Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
14 - Sayfa SON POSTA , : — IKINCİ KISIM — Rasputin 13 yaşında bir kıza taarruz ettiği için Başvekilin odasına çağrıldığı zaman gözlerini açmış Başvekili ipnotize etmişti o sırada zavallı Başvekil kendisini - güçlükle toparlamış “Aziz peder sizinle başka zaman konuşalım demişti,, — Hayır.. bunu, ilk defa sizden işi- tiyorum. z — Rivayete nazaran bir insan, ne | kadar çirkin olurşa olsun, eğer onda, cinsi cazibe denilen bu kuvvet mevcud “ise, muhitinde müthiş bir cazibe yara- tırmış... Ve gene rivayete nazaran; Rasputin denilen bu herifte de, cinsi cazibenin en küvvetli bir kaynağı var- miş... Onun için, onun muhitime gi - renler, bir daha ondan ayrılamazlar - mış. — Ya, gözlerindeki ipnotize kuv - veti.. ondan da bahsetmiştiniz. — ©O da başka.. tabiatin tamamile müstesna yarattığı bu mahlükta, o.da başka.. büsbütün başka, ilâht bir kud- ret... Bakın. Tam sırasinda aklıma geldi. Size, bunun da bir misalini an - latayım,.. Geçen senelerin, birinde. Rasputinin büyük bir rezaleti, Mos - kovanın bütün kibar âlemini altüst et- " mişti. Henüz on üç yaşlarında kadar genç ve güzel bir kız, bu canavar ruh- lu herifin sarhaşluğu esnasında feci bir taarruza uğramış, vücudünün muhte- lif yerlerinden şakır şakır kanlar aka - rak hastaneye nakledilmişti... O za- man başvekâlet makamını, çok kuv - vetli bir seciye ve ahlâka malik olan (S,tobypin) — işgal — etmekte — idi. Bu vak'adan çok müteessir olan baş - vekil, izahat almak için Rasputini res- men makamına davet etmişti... Ras- putin, bu davete icabet etmiş; hiç bir âr ve hicâb duymadan, pervasızca baş- vekilin odasına girmişti... Rasputin kapıdan girer girmez, başvekil öfke ile yerinden kalkmıştı. Ona en acı sözleri söylemiye hazırlanmıştı. Fakat Ras putin, odanın tam ortasında dimdik durmuş, bir şeyler mmıldanmıya ve gözlerini ok gibi onun gözlerine sap - lamıya başlamıştı. Başvekilin bizzat anlattığına göre zavallı adamcağız, şu anda karşısındaki bu sapsariı mahlük- tan, bir çiban gibi nefret ve istikrah duyuüyordu. Fakat; ne bu nefret ve is- tikrahını onun yüzüne çarpmıya; ve ne de ona bir şey sormıya müktedir o- lamıyordu... Başvekil, gözlerinde müt- hiş bir mağlübiyet; kalbinde acı bir ne- damet hissetmişti. Az. kalsın, orada, resmi makamında, bu herifin önünde r Bir Doktorun Günlük - Cumartesi Wotlarından — €) diz çökecek; belki de onun o iğrenç ktırnaklı ellerine sarılıp öpüverecekti... Zavallı başvekil, kendini güçlükle to- parlamış.. «Âziz peder!.. Rica edertim, derhal beni yalnız bırakınız. - Sizinle, bir başka zaman konuşalım.» demek mecburiyetini hissetmişti... İşte azi- zim; ve zayıf ruhlu insanları teshir etmek - ten ibaret değildir. En kuvvetli seciye- ye malik olanlar bile, onun önünde tam bir mağlöbiyet hissetmişler.. dai- ma birer adım geri çekilmişlerdir. Hat- sayan düşmanları, ciddi