8 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

8 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Birinciteşrin —memaaamea Londrada Bir Aşk Kendisini Macerası terk eden kadının uğruna açlık grevi yapan genç evine dönen sevgilisi Londra kibar muhitinde garip bir aşk macerasının dedikodusu hemen he dedikoduların içyüzünü bildiren Sun- day Ekspres gazetesi hâdiseyi — şöyle anlatmaktadır: Geçen sene büyük bir miras bıra- karak vefat eden tanınmış lordlardan birinin oğlu Hanri çalışkan bir üniver- site talebesi olmakla beraber müthiş çapkın bir gençtir. Maceraları dillere destan olmuştur. Sihirkâr gözleri tat- h konuşması olduğu için hemen he- men her konuştuğu kız üzerinde sük- se yapmaktadır. Bunu bilen aileler de kızlarını havaf bir delikanlı olan Han- riden kaçırmaktadırlar. Sarışın, esmer, mat, kumral, buğ- dayımsı.. güzellerin her çeşidini de- neyen Hanri, nihayet, günün birinde dul bir bayana rastlıyor. Dul bayan, yirmi beşinci baharını yaşamakla be- raber, bayan bayancık oturmakta ve mukadder İasmetini - beklemektedir. Beklemektedir amma, eğlencelere, si- memaya, çaylara da gitmiyor değil.. İşte bu çaylardan birinde, delişmen kahramanımıza rastlıyor. Neş'eli ta- vırları, can sıkmayan hallerinden h?" lanıyor. Kimbilir, belki de.. onu için- den istikbaldeki eşi diye geçiriyor. Delikanlıya yüz veriyor. Çaylar birbi- rini takip ettikçe, samimiyetleri, ya- kınlıkları da artıyor.. Delişmen Han- ri, tıpkı arıyor ve hep oun! Her yerde onun kokusunu, buluyor. Bir dakika bile, sevgilisinden ayrılmak istemiyen delikanlı, gini mektupla telâfi ediyor. yazıyor, şirler yaratıyor postanesi, kahramanımızdan bayana günde en aşağı üç mektup ta> gıyor.. Fakat vaziyet bil Londra muhiti de dünyanın her tara- fındaki kadın muhiti lucu dür. Hıınıînin bütün macerası tabii bi- ye bin katılarak kadına anlatıliıyor. Ve: |(hennem hayatı başlıyor. Herkesin ha- — Hanri seni bir türlü — sevemez, | vaf dediği çocuk kara, kapkara ba-|sevdaya tutulmuştur. Ne yiyor, ne i- havai bir çocuktur, bir gün gelir şından atar diyorlar. O sıralarda, Hanri de fazla asabi ve hırçındır, sevgilisini fazla üzüyor, kıskançlıklarla canını sıkıyor. İşleri yi gitmediğini gören Okuyucularıma Cevaplarım Çenberlitaşta Bay Celâle. kendi hesaplarına zararlı bulu_ıum. Ni-| Çan taahhüt etmez. Nihayet bir t ibarettir. Geri de alınabilir. Halbuki, kız nişanlı kaldığı müddet zarlında ni- gşanlısile gezip dolaşmıştır, ;ünklupı l mınmıştır. Nişanın bozulması halii vaziyeti ne olur, meydandadır. Fakat mademki bu vak'ada talep ve ısrar kız: gan gelmektedir, sizin için kaybedili ibr şey görmüyorum. . * Üsküdarda iayuu (Birsen) e: bp atılıverecek bir oyuncaktan dDi tir. Erkek metresini bazan sever, fakatliçin gösterdiği sebepleri de l.