Üi ) ee 6 — Sayfa SON POSTA SŞark aleminde: Filistin Arapları greve nasıl dayanıyorlar * Kadınlar yüzüklerini küpelerini mücadelecilere verdiler x J Türk lirası gönderdiler. Filistin haricindeki Araplar grevcilere 360 bin sebze ve meyva ile yardım ettiler. Grev bütün dünyaya Araplar arasında birlik olduğunu gösterdi * » Parları olmıyanlar arpa, Filistindeki Araplar, Yahudi ve İn- gilizleri protesto etmek için uzun za- mandanberi büyük bir grev ilân et-| mişlerdir. Grevin bir türlü nihayete er- memesi bütün dünyayı hayrette bırak- tığı için, bunun sırrını bir iliz mu- habiri gazetesine yazdığı bir makale ile anlatmaktadır. Makale şudur: «Arapların böyle uzun zamandanbe- ri, fütursuzca greve devam etmeleri, her türlü müdahale, iltimaslara bile e- hemmiyet vermemeleri muhitte derin bir hayret uyandırmıştır. Herkes bu- nun sir ve hikmetini biribirine sör- maktadır. Münevver Arapların ve grev- de fazla iştiraki bulunanların dudak- larında manâlı bir tebessüm bulünmak- tadır. Geçenlerde, gayet samimi tanıdı- ğim bir Arap ailesinin akşam yemeği- ne davetliydim. Diğer davetliler ara- sında, bir tanesi metin edası, hâkim tavrı ve güzel sözlerile dikkat nazarı- mı çekti. Umumi siyasetten anlayarak bahsediyor, Hitler Almanyasının geçir- diği istihaleleri tahlile girişiyor, Cemi- yeti Akvamda oynanan — dramları, komedileri istihza ile tasvir ediyordu. Hele Filistin ahvalinden son geçirdiği meraklı ve hudutlarının dışarısında bi- le derin akisler yaratan hâdiselerden salâhiyetle dem vurunca, ona yaklaşa- rak sözü Arap grevine getirdim. Sonradan salâhiyet sahibi bir Arap olduğunu anladığım muhatabım bana şunları anlattı: — Greve devam edilip edilmemesi, tüccarlarla Fellâhlar arasında bir nok- tai nazar meselesi teşkil etmektedir. Grev, Kudüste bir merkezi komite ve muhtelif mahallerdeki diğer tâli ko- miteler tarafından idare edilmektedir. Merkezi komitenin âzası elli bine varmıştır. Grevi tahakkuk ettirmek i- çin Kudüs ve Yafadan 20 şer bin ve Filistin dışındaki AÂrap ülkelerinden de 40.000 ki bu suretle 60,.000 (360.- 000 'Türk lirası) İngiliz lirası iane top- lanmıştır. : Bundan başka, paraca muavenette bulunamıyanlar, yerine, arpa, et sebze- le ve meyva vermişlerdir. Bütün bu komiteler kasaba ve köy- lerdeki grevcilere kuru madde, para ve yiyecek göndermektedirler. Fellâhların öz mahsulleri mevcut Filistin Arapları lideri Fevzi olduğu için, yardıma ihtiyaçları olma- dığı gibi, üstelik mahalli komitelere de muavenet etmektedirler, tırlatayım ki, eğer hususi müessesele- rin de iştiraki olmasaydı, grev komite- si bu işi başaramıyacaktı. Önceden zengin — olup ta sonraları gibi hareket ediyor, kendilerine sunu- lan çayı veya şerbeti içiyor, çıkarken gizlice, ve görünmeyen bir yere, ekse-! riya oturdukları iskemlenin üzerine Hususi müesseselerden, evlerden toplanılan elbiselikleri, robları, ayak- kabıları ihtiyacı olanlara dağıtıyorlar. Bir çok zengin kadınlar da altın yü- züklerini, küpelerini bu uğurda feda etmişlerdir. Hal böyleyken, merkezi komitenin grevi, bundan fazla idare ettirip ettire- miyeceği şayanı münakaşa, bir