bir şekilde ta- arruz edebilmek için, onun hakiki cep- hesini keşfedememişlerdir. — Sizce onun hakiki cephesi ne - d ! — Gayet kısa.,. Halkın fikrini, ta- | — Pekâlâ, azizim... v 2t ; Sarılık Bu hafta içinde sekiz, on İki yaşlar ara- sında üç dört çocukta sarılık haslaliığı gördüm. Hakikaten bu hastalık bazan böyle pek zayıf salgınlar yapıyor. Sarı - lık, safra yollarının şiddetli bir nezlesi, dir, ve yahut tâbiri mârufile iltihabıdır. Fakat bu iltihabı nezlevidir. Safra yol - j larına barsaklardaki kol basil mikrob - ları dahil elur ve bastalıktan sonra sat- ra yolunu tıkar. Yol tıknnımnca safra barsaklara dökülür, kana karışır ve idrarla dışarı çıkar. İd - rarın rerigi tıpkı koyu çay rengindedir Buna mukabil safı'a barsaklara aktıfı i- çin abdest beyaz, âdeta köpek pisliği ren- ” gindedir. Hasfaya sıkınlı verir, az çok &- teş yapar, bulanti ve kay husule gelir. Sarılık pekâlâ kabili tedayidir. Vasati 0- larak lki hafta zarfında iyileşir. Yoğurt, süt, hoşaf hapı, iblâmur, ilaro- nata gibi şeylerle hasta beslenir, her gün soğuk ihtifan yapılır. Maden suları ve bazı hususi safra dökücü ilâçlar tedayi - nin esasını teşkil eder, (*) Bu notları kesip saklayınız, ya « hut bir albüme yapıştırıp — kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanmızda bu notlar | lm-ılılhı'ıiiîııiüıuu ıdipl&_ Koyan LÜ biatın fevkindeki kuvvetlerin aleyhine ı!ı'eviı'xm!lı:.. bu herifin de herkes gibi a- lelâde bir insan olduğunu isbat et - mek. — Öcol.. Anlattığınıza göre, buna kim cesaret edebilir?.. — İşte, meselenin mühim noktası, burada... Kilise, bu herife peygamber nazarile bakıyor; Her kilisede, onun namına mümlar yakılıyor.. Çar ve Ça- riçe oru (Romanof Tacı) nın bir hâmi ve halâskârı tanıyor.. tebiidir ki, halk ve asilzadeler de ona bir ilâh gibi tapı- yor. Ve.. böylece de bütün meydan, bu koca serseriye kalıyor. — Aman yarabbi.. ne gaflet... Bu, âdeta bir facia. — Ona, ne şüphet.. Bütün bu me - seleyi bir tek kurşunla, bir tek bıçak |darbesile halletmek mümkün değil mi?.. | ı — Haaaa.. siz bana bu suali evvelce bir daha sormuştunuz. Size o zaman baştan savma bir cevab vermiştim. Fa- kat şimdi, başka türlü cevab verete - iğima... Azizim!.. Asırlardanberi Çarlı- ğgın zulüm ve istibdadı altında inliyen Rus milleti arasında, çok kahraman | yetişmiştir. Kırbaç, dayak, zindan, Si- birya, darağacı, kurşun, satır; bunların (hiç biri, Rus milleti arasındaki kahra - (man hislerini öldürememiştir... Ko- ca Rus ülkesinde, hamiyetli insanların başına her gün ölüm yıldırımları ya - garken, gizli bir cemiyetin müfrit âza- larından (Karakozaf) ismindeki müf- 'tit bir genç, (Çar) m üzerine tabanca ile hücum etmekten çekimmemiştir., sonra; 1877 de, (Vera Sassoliç) ismin- de bir genç kız, siyast mahpuslara kar- şı zülüm ve vahşetle muamele eden polis müdürünü, bir kurşunla yere ser« miştir... Hiç şüphesiz