ıılmıynrm hiç takdir etmez dersem inanımz Ki bir Romeür gibi. Jülyetin | nla birlikte geziyor. |gün damdan düşer gibi delikanlıya şu hayalini | mektubu yazıyor : ve Londra|adecile yaşayalım, bu dul|görmesek iyi olur.» doğrudur. Erkek dışarıda — eğlenebilir. İFakat gözü muhakkak kendi yuvasında- ldır, Hele sizin yaziyetinizde olduğu gibi fki tane de çocuğu bulunacak olursa Durumu görebilen, muhakemesini yapa- bilen kadın, bu gibi vaziyetlerde galebe- nin en çok sabır gösterende olduğunu sözdenibilir. ve yutulup yenler de — vardır. hangisindensiniz? Beni dinterseniz biraz bekleyiniz ve kısa bir zaman sonra bana tekrar yazınız. liyetiniz, evlendikten sonra da madde- ten geçinmiye kudretiniz var mı? Bun- Metres erkeğin hayatında yarın kırı-İları bana anlatmadıkça size nasıl akıl * Çapkınlığı ve havai meşrepliği ile maruf olan Hanri Karasevdaya tutulmuştu, bir hafta sonra onu perişan bir halde kendi fotoğrafının karşısında buldu | mehn bir aydanberi yapılmaktadır. Bu | Hanrinin sevgilisi aHanri. Muhtelif — mülâhazalarla bu iste-İseninle artık konuşup yaşayamıyaca- destanlar/ ğım. Geçmiş güzel hatıralarımızın sa- artık — birbirimizi Bu mektubu alan Hanri deli gibi oluyor. Derhal sevgilisinin - evine ko- irdenbire değişiyor, |şuyor, fakat geç kalmıştır, evde kim- Sevgilisi, başını seye rastgelmiyor. gibi dedikoducu- Jalmış ve gitmiştir. Bundan sonra Hanri - için bir ce- bir çiyor... Yalnız düşünüyor. Aradan bir hafta geçtikten sonra Hanri bir. gün ortadan kayboluyor. Anası telâş edi- yor. Onun gaybubetini gazeteler ya- Mis bir'zıyor, eski sevgilisi de delikanlıdan susar. Fakat sinir buhranına da her şeyi kırıp dökmek iste- Acaba siz bunların * -Samsunda (A-K.) a: Yaşınız kaç? Kanunen evlenmeye eh- im? Sonra ailenin mîmıaıxg TEYZE SON POSTA General Gömböş ıı,/»eîş,x_ Dört senedenberi Macar başvekilli - ğini ifa eden General Gömbüşün son zamanlarda hastalandığı düyulmuş, fa- kat rahatsızlığı siyasi bir sebebe atfedilmişti. Dört senedenberi memleketini va - tanperver bir asker gibi idare eden ge- neral Gümbüş nihayet dün, siyaset â* damları için genç denecek — bir Ççağda, 50 yaşında ölmüştür. Göm- böş büyük harpte Sırbistan ve Rusya — hudutlarında — harp - ettik - ten sonra, Viyanaya dönmüş ve 1918 de oraya ataşemiliter tayin edil - miştir. Belakliumun komünist dikta - törlüğüne karşı yapılan mücadelede mühim bir rol oynamıştır, sonraları Dördüncü - Şarlın Macaristan — tah- tına çıkmasına — muhalefet — eden - lerin harekâtını idare etmiş ve 1928 de — Milli Müdafaa — müs - teşarı olmuştur. 1930 da harbiye na - zırlığına getirilen müteveffa başvekil iki sene sonra yani 1932 de Kont Bethlen'in düşmesini müteakip mevkti iktidara gelmiş, siyasetinde daima İtal- yan tarafını iltizam etmiştir. * Okuyucumuz H, A, A. nın işaretile geçen gün çıkmış olan iki fıkramıza şu kayıtları da ilâve edelim: Şükrü Kaya- nın doğum tarihi 1886 dır. İktisat mü- dürlüğünden başka ikinci devrede Ha- riciye Vekilliği de yapmıştır. Rüştü Arasın ise doğum tarihi 1299 dur, Berut tıibbiyesinde okumuştur. Tramvay - Otobüs müsademesi Sirkeci - Yedikule hattına işleyen 52 numarali tramvay — arabası Beya- zıtta Cumhuriyet caddesinden geçer- ken Kocamustafapaşa otobüslerinden | 3321 numaralı otobüsle çarpışmış her iki arabanın ön tarafları parçalanmış- tır. Kaza hakkında tahkikat yapılmak- tadır. ğ Eniştesini - yaraladı Sayfa —7 Yugoslavya mektupları: Karadağın tepesinde pastırma hasreti daha yakaladım. Vasil karısına seslendi: “Eleni birini elden güzel bir gayfe yap hemi,, Buda hemşeri tez Dalmaçya sahillerinde Yazan : E. Talu Sabahleyin otekleki odamda erken - cecik uyandım. Dağ havasının temizli- ii ve hafifliği insanı azıcık uyku ile de kandırıyor. Hemen giyinip, kendimi so- kağa attım: Çetineyi bir de kendi ken- dime, âşina gözü ile görmek istiyor - dum. Bizim eski sefaret konağının bulun- duğu tarafa saptım. Sefaretin meşhur olan bahçesi, binadan ifraz edilerek, ü- zerine vali konağı yapılmış. Bizini elçi, rahmetli Fevzi Paşa, kısacık bayu, kır- laşmış sakalı ve tablalı fesi ile gözü - mün önüne geldi... Bir iki dakika oracıkta durup, uya * nan hâtıralarımı bir araya toplamaya çalıştıktan sonra bundan vazgeçtim ve yürüdüm. Solda bir sokak vardı. Ora- düan içeriye daldım ve caddeye çıktım. Tam bu sirada biri yolumu kesti. Ba- şındaki Karadağ kalpağını berayi ihti- ram eline alarak, fasih bir Karamanlı şivesile : — Beğim! Sen de İstanbuldan geli - | yon, değel mi? diye sordu. Gete, Asımla Emin, otelde, yemek esnasında bana, Çetinede bir vatandaş | keşfettiklerinden bahsetmişler, onunla uzun uzadıya konuştuklarını söylemiş- | lerdi Fakat ben bunu tamamile unut - ymuştum. — Evet, dedim. İstanbuldan geliyo- Fazla tafsilât vermemi beklemeden, Bostancıda oturan Erenköylü Şa-|adamcağız iki elime birden yapıştı: |ban ile kayın biraderi Şaban arasında — Amanın, deyim!.. Tükâna gel de bir meseleden kavga çıkmış, Şaban e-|bi acı ğayfemi iç! Kölen olam!, Ahan Hiştesini bıçakla — yaraladıktan — sonra | Surada!. kaçmıştır. Şaban bir müddet sonra ya- kalanarak müddeiumumiliğe gönderil- miştir. — Peki! Geleyim.. O, benden önce seğirtti ve sağdak! bakkal dükkânından içeriye atılarak, var kuvvetiyle seslendi : — Eleni! Birini daha yahaladım!.. Bu ümidini keserek evine dönüyor, kapı-|da hemşeri! Tez elden bir gözel gayfe y açıp ta içeri girince ne görsün) Hanti kendi resmi karşısında otur- mus, ağlamaktan büzülmüş iyap. he mi?.. Oğlanı da sal, bi cağara alsın! Biraz sonra, o tezgâhın başında, ben gözlerle | karşısında, yağlı bir sandalyenin üze . resrmne bakıyor, saçı başı karışmış. ten- İrinde sohbete koyulduk gi sararmış. sakalları uzamış feci ı,.'rı vaziyette yorgun ve bitkın sevgilisinin | hayalile uğraşıyor. Mis şaşıriyor. : — Hanri burada ne ıyor arıyorsun di- î Hanri sevgilisini karşısında görün- . ce hüngür hüngür ağlamağa başlıya- | rak : — Sevgilim beni bırakma, aşkının havası içinde kalmak. biç değilse ha- tıralarınla yaşamak isterim, bir hafta- dir odandan yemek bile yemedim de- miştir. Ve sevgilisinin dizlerine kapan- mıştır. Şimdi iki sevgik düğün