T27 Ağustos ' SON ——— Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera KORSANIN KIZI Yazan ; Kadircan Kaflı ! Ü Son Posta'nın tarihi tefrikası / Numara : 58 H, Fakat Hayreddin bey buna razı ol- Şimdi şimal bBoğezından çıkıp kaç - mak istiyen İspanyol gemilerile İlyas Reisin kadırgası arasında yaman bir yariş başlamıştı. - Bunu gören Hayreddin bey bile: — Tam zamanımda yetiştin İlyas... Göreyim seni... Kaçırma!... Diye bağırmıştı. Boğazın ortasına vardıkları zaman mak gerekti. Bundan başka gemilerin bordalarından dolaşırken Cezayir ka- lesindeki topların menzilleri içine gir- mek tehlikesini de görmüştü. Lâkin hesap yanlış çıkmış ve cenup burnunu döner dönmez İlyas Reisin kadırgasile burun buruna gelmişti. Öndeki İspanyol kadırgası paçav - raya döndüğü zaman diğerleri bir an — O, vaktile gerekti. Bunca uğraş- Niz sizin yalnız kalenizi ele geçir- değil, ayni zamanda bize ettikle- cezasını vermek içindi. Hiç bir madan teslim olunuz! ! Dedi, | Mayısın on altıncı günü artık kale- İ k .d—:' ve kuleleri birer y.kıntı hali- fiıfrıcık ııbı olmuşlar, f:lut İ)yıı R_e- ikisi de prova nizamında gidiyorlardı. işti. isin gemisinden başka Türk gemisi gö-| — İlyas Reis prova toplarına ateş et - a leventleri remedikleri için aldırmamışlardı. tirdi, — Allah, Allaht... Allah, Allaht...| — Fakat işte o sırada tersanedeki Türk| — sonra: Diyerek ileri saldırdılar ve Adaka-|kadırgaları da demirlerini almışlar, ile- — Aborda... Sancuktan aborda. | ?* girdiler. ri atılmışlardı. Diye hıyh:d;. .M bir çok mal ve erzak bulun-| — İlyas Reis prova toplarının başında , yüz kırk İspanyol da esir edil- | hiç durmadan leventleri kışkırtıyordu : — Göreyim sizi... İyi nişan alın! Dosdoğru güverteye... İkinci geminin güvertesini de İspanyol gemisinin yüksek borda « sında toplar patladı. cqiyirüler geniş bir nefes aldı'ar. 'm&tuh:ınmpıtqi altın- Ve korku ile yaşamışlardı. Füyreddin bey kaleyi büsbütün yık- nın prova yelkenini parçaladı. Diğer- gülle yaladı. leri uzak veya yakın denize düştüler. Onda da bozgun başlamıştı. Türk kadırgası bir ejder hızile s w- İlyas Reis diğer gemilerin şimal bo- |ları yararak saldırdı. Düşman gemisi- ğazından çıkmak için manevra yaptık-|ne yanaşmasile beraber kancalar atıl- larını gördü. Kıç kasaraya koştu: — Uzun Veli, iskeleye dön. Kıyı- iki ' ni ağızlarına almış olan leventler İs - panyol teknesinin güvertesine fırla - İı(ı.—" rasındaki-boğaz: ü dan geçerek şimal boğazını kapıyaca- "i Gçı":n kulaçtı. H.,..u: ::, ğız. Eğer bunu yapamazsak çelebile-| mışlardı. boğazı kalenin taşı ve toprağile do |"T hepsi de kaçacak. İlyas Reis de onların aralarındaydı. P Adakaleyi c.n,n:m bağlamak || İlyas Reisin kadırgasında gardiyan-| Küçük Ali ilerlemek istemiş fakat larm sesleri gürledi. Çopur İsmail bu sefer onu geriye it - u. Böylelikle Cezayir limamı K ÇAA tarafı k,ıpınıcık vo':n l 3 Forsalar ve kürekçiler, küreklere a-|miş: lar, en büyük fırtınalarda bile ora- | "İdılar. — Sen yedekte kal. Henüz yaraların ) dürgun olacaktı. uşlöyreddin bey hemen bu işe beşla- iva bunda şimdiden binlerce dür b irini kullanıyordu, daha senra he L © galışan esirlerin sayısı otuz bi- h l—' Yükselmiş ve üç sene sür « | A?M Hayreddin bey tarafın- ŞA kuşatılarak topa tutulduğu İspan- 1 haber verilmişti. İmparator Şarl- İ _Ölmun üzerine hemen dokuz tane h n gemiye tıka basa silâh, barut | #iker doldurmuş ve yola çıkarmış- Hem ateş ediyor, hem de şimal bo-İda göçmdi... ğazını