ki, günün birin- de sıra (Rasputin) e de gelecektir... Amma, ne zaman?.. İşte onu, hâdisat tâyin edecektir. * — E.. bu hâdisat...... nü kesti: — Mübahasemizi ; bıt hayli döndür- dük, dolaştırdık. İşte şimdi, tam bı « (raktığımız yere geldik... Size; hâdisat, ken tabit şekilde seyrini tâkib ediyor; iderken, Çarlığın da en kısa yoldan w çuruma sürüklendiğini söylemiştim... |Artık, uçurum görünüyor, Çarlık da lonun kenarına yaklaşıyor. ; — Pekâlâ.. bu sukut, ne şekilde ©- Tacak?.. — Tıpkı, Rasputinin dediği gibi... Onun clvmu. bir anda Çarlığı da o dibi ııııı şu misal de bize gösteriyor ki; | Rasputinin mârifeti, yalnız kadınları | tâ, bunun içindir ki, onun kantmnıa su - Moranof, birdenbire Cemilin sözü « “ Son Posta,, nın zabıta roman: 53 Yazan : Hugh Anstin İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil Polis çavuşu delikanlının tevkif | edilmek üzere olduğunu sandı — Hendriksin kanaatine göre âmiri hata etmek üzere idi, onu durdurma' karar verdi, fakat Kent söylemeye başlamıştı. Mösyö Norman Lang bir kaç saniye için genç kızın oturmakta olduğu (koltuğun önünde durmuştu. Fakat genç kız gözlerini kaldırıp bakmamış- '&ı. Norman da hiç bir şey söylememiş- 'ti. Zaten hiç kimse bir şey söylememiş- ti, yalnız doktor müstesna olarak. Maamafih o da bir iki kelimeyi mü- teâkib yerinden kalkarak hole çıkmış- tı. Vaziyeti o da anlıyordu. du. Genç kaz, ışıkları nlnmda yanakları- nın üzerinde hissediyor, bazan da ih- danın hareketsiz duran sâkinlerine ba- kıyordu. Bir aralık gözlerinin önünden hiç si- linmek istemiyen feci sahneyi kov - muş, çayır biçki makinesinin bir kol nabzı gibi mütemadiyen vuran sesini dinlemiye çalışmıştı. Bu evin bahçesinde bitip tükenmek bilmiyen ne çok çayır vardı? Kim bilir belki de çayır pek fazla değildi, bahçı- van sırf unutmak için makineyi işletip duruyordu. Madmazel Patton bir aralık gayet vazih ve kuvvetli olarak hissetti ki, bir adam dışardan içeriye girmek üzerey- di. Gözlerini kaldırdı. Güneşin mâil - şıkları balkonun büyük kapısından i- çeriye girerek salonu aydınlatıyordu. İki salonu yekdiğerinden ayıran kapı- ran eşiği üzerinde dört kişi vardı. Ha- 'reketsiz duruyorlardı. Madmazel Patton hissetti ki, polis teğmeni yürümek üzereydi. Ocağın ö- nünde toplanmış olan gruba doğru i- lerliyecekti. Madmazel Patton anladı ki, neticenin vurma saati artık gelmiş- ti, gözlerini kaldırarak polisi, mahke- meyi, jüriyi, kül rengi duvarlı hapis - haneyi ve elektrik sandalyesimi temsil eden bu adama bir defa daha baktı. Onun şakakları beyazlaşmış olma - sına mükabil saçlarının mütebakisi si« yah ve parlak kalmışltı. Açık ve müp - hem nazarları ocağın önünde oturan « ların üzerinde dikili duruyordu. Genç kız polis teğmeninin arkasın - da üniformalı iki polis memuru gör » dü. Güneş üniformalarının bakır düğ- melerini parlatryordu. Neredeyse, şim- içinde âmirlerinin arkasından