* 14 Sayfa, “ Son Posta ,, nın ıelrikısı_:_a_ü Prenses Emma hiç bir gurur hissetmeden sözüne devam etti: “ Size kısaca söyleyim... Benim ve hemşiremin mensup olduğumuz komite, Çarlığı devirmek için teşekkül etmiştir ,, Prenses Emma, derin derin içini çek- ti. Ve sonra, sözlerine devam etti: — Görüyorum ki, hayret ve taac - «cüb içinde kaldmız. Fakat ne çare ki, hakikat bu merkezdedir... Buünun se- bebine gelince... Eğer bir başkası ol - saydı ,belki de bu sözlerime güç inana- bilirdi. Fakat siz, bu hakikate herkes - ten evvel kanaat getirecek bir adam - sınız... Amma, diyeceksiniz ki; bunu, ne biliyorsun Emma?.. Durunuz, size onu da söyliyeyim, Prenses Emma, yüreği tükenmiş gi- bi bir lâhza süküt etmişti. Cemil, git- tikce artan bir hayretin sarsıntısı ve sersemliği İçinde öi — Cemil beyt.. Biz sizi o kadar ta- nıyoruz ki.. şu anda size, bütün haya- tınızı bir kitab gibi okuyabilirim... Bu- nu da merak ettiniz, değil mi?.. Şu hal- de, evvelâ bunu izah edeyim... Azi - zim!, Siz, Sarıkamış harbinde cephe - nizi ve mevkiipizi o kadar kahraman- ca müdafaa ettiniz ki; bunun men - kabesi; günlerce, haftalarca, aylarca, askerler arasında dilden dile gezdi. Â- deta, harb ceridelerine geçti... Hele, hastanede Grandük Nikola gibi bütün Rusyanın karşısında eğilmiye mecbur olduğu bir şahsiyeti alenen - tahkire cür'et göstermeniz, size artık efsanevi bir kahraman mevkij verdi... Onun i- ki, sizi; sözlerinizi kesmekten korka - rak, neles almadan dinliyorum. Beni, cidden hayretler içinde bırakıyorsu - nuz. Rica ederim, devam edin. Diye mırıldandı. — Evet... İşte sizi, bu suretle ta - nıdık. Ve sizin, senelerce komitecilik etmiş, komiteciler peşinde gezmiş.. ar- tık tamamile pişkin ve olgun bir insan haline gelmiş olduğunuzu anladık. Ve.. ondan sonra, sizden istifade etmek için çareler aramıya başladık. — Benden istifade mi?.. — Evet. h — Ne suretle?.. — Acele etmeyin... Cemilin kalbine, birdenbire kor - kunç bir şüphe girmişti. Ve, bu şüp- henin husule getirdiği heyecanı ye - nemiyerek suallerine devam etmişti: — Çok rica ederim, prenses Emma; derhal cevap verin.. Benden bekledi - ğiniz istifade; milletimin ve, vatanı - min zararına mi?.. — Hayır.. azizim, hayır... Ne mü - nasebet?.. Belki de; aklınızdan ve hayalinizden geçiremiyeceğiniz derer cede, memleketinizin ve milletinizin faydasını temin edecek bir mesele. — Hanaa. Şimdi, işi biraz anlar gi- bi oluyorum... Yalnız bir şey rica e « çindir ki; Çarlık hükümeti, sizden çe-'deyim. Beni meraktan çarçabuk kur- kindi. Sizi başka esirler gibi, karargâh- tarmak için bir sual sormama müsaa -|çerde bulunanları gözden geçirdiniz lara sevketmekten korkarak, altın yal- Üei kiz dafe içinde bapetyiye lir'ü rar verdi. Ve, buraya gönderdi... Biz, © sırada Moskovada idik. Büyük bir meraka kapılarak sizin hayatınız hak- de eder misiniz? — Sorunuz. » — Hep, «biz» diyorsunuz. İyi am- ma; siz, kimlersiniz?.. — İşte/ şimdi ben de size onu söyli- SON POSTA işhü AKSIRMA.. ( Sant 6. dakika 19 sasat 6, dakika 25 ) Polis şefi kol saatine baktı ve bir kaçidına aksi, karıştı saniye gözleri saatin üzerinde takılı| düşünüyorum. kaldı. İşte, yazıhanesinde, Bil'in kapıyı a- çıp da: “»Şnn P;ıııı » Tin zabıta roman : 34 YE a inim Dı—- ARAJSINDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil İki Saatlık Kâbüs Tp Emma. sörüyommu|Jak çalılığa doğru yürürken kadının çığlığını işittil | ve yerimden fırlıgarak merdiven başına koştum İki bana Mösyö Arnold'un ölümünde (- ıyeu' basitleştireceğini sanıyordum. — Basitleştireceğini mi? Ben ina - sebebe istinâd