8 Eykl — —— — ET |, KORSANIN Sn Posta'nın tarihi tefrikası Garp taraflarının da ona benzediğini iler. © bunları çok dinlemedi: ti Türk filosu nerede?.. Nereye git- Diye sordu. >— Cenuba doğru uzaklaştılar. üral Portondo en hafif gemiler. ME ikisini oi mil kadar ileriden gön- cenuba doğru gitmeğe başla- | di Mayorka adasına yaklaştıkları sı - | We © taraftan gelen küçük bir ba - gemisi şu haberi verdi: — Türkler Formentora burnunun Snap kıyısında demirli duruyorlar. « fAmiral Portondo: >— Çok şükür yakaladık. Allah ve- k oradan gitmiş olmıyalar. in Gemilere daha hızlı gitmek için lâ gelen kumandayı verdikten son- lerinden daha hızlı giden kü - gemilerden birini de keşfe yolladı. | 4 Sir akşam geri dönen keşif gemisi, bil gemisinin verdiği haberin doğ- olduğunu söylüyordu: >— Türkler oradadırlar. Hattâ her habersiz, kendi hallerinde bek- | Yarlar. Niçin beklediklerine benim de | lm ermedi. | Amiral Portondo homurdandı: Mv bilmiyecek ne var, sersem! rini bekliyorlar, bir meclis toplandı. | örüşüp konuşuldu, Gemilerin sa- | Pu itibarile her iki taraf arasnda bir , lık yoktu. Fakat Türklerin gemi - kej daha büyüktü, Topları ve levent- Yol daha çoktu. Buna karşılık İspan- eye milerindeki askerler de hemen Rünla baştan aşağı zırhlı idiler. Bu - Bün di eraber Türklerin üzerine güpe t üz ki | Bük VEmertçe saldırmıya cesaret! mediler, O bir baskın vermi- Ye karar seri | yola çıktılar ve kıyıya yakın bir ro- rinden Formentora burnuna ilerlemiye başladılar. Pi önde hafif bir gemi gidiyor ve Fa asarasında bir fener yanıyordu. İ * bu fenerin ön, sağ ve sol taraf- lin çuhalarla kapatılmış yalnız tarafi açık bırakılmıştı. Böylelik- MAĞI, yalnız arkadan gelen İspanyol l i görüyorlar, rotalarını ona gö- | k | Klavuz gemiden sonra Amiral Por- a nun bindiği galer geliyordu. O - | k arkasında da amiralın oğlu Jan'ın “andasındaki gemi bulunuyordu. | Birdenbire karanlıkta bir çatırtı, bir oldu. Jan Portondonun gemisinde ve hı Vasında duran vardiya, geriye doğ- bağırarak haber verdi: cağ Gemi oturdu. b Sahiden gemi artık gitmiyordu. Bu den daha geriden gelen diğer İs » | gemisi az daha öndekinin üs- > i bir kayaya oturmuştu. », , Yanlıkta güverteden ambara doğ- 5 bey büyük mü, sy alıyor mu? Mv ve soluk bir bezir yağı iğ in yandığı bir fenerin solgun Ür geminin teknesi iyice gözden © Yor ve cevap veriliyordu; yır... Yara yok... Su da yok.. ndan geniş bir nefes ahyor. inek uzaklaşmakta olan amiral © haykırıyor: pi Heceyr.. Biz karaya oturduk... Miygpiaber kılavuza kadar gidiyor ve Portondo geri dönerek oğlunun Çak geliyor. E,, Sanı sıkılıyor. ie ne yapabilir? ay Üzmülernin yüzde sekseni bu tg, baskın şeklinde olmasın - Krank kumandalar veriliyor, #emisindeki askerler, kürekçiler Ma geçiriliyor, hattâ bir kısmı başka gemilere gidiyorlar. Başaltın » daki yükler de çıkarılıyor. Halatlar a - tılıyor, çekiliyor, zorlanıyor, fakat ge- mi kurtarılamıyor. Karanlıktaki bu çalışma saatlerce sürüyor. Ay doğuyor ve ancak o za - man daha kolay ve göz göre göre çalı- şılıyor. Amiral Portondo sinirleniyor: — Ya Türkler çekilip giderlerse!.. Oğluna çıkışıyor: — Dikkatsiz! Diye azarlıyor... Büyük bir fırsat kaçırdığını acı acı anlıyor. Gemisinin kıç kasarası üze - rinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyor ve ikide bir durarak küpeşteye dayanı - yor, kurtarma işlerine bakıyor, — Ya Türkler çekilip giderlerse?... Böyle bir fırsat bir daha ele geçer mi? Halbuki o Türklerin gitmelerinden EŞİ YIŞ ŞEŞEN YAŞ > SON POSTA. Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera KIZI Numara : 66 değil, onun üstüne saldırmalarından korkmalıydı. Başının üstünde esen kavak yelleri, yüreğini bürüyen şöhret hırsı ve on bin sarı altının göz kamaştıran parıl « tıları onun doğruyu görmesine engel oluyordu. Ancak gece yarısından sonra Jan Portondonun gemisi yüzdürülebilmiş- ti, Formentora burnuna yaklaştıkları sırada sabah oluyordu. Artık baskın yapmanın imkânı yoktu. Karşı karşı- ya dövüşmek gerekti, Amiral Porton- do Türkleri hiç olmazsa demir üstün- de yakalamak hülyasından vaz geçe » miyordu. Bunun için acele ediyordu. Rüzgâr da pek güzel ve rotaya uygun- du. (Arkası var) Geçenki Bilmecemizde Kazananlar OYUNCAK ilk mektep sınıf 4 den 84 Melâhat, Kay Bu hikâyeyi olduğu gibi, bir kitap - ta mı okudum, birisinden mi işittim, bir türlü hatırlıyamıyorum. Kendim yaratmış olmamakla beraber o kadar hoşuma gitti ki evvelce yazılmış olsa bile bir de ben yazmaktan kendimi a - Kimi düzgün, kimi bozuk bir çok el yazması kitapların üstüne yularca e - gilmiş, onları emerek, süzerek oku - muştu. Bazan güneşin doğduğundan ha- beri olmaz, basık tavanlı şark medre- #elerinin loş bir odasında gündüzün de bir kandille çalışırdı. Günlerce yemek yemediği olur ve açlığını ancak kafası doyduğu ve midesinin sancıları da bi- rer çuvaldız batmış gibi çoğaldığı za - man anlardı. On üç yaşında bir çocukken buraya gelmişti. Yüzlerce hocanın önlerine diz çük - müştü. — Filân yerde bir mantık hocası var- rnış ki dünyada bir eşi bulunmazmış. Dedikleri zaman torbasını sırtına, ya - malı pabuçlarını ayaklarına almış yo- la çıkmıştı. Yüzü güneşte kavrulmuş, ayakları dikenler ve taşlarla yarık yarık olmuş, fakat o, ilmi aramaktan bir an usan - İstanbul 49 uncu mektep 32 Sühey-| seride İstanbul caddesinde 47 numa - | mamıştı. lâ Özcan, Edremit milli emlâk memu- ru Etem oğlu Sabahattin, Kumkapı Nişancası Camiişerif çıkmazı 28 Şev- ket, Kayseri Muhasebei Hususiye teb- liğ memuru Ali Riza oğlu Macit Gü- ner, MÜREKKEPLİ DOLMA KALEM Zeyrek yokuşu Yeniakıl sokak | de Mazhar, Alemdar Çatalçeşme sokak 50 de Sermet, İstanbul 2 nci mektep 4/B ralı evde Kirkor, Konya askeri orta mektebinde hesap işleri memuru Mes'ut oğlu Hikmet. KART Beyazıt beşinci ilk mektepte 39 Sü- keylâ, Bursa Muradiyede Fırın soka - Zında 8 No. evde Gülseren, İstanbul bi- Tinci ilk okulda 422 Şükran, Tarsus postahanesi Bitişiğinde 101 No, evde Abdüsselâm, Tarsus eski Irgat paza - den 164 Yaşar Erelçin, Beyazı; Cam -İrında manav Ömer, Giresun muhase - cali No, 13 de Emine Fevzi. bei hususiye varidat kâtibi İsmail kızı LOSYON Şükran, Sultanahmet Akşam kız sa - İstanbul erkek lisesi 450 B. Özbek,İnat mektebi talebesinden 435 Nezihe, Büyükadada Nevruz mevkiinde 17 nu-| İstanbul ikinci ilk mektepte 3/A da maralı evde Mihri, İstanbul birinci |Süheylâ Elçin, Vefa erkek Tisesinde mektep ikinci sınıftan Ahmet Nihal, |4/B den 633 Fethi Yıldırım, Samatya MUHTIRA DEFTERİ dördüncü ilk mektebinde smıf #4 den Beşiktaşta Ihlamur deresinde 143|173 Mürşide Hüsnü, İstanbul 44 üncü numaralı evde Rezan, Gulatada Kara-!