Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
6 Birinciteşrin — SON POSTA OSMAN ' SARAYINDA KADİN ELLERİ 4 — Prenses Meliça Yazan : Ragıp Şevki v « Meliça Bursa sarayına girer girmez içki ve sefahat da kendisile beraber Yıldırımın yanıbaşında yer aldı 5362 yil evvel Bur- sa.. Kurşuni kubbe- leri, ince minareleri ve yemyeşil bahçele ri ile şehir sabahın Parlak güneşi altın- da yavaş yavaş uya nıyor.. Çarşılar do- lüyor, yollar kalaba klaşıyor ve medre- Be sakaflarında ötü- şen güvercinler şeh rin damlarına, mey- danlarına doğru uçu Şuyorlar., Bir gün birdenbi- Ye şimal kapısından tozu dumana kata - rak gelen atlılar, yol * ları altüst etti, insan | - lar birer tarafa ka <- Sıştılar, kazlar veta. Vuklar kanat çırpa- Tak çilyavrusu gibi dağıldılar. mSOnu gelmiyen at âar, Bursa sokakla- Tından hızla geçerek Saraya doğru kaybo lürken halk arasın- derhal bir haber yâ- ytherdi : D .— Umur Bey Sırp kralının kızını ge- lirmiş!, — Şehtin sokaklarında ortalıği altüst derek koşan Umur Beyin atlıları, Sâ * 13 Önünde durunca, bir kaç Eişi, 0;_;_ İarına aldıkları, uzun ipek şalvarlı bi Senç kızı kapıdan içeriye sol_:_tulaııı.: çit , S“Ehç kız salına salına ve güleres $ £ TÜyordu (*). Merdivenleri çıkîrken g Tafa tatlı tatlı bakınıyor VE gulümâüi.îzz Ieî—ır' Başında ince bir tül vadrdı. Büzel, yürüyüşü mevzundu. TMürtaşyPaşî?uş: oğlu Umur Bey, siırada Yıldırım Beyazıdın jıarşıîı; Sıkmış, Sırp kralı Lâzarın hürme ü ıe.l'lni ve ubudiyetlerini biîdırıyor,"ğü_ v gelinin getirdiği cihazı SayıP dö Yordu. . Bu cihazın içinde Semendire hısarğe rbistandan bir çok topraklar vardı. adişah, Umur Beyi uzun boylu dinle- ikten sonra: : — Âlâ, dedi. Prenses Meliçayı izaz Cin, Düğün resmi olmiyacak!.. Semerj-; he hisarile diğer toprakları kralın 08 N Stepena ihsan ettim!.. * * Prenses Meliça Bursa sarayına BİTET Birmez, sükün ve huzur içinde yaşışaxî manlı hünkârının hayatında bam başka bir hava esmeğe başladı. vi Meliça güzeldi, işvebazdı. Butuîhr Si n yarımadasında bir masal k D Manı gibi ismi dillerde gezerdı.__ _ Yıldırım Beyazıt, Bulgaristani çıgı:lılıîğ1 Yip Nikboluya kadar bu küçük kTra DĞ imiyeti altına aldıktan sonra Uğranılan yerde prenscs:în güzelliği duydu, i Bu akın esnasında ihtiyat hnin oğlu bir çok hediyeleri? elçiler göndermiş: dn DA T Hîmşimr:ıuşzatı şahanenin h;îînığ tinde bulunmakla şerel kazanacakt ” demişti. İşte Timürtaş Paşaza halletmek, yeni ve güze 8etirmek vazifesile tanı tanda kalmış, ve gelini a ğeri dönmüştü. y Prenses Meliça Bursaya %îîîı:ı:î haftasında şer'i bir şekilde padiş <OĞ 'âüncü karısı olmuştu. Yıaldımnm Z an evvel, Kermiyan l:;.cılumut:;il e Devletşah ile, biraz sonra da V7 —— zans prensesi ile ”*.'lenm_ıştlı Sa_rağı T ren bu yeni İişi mahlük peadişa defa olarak işrete alıstırdı. * Yıldırım taht ve faç_“ğrunabâîîdîî Yakup Çelebiyi öldürürker. — c tinayetini mübah saymıştı. Pakâl — Brensesinden sonr'a P»qd-?ahw rd mmiye yavaş yavaş büshütün gn l'-’aşladı. ha S d Sırp kra- Beyazıda de bu meseleyi bir yıl Sırbis- ld:ıktan sonTa | Bursa ve Edirne gaz ızi | gusu darma dağın O a havuz başlarında renkli fe- kocasile ateşi eîc,l lğui— tıklar arasına gömüler il- îııiıırmşğîasp kâseleri, alt._ır% şarap tesğ:ı - leri ile mütemadiyen iÇiP guli.