” CC Üa ? SON POST/ ' Zaharofu Fatihte de bir süt Damlası açılacak Aşkları Çocuk Esirgema Kurumu tarafın-| ( Baştarafı 6 mcı sayfada ) dan Fatih civarında bir süt damlası 'ödi. Kadın asilzade ile Zaharofun köşkü | Tücasesesi vücuda getirilmesi düşü- Hayvan cinsinin islâhi İ Etrafındaki çalışmalar Macaristandan getirilen — damızlık boğaların ilk yavruları bu yıl alımacak ve bunlar Vilâyet ahırında beslenerek pnün karşisina düşen evde oturuyoc - nülmektedir. Bu havalide nüfusun ke- Büyükadalı papasın Türkçe bilmez çobanı Hırsızlık etmiş, mahkemede tercüman vasıtasile suçunu muş. Zaharof ta kadına çiçek gönder - sif bulunması ve Edirnekapıdaki Ço- meğe cesarel edemediğinden pencere cuk Bakım Evinin uzaklığı nazarı dik- kenarlarını saksılarla doldurmuş, Böy |kate alınarak bu yolda bir karar veril- lece yızlarca sevişmişler, nihayet ka - |miştir. dın kocası ölünce, Zaharofla evlenmiş. Hâlen, Süt Damlası yapılmağa el- Lâkin bu saadet uzün sürmemiş, evlen- | yerişli bir arsa aranmaktadır. Yerin ta- köylere tevzi edilecektir. Bundan son- İra dışardan damızlık hayvan getirme- ye lüzum kalmadan elde mevcut da- mızlık boğaların yavrularile hayvan nesli islâh edilecektir. Vilâyet baytar müdürlüğü 936 büte — | bülbül gibi anlattı ve beş ay hapis cezası geydi — | jiklerinin ikinci senesi kadın da öl -| Vininden sonra, bu işe sarfı icap eden | Sesinden tasarruf edilen Ö00 lira ile iki Mmüş. Dün üçüncü ceza mahkemesinde bir hırsızlık davası görülmüş, davanın Tüyeti, iddia, müd. ve karar hepsi bir celsede yapılm Hâdise şudur: Büyükadada Aya Yorgi manastı- yında manastır. papazının — keçilerine — çobanlık eden Dimitri, o civarda otu- ran Aleko isminde bir adamın evine girerek bir altın saat, bir çifte tüfeği, bir miktar fişek çalmış, bilâhara Ale- — konun polise müracaatı üzerine yaka- lanarak mahkemeye verilmiştir. Suçlu Türkçe bilmiyordu. Tercü-| man vasıtasile sorgusu yapıldı. Suçunu mahkeme huzurunda da itiraf etti. Şa- hit olarak bir polis dinlendi. Bunu mü- teakıp müddeiumumiye — söz verildi: — Müddeiumumi, suçlunun ikrarı, çaldı- ği şeyleri getirip teslim edişi dolayısi- le suç sabit olduğundan 491 inci mad- deye göre cezasının kesilmesini, fakat yaşının 21 ri doldurmamış — olmasının nazarı dikkate alınmasını istedi. Suçlu başka bir diyeceği olmadığını söyledi. p Muhakeme kısa bir müzakereden — sonra derhal hükmü tefhim etti: Di- — mitrinin beş ay hapsine, 5 ay emniyeti ümümiye nezareti altında bulundurul- — masına karar verildi. Bir hırsızlık yüzünden dört kişi 0 mahküm oldu Mehmet isminde sabıkalı bir adam — Eyüpte Hasanın evinden bazı eşya çak dığı için 3İsene Day 15 gün hapse mahküm olmuştur. ; Mehmedin çaldığı eşyayı bilerek / saklıyan ve satan Rasim 3 ay 15 gün hapse ve bu eşyayı bilerek satın alan “Ahmet ve Mehmet 7 şer gün hapse —7 şer lira para cezasına mahküm edil- mişlerdir. “Cürmü meşhut mahkemelerinin ğ vazifeleri İstanbulda cürmü meşhud davaları- —na bakan dördüncü asliye ceza, ve -3 üncü sulh ceza Mahkemeleri dün- | denberi bakılacak cürmü meşhud da- — vası olmadığı saatlerde ahkâmı umu- ,'mîye dairesinde takip edilen davalara da bakmağa başlamışlardır. Bu suret- diğer mahkemelerin işlerine yardım Ç SY — Fakat Ekrem onun yüzünün hari etmiş olmaktadırlar. — Bir suçlu mahkemeden çıktıktan sonra şahitlerin başını yardı Abud hanından Yaniye ait iplik balyalarından iki paket iplik çalarken han odacısı Hüseyin tarafından görü- len ve kaçmak istediği halde kahveci İzzet, hamal Yusuf tarafından yakala- nan Ligor Sultanahmet — birinci sulh ceza mahkemesinde yapılan duruşma sonunda tevkif edilmiş fakat mahke- meden çıkarken şahit Hüseyinin gö- züne elindeki kelepçenin demirile vu- rarak gözünün ağır şekilde yaralan- masına sebep olmuştur. Yaralanan Hüseyin derhal doktora - sevkedilmiş fakat doktorun verdiği rapor yaranın ne kadar zamanda iyi olacağını kat'i olarak bildirmediği için bu suçtan do- layı Ligor hakkında umumi hükümler dahilinde takibat yapılmasına karar ve- rilmiştir. Şapka geymiyen beş aliller mahkemeye verildiler Şapka kanununa muhalif hareket ederek başlarına keçekülâh, örme tak- ke giyen altı kişi yakalanarak müdde- iumumitliğe — sevkolunmuşlardır. Bun- ların beşinin ismi 'i birinin ismi Ce- maldir. Sorguları yapıldıktan sonra müuhakemeleri yapılmak — üzere Fatih sulh hâkimliğine sevkedilmişlerdir. Adliyeye sevkedilen dilenciler Belediyenin dilencilerle mücadelesi devam etmektedir. Dün Adliyeye 50 kadar dilenci sevkedilmiş ve ikinci sulh ceza mahkemesinde bunların sorgusu yapılmıştır. , Sorguda dilencilerin çoğu dilendik- | lerini inkâr etmişlerdir. Neticede bun- ların belediye hizmetlerinde çalışma- |. larına karar verilmiştir. Ispanyada alacağı olanlar Yumurta bedeli olarak İspanyadan 800 bin lira alacakları olan tüccarlar bu paralarını henüz Merkez Bankasın- dan alamamışlardır. Merkez Bankası bu paraları tüccarlara vermek için el lerindeki mukavelelerini istemektedir. Arada bir anlaşamamazlık — olduğun- dan mesele İktisat Vekâletine akset- miştir. Tüccarlar ayrıca Türkofise de müracaat etmişler, bu yüzden çok müş-| kül vaziyete girdiklerini - söylemişler- dir. l -& Son Posta ,, nın edebi tefrikası: 48 rî' ONJ“UC_z;_îSE j Yazan: Muszzez Tahsin Berkand kulâde sarılığını, gözlerinin çekikliğini bancıyı alâkadar edecek şey miydi? Bu ve çenesinin titremesini görmüş, o -İküçük kızla babası hâlâ niçin onun “nun kuüvvetinden üstün bir irade ile “kendini tuttuğunu anlamıştı. O zaman, zavallı sevgili Muallâsı - Ha işkence etmek için buraya gelen bu küçük esmer kıza karşı içinde büyük bir öfke taşmıştı. karşısında duruyorlardı? Ekrem, Muallânın gözlerindeki bu duyguları okumuş, anlamış ve başı « nı önüne eğerek çocuğile beraber o - |dâdan çıkmıştı. Ö zaman Muallâ başini masanın — — Güzin, çabuk buraya gel... Ba - sert tahtasına dayıyarak içinin bütün ; Dalmeni niçin rahatsız ediyor -| yasını gözlerinden boşatmış, un? Sesi o kadar haşindi ki küçük kızın gözleri yaşardı ve önüne bakarak ba- basına daoğru yürüdü. Derin derin içi- ni çekiyordu. saatlerce kana kana ağlamıştı. — Ektem, bu güzel çocuk belki de bizim çocuğumuz olacaktı... Belki de ibu çocuk bana: «Anne!» diyecek, si -İmiyor musun? yah başını göğsüme sokacaktı, Şimdi o Mualiâ da bu haşin sese doğru dön-yalnız senin... Ve bu başka bir kadın- Zaharof garip, garip olduğu kadar da çocukça şevler yapardı. Bir gün bakarsınız, bana bir demet ikuşkanmaz gönderir, ertesi gün bir mektup yollıyarak, kuyumucudan neyi beğenirsem, satın almamı söylerdi. He le hiç unutmam, bir seferinde, bana bir kiraz ağacı hediye etmi Evinin içi baştan başa altın tabakı- larla kaplı idi. Fransız banknotlarını da çerçeveleterek ettlin bütün duvar- larına asmıştı. Bununla beraber mo- ye gayet sade, hattâ yırtık, pırtık idi. Pek az yamek yerdi. Pek sevdiği om letin ucundan biraz alır, veyahut mey ve yerdi. Bir keresinde beni yemeğe etmişti. Baktım. Hiç te tanıme- ğum bir ömdet, Sordum, Kendi eliyle İ ve kendi icadı olan cevizli om letmiş... Ne diyebilindim. Yedim. Mektuplarında, bgna daima «Benlin küçük sevgilim, nonoşum.» diye bas - lar, ve «benim kurtlarıcım, baisi haya- tüm» diye bitirirdi. Zaharofun fikrince, harp, hattâ bir mevzü değil, bir iş meselesiydi. Bir gün beni osmana götürerek, bir mektep ço cuğu gürüriyle 1870 harbinde atılan kurşunlarla delik deşik olmuş birkaç ağaç göstermişti. Zaharof, alıp safığı silâkların insan hk bakımından mânasını pek anlamaz dı..Bir keresinde, «Harp olmalıdır. Ben bedel tesbit olunarak inşaata başlana-|'2Pe merkep aygırı getirecek ve bun- caktır. lardan birini Şile, diğerini de Çatalca N TP vilâyet aygır depolarına gönderecek- Berberlerin ruhsatiye harçları |tir. Berberler hafta tatili kanununun kendilerine de teşmili üzerine beledi- yeye verdikleri pazar ruhsatiyesi harç- |larını geri istemektedirler. İce yapılan bir istatistiğe nazaran, şeh- Belediyede salâhiyettar bir zat: — |rimizdeki et fiyatlarında, evvelki se- «— Berberlerin bu dilekleri alâka-'nelere nisbetle tenezzül vardır. Mese- dar kimselerce tetkik edilecektir. Tet-|lâ 935 senesinde koyun etinin vasati kikat neticesinde iadesine kanuni im- olarak kilosu 41,50, kuzunun 54, da> kân görüldüğü takdirde her berberdeninının ve malâğın 28 kuruşken, bu se- Et fatları ucuzladı Belediye, İktisat işleri Müdürlüğün- wrim: iade edilecektir.» demiştir. 'kuruşa inmiştir. ——— Küçük Haberler —— Meccani Orta Mektep Talebesi, Üsküdarda İki Hâkim Terfi Rtti Orta mekteplerde leyli meccani okumak ü- Üsküdar sorgu hükim vekili Salm, üskü- zere imtihana giren kız talebeler için Maarif (dar sorgu hâkimliiğine, Üsküdar hukuk hü- Vekâleti İstanbul Kız Muallim mektebinde |ktmi Bekir Bıtkı terflen beşinci derece Üskü- bir paviyon- açmıştır. Bu paviyona kiz mu-(dar hukuk hâkimliğine tayin edilmişlerdir. alınan ruhsatiye harcı bittabi kendile-'ne fiyatlar 39,50, 50,50, 27 ve 26,50 — allim mektebinin orta kısmında okuyup da deyli olmak isteyenler de ücretle alnacaklar- |dır. İlk Tedrisat Mülettişleri Toplantısı İstanbul İlk tedrisat müfettişleri dün Ma- krif Müdürü Tevfiğin riyasetinde bir toplan- |ti yapmışlardır. Bu toplan'ıda müfettişlerin mıntakaları |dahilinde yapacakları tellişle ve yeni müf, ln—vd.