/ilk okuldan 339 Mazhar Özman, Süley- oğlan sokağında 26 numaralı evde Se - (maniye 3 inci ilk mektep sımf 4 den her, İstanbul Kumkapı orta okulunda'252 Necmeddin, Ayasofya Yerebatan birinci sınıftan Mazhar, İstanbul erkek |mahallesi Şengül çıkmaz sokağında 13 lisesinden 728 Ö, Engin, Konyada Tar-|No. evde Yaşar, İstanbul erkek lisesin- la mahallesinde 15 No. evde Adnan Uy-İden 814 Vedat , Beylerbeyinde gun, Antalya hususi muhasebe mas -| Küplicede 70 No. evde Zehra, Edirne- raf memuru Bay Nevzat oğlu Vedat,| de Selvi altında 32 No. evde İrfan, Sul- Uzunköprüde ahçı Zeynel oğlu Meh -|tanahmette terzilik mektebinde S. U- met Demirel, Ankara Maliye Vekâleti | yar, Hayriye lisesi sınıf 3 den 633 Fev- milli emlâk müdürlüğünde Cemalsd -| zi, İzmirde Basmahanede Sivri Selvili Mescit sokağında 35 No, evde Nusrat, BOYA KALEMİ Ankara Çankayada binbaşı Zeki kızı Nuruösmaniyede Şeref (o sokağında!Semiba, Ankara, Yenişehirde Atatürk Küçük apartıman 67-69 numaralı ev -| bulvarında Mümtaz apartımanı 8 No. de Galibe, İstanbul 49 uncu ilk okullda Ayhan, Ankara Doğanbey mahal - dördüncü sınıftan 20 Hatice, Küçük -|lesinde 49 No. da Mehmet, Tekirdağım- mustafapaşada Balcı yokuşunda 14 No.| da Yeni Trakya otelinde orta okul ta- evde Nermin, Çorluda telgraf memuru | Jebesinden Orhan, Alemdarda Zeynep Ferit oğlu Rıza Gönen, Adapazarında | sultan sokağında 3 No. evde Nermin, Kasaplar içinde berber Şükrü yanında | Havranda Cumhuriyet caddesinde ber- İbrahim Horoz. ber Mehmet çavuş kalfası Mehmet E- LÂSTİK TOP min, Samatyada 43 üncü ilk mektep ta- Vefa erkek lisesi sınıf 2-3 den 360 İlebesinden 52 Örer Faruk, İstanbul er- A. Nureddin, Beyoğlu 48 inci ilk okul |kek lisesinden 803 Nihat, İstanbul Ge- sınıf 4 den Mehmet, Süleymaniyede| lenbevi orta mektebinden 2-A da 352 K, Yoğurtçuoğlu sokağında» | No, evde | Turnaoğlu, Beyoğlu Rum ilk mekte- ran kl binde 3 üncü sınıfta Ana Anastadi, İs- ALBÜM tonbul, Şeref sokak 67-69 No. evde Cev. Davutpaşa orta okulundan 69 Hüs -|del, Modada Rızapaşa karakolu karşı - nü, Balıkpazarında Terzi Hasan kar -|sında Erimya apartıman Jak, Divan - deşi Hamdi Aytaç, Kapalıçarşıda Atik | yolunda 67 No. evde A. Özenel, Uşakta İbrahimpaşa sokağında 9 numaralı ev. | Manifaturacılardan Münip oğlu Ke - de Mansur, İstanbul Küçükpazarda as-| mal, Aksarayda Kemalpaşa caddesin- ri kunduracı M. Hamdi, Uşakta Sebat|de 122 numarlı evde Celâlettin, İstan- mağazası vasıtasile Yeni okul mualli-|bul kız lisesinden 101 Pakize Övren, mi Hulüsi kızı Belkis, Eskişehirde Ülkü ; Balıkesirde İstanbul gaz deposunda ilk okulu karşısında 7 No. evde Mual-! Mehmet, Manisada Saray mahallesinde lâ, Sivasta inhisarlar başmüdür mua -| Memleket hastanesi karşısında binba- vini oğlu İrfan Çalez, Konya Kürkçü |$ı Rasim oğlu Turgut, Vefa caddesin - mahallesinde 27 numaralı evde Sema- hat. KÜÇÜK SULU BOYA Beylerbeyi Yalıbaşı caddesinde 57 numaralı evde Behice, Osmanbeyde Şehap sokağında 79 numaralı evde Mustafa Savcı, Arnavutköyünde Sek - hanlar. sokağında Se No. evde Reza moğlu, Fatihte Eskialipaşa Müter - Ankara, İktisat Vekâleti zat işleri mü- dürlüğünde Zekiye kızı Günay Aktuğ. de Molla Şemseddin sokak | No. da Nureddin, İzmit, Balıkpazarında 65 No. evde Kemal Dinç, Sultanahmette Üç - İler sokağında 8 No, evde Mehmet Ali, Mersin, Cumhuriyet meydanında kah- veci Mehmet Edip vasıtasile Muzaffer, i Beyoğlu Esseyan mektebinden Ağav- ni, Boğaziçi Tisesinde 195 Şehim Hâ - cim Asım sokağında 13 No. da Nuran, Kadıköyünde Cevizlik Güneş sokağın- Onun bütün dünyası ve dünyanın her şeyi kitapların bazı silik, bazı düzgün yaprakları arasında kaybolurdu. Şehir şehir, kasaba kasaba dolaş - maktan (Oousanmıştı, OoFakat zah- metlerinin boş olduğunu anlıyordu. Çünkü âdını duyduğu her yeni âlimin önüne kır sakalile diz çöktüğü zaman ondan alınacak bir ders olmadığını gö- rüyordu. Bir gün kendi kendine karar verdi: — Artık kırklar arasına girebilirim. Derler ki, insan olgunlaştıkça daha âz ve özlü söyler. Hele boş yere tek söz İ söylemeyi büyük bir ayıp sayar. Şim- di bu sözün doğru görülüp görülmedi- ğini bilmem amma, o zamanlarda ol - gun âlimlerin hemen hemen hepsi de bunu kâbul ediyorlardı. Bunun için şar- kın büyük ve ol - gun âlimlerinden kırk tanesi bira - raya gelmişler ve Kırklar oakade- misini kurmuşlar- dı. Bu akademi her tarafta büyük saygı görmüştü. İçlerinden birisi ö - Jürse onun yerine bir başkasını alıyor- lardı. Fakat Kırklar adamesisine gir - mek için çetin bir imtihanı becermek gerekti. Buna rağmen hemen hemen bütün âlimler, hattâ âlim geçinenler İlk zamanlarda sürü halinde akademi- nin kapısına dolmuşlardı. Fakat daha sonra işin güçlüğü anlaşıldığ: için her- kes buna cesaret etmemiye başlamıştı. Hikâyemizin kahramanı olan âlim a- kademinin sokak kapısına geldiği za - man orayı açık gördü. Bu kapının açık bulunmasının manâsı şuydu: — Akademiye girmek için istiyen baş vurabilir, Kapıdan girince kendisini bir bahçe- de buldu. Burası her renkten güller, yaseminler, sünbüller, karanfillerle do- lu idi. Havayı nefis bir çiçek kokusu doldurmuştu. Duvarlara tırmanan as- malarda, tarhlara gölgeler seren çam ve akasyalarda kuşlar cıvıldaşıyorlardı. Yollar çakıl değildi. Çünkü çakıllar üzerinde yürürken çirkin bir ses çıkar. Sık gölgelerden yavaş yavaş ve a - yaklarının ucuna basarak ilerledi. Mer- mer direkler üzerine tutturulmuş bir sundurma ve onun âltında sedef kak- malı kalın bir kapı gördü. Kapı sımsıkı kapalıydı. Bu kapının sımsıkı kapalı oluşu da oraya gelenlere şunu anlatıyordu: İstanbul Belediyesi İlânları Yarınki nushamızda : Bir tanıdık.. Yazan: A. Teh&khov Çeviren : Yazan: Kadircan Kaflı — Buraya herkes giremez ve girmeli kolay değildit. Kapmın ortasında bir delik ve bu delikten dışarıya çıkmış olan bir ipin ucunda da fildişinden bir yuvarlak göre dü. — Kapının zili bu olsa gerek... Dedi. Fildişi yuvarlağı yavaş yavaş çekti, İçeriye kulak verdi. Hiç bir ses duymadı... — Kapı