, Süheylâ iyice şaşalamıştı: — Şey, dedi.. Seyfi Beyin tevkifi için uğraşıyormuşsunuz... — Evet.. Sonra... Ömer bu «sonrayı» öyle bir söyle- mişti ki Süheylâ cevap veremedi. mer bir türlü verilmeyen cevabı uzun uzadıya bekledi. Ve en nihayet masa- nın üstüne doğru hafilce eğilerek sor- du.. — Kocanızın buraya geldiğinizden haberi var mı? Yoksa o mu, Seyfi Be- yin fabrika müdürü mü sizi, karısını buraya gönderdi.. Süheylâ: — Hayır.. diye bağırdı.. Yemin ede- rim ki buraya geldiğimden kocamın ha: beri yok.. beni buraya., — Sizi buraya.. — Beni buraya Seyfi Beyin kızı gönderdi. Sizi tanıdığımı vaktile ona söylemiştim.. Çok iyi arkadaş olduk.. O yalvardı. Özmer güldü: — Git, kuzum, dedi, babamı kur- tar. Babamı hapse atmasınlar.. - dedi. Senin anlattığına göre Ömer Bey çok iyi kalpli bir gençmiş bana acır, dedi. değil mi? Yazan ? Orhan Setim | KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: 99 olmuş değildir. Kendi kendine ederken yüzü kızarıyor. Canı sıkılıyor ve sanki karşısında birisi varmış gibi: — Cosur olmak lâzım, diyor. Her şeyi olduğu gibi görmek lâziım. İşte Ö- Süheylâyı hâlâ için burkulmadan ha tırhyamtıyorsun.. — Süheylânın Seyfi Beyin metresi olması canını sıkiyor. Halbuki o daha evvel başkasile evlen- mişti. Evlenmesine, seni bu kadar ça- bu katlatmasına o kadar canın sıkıl - madı da başkasının metresi oluşuna içerliyorsun.. Kâmranın yazıhanesine gelen kadının kocasına benzeyen bir tarafın var. Kapı açıldı. Ömer silkindi. — Doğ - ruldu. İçeri Sait amca girmişti. — Ne o Ömer, lâmbayı bile yakma- mışsın, karanlıkta ne düşünüyorsun öyle.. Sait amca lâmbayı yaktı. Ömerin yüzüne baktı: — Canın sıkılmışa benzer. Ne var? Ne oldu.. — Hiç bir şeyim yok amca... Bugün babamı gördün mü? — Demin onun yanındaydım.. A- nanla beraberlerdi.. Anan eve gitti... Ben seninle davetliyiz bu gece.. seni Süheylâ gözlerini kırpıştırarak bir so- | almağa geldim.. Tukta cevap verdi: — Evet.. — Nereye gideceğiz amca... — Bizimi “aikaduşlatdan” birisine. — Sonra.. kendisi de beni görmeğe İtanımazsın.. bir işi varmış.. sana anla" gelecekti ama gelemedi.. değil mi? — Evet.. tacak.. — Gidelim amca.. Ömer masanın üstüne bir yumruk| — Sait amcayla Ömer Haliç fenerine attı sonra boğuk bir sesle: gittiler.. — Yalan söylüyorsunuz Süheylâ | — lekelede onları orta boylu, avcı ce- Hanım, diye fısıldadı. Sonra sesini yük- (keki giymiş, Salt amca yaşında bir a- selterek tekrar etti: — Yalan söylüyorsunuz.. dam karşıladı. İskeleden iç sokaklara doğru yürür Süheylâ itiraz etmek, bir şeyler|Terken Sait amca onları birbirine tanış- söylemek için hareketler yaparken Ö- mer onu bir el işaretile susturdu: — Belki kocanızın buraya geldiği- nizden haberi yok.. amma de tındı: — Bizim Nuri ustanın oğlu Ömer. — Selâmi... Selâmi, bir rum kadınının evinde var.. sizi buraya seyfi beyin kızı gön*|pansiyon oturuyordu. dermedi. Sizi buraya.. Durdu. Teker teker ilâve etti: Hastane karyolası gibi bir karyola.. kırmızı ve uzun tüyleri seyrekleşmiş — Sizi buraya Seyfi Bey gönderdi. |kıpkırmızı, ateş renginde bir valense.. Beni tanıdığınızı vaktile değil, iş ga-|ortada bir masa. Masanın üstünde ki- zetelere aksettikten sonra siz ona söy |taplar.. duvardak!i elbise sakısında kirli lediniz.. çünkü siz onun... bir işbaşı tulumu, bir kasket. Duvarda Süheylâ Ömerin ağzanı kapatmak |bildik resimler.. ister gibi elini uzattı. Öm?f: — Süheylâ Hanım, dedi, dedim ya belki kocanızın da haberi var.. onun başka şeylerden haberi - olduğunu da söylüyorlar.. Süheylâ ayağa kalkimıştı. Ölü gibiy- di. Ömer de ağır ağır ayağa kalktı. — Ne yazık Süheyiti Hanım, dedi. Sizinle son defa böyle karşılaşmak ie- temezdim.. Süheylâ ağlıyor.. Süheylânın ayakları dolaşıyor bir- - birine. Örner Süheylânın yanına geldi. Ko- luna girdi. Koridora kadar çıkardı. Merdivenlere kadar götfndh —:d. Zi Süheylâ merdiven V —— — Teşekkür ederim Ömer Bey, de- di. Ben artık kendim giderim.. — Süheylâ merdivenlerden ağır ağır inerken Ömer onun arkasından baktı. “Altkatın kıvrımında kayboluncaya ka- (Arkası var) Meksikada bir seçimde 18 kişi öldü Meksiko, 5 (A.A.) — Tlazcala devleti ilbaylığı için yapılan in- tihabatın başlangıcında, 13 kişi- nin ölümü ile neticelenen karga- şalıklar ve arbedeler vuku bul- muştur. ]ı:ıhno köyünde 5 kişi Bi- müş ve 19 kişi yaralanmıştır. Silâhlanma Konferansı Cenevre, 5 (Hususi) — M. Blum'un Cenevreyi ziyaretinden sonra silâhsız- sır |lanma meselesi etrafmdaki faaliyet art mıştır. Bugün öğleden sonra toplanan asam- ble üçüncü komisyonunda silâhsızlan- dar öylece durdu. Sonra odasına dön*|,,4 konferansına kısmen başlanması et dü. Başı sızlıyor. rafındaki teklifler tetkik edilmiştir. Fransız murahhası Paul Boncour, bü Kaza günü hakkında otelden tahki-'yük bir program çizmenin ne zaman, kat yaparken bir garsondan Süheylâ: ne de mekân lmbırlyln münasip olma- nin Seyfi Beyle çok sıkı münasebette |dığını söylemiştir. olduğunu işitmişti. Hattâ garson düpe- düz: ber gelmişti... Şu fabrika müdürünün genç karısile, demişti. Ömer © zaman bunu sadece bir de- İngiltere murahhası Malcolm Macdo- nald da mahdut bir programa taraftar . n «holduğunu söylemiş, ilk önce silâhlan - B aCoyli. Bo varli Nekelde bçte ma Masraflarının neşrini temin etmek lâzım gekliği mütaleasında bulunmuş we tatbik edilmesi meşkük olan kontrol sistemi yerine herkesin kabul edebile- dikodu sanmıştı. Amma şimdi ımk'ı_eği ahkâm konulmasmı ileri sürmüş - emindi. tür. Masasının — karşısındaki iskemleye| — Tatvinof, asamble ve konseyde müte- oturdu. Eski günler geçiyor gözünün |gddit defalar dermeyan ettiği fikre bir|is komisyona birkaç güne kadar bir ra- — önünden. Ve anlıyor ki hâlâ Süheylâ|şey ilâve etmiyeceğini söylemiştir. “mnun için büsbütün unutulmuş, yok| İran murahhası, memleketin kabul | arzolunacaktır. iden di GELÜPA M İem Ülle. Y AĞA e itiraf SON POSTA | Almanlar binicilerimizi En kuvvetli rakip Görüyorlar (Baş tarafı 1 inci sayfada) yıcılar maalesef, genç süvari zabitleri- mizden, Sipabi Ocağı azalarından ve ge lenlerin akrabalarından, ahpaplarından ibatet kalmıştı. Alâyişsiz, fakat çok sa- mimi bir hava içinde karşılanan süva- rilerimiz, evvelâ binicilik mektebine gittiler. Orada, şereflerine hazırlanan büfede limonatalarını içtiler, Kafile reisi kurmay yarbay Saim, kendisile görüşen arkadaşımıza inti » İyel Antakya ve İskender Türklerinin davası (Baş tarafı 1 inci sayfada) Antakya, İskenderun ve Bilân bu - |haniye ovasında büyük bir Türk gün bizde değil, fakat senelerden beri|ti vardır. O civarlarda Türkle Antakya, İskenderun ve Bilânın, Türk- | olması Suriye hükümetinin lüğünü kaybetmesi için, imkân nisbe- | katini celbetmiş ve buraya Ali Paf tinde herşey yapıldığı halde, gene sene- lu Mehmet Ali işminde bir Türk © |lerdenberi ana vatana dönmek ateşile|manı nahiye müdürü yapılarak yanan Antakyalılar kültürünü, ekseri -İleri kaçırmak siyaseti takip edildi tlerini, varlıklarını idame e'.miılcr—[ür. Mehmet Alinin, birkaç - yayi gi dir, balarını şu cümlelerle hülâsa etmiş -| * tir ; — Binicilerimiz, heyeti umumiyesi itibarile tam bir muvalfakryet kazan- mış addedilebilirler. Şu neticeleri aldık : 1 —L ODi ahat Skaamdk tür, Kazanın ortasından akan Ası nehri|anda bahtiyarlığını bütün dünyayâ ulak bir mâni olmasaydı dünya ikinci- si idik. 2 — Konkur ipikte gene bir atımızın Uğramış olduğu müessif kaza bizi müş- kül vaziyete soktu. Buna rağmen, fert itibarile dünya dördüncüsü olduk. Ahen ve Viyana müszabakalarında her gün iyi dereceler aldık. Süvarile - rimiz, hergün, yeni bir müsabakaya gi riyordu. Viyanadaki neticelerimiz Ahe ne nazaran daha iyidir. Elimizdeki vesaite nazaran arkadaş- larımızın kabiliyetleri çok takdire de - ğer. Bütün Avusturya ve Alman mat- buatı bizim müstakbel ekibimizin dün- yanın en ileri bir ekibi olacağı kanaa- tindedir, Almanlar en kuvvetli rakip o- larak bizi görüyorlar. .. . Türkiye - Fransız (Baştarafı 1 inci sayfada) «Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Arasın faaliyeti Şarkt Akde - nizde yeni vaziyet dolayısile İngilte- re ile Türkiye arasında sıkı muka- renetin husulünden beri gitgide da- ha ziyade göze çarpıyor» demekte - dir. Pertinax da Echo de Paris gazete - sinde şöyle yazıyor : «Vakın hiç bir siyast vesika Tür- kiyeyi Fransaya baği tadır. Fakat Türkiyenin Sovyetler Birliği ve Yugoslavya ve bir müddetten be- ridir de İngiltere ile olan sıkı ve sa- mimi münasoebatı ve nihayet müahe- delerin tadili aleyhtarlığı bizi kendi- <Sile aiı_lşg birleştirmektedir.» Bir Doktorun Günlük Notlarından Okul Öğretmenlerinden Sağlık dileklerimiz: 1 — Gözlerinde kasrülbasar mi- yobu olan çocuklar mutlaka ön sı- ralarda oturtmalısınız. Çünkü mi- yopu uzaktan görememek gitgi- de ilerleyen ve gözde bir çok âr- zalar meydana getirebilen bir göz zaafxdır. Bu zaafı arttırmamak için || çocuğun yorulmaması lâzımdır. Sınıfın arka sıraları bunlar için teh- likelidir. Miyop orta mekteplerde başlar liselerde ve üniversitelerde azamt derecesini bulur. Miyoplukta aile ve irsiyet tesir- leri vardır. Fakat bu olmadan da miyopluk meydana gelir. Bütün çocukların her yıl başın- da bir feda gözlerinin muayene e- dilip edilmiyeceğini sınıf muallimleri| kontrol etmelidir. Miyopluk göz- lüklerle tashih olunur. Artmaması için miyopluların gözlük takmala- rı medburidir. Miyop olan çocuk- ların bilhassa kızların dikiş ve elişi derslerinde sınıf muallimleri mü- samabha etmelidirler. (*) Bu nmotları kesip saklayınız, ya « but bir albüme yapıştırıp - kolleksiyom yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza — yetişebilir, * Antakya Habip Nacar dağının ete - ğinde 60 bin nüfuslu bir kaza merke- zidir. 250 den fazla köyü vardır, nüfu- sun dörtte üçünden ziyadesi halis Türk kazayı eski ve yeni Antakya namlarile ikiye ayırır, * » Antakya dillere destan olan güzelli- Bi ile tanınmış bir kasabadır. Topra - Bi sulak ve münbittir. Bütün Halebin sebzeleri Antakyada yetişir. Kaza, ümran namına, ne görmüşse eski meşrutiyet ve saltanat devrinde - ki Türklerden görmüştür, Ondan son- ra hiç birşey yapılmamıştır. Muazzam bir memleket hastanesi Türklerin ese- ridir. Müteaddit fabrikalar ve büyük dut bahçeleri sayesinde — ipekçilik te çok inkişaf etmiştir. Amuk ovası Su - riyenin hububat ambarı mesabesinde- dir. * Antakya mahsulâtını harice ihraç e- der. Memlekete giren paralar ağır ver- giler, nizamsız salmalar yüzünden köy- lü ve çiftçinin elinde kalmamakta, ve bu yüzden oranın betbaht Türkleri bü- yük eziyet çekerek ezilmektedirler. Henüz geçen senenin vergileri ve - rilmediği hakde, bu sene yeniden vaze- dilen vergiler de istenmekte ve köy - lülerin elinden toprakların çıkarılma- sı için bir nevi tazyik siyaseti takip e- dilmektedir, Türkiyeden kovulmuş ve mahalli i- darelerden yüz bulmuş olan bazı ya » bancı unsurlar, Aleviler, Araplar, ka- hir bir ekseriyet teşkil eden Türkler üzerinde tazyik yaptıkları halde Türk- ler bu fenalığa karşı kuvvetlerini gös- termeden tahammül göstermektedir - ler, Taşkınlıklara tahammül gösterme- leri için sebep vardır, çünkü Türkler Atatürkün Adana seyabatlerinin birin- de söylediği büyük bir sözü daima ha- tırlamaktadırlar: «Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi e- yen Türk Antakya ve tık o saatin gelip çatlığına kanidir. * Buranın Türkleri mukadderatlarını kuvvetli Türkiye Cumhuriyetinin ka- rarlarına bağlamışlardır. Onlar, muh - tariyet dahi istemiyorlar. Davaları şu- dur : Türk vatanında eski haklarile otur- mak. Asırlardan beri, öz Türk olan| memleketlerini artık yabancı ellerde bırakmamak. Kanını saf bir halde taşıyan bu kit- le ölümle karşılaşsa bile esareti,hiç bir ra vasıtasile malları çiftçilerin elinden zorla almış,Halepte birtakım mürabaha cılar vasıtasile yok bahasıma sattırmış- tır. * Bilân kasabası da tam mânasile Türk tür. İskenderunun ön, on beş kilomet- re cenubu şarkisinde, dağlık bir ara- zide kâindir. Köylülerinin eskserisi o- radadır. Bilân İskenderunun sayfiye yeridir. Ahalisinin yüzde doksan beşi Türktür. edemiyeceği silâh ticareti hakkındaki | Gâvur Dağının membealarından fışkı - 1925 anlaşmasının yeniden tatbikı te-|ran buz gibi suları, çam ormanları ile şebbüslerini protesto eylemiştir. doyulmaz güzellikleri bağrında sak - Müzakereler hitam bulduğundan re- |lar. por tevdi edecek ve bu rapor konseye * Bilânda Fellâh ve Arap gibi yabancı unsurlar hiç yoktur, sonradan oraya bir | . mikdar Ermeni iskân edlimiştir. | ecnebi ile beraber yaptığı zulüm daha evvel bahsetmiştim. Yapılan teaddit şikâyetler bu haini yel kıpırdatamamıştır. Dünyanın cefi denmeğe seza olan bu güzel yurt tariyetine, veya istiklâline ka ğaracaktır. Ermeniler Türkiyeye mütem Buraya yerleştirilmiş olan Erme rin Türk vatanında yaşamayı tercil mekte oldukları kuvyetle tahmin mektedir. Aklı başında olan bazı Ermenil görüştüm. Onlar, Antakya ve İsl runun çok tabil olarak Türkiyeye det etmesini muvafık buluyorlar yorlar ki : — Buraları tarih bakımından, nü bakımından, kültür bakımından TÜf tür. Biz Ermeniler Türkiye Cumhurij tinin tobaası olarak yaşamayı arzu & riz. TürkiyedekiErmenilerin gördüki insani muameleye buradan gıpta ruz. Menfaatini düşünen her E nin Türkiyeye iltihak etmek en makul bir dilek olur. (Baş tarafı 1 inci sayfada) ye gibi bazı ithalât maddelerinin gül Tük resmini yüzde 15 nisbetinde teni etmiştir. 4 Bundan başka alınması münasip g? Tülen bazı iktısadi tedbirler de karaâf” Taştırılmış ve bu meyanda şirketler t# imettüler üzerine yeni bir vergi konuf muştur. İktisadt spekülâsyon yap lar da şiddetle cezalandırılacaktır. İki sene müddetle ev kiraları, gaf elektrik ve nakliyat ücretlerinde bir değişiklik yapılmaması verilen rarlar meyanındadir. İtalya borsalarının ne vakit açıla * cağı henüz malüm değildir. talyan gazeteleri kabinenin kararı * çok isabetli bulmaktadır. l Kontenjanları hafifletmek ve husufi | ri üzerinde alınmakta olan gümrük ref vaziyeti Varşova, $ (A.A.) — Zlotinin kıy *| metten hakkında Ma “| liye Bakanının verdiği kararı kabint bugünkü toplantısında ittifakla tas « vip etmiştir. Grandi Rados Valisi Oldu : âî!ğ .B îrrî Ti