Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları SON POSTA GİBALiİ ZINDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 85 Fd de, Hü di yeker Brğlar. Avusturyadan gelen.. Gayri müslim kıpti, kemancı Fani de berabeıdir. Hüsnü Bey, yerinde duramıyordu. — Allah... Allah... Gâvur Meh - met.. Ayol, sen neler bulup — çıkar- mışsın, — Yaz Hüsnü Bey. — Sözle — Yangın çıkarmaktan maksatları da.. Sırf senin evi ve meyhaneyi yak- mak içindir.. Ben.. Bu sırra tesadüfen #egâh oldum... Sana, dostluk namına bikdiriyorumz.. Bu heriflerin şerrinden korktuğum için.. Kendimi ortaya ata- miyorum.. Eğ; mazsan, sana bir haber daha vereyim.. Sizin, ve arkadaşlarınızım.. Kale be - denlerinin altında.. Zindan gibi bir yerde.. Gizli.. Ve müşterek.. Bir ema- netiniz varmış... Defçi İbo ile arkadaşı Fani,.. Bu emaneti, çalmışlar. Cibali taraflarında bir yere götürüp.. Orada, başka bir zindana kapamışlar... İşit - tiğim, bildiğim.. Bunlardan — ibaret... Böylece malümun olsun. — Bitti mi?,. — Bitti. — E.. Vallahi, Mehmet.. Şu mes - lekte saçımı, sakalımı ağarttım.. Eğer, bunları bana bir başkası söylese id Defol şuradan herif; benimle eğleni- yor musun, diye kovardım.. Aşkol - sun birader. Sapına kadar zabıta me- murusun, vesselâm. Gâvur Mehmedin yüzü, pembeleş - ti. Başını, önüne — Sayende yetiştim; Hüsnü bey. Dedi. Hüsnü bey; kalbinde derin bir se « vinç hissetti. Eserine karşı gurur du - yan bir san'atkâr gibi, bir kaç saniye gözlerini Cüvur Mehmedin Yüzüne dikti. — Boynuz, kulaktan amma; onu geçer, dedikleri doğru i - miş. Diye söylendi... Ve sonra mektubu Gâvur Mehmede uzatarak: — Bu mektub ne olacak?.. Dedi... Güâvur Mehinet, cevab ver- di: — Ben de, şimdi onu söyliyecek - tim... Bu mektub, sizde kalacak... Bu- nu, bir zarfa koyarsınız. Zarfın üzeri- ne, hiç bir şey yazmazsınız... Yarın, aksamı beklersiniz. Ortahk kararın - cu, kiyafetinizi tebdil ederek doğruca Ayvansaray kapı karakoluna gidersi- niz. Bu mektubu, Hakkı çavuşa verir - siniz. Hakkı çavuş oradan emniyetli bir çocuk bulsun. Bunu Fotiye gönder - bu sözlerime inan - sonra çıkar sin... Yalnız çocuk, bu mektubu ki - min verdiğini söylemesin. Tanımadı - ğam bir adam; — elime beş kuruş ver - jdi. Bu mektubu sana gönderdi. Mek - tub mühimmiş. Sakın yabancıya okut- masın. Candan bir adam bulsun, ona okutsun diye tenbih etti; desin. — Güzel plân.. çok güzel plân... Yaşa, Güvur Mehmet... — Sonraaaa., sizi oraya kadar yor- maktan maksadım, belki size ihtiyacım olacağı içindir. — Başka arkadaş alayım mı?. layır. İstemez. İcabederse, Hak- kı çavuştan da istifade — edebiliri: Yalnız, siz oralarda kendinizi hi seye tarştmamaya gayret ediniz. — Ona, emin ol. — $Şimdi, bir mesele daba kalıyor. — Hangisi?.. — Papaviç. — Haaa.. şu, Calatada Acem ba - nındaki tüccar, simsar Papaviç değil miP.. — Evet. Onu da kaydedin. Bu da, | bu kumpanya ile müşterektir... Eğer| İkadının elmasları, İzmirli Amorfiya - da tamam çıkmazsa, o zaman bu herifi .Ap yakalar; biraz kulaklarını burarsı- nız. kim- — Evet amma, Mehmet.. malüâm ya, herif; tebaadan.. bilmem ki, nasıl apabiliriz?.. — Eğer siz bir şey yapamazsanız; sefarethaneye haber verin. — Haaa., bu, şlur, — Eh.. artık bana müsaade edin, wHüınü bey. Daha bir, hayli işim var. Ne olur, ne olmaz helâllaşalım. x Gâvur Mehmet, Hüsnü beyi büyük bir heyecan içinde terketmişti... Ken- disi de, ayni heyecan ile Sirkeci iskele- sinü gelmişti. Evvelâ iskelede durarak kayıkcıla - İra göz gezdirmişti. Sonra, birdenbire yüzü gülerek: Tek bir piyade kayığına atlamış: — Çek bakalım. İbrahim. Demişti. Genç ve gürbüz bir kayıkcı olan İb- rahim, kendisini tanıyan bu müşterinin | yüzüne dikkatle bakmış; küreklere a- sılmıştı. Nârin kayık, ok gibi ileri fır- lamıştı... Kayıkcı dikkatle Gâvur Meh- zi tanıyamadım. Diye mırıklanmıştı. Gâvur Mehmet, kayıkcı ile konuş- maya başlamıştı: , — Tanıyamadın, haa, İbrahim?. — Hayır. — E, öyle ise, sen ihtiyarlamışsın. — Bilmem. (Arkası var) —— — — bir zZarar açacaktı. Bütün direktörler, mühendisler, ec - nebi şefler hepimiz şaşırmış, acz için- ge kıvranıyarduk. İçimizde şaşırmıyan yalnız iki kişi vardı. Meclisi idare reisi Kont Divali: ve birinci drektör Şaleno. Vaziyet çok nazikti. Ya büyük bir zarara göğüs gererek, madenden yer yü: an biricik delikten içeride kalan seksen ameleyi kurtarmak, ve yahut, içeride kalan seksen amelenin hayatı pahasına, yangını — körükliyen menfezi tıkayıp zararın önüne geçmek.. İşte Kont Divalis, hepimizin şaşır - dığı bu nazik anda bunları düşünüyor- du. Kont, korkunç bir - soğukkanlılıkla, tercüman ile başmuhasebeciye, seksen amelenin ölümü için verilmesi icap e- den azami tazminatı hesaplattırdı ve neticeyi aldıktan sonra tereddütsüz e- mir verdi k çare kalmadı. Derhal ne - apatı aat sonra neleslik içeride k â amelenin üstüne laş ve itodan bir duvarla sımsıkı örülmüş, çının önü alınmıştı. Bir kaç gün sonra Kont Divalis ya - Zzihaneye geldiği zaman başmuhase - — zaormaar - —— ——— -— — beciyi kanter içinde buldu. Zavallı a- dam didinip duruyor, karalayıp çizi - yor, «kaza lazminatını» nereden temin edeceğini bir türlü bulup - çıkaramıyor- du. Öyle ya bu seksen amelenin geride aç ve sefil kalan ailesine bir kaçar yüz lira vermek lâzımdı. Halbuki bu para müthiş bir yekün tutuyordu. Bunu ne- reden çıkaracaktı?. Bu sırada içeri girip te muhasebeci- nin sıkısına vâkıf olan Kont Divalis ©- muzlarını lâkaydane silkti- ı — Bu, bir kaza tazminatı sayılmaz, gdedi. Kaza tazminatı bizim bilmiyerek, istemiyerek elimizde olmıyan sebepler- le vukua gelen aksidanlar için verilen partıdır. Halbuki bu öyle değil. Serma- yemizin.... Kont Divalis bunları söyliyerek, pe- de başmuhasebeci ile beraber hızla rlük dairesine daldı. asına geçip olurdu ve ü aplı muhasebe defir * Böylece «sağlâm ölüler» şirketin zi- İyaa uğramış malzemesi sayılıp delter İladı?.. hali ile başmuhasebeci çıktı. e| |yapraklarında unutulup gitti. -. İttihatçılar Devrinde / MUHALEFET Nasıl! doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? Son Posta'nın siyasi tefrikası * - üğ Abdülhamit, ismi etrafında garip velveleler cereyan eden Murat Beyi, huzuruna — Yazan: Ziya Şakir kabul etmek istememiş, maruzatını arzeden sözlerine, fena halde öfkelenmişti Bu vak'a, ityihatçıların - gözlerini büsbütün açmıştı. Ve ayni günde de, Yıldız sarayından sızan bazı dediko - dular, ittihatçılar arasında korkunç a- kisler yapmıştı... Bu rivayetlere naza- .