mevzu- dur.. Yalnız şunu biliyor ve inaniyorum ki bu grev, bütün dünyaya Araplar a- rasında da bir birlik olduğunu göster- miştir. -— (GÖNÜL İŞLERİ' Kızım, erkeğin Aarkasına takılma, Uzaklaştırırsın ! Konyadan S. R. imzasile bir mek- tup aldım. Yazan bir genç kız, söy- lediği üç beş satır İçine sıkıştırılabi- lecek bir mesele, Diyor ki: — «Yakın tanıdıklarımızdan bir a- Üenin oğlu bu yıl doktor çıktı, ge - şnlerde ajilesini ziyarete gelmişti. anıştık, Bu tanışma iletledikçe yek- diğerimizde karşılıklı bir alâka hâsıl oldu. Bunu onun bana, benim ona derin bakışlarımıza bakarak anlıyo- rum. Nihayet bir kaç gün evvel bu genç gitti. Son konuşmamız da hep böyle bakışma ile geçımişti. Onu bil- miyorum amma ben şimdi çılgın gi- biyim. Teyzeciğim bana bir çare!'» : * Hayata yeni atılmış olan genç doktor derhal bir aile yuvası kur - mak, yahud bir maceraya atılmak istemiş olsaydı derin bakışıarla ik - tifa etmiyecekti, hiç olmazsa bir hâ- reketle, tek bir kelimeyle - hislerini anlatacaktı Beklemek ilk teşebbüsün ondan gelmesine intizar eümnek 1â - | zım. Belki yanılıyorum. Bu delikan- h belki zaman gençlerinden beklen- miyecek kadar çekingendir. Müm - kün. Fakat bu takdirde dahi genç kız tarafından ilk olarak atılacak a- dım, karşısındakinin kalbinde belir- meye başlayan ateşi söndürecek bir su damlası olabilir. Acele etmeyiniz. & & £ Halıcıoğlunda oturan Cemal Kök- nar soruyor : — Evvelce adi S olan bir kızı sevi- yordum. Benimle hiç alâkadar değil- di. Bıraktım. Adıi G olan bir kızla sevişmeye başladım. Bu defa S kızdı, ikinci kıza dargın bir vaziyet aldı, beni de kendisine çekmeye çalıştı. Fakat benim şimdi G den ayrılmama imkân yok. Ne yapalım ? x Ne yapcaksın yavrum, madem ki birincisi ile macera başlamamıştı, i- kincisi ile de sevişmektesin, devam edip gidersin.. Esasen bu umumi bir kaidedir: Kadın, bir başka kadının sevdiği erkeğe daha dikkatli bakar. Belki beğenilmiş bir maldır, diye. TEYZE | Bütün bunlara rağmen, şurasını ha-! lş.raı:ımış olan erkek kadına döner. Zen- düşen aileleri de ziyarete giden bu ko-: mite âzası sanki tabii bir ziyaret yapar | KĞ TİYATRO gl Şehir Operetinde ; Dudakların Yves Mirande'ın yazdığı, — Maurice Yvaine'ın bestelediği «Ta bouche» o - peretini Ekrem Reşit türkçeye, 'Ta - bauche kelimesine en uygun gelecek kelime ile; «Dudakların» diye tercüme etti. ; Pas sus la bauche, Tabouche yirmi sene evvel en çok beğenilen Fransız 0- peretleriydi. Bunlar İstanbulda da oy- nandılar, Mart Ferar İstanbula geldiği zaman «Ta bouche» u oynamıştı. Ta böuche'dan birçok parçalar sene- lerce gramofonlarda çalındı. Bu parça- ların bestelerini hatırlıyanlar bizde pek çoktur. Dudakların adile tercüme edilen «Ta bauche» bir operetten ziyade bir ko - medi müzikaldır. Ekrem Reşit gerek konuşma kısımlarını ve gerek şarkıları temiz bir türkçe ile tercüme etmiştir. Şarkılar söylenirken, yabancı - bir dilden tercüme edilmiş oldukları biraz belli oluyorsa da manayi değiştirme - den müziğe uygun gelecek tarzda bun- dan daha iyi tercüme etmek te pek ko- lay değildir. «Dudakların» m mevzuu şudur: Kibar düşkünü bir erkeğin