K *ls_on Posta,. nn lıyiKasi: 4 ÖLDÖRT ile . EDİ _....qh—)/ a— 353 AR A.HNÜ Yazan : Hugh Aüstin lıııılutedeıı çeviren : Hasznun Uşa Kenarlı tırtıllı, ucu sivri bıçak! Kekeleyen adam - doktor çağırm: çagırmak için iki sebep - " mucize - parmak izleri - resmini alın kameriyeyi Grandük'ün eli, öylece kalmıştı. Bu kadar yüksek ve mühim mevkie mâlik olan bir adama, bundan acı bir hakaret yapılamazdı. Grandük'ün rengi sararmıştı. Olduğu yerde, hafifce sallanmıştı EELI Ükslke) daki mlhelredr hastanesinde |. —— Lüfen; bir iilye; Menbir p ea PKTETŞMTR AY gz Te "” EAPEŞTRE T © < yor. (Aziz Goörgo) manastırı baş rahibesi (Astapavlona) tarafından idare edilen salonunun kapısmda ser tabib ile baş rahibe arasında şu mükâleme cereyan ediyordu: — Nasılsınız, Mamer - Pavlona2... Ürnit ediyorum ki, hastalarınızı bugün biraz daha iyi bulduğunuz için herhalde daha memnunsunuz?. — Evet, doktor.. memnunum. Hat- tâ yalnız memnun değil, daba ziyade Mmüteşekkirim.,. Refakatime verdiği-| niz Türk hasta bakıcılar, vazifelerini cidden iyi ifa ediyorlar. Zarmederim ki, bugün taburcu edilecek bir kaç hasta- mız var. — Evet, Mamer Pavlona.. bu sabah aldığım raporlarâ nazaran bugün dört hastanız daha taburcu edilecek.. 6 nu- maralı üsera sevkiyat merkezine gön- derilecek. *— Pekâlâ, aziz doktor.. başı ne olacak?. — Hangi binbaşı, Mamer?.. — Sarıkamış esirlerinden.. hani şu, gayet yakışıklı bir binbaşı var ya?.. — Onun, nesini soruyorsunuz, Ma- ya, © bin- , Mmer?.. — Vaziyetinde hiç tebeddül yok... Daha hâlâ o huşunet ve asabiyeti de- vam ediyor... Dün gece, gene fena hal- “de sayıklamış. Âdeta, bir buhrana ka- pılmış. Eğer o bal biraz daha devam etse imiş, nöbetçi doktoru uyandıra- caklarmış... Bu genç ve güzel adama, çok acıyorum. Sertabib, acı ve mütecesir bir tebes- sümle başını sol tarafa çarpıttı. Elleri- ni iki tarafa açarak semaya kaldırdı: — Ne yapalım, Mamer?... Bu bin- başıya, şimdilik hiç bir şey yapamayız.. Çünkü bu sizin genç ve yakışıkh bin- başınız, yaralarından değil.. kalbinden muztarıptır. Anlaşılıyor ki; esir olmak, ona çok ağır gelmiştir. Ve.. ruhu üze- rinde, çok acı bir tesir husule getirmiş- tir. Gündüzleri sık sık bahçeye indiri- lerek hava aldırılması için emir vermiş- tim. — Bu emir, tatbik edilemiyardu, a- ziz doktorum. Çünkü bu binbaşı, bi - zim hemşirelerle gezmeyi sevwmiyor « du... Lâkin, Türk hasta bakıcılar gel- dikten sonra, vaziyeti biraz değişir gi- bi oldu. Şimdi; onların sözlerini dinli- Daha münis hareket ediyor... Dün, bunlardan biri, onu ikna etmiş.. “biraz bahçeye indirmiş. — Yaa, öylemi?.. Şu halde, bu mü- şahedeniz fena değil... Lütfen emir veriniz. Bir müddet için onunla, yalnız Türk hasta bakıcılar meşgul olsun - lar... Hattâ bunların en zekilerinden Bir iki kız seçer de bu işe memur eder- seniz, daha iyi olur. Ümid ederim ki; bu sert binbaşının sinirleri daâha ko « lay düzelir... Zaten, yaraları da artık kapanmak üzeredir. Her halde, yakın- — da onu da taburcu ederiz. — Çok hakkınız var, aziz doktor. İşte şimdi, emrinizi ifa etmeye gidi - yorum. -— —- nız. Hayranım doğrusu mertliğinize... Genç kadın hâkime bakarak sadı — Raymondu o kadar severim ki... dedi. Biraz sönra bitkin bir sesle ilâve | Evet, ne yapması lâzimdı? caktı? —— HGÜ Ükk” » i Pavlona.. — Başka bir emriniz mi var?.. — Yarın, öğleden evvel Valü U - mumf hazretleri, muhterem refikalari- le hastaneyi gezmeye gealecekler. Bun- dan haberiniz var mı, idi?.. — Hayır, doktor. — Şu halde.. işte sizi bizzat haber- dar ediyorum. Tabitdir ki, bugünden itibaren lâzım gelen tertibatı ılırıınız. |değil mi?.. — Oo.. bundan emin ve müsterih olunuz, Dündenberi hastanenin her tarafm- da başgösteren faaliyet, bu sabah bit- mişti. Her taraf leınizlenm:ş.. bütün takımlar değiştirilmiş.. hastalar kâmi- len traş edilmiş.. artık, gelecek büyük misafiri beklemek için herkes vazilesi başına geçmişti. Bu intizar, epeyce devam etmişti. Nihayet, öğleye doğru çift sesli ve azametli bir korna sesi işitilmiş; bir (Kazak takamı) dizilmiş alan hastane- nin kapısına arka arkaya üç otomobil yanaşarak bunların içinden Valii U - mumi Grandük Nikola ile refikası, yaverleri, ve maiyeti inerek hastaneye girmişlerdi. Harbin her tarafta şiddetle devam etmesine Tağmen, (Çarlık erkânı) haşmet ve azametlerinden hiç bir şey feda etmemişlerdi... Grandük Nikola; her tarafı sırmalarla işlenmiş bir Raç zak geneoralı üniforması giymişti. Ge- rek kendisinin ve gerek refikasının ot- rafı; şik, zarif ve yakışıklı yaverlerle ihata edilmişti. Hastane sertabibi ile büyük memnur- lar, misafirlerini büyük bir hürmetle karşılamışlar; önünde yerlere kadar eğilimişterkdli... Serhemşire, mütâd o- lan merasimi icra etmiş; bu azametli misafirlerine, altın tepsi ve tabaklar içinde, ekmek ve tuz ikram eylemiş - ti. Grandük ile refikası, hasta kovuş- larını büyük bir dikkatle gezmişler; hastaların hepsinin ayrı aymı ellerini sıkarak, üçer beşer kelimeden ibaret konuşmalarla nazikâne ve insani bir vazife ifa eylemişlerdi. Sıra, Mamer Pavlonanın himayesin- de bulunan kovuşa gelmişti. Grandük, kapının iki tarafına dizi- len tabiblerin, rahibelerin, hasta bakı- edarın ve hademelerin yerlere kadar eğilerek gösterdikleri ihtiram arasın - da, kovuşa girmişlerdi. Kovuş, derin bir sessizlik içinde idi. Grandükle zevcesi, kovuşun sağ ta rafındaki sıradan itibaren hastaları zi- yarete başlamışlardı. Her karyolanın önünde duruyorlar.. hastaların, yattıkları yerlerden elleri- le verdikleri selâmları alıyorlar.. ayrı yakabilirler - kanlı mecmua - polısın hayreti... — Takriben iki dakika. — Aynı “zamanda doktor -(Win « grat) a da telefon ettiniz değil mi? — Polisi haberdar etmeden evveli Polis memuru doktora döndü: — Mister Patton'un telefonunu işit- meniz ile buraya gelmeniz arasında kaç dakika geçdi? — Telefonu bırakır birakmaz çan- tamı almak için odama koştum. Oğlu- mun otomobili kapının önünde bekli- yordu. Diyelim ki takriben iki dakika geçmiştir. — Mister Patton eve hangi kapıdan zudmız) — Veranda tarafındaki kapıdan... Patton bunu söylerken bir fotoğraf mağnezyomunun iştial ederken çıkar- dığı sesle yerinden sıçradı. Kameri - yenin pencerelerinin birinden beyaz bir duman çıkıyordu. Patton bir saniye sonra sözüne- de- vam etti: — Hizmetcilerin servia kısmında bulunduklarını tahmin ediyordum. Fil- hakika oradaymışlar ve benim telefon ettiğimi işitmediler. Kent bir baş işaretile tasvib etti: — Bahçivan çimenlikten koşarak geçtiğinizi gördüğü zaman bahçeden mi geliyordunuz? Patton'un alnı hafifce buruştu, bi - raz kuru ve net bir sesle: , — Evet kameriyeden geliyordum, dedi. — Kameriyede ne kadar kaldınız? Sual ile cevab arasında, ilk defa bir fasıla geçti, sonra Patton: verdi. — Ondan evvel neredeydiniz? — Ondan evvel... Havuzdan geli- yordum. — Doğrudan doğruya mı? — Evet. — Madam Merit' i mi arıyordu « nuz?, — Evet.. ban.. Kameriyede ikinci bir mağnezyo- mun patlaması sözünü kesti. Polis memuru tekrar sordu: — E. madam Merit' i gördünüz mü? Patton hafif sesle söyledi: — Evet, sizin bulduğunuz vazi - Yette, — Vücudüne dokundunuz mu? — Ooh.. tabii hayır! — Ölüp ölmediğini olsun anlamak için elinizle yoklamadınız mı? * — Hayırt Ben doktor değilim. Bun- »İdan başka.. anlamak zor değildi.. öl - düğü belli idi. — O halde doktoru neden çağırdı - muz? * İkinci defa olarak sual ile cevab a - ayrı hepsinin ellerini sıkıyorlar. Bazı- |rasında bir fasıla oldu. Sonra Patton larile kısa, bazalarile uzun konuşuyor- | birdenbire karar vermiş göründü: lar. Vaziyetleri ve ihtiyaçları hakkın- da sualler soruyorlardı. ( Arkası var) ——— ea - ktuen faalini mes'ul lulu"ıb lir mi vallı adam muhakkak ki beraet 'akat delidir diye onu timar- 'e atacaklardı. Bu ise, buhrân an- — İki sebeb vardı. Madam Merrit"- in ölmüş olduğunun muhakkak olma - sına rağmen polisin kaç dakikaya ka- dar gelebileceğini düşünüyordum. Di- ğer taraftan da kameriyeye her hangi birisinin yaklaşması ihtimalinden kor- kuyordum. Ev sahibi Mister Arnold'- dan doktor Wingrat'in şuracıkta otur- “İmakta olduğunu bir çok defalar işit - j M niştim. Bana bir kaç dakika içinde i- ; susmak, korkünç sirri ü - vüru- nutmaktan başka çare yoktu. — Korkmayın, Germanie; dedi, kim- Raymondu adliyeye verse ne ola -| seye'bir şey söylemiyeceğim. Kaderin Evet, bu. belk onun — vazifesi | cürümleri insani adaletin elfine veril - yanmalirtir tihak edebileceğini ve polisin dünden evvel mütecessdisleri savmak hususunda bana yardımı olabileceğini biliyordum. Patton bir iki saniye durduktan a Do'"““ Pİ'"&'mm ılıncı sebe- bi, ölümün vukuu zamanının kat'i.- yetle tesbit edilmesine sizin kadar faz- la ehemmiyet v!rıınnıîu Polisin her mak izi mütehassısı cesedin kakif hasiır koltuğun arasında sıkışık olan bir mecmuayı çıkarmakla müff dü. Doktor polis anemuruna bir #7 tecessüsle baktıktan sonra Mf yaklaştı. Üzerine çantasını ko) .|tı. Fakat her hangi Bir izi bozü Madam Merrit'in en aşağı yarım sa - atten fazla bir zaman evvel ölmüş ola- cağına hükmediyorum.. sanırım ki doktor Wingrat... Kent emniyet verici bir le karşısındakinin esözünü kesti: N — Hakkınız var, dedi. Doktor Win- grat mıadı muayene odince ölümün vuküm tarihini bir kaç dakika farkla tayin edebilir. Eğer aradan fazla vakit geçseydi teşhisinde bir kaç saat alda - nabilirdi. Kametiyede takriben beş dakika kalkdığınızı söylüyordunuz değil mi? Polis memuru tatlı ve emniyet ve- rici bir sesle söyledikce Patton'un yü- zünün hatları yumuşuyordu: — Evet, diye cevab verdi. Kat'iyet- le söyleyemam. Nasıl bir hâleti ruhi- ye içinde bulunmuş olacağımı tahmin edersiniz. Soğuk kanlılığımı derhal ik- tisab edemadim. Ne yapmak lâzım ge- leceğinde mütereddid edim. Polis memuru israr etti: — Buna rağmen... Ne yaptınız? Patton başını şalladı : — Hiç bir şey yapmadım. Kapinı eşiğinde durdum. Belki de bir iki de- fa arkama döndüm.. çok müteheyyiç- tim.. fakat eşikten ayrılmadığıma, ve lıiç bir şeye daokunmadığıma eminim. 'okâlâ, sonuncu bir sualim daha var: Mister Patton! Celdiğiniz zaman musluk açık mı idi? Si BİR MUCİZE ( Saat 4 dakika 32 - ssat 4 dakika 39 Fotoğrafcı kameriyeden çıkıyordu. Teğmenin bir şahidi sorguya çekmek- le meşgul olduğunu görünce raporunu vermek üzere Hendriks çavuşa tevec- cüh etti: — İşimi bitirdim. Kameriyenin & - şardan da bir ananzarasını ister misi « niz? Hendriks yaprak sigarasının ucunu dişleri arasında çıtırdatıyordu: — Almız, belki birisi bir kibritle tutuşturuverir, diye homurdandı. Sonra parmak izleri mütehassısı o- Tan (Wisman) a işaret etti. Birlikte ka- meriyeye girdiler. Wisman kısa boy- Yu, daima alay eder görünen fakat iyi kalbii bir adamdı. Madam Merrit'in burnunun ucunun kesik olduğunu gö- rünce bir ürkildi: — Vay, diye söylendi. Dışarda Mister Patton polis âmiri- nin suallerine cevab veriyordu: — Evet, dedi. Kameriyenin kapı - sına geldiğim zaman çeşmenin muslu- gu açıktı. Kafamda kameriyeyi etrafı- na su ile dolu bir hendek çevrilmiş o- lan bir şatoya bönzetiyordum. Bunu alay ederek Madam (Merrit) e söylü- yecektim, Ben orada bulunduğum müddetce mushuk kesilmedi. Kent cevabın sonunu bekliyordu. Birdenbire arkasına dönerek (Win - İgrat) a: — Gelir misiniz? dedi. Kameriyeye girdikleri zaman par - ceğini düşünerek hareketini yarığti raktı. İstifhamkârâne (Kent) € Nihayot çantasını masanın dibi şeme üzerine koydu. Kent parmak izi mütehas ruyordu: —E.. ne bulkdunuz bakalım? - Kisa boylu adam dudak - b masa ile koltukları gösterdi: — Hatır eşya üzerinde iz kumda iz aramıya benzer! — Peki, ya maden üzerinde © ne dersiniz? Her ne ise şimdilik nuz, doktor cesedi muayene ctsil sonra ararsınız. Bu dakikada muf bakınız. Bir şey var mı yok mu? yene ettikten sonra musluğu kağf mayı unutmayınız| Sonra Hendriks çavuşa donj — John, sen Petton ile bahçi menliğe, konuşulanı — işitemiyec bir yere götür. Doktor, Madam Merrit'in zerine eğilmişti. Dikkatle mu diyordu. Ölünün parmaklarını KIt açtı, kolunu hareket ettirdi, adalet? ne baktı. Uzun müddet guzhmıl T lerine dikti. a (M Belediyenin bir tavzihi «— Garetenizin 15 birincite nüshasında «Futbolcüler Rusy: den mağlüp oldular» — başlığı bir futbolcü ile mülâkat şeklind€ | tişar eden yazıda «idarecilerimiz ” den şikâyet edeceklerine yaplı maçların hasılatından yüzde yirmii alan Belediyeyi zorlayarak bize mazsa bir tane çimen saha yap de' 1 müsbet iş görmüş olurlar.* mektedir. Bu yazı hakkmda herhangi bir talea serdetmeksizin yalnız beled nin maçlar hasılatından yüzde 25 ğil sadece yüzde 5 aldığını beyın ve bu noktanın o suretle tashih V zihini rica ederim.> Vali ve Belediye " Muhittin Üstü Son Posta Yo'ıu.my-.hnlhvem ça Yerebatan, Çatalçeşme sokak, İSTANBUL amahfuz ve gazetemize ABONE FİATLAR 1400 | 2340 |1220 2700 (1040 TÜRKİYE 'YUNANİSTAN ECNEBİ 800 Abone bedeli peşindir. Adret | değiştirmek 25 kuruştur. Celen evrak geri verilmez. HHanlardan mes'uliyet alınmaz © Cevap için mektuplara 10 kuruslü pul ilâvesi lazımdır.