yürüye- Polis teğmeninin sağında duran a- dam dört köşe çeneli bir adamdı, yü - 'zü ter içindeydi, gözlerini de genç kı- za dikmişti. İkisinin bakışları karşı » İaştı, polisinki anlamadan, hayır bul * dan araştırıp duruyordu. Hendriks içinden düşünüyordu: — Bu genç kız sarışın kadının kame- riyeye gittiğini bilemezdi, - bilmesi (mümkün değildi. Birinci cinayette alâ- kadar olamaz. İkinci cinayete gelince, şişman adam öldürüldüğü zaman genç kız onun eşinin yanındaydı, onu da öl- dürmüş olamaz. Üçüncü cinayete ge- İince babasını öldürmüş olması hatıra gelemez. Sonra bütün bunları bir ke- nara bırakalım, öldürdüğü insanların burunlarım neden kesecekti? Hayır bu Hemlnks genç kızın naurhnm kı!rem , _ Genç kız şimdi (Madam Arnold) a bal—ıyunh derken gözlerini ondan çe- vııılı. Oııın yamn&a!n ık; adam bah- —i * Artık güneş alçalmıştı. Kehribarla -| şan ziyası odaya tatlı bir ışık veriyor- | tiyatla gözlerini kaldırarak odaya, o -| 'di, bir saniyeden de kısa bir müddet | tı. Şimdi hepsi de saatin ge'bdıgını an - lamışlardı. Madam Arnold bir ok gibi fırlamı- ya müheyya bir halde, koltuğa büzül- müştü. Sâbit bir nazarla polis memur-| larına bakıyordu. Hendriks gene düşündü: — | — Bu kadın, kocası öldürüldüğü za- man genç kızın yanındaydı, kocasının katili olması mümhm değildir. O hal- de? Mösyö Merrit çok sakin görünü - yordu. Burnu kızardıkca — kızarmıştı, |kendisini çirkin mi çirkin gösteriyor- du. Hendriks birdenbire hatırladı ki, ilk icinayete kurban giden sarışın Madam Merrit kocasının çirkinliği ile müte » madiyen alay edip duruyordu ve işte o! da öldürülmüştü, ona meftum olan iki| 'yabancı erkek de öldürülmüştü. Doğs rusu bu mükemmel bir intikamdı. Fakat, fakat maddeden mümkün ©- lamazdı. Zira cinayetin yapıldığı sıra« da Mösyö Merrit aşağı salonda bulu « nuyordu, mütemadiyen aksırıp dur - Lang'a baktı. Delikanlı her üç ı;imıye—'—r Bugünkü Program 18 Birincikânun 1936 — İSTANBUL ÜÖğle neşriyatı * 12.80: Plâkla Türk rmusikisi. 1250: Hüava- dis. 13.05: Plâkla hafif müzik. 18.25: Muhte- Hf plâk NeşTiyatL Akşam neştiyatı : 18.30: Şehir Tiyatrosu komedi kısmı tara- tından bir temsil. münasebetile konferans. 20: Türk musilü he- tarafından Türk musikisi ve hâlk şarkdarı. 22.30: Plâkla sololar. BUKREŞ |17.30: Melodiler, 1840: Şarkılar, 19.20: Hafif erkestra. 2045: Dans plâkları, 23: Orkestra, BUDAPEŞTE 17: Muhtelif havalar. 17.30: parçalar. 18.18: Macar halk şârkıları (Çigan örkestrasi). 20lü: Viyanadan makil, 22.35: Orkestra, 2330: Dans havalüarı, PRAG 19.15: Bratislav'dan mnakil 20: Orkestra. 22.15: Plâk neşriyatı. 22.80: Dan& musikisi, UT: Plâk neşriyatı. 1820: Halk şarkıları. hoven'den parçalar. 23.10: Viyana müusikisi, | VYARŞOVA 16.15: Orkestra. 17: Şarkilar. 21: V'.lyuıon havalari, 21.80: Hafif musiki. 22.30: Dans ha- vaları. Yarınki prorram 13 Birincikânun 1936 İSTANBUL Öğle meşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: n'ıırı._4 Gis, 13,05: Plâkla hafif müzik. 13.25: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plükla dans müsikisi, 19.30: Konfe- rans: Tasarruf ve yerli malı haftası müna- sebetile, Örman Mektebi Muallimi Bay Tev- fik Ali tarafından. 20: Belma ve arkadaş!arı tö- (tarafından Türk musikisi ve halk Şarzıları. | 2030: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi Ve halk şarkıları. 21: (Saat â- yarı), Orkestra. 22: Ajans ve borsa habetle- Ti 22.30: Plâkla sololar. — muştu ve üst kata Patton'dan - sonra| |çıkmıştı. İ Hendriks nihayet Mösyö Norman D » T75T.B. Tf 21,35 RADYO! 19.30: Tasarruf Haflası || yetl. 20.30: Münir Nüreddin ve arkadaşları ($ 21: Orkestra. 22: Ajans ve borsa haberleri. | 16.15: Askeri bando, 17.10: Operet plâkları. || Straus'dan ; 19.10: Küürtet. 20.10: Örkestra, 22.50: Beet- |, J Merkez nahiyede : (Dellâ Suda, P | Büyükadada: ti de - maddeten - yapmış - olabil'.| Son ikisini yapması için sebeb ve ”| vardı, fakat birinci cinayeti y&pj | çin ortada mantıki hiç bir delil © dığından kurtuüluyordu. * P| Bu hareketsiz sahne ancak on 54f | sürmüştü. Teğmen Kent yürür”" başladı. Merrit aksirdı ve genç kız ” ladı ki, babasının katili şimdi y& | da bulunan üç kişiden biridir. İ Bu müddet zarfında Hendrila fj ne düşünmeye dalmıştı, içinden: | — Delikanlı ilk cinayeti mün”| ran bilâhara yapmayı taıııladli" suç için polisi şaşırtmak hedefile ' yesiz, sebebsiz olarak yapmiş sın? deyip duruyordu. © Son Posta 4| İstanbul Gelir ve Para BORSASIİ 11-12 - 1936 Türk Devlet Borçları Lira »TSTB I u.nsn 45 ımımn.l'» Dahilt istikras??" | 9 75T.B. OC21,235 Dovlet Dunlryo&n w | argani w.m Anadolu mni*' | Sivas Erzurum 95,00 || Anadolu M Sösyeteler Eshamt Lira f | İs. B Mü. — 8i00 || İst. Tramvay * » » ZÂ, 10,00 || Bemonti »,» Name — 10)00 İ| Terkos # Merkez B..D. 90,00 || A. Çimento A Krş. L L LE Histerlin 616,25 — || Dolar Di | ÜE. Frangı — 17,06 - || Liret 15'11 1; NAKİT 20 F. Frangı l600 1 Mark | 1 Dolar 126,50 || 20 Drahimi — ” 3 1 İsterlin — G18,00 || 20 Leva 20 Liret 125,00 || 20 Ley Borsa Dışında L. K. Kredi Fonsiye | Wübadil Bon. 1080 senesi m.m Gayri » » F 1908 b 108,00)) Altım b 97,00/| Metidiye y91i Nöbetci EFeczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler Şi İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Sarim). Alemdarda * rı Rasim). Bakırköyünde : VM yazıdda : (Cemil). Eminönünde : Haydar). Fenerde : (Vitali). x rükte : (Suad). Küçükpazarda * Hulüsi). Samatya Kocı.muıtamp“' ı (Rıdwan). Şehremininde : (Nazınl : * zadebaşında : (İsmail Hakkı). | Beyoğlu dhetmıiekilcr “ Galatada : (Hüseyin Hüsnü). de : (Barbut/). Kasımpaşada : Şişlide : (Nargileciyan). Üsküdar - Kadıköy ve M ',f' | (Şinasi). Hey “naş). Kadıköüy eski İskele oadd'“”y - (Botraki) Kadıköy Yeldeğirmenini” | ler). Üsküdar Ahme&yelo !(Ahl“ İ No — 4