bir oğlu vardır ve gene kibar düşkünü bir ka - dıinın da bir kızı. Erkek kadına kur ya- par, erkeğin oğlu da kıza.. İki taraf bir- birini zengin tahmin eder... Fakat tah- minler yanlıştır. Her iki taraf ta zü - ğürttür. Bunu anladıkları zaman ay - rılırlar, Erkeğin hizmetçisi vardır. Miras yer, erkek onunla evlenir, kadının uşağı servete konar, kadın da onunla evle - nir. Erkek oğlunu zengin fakat çirkin bir kadınla evlendirir. Kız azengin a - damlarla nişanlanıp onlardan para çe- ker. Nihayet gene ilk perdede kadına kur gin hizmetçi, zengin uşakla evlenir, er- keğin oğlu da kendisini aldatan karı -| sından ayrılıp kadının kızını alır. Sehir tiyatrosunda — «Dudakların» yalnız iki piyano ile oynanıyor. Oynıyanlar: lâzım olduğu kadar para bırakıyorlar. ! riha, Şevkiye, Saniye ve Loladan iba- rettir. Mevzu hafif, müzik iki piyano, ve eşhas: Balet de dahil olduğu halde an- cak dokuz kişi.. Bunların birleşmesi «Dudakların» parçasının temsiline bir gürültü bir de- ğişiklik değilse de bir tatlılık ve bir cana yakınlık veriyor. Sanki tiyatro bir Ikaç ailenin birleşip gittikleri bir ev - dir. Sanki bu eve bir kaç san'atkâr gelmişlerdir. Ve bir temsil veriyorlar. Bu tarzda oynanan bir operetin faz- la sükse yapmasına imkân yoktur. Böy- le olmakla beraber sükse yapmadı di- ye fena olduğuna hükmetmemelidir. bi!.. «Dudakların» da rol alanlar rolle - rini güçleri yettiği kadar yapmağa ça- lıştılar. Güçleri yettiği kadar diyorum; rum, Geriye komedide rol almış artistle - rin komedideki rollerini- yapıp yapa - imadıkları kalıyor. Rollerini iyi yap - tılar. Yalnız Feriha, ve Şevkiye ile ba-| let artistlerinde ufak tefek bazı kusur- lar vardı. Feriha ve Şevkiye fazla coş- kunluk gösteriyorlar, jestlerinde mü - balâğa yapıyorlardı. Melâhat ve Lola acemi idiler, Böyle ol- makla beraber Saniyenin ve Melâha - tın ileride iyi konuşabilecekleri ümit edilebilir. & İsmet Hulüsi Cerrahpaşa hastanesinde yeni binalar 150 bin lira sarfile Cerrahpaşa has- tanesinde yapılması tekarrür eden ça" maşırhane ve mutfağın bütün projele- ri ikmâl edilmiştir. Keşifler de bir iki gün zarfında ik- mâl edilecektir. Çamaşırhane ve mutfağın temel at- ma merasimi bu ay içinde yapılacak * tır. Hazım, Vasfi, Muammer, Bedia, Fe- 've neşesizce okumağa koyulur. Fakat 'yandırır ve meseleyi ona bildirir. .sini söyler ve tekrar uykusuna dalar. Nitekim bütün sükse yapan eserlerin | iyi olduklarına hükmedilemiyeceği gi- ' çünkü ses bahsi var.. Ve onu geçiyo - Üç kız, Saniye, | Bir felsef yE 4 e doktoru sinema artisti oldu! filminde baş evvel Amerikada geçmiştir: Amerikada Harvard üniversitesi ta- bir kız bu sene «felsefe doktoru» ün - vanını almış. İmtihanları için hazırlamış olduğu tez meşhur «Romeo ve Jülyet» ese - rine aitmiş. Mis Vardle, Şekispirin bu eserini ©o kadar benimsemiş ki eserin mabadini yazmağa koyulmuş. Fakat Mis Mary Vardle zamane kız- larındandır... Neşeli, spora son derece düşkün bir kız... kilerine göre yazmağa karar vermiş. Eserinin nihayetinde âşığın zehirlene - rek intihar etmesini muvafık bulma - mış, «genç bir delikanlı intihar etmez... Boş şeydir