“İmralı adasında gördüklırin_:_ — ÂAmerikalıların icat, bizim tatbik ettiğimiz usul İstihdaf edilen gıyewmıhküm idaresinde gardiyanla jandarmaya vedadır. Mahkümlar kendi kendilerini idare ederek yaşayacaklardır Hapishaneler umum müdür vekili Mutahhar istiyordu ki İmralıda çok ka- lalım ve yapılanları doya doya göre - lim. Tablat Mutahharın bu arzusuna yar dim etti, sert bir rüzgâr denizi altüst etti ve İstanbula dönmek imkânını bı- rakmadı. — Buna Mutahhar kadar Amerika sefare- ti müsteşarı Mister Şow da sevindi, çün- kü gece adada kalınmasını istiyenler- den biri de aramızda bulunan Ameri- kadar sefareti müsteşarı Mister Şowdu. Diyordu ki: — Bir türlü havsalam almıyor, bun- ların mücrim olduklarına inanamıyo- rum, yanlarından ayrılmak istemi rum. Onlara kanım kaynadı âdeta.. Geceyi ister istemez adada geçirdik. Mahkümların yatma saatleri tahdit edilmemiş. Gecenin her saatinde kır - larda dolaşan mahkümlara rastlanı - yor. Onlar bu adada tam bir hürriyete malik bulunuyorlar. Adalarına misafir oluşumuzdan pek neşelenen mahkün lar, hemen her yerde bizi gördükçe et- rafımızı çevirip bizimle meşgul olmak arzusunu izhar ediyorlar. Mahkümların Emresi Bir kaç mahkümla beraber koğuş - larındayız. İçlerinden biri seslendi: — Emre neredesin? Biraz öteden yağız çehreli bir genç sevap verdi: — Buradayım, geliyorum, Emrenin elinde bir saz vardı. Hem bu içlerin - den en güzel seslileri imiş. Boş zaman- larda mahkümlar Emrenin etrafını a - lır, yanık yanık memleket havaları söyletirlermiş. Gene kendileri tarafından İmralıda yapılan sazı bir iki dımbırdatan Emre, intihap ettiği bir şarkıyı söylemeğe ve —— —-— . CONUL | Yanlış çıkmış bir Tahmin, fakat Şimdilik yanlış! Ortaköyden «Altındiş> imzasile bir mektup aldım. Bu okuyucum bir buçuk ay evvel bana müracaat et - miş: Bir kızı sevdiğini, fakat ondan soğumak istediğini, esasen bu askın ümitsizlik olduğunu söylemiş, na - sihat istemiş, Ben de: — «Esasen ümitsiz aşkların çok sürmiyeceğini, hastatığın zamanla geçeceğini» söylemişim. Bu okuyucum dün ye'ladığı mek- tupta: — Bir buçuk ay geçti, unutama - dım, ne yapayını? diyor. Bazı insanlar hayata hep âşık ol - mak, Aşık oldukları zaman da visal denilen gayeye varıncıya kadar aşk- larından bir türlü vaz geçememek hastalığı ile gelirler. Fakat, bütün bu âşıklar, hayatlarında ayni tarzda hiç olmazsa bir düzüne aşk sahibi o- lurlar. Her defasında da zanneder - ler ki sevgiliden bir türlü vaz ge - ŞLERİ Palan döğen dağında kavalımın sesi var. Ey pınar, nazlı pımar dağlar sana nur sunar. Şarkıyı içten tamam eden Emreye mahkümlar da iştirak ettiler. Hep bir ağızdan söylüyorlardı. Bu sırada Mu - tahkhar Başoğlu da yanımıza gelmiş bulunuyordu. Hapishaneler mütehassısının — türküsü Bu türküden sonra hamsi şarkısına geçildi. Bu türküyü mahkümlara ha - pishaneler mütehassısı Mutahhar öğret- miş, oda onlarla beraber söylüyordu. Hamsiyi koydum, tatatavaya, Sıçradı gitti, ha ha ha, hah havaya. Aramızda bulunan Mister Şow bu şarkıya bayıldı. Bütün gençler ne - şelenince söyledikleri bu şarkıyı o na- sılsa şimdiye kadar işitmemişti. Hele bir aralık mahkümlar tempo ile ellerini de şaklatmağa başlayınca, o da onlara uyuüvermişti. Mister Şowun mahküm - lara gösterdiği alâkaya hayrandık. Mister Şow adada bir çocuk hapis - hanesi tesisine taraflar, — Ne olur, diyor, bir de çocuk ha - pishanesi açsanız burada, Sizin mem- leketinizde böyle bir hapishaneye çok SON POSTA | SON POSTA'NIN PARA ANKETİ Tanınmış iktısatçılar fikirlerini anlatıyorlar... || Frank kıymetinin düşürülüşü dünya iktısadı üzerinde ne tesir yapacak? CEVAPLAR ARASINDA ZID MÜTALAALAR VAR Herkes Fransız frungınm geçirmekte olduğu buhrandan behsediyor. Fakat kulak misafiri ğ birçok konu: malar da açıkça göstermektedir ki, çok kimselerin bu husustaki * yeni kıymetile bile - bir Fransız fran- gı etmez. Halk arasında : — Yahu, insan durup dururken ken- di parasının kıymetini ür mü? i — Fransız frangı düştüyse, bize ne? Ne telâşlanıp duruyoruz? Kabilinden sorgularla var, Bütün bunlardan da anlaşılmaktadır İki, bu sukutun hakiki mahiyeti hakkın- da ekseriyetin edindiği kanaatler ve in- tibalar, hakikate uymaktan hayli uzak /kalmaktadır. Bu itibarladır yettar iktısatçıları görerek ikt Jkılâbın mahiyetini aydınlatan fikirler (topladım. Mütaleaları iktısadi ıstılah- avunanlar Ayni Zade Tahsin Yazan : Selim Tevfik hayırkâr tesir görülecek mi? Fransanın bu kararının, karakteris- neticesinde verilmiş bulunmasıdır. Bunan neticesidir ki, Fransadan son- İra İsviçre, hattâ Felemenk hükümetle- İti de, paralarının kıymetini düşürmek |mecburiyetinde kaldılar, Tesirleri Memleketimize ait tesirlerine ge - lince, hükümetin beyannamesinden de anlaşılmaktadır ki, paramız kıymetini aynen muhafaza edecektir. Zaten başka Türk parası kıymetini, Cümhuriyet Merkez Bankasında peyderpey tera - Bu altın stoklar, bankanın ilân edilen blânçolarında da gözüldü gibi daima artmaktadır. Bu da gösterir ki Türk parasının kıy- meti düşemez, bilâkis, gittikçe yükse- lebilir. Vükıa alivre satış yapan Türk tüc- carının, düşük fiyatta frank alması za- rarlıdır. Fakat satış mukavelelerini Fransız frangı üzerine yapmış olan it- halât tüccarları, alacakları malın bede- Jâni frank olarak ödeyeceklerinden, ve frangın kıymeti düşürülmüş bulundu- ğundan, kârlı çıkarlar. Yani, bir kısmın 'bir mikdar zarar, diğer bir kısmın kâ- rile telâfi edilmiş olur. Ve milli servet için bir zarar mevzuu bahis bile olmaz! ransızların harp borçları da bu suret- le yarı yarıya inmiş oluyor demektir. , 1933 de çıkardığı «İktısadi devletçi- lik» ismindeki eserinde, para meselele- yinde altın esasına hücum ve Fransız frangının bu esastan ayrılması lüzumu- nu iddia eden Ahmet Hamdi Başar di- bher ihtiyaç var. Bir çok işlerde siz, Av -|Jardan soyarak veren ml_lh!“Ph" “İvor ki: rupadan daha çok eli yatkınsınız. U - |mın sözleri, hiç güçlük çekilmeden an-| — Prangın düşmesi, bu sön altın di- marım ki bu işi de becereceksiniz. Ve Mister Şowun bu temennisi bir müba- hasenin vesilesi oluyor ve Mutahhar anlatmıya başlıyor: Asıl parmak ısırılacak — muvaflakiyet — Hapishanecilikte gayemiz Seref « (Devamı 12 inci sayfada) VA çemiyeceklerdir. İşte bu zan o hasta - liğın uyandırdığı bir «vehim>» den ' başka bir şey değildir. Bu okuyucu- mun evvelâ vehimden kurtulması lâzımdır. Bunun için ona yapaca - ğim en güzel tavsiye şudur: «Derhal başka birisini seviniz!» diyebilir ki, böyle ısmarlama sevgi olur mu? Sev- Bi ısmarlama olmaz amma, sevme - mek nihayet bir irade meselesidir ve bir yenisini sevmek te ötekini unut- mak kadar kolaydır. Dünyada, biraz mübalâğa ile, her kadın güzeldir. Yalnız onun güzelliğini görecek göz- lüğü kullanmasını bilelim! ... * Diyarıbekirde Rıza Ölmez: — Hâreketinizi medeni kanun ha- Ticinde görüyorum. Karınızır. bir ev kadını olmamasında sizin de dahli - niz bulunduğunu sanıyorum. Çok er- ken evlenmişsiniz, bittabi hayatı öğ- renmeden aile reisi olmağa kalkış - mMışsınız. Karınızdan ayrılmadan bu hâdise ile alâkadar şahısla evlene - mezsiniz. Kanun bu hususta şiddet- li cezalar tayin etmiştir. TYTEYZE laşılabilecek sarahattedir. Ayni zade Tahsin ne diyor ? Sorguma, ilk muhatap olan Ayni za- de Tahsin : — Para, diyor, bir mübadele vasıta- r. Onun kıymetini sun'i bir surette ürmek, memleket dahilinde tesirler |vücude getirir. Bu sukut nisbetinde ma (aşlar artar, eşya fiyatları yükşelir. Gazetelerinde okuduğumuza göre, Fransa hükümeti, eşya fiyatlarının art- İmaması için tedbirler alacaktır. Fakat Fransanın vö dünyanın en maruf iktı- satçılarından Flanden'in bu inkılâba taraftar olmayışı da, bu tedbirlere gü- venmek imkânını zorlaştırıyor. Para sukutunun beynelmilel müna- sebetlerde de büyük rolü vardır. Bun- da, eşya fiyatlarını düşürerek, ihracatı teşvik etmek gayesi güdülmektedir. Meselâ eskiden on beş franga alınan /bir Franstz malı, bugün de ayni fiya- ta satılacaktır. Fakat on beş frank, eskiden 120 ku- ruş tutuyordu. Şimdi ise 90 kuruş edi- yor. Binaenaleyh, ayni malı, İtalyadan, Almanyadan, İngiltereden satın alaca- ğımıza, bittabi Fransadan satın alaca - Z. Bu suretle Fransanın ihracatı çoğa- lacak. İhracatile beraber bittabi istih- salâtı artacak. Ve istihsalâtı artınca, iş- sizleri azalacak, Zaten, komünizme kaçan sosyalist Fransız kabinesinin g; İngilizler, isterlingi dü nan da, İngilterenin ihracatı çoğalmış- tı. Meselâ İngilterenin maden kömür- leri, bütün dünyada piyasası olan bir maldır. İsterling ucuzlayınca, bu kömü rün ihracatı, dolayısile istihsalâtı art- tı, neticede de kömür ameleleri iş bul- idu. Fakat bakalım, Fransada da ayni Yeğin yıkılması, dünya iktısadiyalında iyi tesirler gösterecektir. Bu işin eko- nomik sahada olduğu kadar, siyaset â- Jeminde de cesurane atılmış müsbet bir adım”olduğuna kaniim, Altın esasına gdayanan Fransız frangı, bugünkü para sistemlerinden bir inkılâba az çok mâni olmaktaydı. İngiliz lirasının ve doların, altın bazından uzaklaşması zaruretine bir müddet mukavemetten sonra, frank ta uymuştur. Bu gün dünyada altın karşılıklı para kalmamış, ve altın; pa- ra olmak vazifesinden haklı olarak çı- karılmıştır. Kendilerini henüz altın esasında sa- rdık zanneden bazı hükümetlere gelin- ce, bunların altına bağlı olmaları yal- |nuz nazari sahada kalmakta, ve iç poli- !tikayı korumak maksadile ileri sürül - mektedir, Yoksa, bütün dünyada mevcut altı- nın yüzde