23 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | l | | z A İi P ; BEK 7 e ü CT ıslaııhulıla hınıcılık meraklıları azalıynr' * K x» Bayan Fazilet ile bir konuşma Ocak mensuplarına göre Sıpahı Ocağı - Bayan Faziletin çocukluğuna ait bir hikâye: Kendisini nasıl kaçırmışlardı? - Sivil binicilerimiz olimpiyadlara niçin gönderilmediler? - Bayan Faziletin bir şairimize ilhamı Son günlerde binicilik meraklıları birden bire azalmış ve Sipahi ocağı ma- neji hayli tenhalaşmıştır. Söylenildiği- ne göre, bu azalışın sebebi, sivil bini- -cilere karşı gösterilen alâkanin kıtlığı- dir. Ve meselâ, çok büyük müuvaffakı- yetler göstermiş sivil binicilerin olim- piyatlara götürülmeyişi, bu gittikçe u- mumileşen infiali yaratan sebeplerin başında sayılmaktadır. Bu rivayetlerin hakikt mahiyetini anlayabilmek için, tanınmış binicileri- mizden birisine müracat ettim. O bana: — Ben, dedi, Olimpiyat arifesinin en 'İdmanı yerinde binicilerindenim. Bu - nun içindir ki, vereceğim cevaplar, bi- tarafane görülmiyecektir. Fakat size bitaraflığından şüphe olunamıyacak birisini, meselâ Bayan Fazileti tavsiye| edebilirim. Çünkü memlekette yapıl - miş yarışların en mühiminı kazanmış olan Bayan Fazilet, beş altı aydır, üzen- giye ayak değdirmemiştir. Binaenaleyh O size; idmanı Olimpiyat arifelerinde | kesmiş olmanın iddiasızlığından gelen |: — bir bitaraflıkla, ve çok mühinı bir kon- kur kazanacak kıvama erişmiş bulun- manın verdiği salâhiyetle cevap verebi- - * Bayan Fazilet beni görür görmez: — Aman, dedi, beni söz söylemekten atfedin. Sizin meslektaşlar, gozı.gıu öy- le korkuttular ki sormayın. Geçenlerde birisi gelmişti. O gün de valdem rahat- sızdı. Sizin meslektaş, bir aile dostu gi- bi onun sıhhatini, benim hatırımı sor - du, ve önüne serdiği not kâğıtlarına bir tek cevap bile istemeden, çıkıp gitti, ben : — Herhalde annemin rahatsızlığına hürmeten mülâkat yapmadan vazgeç - miş olacak! dedim ve kemali safiyetle ilâve ettim: — Kibar çocukmuş ! Fakat ertesi gün bir arkadaşımın eli- me tutuşturduğu gazeteyi açınca ne görsem beğenirsiniz? Bizim kibar gazeteci, çarşaf kadar bir gazetenin yarısına kaşla göz arasın- da albümden aşırdığı resimlerimi bas- mış. Geri kalan yarısını da, hayalimle hayalen yaptığı bir mülâkatla doldur- muş. Ben : — Haydi, dedim, şu resimleri, benim haberim olmadan cebine indirmiş di- yelim. Fakat bu kadar cevabı da ben- den habersiz aşırmış olamaz ya? Bayan Fazilet, yaslandığı koltukta doğruldu. Bir ayağını öbürünün üzeri- ne âttı, ve parmaklarını biribirine ge- çirerek, dizlerine taktı. Bana: — Nedir?, dedi, nedir o not ettiğiniz? Ben size yazılacak birşey söyledim mi -- ki ? Yoksa siz gazetecilere gaipten ses- |. ler mi gelir* ? Sonra hizmetçi kızın getirdiği kahve- yi bana uzatırken ilâve etti: — Hem size de kızgınım ben. Siz de|” Amerikanvari bir hâdiseden bahset - mişsiniz: Güya hiç tanımadığım bir a- dam, sırf benim yüzümü görebilmek maksadile, aleyhimde bir dava açmış. Halbuki, benim bir davam var ama, as- la bü mahiyette değil. Bayan Fazilet güldü : — İşte bütün bunlardan sonradır ki, ,gazeteci gördüm mü, ağzımı değil, gö- zümü açıyorum. Ben de güldüm: — Gören Allah için söylesin.. İstediğimi, farkına varmadan verdi- ğini hisseden zeki muhatabım ince kaş- ları, sevimli bir hiddetle titredi: — Bunları da mı yazacaksınız? Eğer bunu yaparsanız kalbiniz tutulsun in - şallah! Bakın bundan sonra ağzımı aç- «— Bayan Faziletin dili tutulmuş» diye yazarım! — Ben suâllerime başlıyorum: Susarak karşılayacaklarınızı tasdik olunmuş sayacağım. Çünkü «sül gt ik- rardan gelirı miş. Ka Bayan Fazilette at sevgisi çocukluğun- da başlamış, tahta atlardan inmez, olmuştu — , Bayan Fazilet Ve onu dile getirebilmek için, bir şa- yia icat ettim: — BSöylediklerine göre, Sipahi Oca- ğında at değil, Poker oynatılıyormuş? Bütün inadına rağmen, değerli binici, yürekten bağlandığı ocağın kötülenme- sine tahammül edememişti : — Yalan, dedi.. Vâkıa ocağın bir kısmında, briç, tavla oynanıyor. Fakat bence buna lüzum da var. Çünkü bu o- yunların geliri sayesindedir ki, hiç bir | yardım görmeyen Sipahi Ocağı, fakir bütçesinin açıklarını kapıyor. — Desenize, sizin hayvanlar kumar- | dan geçiniyorlar? - Onun bu bahiste şakaya tahammülü yök * — Katiyen, diyor... lar, kumar şeklinde değildir... Bayan Fazilet, süküt etmek inadını | unütmüşken sordum : — Beş âaydır ata binmiyormuşsu - nuz, Yoksa bu atlardan bıktınız mı ar- tık? — Attan bıkılır mı hiç... Fakat şim- dilik dinleniyorum biraz. Düşünün bir kere: Daha üç dört ya- şımda iken tahtadan, oyuncak atlarla oynar, onların sırtlarından inmek iste- mezmişim. Dokuz yaşımda da, sahici atlara binmeğe başladım. Gözlerim hayretle açıldı : — Dokuz yaşınızda mı? Hatırladığı hâdisenin hoşluğu, sami mi muhatabıma, gazeteci olduğumu u- nutturmuştu. Mektep arkadaşile konuşan neşeli |- bir talebe edasile : — Bakın, dedi, size anlatayım onu... Ben dokuz yaşıma henüz basmıştım. Bir gün Gülhane parkına gitmiştik... Ben bir aralık, ailemin, kardeşlerimin bulunduğu yerden epey uzaklaşmışım. Parkın oldukça tenha bir köşesinde, karşıma iri yapılı, palabıyıklı, acaip kı- şıklı, ve garip tavırlı bir adam çıktı; ba na sokuldu. Ben ürke ürke geriledim. 0 gemınden tuttugu atım 9ekerek ba- fırlayıvererek, elimi yakaladı, bir sıç- rayışta atına bindi. Beni de kucağına oturttu. Ve hayvanını dört nala sürme- ye başladı. Arkamızdan da iki atlı ko- valıyordu. Ellerindeki silâhları beni götüren adama çevirmişler, ha bire a- teşliyorlardı. Ben, heyecandan tir tir titriyordum. Fakat dört nala koşan hay van, parkın öbür ucunda birdenbire durdu. Ve bir alkıştır, bir kıyamettir koptu: Meğer o gün parkta büyük bir müsamere veriliyormuş. Müsamereyi tertip edenler, davetli olan ecnebilere, eskiden Çerkeslerin nasıl kız kaçırdık- larını göstermek istemişler; ve bu gös- terişte figüran olarak ta beni kullanmiş lar... Bu, benım ilk ata binişim oldu... “—Bayan Fazletin, genç şair Behçet Ke- male : En güzel ihtirasın, en güzel sahibisin Ak alnında tan, kara gözlerinde gece, sen ! Her an, bir dakika önce attan inmiş gibisin, Tarihten kopup gelmiş zibisin, gizlice sen | Ruhtan dört nala geçen bir Atillâ kızısın, İçimde bahar olur, başımda estikçe sen... Koştukça rüzgârlanan kalbinde, her kor, ateş, Bir gün arzum sönerse, atınm nalile deş! Kaçır bir gün gönlümü, atının terki- sinde, Dişiliği çiğneyen ilk kadınsın bence sen! Miısralarımı ilham ettiğini duymuş - tum, Bunu kendisine söylediğim za - man : — Evet ... dedi, Ankarada bulundu- ğum sırada benim için yazmıştı... Sonra bu rivayeti hiç düşünmeden tasdik ettiğine pişman olmuş gibi doğ- rüuldu : — Ama çok rica ederim, yazmayın bunu ... Onu daha fazla söyletememek kor- | kusile derhal söz verdim : — Yok canım... Deli misiniz? Yazaf | mıyım hiç bunu? Ve bahsi yeniden - biniciliğe intikal ,ettirerek, en sonunda asıl mevzuuma girebiliyorum: misinz ? , — Tabi!.., Şu anda idmansızım. Bir kaç ay sonra, yeniden başlayacağım, ve yapılacak bütün konkurlara girece- Ocaktaki oyun- |. — Bizim sivil binicilerimiz niçin O- Jlimpiyatlara götürülmediler acaba? — Bilmem ;.. — Kazanamazlar mıydı ? — Bilâkis... Bence, Meselâ Bayan Me lahat İhsan Şükrü, Bayan Gülsum, Bay Sadullah Bay Orhan muhakkak götü- rülmeliydiler... Eğer gitselerdi, muhak- ,kak futbolcülerimizden iyi derece a - dırlar, ve hiç değilse, basketbolcüleri- ,miz gibi en geride kalmazlardı... — © halde ? i — Bilmem...: Götürülmediler işte... Bana öyle gelir ki, onların götürülme- iyişlerinin sebebi, binicilikle meşgul o- ,lan kimselerin bulunmayışıdır. Maa - imafih, ben, Sipahi Ocağının gittikçe i- , |lerlediğine kaniim, Son senelerde atı- “Jan adımlar, bu kanaatmi sağlamlaş - tırıyor. lan adımlar, bu kanaatimi sağlamlaş- rak edebilecekler mi dersiniz? Bayan Fazilet ümitsiz ümitsiz gülü- iyor : - — Zannederim... İyi iş altı ayda çı- (karmış. Eğer doğru ise, bu işin dört se- nede haydi haydi çıkması lâzım! Ben, mesleki alışkanlıkla, bu bilmem kaçıncı olmayacak duaya da yürekten bir : — ÂAÂmin! dedim. li y" eZ -| a B KA 0 Ç na doğru ilerledi. Ve birden, üstüme | , — Bundan sonra.kı yarışlara girecek | .4 kapılıyor, takip ettikleri H Haa işlerkdi | kadın kullanmayacaklar — k * * Kendilerine iş tevdi edilen kadın polısler hislerine adama âşık oluyorlarmış Bir kadın polis ve Londrada Polis Müdiriyeti Feminizmin fevkalâde inkişaf etmiş olduğu İngiltere gibi bir memlekette polis teşkilâtında kadınlar, erkeklere ,tercih edilmektedir. Casusluk, korku |ve heyecanlarile kadınlar için ideal bir meslektır Kadınlar, daha parlâmento- lara, kabinelere girmeden evvel casus- luk sahasında çalışmağa başladılar. Hâtıramızı yoklayacak olursak, orada Mata Hari, Matmazel Doktor. Dalila /gibi birçok kadın casusların isimlerine tesadüf ederiz. İngiltere polis şeflerine inanmak lâ- zımgelirse kadınlarda eksik olan seziş kabiliyetidir. Aile hayatı dışında koca- sının bir başka kadınla beraber ye - mek yediğini kolaylıkla sezebilen kur- naz bir kadın - İngilizlerin iddiasına göre - ufak bir polis memuru kadar kur naz olamazmış. Sonra herhangi bir hü- gum karşısında bir erkek ellerinden ci mühim nokta da kadınların kendi ar- zularile içtimat mevkilerini değiştire - jbilmekte çektikleri müşkülâttır. Erkek polis memuru bir apaş kıyafetine gire- |bileceği gibi en yüksek sosyetelerin a: ,(|damı da olabilir. Halbuki bir yüksek sosyete kadını ancak o sosyetede kala- 'bilir. Üçüncü mühim nokta da kadın- Jarın hislerine esir oluşlarıdır. İngilizlerin iddiaları bundan da iba- ret değildir. Bu iddiaları kuvvetlendir- mek için birtakım vakalar da anlatı ,yorlar. Bundan birkaç sene evvel İngiliz po- lis teşkilâtı Kammy isminde bir dolan- dırıcının izi üzerinde bulunuyordu. Bu ydolandırıcı yüksek sosnyetelere devam çlediyor, büyük mikdarda mücevherat hırsızlığı yapıyor fakat elde kâfi dere- cede delil olmadığı için bir türlü tevkif edilemiyordu. Bu sırada Parisin zen - gin mücevhercilerinden bir tanesi Lon- draya içinde kıymetli mücevherler bu- lunan bir paket gönderdi. Paket Lon- .yerine şeker parçalarının çıktığı görül- dü. O zaman polis şefleri Kammy'den ,süphelendiler ve şöyle bir plân kurdu- ar: Kadın memurlardan bir tanesini Kammy'yi takip etmeğe, onunla nsüna- sebet peyda etmeğe memur ettiler. Bu kadın Kammy ile samimiyetini ilerle - tecek, ondan hediye olarak alacağı mü- cevherleri polis teşkilâtına verecekti. Bunların arasında tesadüf edilecek ça- lınmış bir parça Kammy aleyhine deli! olarak kullanılacaktı. Günler geçti, kadının polis teşkilâtı- na getirdiği mücevherler, hep mücev- herciden usulü dairesinde alınmış mü- cevherlerdi. Polis teşkilâtı Kammy'yi İtevkife kâfi gelecek bir delil elde ede- medi, Sonradan anlaşıldı ki bu işe me- mur edilen kadın memur Kammy'ye âşık olmuş. i * * 4 , Diğer bir vaka : 1929 da iytiyar bir kadın, kızı ve da- madile beraber evlerinde zehirlenmiş jolarak bulundular. Günlerce yapılan u- Zun tahkikat hiç bir netice vermedi. Ef- kâriumumiye heyecanlandı. Nihayet kurtulması da mümkün değilmiş. İkin- | drada açıldığı zaman içinden mücevher | Mmivoar. d DAĞ l T polis her ne bahasına olursa olsun bu imeseleyi aydınlatmak kararını aldı. Şefler komşulardan birşey öğrenmeli kabil olur ümidiyle dört kadın memuru bu mahalleye yerleştirdiler. Bu kadın« lardan bir tanesi bar garsonu, bir ta « nesi hizmetçi, diğeri oda hizmetçisi, dördüncüsü de süt nine olarak mahalı lede yerleştiler. Birkaç gün sonra bar hizmetçisi kâ« dına müşterilere hakaret ettiği için yol verildi. Orta hizmetçisi olarak çalışanm memur kendisine verilen işleri kuvve- tinin fevkinde bulduğundan işinden çıl tı. Sütnine o kadar lâfa dalmıştı ki baka mağa mecbur olduğu çocuğu banyoda unutmuştu. Ona da yol verdiler. Niha« iyet oda hizmetçisi kadın kabiliyetsizli« ğinden dolayı bir türlü efendilerini memnun edemedi, o da işinden çrkarıla dı, * * £ Üçüncü vaka: Patrik Mahon isminde bir adamım ,birçok kadınları zehirlediğinden şüphe ediliyordu. Bu vakayı tahkik etmek ve kendisine karşı herhangi şüpheli bir teşebbüsün yapılıp yapılmadığını öğ « renmek için Patrikin metreşinin yanına bir kadın memur gönderildi. Dışarda ikf |polis memuru bekliyordu. Saatler geç- ti, dışarıya kimse çıkmadı Memurlar Kapıyı açtılar, bir de ne görsünler, |iki kadın biribirlerine sarilmis ağlıyore lar. Kendisine sıkı sıkı tenbihlerde bulu- 'nulduğu halde kadın memur Patriğin metresine bütün sırları söylemiş ve bu süretle bir- delil elde etmek imkânı kalmamışir * Ğ *& * $£ Dördüncü vaka: Londranın yüksek otellerinde Sadi Marsya isminde - bir kadın yaşıyordu. Genç, güzel bir kadın olan bu Ledi kur banlarını zenginler arasından seçiyor ve onların bütün paralarını viyordu. Bu kadının bir gün Londraya gelen iki zengin Amerikalıyı dolandıracağı polis- birtakım eski ve kıymetsiz eşya dol « durmuştu. Bunları Amerikalı dostları- na çok eski ve kıymettar şeyler olarak |gösterdi. Sahte bir noter vasıtasile büs tün bu emsalsiz (!) malları Ametrikalı- Jlara satacaktı. Polis kadını bu satış sı- memuru satışın yapılacağı kat'i tarihi öğrenmek için Morsya'nın hizmetçile « rile tanıştırdı. Kadın hizmetçilerden sa dL.. Fekat .nafile.. Kadın hakiki tarihi öğrenememişti. Satış daha evvel yapıl- ,miş, ve dolandırıcı kadın paraları alıp yer Bu kadar acı tecrübelerden sonra €r« kekleri tercih etmek hususunda çok ti- kilâtı şeflerine hak vermemek &! ada af çe istihbar edildi. Kadın oturduğu eve — rasında yakalamak istiyordu. Bir kadın — tışın bir hafta sonra yapılacağımı öğe — rendi. Polis bu tarihi beklemeğe başla- — Pu we imerak ettiler. Kapıyı dinlediler. İçeri » — -| den hıçkırıklar geliyordu. - ,çoktan İngiliz toprakları dışına çıkmışa -_ hh tiz davranmakta olan İngiliz polis teşa — san gel

Bu sayıdan diğer sayfalar: