Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
# F L ğ !d L ':d ğ r*“ iğ 2 '._ _Sayfa: j Herg Dohtorlanmızla halk Arasında Anlaşmamazlığın Sebebi nedir? Yazan: Muhittin Birgenemmemmn İki gün evvel Son Posta'da yavrusu- nu kaybetmiş bir annenin mektubu ile bu yavruyu tedavi etmiş, fakat, ölüm- den kurtaramamış bir profesörün ce- vabını okudum ve zihnim şu mesele — üzerinde takıldı kaldı: Niçin- doktorla- rımızla haik arasında bir anlaşamamaz- - lik, vardır ? * ; ' Halk der ki: «Doktorlar yalnız reçe- Ü te yazıp vizite parasını almayı düşü- Tn nürler.» Doktorlar da derler ki: «Halk — döktorluktan anlamaz. Doktor eğer her derde deva bulacak olsaydı dünyada Ö- Tüm kalmazdı. Maalesef, biz henüz ölü- me karşı çare bulamadık, bunun için — halk'ta bizi sevmez.» Meselâ, bahset- tiğim annenin mektubuna cevap veren — profesörümüz de «Kökü bu kadar acı bir ıztıraba dayanan mantıka karşı ne “denir?» diyor. Doktorlarımızın dedik - Teri döğrudür, ölüme çare yoktur. Pro- | fesörün dediği de doğrudur, mantığın — kaynadığı yer, şuurlu bir bilgi yuvası — değil de acı bir sızı ile sızlayan bir ana| — kalbi olursa ona verilecek cevap yok- tur. Fakat, acaba halk ta haksız mıdır? Doktorlardan memnun olmıyan halkın — şikâyetleri büsbütün mânasız mıdir? * Ben zannetnuyoırum ki halkın şikâ - yeti boş ve mânasız olsun. Bir kere, doktorl'uk ölüme çare bulamamış ol - makla beraber birçok ahvalde ölümü gecıktırebıhyor Sonra, muhakkak olan bırşey daha var ki, doktorluk ilmi, her şeyde olduğu gibi, Avrupada daha ile- Ti, bizde daha geri. Bilirim, doktorla- — rıimız bana hemen darılacaklar. Fakat, a LER _'ı ben onlara pek çok misal ve delil gös- — terebilirim: Türkiyede tedaviden ümi- Ca — dini keserek Avrupaya gitmiş ve ora- da yeniden hayata iade edilmiş ne ka- — dar insan vardır. Ve ben de bunlardan » biriyim, Öyle vak'alar tanırım ki bun- |— ların her birisi bir doktorun ağır bir — tezaya çarptırılmasını icap edecek de- recede vahimdir. Halbuki, doktorun iç- — tihadında serbest bırakılması ve içtiha- —dından dolayı mes'ul tutulmaması za - — Türetinden dolayı birçok yanlış teşhis _-; 've yanlış tedavi vak'aları mes'uliyetsiz ' EŞ _-__.q_ ı .;'î* İ ’. ; *mübalâtsızhktır. Hastayı, — kalır. Fakat, doktorların, içtihadından dol'ayı mes'ul edilmelerini istemek ne — kadar yanlış ise doktorlardan da yanlış bır içtihada gitmemek için azami dik- katı isternek te o kadar doğrudur. * Bazı doktorlnrda eksik olan işte bu “dikkattir ve halkın da şikâyeti için en - mühim sebep bu dikkatsizlik ve hattâ on dakika ; ı—İnuay'ene edip bu muayene üzerine o- eline bir reçete veren doktorun ek- serıya isabetsizlik göstereceği muhak- kaktır Birçok ahvalde hastalığın teş- nlıısı dzun bir tetkike ve bu tetkik es- l a R ') 'ı b — nasında da müdahaleden, hiç değilse — karardan tevakkiye mühtaçtiır. Hasta- lıgı bir hamlede anlayan doktor nadir- /| dir; hattâ bu nadir doktor dahi yanıla- "bıIîr Halbuki bazı doktorlar: kendisine gelen hastaya «ben bunu anlayama - dım, hele bir tetkik edelim.» demezler, Bunu söylemek, onların galiba nefsi iz- — zetlerine dokunur. Bir muayene, he - ı*man bir reçete, iş olup biter, fakat, has- İâ'hu reçeteden bir fayda görmeyince © hiç olmazsa içinden doktora küfür e- üer İşte doktorlarla halk arasındaki geçmısızlıgm en mühim sebebi burada- 31:' Acaba anlayamadığı teşhis için tıb- İyAr m icat ettiği bütün usulleri kullana- wi _' Te b ' çalışmayı âdet edinmiş “ve bütün tetkık vasıtalarını kullandıktan sonra küm vermiş kaç doktorumuz vardır? -Bunu bilmiyorum, bildiğim birşey var- - sa vazifelerini tam yapanlar dahi yap- mıyanlarm yanında ateşe yanıyorlar i_.