21 Eylı'ıl Kahramanlık, aşk, heyecan ve Son Posta'nın tarihi tefrikası İlyas Reis kendisinden ancak kırk elli adım ötede kendi arkadaşları: dam edilecekleri ihtimalini düşü çe tüyleri ürperiyordu. Bu şüphesini Mansura açtı. — , ük- Mansur daha sağuk kanlıydı. Arka-| daşı gibi onun kulağına fısıldıyarak ccvab verdi; — Onları öldürmezler... Şimdi on- ların forsalara olan ihtiyaçları her za- Btandan daha çoktur. Kaçmıyan; baş kaldırmıyan esirleri zaten öldürmez - dar. Yalmız kırbeç dayağını yerler. Or- dan kurtuluş yoktur. Hem de şimdi ya- parlar bunu... İlyas Reis dişlerini sıktı. Bu sırada halk ayaklarının ucunda Yükselerek meydâna bakıyordu. Yakm evlerin damlarındaki pencere ve bal - konlardaki kalabalık da hep dikkat ke- silmişti. Marki dö Gomar esirleri karşısına getirdikten sonra onları sorguya çek « mişti. Jan Portondo'nun söylediklerin- den başka şeyler de öğrenmek istiyor- du.. — Kumandanlarınız kimdi> —'Aydın Reta,.. —— Kaç gemi vazdı) Uzun Veli bir an durdu. Kendisi - hin sorguya çekilmesinden hoşlanma - dığıni pek belli ediyordu. Marki dö Gomar çıkıştı; — Söylemek istemiyor musun? — Söylemek istemediğimden 'de - ğil. Bundan ne çıkar. Bizim gizli ka - paklı işimiz yok. Her şey olmuş, bit- miş... Bunları zaten geminin kaptanı biliyor. Çünkü gözlerile gördü. Vali kızdı. Ona hak vermiş olmalı ki şimdi Ce- zayirde kaç gemi olduğunu, kaç levent bulunduğunu da sormağa başlamıştı. Uzun Veli: — Bunları bilmem.., Dedi. Çopur İsmail de ayni cevabı verdi. Mehmetle Küçük Ali ağızlarını bile açmıyorlardı. Vali köpürdü: — Ben size söyletmesini bilirim, Diye haykırdı. — BSonra gardiyanlara emretti: — Onhları soyun! Uzun Veli kendisine el uzatan gar- diyanı itti: — Ben kendim soyunurum... Dedi. Çopur İsmail de gömleğini bir ham- İöde çıkatarak yarı beline kadür çıplak görünmüştü. Mehmet şaşkındı: Fakat kendinden büyüklerin yaptıkları gibi yapmaktan çekinmedi. Fakat Küçük Ali asıl şimdi en bü - yük telâşa kapılmıştı. Sayunacağı halde gömleğinin yaka- sını büsbütün kapatıyor, kollarını ka- vuşturuyordu . Uzun Veli ile arkadaşlarının kalla- mına urganlar bağlanıyor, iki tarafa çe- kilerek vücutları geriliyordu. Bir kısım gardiyanlar bu işi yaparken iki kişi de çük Aliyi zorla soymak istemişler - di. Fakat o buna razı olmuyordu. İlk hücum üzerine birdenbire silkin- di ve gardiyanların ellerinden kurtul - du. Uzun Veliyi hemen yüzükoyun ye- Te yatırmışlardı. Yağız ve yarı çıplak bir adam elin- de beş çatallı bir kırbaçla onun sırtına vuruyordu. Her vurdukça Uzun Velinin sırtın- dü mor bir çizgi hâsıl oluyor, sonra bu çizgi kızarıyor ve kararıyordu. Uzun Veli dişlerini sıkıyordu. Sık sık soluk alıyordu. Çopur İsmail de şimdi ayni haldey- di. Mehmet karşi koymak istemiş, fa- kat beş altı kuvvetli adamın karşısında pek çabuk yenilmişti. Fakat Küçük Ali hâlâ £ endisinin s0- i-|yulmasına meydan vermiyordu. Pek genç ve diğerlerine göre ufak tefek olmasına rağmen sağa sola yum- ruk, tırmık, tokat savuruyor, bir cıva gibi ellerin arasından kayıyordu. Fa- kat her defasında gömleğinin bir par- çasırıt kopmasına engel olamıyordu. Marki dö Gomar bağırdı: — Yazıklar olsun... Şu çocukla ba- şa çıkamıyorsunuz!... Defolun kar - şımdan... Başkaları gelsin! Başkalarının gelmesine zaman kal- madı. Valinin kızgınlığından korkan gardiyanlar son