doksanından fazlasını elle- rinde tutan Amerika, Fransa ve İngil- tere paralarını altından ayırdıklan son- ra, dünyadan altın esası fiilen kalkmış demektir. «Alış verişleri çoğaltmake Frangın düşmesinin beynelmilel sa- hada yapacağı en büyük tesir, alış ve- rişleri çoğaltmak, donmuş kredileri, ve İsermayeleri harekete getirmeklir. Bunun en çok faydasını Fransa gö- recek, ve yüksek paraya malik olduğu için, dajma hareketsiz kalan sermaye- sin! kısmen işletmek, ihracatını çoğalt- mak, milli sanayiini ve istihsalâtını korumak imkânına malik olacaktır. Bizdeki tesirine gelince, “Fransaya karşı borçlu olduğumuz için, istifade e- deceğiz. Fakat fiyatlarımızı esasen yük sek bulan Fransız ithalâtçılarına, fran- gın düşmesindn sonra mallarımızı sat- makta güçlük çekeceğimizi sanıyorum. Aürlü olmasına imkân yok gibidir. Zira | |küm ettirilen altın stoklarile karşıla -|. i- | maktadır. İktısat profesörü İbrahim Fazıl da diyor ki : — 1930 daki Londra konferarnsının lgileri, |ve Amerika ile yapılan müzakereler |doğru giden bu para ittihadı, öylerümit şetmek isterim ki, beynelmilel ticaret gereyanlarına yeni bir istikamet vere- gektir. Eğer bu yol inkişaf edecek olur- sa, belki de köntenjantman sistemleri « nin hafiflemesile neticelenecektir. Birleşen üç devletin temsil ettiği beynelmilel ticaret, dünya tic.ıısıiniq yarısı demektir. Bunların siyasetlerini birleştirmeleri, diğerlerinin işlerini dg /kolaylaştıracktır. Bu hususta daha esaslı bir fikir edie nebilmek için, hâdisatın inkişafını bek lemek zaruridir. | Ben, bu anketi genişletebilmek için, da ı ibanka direktörlerinin fikirlerine başvurdum, Doyçe Bankta Hendeli : — Frangın düşmesi, beynelmilel pl> Hamdı Başar yasada ne gibi aksülâmeller yaratabi <« Jir? şeklindeki sorguya evvelâ gülerekt — Ben kâhin değilim! ceyabını vere idi; sonra : y — Hem Avrupadan gelen telgraflar bu sorguya cevap vermiyor mu ki ? Cümlesini ekliyerek, diplom da iktısatçılıktan geri kalmadığın ise bat etti. Osmanlı Bankası direktörü müdürün Pariste bulunduğunu 58: yerek sustu. Merkez Bankası müdürü |Sait : Vakıa, dedi, bize başvurmakta |haklısınız... Biz beyan vetmeye sahibi ihtisasız, fakat sahibi salâhiyet değilizi İş Bankası müdürü Yusuf Ziya, her' vakitki gibi nâziktir. Fakat cevap ye- rine makamındaki geçme kapıyı gös- terdi, ve : — Bay Muammer dururken, söz düşmez ! dedi. Ben, onun tarafından da, seyahatte ibulunan İktısat Bakanımıza yollanaca. ğımı tahmin ettiğim için, gülümsedim. Selim Tevfik Belediyede yeni tayin ve nakiller Belediye memurları arasında bazi değişiklikler yapılmıştır.. Bu meyanr da belediye muhgasebe müdür muavik ni Nail Sular idaresinde abonman şes fi muavinliğine tayin edilmiş, onun ye rine varidat müdürü Orhan, Orhanın yerine varidat mümeyizi Neş'et getis rilmiştir. Masraf mümeyizi — Necati müvazene müdürlüğüne, vezne müs meyizi Zeki baş murakipliğe, baş mu:- rakip Hayri belediye — müfettişliğine, sicil mümeyizi Hâmi memtwyin mü- lür muavinliğine tayin edilmişlerdir. Müvazene müdürlüğüne tayin edi- Jen masraf mümeyizi Necatinin yeri« ne de mezat idaresinden Rasim getk riliniştir. bana