü tebrikler, mektuplar, şu gördüğün cılız çantayı, mirasyedi gö- beği gibi şişiriyor. Hangi sokağa sapa- ,cağımı, hangi kapıyı çalacağımı şaşırı- yorum. Herkes hâlâ biribirini tebrik et mekle meşgul. Bize bir «Geçmiş olsun» diyen bile yok. / Müvezziin yorgun yüzünde, bir en- dişe beliriyor: — Ben sana açılıp duruyorum ama, başıma bir dert gelmesin? Ortalıkta «memurunm beyanat vermesi memnu - (dur» diye bir söz dolaşıp duruyor. Be- ni memurdan, bu lâfları beyanattan sa .yarlarsa, adresi yanlış mektup almış postacıdan beter olurum. Bir sokağa sapıyoruz. Çatlak bir ka- dın sesi duyuluyor: — Postacı ! Postacı | Durup ardımıza dönüyoruz. Biraz gerimizdeki evlerden birinin kapısında ki mektubu bize doğru uzatıp müvez- zle : — Kuzum postacı... diyor. Şu mektu- bu, aşağı sokakta, dokuz numarada Ba yan Hüsniyeye veriver! Müvezzi yüzüme bakıyor. «Ben pos- ta müvezzii değilim? mi desin? olmaz. Postacının yapmakla mükellef bulun - duğu işleri mi anlatsın? Uzun. Bittabi hiç ağzını açmadan dönüp yo luna revan oluyor. Ben de peşine takı- hrken, asabileşen kadının ardımızdan yetiştirdiği yenilip yutulmaz kelâmla- Müvezzi de ben de oralı değiliz. Mü vezzi, aklma gelen bir derdini yanıyor: — Bir dileğimizi de yaz gazeteye ba- ri. Müvezzilere, papuç tahsisatı veril- sin, Yahut hepimize beylik birer «tev- zi papucu>» dağıtılsın Biz postahane- den çıkanken o papuçları giyelim. İşi bitirip dönünce, onları teslim edip, ken di papuçlarımızı alalım. Ha? Fena mı olur sanki? Gözlerinle görüyorsun ha- limizi. Bu kadar taban tepmeye papuç yak dolaşacağım! Sağımızdaki kâr- gir eve bir mektup teslim ettikten son- ra yolumuza deva- ma başladık. Bir fer yat, bizi yeniden ge ri döndürdü: lir misin? Merak ve endişey le sokulduk. Fakat ran-ev sahibinin ağ- zı kulaklarında: — Bir kahve... diyor. Bir kahvemizi içeceksin! — Çok teşekkür ederiz. İçmiş kadar olduk. Fakat işimiz acele. — Dünyada olmaz. Müvezzi mazeret sayıp döküyor. Fa- kat lâftan anlıyan beri gelsin. Meğer hazretin İzminde, Salih Hay- ri adında ihtiyar, hastalıklı bir alacak- sı varmış. Kendisine onun vefatmnı müjdelemişler. Ve onun, haftalarca cek müvezzte bir kahve ikram etmeye ahdi varmış: — İki dakikadan ne çıkar? diyor. Ze- hir değil, bir fincan kahve bu! Biz yarı zorla yakamızı kurtarıp u- zaklaşınken, o söyleniyor: — Bu millete ikram da, iyilik te ya- ramaz, Kabahat bizide zaten.. Son mektubu kazasız belâsız teslim edip dönerken, biçare müvezzi: — Şu, diyor, mektup denilen kör ola sının karpuzdan farkı yok, Acı mı, tatlı mı, yavan mı, kesmeden belli olmuyor. Verdiğin haberin ne olduğunu bilmi- yorsun ki, ona göre poz alasın. Hem karpuz alırken, hükmün kesene geçer. Verir parasını attırırsın bıçağı. Mektup ta öyle mi ya? Haddin varsa, bir kena- rımı örsele. Başma gelecekleri yazma- ya defter yetiştinemezsin alimallah! Naci Sadullah Köteti Elişi bir yastık Boş zamanlarınızda hem canınızın sıkıntısını gidermek, hem de odanızı süslemek için şık bir yastık modeli ve- rakları bilinen şekilde sararsmız, çi - çekleri bir çok puvanları bir arada iş- liyerek yaparsınız. Yalnız çizgiden iba- ret yaprakları sap gibi işlersiniz. 40 X 50 santim büyüklük kâfidir. Ke- narma geçireceğiniz kordonu tıpkı el- biselere yapılan gans gibi kumaşın içe risinden geçirmelisiniz. Yastığın daha şık görünmesi için kordonu geçirece - ğiniz kumaş kırmızı bir ipekli olmalı- |- | — Postacı! Az ge- bu sefer, kapıda du- | Ankara Stadyomunun açılışına ait intıbalar dır. DA Bigada Nüfus memuru az Bigada oturan bir arkadaşımız, nüfus kütüğüne kayıtlı oldukları halde ellerine hüviyet cüzdanlarını alamamış olan çocukların sayısını bunun sebebini de işin çok, memur adedinin de az olmasında bulmakta- f dır. Diyor ki: «Bigada iki nüfus memuru vardır, Bu memurlar sabahleyin erkenden işe koyulurlar, akşama kadar dur - madan çalışırlar, fakat iş © kadar çoktur ki postadan çıkan yazılı mü- | racaatların ankasını almıya bile ye- tişemezler. Fazla olarak haftada bır | dalarmma hasrettiği celse vardır, me- murun biri orada bulunmıya mec - burdür. Bu vaziyet 14 köyü alan Maydos kaza merkezinde de tama - men aynidir.» İstatistik genel direktörlüğü nü - fus işlerinde son derece hassastır, tek şikâyeti dahi derhal gözönüne aldığını biz yakından biliriz. Bi - naenaleyh eminiz ki bu meseleyi de derhal inceliyecek ve arkadaşımızın tahmini doğru çıktığı takdirde ica < bıni yapacaktır. * Okuyucularımızın sorgularına cevaplarımız H. Sıtkı Kilerci oğluna: — «Günün adamı» üzerindeki ar- zularınız günü ve sırası geldikçe ye- rine getirilmeğe çalışılacaktır. İtti - hat ve Terakki tefrikasında çıkan mevzuubahs resimde Enver Paşa or: tada duran kalpaklı zattır. * İzmirde bir tütün şirketinin adre- sile mektup gönderen okuyucumu - za: — Vaziyeti dha sarih ve bütün işçilerin imzalarını havi bir mek - tupla bildirirseniz, neşre imkân hâ - sıl olür.