defa sıkı bir saldırış yapmışlar, kıskıvrak yakaladıktan son- ra gömleğinin yakalarından - tutarak çekmişlerdi. Gömleğin önü boydan boya açıldı. Gardiyanların gözleri faltaşı gibi a- SON POSTA macera KIZI Numara ; 78 | Marki dö Gomarın gözleri de yuva- larından fırlıyacak gibiydi. öyle bir şey ne görülmüş, ne de » şidilmişti. Ayşe onların dalgınlığından istifade ederek yeniden toparlanınış ve göm - leğin kalan parçalarile göğsünü kapa- tıyordu. Ayni zamanda etrafı hızlı bir göz attı. En az kalabalık olan deniz ta- rafına doğru bir kaç adım attı. Lâkin bunun da sonu gelmemiş, yeniden ya- kalanmıştı, Zabitler, askerler ve halk şaşıp kal- mişti. — Türk esirlerinin arasında bir de kız varmış... Cellâd bile dönüp bakmıştı. Uzun Veli o zamana kadar sırasını |savmış, gemiye götürülüyordu. Ayşe- yi görünce durdu: çıldı. — Bir kadın... Bir kız... Diye mırıldandılar... — Bir kız ha... Bir Türk kızı.., — Senin adın Ali değil miydi? Onu baştan ayağa kadar süzdü. İtile kakıla gemiye götürüldü. (Arkası var) İnhisarlar Umum Müdürlüğünden : İdaremiz mülhakatında açık ve açılacak olan memuriyetlere imtihanla memur almacaktır. İmtihan İstanbulda ve 5-10-936 Pazartesi günü saat 13 de Sirkecide İnhisarlar Memurin kursu binasında — yapılacaktır. İmtihana girmek isteyenlerin aşağıdaki evsaf ve şeraiti haiz olmaları gerektir, 1 — Lâakal orta mektep tahsilini bitirmiş olmak. — Askerliğini «fili veya kısa hizmetli» bitirmiş olmak veya müseccel bulunmak, — 21 yaşından aşağı ve 35 yaşından yukarı olmamak, Sıhhatli olmak, sari bastalıklara, bedeni ve akli arızalara müptelâ olmamak, Eyi ahlâk sahibi olmak. Bu beş maddedeki şartların muhakkak tevsiki gerektir. İmtihan mevzuu şunlardır: 1 — Hesap Hendese uHesap: Adadı mürekkebe taksimi gurema, balita tenasüp, Faiz, İskonto» Hendese: Satıhlar, hacımlan Muhasebe «Usulü defteri». Coğrafya «Umumi ve Türkiyen, Kitabet «Orta tahsile göre» A — İmtihana girmek isteyenler şimdiden bir dilekçe ile ve evrakı müsbitelerile 3 adet fotoğrafla birlikte İdaremiz memurin — şubesine müracaat etmelidirler, B — Bundan evvel 12-14/8/936 tarihlerinde yapılan imtihanda mu- vaffak olamıyanlar bu kere yapılacak imtihana tekrar girebilecekle- rinden evvelki müracaatlarına istinat suretile memurin şubesine müracaatla imtihana girme vesikası alabilirler. C — İmtihan neticesinde ayni derecede muvaffak olanlar arasında ecnebi lisanına vâkıf bulunanlarla Muhasebe sualine doğru cevap verenler tercih edilirler. — «1451» — 2— Y Mmlk Not : Keşif bedeli İlk teminatı Eski maarif binasının zemjn katının tamiri 2849,63 213,72 Galata yangın kulesinin harap yerlerinin tamiri — 1026,66 77 Yukarıda keşif bedelleri yazılı olan mahaller tamir ettirilmek üzere ayrı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif evrakı ve şartnamesi levazım mü- dürlüğünde görülür, İstekli olaniar (Belediye fen işleri müdürlüğünden wesika almak şarttır.) 2490 No, lı kanunda yazılı vesika ve hizalarında österilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 28/9/936 Pazartesi günü saat 14 de daimi encümende bulunmalıdır. — (B.) (1227) İ eli Hepsine 40 lira fiat tahmin edilen Edirnekapıda kantar kulübesi ankazı açık artırmaya konulmuştur. Şartnamesi levazım müdürlüğünde görülür. İstekli olanlar 3 liralık ilk teminat makbuz. — veya — mektubile — beraber 22/9/936 Salı günü saat 14 de daimi encümende bulunmalıdır. «B» — «1081» İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: İhtiyaç halinde ve münhal vukuunda İdaremiz Merkez ve ıırııııhını. tavzif edilmek üzere sırf makine ile yazacak «Daktilo» memurlar için müsabaka imtihanı açılmıştır. Bu imtihan 30/9/936 Çarşamba günü saat 10 da Galatada Ömer Abit hanında İnhisarlar Umum Müdürlüğü binasında yapılacaktır. gerektir. 1 — Lâaakal ilk mektep tahsilini bitirmiş olmak, 2 — 18 yaşından aşağı ve 35 yaşından yukarı olmamak. 3 — Sıhhatli ve iyi ahlâk sahibi olmak. İmtihana girmek isteyenlerin zimdiden bir dilekçe ile ve yukarıda 4 ınddedeyuıhıaııhkvıikodmunkithmfohhfhW[&". miz memurin şubesine müracaatları ilân olunur. Not: İmtihan günü gelmiyenlerin müracaat hakları iptal edilir. «1452» 'ı Hikâye Saat altı.. da b.ı.d.ıkl:ırd an şanan bir muhasebe defterini bu yerinden bo di rültü ile kapıyar: Sabahtanberi bu defterin ince çi: Hları dizmekten ağırlaşmıştı. fırlad Bu küçük odada üstüste yığılan kâğıt | rele! ve defter yığınları arasında üç arka- daş günde çokuz, bazan on saat nefes- gizlikten bunalarak çalışırlar, - sigara, ikahve dumanları arasında boğulurlar-| di. Seyfi pencereye yaklaştı. Buradan yalnız iki komşu damın kırmızı kı kiremitlerile tahta bir tarasa parmaklığı Dışarıda beri — Mübarek yağmurun bir haft dindiği yok ki... Bu kış ta hep rutubetli geçecek galiba.. Güneşe has - ret kaldık. — Hemen çıkıp bir taksiye atlıyalım, doğru Tokatlıyana gider, birer sıcak çay içer, biraz da dansederiz. Yağmu- run getirdiği keyifsizliğimiz geçıvcnr Bunu, alaycılığile şöhre! ış olan kısa boylu, ablak suratlı JKmişti. Muratla Seyfi güldüler, — Kendini Baron Roçildlik hülyala- rına kaptırma oğlum... Gençliğine ya- zık ediyorsun. Haydi giyin çıkalım; na- ızı sokacak bir delik bulu - yor musun Seyfi? ben odama gideceğim, ya- rım var. Galatada bir evin üst pansiyon odası idi, Genç adam lâstiklerini eline alârak üç kat merdiveni tırmandı. Arkasın - daki incelmi ği tan geçerek ci, tan rutubetli bir hava bu ki nın biricik penceresinden içeriye dol - muştu. 1 açık camdan gelen yağ - murun ıslattığı döşeme üzerinde ayak- larının ucuna ba- sarak — yürüdü , pencereyi kapadı, masanın üstünde- yaktı ve kalmış — meraklı bir romanı bul- Mak için acele e - den on altı yaşındaki bir mektepli kız gibi, kalın bir hukuk kitabının yaprak- darı arasına gömüldü. Dışarıda yağmur, çıldırtan bir sızı gibi, durmadan yağıyordu. Genç adam, omuzlarından ari ve beline doğru titretici bir soğu aktığım duydu ve birdenbire kitabını kapıyarak rinden fırladı.. Tekrar yağmurun altında çamurlara daldı. * Saat on... Küçük bir lokantanın fe - na yemek ve fena tülün kokan sıcak ve buğulu havası... Seyli yemeğini bitirmiş, başını elleri arağına almış, düşünüyor. Yalnızlık ü- züntüsü ve kaygusu omuzl! ğ bir yük gibi her saniye a şınması güçleşiyor. — Keşki İstanbula gelmeden evvel annemin' ısrarlarına karşı koymadan evlenseydim; bugün benim de evim di- yecek bir yerim olurdu, gecelerimi böy- le ıssız lokantaların yalnızlığında tü - ketmeğe çabalamazdım. Uzaktaki annesi ve onun kendisine beğendirmeğe çalıştığı görgüsüz kız - lar birer birer gözünün önünde dolaştı. O gün istemediği, hoşlanmadığı bu ta- zeler şimdi uzaktan hep yüzlerini de- ğiştirerek