ıyğıiîi â- Saray yüzlerce genç koreler,ıı gK tekinden güzel, sarışın, kumr;mn SA Sirp, Bulgar, Ulah, Ma_câr, Saksonyalı kızlarla doluydu. GğlAr Bursa sarayında her _gıece ae me oluyordu. Yıldırım sefih vı;u ae iri Ali Paşa ve Prenses vENRC Veğî;rara kadar içiyor, kadife ediîğîr sabi TJerinden bâdenuş ol_uyor, Hüi canyekızîarım tül elbiseleri, tül şa Vf Z Rı.n:l Osmanlı müverrihleri «hoş re tar» tabirini kullamyotlar. Jarı ile oynatıp derin de kalıyordu. hayatı bir tatlı ba- : ütün İsgrire 5 Padışahmdî; şaraba bağlıydı. Ba nerler yaktırıyor, Ehli hicrana fitnei aEyar Ortada bir bakışı K ucile klym h’ı!ı dım gıı?ıalup kasdı canedir :ve söyleniyordu. — : Dıycşı Schâ'ı buyğale getiren hep Mı_elîça i Ylığreîses müdebdep bir hayatıîe ıçıı:: :ıd;. daima sultanın goğsu îun îk, tarak bütün günlerini İ kıemgeçi- sevmek. sevilmek ve eğlenme BŞO rin, dervişlerin zikre- İçinde şeyhle eşi Bursada artık emy dıp doîaştıkîî;ğşıar, minarelerden ge- ile hafiflemsti. . i ükellef sa- simdi z padişahın mük | İ :?:îrıiîıny;îgıı sîsleri, sarhoş cariye * îîîîn kahkahaları duüyüi ıyardu. i nlılara yalnız bir İyi- Meliçanın Osma . - liği dokunuyordu: Pıdışı_h ııefeı::lı çık : tıkça Sırp kralı olan hı'Ielııı;zınm.I o,;m.ı İstîpan Lâzarı binlerce askde:ı ; ci manlı ordusunun yanıbaşında y r, Ve cenkedıyord_»u. BOŞÜZ D Yıldırım büyük bir gururla Timürün üzerine yürüdüğiı gun)er e BN ;:ıîrdeşi de 20 bin kişilik bir ku padişahı takip ediglrordu. Cenk başlar baş amum Hepaj a ü i Ali Paşa ile özükmüşlü. Vezîriâzam çoıube:Ş bir çok ümera kz_açmııjlardı.1 ga üzerinde hiddetten solu- Yıldırım at isan haline bakar- rışan F yarak ordusum:;; Pıîaraca teminde bir ü irin İena #rdün mü, sarhoş veîırm : wdb_-igo .îîltanatuu nasıl tarümar etti? i ha'ğırdı. Artık her şey mahvîıımuş. fıî eYıldmm çılgım gibi atını düşmani üzerine süberken Meliça geceleri Bursi Tayında büyük ve içkili eğlenceler ter- Srp Kkrali 'da sağ kalan iki bin askerile bir sermeti için - birlikte akşamın alaca karanlığında, müthiş bir sür'atle kaçıyordu. * Bursaya ilk olarak giren şehzade E- mir Süleyman Şah oldu. Alelâcele ha- remi ve hazineyi kaldırdı ve Bizans yolile Edirneye geçti. Harem kalaba - liğı arasında bedbaht Yıldırımın işve - baz karısı prenses Meliça da vardı. Meliça büyük bir alayla beraber E- dirneye girdiği gün kardeşi kral İste - pan da İstanbuldan gemilerle Selâniğe gitmişti. Meliça bu hengâme içinde bir kaç at- lı ile kardeşine kavuşmakta gecikme - di, Bir yıl evvel Bursa sarayının mü - zeyyen odalarında, havuzlu bahçele - rinde, muzaffer ve mağrur Yıldırımın başını göğsünde dinlendiren kadın, bir avuç Sırp askeri ile asıl vatanına kaçıyordu. Topraklar renklerini kaybedip te ha- va Balkanların sert rüzgârlarile deği - şirken, Meliça Osmanlı sarayında kuş- tüyü yastıklar içinde dinlediği şarkın o gamlı ve hüzünlü şarkılarını hatırlı- yor, dik tepelerden, geniş ovalardan Sırbistana doğru uzaklaşıyordu. GLANDOKRATIN Ademi iktidara, zafiyeti umumi- yeye ve asabi buhranlara karşı, meşhur Prof. Brown Seguard ve Şteinahın keşfidir. Eczanelerde kutusu 200 kuruş. Bütün kremlerin içinde birinci olan ve daima birinci kalan Krem Pertev oldü. Bu Krem Pertevin her zaman pek büyük bir itina ile ihzarından başka bir şey değildir. Krem Pertevin hiçbir terkibine — (gayrisaf) madde giremez. * TIFOBİL Dr. Ihsan Saml Tifo ve paratifo hastalıklarına tu- tulmamak İçin ağızdan alınan tifo haplarıdır. Hiç rahatsızlık vermez. Herkes alabilir. - Kutusu 55 Kr. — DOYÇE ÜRİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şubelerti lçace dt Bd e ateter ğ Deposu: İsti. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işi * Kayıp — Para çantamı kaybettim içindeki evrakların Denizyolları işlet- mesine burakılmasını dilerim. T41 Ziya Bulca Son Posta İLÂN FİATLARI | — Gazetenin esas yazısile bir sü- tünun iki satırı bir (santim) sayılır. 2 — Sahifesine göre bir santim ilân fiatı şunlardır: * 1 — 400 kuruş va 12250 Meliçanın kardeşi ; b » : 39 — 200 » B itds—ldd 4 Diğer yerler: — 80 » ı Soön sahifle : — 30 » 3 — Bir santimde vasati (8) keli- . me vardır. , 4 — İnce ve kalın yazılar tutacakla- Tı yere göre santimle ölçülür. e T fo*î—-&î * n g Hikâye < Arkandan sürüklediğin tabut| & Dünkü kısmın hülâsası: «Uğursuz kadın» kasabanın şeamet işaretidir. İki büklüm beli, etrafında miyavlıyarak dolaşan yedi tane ke- disile mezarlıklarda dolaşmağa çık- tığı zaman herkes ürperir. Bir gün yeni nişanlanmış, şen, mes'ut bir işçi kızının çarşıda önüne çıktı. Kı- zın yüzüne uzun uzun bakarak: *«Arkandan sürüklediğin tabut yer- lere çarparken ne fena gürültüler çıkarıyor!» dedi. Genç kız evvelâ buna aldırmadı. Fakat gece şehrin dışındaki evine giderken ölümünü düşündü. O şimdiye kadar ölümü bir kere bile hatırına getirmemişti. Ölüm!.. Gitgide kararan bu yollarda, birden ölüm o bütün kahredici hakikatinin, ©o bütün korunulmaz kudretinin dehşetile | beynine, kalbine, sinirlerine doldu. Ölüm... Oh bu ne feci bir şeydi. Başka şeyler düşünmeğe uğraştı. Fa- kat ölüm düşüncesinin karşısında, bu yegâne hakikatin karşısında her dü - şünce, her şey ehemmiyetini kaybedi- yordu. İstikbal, hayal, ümitler, istekler ma- nasız bir takım mefhumlardan ibaret kalıyordu. Her şey devamsızdı. Her şeyin bir ni- hayeti vardı. Devam eden, sonsuz ve müebbet olan - şey ölümdü. Ölüm!.. Gece birdenbire mi çökmüştü. Yollar ne kadar kararmışti; ayakları yumuşak topraklara bastıkça gömülüyor zanne- diyor ve tarif edilmez bir korku ile bü- tün vücudu titriyordu. O bu akşama kadar hiç bir zaman toprağın böyle korkunç olduğunu an- lamamıştı. * Yollar ne karanlıktı!.. Hızlı adımlarla, çevik, ince vücu - dunu bir an evvel tiyar kadının fena şöhretini biliyordu. korkuyordu. * Bu gece evine giden yol kâbuslarda katedilen yollar gibi nâmütenahhi idi, bitmiyordu. Bitmiyecek mi idi?. Arkasından sinsi adımlarla ölüm ge- liyordu. Onu bir yol kıvrımında yaka- lamak için. Bacaklarında tarif edilmez bir ke siklik vardı. Arkasından geleri varlık« tan, ayaklarının bastığı topraktan, yo- lun uzunluğundan korkuyordu. j Bu simsiyah yolda ölümden korku- yordu. Ve hızlı, daha hızlı, çok dahg hızlı yürüyordu. * Karanlıklar içinde yolunu kesen has — fif bir ayak sesi, kendisine doğru iler-; liyen ayak sesleri... Onun yolunu kesen kimdi?.. Anlatılmaz bir korku ile karanlığâ baktı... Ölüm arkasından geliyor, onun yo : lunu kesiyor. Onu bu akşam almak, o- —— nu bu akşam.. — Esma)!,.. Genç kız acı, acı bağırarak durdu: — Esma!... İlerlemeğe cesareti yoktu. Geri dön- mekten çılgın gibi korkuyordu. Ve bir« den yana doğru dönerek koşmağa başa ladı. — Esmal..... Bu karanlıkta bağıran ses onun İs « mini sağıran, onu ismile çağıran bu se& ne korkunçtu. — Esmal!... Karanlık ne çabuk çökmüştü.. Gilt- tiği yeri görmeden, bilmeden, yalnız kurtulmak, yalnız ölmemek için kor « küyordu. Gitgide artan bir korku ila kaçıyordu. Arkasında topraklara çar « pa, çarpa sürüklenen böş bir tabutun A gürültüsü, onu koşarak takip eden a « yak seslesi vardi; Gözlerinin önün« de alt göz ka « paklarile burnu - hnun yarısı eka sik bir yüz cans lanıyor ve bu yüz dişsiz ağzının İğe Hayatında şimdiye kadar aklından geçirmediği müthiş bir tehlikeyi şimdi tâ arkasında hissediyordu. Başını arkaya çevirmeğe cesaret e - demeden ilerlerken karanlığı dinliyor- du. Denizden hafif bir rüzgâr mı çık - mıştı. Ağaçların yapraklarını hışırda- tan ve tozları hafif, hafif karıştıran bu şey rüzgâr mıydı? Yoksa? Esrarlı bir varlığın mevcudi- yeti mi? £ — Rüzgâr-. Diye inanmak istiyordu. * Hayır!.. Bu rüzgâr değildi. Arkasından gelen bir şey vardı.. Ar- ikasından gelen biri vardı. Arkasından bir düşman geliyordu. Arkasından (ölüm) geliyordu. Evet ölüm... Onun adımlarını takip ederken toz- ları kaldıran, mevcudiyetile topraklar- da ve ağaçlardaki bu ürpermeyi yâra- tan o idi. Terliyen şakaklarına saç telleri ya - pışmıştı. O biliyordu. İhtiyar kadının uğursuzluğunu, ih- Sultanahmatte Yüksek Ticaret ofisinde yapılacaktır. günde müracaatları ilân olunur. evine taşmakis- | Yarınki nushamızda : tiyordu. Hayatında bi - .. .. ni aa 9. | Cürmümeşhut.. larak karanlık - ta yalnız. kal- | Yazan: Faik Bercmen maktan böyle korkuyordu. - renç bir gülişilet — Arkandan sürüklediğin tabut taş- lara vurdukça ne fena sesler çıkarıyor, Diyordu., Tabut!.. Tabut!.. Fakat Esma gelinlik duvağını düşü- '__; Nüyordu. — Dur, dur gitme, nereye gidiyor « sun, orası deniz... Si * Acı, keskin bir ses duyuldu. Sonra korkudan ne tarafa gittiğinin farkın- da olmıyan bir cismin yüksek sahil - den otlara, çalılara ve kayalara çarpa- rak beraberinde taş ve toprak sürüklis yen düşüşünün gürültüsü işitildi. Sonra bir ses. Bir kız çocuğu sesi. Ve hıçkırıklar yükseldi: — FEsma abla!. Esma abla,.. Ablasını yol üstünde bekliyen küçğğ kız elinde tahtadan yapılmış oyune arabasını tutuyor ve korku ile bağırı « yordu. : — Esma!., Abla!.. Esma abla!.. Esmal,, * Ertesi günü.. Çok sıcak bir gündü... O gün Esmanin parçalanmış cesedın, * Şartname Direktörlüğümüzden alımnabilir. Mubar men bedeli (2547) liradır. Taliplerin *. 7,5 muvakkat teminatlariyle beraber tayin olunan kurak bir toprağa gömdüler. Istanbul Türkofis Direktörlüğünden: ve İktisat mektebi bitişiğinde kâin — Ticaret Müzesinin Ankaraya nakli açık arttırma usulile eksiltmeğe konulmuştur. İhalesi 9/10/1936 Cuma günü saat 14 de İstanbul Türk- - (1589) bıtir Muhasebet Hususiye —a Müdürlüğünden: İzmir İdarci Hususiyesine merbut devair ve müessesatı resmiyenin ;_ ihtiyacı olan Kok kömürünün miktarı 337650 kilo olmayıp 502500 kilo olduğu anlaşılmışlır. Bu miktar üzerinden kapalı zarf ile eksilt- — meye konulduğu tasbihen ilân olunur. (1873) Ve hayatında birinci defa olarak — “YUR Di d | | ı £ LAf el Z Z LA a 1 S Ai a 'a l . OA D 4 ' -- .T ASA L - L EREZ Damı " eç 4 CÜBT KI e NU ı- eli B €