etmeseydi, katil bekl” ea bir âmil bulunabileceğini anlat-| yebilirdi. Öyle ya, ilk cinayete âlet ” lan makası evin içine getirmek tehli”| — Ben bu malümatın bilâkis vazi-İkesini neden göze alacaktı? Acaba bf fırsat çıkacağı takdirde silâhlı buli mak arzusuna mi müstenitti? arıp — karıştırmadığını |da şu var: Cinayet hissi bir sebebe, b arzusuna dayanmadığı tı Tine haysiyeti taarruza uğramış bir a- nt dam hali geldi ve bu ciddi tavır, ar- — Bir cinayetmiş, ölenitı adı Madam |kasına elbise namına sadece bir don ve Merrit'miş, dediği zamandanberi ikilbir mayo giymiş olan adamla pek saatten — fazla vakit geçmişti. Polis şefi bu iki saatlik vakti bir kâ- garib göründü. Kent bir taraftan ıslak bir mendil büsa benzetti. Evet, iki saat bir kâbüs ile terini siliyor, bir taraftan da aözü- içinde yaşamış, bir gölgenin arkasın - ne devam ediyordu: , dan koşmuştu. Teğmen başını kaldırdı. Milano içeri giriyordu. Ona kendisini takib etme- sini işaret etti ve balkona açılan kapıya doğru yürüdü. Balkondan da çimenli- ğe inen üç basamaklı merdiven karşı- larındaydı. Balkonda, merdivenin ö - nünde duran bir adam, içeride olup bi- ten her şeyi görebilirdi. Teğmen polise hitab etti: — Eve girdikleri zaman siz burada ayakta duruyordunuz, dedi. Acaba i- mi, yahud da telefonu işidebilmek ü - zere kulak kabarttınız mı? Milano omuz silkti: — Her ikisini de yaptım. Bir defa sizin çıktığınızı gördüm. Bahçıvanla kında tahkikata giriştik. Bunun için | yecektim... Cemil Beyl.. Artık size, /konuştunuz, sonra bahçeye doğru git- de muhtelif vasıtalara müracaat ettik... Hakkınızda, bir çok şeyler öğrendik... Öğrendiğimiz şeyler, bize derin hayret- ler verdi. Ve bilhassaş Tiflis'den aldı- ğgımız bir mektub, artık sizi, bizim na- zarımızda büsbütün yükseltti... Bu mektubun sahibi kimdir, bilir misi - miz?.. — Hayır. — Haaa.. onu da söyliyeyim... Bel. ki hatırlarsınız. Genç bir kız. Tiflis hastanesinde, hasta bakıcılık yapan, genç bir kız Nerkiz. Cemil, birdenbire sıçradı: — Nerkiz mi?.. Evet. Hatırladım... Ah, ne temiz ruhlu ne büyük kalbli, ne cür'etkâr bir kızdı... Demek ki, onun- la tanışıyordunuz?. — O da ,ayrı bir bahis Cemil bey... Acele etmeyin. Onu da öğreneceksi - nız, Cemil, dayanamadı. Ellerini kal - dırdı. İki tarafa açtı. kadın beş on dakika kadar öyle kal - dı. Sonra birdenbire dönüp gitti. * Genç kadın ertesi gün de göründü. Câhize artık onu rüyasında bile gör- meğe başlamıştı. O kadar aradığı, bek- lediği ve hasret çektiği aşka en sonra kavuşmuştu. Ah, kenmdisini o kâadar mes'ut buluyordu ki.. Bu kadın her halde çök akıllı, çok zeki ve iyi kalbli bir insandı. Herkes gibi Cühizenin yal- nız yüzünü ve vügudunu değil, zekâ ve ilmini de biliyor, seviyordu. Sevmese böyle her gün gelip de kir- piklerini hiç kırpmadan dakikalarca bakar durur muydu? Giderken ve gelirken genç kadının yüzünün de güzel olduğunu gördü. Sordu: Biraz oturmaz mısınız? Sizinle konuşmak İstiyorum, Kadın susuyor ve sadece bakıyor - du. Böylece on gün kadar geçti. Câhize artık ağzına kadar dolmuş olan bit bar« dakilan farksızdı. Son gü takta hiç çekinmeden söyliyebilirim ki.. ben.. ve, hemşirem Olga.. biz, gizli bir ko- miteye mensubuz. Cemilin bütün vücüdu titredi. Du- daklatmda, tatlı ve iştihalı bir tebas- süm belirdi. Birdenbire krvılcımlanan gözlerini, prenses Emmanın gözleri- ne dikerek: — Yaşşşşışa.. benim; sevimli ve & Ziz prensesim. Dedi. Prenses Emma, bu takdirden kü - çük bir gurur bile hissetmeden sözü - ne devam etti: — Bu komite nedir.. ve kimlerden mürekkeptir, bilir misiniz?. — Hayır. — Size, kısaca söyleyim...'Bu ka - raite, (Çarlık) 1 devirmek için teşek - kül etmiştir. Ve bunun efradı da, Çar- lıktan nefret edenlerden mürekkep - tir. mırıldandı: — Anlıyorum. Beni seviyorsun. — Seviyor muyum? Kim söyledi? Kadın iğrenerek geri çekilmişti. — Fakat sevmesen böyle her gün ge- lip te gözlerimin içine.. Kadının yüzünde alaylı bir gülüm - seyiş görüldü: — Ap.« tal!.. Şunun kuruntusuna da bakın. Ayol benim sana niçin baktığı- kıyorum. tiniz. O dakikada arkama döndüm. Merrit salanda yalnızdı, bardağına bir içki dolduruyordu. O zaman oturdum ve çayıra baktım. Jak bahçıvanın ceblerini araştırıyor- a. Temin ederim sizi ki bu görülmeye ğger bir manzaraydı. Jak işini bitirip çakhğa doğru yürüdüğü zaman kadı- nin bağırdığını işittim. Fırladım,mer- divenin alt başına doğru koştum, Mös- yö Merrit bu sırada kulak kabartmış yukarısmı dipliyordu. Teğmen bi'noktaya işaret etti: — Şu halde dört beş dakika müd - 'detle geriye dönüp salonda olup bite- me bakmamış olacaksınız. — Evet. Teğmen: ğ — Dikkat et, dedi. Bu, bir saniye Mmeselesidir. Baniyonün” i- kinci defa olarak açıldığı zaman su tak- Hr> Kent bir saniye düşündükten s0 muhakemesine şöyle bir netice vEği d : * j — Bütün bu düşünceler doğru sa bile Mösyö Patton'un zevcenizi & dürmüş olamıyacağı, Mösyö Lang'| da bu cinayeti yapmak için hiç bir -jbebe mâlik bulunmadığı gene bir bt meliyim? Kent mendilini cebine yerleştirdik- ten sonra tekrar söze başladı: — Böğye bun Hülnel İnüyek kümet bir Bugünkü Program 20 İkinciteşrin 936 İSTANBUL , Öğle neşriyatı : 1230: Plâkla Türk musikisi, 12:50: Hava- dis. 19067 Flâkla haflf müzik. 1305: Muhte- Hf plâk neşriyatı. Alışam neşriyatı : kikat olarak ortada durmaktadır. ü (Arkası vat) | * Son Posta & İstanbul Gelir ve Para BORSASI 19.11 . 1936 Türk Devlet Borçları Kira 74T.B. I, 1830: Plâkla dans müsikisi. 1930: Bpor |i musababeleri: Eşref Şefik tarafından, 20 : Türk musiki heyeti. 2030: Vedla Rıza ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk Sarkıları, 21: Orkestra, 22: Plâkla sololar, 22. 30: Hayadis. BUKREŞ 16: Rumen halk musikist, 13,20: Şarkılar (| (plâk), 1R56: Orkestra, — 10,55: 214102 Orkestra. BUDAPEŞYE 1V7; Çığan orkestrası, 18446, Viyolon ha - yaları, 19,50: İmparatot birinci Fransora Jo, ll zefin şenlikleri, 19,50: İmparalor Fransova Jozetin marşı, 2080: Gitar havaları, 22,05: — Pekâlâ, dedi: - Ve bitişik salona|” umah;nıwşııueımü- Milano ile çavuşun orada ları Merrit"i heyecana düşürdü mü bi- — Gene anlamadın mı bunak herif? | 4; O kadar çirkin ve iğrençsin ki sana zor- Ja bakıp ta gözümü cezalandırıyorum. Kadın gitti ve Câhize dükkâmn di - bine bir çuvâl kemik gibi yuvarlandı. Yarınki prorram 21 İkinciteşrin 936 İSTANBUL Öğle neşriyatı: *12,30: Plâkla Türk musitisi, 1250:; Hava, dis, 13,05: Plâkla hafif müzik. 1328: Muh- 18.30: Plâkla dans musikisi, 10,30: Diyaloğ: Bedla ve Vasti Rıza tarafından, 20: Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından 'Türk mu - aikisi ve balk şarkıları, 20,30: Müzeyyen ve Eczaneler Bu geceki nöbetçi eczaneler şunlardır: İstanbul cihelindekiler: ! Aksarayda: (Ziya Nuri). Atemdarda: ”| Beyoğlu cihetindekiler: Galatada: (Yeniyol, Mustafa Nail). BF köyde: (Barbut). Kasımpaşada: (Va * Sıf). Merkez nahiyodö: — (Galatasarü)) Matkoviç). Şişlide: (Asım). Taksinadi (Kürkçiyan, Zafiropuloa, Ertufrul). Usküdar, Kadıköy ve Adalardaktleri Büyükadada: (Merkez). Heybelide: (YU7 Onu (Zındık) diye diri diri- fırında|diğim mâlümat acaba işinize yaradı|arkadaşları tarafından Türk muzikisi — ve|| suf. Kadıköy yakmak istedikleri zaman bile bu ka - ;htıçıw—ıyııü.