Kahraman Ordunun manevralarına ve geçit (Şair ve romancılarımız bu sel resmine ait intıbalar Manevralardan hir intiba EE bize neler okutacaklar? Önümüzdeki neşriyat mevsimi için muharrir ve şairlerimizin ne gibi eserler hazırladıklarını sorduk. Al- dığımız cevapları sırasile neşre - diyoruz. Nâzım Hikmet: — Neler hazırlıyorsun üstat? de - dim. — Evvelâ Si» mavne kadısı oğ « * lu Şeyh Bedred - din adında bir e - pope: -— Mevzuu? — Malüm ya Osmanlı tarihin - de bir köylü ve esnaf isyanı var » dır. Şeyh Bed. reddin isyanı. İş te onu yazıyo - rum. O devrin derebeylik nizamı için- de basit bir sosyalizm hareketi olan bu isyan beni eskidenberi sarıyordu. İlk fırsatta yazmayı çok istiyordum. Bu fırsat geldi. — Bitirdiniz mi? — Bitirdim. — Şeyh Bedreddini bir sembol ola- rak mı alıyor sunuz? — Şeyh Bedreddini neden bir sem - bol olarak alayım. Şeyh Bedreddin ge- ri devir içinde ileriyi görmüş bir adam- dır. Fakat tabii istikbali derli toplu, ihata etmesine yaşadığı zamanın bil - gileri mânidi. Ben kitabımda, o devrin havasını yaratmıya çalıştım. Osmanlı edebiyatında, Divan ede - biyatından, bilhassa halk edebiyatı mo- tiflerinden istifade ettim. Kitabımı da- ba ziyade tarihlere sadık kalarak yaz- dım. Gazel ahengini, halk türkülerini ve Aşik koşmalarını, Enderun şiirini bü - tün bunların kendine hâs seslerini ser- best nazımda denedim. Kitabım, bu ba- kımdan beni çok uğraştırdı. — Daha başka. — Son Postada neşredilen (Kan Ko- nuşmaz) romanını Kitap halinde bas - tırmağı düşünüyorum. — Daha, — Bir de akbel cemiyet yani şu <İyi günler göreceğiz çocuklar» dediğimiz yarınki cemiyeti, onun bit - mez tükenmez, sevinç ve saadetini anlatmak istiyorum. Yani muhakkak doğacağına inandı - ğım mes'ut hayatın hikâyesi. — Daha başka. — E, işi uzatın artık, bu arada Marksizmin klâsik eserlerini tercüme etmek istiyorum. Bir de faşizme dair romanım vardı. Onu gözden geçirece - ğim. Artık kes, yeter, yapacağız demek o kadar tatlı ki, sabaha kadar bu mev- zuda konuşabiliriz. * Suat Derviş: Sunat Derviş şu cevab: verdi: — Bir roman hazırlıyorum. Bir genç kızın roman:, Dur telâşlanma, (Ne bir ses, Ne bir ne- (© fes), (Fatmanm & günahı) gibide - bir ameledir. kardeşini, ayyaş! bir babayı ve za - yıl hastalıklı bir enneyi beslemek mecburiye- tindedir. Bir fabrikada çalışır. — Nibayet kötü yola düşer değil mi? Ferasetimi alkışlamadan tasdik etti: — Evet kötü yola düşer amma, se - nin zannetliğin gibi, değil. Sade ve sa- de yaşamak için, bu yaşamanın öyle sinema dekorları hâsretile alâkası yok. Bu yaşama alabildiğine beşeridir. Me- selâ, bir yaz günü plâj hikâyeleri din- EDEBİYAT RÖPO Eğil Bu genç ör! a * » Nazım Hikmet, Suat Derviş, Sadri Ertem, Reşat Nuri, Fikret Âdil önümüz neşriyat mevsimi için hazırladıklarını İedikten sonra bir deniz banyosu ya -İ yız. Alay pabilmek için yabancı bir erkekle plâ- ja gider. İçinde yaşadığı cemiyeti: zım saydığı, iki metre ipeği, bir iskar- pini, bir şapkayı temin etmek için. Anlıyorsun ya,: kahramanım, ne cunbadan rumbaya hoplıyan garibe,| müsaade, şimdi geleceğim. ne de Fatihten Harbiyeye göç eden ya-| rı mondendir. O en beşeri bir hayat seyri içinde fabrikalarda, sokakta, ara- mızda yaşıyacak. Gönlün oldu mu? — Teşekkür ederim. Hepsi bu mu? — Hepsi bu kadar değil. (İspanya hikâyeleri) diye bir küçük hikâye ki- tabı ile, bir iki seri röportajımı kitap halinde bastıracağım. — Ya Şiir? — Deli misin?. Ben onu bütün öm - rümde yapmadım. * Sadri Ertem; Rusya seyahatinden döndükten son- ra Meserret kıraathanesinde buluştuk. — Neler hazır « zammllz kyorsun üstadım? ? dedim, za — Uzun za“ mandanbe- 5 Ti (Step) adında ! bir roman hazır « $ maktayım. Bu ro- manın son kısım. Yarı da yazılmış « tır. Fakat neşrin. $ den evvel bir das ha gözden