|ran; Murat Bey, bir gün saraya git - miş; mühim bir mesele hakkında ma- ruzatta bulunmak üzere Abdülhamit- ten hususi bir mülâkat talep etmişti. Abdülhamit; artık ismi etrafında ga- rip velveleler cereyan eden Murat Be- yâ huzuruna kabul etmek istememişti. Buna binaen Murat Beyin odasma baş- mabeyinci Nuri Paşa gelmiş: — Şevketmeap efendimiz ferman buyuruyorlar. Maruzatınızı bana söy- leyin. Ben kendilerine arzedeceğim. Demişti. Murat Bey, bir müddet tereddütten sonra nihayet Mmaksadını söylemiş; (başına, beş on bin kişi - topladığını.. Ve, meşrutiyet aleyhine kıyam — için bir emri şahaneye hazır olduğunun ar- zını istirham) eylemişti. Nuri Paşa, derhal gitmiş; Murat Be- yin bu maruzatını Abdülhamide ay - men ve harfiyyen arzeylemişti. Abdülhamit, bu sözlere fena halde öfkelenmiş: — Paşal.. Git. Murat Beye söyle... Ben, kanunu esasinin muhalazasına yemin ettim. Artık eski devre dön - mekten ise, ölümi tercih ederim. Cevabını vermişti. Nuri Paşa; sabirsizlikla — bekliyen Murat Beyin yanına avdet etmiş; Ab- dülhamidin bu cevabını bildirmişti Aradan bir kaç gün geçmiş; rama- zan gelmişti. Padişaha — (ubudiyet) besliyenlerle, büyle görümerek çanak yalayıcılık edenlerin, ramazan ayında Yıldız sarayına giderek evvelâ tıka ba- | sa karınlarını doyurmaları.. Tok kar- nına, padişaha birer (arizei ubudiyet we minnettari) sunmagları.. Ve ihsan buyurulacak pargjarı öpüp başlarına koyduktan sonra, dağılmaları eski bir âdetti... Meşrutiyet; bu usulü ilga et- memişti. Meşrutiyet devri, artık padi- şahm nüfuz ve kudretini tamamile kayıt altına almış olmakla beraber; daha hâlâ bir çokları ikbal, feyiz ve is- tikbalini saraydan beklemektelerdi. O- nun için, bu ramazanda da iftara gi - denler az değildi. Ahrar katarının başında bulunan Murat Bey de - kulağına gelen bezı sözlerin hakikat olup olmadığını an - lamak maksadilö - vakti gayet iyi he - saplıyarak bir argbaya binmiş.. Yıldız sarayına gitmiş.. Tam ezana iki daki- ka kala, sarayın koltuk kapısının ö - adesilo, asabüdün. jamişt, Vo. - #özt süngülü nöbetçi bekliyen kapıdan içe- ri giriverecekti. Fakat; karşısına sarı bıyıklı bir tü- fekçi dikilmişti. O zaman « Murat Beyin şimdiye ka- dar hiç görmediği (1) - bu tüfekçi ile aralarında şöyle bir muhavere geç - mişti: Tüfekçi — Efendim!.. İçeri girmek yasaktır. Murat Bey — (Tebessüm ile) ya- sak, umum! midir?.. Yoksa, benim şahsıma mahsus muduy?.. — Sizin.. Murat Beyin aittir. — Bu, nadide cevheri kim yumurt- şahsınıza — Başmabeyinci paşa emretti. — Kendisine benden mahsus selâm crek, teşekkür ediniz. Şu «hüsn (1) Murat Bey bu hâdiseyi nakleder: ken, o adamı © zamana kadar (h mediğini) söyler. Murat Beyin bu gdesi, gariptir. Demek ki, sarayın bütün kapıcılarını ve tüfekçilerini belliyocek lı'lerı»rı—de saraya gidip gelmiştir T SAA hareketindeng dolayı, hini mülâkatta, kendisine ayrıca arzı minnet edeceği- mi de söyleyiniz. (2) ı Murat Bey bu sözleri, (her bir te - essürden hali olarak, mütebessim bir halkde söyle) mişti. Ve, (hemen ara - basına bini) vermişti. Murat Beyin şimdiye kadar saray kapısında (hiç görmediği) bu sarı b yıklı ve türkçesi kıt olan Arnavut tü- fekçinin; yukarıdaki tamtıraklı ve za- rifane manalı sözleri aklında tutup ta başmabeyinci Nuri paşaya - becerip - (2) Bu muhavere, aynen cereyan et- miştir. Nâkili de, bizzat Murat Beydir. z.$. TRANSVAAL GONSOLİDATED LAND AND EXPLORATİON COMPANY, LİMİTED (İncorporated in The Uion of Sort — Africa) HiSSEDARLARA İLÂN — | Holfonteln (T. C. L) Göld Mining | Company, Limited. Kumpanya- | sının beheri 10 s.lık 372,095 | hisse senedinin mütesaviyen | yani başabaş kayıd için tektil. Kayit muamelesi 19 Eylüi 936 da hitam bulan Transvaal Consolidated Land and Exploratton Company, Limited kumpanya- Fının etami defterlerine kayıt oluumuş his- sedarlar veya aynl tarihte tedavüle çıkan hâmlline muharrer şahadetnameler (Sha- re - Warrants) hamilleri, kendilerine ait Transvaal Consolidated Lan and. Explorali- gn Company, Limited kumpanyasının beç közse senetlik beher grupu için Holfontein İçr. c. L) Golü Mninz Company Limilsd |kumpanyasının kayıd esnasında tamam ©- larak teslim ve bütün küsurlardan sarfına- zar edilmek üzere beheri 10 &. lik iki Hisse senedi nisbetinde başa baş kaşdolunmak hbakkına maliktirler . Yukarıdaki tekliften istifade etmek iste- yen 19/Eyiöl/938 tarihinde tedavüle çıkan bâmiline muharrer şahadetnemeler hâmil- leri, ya kendilerine asid tahyilâtın asıllarını veya maruf tir banka veyahut bir notezden vetlü nizamına tevfikan müsaddak ve ha- miline muharrer gahadetnamelerin sıra nu- maralarını ve sahiplerinin isim ve adresle- rini müş'ir bir beyannamc ile Wirdeki nâres- lerden birine depo olarak tevdi etmeleri ve ayni yamanda bu şahadetaamelerin 21 teş- rinilevvel 936 tarihine kadar muhafazasını taahhüt eylemeleri Tüzamdır: A — Kumpanyanın esaş devir veshavale I- (ânrehanosine, & üme ütage, The Corner Ho- İüse (P. O. Box 2058), Jhannesbunz. |B — Kumpanyanın Londradaki idarehane- l,:ıne, * Landon Wali Bulldinga, Londres, ..C Bu bapta muktesi formüller, talep vüku- unda hemen takdim edilir. Hümiline muharrer şahadetnameler hü- milleri, şahadetnamelerini — veya musulüne tevlikan müsaddak depp beyaunamelerin! 20 teşrinlevvol 136 tarihine kadar tevdi t- “an (T. C. L) — aa Gold Mining Company, Limited kumpa: edebilirler. Şu şartla ki He”* gının bisse senetleri talepnamesi ayni ta- ——— rihte gelmiş bulunmalıdır. Hâmiline muharrer şahadetnameler hü- millerinden vaki olacak talepnameler, uyni 1:.*ı-ım, Hakkında Hiç bir talep vebketme- miş olmak şartile nazatı ra almacak- ür, lerinin de &n adır. levvel 936 Sah günün tiyyen kabal olunmuyacaklar- slerini Tomz yaz sahipleri, epnara' Paen sonra İdir. Bu terihe kadar talepr. lmmm':ı Hissedarlar veya ( ” |Limitec te - aynen söyleyip söyleyemediğini bilmiyoruz... Ancak malüm olan bir dihet varsa, artık jitihahcılar Murad beye ağır bir darbe indirmeye ve bu suretle de onun siyasi hayatını sön « dürmeye karar vermişler; (sıdku kiz- be) ihtimali olan böyle bir takım dedi- koduları, gazete sütunlarına kadar ak- settirmişlerdi. O sırada, biri Beyazıt meydanına, ve diğeri de Fatih camisinin kapısına iki yafta yapıştırılmıştı. Bu yaftalar » da (hâin Murad, idama mahküm edik iştir. Milletin selâmeti namına katl we imha edilecektir) diye br takım şey- ler yazılmıştı. ç (Arkası var) | — SIHHİ KANZUK BAL- SAMiN KREMLERi Sıbhi usullerle hazırlandığından eildi besler ve bozmaz. Çil, leke, sivilce ve buruşuklukları kâmilen giderir. 4 Şekilde takdim edilir: 1 — Krem Balsamin yağlı geco için pembe renkli. 2 — Krom Balsamin yağsız gün- düz için beyaz renkli. 3 — Krem Balsamin — acıbadem  4 — m ı:lîmım acıbadem gündüz için Kibar mahfellerin takdir İle kullan- | dıkları yegüne sıhli! kremlerdir. İNGİLİZ KANZUK ECZANES! Beyoğlu - İstanbul BEŞİR KEMAL NASIR iLACI KÖKÜNDEN CIKARIR TTT CA ada el BEŞİR KEMAL MAHMUT CEVAT ECZANESİ SİRKECİ IKSf etmiş addolaamcaklardır. Yukarda y DTANE bisse — senedinin tamamının B Transvaa! Consoikiated Tanc end Erploratlan Company Lümitedthe Central Nüning and İnvestiment OCorporation and Rand Mines, Limiled kumpun-' yaları taralından garanti edilmiştir. aki kâtipler A, Mioir A. Co, Londradaki yazıhaneleri en Y Lan |