bazır- hklarile meşgulmüşler. — E. xnlat bakalım usta ! — Ne ağnadayım. beğim? Sen ağnat! Memleketten geliyon. de görem, bizim larda ne var. ne çoh ? — Eyilik! Sen nerehsin? — Gayserili, beğim! Hemi ta da için- den ! Ben Kayşeriyi çok 1yı bilirim Şim di oraya şimendifer işliyor — Dimecee! Şimendüfer işleyor, eve lemi? İçeriye bir daha seslendi — Eleni! Daha nirdesin, eşim? Hani 'gayfe'! Bah: bızim oruva şimendüfer işleyormuş!. - Sen, kaç yıl oldu memleketten çı- kahı:? — Çooh! Balkan marebesinden öğün- ©0. İpeğe geldim. Beni Mıralay Cağ- |fer Tayar Beğ, haher üstası devi ge - trtti Avda sekiz altm tastlı. güzel bir köy Soram, o yanna Garadağlı geldi ise be- ni alıp burıya getittiler. Ben de gal - dim, gayrı. — Karadağlı oldun gitti, desene ? Bu aralık, elinde tabaksız bir fincan, kestane suyu ile içeri giren Bayan Ele- ni, önü uzatırken, lâfa karıştı : — Töbe, töbel.. Biz Garada; efendi Vasil ilen ben, hep türkçe görüşürüz. Dilimizi bunca va - hıttir mafaza ettik. Bundan sonra, usta Vasil, buradaki içimal bir mecburiyetle, soyadını Yu- |vanov: yapmağa mecbur olduğunu, tâ- piiyetini muhafazada nasıl müşkülât gektiğini, zira bu havalide Türkiye kon ;::ı;luğ: ’î(lmndığından_ her sene tâ grak iarete kadar a porlunu ıgündcnmzk külfetine kııln:;îg:x &h - lattı. Ben bu tafsilâtı dinledikten sonra jsordum: — Nasıl? Usta Vasil: Pastırma bula- — biliyor musun burada ? En hassas damarına dokunmuştum. , Böööğ! diye kükredi. Nirde, be « ğim? tırma, burnumda cennet dö- husu gibi dütüyor!. Bi dilimine canı - |mun bi yılını feda iderim. | Kendin burada yapamıyor mu - sun ? Acı acı iç çekti : Yapması bişey değel.. İlle çemeni nirde bulmalı? Ah o bizim dağların ot- ları!. Burada, lâfa tekrardan karışan Ba ,yan Eleni, sordu : — Gayseriyi biliyon, deyorsun., Gü- zel oğullarından kimi tanırsın ? | Bu sarih sualin karşısında sustum. |Ben Kayseriye şöylece bir iki defa uğ- Jramış, nibayet bir iki gece kalmıştım Maruf ailelerden hiç kimseyi tanıma - |ğa fırsat olmamıştı. Lâkin, kadına ce - vap vermiş olmak için, sualine gene bir sual ile mukabele ettim : — Hangi Güzeoğullarını diyorsun 1 Güldü: — Güzeloğulları biz idik.. dedi. Ki- mi kimsemiz kalmadı ki tanıyacağın!, Vakit geç olmuştu. Arkadaşların be- ni her taraftâ fellenk fellenk aramala- rı ihtimali vardı. Kalktım, bu yurgaş- Tarın ellerini sıkıp, veda ettim, | Ben kapıdan çıkarken, gene geleş lin diye, Bayan Eleni arkamdan bir maşra- Pa su döktü. Usta Vasil de heyecandan titreyen sesile — Bağa bah, beğ' diyordu. Bi gelen olursa.. Bi yolunu bulursan, bağa, öl - Müşlerinin canı için bi tahta bastırma ı(i)ııiiur__A_riı_mı sırt olsun, he mi?! Yumurta sevkıyatı Sebze hâline ilâve edilecek olan yeni paviyonda soğan, — sarmısak ve yumurta satılacaktır. Aynca yumur- taların rıhtimdan — yükletilmesi — için transformatör. tertibatı yapılacak, bu suretle yumurtalar otamatik bir şekil- İde sevkedilecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: