23 Eylül -— istanbul da binicilik m eraklıl)arı azalıyor! 'SON:-POSTA Bayan Fazilet ile bir konuşma di ĞKD Ocak mensuplarına göre Sipahi Ocağı - Bayan Faziletin çocukluğuna ait bir hikâye: Kendisini nasıl kaçırmışlardı? - Sivil binicilerimiz olimpiyadlara niçin gönderilmediler? - Bayan Faziletin bir şairimize ilhamı Son günlerde binicilik meraklıları birden b pahi ocağı ma- neji hayli tenhalaşmıştır. Söylenildiği- ne gö azalışm sebebi, sivil bini- gösterilen alâkanin kıtlığı- li 3 naktadı hakiki r. erin ma: anlayabilmek için, tanını mizden birisine müracat © — Ben, dedi, Olimpiyat ari nun içindir ki, tarafane bitaraflı olan Bayan Fazilet, beş giye ayak değdirmemiştir. Binaenaleyh © size; idmanı Olimpiyat arifelerinde kesmiş olmanın iddiasızlığından gelen bir bitaraflıkla, ve çok mühim bir kon- kur kazanacak kıvama erişmiş bulun- mâanın verdiği salâhiyetle cevap verebi- lecektir, r görmez: ylemekten Bayan Fazilet beni görü Aman, dedi, beni söz affedin. Sizin meslektaşlar, le korkuttular ki sormayın. G birisi gelmişti. O gün de valde sızdı. Sizin meslektaş, bir aile dostu gi- bi onun sıhhatini, benim hatırımı sor - du, ve önüne serdiği not kâğıtlarına bir tek cevap bile istemeden, çıkıp gitti, ben : a — Herhalde annemin rahatsızlığına hürmeten mülâkat yapmadan vazgeç - miş olacak! dedim ve kemali safiyetle ilâye ettim: — Kibar çocukmuş ! Fakat ertesi gün bir arkadaşımın eli- me tutuşturduğu gazeteyi açınca ne görsem beğenirsiniz? Bizim kibar gazeteci, ça bir gazetenin yarısına kaşla gi da albümden aşırdığı resimlerimi bas mış. Geri kalan yarısını da, hayalimle hayalen yaptığı bir mülâkatla doldur- müş. f kadar — Haydi, dedim, şu resimleri, benim haberim olmadan cebine indirmiş di- yelim. Fakat bu kadar cevabı da ben- den habersiz aşırmış olamaz - ya? Bayan Fazilet, slandığı koltukta uldu. Bir ayağımı öbürünün üzeri- ne âttı, ve parmaklarını biribirine ge- çirerek, dizlerine taktı. Ban; — Nedir?, dedi, nedir o nı Ben size yazılacak birşey si ettiğiniz? ledim mi ki ? Yoksa siz gazetecilere gaipten ses- y ler mi gelir' ? Sonra hizmetçi kızın getirdiği kahve- yi bana uzatırken ilâve etti: — Hem size de kızgınım ben. Siz de Amerikanvari bir hâdiseden bahset - Mmişsiniz: Güya hiç tanımadığım bir a- dam, sırf benim yüzümü görebilmek maksadile, aleyhimde bir dava açmış. Halbuki, benim bir davam var ama, as- Ja bu mahiyette değil. Bayan Fazilet güldü : — İşte bütün bunlardan sonradır ki, gazeteci gördüm mü, ağzımı değil, gö- zümü açıyorum. Ben de güldüm:; — Gören Allah için söylesin., İstediğimi, farkma varmadan verdi- ğini hisseden zeki muhatabım ince kaş- ları, sevimli bir hiddetle titredi: — Bunları da mı yazacaksınız? Eğer bunu yaparsanız kalbiniz tutulsun in - Şallah! Bakın bundan sonra ağzımı aç- tırabilir misiniz ? «— Bayan Faziletin dili tutulmuş» diye yazarım! — Ben suallerime başlıyorum: arasın- | Bayan Fazilette at sevgisi çocukluğun- da başlamış, tahta atlardan inmez, olmuştu — Ve onu dile getirebilmek için, bir şa- yia icat ettim: — BSöylediklerine göre, Sipahi Oca- ında at değil, Poker oynatılıyormuş? Bütün