8 Birinciteşri SON POSTA OSMANLI SARAYINDA KADIN ELLERİ ———uv7“" — ——— ——OOÖ 6 — Prenses İrini Yazan-: Ragıp Şevki Bizans halkı ipek sarıklı, ipek şalvarlı şehzade ile sarışın, mavi gözlü prensesi çılgınca alklşlgyçrdu yıl evvel bir bahar sabahı. 'l k sahillerinden denize açılan iki balıkçı kayığı, Y lkenlerini şişire - rek küçük burnu geçtiler ve Marmara- nın ortasında sağa sola, ileri geri dü - men kırmağa başladılar. n Ve Kayıklardan birinin 'ıçch küçük Osmanlı devletinin başbuğu bıqun Or- hanın oğlu şehzade Halil vardı. B—'ı- basının kendisine «hâs» olarak verdiği Gemlikte oturur, hemen her sabah böyle iki balıkçı kayığı ile ava, tenez * zühe çıkardı. Ğ Bugün de ayni eğlenceyi tekrar edi- yor, denizde kâh demir attırarak lıah'k avlıyor, kâh ta yelkenleri doldurup bir sahilden öteki sahile vollo uruyordu. Fakat aradan henüz bir saat geçme- den, on beş metre ileriden giden kayık- tan çatlak bir haykırış duyuldu: — Heyyy!. Geri, geri!.. Korsanlar ge- liyor!. n İki Türk kayığı yelkenler ve kürek- lerile yol almağa çalışıyorlar, fakat karsan kadirgaları gittikçe yaklaşıyor- du. Henüz on dokuz yaşını dolduran şeh- zade Halil heyecan içinde mütemadi - yen geriye bakıyordu. Uzaktan sahil görünüyordu. Fakat korsan gemilerinin kendi kayıklarının hızı hiç te bir 595 Ge Kadirgalar mütemadiyen yaklaşıyor-| du. Nihayet aralarında iki yüz metre kalınca, en önde giden korsan gemisin- den İtalyanca bir ses duyuldu. Sonra dört gemi dört kola ayrıldı ve küçük balıkçı kayıkları bir anda çember içi- Şehzade Halil artık bütün ümitlerin tükendiğini anlayınca kılıcına sarılmak isti İhtiyar bir rum: — Sultanım, dedi. det buyurmayın, kılıçla derseniz sizi öldürürler. ederlerse babanız kurtarmasını bilir!.. Kadirgalar küçük balıkçı knyığ'ını yaklaşınca, şehzade Halil İle adamları .derhni en büyüğüne a':;nd:_ve korsan kadirgaları iki balıkçı kayığını hom - boş bırakıp tersyi zü dönerek boğaza doğrü yelken şişirdiler. Beyhude yere hid- Sehzade Halilin Foça kor:an_]arlxr!m line düşmesi Sultan Orhanı yeis için- :iem;ır;ımııuı Şehzade Halil Orhanın en küçük oğluydu. bütün çocukların - dan çok onu 1 ne kıçîad.ın. ne de denizden saldırma - nın imkânsız olması, Orhanın yesini, ümitsizliğini bir kat daha artlırıyor - malara giden kayıkçılar şeh - zadenin Foçada hapsedild ğini hi verince, S:şl.ın Orhan derhal Bizans imparatoruna baş vurdu. Gönü . İmparatorluk o günlerde büyük bir buhran geçiriyordu. Hudutları dnra!l - maş, küdret ve kuvvetinden en ufak bir zerresi bile kalmamıştı. İmparator Yuanis Paloleogüs bu müracaati büyük bir memnuniyetle karşıladı. Derhal do- nanmalar hazırlattı, Foçaya Bizans im- Paratorluğu namına elçiler gönderildi. İmparator Foça valisi olan Kılğt - se'ye, harpten ve yahut sulhtan birini tercih etmesi için bazı tekliflerde bu- Tunuyordu: Şehzade Halil serbest bırakıldığı tak- girde kendisine yüz bin altınla Panip- resebastos, yani (en muhterem) Ün -|m! vanı verilecekti. Şehzadenin esareti devam ettirildiği takdirde de Bizans donanması Foçaya saldıracaktı. Kalotse bu iki tekliften parayı Ve ünvanı tercih etti ve şehzade Halil bir Bizans gemisine bindirilerek İstanbula doğrü yola çıkarıldı. * Şehzade Halilin İstanbula girişi Bi- zansta görülmemiş şenliklere vesile ol- du. Binlerce halk sahillere, sokaklara, dökülmüştü. Bir at üzerinde, Nşpdı ipek bir sarık, sırtında ipek bir kürk- le vakür ve mütebessim geçen şeh- zadeyi halk çılgınca alkışlıyordu. Or- hanın oğlu, alkışlara başını sallamakla mukabele ediyor, bütün Bizans kadın- ne alındı. I mukabele 2 « Halbuki esir|zel değildi. Fakat severdi. Hele komınlırı_ bu.ılıy. başta imparator ve imparatori - ları şehzadenin huyorlardı. e y İmparator Paloleogüs kendisine ; büyük ihtiramı gösteriyordu. Sara: imparatorla ı(beşı.b.yı_n ben Jerinden başkası! ;ır:r:şlkun. üs, halkın ara - sından şehzade ile yan yanâ geçiyo_:i “ı’ı; raya yan yana giriyor, Orw oğl haremin en mükellef dairesini ayırı - yordu. iğine ha 'e GRÜR iilan Bizanslı gelini de alarak İzmitten Bur- saya doğru hareket ettiler. İrini bir at üstünde tırıs götürülü - yordu. Geriden rumca haykırışlar, ba- Bortılar, teşyi âvüzları işittikçe yaşlı gözlerle arkasına dönüyor, sonra yanı- başında yürüyen şehzadenin profilini görüyor, gözlerinin yaşı bir anda ku - ruyardu. İrini Bursanın mükellef ve sessiz sa- raylarına girince, hayatını şehzade Ha n ak y da bir de Yeaa ae aa e a ih Bi - İlile büsbütün bağladı. Şarkın o ebedi köşk tahsis Ssil misafiri bu köşk- | sükünu içinde, Osman oğullarının za - zansın bu genç ve te yatıp kalkıyor, yengesi olan impara' arada yrme;;iyor, vor, geziyo! n ŞLBıîtgış: bu yemeklere, gezintilere, eğlencelere imparatorun sehhar kızı İrini de iştirak ediyordu. £ İrini harikulâde denecek kadar gü - | cazibesi, gözlerinin | şehzadeye bağla - fer ve kahramanlık avazlarını, ince mi- narelerden gelen ezan seslerini dinli yerek yıllarca yaşadı. Dininden âyrıl - mıyan Bizanslı prenses, henüz kadın entrikasının hâkim olmadığı saravla - rın en sessiz ve sakin kadını olarak öm- [ğngğ*_(lrd imparatorla ve üvey toriçe Eleni ile bir bir ara da eğleni- güzelliği onu derhal —îdegçnçkıuhışısevgiveıelkıl göstermekten çekinmedi. Hattâ impa -| kızını şehzade Yator İCR, bile et-| Halile nişanladığı gün, hayret İrini ile şehzade Halil arasındaki aşk temiz ve lekesizdi. İki genç artık bü - tün gezintilere beraber çık?yor!ar. Bi- zans halkı, bu ipek sarıklı, ipek ş_nlvır- h, güzel şehzade lle.Ö masum bir yhı taşıyan, sarışın, mavi gözlü prensese hayran olu_vorıa;, ıvuı;l:;“mı patlatır - ına alkışlar koparıyordu. cMSı:hmde Halilin İstanbulda misafir -| Hği nihayet bitti. Bir sabah büyük bir PASLANMAZ Hasan Tıraş Bıçağı Bir dakikada tıraş eder. Ne sa- bun, ne de fırçaya ihtiyaç vardır. Katiyen paslanmaz. Alâmeti fa - rika ile ihtira beratı vardır. Ne İngilizler, ne l*r:_mıılıı-, ne de Amerikalılar, ne de bütün dünya XP";::;:IHBI“' gene imparatorla at -|İf aynını yapamaz. Hasan tıraş ma- başı gidiyor, büyük ve muhteşem Eıırı kinasile Hasan tıraş sabunu ve düğün alayı İzmite doğru yollara dö - |D tıraş kremi, tıraş kolonyası, tıraş külüyordu. pudrası birer şaheserdir. Mut.laka israr Ankara, kadirgalarla Üsküdara - , g:gü)ük. mükellef bir ırıhı ıçmı:, qç.-h—' zadenin genç niş.hl_lr'mı bindirilmiş- | t Atlar altın ve gümüş işlemeli takım- | t ler altın saçaklar, larla süsler:uî perdel . Sti çe olmak üzere Hasan markasını arayınız; ediniz. Hasan deposu : İstanbul, Beyöğlu. en güzeli prenses gaBa Ça laraaa T g edil - glıl;nnsın bütün ı.rıı;!