-, kestirme teşhis koyan doktotların ıı ge. wî 4 i' ha& arasında uyandırdığı aleyhtar his- — ler nihayet onlara da şâmil oluyor. İşte “doktorla halk arasını açan âmil bura- dadır * Doktorlarımızın meslek temiyetleri "üar Bu meslek cemiyeti, doktorun has- karşısmda daha dikkatli hareket et- îınesmı temin için mânevi bir mücade- ye girmek vazifesini üzerine alamaz “ş 11? Bence alabilir. ve alması da çok: Ki p Bazı erkekler vardır. Ön lerine çıkan her kadına karşı iltifat, takdir, avans saçarlar. Nezaketin emret- tiği hududu aşârak, çoş - kun galanteri sahasına gi- rerler. Böyle o& ““l“iuıı rinde hiç bir kadının sevgi- si yoktur. gözlerinde bu dakikada ele alınıp öbür dakikada der - hal unutulacak bir oyun - cak hükmündedir. '"İ//// b erkeklerin kalple- Kadın onların ı l uıl““xxxx Her zaman, her yerde bir çok nümunelerini, insanlarda ince his, devam- h bağ, daimi bir yuva, ha - tıra gelmiyecek, mânası da- hi bilinmiyen şeylerdendir. ı:f a Her kadına gülen, her kadında sevildiği hissini u- yandıran bir erkek bir ka- dının malı olamaz, alle ba- balığı yapamaz. Bayanlar oöyle erkeklerden çekini - niz | bu çeşit Hapishaneye Sığamıyan adam Tahliye edildi . ARLEİ h A # b — YA İngilterede birisile kavga ederek ha- pishaneye düşen 246 kiloluk bir adam Nazırlar Meclisi kararile tahliye edik miştir. Bu tahliyenin sebebi şudur: Mahküma sığabileceği bir hücre bu- lunamamıştır. Her yerde dolaştırılmış, koridorda oturtulmuş, başına gardiyan lar dikilmişleri, fakat külfete dayana- mıyarak nihajğe“t tahliye etmişlerdir. & Kendi ellerile kendi Idamlarını iIsteyen kimseler Sakın kâğıtları imzalamadan okuma- yınız. Eğer kâğıtlar muhtelif sayfalar- dan mürekkep ise, her sayfaya ayrı ay- ri imza atınız. Amerikalı bir muzip im- zaladıkları yazıları okuyanlara bakı - nız ne oyun oynamış... Uzun ve müteaddit kâğıtlardan mü - rekkep bir istida yazmış. Bunu birkaç yüz kişiye imzalatmış, sonra üçüncü ve dördüncü kâğıtları aradan çıkarmış, ge ri kalan yazılar birleşince, istidadan şu mâna çıkmış : — Biz hepimiz idam edilmek isteyen alçaklarız. Bizi idam ediniz... Bu istida- yı Ağır ceza mahkemesine sunmuş... lâzımdır. Çünkü dert, hem hasta için, hem doktor için büyük bir derttir. Giz- lemeğe ve inkâr etmeğe mahal yoktur ki bugün halk arasında doktorlara ve- rilen mânevi itibar çok yüksek değil- dir. «Doktor mu? o sade apartıman yap- masını düşünür!'»-telâkkisi hemen he - men umümidir. Bunun için bizde has- ta doktora aâancak Bson ihtiyaç halinde müracaat ediyor ve bunda da bir dere- ceye kadar haklıdır. Doktorların hepsi sade apartıman. yapmasını düşünmese bile sanatında mübalâtsız hareket eden mız halkın itimadını kazanmaya, ken- |1 di hayati menfaatleri itibarile de, müh- taç olduklarına göre kendi kendilerini koöntrol etmeğe, ve noksanlarını ta- mamlamaya mecburdurlar. '« Muhittin Birgen lerin mikdarı az değildir.. Doktorları - | | HERGÜN BİR FIKHA Uysal kadın Mahkemenin birinde, bir boşan - ma davası görülüyordu. Hâkim, ka- dına hitapla : — Bakınız! dedi. Kaocanız sizin huyunuzdan şikâyetçi olduğunu söy lüyor. Kadın itiraz etti : — Nasıl olur? Ben herkese uyar, herkesle dost geçinir bir kadınım.. Hâkim : — İşte, iyi ya? dedi. Kocanızın şi- kâyeti de bu noktadan ! * * Çingenelerin kralı Öldü, tabutuna Ekmek kondu Avusturya ve Lehistandaki Çinge - nelerin Kral olarak tanıdıkları Petro Vantes ölmüş ve Sen Polten şehrinde Çingeneler tarafından - yapılan büyük merasimle defnedilmiştir. Petronun konduğu tabutun kapısı camdandır, Ce set dışardan görünmektedir: Çingeneler rin umumiyetle bir mezhebi * öl- madığından — cenaze —- merasiminde dini âyin yapılmamıştır. Cesedi binler- ce Çingene takip ederek mezara kadar götürmüşler ve toprağa gömdükleri esnada tabutun içinde, çingenelerde â- det olduğu üzere, bir ekmek;, bir parça et, bir şişe şarap, bir de kamçi koymuş lardır. Kamçı Petronun at cambazı ol- duğu için san'atini göstermek için kon- muştur, © Yollardakl İşaret memurları kaldırılıyor Sovyet Rusya kalabalık yerlerdeki işaret memurlarının kaldırılmasına ka- rar vermiştir. İşaret memurlarının ye- rine kübik bir saat ikame edilmekte - dir. Bu saatin yarısı sarıdır, ve diğer yarısı da yeşildir. Bir yelkovan büu sa- atin üzerinde işlemektedir. Sarının ü- zerinde bulunduğu sıralar arabalar ol- dukları yerlerde durmağa mecbur tutulmaktadır. Yeşilin üzerinde olursa serbest bırakılmaktadır. - Kabahat çalanda değil “çaldıranda Talihsiz Dr. Şarkonun başına gelen- leri birkaç gün evvel gazetelerde oku- dunuz, bir heyeti seferiyenin başında olarak, kutuplarda fırtınaya tutulmuş, ve ölmüştü, İşte bu Dr. Şarkonün bir gün evine bir hırsız girmiş ve hayli kıy metli ve antika eşya çalmıştı. Dr Şarko bundan dolayı hiç müteessir ol- mamış : — Ne yapayım demişti, kabahat f-a- landa değil, çaldıranda. Evime girmele rine mâni olacak bütün tertibatı alma- h idim yapmadım. Fransada benim gibi düşünmelidir, sulhü temin etmek için her türlü. ter- tibatı almalıdır. Yani silâhlanmalıdır. Şapkanın giyiliş Tarzı bir insanın Karakterini Gösterirmiş İsviçre gazetelerinin yazdıklarına gö re oranın ruhiyat mütehassıslarından üç zat bir insanın giydiği şapkadan ka- rakterini tayin etmek için tetkikat yap mışlardır. Çok zor olapn bu tetkikatları şu neticeyi vermiştir : Nikbinler sanki talihlerile mücadele edecekmiş gibi şapkalarını başlarının çok arkasında tutarlarmış. Cesaretsiz - ler, devekuşunun - başını kanatlarının altına sakladığı gibi, şapkalarını öne doğru çok eğerlermiş. Şapkalarını eğri giyenler betbaht kocalar imiş. Riya - kârlar ile skolâstikler, ne sağa ne de so la meylettirmeden dösdoğru giyerler- miş. Karısı ile beraber sokağa çikan er - kek şapkasını başından hiç çıkarmazsa bu da erkeğin sakin karakter sahibi ol- duğuna delâlet eder imiş !! ! ; a _ İş bulmak için beş çift kundura eskitmiş İşsiz kalan bir İngiliz üç sene bir iş 'bulmak için dolaşmış ve beş çift kun - dura eskittikten sonra bir iş bulabil - miştir. Jakop Skot isminde olan bu a- dam Londrada iş bulamadığı için tanı- dığı General Sir Hamingtondan bir tavsiye alarak iyi bir iş bulmak için Ce | nubi Afrikada Kabalaya gitmiştir. Lon |- dradan 1933 senesi: Teşrinievvelinde hareket etmiş, üç sene yol yürüdükten sonra Kabalaya varmış ise de burada da muvakkat bir iş bulabilmiştir. Skot '|üç senelik yolculuğu esnasında daima yürüdüğü halde hiç hasta olmamıştir. Zağrebden lııvılııııı bir kuş Berutta yakalandı Berutun Evzat taraflarında avlanan bir avcı avladığı büyük bir kuşu eline alıncâ ayaklarının birinde alüminyum .