sevimli, cana yakın oluver - mişlerdi. — Memleketten uzakta yalnızlık çok güç oluyor. Başını kaldırarak sokağa baktı. Yağ- mur durmuş, tozlu bir nemlik ortalığı puslamıştı. Yazan : ocaman siyah kaplı | jileri arasına rakam -|i gözleri yorulmuş, başı|y thi îoşle -|bir Yarınki nushamızda : Hasan Çavuşun Oğlu YALNIZLIK Yazan: Muazzez Tahsin Berkand ana bir kahve daha gelir gar « şüstüne efendim. alıklandı. Çocuk ka « dip korkak — adımlarla rdi, Jokantacıya yaklaş ırkasında eski, reni an bir genç kızdı başında bir aslan gibi bomurda « narak duran lokantacıya ne fısıldadı? Bunu az ötede kahvesini için Seyfi işis t adamın sert bir sesle verdiği cevap kalbini neşterledi Ödünç yemek mi istiyorsun sen? İşlerine kesatlık mı geldi yoksa? Hals buki yüzün gözün daha taze gibi gö « ik|rünüyor. Hafif bir mırıltı, sonra gene haşin bir erkek sesi: — Bu ilk ve sondur bak; biliyorsum ki ben böyle ödünç yemek yedirmek « ten hoşlanmam. Seyfi genç kadının yanındaki masa« ya yerleştiğini ve garsonun getirdiği çorbaya ekmeğini doğrıyarak bu sıcali suyu ağzile, gözlerile ve bütün varlığle |le yediğini görüyor ve o her defa ka- şığı ağzına götürdükçe, Seyfi bilmediği sebeple içinde derin bir sevinç du- yuyordu. Karnı doyunca, küçük bir çocuk ka« dar ince kadın, kollarını masaya da « yadı, başını koll: arasına gömdü. Seyfi onu uyuyor sanmıştı; fakat bir « dunbı e€ ince bir hıçkırık omuzlarını am içinde bir damarın sız « duydu... Düşünmeden masayag tı, elini kumral saçların üstüne arsun kızım? iklerin arasından, yaşlı bi ert göz Seyfiye baktı. — Dünyada yapayalnızım.. Kimserg — Çalışmıyor musun? — Bu sırada müşteri bulamıyorum. — Ne satıyorsun kızım? Derin, içten ge« len bir hıçkırık, — Sus, ağlama kızma; nasılsa sas na başka bir buluruz. Okum yazmak biliyor e sun değil mi? G halde ben bizim şirke ürüne yalvarırım; iyi kalka |L bir adamdır, sana bir iş bulur elbette, |Hele sen şu kahveyi iç, sinirlerin biras durulsun bakayım. enç kız susmuştu; fakât vakit vakill om arsılıyordu. — Haydi kalk gidelim; buranın ha « vası na başağrısı veriyor. Çıktılar; Seyfi lokantacınır rından manalı manalı gülü pirlendi. Karanlık, çamulu deye çıkınca genç kıza baktı Adresinizi söyleyini: reyim, Kadının gözlerinde ışıldıyan bir se « vinç belirmiş — Sahi ben niz? Seyfi anlamamışlı; tekra — Gecenin bu snuurdı bırakır mıyım? Adresinizi söyleyiniz. Genç kız karku ile titriyerek bir ye« rin ismini söyledi. kulaklarına inanamıyordu... gücü yettiği kadar açarak kı« Suat Derviş mle beraber gelir misi « rl.uh Yoksa siz??? — Evet, Çocuk omuzları çökmüş, başı yerlerı de sürtünmek istiyormuş gibi eğil « mişti. Genç adam bir saniye karşısındaki bu, zavallı sokak kadınına baktı. — Yazık; bense sizi görünce yalnızı lıktan kurtulacağımı sanmıştım. Ve denize atılmak istiyormuş — gibil kuvvetle karşıdaki sokağa saptı, koşş koşa evine doğru yollandı. et ermmaaı — —. racatçıların nazarı dikkatine: İstanbul Ticaret ve Senayi Odasından: 3018 numaralı kanun mucibince ihracatçı ruhsatnamesi almak isteyen- lerin istidalarını ve vesikalarını behemehal Eylül ayı içinde İktisat Vekâle» tine takdim etmeleri lâzımdır. Talimatnamesi mucibince daha ev alâkadarların her gün saat ikiden bel yetine müracaatları ilân olunur, vel odadan tasdikname almak - için şe kadar Odamız Muamelât Müdüri« (1422)