inadına rağmen, değerli binici, *yürekten landığı ocağın kötülenme- sine tahammül edememişti : — Yalan, dedi.. Vüâkıa ocağın bir kısmında, briç, tavla oynanıyor. Fakat bence buna lüzum da var. Çünkü bu o- | yunların geliri sayesindedir ki, hiç bir ' yardım görmeyen Sipahi Ocağı, fakir |bütçesinin açıklarını kapıyor. G — Desenize, sizin hayvanlar kumar- dan geçiniyorlar? Onun bu bahiste şakaya tahammülü yök : - Katiyen, diyor... Ocaktaki oyun- mar şeklinde değildir.. Bayan Fazilet, süküt etmek inadını unuütmüşken sordum : aydır ata binmiyormuşsu - nuz, Yoksa bu atlardan bıktınız mı ar tık? - Attan bıkılır mi hiç.. dilik dinleniyorüm biraz. Bi | üm : | | | | lar, Fakat şim- Düşünün bir kere: Daha üç dört ya- Şımda iken tahtadan, oyuncak atlarla oynar, onların sırtlarından inmek iste- , mezmişim. Dokuz yaşımda da, sahici (atlara binmeğe başladım. Gözlerim hayretle açıldı : — Dokuz yaşınızda mı? Hatırladığı hâdisenin hoşluğu, sami- mi muhatabıma, gazeteci olduğumu u- nutturmuşlu. Mektep arkadaşile konuşan neşeli bir talebe edasile : — Bakın, dedi, size anlatayım onu... Ben dokuz yaşıma henüz basmıştım. Bir gün Gülhane parkına gitmiştik... |Ben bir aralık, ailemin, kardeşlerimin bulunduğu yerden epey uzaklaşmışım. Parkın oldukça tenha bir köşesinde, na doğru ilerledi. Ve birden, üstüme fırlayıvererek, elimi yakaladı, bir sıç- atına bindi. Beni de kucağına Ve hayvanını dört nala sürme- ye başladı. Arkamızdan da iki atlı ko- valıyordu. Ellerindeki silâhları beni götüren adama çevirmişler, ha bire a- teşliyorlardı. Ben, heyecandan tir tir titriyordum, Fakat dört nala koşan hay van, parkın öbür ucunda birdenbire durdu. Ve bir alkıştır, bir kıyamettir koptu: Meğer o gün parkta müsamere veriliyormuş, Müsamereyi tertip edenler, davetli olan ecnebilere, eskiden Çe lerin nasıl kız kaçırdık- larını göstermek istemişler; ve bu gös- terişte figüran olarak ta beni kullanmış lar... Bu, benim ilk ata binişim oldu... Bayan Fazletin, genç şair Behçet Ke- male : En güzel ihtirasın, en güzel sahibisin Ak alnında tan, kara gözlerinde gece, sen ! Her an, bir dakika önce attan inmiş gibisin, Tarihten kopup gelmiş gzibisin, gizlice sen ! Ruhtan dört nala geçen bir Atillâ kızısın, İçimde bahar olur, başımda estikçe Sen ... Koştukça rüzgârlanan kalbinde, her kor, ateş, Bir gün arzum sönerse, alının nalile deş! , altımın terki- sinde, Dişiliği çiğneyen ilk kadınsın bence sen! Mısralarını — ilham ettiğini duymuş - tum, Bunu kendisine söylediğim za -| man : — Evet , , . dedi, Ankarada bulundu- ğum sırada benim için yazmıştı... Sonra bu rivayeti hiç düşünmeden | tasdik ettiğine pişman olmuş gibi doğ- rTuldu : Ama çok rica ederim, yazmayın bunu ... Onu daha fazla söyletememek kor- kusile derhal söz verdim : — Yok canım... Deli misiniz? Yazat mıyım hiç bunu? Kaçır bir gün gönlümi Ve bahsi yeniden - biniciliğe intikal |* ettirerek, en sonunda asıl mevzuuma girebiliyorum; Bundan sonraki yarışlara girecek misinz ? — Tabil!... Şu anda idmansızım, Bir |kaç ay sonra, yeniden başlayacağım, I'xc yapılacak bütün konkurlara girece- ği — Bizim