bu!..» düşüncesile yazdığı e- serde delikanlıyı uyku ilâcı ile uyut - muş, bir müddet uyuduktan sonra da uyandırmıştır. Eserin ismi: «(Romeo) ve (Jülyet) in boşanmaları..» dır. Eser ikmal edildikten sonra Mis Mary bunu Holivuttaki stüdyolara göndermeği düşünmüş, orada hiç bir tanıdığı bulunmadığından posta ile göndermiştir. Ve «— Adam sen de! Şansım var ise eserim nazarı dikkati celbeder. Yok ise ne yapsam nafile!..» diye düşünmüştür. Meraklı safha bundan sonra başla - mıştır. Holivuda gönderilen eserlerin çoğu okunmadan bir kenara atılır. Te- sadüf bu yal,. Eserleri okumak vazife- sile mükellef bulunan bir muharrir bir bir kenarda duran bu eseri ele alır.. («Romeo ve Jülyet» in boşanması.) Büyük komedi Serlevhası nazarı dikkatini celbeder okudukça merakı artar ve bir hamlede eseri bitirir.. O kadar beğenir ki ve bununla çok mükemmel bir senaryo yapılacağına o kadar kani bulunur ki hemen şefini u- Şef, eserin bazı kısımlarına göz gez- dirir ve eser muharririnin celbedilme- Ohio eyaletinin Kleveland şehrinde ikamet eden Mis Mary Vardle bir haf- ta sonra bir mektup alır. Bu mektupta (Holivud) a gelmesi bildirilmektedir.. Mis Mary Vardlenin yerinde her han- gi bir kız olsa idi sevincinden zıplar ve yerinde duramazdı... Mis Mary ise hiç istifini bozmaz. Ka- lemi, kâğıdı alarak stüdyoya bir cevap .yazar. Bunda der ki: «Eserimin kabul şedileceğine tamamile emin olmadan ,bir kaç yüz dolar sarfedip te boş yere (Holivud) a gelemem.» Bu mektup stüdyoya varır varmaz müdür kıza şöyle bir telgraf çeker: Anlatacağımız vak'a bir ay kadar lebelerinden Mis Vardle adında güzel Eserin mabadini de zamanın telâk -| gece canının sıkıntısını defetmek için . Romeo ve Jüliyetin boşanmalari rolü yapacak Doloresdel Rio şan filmlerinden birinde mak üzere size telgrafla 500 dolar gön” deriyoruz. Öbür gün behemehal - sizi bekleriz.» * Mis Mary Vardle ertesi gün Holiyu- da hareket eder. .- Oraya varır varmaz görüşmelere baş- | lar. ' Son havadis: Mis Mary Vardle'in (Romeo ve Jülyetin boşanmaları) ko- medisi filme çekilecek ve baş rol Mis | Mary Vardle tarafından oynanacaktır. «Felsefe doktor» luğunu büyük bir — muvaffakıyetle ihraz eden genç ve gü- zel bir kızın kimsenin tavsiyesi olmak- | gızın doğrudan doğruya ve birdenbire eserini mühim bir stüdyoya kabul et- tirmesi ve hele yapılacak olan bu fi - İlimde başrolü yapmak üzere derhal ve pek müsait şartlarla kabul edilmesi şimdiye kadar sinema âleminde kimseye nasip olmamış bir talihtir... Mesele (Holivud) da pek büyük bir dedikodu uyandırmıştır. Sinemanın inkişafı için çok yerinde bir tedbir... Bulgaristan hükümeti memleket da- hilinde sinema — sanayiinin inkişafı hakkında çok mühim bir karar vermiş- tir. A, C, E. film kumpanyası, meşhur rejisör Farkas'ın idaresi altında Port ;Artür namında büyük bir film çevirme- ,ge karar vermişti. Filmin harici kısım- «— Hiç bir kayıt ve şarta tâbi olma- ları Bulgaristanda çevrilecekti. Dünyaca sevilmiş iki Röne Sen Sir ! Almanyada Ufa stüdyorlarında en son çevirmiş oldukları (Şahane Vals) filminin başlıca sahnesinde ... sanatkâr yan yana.... ile Hanri Gara