İspanyollardan önce kapatacak Din bağmlatı. :ğî??omîy?;-:g;p:; Diğer Türk kadırgaları d.. ?etîşmîr rılan diğer Türk kadırgaları hemen he- ler, her biri bir düşman gemisine ram- men yetişiyorlardı. Bunlar on beş ka- pa veya aborda olmuşlardı. dardı. (Arkası var) ea ni BULMACA Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Dans müsikisi (plâk), 19: Haber- ler, 19,15:- Muhtelif plâklar, 20: Sıhhi konferans Dr. Hüseyin Kenan Tunakan tarafından (Sa tedavisi hakkında), 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi werile » cektir. b 'lll Adakale, onların hiç umma- hd;r az uımand. yerle bir ol 'U ve bundan nyolların haber- | çt ei M nyol kumandanı gün doğarken —'.hğumdın Adakalenin yüksek gratları ve küleleri dibindeki limana n Hemen askeri karaya çıkar- K, “Sin hazırlanmıştı. Fakat kaleyi Olanı Emişti. Oraya daha önce gelmiş N da şaşırmışlardı. Or'alıkta top İ ve Türklerin hücumların olma- ' ' 'göre Hayreddin bey gene bu Üny Ni başaramıyarak — vazgeçmiş, | .NIU&G olduğundan savaşı durdur- t Askeri karaya dökmek için tam PRAG 20,10: Riegerparktan — nakil: —Askeri bando, 21: Prag Tadyo orkestrası, 21,30: Şekspirin bir piyesi, 23: Haberler, 23,15: Çek salon orkestrası, BUDAPEŞTE 20: Radyo salon orkestrası, 21: Klâsik dramlardan parçalar, 21,40: Çigan musi- kisi, 22,45: Haberler, 23,10: — Almanca konferans, 23,30: Budapeşte konser or - Soldan sağa: | — Bir sebze, mah. 2 — Süt veren hayvan, atınca takılır.3 — Hesap hen « dese ilmi. 4 — Yapmak, üçüncü — çahıs, hayret edatı. 6 — Döşeme, yerine koy - ma. 7 — Mağara, solraya oturup yaptığı- miz şey. B — Rabit, kıpkırmızı. 9 — De- vece. 10 — Üye, ağırlık. Yukarıdan aşağıya: B li kestrası, 1,05: Hlaberler. — AL su. 2 — Genişliği, nüfuz ede - Nİîılı yda... VA cek yer. 3 — Halkın reyi, bir F ilâvesile X Hayır, daha ileride... B mutfaklarda olur. 4 — Türkiyedeki «az - 18,30: Şarkılar, 20: Göthenin lirik e& - zerlerinin bestelerinden parçalar, 21: Ye- ni musiki, 22: Almanca neşriyat, 23,05: Fransızca neşriyat, 24: İspanyolca neşri - yat, BÜKREŞ , 13,50 ilâ 15: Plâk ve haberler, 19,03: Askeri bando, 19,50: Konferans, 20,10: Konserin devamı, 20,35: Aktüalite, 20,45: |x Cenuba düşüyordu... İ itakaleyi: bilenler, aralarında; böy- *h"uyulu ve hayretlen gittikçe hkları, 5 — Ters okunurta az olur, cimri. 6 — Bir âdet, üçüncü şahıs, s#iz manasına gelir. 7 — Kaybetme, olmamış kavun, 8 — Tok değil, fena değil. 10 — Hayret edatı, mektubun arapçası, köpek. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Metaksas. 2 — An, anbale. 3 — Nimet, talâk, 4 — Ekâbir, alt. 5 — Rulet. """— ortalık aydınlanmağa başla- M &Man lıııç bir tarafta l:l.nuıı ne < ĞÜ yilakane Plâk konseri, 21,15: Konuşmalar, 21.30:|6 — Re, sevap, 7 — Arteziyen. 8 — Ke- Ç Türkler kaleri eli Radyo - oörkestranı (Rumen — besteleri),|keme, at. 9 — Kemik, Roma. 10 — Nârâ. : B kaleyi ele geçirmişler.. |3> 30, Haberler, 22,45: Sandu Marku| — Yukardan aşağıya: 1 — Manevma. 2 — Erik, erken. 3 — Timar, temas. 4 — Ebubekir. 3 — Katil, orkestrası, 23,45: Fransızca, Almanca ha- berler. 'an askerlere: BELGRAT zekâ. 6 — San, resim. 7 — Aba, teyer. iye bin... 8 — Salâ, ve, ok, 9 — Lâl, 10 — ö t ıü ni veriyor. diğer taraf -| ','î:" ı;::ıı;o:;h;"" zo'ı!o’ Milli neş- | Mektep, tam. REDE. elayam ci f gemileri emrediyordu: DR L TERME M R e A S ee M aai Bln Tei S fonik orkestrası tarafından), 23: Haber - ler, 23,20: Konser nakli. 28 Ağustos Cuma İSTANBUL 18: Muhtelif plâklar, 19: Haberler, 19,15: Operet: Çardaş Fürstin (plâk), 20: Soprano Bayan Karakaş ve Tenor De Marki, Piyano refakatile, 21,30: Son ha - Hava tehlikesini bilenleri katılmıyanlar: Acele ediniz. Yurt sizi ödeve çağrıyor. Hava Hilolarımız hergün biraz da- ba kuvvetleniyor. Bu gelişmeyi istedi- #imiz dereceye çıkarmak — için Hava tehlikesini bilen üye yazılmalıyız. Türk Ulusu el attığı her işi başarı ile bitirmiştir. Hava tehlikesini yok et- b”hviîn demir... Ş’—u atmış olan gemiler büyük bir A, * ve telâşlhi telâşlı derrir olma- ŞAo ra ! 'N. yir kalesinden ilk top atıldığı hi telâş büsbütün artmıştı. j İNH Yol amirali demiri alan gemi - S ı"'ltn cenup boğazından çıkma- |,2 İ miş ve kendisi en öne geç -| Saat 22 den sonra Anadolu ajansının tü, Fünkü şimal boğazı hem dahalgazetelere mahmıs havadis servisi verile » Sem POSTA Hü Güllelerden birisi Türk kadırgası- | götürelim. mış, bağlanmış ve kılıçlarını, palaları- e Gece gelen yaralı Tercüme eden: İsmet Hulüsi — Bir ben bakayım, yerinden kıpır » danırsan ateş ederim. Geri geri yürüdü. Lâboratuvarın kapı- sını açtı; etrafa göz attır — Peki, ben şimdi ne yapacağım? — Bir elinizle yaranın üstündeki pa « muğu tutacakaınız.. Doktor Pol Harding uyuyordu. Kapı - nan zili çalındı. Doktor uyandı. hateksiz is- teksiz yatağından — çıktı, elektriği — yaktı. Zil birbiri arkamına mütemadiyen çalını - yordu. Alt kata indi, kapıyı açtı, kapının önünde iriyan bir adam duruyordu: — Doktor siz misiniz? — Evet benim! — Tuttum, haydi git.. — Bir vak'a var da.. Doktor lâboratuvara gira. Bır şişenin — Nasıl bir vak'a.. açıldığı, bir mayün boşaltıldığı duyuldu. Doktor geri gelmişti. Pansımanı yeni « ledi. Klark yanıbaşında duruyordu: Doktor geniş bir nefes aldı. Bir konyak kokusu müayenehaneye yayıldı: — Ne © moruk lâboratuvarda kafayı mı çektin? Bu hakaret başka zamanda — olsaydı, doktoru çok kızdırırdı, fakat kizmadı, ya- ranın Üzerine pansımanı yapışlırdı; Klare ka döndü: — Sizinle bizaz yalnız konuşmak ister- dim. Başile Klarka lâboratuvan gösterdi: — Peki gidelim, Lâboratuvara girince Klarka: — Arkadaşınız için elimden gelen ker şeyi yaptım. Onun bir bastaneye götürül. mesi lâzımdır. Bir hastaneye götüreceksi- niz değil mi? — Evett — Hangi hastaneye diye s#ormuyorum.. Fakat götüreceğiniz hastane buradan n& kadar sürer? — İki saat.. Ne olacak? — Şunu söylemek isterdim. —İki saat, hattâ iki buçuk saat bu pansıman dayana- bilir., Yalnız ona şimdi bir gırınga yap - mak icap eder; hastaneye gidinciye kadar, uyuması Tzmdır. Doktor bunu söylerken, eline bir şişe almıştı. Şişenin yanındaki bardağı da al « — Ben bilmiyorum, otomobilimle ge - kiyordum, öteki sokakta yerde yatan bir adam gördüm. Yürüyecek mecali yoktu. Otomobilime aldım. Burada bir doktor ol- duğunu biliyordum; getirdim. Doktor, sokağın karşı tarafındaki o - tomobili gördü. Bakalım.. kiyarı adamla birlikte otomobile yü - rüdüler. Otomobilin içinden bir inilti ge- liyordu. — Götürmek lâzım, beraber alıp içeri * Muayene odasının bol işıği altında dok- tor, hastaya baktı. Hastanın omuzunda bir yara yeri vardı. Ceketi kanla örtülü idi: — Bu adam bir tabanca ile yaralan - — Tuhaf şey.. — Hiç te tuhaf değil, işte yara yeri, si- zin adınız ne) İriyan adam cevap verdi: — Adim Klark, Fred Klark! — Peki öyleyse Mösyö Klark içeri, lâ- boratuvara geçin; orada scak su olacak.. Küvetlerden birine koyup getirinl — Peki dokter. İriyan adam, suyu getirdi. Doktor, hem