—ıl proğramının mekteplerde — tatbikinin hoşlanmıyorum ama, içltinap ta edile- |kontrolü görüşülmüş ve kararlar verilmiştir. mez.» demişti. Halkm kendisini sırf pa ,rası ve kuvveti için sevdiğine kall ol- muştu. Sıhhatinden, hayatından da pek kor kardı, Günün birinde bir suikâsde üğ- rayıp, lg.ıışunla vurulacağından ödü ko ,pard. Ömründe hususi muhafız kul - lanmamakla beraber, kendisini görmek îğeymler, epeyce müşkülât çekerler - Bir keresinde bana bir mektup yol - lamiş, ve: «Evde grip hastalığı var, o- nun için mektubu dezenfekte ettirdim» diye yazmıştı. Bütün bir sene birlikte yaşadık. Bu- nunla beraber, her seferinde randevu aldıktan sanra hep o mahut küçücük o- tomobil ile evine gidebilirdim. Bir gün, başka birisini sevdiğimi ken disine söyledim. Onun gibi zeki, yük- sek düşünceli bir adamın bu temiz ha- reketimden hoşlanacağını sanmıştım, Ne gezer?.. Kıskançlık damarlari ka - bardı. Öfkelendi. Söylendi. Kavga tik, Ve dananın kuyruğunu kopar Ebediyen biribirimizden ayrıldık. Her zaman, ama her zaman parası ol İhracat Kontrolörleri İktisat Vekâletinin ihrae istasyonlarına tayin edeceği kontrolörler muallimlerile be- raber cuma günü Karadeniz mıntakasına gideceklerdir. Bunlar ayın 12 sine kadar Ka- radeniz havalisinde tetkikat yaptıktan son- ra yeni vazifelerine gönderilecektir. Memleketin İplik İhtiyacı Mernleketteki Iplik Ihtiyacını tesbit etmek üzere Anadoluya giden uyuşturucu maddeler inhisarı ikinci direktörü Şakir tetkiklerini bitirerek Ankaraya dönmüştür. Bakir, İstanbula döndükten sonra sipuriş verilecektir. Seferde Bir Vapurun Kaptanı Öldü Vatan vapuru Mersine giderken — ikinci kaptan Salt Dalyan — kamarasindan — ölü o- larak çıkarılmıştır. Doktorun yaptığı munye- nede Saldin kalb sektesinden — öldüğü anla- şilmiş cenazesl Fethiyeye çıkarılmıştır. ,(duğu halde istediği, beğendiği, sevgiyi Jbulamadığını söyler, dertleni İşte cebini duldurmak için, n bir beşeriyeti sefalete sürüklemekten çe - HASAN Yağsız Kar Kremi Yağasız acıbadem Yağlı acıbadem : Yarım yağlı gece ” Yağlı Kremleri Hasan markalı kremler dünyada mevcut kremlerin en mükemmel ve en vefisidir. Fennin son İcadı olan ve Almanyada büyük fedakârlık- larla getirilen makinelerle yapılan Hasan kremleri ayarında hiçbir krem mevzuu bahsolamaz. Çirkinleri gü- zelleştirir ve ihtiyarları gençleştirir. Çil, leke, sivilce, ergenlik ve kirleri izale eder. Hasan deposu: İstanbul, Ankara, Beyoğlu. kalbimi parça kinmiyen Zaharof, böyle bir adamdı... parça ederek öldürmek 'beklemek, onur ayak seslerini din -|gibi titreyen bir mânayı bulmak hasta mi istiyorsun? Bu azap yetişmiyor mu Jemekle geçtikçe içine büsbütün öldü-| vücudünü sendeletecek kadar kuvvetli artık? Her gün biraz daha öldüğümü, karşında eriyerek söndüğümü görmi- yecek kadar kör mü oldun sen? rücü bir hüzün çökmüştü. Bir gün