2 Sayfa Hergün Milletler Cemiyetinin Sancak meselesindeki Kararı Yazan: Muhittin Birgen iletler Cemiyeti konseyi San - cak meselesi hekkinda ilk ka - rarmı vermiştir. Bu kararı «tetkik ve beklemek: sözlerile hülâsa etmek mu- vafık olur. Filhakika, cemiyet Noel ve yılbaşı yortularından evvel, meseleyi esaslı surette tetkfka vakit bulamazdı. Bu - nun için dahâ Hariciye Vekilimiz yo- çi ken biz zalen bu talik kararını küyorduk. Milleder oOCemiyeti de unu istemiş ve onun bunu istemesine de ne Fransa ve ne de bizim tarafımız dan mümanaat edilmemiştir. Bununla beraber, Hariciye Vekilimiz bu ka esas teşkil eden rapor jmündericaln) rkiye namına tamamen tasvip ve etmiş değildir. Bunun sebebi de Milletler Cemiyetinin işe daha esaslı surette el koymasını istemekte olma - mızdır. Halbuki, cemiyet, meseleye şimdilik valnız «müşahit» sıfatı ile a * lâkadar oluyor ve gerek Sancak, ge - rek Suriye mandası meselelerini ken- di işi olarak kabul etmekte tereddüt ra eder görünüyor. Doktor Aras, Türkiye nammna isti - yor ki Milleder Cemiyeti Sancağa, yalnız salâhiyetsiz müşahitler değil, icabında, halk lehinde müdahaleye kadir, salâhiyetli mümessiller gönder- sin, Milletler Cemiyeti ise bu fikri ka- bul etmemiş, yalnız kısa bir zeman İçin, oraya müşahitler göndermekle İk etmiştir. Bunun iki sebebi ola - Ya cemiyet, orada kendisini tem- sil sden Fransaya fazla #imat ve hür- met göstermek istiyor, yahut ta, Fran- #7 görüşüne derhal iltihak etmek su- bu işi doğrudan doğruya kendi almak istemiyor. Bir ay son- ta aktedilecek toplantıya kadar alâka- dar iki devlet arasında konuşmaların devam edeceği hakkında rapora kay - edilmiş olan fıkralar, Fransız tezinin iksine olarak, cemiyetin bu işi tama- Men kendisine maletmeğe pek te ta- raftar bulunmadığını gösterir, * Türkiyenin bu içtimada almış oldu- ğu vaği müdafaa ettikleri davanın doğruluğuna inanmış olanlara mah - $us bir sükünet ve dürüst içinde göze arpıyor. Hakkından etnin olduğu için aka muhalif değildir; Milletler Ce- miyetinin bu işte en son karar hakkı - na malik olmasma da itirazı yoktur. Ancak, hududumuzun öle tarafındaki kardeşlerimizin son zamanlardaki vâ- ziyetlerinin — gittikçe (o ağırlaşmasına karşı lâkayi kalamıyacağı için de Türkiye, Milletler Cemiyetinin bu işe daha sağlam surette el koymasını ve oraya, icabında salâhiyetle işlere mü- dahale edebilir bir heyet göndermesi- ni istiyor. Fakat, bunun Fransaya kar- | bir itimatsızık ifade etmesini de is- İeesiği için ayni korirolün bizim ta- rafymızda da yapılmasını bizzat teklif ediyor. Türkiyenin böyle bir teklif ya- parak bunun üzerinde ısrar elmesi beyhude değildir: Hududumuzun öle tarafmdan her gün gelen kötü haber- ler, bizim içimizde fena tesirler yap - makta olduğu gibi Sancaktaki heye - ganın da bizim tarafımızdan tahrik €- dilen bir hareket olduğunu “iddia e - denler vardır. Emsümle Fransanm muhafazakâr diplomat bürokrasisi böyle iddia etmek istiyor. Sancak iş - lerinin Milletler Cemiyetinin Of'ii kontrolü altında bulunması ise, kem Türkiye dahi mdeki heyecanı teskin edecek, hem de Sancak dahilindeki halka süküne ve emniyet verecektir. Ayni