İdan bir halkanın iliştirilmiş olduğunu görmüştür. Halkanın üzerinde fransız ca şunlar yazılıdır: «ilmi hayvanat mü- essesesi - Zağrep Yugoslavya» Ve bir de kocaman bir D harfi ile 30263 ra - kamı görülmüştür. Bunun üzerine avcı mezkür müesse- seye bir mektup yazarak kuşun kendisi tarafından vurulmuş olduğunu bildir- miştir. v hiddetinden mösmor kesiliyordu, bir İSTER İNAN Tramvayda bir yolcu vatmana kızdı, haklı mıydı, değil miydi, bilmiyorum, fakat avazı çıktığı kadar bağırıyor, vurmiya başladı. O zaman vatmak halka dönerek: İSTER aralık ta küfür sa- İSTER İNANMA! — Cürmü meşhur kanununa göre derhal zabitaya mü- racaat edeceğim, işittiniz ya; diye sordu. Kavgacı adamın bu suali işitmesi ile kendisini tramvaydan sokağa fırlat- ması bir olmuştur. İNAN İSTER İNANMA! _—'I Bınncıteçmı 6 VA aa — B. KBER Sözün Kısı:»ı Gam ilâcı li <B â Bi E. Talu ; merikanın Boston şehrinde Abrâ* ham Meyerson adında bir doktof yeni bir ilâç keşfettiğini iddia diyol Adı Benzedrin olan bu ilâcı insanlarâ bütün kederlerini unutturuyor, gönle f rahlık ve inşirah veriyormuş. Doktorun kendi ismini, herşeydi ı"l önce tahlil edecek olursak bundan kının farsçası olan mey ile türçe sun “ mak masdarının emri hâzırı sun keli- melerini bulmaktayız. Benzedrin'in mahiyetini, terkibini henüz bilmiyoruz. Fakat kâşifin adında, tâ Nuh peygam- ber zamanından beri insanların gamıni dağıtmak hususunda tatbik edilen usur lün kendisine rastladığımız içindir ki; bu ilâcın nenin nesi olduğunu azçok farkeder gibiyiz. 'rı eli linden kurtarıp ta aslına irca ederek! | — Ey er mey sun ü Tarzında tekellüm ettıkmıydı, : ya yeni birşey koymuş değildir. Onun! ilâci hergün başka başka diyarlardaş başka başka isimlerle kalübelâdan beri vardır. Aradaki fark bu! Dr. Meyerson diyormuş ki : te çevireceğim ! Haydi bakalım: Çevirsin de görelim! Billyor musunuz ? l -- Ahm-et Rasumn mezarı nerede- dir ? 2 — Eski devirlerde Osmanlılarda birî kese akçenin bugünkü para ile tutarı ne kadardır ? n 3 — Metroya esas olan ölçü nedir? © *i tesi kimindir ? (Cevapları yarın) e (Dünkü suallerin cevapları) ÜĞ içpanyada bugünkü çarpışma -; larda karşı karşıya döğüşen iki kar - deşten biri ihtilâlcilerin reisi olan Ge- neral Franko ile hükümet kuvvetlerin- de tayyare miralaylığı yapan Franko - dur. —» 2 — 16 'inci Lui giyotine getırıldıgi ne : «Aziz Lüinin oğlu, - olsun!..» dan biri, yani yekpare olanı Mısırdan mıştır. Yer altında Ikametgâh Büyük bir İngiliz bankeri Londranın meşhur mimarlarından Dolliye şimdi- ye kadar emsaline tesadüf edilmemiş bir ikametgâh yaptırmaktadiır. Banger ışığı hiç iyi görmediğinden ikamet - gâhı tamamile yeraltında yaptıracak- miş. Yeraltı binası âasri bütün tekem: mülât ve istirahati haiz olacaktır. İkak metgâh, her katı on iki odadan mürek- kep olmak üzere iki kat üzerine yapı: lacak ve etrafı çok kalın beton duvar: lar, ile örülecektir. Evin tenvir ve teshini için makinelei konulacağı gibi otomatik bir surette işler ve hava alır verir âletler de konu- lacaktır. Bütün evin harareti her vakit 18 derecede' bulunacaktır. Muhtelif yetlerine konulacak taras: tün olup bitenler hususf süretlte konul müş aynalara Aaksedeceklerdir. Evin methali bir delik olacak ve oradan asan sörle evin asıl kapısına girilecektir. Ü. &n a mühim keşfin bütün esrarı meydana | çıkar. O halde, muhterem doktor orta— 4 kullanılır düurur. Yalnız, doktorunki te-s sirini uzun müddet muhafaza ediyor « — muş. Bizimkinin ise bir sızımlık ömrü — 4 — «Leb rengine bir gül konsuna diye başlayan şarkının güftesi ve bes: — zaman başında bulünan papas kendisi: * mekânın cennet ' 3 — Sultanahmetteki dikili taşlâr ee sut âletleri vasıtasile evin etrafında bü: — li L getirilmiş, dikerini de Romalılar yap - — Meyerson adını şimdiki maklüp şek-s — — Ben büu keşfimle dünyayi cenne- —| ı | i &) * f