delice sinirli bir saatinde göğsünde onu sıkan bir elin nefesini bir saadet darbesi oldu. Demek Ekrem onu düşünmüş.. O - nun için üzülmüştü. Görmüyor musun ki artık her şeyi,'kestiğini duymuş ve pencereyi açarak | Fakat ne bir kelime.. ne bir yakın hattâ Bediayı bile feda ederek bura -| ince bir ipek elbise içinde yanan vü -|alâka... Hattâ şirketteki arkadaşları, dan kaçmak istediğim halde, gene het | cudunu soğuk rüzgâra bırakmıştı. Bu-|hattâ Marşal ve Hofman sözlerile ona şeyden kuvvetli bir bağ beni buraya'nu yapmakla ihtiyatsızca hareket ct-|karşı olan yakınlıklarını belli ederken |bağlıyor? Senden kaçmak isterken se-İmekte olduğunu biliyor, fakat kendi nin gölgene bağlanıyorum. Zayıf vü -|kendisine: cudumun her gün bir parça daha in -| —. Hastalansam ve ölsem.. kurtul- celdiğini, kanımın damla damla aktı-| sam artık! ğını anlamıyor musun? Diye tekrarlamaktan acı bir zevk Senin bir başka kadınla; o kadı - duyuyordu. nın çocüklarile - birlikte — yaşadığını; O gece şiddetli bir ateş sabaha kadar ben öldürücü bir yalmızlıkla gecele- vücudünü kavurmuş, kalbini ve kafa- rin karanlıklarına bakıp gelmiyecek (#!'nt bir paçavra gibi hırpalamıştı. Tam sabahı bekler ve seni çağırırken senin bir hafta kuvvetli bir giriple çırpınmış, bir başka kadını kolların arasında tut-|SÖğsü tıkanarak öksürmüş.. — öksür - tuğunu tasavvur etmenin beni ne ku- | Müştü. dürtucu bir kıskançlıkla ve ne acı bir| — O beni görmek bile istemiyor.. ölümle öldürmekte olduğunu farket. | Peni sevmiyor artık! Ateşler içinde yanarken kendi kendi- * sine bir düziye bunu tekrarhyor ve O günden sonra Muallâ ile Ekrem /bundan vahşi bir lezzet, bir intikam /—Mmüş ve onunla göz göze gelmişti; fa- J4 senin varlıklarınızın birleşerek yo -|arasında büsbütün yeni ve üzüntülü|duyuyordu. Onu seven kalbine karşı “kat onun gözlerindeki acıyan ve yal- gurduğu bu çocuktan şimdi ben nef -| günler * başlamıştı. Ekrem Muallâdan bir intikam... varan ışık bir isyan alevi ile genç kızı yet ediyorüm. Onu niçin bana göster |kaçmak istiyor, yazıhaneye pek az uğ-| Fakat sonra iyileşip de onu tekrar boğmuştu. ,din? Hodbinliğin, alçaklığın elverme- ruyordu. Muallâ evvelâ bu uzaklığı|gördüğü vakit, onun yüzünde, gözle - —Bu adamın ona acımağa ne - hakkı'miş gibi bir de bana işkence etmek,|hoş görmüş, fakat saatleri hep onulrinde kendisine bakarken eriyormuş o sadece: — Geçmiş olsun Bayan Dalmen! Demekle iktifa etmiş ve hemen işe ait şeyler konuşmağa başlamıştı. Fakat ne olursa olsun, Muallâ onun gözlerinde kendisine yakın olan ışığın gene yandığını anlıyarak sükünet bul- müştü. * Muallâ gözleri kapalı, vücudünü gevşek bir tembellikle yerdeki ayı pos- tunun üstüne bırakmış, bütün bu geçen son günleri ve bu günlerin üstünü bir saadet tülile örten bu akşamki Ekremi uyku ile uyanıklık arasında bir ser - semlik ve bitkinlik içinde düşü- hüyor, her saatin tafsilâtını bulmak için kuvvet sarfedemeden bu hatıraları ge- lişi güzel başının içinde yaşatıyordu. — Teyze uyuyor musun? (Arkası var)