geçiril mesi lâzım. — Mevzuu?. — Mevzuu? Bir Step çocuğunun ha- yatı, Step, orta Anadolu stepidir. o - nun bütün yoksulluğu, bütün çıplak - lığı. Ve yurdunun bütün bu yoksulluğunu ve çıplakığını sezen Step ço - cuğu, büyük (o şehirlerde Oku - yor, Avrupada tahsil edi - yor, ve bu tahsil devresinde yurdunun noksanlarımı daha iyi görebiliyor. Nihayet Stepe Avrupa tahsili almış bir genç adam olarak dönüyor. Fakat Stepin istediklerini, vereme - wektedir. Hissettiği, gördüğü yoksul - luğu gideremiyor. Stepin acı yoksulluğu karşısında kahramanımın aczi, zavallılığı var. — Başka üstadım hepsi bu mu? — (Şehrin ruhu) adında bir küçük hikâye kitabım hazırlanmaktadır. Bir de (Kapitalizmin kuruluşu ve Antitez- leri) var. Bu, isimlerinden de belli, ik- tısadi bir tetkik. Tabif ancak kitap ha- İinde çıkabilir. — Daha başka? — Daha başka, Romanya seyahat notlarımı da (Bükreş - Ankara) nami- le neşrettireceğim. Ve eminol şimdilik bu kadar. Hem görüyorsun ya, bir neş- riyat mevsimine belki sığdıramıyaca - ğım kadar isim saydım. Yarın bu söz- lerimi tutamazsam bana ilk önce (atı - yor) diyecek sen olacaksın. — Aman lâf karıştırmıyalım. (Rus- ya) seyahati bir şey vaadetmiyor mu? Muharrire eserinden bahsediyorum. Cevap vermemesi mümkün mü? Evet Kemael, dedi, o da var, Onu da hazırlamalıyım. * Reşat Nuri: (Ak Baba) idarehanesinde yakala - be? il Hasta bir üvey dm, - Aman üstat dedim, sizi gökte ararken (o yerde buldum. Hayrola. — Hayırlısı şu- E Bir anket yapı - yorum, neler... — Anket mi? Beni geç. — Aman ne- den? — Ankete töv - beliyim. Güldüm. Malüm ya (Ak Baba) da - yağ RTAJI ——İ” -İ İki kelime ile olsun. E vag anlatıyorlar. lâtife gırla gidiyo — Yemin falan söker mi — İmkânı yok. : — Sade ismini Tütfetseniz. 5 — Ha bak bu olur. Sade bi Ferahlamıştım. Koltuğa iyif şerek (o beklemeğe başladım” Seyfi ile Yusuf Ziya, birbirlei kışlılar. Sonra ikisi de işleril€ 1 olmağa başladı. Bir on dakiEği Sigarayı tazeledim, Bir on deki geçti. İkinci sigara. Pirelendiğ dünüz mü işi. Atladım mı d€ yın okuyucular? Rahat koltuk / trkça darlaştı. Üçüncü sigara- Yusuf Ziya nihayet dayans” kahkahayı fırlattı. Arkasında Belki gelir! dedi, bekle. Fakat Orhan Seyfinin kalbi yufka olmal: ki nasihate iştir! di. — Hiç bekleme Kemal, düny y mez, Bana olanlar olmuş, Çalı KU demiş kafesten uçmuştu. Üç gece sonra Şişlide bir ahbiğ safir gidiyordum. Tramvay tat ni ğim durağa gelince davrandık, uzatmıyayım, ben arkadan, Reh ri önden indik. Sıkmak bahane Ö ne sarılır sarılmaz! “ — Bizim anket dedim. Ayni cevap. — Ankete tövbeliyim. O zaman aklıma geldi — Aman sakın yazacağınız dı bu olmasın, dedim. Bir an d“ — Ankete tövbeliyim, diye | etti ve sukağın köşesinde ayrı : — İyi bir fikir diye güldü, nef! masın. ' Ben buna inanmadım, sakı” l inanmayın. i i i ' * Fikret Âdil: — Neler hazırlıyorsunuz? — Yanlış geldin ahbap, Suat“ ' v uyma falan karşi otururlar; — Amafi dım Fikret | konuşacağı — YA, il sinema i hazırlıyorUğ ha. — Onu kalem, sS8ğ (Asmalı | 27) diye bii O biçim bir roman, i bın var, portaj serisi, ne bileyim, bir eser ayıp hazırlamadığını soruyorum — Kısa keselim, evet kafan” mamen tebellür etmiş böyle var. Hatiâ adı da hazır: (Üç: Xİ — Mevzuu. , — Sana bir şey söyliyeyim latmağa değmez. Ben bunun senin gibi ankötçilere değil, ASS tabı basabilecek vaziyette ola lattım. Bir takım mahzurlar © derek neşredemiyeceklerini sö Sakın aptal aplal: Sen ye? © yıllardan sonra, belki ölümün“! ra neşredilir. Şöhretin arşı il kar deme Ben bu masallara kıratta bir adam değilim. ROME mevzüü hem uzundur, hem mahzurlu bir matâdır.. An” işine yaramaz. i Önüne bir sine-mond çe$'* og — Merakını tamamladınsa © kahve söyleyim, dedi, üfiyeti€ “ri na müs redilec”” i ade et te neşr Kemal pın işi yazayım.