ııııkışmha k:ıl:nn'. ?çun— gü telmiş, her $ - ğ:n:alggı ve-'—çığane. kıyrak kahkahalara gulmuştu. boşı:_r _vıfr sofralar kuruluyor, uzun be- yaz yeldirmeli, zarhli Biun_slıhrlı. ipek sarıklı ve ipek şalvarlı 'Türkler — karşı karşıya gülüp eğleniyorlar, şe'hudele- rini seven Türk köylüleri İzmit sırtla- rından sürü sürü davarlar, sığırlar in- diriyorlar, prensesin ve şehzadenin ça- dırı önünde kurbanlar bsı!wgrdu. Düğün iki gün, iki gece sürd_u.' . Şehzade Halil güzel karısı İriniyi ar- tık yanından hiç eksik etmiyordu. İrini iri mavi gözlerile daima şehzadeyi a - rıyor, iki genç aşkın en güzel ıünler!nı_ yaşiyorlardı İ Arabi sene 1865 8 Beşige İhzır 156 jı9| 8 e. | © Z. O4 (15 | 14 Bir sabah şehzadenin atlıları güzel hep gülüyordu ve Y Mektepte biz ona, Yedikuleli der - dik.. Necati ihtimal Yedikulede doğma- mıştı. Yedikulede oturmadığını da bili- yorduk. Fakat öona bu lâkabı takmamı- za sebeb göbeği idi. Yedikuleli mektebe girdiği sekiz on yaşlarında bir çocuktu. Mek - tepten çıklığı zaman yirmi yaşına gel- mişti. Seneden seneye onda bir çok de- Bişiklikler olmuştu ama; göbeği hiç de- ğişmemişti. Yedikuleli mektepten çıktı. İşe filân girmedi. Ben de anun yerinde olsam, işe filân girmezdim ya. Babasından kalma kolay kolay bitmiyecek bir ser- veti vardı. İşe girecek de ne olacaktı! Yedikuleli yirmi beş yaşına girince- ye kadar kendi halinde rahat rahat ya- şadı. Fakat yirmi beş yaşına girdiği za- 'man kalbine de bir kürd girdi. Bu kurd narin sevimli bir bayancıktı. Yedikuleli, bu bayancığa bir tanıdı - ğanın evinde rastlamıştı. Ayni salonda pturmuşlar, bir masada çay içmişler, ve tatlı tatlı konuşmuşlardı. Bu genç kız ancak on dokuz yaşında 'ya var ya yoktu. Saçları sarı ile kumral arası bir venkte idi. Gözlerinin içi Yarınki nushamızda : edikuleli Yazan: İsmet Hulüsi İMSEF Arada sırada görüyordu amma, genç kız onun mültefit selâmlarını, hafif bir baş işaretile karşılayıp geçiyordu. Yedikuleli bıkmadı, usanmadı; tam bir yıl ayni tarzda kızın peşini kovala « zaman | dı. Bir gün gene bekliyordu, genç kızı gördü. İçinde bir şeyin hop dediğint hisseder gibi oldu. Düşünüyordu: — Şimdi gene bir selâm verip geçe- cek. Fakat umduğundan büsbütün baş e ka türlü oldu. Genç kız sadece selâm « lamadı, Yedikulelinin yanına geldi. Ell4e ni uzattı. Yedikuleli bu ummadığı sa8- det karşısında kendinden geçmiş Hir halde idi. Uzanan ufak, beyaz eli in « itmel daha tatlı bir gülümseme vardı: — Biliyor musunuz, siz bana bir ge« ne evvel bir teklifte bulunmuştunuz., — Evet bayan, fakat siz reddetmiş. tiniz, hem buna sebep te şişmanlığım e dı.. — Teklifinizi şimdi kabul ediyorum, — Şişmanlığım?.. — Zararı yok.. P| N vinçten — âdeta yüzü çok güzeldi. sarhoş — olmuştu. Yedikule- | Beş yıldan sonra | Ne cevap vere - Hinin aklından ge- ceğini, ne diyece- çiverdi; kendi Yazan : Çeviren : ğini bilmiyordu., kendine: Löon Gerbe Nurullah Ataç Bir şey konuş « — lşle. dedi, tam benim sevebileceğim bir tip.. Ve bu sefer aklında kalıverdi: Madan yan yana yürüdüler, bu yol sanki onları Taksima den Harbiyeye götürmüyor da, felâ « — Şununla evlensem hiç fena ol -|ketten saadete koşturuyor gibi idi. Toryacak! * Yediküleli nereye gittiklerinin, ne kadar yürüdüklerinin farkında değildi. Günler geçti, Yedikuleli tesadüller -|Bir eczanenin önünde genç kız. Yedi- den istifa etti. Genç kızla ahbaplığı ilerletti ve nihayet teklifini yaptı: — Siz benimle evlenmek ister mi - siniz? Yedikuleli sualinin cevabını halecan içerisinde bekledi. Genç kızın her za- man gülen gözleri bir an di — İmkânı yok, ben sizin gibi şişman bir erkekle evlenmem! Yedikuleli şişmanlığın bir kusur ol- duğunu |lk defa hissediyordu. İlk defa arzu ettiği bir şeye şişmanlığı yüzün- den nail olamıyordu. x» Yedikuleli ümidini kaybetti, amma aşkını kaybetmedi. Aşk ona bazı bazı yeniden ümitler verir gibi — olurdu. Genç kızı artık eskisi gibi sık sık göre- miyordu. Fakat görmek için dolaşıyor, görmek için her yorgunluğu göze ala- rak kızın geçmesi ihtimali olan yer - lerde sabahtan akşama kadar bir aşa- ğı, bir yukarı geziniyordu. Kırklareli vilâyeti merkez kazası Mahye kiremidi satın alınmak üzere maları ilân olunur. (1808) ğgünden: 5 — Nümunesini görmek ve beda! titü Daire Müdürlüğüne müracaatları. kuleliy Necati, dedi, şuraya biraz girelim, Girdiler, Kenarda bir baskül duruyom du. Genç kız basküle çıktı; 64 kilo gele mişti. ye: — Sıra sende, , L i de basküle çıktı, ibre dön- dü., Tam yetmiş sekiz rakamının üstün. de durdu: — Bu ne bu? yordu. * Yedikuleli sevdiği için tam bir yıl hiç durmadan sokak #0« kak dolaşmış, bu yüzden zayıflamış, narin bir delikanlı olmuştu. , Fakat aşk onü öyle dalgın, öyle lâ - kayt bir hale getirmişti ki; bir yıldan. beri hiç tartılmamış, ve aynsda ken « dine alıcı gözile hiç bakmamıştı. Kırklareli Vilâyetinden: için 34274 Marsilya benzeri ve 688 20 gün müddetle açık Mlmeyoî karılmıştır. Eksilttme 21/10/1936 pazartesi günü öğleden evvel saat 10 Kırklareli İskân — Müdürlüğünde yapılacaktır. Bu işe müteallik şartnameler Ankara, İstanbul ve Kırklareli İskân Mü dürlüklerinde bulunur — istekliler her gün görebilirler, Eksiltmeye iştirâk & deceklerin muhammen bedelin 95 7,5 nisbeti olan 213 lira 50 kuruşluk te« minat akçeleri ile muayyen vakitte Kırklareli İskân Müdürlüğünde bulun- | Yülkeklirani Enâktüsü Reb l 1 — Yüksek Enstitünün 40-50 kız talebe ile 434-500 erkek talebeye mümunesi veçhile alınacak ayakkabı açık eksiltmeye konulmuştur. t 2 — İhale 9/10/936 tarihine rastlayan Cuma günü saat 16 da Rektör - — Tük binasında toplanan Komisyon tarafından icra edilecektir. 3 — Kız Ayakkabısı 565 kuruştan Erkek ayakkabım — 475 — kuruştari 265750 kuruş olarak tahmin” edilmiştir. 4 — Muvakkat teminat 19932 kuruştur. va şartnamesini almak isteyenler Enâ« «1030» «1563» j İnhisarlar Istanbul Başmüdürlüğünden: anbarlarında mevcut 1129 lira keşif bedelli hurda bakır, hurda saç demir ocak kapakları, buhar istim kazanı, el kantarları ve buna mümasil hurda ve sağlam muhtelif cins eşya açık arttırmaya konul- muştur. Arttırma 21/10/936 çarşamba günü saat 14 de Kabataşta Baş- müdüriyet binasında teşekkül edecek komisyonda yapılacaktır. İsteklilerin o gün arttırma başlamadan evvel 95 7,5 nisbetinde teminal akçelerini Başmüdüriyet veznesine yatırmaları lâzımdır. Eşya listesi ve şart- name iş günleri her gün Başmüdüriyet muhasebesinde görülebilir.«1810x Yedikuleli sen — ten korkar gibi sıktı: Genç lle — zan gözlerinin içinde her zamankinden — Yediküleli şaşırmıştı. Genç kız gülük î kızı görebilmek —