28 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

28 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Kiralık ev arayanlar nelerle karşılaşırlar? «& * * Ev sahibi kadın bağırdı: “Temiz insanlarmışsınız. Üstüme iyilik sağlık, sizin sözünüze inanır mıyım ? Hele tutacak gibi olun, evinize gelip bir bakacağım. Temiz değilseniz başka kapıya!,, Yazan: Kemal Tahir — Bekçi baba, bekçi babal ! Diye bağırdı. Daha elimi #ukmadan ya- | sımdan frladı. Zaten telâşlıydı. Merak -» landım. Peşini — birakmadım, — yaklaştım. Bizimki ne kadar mülâyimse, bekçi de © kadar merhametli — Ya, ev aryorsunuz demek, diyor, kaç odalı kadar olacak. — Üşç, yallah yallah dört odalı. Suyu, elektriği olmalı tabii. Bekçi baba, bir takım — he- saplar yapıyor, boş evleri hatırlamağa ça: bştığı belli. Arada sırada: — Kaç liraya kadar olmalı? — Eh, üç odalısı 17-18 Hira, dört olur- va 20-22 verebilirim. — 30-35 versen üç odalı bir npartı - man vardı. — Geç onu. Şurda imamın evi varmış. Şöyle dışardan baktım demin. Bekçi birdenbire hiddetlendi: — İmamın evi mi? Bırak, efendi bı - rak. Anasının nikâhinı istiyor imam. Üç oda, hem de kötü mü kötü. 25 liraymış. Nerede bu, bolluk. Hem bize inat, anah - tarı da kendisi taşıyor. Ne olur sanki bek- giye bıraksa, bir kaç kuruş ta biz sebep - Tensek. İşi anladım. Bekçi komisyondan mah - Tam olunca imamın aleyhine dönmüş. Eh hak vermemek mümkün mü? Kür yıh. O evi kötülemekte devam ediyor: — Hem orada hiç bir kiracı oturamı - yor, aya varmadan kaçıyorlar. —Mutfağı berbatmış. Arkadaşımın yüzü tekrar şayanı mer- bamet bir hal alınca kalbi sızladı: Kolunun bütün vüs'atile koca bir dai - ve çizerek tarif etti. — Köşeyi dön, doğru aşağı in. Bakkalı görümün. Onda dört numaralı evin anah- tarı var. İyi evdir orası kafasında Köşeyi döndük, bakkalı uzaktan gö - rünce ahbabım ferahladı. Derdini döktü: — Bir haftadır hatun bir taraftan, ben diğer taraftan İstanbul kazan, biz kepçe, başımızı sokacak münasip bir ev atıyoruz birader, diye coştu, yok Allah kahretsin. Yok vesselâm, Bakkala yanaştık. Bakkal tam tip ma- balle bakkalı, Bir hasır sandâlyeye yayıl - miş, bir kolunu fasulye çuvalına dayamış, diğerini pirinç çuvalına istinat ettirmiş kır serdanı, köy ağası gibi azametle kurulmuş. Biz: — Ev varmış buralarda, dört numa - ra. Falan deyince neden bilmem biddet » lendi. — Kim söyledi size? diye kdeta çıkış- tı. Kekeliyerek: — Bekçi diyecek olduk. — Bekçi bende anahtar olduğunu ne biliyor, kerameti mi var? Haydi yolunu - za. Bu mahallede kiralık ev yok. Sizi al « datmış bekçi olacak. ——— .—— 10——— 4 ONUL IŞLERİ Masum bir Nişanlının Suçu «20 yaşındayım. Sekiz ay evvel A- mnadolu şehirlerinden birinde oturan 17 yaşlarında bir genç kızla nişanlandım. Fakat geçenlerde tamdığım bir genç kız bana nişanlanmamızı teklif etti. Nişan- lrma karşı o kadar düşkün değilim. Bu- na mukabil bu genç kızı sevdiğimi zan- »ediyorum. Bu yüzden büyük bir te - teddüt içindeyim. Ne yapayım?» Hüsnü Ertürk Nişan teklif edecek kadar gururunu giğniyen bir genç kıza karşı zaaf gös - termenizi doğdu bulmuyorum. — Sonra masum nişanlınızın suçu, size kendisini sevdirmemek ise, daha evvel niçin hüs- nü niyetle hareket etmediniz?. Geçici sevginize kanmayınız ve düşünerek ka- rar veriniz. * Maçkada #«Kâömuranı at mühim hâdisedir müsaitlir, Nazarı dikkatinizi fazlalık bundan baş göstermiştir. lsrar faydasız. Boynumuzu büktük, yü- rüdük. Ve hemen sokağı sapınca, kapısın- | 'da kocaman (kiralık hane) levhasile 4 nu- maralı ev önümüze çıkmaz mı) 4 nu - (maralı kiralık hane pek te kötü değil. Bi - Hişik komşuya sorduk. — Anahtarı bakkalda dedi. Anahtarının bakkalda olduğu muhak - kak amma, öğle sıcağında dükkân keyfi yapan müstebit mahalle bakkalına tekrar müracaat edecek babayiğit nerede? Ev aramak öyle zor, öyle korkunç bir i$ ki, arkadaşıma yardım edersem bu kılı-. ramanca meseleyi hüsnü neticeye isal et - İmek şerefini tam yarı yarıya paylaşacağı - mı kestirdim. İşi inada bindirdim. Onun cessretsizlik gösterdiği yerde, sanki kelle- mi koltuğuma alıp ben atılıyorum. Sırayla aldığım cevaplar, insanda cesaret bıraka- cak gibi değil: — 3 oda, mutfağı yok 20 lira, — 2 buçuk odadır. Suyu dışarıdaki çeş- me, 17 Hira, — Çocuklu adama vermiyoruz. 3 oda 20 Hira. — Çocuklü musunuz. Yok yok, dünya- da vermez bizim efendi. Hem siz genç genç adamlarsınız. Bizim körpe kızlarımız var, . Kapıda oldukça sararmış —bir (kiralık bane) levhası gördüm. Ahbabımın ümidi sıfırdan aşağı amma, ben mezbuhane gay- retteyim. Kapıyı çaldım. Alt katın kafesli | pencerelerinden biri açıldı. İhtiyar bir kadın sesi: | — Hul Vergici misiniz? Evde kimse yok, dedi. Sesimi yumuşatarak : — Vallahi vergici değiliz. Kiraciyiz, ce. vabını. verdim, (Devarm 8 inci sayfada) . F h Kanuni bir mahzur yoktur, fakat ben başka devletin tabüyetinde bulunan bir erkeği aslen Türk olsa dahi biraz yaban- cı sayıyorum. Burada ailesi, tanıdığı, eski tabirle dikili ağacı olmıyan adam bana tam bir emniyet hissi vermiyor. Bununla beraber bu çeşit izdivaçlar arasında saa- detli neticeler vermiş olanların bulundu- ğunu da bilirim. * Filibede Bayan Ayşe Gerala: Konyaya gitrmekle yabancı bir muhite düşmüş olmazsınız. Kocanızı takip edi » niz. * Silivri K. Özcan: İşsiz kadın için en ufak hâdise, €n ve büyütülmeğe de celbeden * Edirnede Ayşekadında Mehmet: — İlk teklifinizi tekrar — ediniz ve SON POSTA Dünya Ş amp iyonu Yaşar 28 Ağustos İstanbulda nasıl yaşıyor ? Aslan Pehlivanımız ziyafetten ziyafete koşmaktan evine uğrayamaz oldu, sokakta herkes peşine takılıyor, hele kadınlardan gelen mektuplar.... Hele o mektuplar... Bir hafta önce, gazetelerimizin bi- * rinci sahifeleri, dünya şampiyonu Ya:* şarın resimlerile, sözlerile dolup do * lup boşaldı. O günlerde Yaşarım fa * raza: — Ben patlıcan dolmasına bayılı « rım| demesi, Stalinin Kızılorduya: — Hazrol| Emri' ! vermesinden mü- him sayıldı. Fakat aradan geçen kısa« cık zamanın rüzgârı, koca şampiyonun adını, sanını, hafızalarımızda bir mum gibi söndürdü. Bir asırlık çürük bir kulübede ya - şıyan koca şampiyonu bu kadar ça - buk unutmak, bir Yaşar olmıya çalışan amatörlerin yüreklerindeki hevesi de söndürmek demektir. Diğer amatör - leri sukutu hayale uğratmak korkusu bile ,Yaşarın peşinden koşmamız için kâfi bir sebeptir. Yaşar, dün, Son Postaya kadar gel- miş, ve kendisine bir ev alınmasını is- tediğimiz için bize yürekten teşekkür etmiş, Fakat onun uğradığı saatte matbaa- da bulunmamak, bana hayli zahmete maloldu. Çünkü Yaşarı, ne evinde, ne daima oturduğunu söyledikleri kahvede, ne de daima uğradığını duyduğum Güneş klübünde bulamadım, Eğer hayırlı bir tesadüf beni onun- fa, Sultanahmetteki «Şen» fotodan çı - Yaşarın sevgili anası oğluna yemek hazırlıyor karken karşılaştırmasaydı, matbaaya ikinci uğrayışını beklemekten — başka çare bulamıyacaktım. Dünya şampiyonu, sıcak kanlı bir çocuk sokulganlığile koluma girerken, etrafımızı birdenbire çevirenler bir - birlerini dürtüyorlardı; — Yaşara bak Yaşara... — Yaşar be.,. Şu dünya şampiyonu Yaşar... Bu vaziyeti görünce insan sermaye sahibi olmadığına yanıyor Eğer bir ti- carethanem olsaydı, kasasına oturma- sı için Yaşara bir direktör aylığı ve - rir, ve altı ayda bir apartıman sahibi olurdum. Yaşarla kol kola türbeye doğru çıkı- yoruz. Ve arkamızdaki yaygaracı he- yet; adım başında biraz daha büyü - yor: — Yaşar, diyorum, bir yere girelim, Çünkü bunlar biraz kalabalıklaşırlar - sa, tramvaylar duracak... Ve — gülerek ilâve ediyorum: — Seni kapalı ötomobilde gezdir - meli... Yoksa, böyle yaya dolaşırsan, tramvay kazaları dört misline çıkar!.. Yaşar, çapkınlık ederken babası ta- rafından görülmüş bir genç kız gibi kı- zarıyor. İki tarafı kapılı bir kahvede izimizi muvakkaten kaybettirebildikten sonra sordum; — Babanla, ananla dargın mısım Ya- dargınlığın vebebini sorunuz. Eğer wsrar ederse, bu kızdan vaz geçiniz. TEYZE şar? — Ne münasebet)> — Dört gün, dört gecedir evine uğ - Yazanı Naci Sadullah Yaşarın odası ve gardeşleri ile muharririmiz ramıyormuşsun da... Yaşar gülüyor; — Doğru.. - Geldiğimdenberi evde yemeğe oturmak kısmet olmadı gibi bir şey... Çünkü öğle ve akşam yemek- lerinde bir yere davetli olmadığım gün hemen hemen yok!.. — Fakat bu ziyafetler hayra alâmet değil.. Çünkü sen birinci sınıf otelle- rin yemeklerine alışırsan dumandır halin. Annenin imambayıldıları yavan gelecektir sana. — Kim demiş... Annemin imamba - yıldısını hiç bir şeye değişmem... Ben onun yemekleri sayesinde şampiyon oldum, Şöyle biraz elim genişlese de, her gün istediğimizi pişirtebilsem, görür - sün sen beni. O zaman demiri kâğıt gibi yırtarım billâhi... Hem çok değil, ayda yüz lirayla olur bu iş. Fakat mesele ayda yüz lirayı ka - zanmakta, O zaman benim halime İn- giliz kralı bile parmak ısırır... Yaşarın çocuk bakışlı gözleri se - vinçle parladı: — Maamafih olacak inşallah... Dün gece rüyamda tam üç gömlek değiştir- dim. Vaziyetim üç kat düzelecek de - mektir. — Kardeşini de çalıştırmıya başla - dın mı? — Başladım tabil. Gelecek olimpiya- da yetiştirmek istiyorum,. — Onun da şampiyoön olmasını mı istiyorsun? — Elbette ya)... Şair olacak değil ya? — Neden? Şairlik fena mı> — Ben züppelikten hoşlanmam. Hem şampiyonluk iyi şeydir. İnsan onun sayesinde dünyayı bedava dolaşıyor. — Demek memnunsun hayatından) — Çok şükür şikâyetçi değilim, Va - kat insanın kalbi arsız çocuk gibi. Ha- bre: — İsterim de isterim! diyor. Açıkta değilim, aç değilim. Fakat buna rağ - men o kübik evleri görünce ağzımın suyu akıyor; Şöyle Sultanahmette, denize bakan bir evim olsa, dünya saa- det şampiyonluğu da benim demektir. Şimdi benim eve girerken, âdeta bü- tün dünya bana bakıyor gibi oluyo - rum da, kızarıyorum. Eskiden olsa, kaldırımda yatsam vız gelirdi. Fakat şimdi herkesin gözü üstümde, Görü - yorum ki şampiyonluğun şerefini mu- hafaza etmek, şempiyon olmaktan güç. — Şimdi karşına bütün - arzularımı yapacak bir kudret sahibi çıksa, bir ev İsteyip bırakır mısın yakasırı) | — Deli misin sen) Enayi miyim ben? Neler istersin başka) — Gidip gazeteye yazacaksın değil mi) — Yok camım... Konuşuyoruz. — Bilirim ben seni... Yazarsın — Yazmam, yazmam. Söyle, Merak ediyorum. — Bir motosiklet, bir de radyo is - lteıdim. Eğer pek cömert ise. friji - (derde de hevesim var| Yaşar, başını eğerek, evinin alçl' kapısından içeri girerken; — Fakat, diyor, burada resim al * dırtmam hal Ve küçük kız kardeşinin uzattıği Mmektuplardan birini yırtarken: — Yahu, diyor, ne mektuplar yaz * mıyorlar. Bir iki tanesini okusan, kâ” tılırsın gülmekten, 4 Getirilen kahveyi yudumlarken önü” me yığdığı mektupları karıştırıyorur İnce kadın yazıları, Trenkli, yaldı zarflar, imzalı resim istiyenlerden bif tanesi: «ÂAmma, diyor, öyle kupkuru imzf istemem, «Cici Melihayan diye yazı üstüne,» Filorinalı Nâzımın Yaşara hitap € * den bir şiiri de var. Şiir kralı; aBu ştiri gazetelerde neşrettirecek * tim amma, buügünlerde para verci cek vaziyette değilim?» diyor. Ve şu kıt'ayı yazıyor! «Kâinata pes dedirttin ey kahrami' Yaşar,)! «Gözlerinden yaş dökülür her kar şına çıkanımş!! «Muhabbetin yüreklerden — tufaslf T gibi taşar,! aKarışlarım ben alnını seni yere kanıml? Adresini veren ve randevu istiyen başka bayan da; «Siz, diyor, bir gazeteciye; ..Bl’“w kadınla alâkam yokl»: demişsiniz Ö iddianızı isbat edebileceğinize gü yorsanız, benimle konuşmaktan Kof mazsınız!» Ayrılırken; — Şu, diyorum, meşe fidanıni yaptın? Yaşar; Bay C"'! tak — Onu, diyor, saylav Abbasa verdim, O da Atatürke dim edeceğini söyledi. Bu dil kurüli, yından sonra da, Atatürkün huzü! na kabul edileceğimi umuyorum- , büyük huzura çıkmak şerefine crect | ğimi düşündükçe, şampiyonluğu zandığım zaman duyduğum — s€v y gölgede bırakan bir heyecanla Üt Tum, ,ı Yaşarın söylediğine göre, meş? iç danı, saksısında serpilip uzadıği meşin kutusuna sığmamıya ba$ Yaşar: , — Mübarek, diyor, birdenbire #ğiğ gin olan insan burnu gibi. Öyle ** büyüyor ki! Bü ince nükteden de anln;ıl')“rrj pehlivanlarımızın kuvvetli olan > sade pazuları değil aĞi Bir kaç gün önce, öksürmesi. ?J ması bir hâdise olan koca Wıml“yl wl içinde güç ayağa kalkabildiği bASL, « vanlı evinde yalnız birakırken, P,,J' | diyenin Taksim stadyomunda ::dlp' | muazzam itfaiye törenini hııl'fil'd' Belediyemizin o gün Taksim “ yamunda ateşe verdiği tahta evlt w viran kulübenin yanında, biref battâ birer saray gibi kalır! — Bilmem, Yaşar, masum YÜY tahakkukunu daha ne kadar cek> Naci Sad

Bu sayıdan diğer sayfalar: