c gö N ON YEDİNCİ YIL. NO: 5503 ULUS ADIMIZ, ANDIMIZDIR Kömür yolunun ilk kömürü Catalağzından ilk kömürü getiren tren, Ankarada buyuk bır Ralabalı Jın iştirâk ettıgı guzel bir torenle karşılandı Zonguldak valisi B. Halid Aksoy Bayındırlık bakanrmıza ilk kömür buketini verirken Başbetke MİLLİ SÂYIN ESERİ.. Falih Rıfkı ATAY Çatalağzi'ndan kalkan ilk tren, kömür yüklü olarak, dün Ankaraya geldi. Böyle hâdiseler, şimdi, cum- huriyetin 14 üncü yılmda, basit bir gazete haberi tesiri yapıyor. Birinci cumhuriyet yılı politika adamların- dan çoğunun kanaati ise, eğer dışa- Tının para yardımı olmazsa, Ankara- daki demiryolu raylarımnı bir karış bile ileri uzatmak âdeta bir cinayet olacağı idi. Maaş vermek için hukuk satarak, ekmeğin ununu Amerika- dan getiren osmanlı misali henüz u- zak değildi. 1936 da türk. rayı, Zonguldak havzasının kömürünü Diyarbekire taşıyabiliyor. 1926 da İç Anadoluda kömür, bir imkânsızlıktı: bugün buğ- dayımız kadar yayılmıştır. Yarın, kö- mür politikamız, demiryol politika- miz kadar muvaffak olduğu zaman, milli işletme, onu buğdayla ödenir hale de getirecektir. Garb medeniyetinin — varlığma, kömür dumanı ile elektrik ışığından daha iyi delil ne olabilir? Milli eko- nomya ve inta davamızla, Anadolu- yu en hakiki vahdete, yani medeni- yet ve menfaat tezadsızlığına doğru götürmekteyiz. Ekmeğini yediğimiz ünü, kömürle ısıtacağız. İç yollarımız, ciğerler için biraz zarar« İt olsa da, gübre yerine benzin koka- caktır. Kayseri ve Turhalda baca, Elâziz ve Diyarbekire ray üstünde giden maden kömürü: bu hayal, on sene önce, bu cümlenin hemen yukarısın- da söylediğimizden daha az inamılır bir şeydi. Pek az zaman sonra mil- K demirin mamullerini aym ray- larla Karabükten Erzuruma götüre- cek, yapılmasına başlanan Erzurum binalarmı, türk kömürünün sıcak sal- dıği milli radyatörlerle sıtacağız. Raylarımızla, bazı yerlerde, Sdeta iptidai hilkat hali yirminci asrın otuz altımcı senesine kavuşuyor! Sâyimizi sevelim: güçlüğü nisbö- tinde büyük olmuştur. Muvaffaki- yetlerimizin şevki ile tecrübelerimi- zin kıymeti, bu sâyin hızını büsbü- tün artırmamıza, bu sâyi daha ivi toş- kilâtlandırmamıza yardım - ediyor: (Sonu 2. inci sayfsda) Çatalağımdan gelen ilk kömür tre- ni, 22 saatlik yoldan getirdiği kıymetli hamulesinin gururu içinde, dün saat 14 de Ankaraya geldi. Ankara durağının bütün lokomotifleri, kavuştukları büle yük nimeti anlamış gibi sevinçten solur yorlar ve istim kuvvetlerinin son had- dinden hız alan düdük çığlıkları için- de kendi kömürlerini alkışlıyorlardı, (Gar) in peronu bu mutlu günü, se- winçle yaşamak, bu kutlu varışı yüreli- ten alkışlamak için toplanmış büyük bir kalabalık içindeydi. Kömür treninin iki büyük Tokomo. tifi, defne dallariyle, türk renklerine ve kömürümüzün kıymetini anlatan vee cizelere bürünmüş olarak gara girerken 'bando selam marşına başladı. Lokometiflerin arkasına bağlr ya- (Somu 5. inci sayfada) Alman Ekonomi Bakanı . 'ahrana gitmek üzere dün tayyare ile şehrimizden hareket etti Almanya ekonomi bakanı ve Rayiş- bank direktörü B; Şaht dün sabah Tahe Tna gitmek Üzere tâyyare ile şehtimiz- Dr, Şakt ve kendisini götüren teyyare selamlanırken Bugün İKINCI SAYFADA: İç haberler — Yeni köy monleri, ÜÇÜNCÜ SAYFADA: Ağrarpolitik (T. Caşkan) — Dış haberler — Son dakika DÖRDÜNCÜ SAYFADA: t tetkikleri; İnkilâb sergisi e — Tapanya ihtilâ. K ve Franko hükümetinin tanm: masma dair haberler, BEŞİNCİ SAYFADA: Her şeyden hiraz — Tefrika: Bi- K İntan, ALTIN”I SAYFADA: B. Salengronun intiharr hâdisesi GÖTTLLRREKEPERE ÇÜLRERL STT ŞAĞ öğret- den ayrılmışlar