sivil binicilerimiz niçin O- limpiyatlara götürülmediler acaba? — Bilmem ,., — Kazanamazlar mıydı ? — Bilâkis... Bence, Meselâ Bayan Me hat İhsan Şükrü, Bayan Gülsum, Bay adullah, Bay Orhan muhakkak götü- ü ydil: Eğer gitselerdi, muhak- kak futbolcülerimizden iyi derece a - Hırlar, ve hiç değilse, basketbolcüleri- miz gibi en geride kalmazlardı... — O halde ? — Bilmem...: Götürülmediler işte... Bana öyle gelir ki, onların götürülme- İyişlerinin sebebi, binicilikle meşgul o- lan kimselerin bulunmayışıdır. Maa - mafih, ben, Sipahi Ocağının gittikçe i- lerlediğine kaniim. Son senelerde atı- Jan adımlar, bu kanaatmi sağlamlaş - tırıyor. lan adımlar, bu kanaatimı sağlamlaş- rak edebilecekler mi dersiniz? Bayan Fazilet ümitsiz ümitsiz gülü- or ; — Zannederim... İyi iş altı ayda çı- karmış. Eğer doğru ise, bu işin dürt se- İnede haydi haydi çıkması Tâzım! Ben, mesleki alışkanlıkla, bu bilmem y Susarak karşılayacaklarınızı - tasdik karşıma iri yapılı, palabıyıklı, acaip kı- kaçıncı olmayacak duaya da yürekten olunmuş sayacağım. Çünkü «sül gt rardan gelire miş. a sokuldu. Ben ürke ürke geriledim. ni LO geminden - tuttuğu atını çekerek ba- ik-(lıkb, ve garip tavırlı bir adam çıktı; ba |biP : — Amin! dedim. Naci SADULLAH, ipolis teşki TT TTTT İngilizler polis işlerinde kadın kullanmayacaklar & * * Kendilerine iş tevdi edilen kadın polisler hislerine kapılıyor, takip ettikleri Bir kadın polis ve Londrada Polis Müdiriyeti Feminizmin fevkalâde inkişaf etmiş olduğu İngiltere gibi bir memlekette âtında kadınlar, erkeklere ktedir. Casusluk, korku ve heyecanlarile kadınlar için ideal bir meslektir. Kadınlar, daha parlâmento- lara, kabinelere girmeden ev luk sahasında l İtercih edi Mata Hari, gibi birçok kadın ca tesadüf ederiz. İngiltere zımgelirse kı Doktor. Dalila usların isimlerine flerine inanmak lâ- eksik olan seziş kabiliyetidir. Aile hayatı dışında koca- Jsının bir başka kadınla beraber ye - mek yediğini kolaylıkla sezebilen kur- z bir kadım - İngilizlerin iddiasına ire - ufak bir polis memuru kadar kur paz olamazmış. Sonra herhangi bir hü- gum karşısında bir erkek ellerinden kurtulması da mümkün değilmiş. İkin- €i mühim nokta da kadınların kendi ar- zularile içtimal mevkilerini değiştire - ,bilmekte çektikleri müşkülâttır. Erkek polis memuru bir apaş kıyafetine gire- 'bileceği gibi en yüksek sosyetelerin a- ,(damı da olabilir. Halbuki bir yüksek sosyete kadını ancak o sösyetede kala- İbilir. Üçüncü mühim nokta da kadın- ların hislerine esir oluşlarıdır. İngilizlerin iddi da iba- mek için birtakım vakalar da anlatı - yorlar, Bundan birkaç sene evvel İngiliz po- lis teşkilâtı Kammy isminde bir dolan- dırıcının izi üzerinde bulunuyordu. Bu /dolandırıcı yüksek sosnyetelere devam ediyor, büyük mikdarda mücevherat hırsızlığı yapıyor fakat elde kâfi dere- cede delil olmadığı için bir türlü edilemiyordu. Bu sırada Pa: gin mücevhercilerinden bir draya içinde kıymetli mücevherler bu- lunan bir paket gönderdi. Paket Lon drada açıldığı zaman içinden mücevher lyerine şeker parçalarının çıktığı görül- dü. O zaman polis şefleri Kammy'den şüphelendiler ve şöyle bir plân kurdu- lar: Kadın memurlardan bir tanesi Kammy'yi takip etmeğe, onunla müna- sebet peyda etmeğe memur ettiler. Bu kadın Kammy ile samimiyetini ilerle - tecek, ondan hediye olarak alacağı mü- cevherleri polis teşkilâtına verecekti. Bunların arasında tesadüf edilecek ça- lınmış bir parça Kammy aleyhine deli? olarak kullanılacaktı. Günler geçti, kadının polis teşkilâtı- ha getirdiği mücevherler, hep mücev- herciden usulü dairesinde alınmış mü- cevberlerdi. Polis teşkilâtı Kammy'yi tevkife kâfi gelecek bir delil elde ede- medi. Sanradan anlaşıldı ki bu işe me- mur edilen Kadın memur Kammy'ye Aşık olmuş. * * » Diğer bir vaka ; 1929 da iytiyar bir kadın, kızı ve da- madile beraber evlerinde zehirlenmiş jolarak bulundular. Günlerce yapılan u- izun tahkikat hiç bir netice vermedi. Ef- kâriümuümiye heyecanlandı. Nihayet -İnesi hizmetçi, d .| dör adama âşık oluyorlarmış polis her ne bahasına olursa olsun bu meseleyi aydınlatmak kararını aldk. Şefler komşulardan İ bu mahalleye yerleştirdiler. Bu kadıne lardan bir tanesi bar garsonu, bir ta « oda düncüsü de süt nine olarak mahabı lede yerleştiler Birkaç gi mra bar hizmetçisi kâ- dına müşterilere hakaret ettiği için yol verildi. Orta hizmetçisi olarak çalışam memur kendisine len işleri kuvve« tinin fevkinde bulduğundan işinden çılk tı. Sütnine o kadar lâfa dalmıştı ki bake mağa mecbur olduğu çocuğu banyoda unutmuştu. Ona da yol verdiler. yet oda hizmetçisi kadın kabili ğinden dolayı bir türlü memnun ec dı. Üçüncü vaka: Patrik Mahon isminde bir adamın birçok kadınları zehirlediğinden şüphe ediliyordu. Bu vakayı tahkik etmek ve bi polis memuru rıya kimse çıkmadı. Memurlar iler, Kapıyı dinlediler. İçeri » den hıçkıriklar geliyordu. Kapıyı açtılar, bir de ne görsünler, iki kadın biribirlerine sarılmış ağlıyore lar. ıkı tenbihlerde bulu- nulduğu adın memur F g metresine bütün sırları söylem suretle bir delil elde -etmek imkânı kalmamıştı. Dördüncü vaka: Londranın yüksek otellerinde Sadi Marsya isminde kadın yaşıyordu. Genç, güzel bir kadin olan bu Ledi kur banlarını zenginler arâsından seçiyor ve onların bütün paralarını yiyordu. Bü kadının bir gün Londraya gelen iki zengin Amerikalıyı dolandıracağı polis- çe istihbar edildi. Kadın oturduğu eve birtakım eski ve kıymetsiz eşya dol « durmuştu. Bunları Amerikalı dostları- na çok eski ve kıymettar şeyler olarak gösterdi. Sahte bir noter vasıtas'le büe tün bu emsalsiz (!) malları Amevikalıe lara satacaktı. Polis kadını bu satış sıs rasında yakalamak istiyordu. Bir kadın memuru satışın yapılacağı kat'i tarihi Ööğrenmek için Morsya'nın hizmetçile « rile tanıştırdı. Kadın hizmetçilerden sa tışın bir hafta sonra yapılacağım öğe rendi. Polis bu tarihi beklemeğe başla- dıL.. Fekat nafile. Kadın hakiki tarihi öğrenememişti. Satış daha evvel yapıle mniş, ve dolandırıcı kadın paraları alığ çoktan İngiliz toprakları dışına çıkmışı tı. Bu kadar acı tecrübelerden sonra ere kekleri tercih etmek hususunda çok tie tiz davranmakta olan İngiliz polis teşe | kilâtı şeflerine hak vermemek &... .n gel imivor,