pek kalın olduğu için duyule muyor. Diye düşündü. Halbuki içeride zil yoktu. İpin ucu akademi başkanınm kürsüle sünün üstüne kadar uzanıyor ve ora « da altın bir küreyi bir rakkas gibi yas vaş yavaş sallıyordu. Âzalar odanın çevresindeki atlaş minderlere bağdaş kurmuşlar; dirseke lerini dizlerine, svuçlarını şâküklarıng dayamış oldukları halde derin bir dü « şünceye dalmışlardı. i Reis te onlar gibiydi. N Tamam kırk gündenberi bir mantığ meselesini çözmek için her gün sabah. tan akşama kadar böyle sessiz düşü « nüyorlardı. Reis altın kürenin kımıldadığını gös rTünce yavaş yavaş başını kaldırdı. Önünde düran küçük ve fildişi biş yuvarlağı pek hafiften başlıyarak v8 gittikçe hızlandırarak küçük aralıklape la kürsüye vurmağa başladı. Yedi defa vurduğu zaman bütün âzalar başların kaldırmışlardı. Reis bir tek söz söyledi: — Kapı. Kapının dibinde duran en genç âzae nın sakalında bir kaç boz renkte kil vardı. Onun gençliği bununla ayırt e « diliyordu. Diğerlerinin sakalları ışık « tan kurulmuş gibiydi. mi En genç âza kapıyı açtı. Gördüğü yabancıya: — Ne istiyorsun? Diye sorduğunu anlatan bir jest yaps tı. Yolcu da içeri girmek istediğini das ha küçük bir işaretle anlattı. En genç öza yolcunun arzusus nu reise bildirdi, Yeni âlimin im. tihan edilmesing bile imkân yo) Çünkü (aka âzalârı © tamam) kırk kişi idiler, Reis kalktı. Arkasındaki küçük dolan bı açtı. Oradan su içmek için kullamlan altından bir tas aldı Salonun ortasın - daki havuza yürüdü. Kâseyi ağzına kas dar doldurdu. Âzalara gösterdi. Âzslar başlarını eğerek bu cevabın uygun olduğunu anlattılar. En genç âza kâseyi aldı; kapıya gitti, Ziyaretçiye gösterdi. Yeni âlim oraya baktı, Kâseye bir damla su konsa o bilg dökülecekti. O kadar dolu idi, Boş yer olmadığını anladı. Yambaşındaki çardakta iri pemba güller vardı. Onlardan birisinin biz yaprağını aldı. Yavaşça kâsenin için * deki suyun üzerine koydu. Öyle ki o « radan bir damla su bile dökülmemekle beraber, hattâ bir zerre su yerinden bi» le kımıldamadı, En genç öza baş eğerek geri döndü, Köseyi reise uzatlı, Reisin gözleri hayranlık ve sevinçla parladı. AÂzalara baktı ve onların gözlerin « de de ayni parıltıları gördü. Yeni âlim bu hareketle: — Bir gül yaprağı için yer vardır, Eksilmenizi beklemiye lüzum yok. Demişti. Âza sayısını kırk bire çıkardılar. Hem de kırk birinci âza hemen o gün reis kürsüsüne çıkarılmıştı. Faik Bercmen — Eminönü Kaymakamlığından: Sahibsiz olarak bulunup tahtı muha- fozaya alınan 3277 markalı köpeğin sahibi her kim ise gelip alması ilân olunur. (B) (1680) BÜYÜK SULU BOYA İda 3 No. evde Sadun, Bursada Kuru - Beyoğlu Senpülşeri Fransız kız mek- | çeşme mahallesinde Altıparmak cad - tebi talebesinden Şefika Ateşoğlu, desinde 306 No. evde Liya Bahar, Sa - Beyoğlu 15 inci mektep | inci sınıf ta-| matyada 43 üncü okulda 5 inci simltan lebesinden Sabiha Coşkun, Yeşilköy | Beria Bekir. * * Hususi idareden aylık alan emekli ve öksüzlerin Eylül 936 üç aylıkları 8/Eylâl/936 Salı gününden itibaren Ziraat Bankasından verile» cektir. Aylık sahiplerinin Banakya müracaatları ilân olunur. (B) (1079) 2j ii diki inn ÖMER