ve tayyare meydanmda ekonomi bakanı Celâl Bayar, Cumuri- yet merkez bankası gencl direktörü Sa- Mhaddin, ekonomi bakanlığı müsteşarı, mürkez bankası genel direktörü müavi. ni ile alman ve İran bülyük elçileri ve her iki elçilik ileri gelenleri tarafından w- Burlanmıştır. ÇALA.) B. Şaht Acatürk'e B. Hitler'in bir resmini takdim etti Evvelki gün, Reisitumur tarafından kabulü csnasında B. Şabt'ın almağı deve (Sonu 3, âucü ssyfada) HATAY HABERLERİ Yurd kaçaklarının seçim- de yapmak istedikleri marifetler (İstanbul, 19) İstanbuldaki arkada- şunız telefonla bildiriyor : Belan'da bulunan yurd kacakların- dan nahiye müdürü Mehmed Ali inti- tlerinde müntehiblere şu tekliğ. ştur: Reylerinizi kullanımız, yarım Suti- ye Hirasr mükâfat alacaksınız, Faket Mehmed Alinin teklifi kimse tarafından kabul ed emiştir. Runun üÜzerlne reylerini kullanmıyan bazı kime aelere bizzat dayak atmıştır. Gene yurd. kaçaklarından Mustafa Asım ve Adanalı Mahmud Celal seçim- de mahalli hükümetin kazanması için azam! faaliyet sarfetmişler fakat halk tarafından büyük hakaretle karşrlar- mışlardır. Son 20 SOÖNTESRİN 1986 CUMA haberlerimiz üçüncü sayfada YrELA Z HER YERDE 5 KURUŞ DİL ARAŞTIRMALARI «Botanik? sözünün kaynağı etrafında bir araştırma Dit bilginlerinin türkçeye” karşı şimdiye kadar aldırışsız davranmaları, ilim için çok zararlr olmuştur. Bu, çok söylenmiş bir söz olmakla beraber, sü« rüp giden ağır bir dalgınlığı anlattı- iğandan ne kadar tekrar edilse çok Kgö- rülmemeli, Türkço olduğu, kısa bir araştırma ile hemen meydana çıkabilecek iken, nice kelimeler, ya ortada kalmışlar yar hut ta, işkençe derecesine varan bir zor« layışla, hiç bir ilgileri bulunmadığı hale de yabancı bir takım söz ailelerine ev- lât diye verilmişlerdir. İnsan bu durum karşısında, kelime- lere olduğu kadar etimologlara da, bir kulp takacağım diye katlandıkları &- kıntılardan dolayı, acımaktan kendini alamıyor. *.. Bu halin yeni ve dikkatdeğer bir örneğini, (Botanik) sözünü incelerken gördük. Dümdüz “Nebat” anlamınma ge- len (botan-) temi, Hint « Avrupa dili- me maledilmek kaygısiyle bakınız ne kılıklara sokulmuştur. Bir defa, Alois Walde “İndocermen Dillerinin Mukayeseli Sözlüğü” nde bu sözü, “Sığır” mefhumunu temsil et mek üzere tasarladığı “GuUOU” kökün. den çıkmış gösteriyor, Verdiği izahatın şu krsmını alalım; “Grekçe 1 Vosko * güderim, yem veririm, Voski, vosis — *« yem, mer'a, Voskima « davar sürüsü, Voton * sürü hayvanı, Votani e- yayla otu, yem, Votir, votor — çoban, ve keza Litvanca : OCauja « sürü, kafile, Gaju, gültü — — sürmek, Güuotas — gürü, sözleri “Sığır” adından çıkmış gö- rünüyor. Bu sıranın en eski uzuvları, aşağı yukarı “Sığıf sücüsü” manasına “GuOUTON” ve “Ben sığırtmaçım” anlamına “GuOUİO" gibi bir şeyler ol- sa gerek.” (sahife 697) Görülüyor ki bugünkü günde “Ne « batlar biliği” manasına kullanılan (Bo- tanik) sözüne, lügat kitaplarında kay« nak diye gösterilen (Votani) kelimesi burada tahsisşen “Mor'a otu ve yem” anlamlarına almıyor ve böylelikle “Sı- ğer” mefhumlu hayali bir söze doğru köprü kurulmak isteniyor. Walter Prelwitz'e geçelim. Onun “Grek dilinin etimolojik sözlüğü"nde (Votani) kelimesini bulamıyoruz, fa - kat yukarıdaki mantık karşısında, bu kelime ile ilgili gösterilen öbür sözler için kendisinin de ne düşündüğünü me- rak etmemek elden gelmiyor. Bu müel. HE eserinin 50 inci sahifesinde, kelime« lere biraz farklı mana vererek, ve mese- lâ Walde'nin “Güderim, yem vetirim” diye manalandırmış olduğu — (Vosko) sözüne sadece “güderim” — karşılığını göstererek, neticede “Gütmek, sürü, ço- ban, mer'a ve yem” mefhumlarını sığıe ra değil, sığıe da dahil olduğu halde bü- tün bunları “Gütmek, gitmek, itmek, sürmek” manasma aldığı gibi (Go-) kö- küne bağlryor. Arada görülen bu balım ayrılığının genişliğine göre Walde'nin (Votani) hakkındaki faraziyesine herhangi bir değer vermek hatıra gelmez. Kaldı ki, ifadesine dikkat edilmişse, kendisinin OKTT AAT ARULİNE İNT ATEEA IAD Türk Hava Kurumu Başkanlı Sından: , Genel Merkez Kurulu 21 sonteşrin 936 cumartesi günü sest 15 de altr ay- lik toplantısını yapacağından kuriml ü- yelerinin 0 gün Kurum Merkez kura- gında bulunmaları rica olunur, TPT SANRATL DG İA de bu işe pek inanmadığı kâfi derecede anlaşılmıştır. Şimdi bir de Bailiy'nin fikrini anlı» yalım. Ballly “Grekçe - Pransızca Dik-« siyoneri” nin “Kökler” kısmında şu no- tü veriyor: Vat - (Bat-), beslemek. Bundan : 1. Voska z otlatmak, Voskima — — otliyan hayvanlar, 2. Voton — hayvan, hayvan sürüsü, 3. Votir otlatmağa götüren, 4. Votani — Otlanacak ot. Bu mücllif te, kelimelere “Otlate mak, otlıyan hayvan, otlatan kimse ve otlanacak 0t" gibi hep ota mütcallik manalar vetdikten sonra genet anlam olarak “Ot” u kabul etmesi en kısa ve mantıki bir yol iken, anlaşılmıyan big sebepten dolayı bundan çekinmiş ve ot mefhumuna nispetle daha karışık bir fikir uyandıran “Beslemek” anlamınıt almıştır. Görülüyor ki klâsik ekolün üstatla, rına güvenerek herhangi bir kelimeyi iyi kötü tek bir mefhuma bağlamak âmkânı bile yoktur. Dinlediğimz üç üse tadın üçü de bize ayrı istikametler göse teriyor: Sığır, hareket, besleyiş Bu yazıda güdülen ereğe uygun düşe mediği için başka etimologlara da baş vurarak aralarındaki düşünüş karğaşas sını daha fazla belirtmekten vazgeçes lim. Ve müşkülümüzü, şimdiye kadar şaştığı görülmiyen kendi metodumuz« la çözmeğe çalışalım. (Votani) kelimesine Pandazidu'nun “Homerik Sözlüğü” nde “Hayvan gi « dası, ot, yeşil ot” diye mana veriliyor. Aristot'un eserlerinde bu kelime, Milâttan 3 - 4 yüz yıl önce genel ola « rak, “Ot” manasiyle geçmiştir. 'Teofrast hemen hemen aynı tarihte, kelimenin küçültme şekli olan (Vota- ndon) sözünü “Küçük nebat” anlamıma kullanmıştır. Dioskorid'in, Milâdın ilk yarım a. rında yazmış olduğu tıbbiğ eserde (Vos taniki Paradosis) yani “Nebatat ders « leri” tağbiri geçiyor. Anlaşılryor ki (Votani) ne öküzdür, ne itip sürmek ve ne de karım doyur « mak.. Ö doğrudan doğruya ottur, ne « battır. Belki bir dereceye kadar gıda ile alâkası var, faakt ot olduğu için, Kelimeyi esas unsurlarına irca edes rek Güneş - Dil kurallarına göce ma- nalandıralım, o vakit, bangi sözlerle ve ne gibi mefhumlarla ilişiği bulunduğu kendiliğinden meydana çıkar, a) ) G) ( Votan » teğ t ov 4ot t an 1) oğ. varlık, bayat anlammna ana kök, 2) ov, prensipal köktür, ana kök ane Tamınır temsil eder, 3) ot, esas anlamı yfpan veya yapılmış olduğunu gösteren ektir . Şu halde (Oğovot) şöyle bir manas ya gelmesi lâzımdır: “Hayatın, varlı- fın bir şeyde tecelli ettirilmesi veya et- miş olması.” (Oğovot) fonetik icabı (Vot) olur. Buradaki (V) buşka kelimelerde (P ve B) ile değişebileceği gbi, (0) vokali yee rinde do başka vokaller görülebilir. Bu esas dahilinde kurultmuş türkçe temlere den, misal olarak bazılarını alryoruz: (Püt-), pütmek — halkolunmak, ne« şet etmek (Rad. “K. B.; Tel"”) (Ped-), pedümek IV. “K. B.”) — zuhur etmek (Si ir), tnebbüt ete (Bit-), bitmek C» ). bitikmek — nemalandırmak (Hurş.) (Bat-), batumak — neşvünema etmek (B. . L. “Uyg”) (But-), but — thoum, çocuk (T. D.) ( » ), butlamak — doğurmak (B. T. 1..) deve hakkında. —Saylayı çeviziniz — — teali etmek (Rad, - bi İ