Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ü Gâvuar Mehmedin | Feni Maceraları GİBAL — Celdin mi, Mehmet?.. — Geldim, Salih. — Herifler ne oldu?.. — Herifler mi?.. Hele şimdilik, on- İarı unut. — Galiba, sana hücuma kalktılar. Sen de... — E, canım.. Unut dedik a!l>., — Ne darılıyorsun, yahu.. Sormak günah mı?.. Yalnız, vaktile haber ver- se idin de, bizim merhum kayınvali - deye bir haber gönderse idim. — Ne diye?.. — Ne diye olacak?.. Bugünlerde bizim kaşık düşmanının gene öyle bir domuzluğu üstünde ki... Önümüzdeki hafta, mahallede düğün olacak. Üç gündenberi bizimki tutturdu.. ille, ka: dife hırka isterim, diye... Bu gidişle beni günaha sokacak. Bari anasına ha- ber göndersem de, kızını dâ yanına . çağırsa.. beni de şu günahtan kurtar- Sa... ' * Gâvur Mehmet, gülümsedi. — Anladım, Salih.. hakikaten çok yaman bir zabıta memurusun... Mak- sadın, benim ağzımı aramak değil mi? Hadi seni merakta - bırakmıyayım... Herifler, daha yola çıkmadılar. Yarın akşam, yalnız kaynanana değil; gel - miş geçmiş bütün soyuna sopuna is - tediğin gibi haber gönderebilirsin. — Yarın akşam mı?. — Evet. — O zamana kadar, yapılacak bir işimiz var mt?, — Hayır, dostum... Sen, artık ke- mali âfiyetle avdet edebilirsin. Ancak şu var ki, yarın akşam, bu zahmeti bir daha ihtiyar edeceksin. Tam, yatsı ezanı okunurken, burada ispatı vücut edeceksin. — Demek ki iş ver?, — Tabit değil mi?. Hani, defçi İbo ile kaynanana haber gönderecektin Yâa... — Anladım; Gâyur Mehmet.. hem " de, çok iyi anladım... Pekâlâ.. yarın akşam, yatsı ezanı okunürken, ben © buradayım. — Amma.. gelirken, Ayvansaray kapısı karakoluna uğrayacaksın... Bi- zim Hüsnü Beyi orada bulacaksın. Onula kulluk ağası Hakkı çavuşu da beraber alıp getireceksin. — Ay.. iş büyüdü. — İşinl büyüyüp büyümiyeceği belli “değil... Artık o, yarın akşam belli ola- tak. — Pekâlâ.. biz, buraya gelip ne ya- pacağiz?.. — Birer birer bu delikten gireceksi- niz. İleri.doğru gideceksiniz. Orada yol, ikiye ayrılacak. Siz, sağ taraftaki yola sapacaksinız. Aralık bulacağınız — bir demir kapı ile karşılacaksınız. Ya, ben gelinceye kadar, ya benden bir işaret alıncaya kadar orada duracaksınız. —— Bu da âlâ... Yalnız, ben bu ak- şam boşuna yorulmuş oldum. İ ra Niçin y | — Bir işe yaramadım. - — Daha ne işe yarayacaksın?.. E- — ğer bu girdiğim delikten çıkmasaydım, —— gelip beni arayacaktın... Şayet beni - ölmüş bulsan bile, hiç olmazsa, defçi — İbo ile, o zavallı prensesi mahveden — kâratayı yakalayacaktın, O — O da doğru ya2. * —'Hadi artık, gidelim. v — Hadi. — Yalnız, yangın yerinde ben sen- — den ayrılacağım. O *— Niçin?, (' " — Orada da görülecek biraz işim Ö, var. T , Y F * — Yardımım dokunursa, ben de kalayım. r — Hadi Salih.. hadi yavrum.. bu kadar merakli olma... Biliyorum. Ba- na,yardımdan ziyade, ne iş göreceğimi merak ediyorsun. sabret. Yarın gece, hepsini öğrenirsin. : x Gâvur Mehmet, Gdoğruca yangın Son Posta'nın zabıta romanı: 91 İ ZINDANLARI yerine gitti.. gecenin sessizliği içinde, yangın harabeleri arasında bir hayli gezdi. Kulaksız Foti'nin meyhanesi - nin arkasındaki evin ankazını muayene etti. Ahşap ev kâmilen yandığı için, burası âdeta bir kül yığını haline gel - mişti. Oradan bir direk parçası aldı. O kül yığınını karıştırdı. Artık ateşten zerre kadar eser kalmamıştı. Gâvur Meh - medin dudakları müstehzi bir te - bessümle kımıldadı. — Yarın akşam, mektubu alır al - maz, buraya koşacaklar, Artık kül - ler tamamile soğuduğu için, aşağıya i" nen merdivenin demir kapısını kolayca açmıya muvaffak olacaklar. Fakat.... Diye mırıldandı. ; Dudaklarında aynı tebessümün bakı- yesile oradan ayrıldı. Yavaş yavaş, di- ğer harabeleri dolaşmıya başladı. Bun: lardaki bazı enkaz yığınlarını, karan - lıkta elile yokladı. Bir şeyler aradı. Ve sonra; tamamile yanmıyan bir çatı parçasından uzun ve ince bir direk a- yırdı... Yanmış direk parçalarından da bir hayli topladı. Bunları âdeta büyü- cek bir denk yaptı. Cebinden çıkardığı bir ip parçasile sımsıkı bağladı. Bu dengi sırtına yüklenerek, uzun ve ince direği de eline aldı. Biraz ev - vel, Eşekci Salihle beraber terkettiği ayazmaya doğru gitmeye başladı. Sokaklar tamamile tenha oduğu i - çin, hiç kimseye tesadüf etmeden, a- yazmanın bulunduğu harabeye kadar gitti. Kapıdan içeri girdi. Sırtındaki o- dun yığını ile o uzun direği aşağıya in- dirdi. Sonra; kapının arkasına bir çok taşlar yığarak, dışarıdan kolayca açı - lamıyacak hale getirdi, Vakit geçirmeden fenerini yaktı. Sapını dişlerinin arasına aldı. Evvelâ odun dengi ile uzun sırığı delikten attı. Yeraltındaki ayazmanın bulunduğu yere vardı, Burada, elleri ayakları bağlı ve ağız- ları tıkalı olar Defci İbo ile kemancı Fani, inim inim inliyorlardı, Gâvur Mehmet, yüzünde garib ve | vahşi bir tebessüm belirerek bunlara baktı. Hiç bir şey söylemeden, Âne - mas zindanlarına giden dehlize girerek sür'atle ilerlemeye başladı. Evvelce tasvir ettizimiz merdivenden indi. Bir çok kapılardan geçti. Nihayet, asıl zindanları teşkil eden hücrelerin bulunduğu koridora girdi. - Zavallı Prenses Şima'nın uzun zaman hapse- dildiği en sondaki geçme odaya ilerle- di. Oraya gelince, sırtındaki odunları indirdi. İkindi zamanındanberi durup din - lenmeden mütemadiyen hareket ha - linde bulunmak, Gâvyur Mehmedi yor- gunluktan bitâb bir hale getirmişti. He- men oraya, o odun denginin yanına çöküvererek bir sigara içti. Bu sigarayi içerken, hayalinden © kadar hazin ve heyecanlı şeyler geçti ki; bütün bün- lar, onun damarlarındaki kana kuv - vetli bir hareket ve cereyan verdi. Derhal yerinden kalktı. Tekrar deh- lizleri geçti. Ayazmaya geldi. Evvelâ, İbonun; ve sonra da kemancı Faninin fayaklarını çözerek ikisini de ayağa kaldırdı. (Arkası var) TAKVIM 16&'TEŞRİN —— Rumt sene Arabt sene 1862 6 1855 Eylül Resmt senel- — Hızır 23 1938 154 SALI SABAH İMSAK T5 | Recep |8 15 12 | 15 19 10 | 36 6 |01 4 | 22 Ö e | Ikindi | Akşüüi| Yatsı D. | 5. |D. (8. (D. 8. İD. £. | 6 11619 |B (12|—|1 |30 z.Dızloolıslızlız|48)|19|15 "İllar; - korkularından / M Son Posta'nın siyasi tefrikası : Bu feci hâdise bir anda İstanbulun dört köşesine yayılmış; memleketin sükünet ve selâmetile alâkadar olanlar üzerinde çok acı bir tesir husule getirmişti... Ve hertesi gün de hiç hoşa gitmiyen bir takım sözler işitilmişti İttihatçılar Devrinde Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? UHALEFET *6:— — 75 — Yazan: Ziya Şakir — Bu iş, böyle olmaz. Hürriyet var diye, şimdi onları karakoldan serbest bırakacaklardır. Onlar serbest bırakıl- di mı, artık bu işin önü alınmaz. Din ve şeriat, büsbütün ayaklar altında çiğ- nenir. Biz gitmeliyiz. O dinsizlerin ce- zalarını bizzat vermeliyiz. Hamal Bekir hocanın bu sözleri der- hal tesirini göstermişti. Birdenbire iş- siz ve güçsüz yüzlerce halk birikmiş -! ti. Ve doğruca karakola gidilmişti. Zabıta memurları, bu halk kitlesinin önüne gerilmişler; (hükümetin, vazi- fesini tamamile yapacağına) dair temi- nat vermişler; hattâ bir hoca bularak karakolun önündeki binek taşına çı - karılarak halka nasihat verdirmek is- temişlerdi ,..Fakat artık vaziyete hâ- kim olan (Hamal Bekir Hoca) idi. Hamal Bekir Hoca, derhal bu zavallı hocayı susturmuş: — — Başındaki sarıktan utan be he « rif. Din elden gidiyor da, sen daha hâlâ burada mürailik ediyorsun. İn oradan aşağı. Yoksa, şimdi sarığını başına do" larız, Diye, ağır surette tahkir etmişti... Bu hakaretten müteessir olan hoca da, (dini bütün Müslman) olduğunu isbat için derhal: — Hakkınız var. Hata ettim. Ben de sizinle beraberim. Diyerek, Bekir hocaya iltihak et - mişti. Zabıta tarafından, derhal (ikinci fır- ka kumandanı, Şevket Paşa) ya mü - racaat edilmiş; yardım istenilmşiti. 'Şevket paşa da, binbaşı Osman bey kumandasında bir müfreze göndermiş- ti. ! Eğer bu Osman Bey, karakolun ö - nüne gelir gelmez, askere: — Süngü tak! * Emeri vermiş olsaydı; hiç şüphe - siz ki bu şımarık halk kitlesi, çarça - buk dağılıverecekti. Fakat her neden- se bu zat bu kalabalık karşısında bir ür- keklik göstermiş.. Karakol serkomi - seri Mustafa Remzi Beye hitaben - halka tamamile işittirecek surette: — İşi bu dereceye getirmemeli idi- niz. Ben, askeri halka tepeletmem. Geri çekeceğim. Demişti. Bekir Hocalar, Kör Haliller, arbacı Eminler; bu sözleri işitir işitmez, ar * tık büsbütün şimarıvermişlerdi. Bun -| ların arasından manav Mehmet Ali ileri atılmış; zabıta memuürlarına kar- şı; — Hep sizsiniz bu işleri yaptıran... Hürriyet diye bir icat çıkardınız. Üm- meti Muhammedin başına işler açtı - nız. Şimdi de biz buradan gider git * mez; hürriyet var diye, onları serbest bırakacaksınız... Biz buna tahammül edemeyiz. Verin o kerata ile, o kal - tağı, paralıyacağız. Diye bağırmıştı. Kör Halil de hemen merdivenlere “|sıçramış: — Ne duruüyoruz. Karakola gire * lim. O mel'unları :gebertelim. — Biz, şer'an vazifemizi ifa edelim de, bize de ne isterlerse yapsınlar. Dinini se « | ven, arkamızdan gelsin. Diye feryada başlamışti. En evvel üç kişi kapıya âtılmış * tı: — Kör Halil, manav Mehmet Ali, hamal Bekir Hoca... Onların arkasında: — Gazete mü- vezzii Kadri, Kürt Hamit, arabacı E - min, Kürt Ahmet, Kürt Şahin. Ve sonra; artık karma karışık, az- gın bir halk kitlesi, Bunlar, kapının önündeki hafif 'za- bıta kordonunu aşmışlar, içeri dalmış- tiril tiril titriyen, dunu apdesthaneye kadar sürüklemiş: — İşte.. Senin mezarın burasıdır. Diye, başını apdesthanenin kubu " — runa soktuktan sonra, din ve şeriat na* — mına yaptığı bu korkunç cinayete ni — hayet vermişti. : Bu canavar sürüsü, o kadar heye * can ve galeyana gelmişlerdi ki; hemen — hemen bütün karakolu da kırıp geçire" cekler; belki de daha başka felâketlere — sebebiyet vereceklerdi. Bereket ver * sin ki, caddede kopan nal şakırtılarile — kılıç parıltıları, ve: — Süvariler geldi.. Kaçın... ' Sesleri, muhtemel olan daha bir - çok felâket ve fecaatlere nihayet ver" — mişti. (Arkası var) — (Todori) ile (Bedriye) yi aramıya başlamışlardı. En evvel Todoriyi yakalamışlar; bir hamlede yere yuvarlamışlardı. İlk dar- beyi, Kürt Ahmet ile Kürt Şahin vur- muşlardı... Ve nihayet taliheiz âşığın başını ve vücudünü; ökçe, nalça ve sopalar altında öldürmüşlerdi. Sıra; dilber, fakat bedbaht (Bed - riye) ye gelmişti. Onu da en,evvel, manav Mehmet Ahi ile arabacı Emin ele geçirmişlerdi... Evvelâ tokat dar - belerile yere devirmişler ve sonra, a * yaklar altındâ çiğnemişlerdi. Kudür - muş bir canavar haline gelen arabacı Emin, bir türlü öfkesini yenememiş « ti. Onun, kanlar içinde kalan vücu - İstapbul Dördüncü İcra Memurluğundan Kanuni ikametgâhları Fatih, Manisalı Mehmetpaşa mahallesi, Türbe i sokağı, No. 37 olup elyevm ikametgâhı ve meskenleri bilinemiyen — Salâhattin Zülâl ve Dündara. | Emniyet Sandığından 1500 lira mukabilinde Seniha ve Ruhsar ile — birlikte birinci derecede ipotek gösterdiğiniz Çenberlitaşta Mollafenarı mahallesinin Alibaba türbesi ve Nuriosmaniye sokağında eski 62, 15, 13, 11 yeni 56, 13 No.lu maadükkân kâğir bir hanın tamamı hak- kında icrai takibat yapılmakta olup 1 / 3 /934 tarihine kadar işlemiş faiz ve kumüsyon ile birlikte 2075 lira 48 kuruşun mezkür tarihten itibaren bermucibi mukavele borçlu hesabına işliyecek faiz, komüsyon — ve yapılacak bilümum masarifi icraiye ve ücreti vekâlet, masarifi — saire ile birlikte temini tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yolıla — 21/3/934 tarihli takip talebi üzerine adresinize gönderilen ödeme | emrine mübaşir tarafından verilen meşruhattan mezkür adreste ol- madığınız anlaşılarak ilânen tebliğat ifasına karar verilmiştir. İlân tarihinden itibaren 30 gün zarfında borcunuzu tamamen ödemaniz veya yine ilân tarihinden itibaren 20 gün zarfında borcun bir kısmı veya alacaklının takibat ierası hahkkında bir itirazınız varsa yazı ile - veya şifahen dairemize müracaatla 934/2015 No.lu dosya ile bildir- — meniz lâzımdır. Aksi takdirde ipotekli gayrimenkulünüzün satılacağı — ödeme emerinin tebliği makamına kaim olmak üzere ilân olunur. — — — Dördüncü İcra Memurluğundan: Alinin tasarrufunda olup yeminli üç ehli vukuf tarafından tamamına (1250) lira kıymet takdir edilen Şehremininde Denizaptal mahallesinde Topkapı caddesinde halen Denizaptal camii sokağında eski, 305, 107 kayden yeni 407 mahallen 2 numaralı hududu: Denizaptal camii Rıfat arsası ve Mehmet arsası önü cami sokağile mahdut, kârgir evin satıl- masına karar verilmiştir. Mezkür evin evsafı aşağıda yazıldır. Bina kârgir olup sıvaları ile zemin- kat döşeme ve sıyaları ve birinci kat sıvaları tamam değildir. Cephedeki ahşap kapıdan bahçeye girilir. Arka bahçede muhtelif meyvalı meyvasız ağaçajar vardır. Zemin katında: Natamam iki oda iki gömülü küp vezemini malta döşeli kuyusu olan bir matbah bir helâ bir ev altı, birinci katında bir sofa üzerinde yüklü, dolaplı üç oda bir helâ olup döşeme ahşaptır. Bu katta arka bahçeye bir kapı vardır. Mesahası: Umumi 183 M? olup bun- * dan 63 M? bina zemini kalanı bahçedir. İşbu bahçeli ev açık arttırmaya vazedilmiş olduğundan 23-11-936 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 14 ten 16 ya kadar dairede birinci arttırması icra edilecektir. Arttırma bedeli kıymeti muhammenenin *6 75 ni bulduğu takdirde müşterisi üzerinde birakılacaktır. Aksi takdirde en son arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma 15 gün müddetle temdit edilerek 8/12/936 tarihine müsadif Salı günü saat 14ten 16ya kadar keza dairemizde yapıla- cak ikinci açık arttırmasında arttırma bedeli kıymeti muhammenenin 94 75 ni bulmadığı takdirde satış 2280 No.lu kanun ahkâmına tevfikan geri bırakılır. Satış peşindir. Arttırmaya iştirâk etmek isteyenlerin kıymeti - muhammenenin *6 7,5 nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu hâmil bulunmaları lâzımdır. Hakları , Tapu sicilli ile sabit olmıyan ipotekli alacaklarda diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masa- rife dair olan iddialarını evrakı müspiteleri ile birlikte ilân tarihinden itibaren nihayet 20 gün zarfında birlikte dairemize bildirmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları Tapu sicilli ile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Müterakim vergi, tenviriye, tanzifiye- den mütevellit Belediye rüsumu ve Vakıf icaresi ile 20 senelik vakıf icaresi tavizi ve dellâliye resmi bedeli müzayededen tenzil olunur. Daha fazla malümat almak isteyenler 2/11/ 938 tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık bulundurulacak arttırma şartna- mesi ile 934/2615 No.lu dosyaya müracaatla mezkür dosyada mevcut vesaiki görebilecekleri ilân olunur. (1896) * — z ee — — — ————————