pansımanı hazırlıyor. hem de konu- guyordu: — Bu adamı demek yolda buldunuz? | d ve bardağı doldurdu: B ni — Bu ne bu? — Konyak! — Size bir şey söyledi mi? — Çok bir şey söylemedi. İş icabı böyle oldu, dedi.. — Her halde temiz bir iş olmıyacak. Yaralı gözlerini açtı, doktora — baktı. Her halde doktorun ne dediğini anlamış- — İçeceğim, biraz kuvvet bulayıni.. — Olmaz, demin içtin, şimdi yarı yas rıya sarhoşsun, gü şıringayi yap ta.., Ön « dan sonra.. Hem şırınga tesirini ne ka « dar zamanda gösterir; arkadaşım ne ya « t.. Tekrar gözlerini kapadı. kit uyur? Klark sordu: — Beş dakika sonra., — Çok tehlikeli mi doktpr? , — Peki hazırla.. — Zannetmem. Kurşun ciğere - kadar| Doktor gırıngayı hazırladı. gitmemiş.. Fakat, fazla kan zayi etmiş.| —— Bu arkadaşım için değil mi? — Evett Klark tabancasını tekrar doktorun göğ- söne çevirdi: & — Bunu kendine şırınga et; onun için bir başkasını hazırlarsın! — Kendime mi şırınga edeyim? — Kendine dedik ya, eğer razı değil « — Onu kurtarabilecek misiniz? — Yapabileceğim iş, ancak bir pansı- mandan ibarettir. Telefonla haber vere » Km, sıhht imdat otomobili gelsin. Hemen bir hastaneye kaldırılsın.. — Ben etomobilimle götürsem.. — Bakalım, evvelâ polise haber ver - mek İâzım. sen şırıngayı ben yapayım., Fakat © ge « — Olur, ben o - nin elindeki oyun « tomobilimle geçer. cakla değil, benim Yarınki nushamızda : elimdeki öyüncük « Bunu — söylerker ken; polis karaka « lunun önünde du - Tur haber vetirim. Can verdi mecnun — Yok, yok. namluyu — doktorg Şesii, Veit Yazan: Ragıp Şevki | *biraz daha yaklaş « vermeli, telefon kös tırmıştı. Doktor — şırıngas gede; hemen en ya- kın polis merkezinin numarasını bulup ı.—[ lefon edin.. » Klark, telefona doğru gitti, ve birden: bire doktora doğru döndü. elinde bir ta- banca vardı: — Doktor, dedi, polisih işini bu elim- deki oyuncak daha iyi görür. Gürültüye lüzum yok, Şimdi ateş ederim. Doktor, korkak adam değildi. Fakat yaşı elliyi geçkindi ve hayatında çok tec- Tübe görmüştü: — İş anlaşıldı, dedi, ne yapayım iİsti - yorsunuz?. —— Pansımanını yap ve bu vak'ayı u - nut. Doktar pamuğu yaralının yarasına ya- pıştirdi. — Mösyö Klark şu pamuğu — siz tutun nn iğnesini koluna soktu. Mayi etile de « risi arasına yayıldı, t — Uyudüktan soöra beni öldürmiye v ceksiniz değil mi> — Öldümem de ne çıkar, sen hisset « miyecek olduktan sonra, — Müsyö Klaik ben her dediğinizi yaps tım. Bırakın da gü bardaktaki konyağımi e. Hepköe' boğidim düşününüte; ba d rak onu.. Doktarun bardağa uzanan eli geri çe « koydu, masaya yaslandı: Güç anlaşılan bir seşle: — Ha, sen ha... Şimdi ben... Tabancalı elini kaldırmak istedi. Dok « tor, bileğine sarılmıştı. Tabanca yere düş« tü. Doktor tabancayı yerden — alırkeğ Klark da anlaşılmaz sözler — mırıldanaral yere uzanmiştı. Doktor, tabanca elinde lâboratuvardaşt çıktı, muayene odasına girdi. Yatan yaraa h gözlerini açmış, ne olduğunu anlamıy$ çalışıyordu: M Doktar ona döndü: Tabanca doktorun göğsüne doğru çev - rildi: — Olmaz. — Olmazsa arkadaşınız ölür. — Ölsün, fakat yalnız ölmez. — Olabilir, fakat.. 1 TT e Yaralı tekrar gözlerini açtı k— ikeli ol Vera PS MA 3 — Ölür müyüm? BT e EAAŞEl . Telefonu açtı. Polia merkezini buldur: rka baktı: — Merkez memuru orada m:? — Ben doktor Harding.. Evimde iki kia şi var, biri yaralı... Merkez memuru heyecanla sordu: -ütfen sayfayı çeviririz) — Ölecek miyim? Ölmek istememl Klark doktora sordu: — Lâboratuvarda telefon filân var mı?