zamanda bizim bhudüdumuzun İçindeki kontrol da mukabil tarafın â- İeyhiminieki propa wp « tan durdurmaya yarı İşte doktor Arasın istemiş olduğu şey de böyle bir kaç taraflı bir faydanın te'<| mini idi. * Demek oluyor ki, Milletler Cemiye- Gi, yukarıda işaret ettiğimiz sebepler- den birinin ve belki de hepsinin tesiri gitında bizim tekliflerimizi kabule lü- Zum görmemiş ve daha ziyade Frari - #a ile bizim aramızrla anlaştıktan son- ta Milletler Cemiyeti karşısına gel - (Devamı "2 inci «xavlada İnsan hayatını annesine borçludur. Dünyaya gelince evvelâ onu görür, çocukken onun kolları arasında bü- yür, ölürken en son orun adını söy- ler., “ SON POSTA Fakat hayatın ilk kısmı ile son kis m: arasında geçen safha esnasında annelerimizi ihmal ettiğimiz, hattâ incittiğimiz sık sık görülen şeylerden dir. i Ainelerimizi nadiren - E incit mek öyle bir hâdisedir ki onu kaybet mek felâketine uğradığımız zaman hâtırası içimize derin bir acı olarak göker, telâfisi kabil değildir. söÖZ ARASINDA Desli biçimi Şapkalar Londrada moda oldu Bu sene Paris ve Londrada çok ori- jinal şapkalar görüldü. Bu sütunları takip edenler, kısa fasılalarla pullu, kuşlu, iskambilli şapkalardan bahset- tiğimizi hatırlarlar, Bugün de şapka- kalarda görülen yeni bir modadan bah sedeceğiz. Bu moda testi modasıdır. Londranın kibar kadınları şimdi bap larına testi renginde ve testi biçiminde şapkalar giyiyorlarmış, bunu da ken- dilerine fevkalâde o yakıştırıyorlarmış, bu haberi veren bir İngiliz gazetesi modanın taammüm etmemesini te - menni etmektedir. Bir kadına alkolik demek hakaret midir? Geçenlerde Plimut'da tüccar Vil « yam Baley isminde bir adamın karısı kastanede ölmüştür. Kadının öldüğü - ne dair rapor veren hastane doktoru ölümün alkole müptelâ olan kâdının yavaş yavaş zehirlenmesinden ileri gel- nelerdenberi kanser hastalığına müp - telâ olduğunu bilen tüccar hemen has- tane doktorunun aleyhine hakaret da- vası açarak tazminat istemiş ve karısı: nın alkolik olmadığını söylemiştir. Mahkeme cesedin mezardan çıka - rılarak yeniden bir otopsi yapılmasına karar vermiş ve bunun neticesinde ka- dının hakikaten kanserden öldüğü an- laşılmıştır. Mahkemeye şâhid olarak celbedilen ve hastaneye konulmadan tedavisinde bulunan Londranın meş - hur doktorları da kadının hakikaten kanser hastalığına müptelâ olduğunu |lar ve bunun neticesi olarak kalbindeki zaaftan öldüğünü söylemişlerdir. Mahkeme hastanin alkolizm neti - cesi olarak öldüğüne dair rapor veren Besmele Tanıdıklarımızdan bir Bay İb - rahim vardı. Tuhaflardandı. Hiç bir lâfın altında kalmazdı. Bir aralık, meşrutiyetin ilk za - manlarımda, kendisini bir mektebe müdür yapmışlardı. İbrahim, işgü- zar, namuslu, dürüst bir adam ol - makla beraber, kılık, kıyafet, hal ve tavır itibarile biraz kalender ve orijinal olduğu için, talebe kendi- sile alay etmek temayülünü göste- riyorlardı. Bir gün, İbrahim yemekhaneleri teftiş ediyordu. Talebenin biri, bir- denbire ayağa kalktı: — Müdür bey! dedi, biz bu ye - mekle doymuyoruz! İbrahim cevap verdi: — Doymuyorsunuz, olur mu? Daha başlamamışsnız bile, Hele bir besmeleyi çekip te şu pilâva girişin, bakayım! — Besmele mi çekelim?. Biz besmeleyi çoktan unuttuk burada. İbrahim kızdı.. şöyle, derin bir iç çekti ve dik dik çocuğun yüzüne bakarak: — Kabahat «sizde değil dedi. — — — | HERGON BIR FIKRA | Timi şahini uyutan adam Bir kaç gün evvel Viyanada miş olduğunu söylemiş. Karısının se- brun hayvanat bahçesinde garip ipno- Şön tizma tecrübeleri yapılmış ve Bre Adursen isminde birisi bir timsahla bir şahini uyutmıya muvaffak olmuş- tur, Adursen evvelâ gözlerini timsaha dikmiş, ve beş dakika zarfında onu u- yuttuktan sonra, şahine de âyni şekil de bakmış ve onu da beş dakika zarfın da kendinden geçirtmiştir. Şimdiye kadar ipnotizma sayesinde insanların uyutulduğu biliniyordu. Fa kat hayvanların ve bilhassa timsah ile şahinin uyuduğu görülmemişti. Bu hâdise fen âleminde büyük dedikodu- lar uyandırmıştır. EY doktoru davacıya “Büyük | bir tazminat vermeğe mahküm etmişler ve alkolizm hastalığı, insanı küçük düşüren has - talıklardandır, demişlerdir. 13 üncü asırda Yüksek evlere su Nasıl çıkartılırdı? Londrada eskiliği ile meşhur ve on üçüncü asırdan kalma olduğu müte - addit vesikalarla ispat edilen bir handa şu resmini gördüğünüz tekerlek âdeta kiymetli bir şey gibi muhafaza ve zi « yaret edilmektedir. Daha o zamanlar işin kolayını ve kendi rahatını isteyen hanın o zamanki sahiplerinden birisi alt katta yaptırdığı bir dairede bu te- kerleği koymuş ve bizim bostan do - laplarını andıran bir sistem sayesinde köpeğe çektirdiği bu &letle hanın en yukarı odalarına kadar su çıkartmış. Ch bir aşk hikâyesi Singapur cinayet mahkeme- si e sevmeyen 16 yaşında bir kızı kaçıran ve dört sene şehrin hari- cinde bir eve kapatan 18 yaşında Tam Cat'ı iki sene kürek cezasına mahküm etmiştir. Tam Cat kendisini sevmeyen sev- gilisini bu eve kapattıktan sonra her gün oraya gider kendisile evlenmeye razı olmasını rica edermiş. Dört sene usanmadan her gün yaptığı ricaların hiç bir tesiri olmadığına ve kizin ev- lenmek teklifini redde israr ettiğini görmesi üzerine bir ay kadar evvel bir gün kızı sakladığı evden çıkarıp çok- tanberi hayatından ümitlerini kesmiş olan ailesine teslim etmiştir. Kızın ailesi bunun üzerine mahke- meye müracaat etmiş ve mahkeme Tam Cat'ın aşk yüzünden kizı kaçır dığını ve kızın ricalarını kabul etme- mesi üzerine intikam almak için kızı öldürmek imkânma bile malik (iken bu yollara tesebbüs etmeyerek ailesine iade etmesini esbabı muhaffefeden ad- detmiş, munsifane hareket O ederek Tam Cat'a iki sene kürek cezası ver. miştir. İSTER İNAN İSTER Sofyadan yazılıyor: «Sofyada Banka kâtiplerinden yirmi bir yaşında Ba- silko Stoyanoff bundan altı sene evvel bir ameliyat neti cesinde kızken erkek olmuştu. Şimdi kıp usanmış bulunmaktadır. Genç bir delikanlı ile evle- nebilmek için tekrar kız olmak istiyor! Bu sebeple lâzım İSTER INANMA! olan ameliyat içim parayı bulmak üzere ilk ameliyatı yapınış olan doktordan zarar ziyan dava etmiştir. Bazı mütehassısların dediğine bakıhrsa doktorlar vaktiyle, hatâya düşmüştür. Onda kızlık erkekliğe galiptir. Bina- ise erkeklikten bi- Çinin Basilko'ya tahvil ederken çok büyük bir tıbhi enaleyh tazminat istemeğe hakkı vardır.» İNAN İSTER İNANMA! Da E. Talu | B u sene Ramazan birçok yerlerdi davulsuz geçti, Kafaları yorguf ve sinirleri bozuk insan ekseriyetinil bundan fevkalâde memnun olması icajl eder. Geçenlerde, bir arkadaşın da iş&* ret ettiği gibi, çalar saatin icat eğilmiği bulunduğu medeni bir devirde, davö” un münebbihlik vazifesi artık kalm&” mıştır. Esasen, davul beşeriyetin bugünkü tekâmülüne asla uygun olmıyan, İpiğ dal, kaba, sakil bir nesnedir. Onu valf tiyle, insanlar kudret, hâkimiyet w muhlariyet sembolü olarak ta kull” nırlarmış. Davul) çaldırmak, kös vu durmak zncak mahdut bir aristokrasi nin salâhiyeti dahilinde imiş, Burun $€ bebi ihtimal ki davulun âhengindelt bir nevi oportunizm (eyyam re gi dir. Öyle ya! Sesine dikkat edin; boyudül — Gün bugün!.. Gün bugün!, diye teli rar edip durur. Türkçe bir ata sözüne göre davulu sesi uzaklan hoş gelirmiş. Bilhassa Ku lak verip denedim; bona asla hoş ger medi. Hele, geçen umumi harbin selef berliğine yetişmiş olan neslin mel supları için, davul sesinin uzaktar yakından da hoş gelen tarafı yoktur # nırım. İri cüssesi, koskocaman göbeği hiç te sempati celbetmesine imkân - mıyan davulun cazbant takımların mütekâmil şekli bile pek o kadar #€ vimli değildir. Anlayana sivrisinek saz... Anlamıy&#” na davul zuma azdır demişler. Be tek o davul zurnayı dinlemiyin diy& sivrisineğin acı acı dalayarak telkin © deceği hakikati idrake çoktan kailim. Anadolunun birçok yerlerinde, da * vul bâlâ ber türlü şenliklerin 'âzei gayri müfarikidir. Düğünde, pehi ivaf güreşlerinde, bayramda, seyranda mü” barekin, gök gürültüsünü ve top tarr8* kalarım andıran sesi saatlerce, günleri ce beyinleri tokmaklar durur. Bel de, başka âhenk vesaiti bulamadı 7: için köylü bununla mahzuztur; bu ses onü neşelendirir... Adetâ mesteder. Biz şehirli in ise, davul şesine 38” tık tahammülümüz kalmamıştır Galiba, kös dinlemişiz de ondan! ga, army yeni abiyi gişe iel Biliyor musunuz ? 1 — Napolyan Ponapartın kumâ” danbk muvaffalsiyetinin ilki “han hâdisedir? 2 — Edvard isimleri ile anılan in” giliz kralları içinde kraliçe an yerine geçen hangisidir? 3 — Nicephere Gregoras kimdir? (Cevapları Yarın) * Pazartesi günkü suallerin cevaplı!” I — Meşhur Fransız muharriri 5# tobriyan Pariste 1848 de Bac cadd? “ sinde ölmüştür. 2 — Fransada ormanların yekün 10,535,000 hektardır. 3 — «Canıma meylin varsa hü meyle teslim eyliyeyim? «Şah sensin, ben Senin bir beni fermanını? şair Puzulinindir... linindir. a Yeni evlilerin köpek beslemeleri lâzımmış Amerikanın meşhur terbiye âli” lerinden Maürel Saver yeni evleri? gihlerin çöcuk-enkiki * oluğüğa <Wiğj evlerine bir köpek alıp beslemeleri” tavsiye etmektedir. Âlim bu husus şü mütaleayı ileri sürmektedir: «Yeni evlenen genç bir kadın ye cuğun ne müşkül şartlar altında bü! tüldüğünü imkânı yok bilemez. Bun ancak bir köpek üzerinde staj yapar öğrenebilir. Bunun zararı da nihayef bir köpeğe ait olur. Teşebbüs in * rı biraz yadırgatacak mahiyette i9€ tamamile ilmidir. Şunu da söyliy€! ki bir köpek yavrusu ile bir çocuğt büyütmek hemen hemen ayni ihti i eee il mısraları