ıou-ios.îı Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera ORSANIN KIZI 21 Temmuz |K Nakili: Faik Beremen ——— Güneş batıyordu.. de kuru otların Üzerinde uzanmış kalmaşe — | Yazan ; Kadircan Kaflı Deştiman (*) n önünden hizla iki mo- | tı. Son Posta'nın tariht tefrikası Numara : 23 tosiklet geçli. Adamcağız şaşırdı birdem, ö 1 K iree ! a : bmeğl ğenda motosikletle-| —— Jandarmalar, ihti ğenini, P: . Başına ipekli bir sarık sarmış, sırtı.|mek mi lâzım? O kurtarmasaydı baş ıl — O halde kiminle evleniiye karar | Pttan güneşin hafif ıığında mot Bi j ge Sirern yeğenini Üüğe ha ipekli entari ve harmaniye ile ayak- |kaları kurtaracaktı. verdin. Tunus sultanı gene haber yol - rin Üötündekileri ancak seçebilmişti. ='. :"" ,"“P'd'; llımıı ı::dı:—: ! —- Heğsi de uğraştılar, fakat ellerin. |lamiş: — Şu arekalar we 'kötü şeyler, diye mat| sındaki şişeden bir kaç yudum fak içelken larına kırmızı pabuçlar - giymişti. Bu Yetmiyormuş gibi gözlerine de sürme |den gelmedi. işti. Hem bu sefer Hızır Genç kız babasına sokuldü ve kol -|olmaktan vaz geçmiş, o da Genç kızın onu eskisinden daha ya-|larını onun boynuna atarak - sözüne|larla birleşmek üzere... hayaline getiriyordu. ::qıklı bulacağına o kadar inanıyordu |devam etti: t Şudıdu. sarmaş dolaş olduklarını | Bir çöl aslanı kadar kuvvetli ve bir hur- — ÖOnun yüzünü görmek istemem. — O halde?.. — Ben beni ölümden kurtaran a - ma ağacı gibi dimdik... Gözlerinde ve|damla evlenmek istiyorum, Çünkü o- — Hem, görsen ne yiğit delikanlı... Sultan İbni Hamun onu çadırın bir| yüzünde asalet parlıyor. Bana ne de -İnu seviyorum. Perde ile ayrılmış olan yerine soktu: — Ben elimi vurunca gelirsin. Dedi. Sekine çadıra hızla girdi. Sinirli el-|kek gördüm. Kaçmıyacağıma dair bana di, bilir misin... Bir devecinin kızı ol -| — Sultan İbni Hamün kızının kollan- .san gene kurtarırdım... dedi. Hayatım-İni tutarak aşağı çekti, kendinden u - da ilk defa olarak tam manasile bir er-|zaklaştırdı. Yüzünde bir fırtma karışıklığı var- duğu besbelliydi. Fakat babası bu -İsöz verdi ve bütün yol devamınca ve|di: nun farkına varmamıştı. Yüzünde par-|gece tamamile serbest olduğu, kaçmak B imkânı olduğu halde kaçmadı. Onu ya-|Jimden almak istiyen, beni sarayımdan | da olduğu gibi geniş bir gülümseyiş|nımızda alakoyarsak senin de çok işine| ve memleketimden uzaklaştıran, bu u- |. vardı, Kızını kollarını açarak karşıla -| yarıyacaktır. lak bir müjdeyi vermiye di; — Sana büyük bir müjdem var. Bunu kendi ağzımdan haber alasın di- Ye şimdiye kadar bildirmedim. Genç kız henüz gelmiş olmasaydı i burada bulunmadığı sıralarda Şimdi babasının bu sözleri karşısın- da durakladı: — Ne müjdesi?.. Diye sordu. Babası anlattı. y Genç kız yüzünü asmıştı. Gittikçe hırçınlaşıyor ve gözlerini çadırın daha karanlık bir köşesine dikerek — dalgın dalgın duruyordu. Sultan bunu kızın utangaçlığına ve- Tiyordu. Sözlerini şöyle bitirdi: — Doğrusu Münzer hem kurnaz, hem de cesur bir delikanlı olduğunu isbat etti. Ellerini birbirine vurunca Münzer Röründü. Genç kıza doğru yürüdü. Büyük bir sevinçle gülümsüyordu. Fakat Sekinenin yüzü gergindi. İki adım geriye çekildi. Babası da delikanilı da şaşaladılar ve birbirlerinin baktılar. — Ben böyle bir adamla evlene - Mem, Dedi. — Niçin onu sevmiyor muydun? — Hayır... — Neden?... — Sizinle yalnız olarak konuşmak 'orum, baba... ünzerin şaşkınlığı - gittikçe artı - "_'&ı. Demek ki bütün emek ve ü - Sultan İbni Hamun ona baktı ve de- likanlı çadırdan çıktı. 3 O zaman genç kız babasına yaklaş- — Ben belki bugün burada sağ ola- bulunmıyacaktım. Dün yolda he- Men hemen muhakkak - bir ölümden ürtuldum. — Evet, Mansur bana anlattı. — Bir Türk esiri beni kurtardı. — Onu da biliyorum. Sen de bir de- likk etmişsin! — Ne gibi? — Esirin zinçirlerini çıkarmış, be - T getirmişsi — Elbet... Hayatımı kurtaran bir a- “na ben de ayni derecede büyük bir İyilikle karşılık vermeliydim. Zannet- i"'"h ki bunu çok göresin, —— Fakat ne olursa olsun, bir Tür - kün ordugâhta ve benim yanıbaşım - elini kolunu salhyarak yaşamasına Yazı olamam. Bunlardan her şey umu- r, — Bu delikanlı pek iyi kalbli ve ce- Surdur. Eğer hoş tutarsak bize pek sa- kalacağına şüphem yoktur. — Onu büsbütün burada alakoy - E'l istiyorsan bu benim de işime ge - * Fakat ayaklarına tekrar zinciri vur- Şartile... — Gene zincire vurmak miı? Bana Yaptığı iyilik?.. — Bunun her halde karşılığını ver- — Ne2.. Bir Türkle mi? Tahtımı &- ğurda her şeyi yapmaktan çekinmiyen Telemsan sultanı kızının — sözlerini| Türklerden birine kızımı vereceğim dinlerken onun yüzünde ve gözlerin -|ha!.. Olamaz... Olamaz bu... Seni on- deki rengi, takındığı halleri de dikkat-|lardan birile evlenmiş görmektense öl- le takip ediyordu. Bunlardan anlıyor -|men daha hayırlıdır. Sen delirmişsin! du ki genç kızın kalbinde bu Türk de-|Söz dinlemiyorum artık. Kabahat hep likanlısına karşı kuvvetli bir aşk baş-|bende... Artık ben söyliyeceğim — ve langıcı vardır. Bu görüşünün doğru olup olmadığı- | &i nt anlamak için sordu: — Bunu düşünelim. Fakat Münzer- le karşılaşınca niçin sevinmediğine şaş- tm, — Şaşılacak bir şey yok, O zaman yaptığım budalalıkta devam etmek is- temem. sen yapacaksın! Ne yaptığın belli de- » Odana adam aldın ve rezalet çı - kardın. Ona bile katlandım. 'Telemsan sultanı çadırın içinde sert adımlarla bir aşağı, bir yukarı dolaşı - yor, bağırıp duruyordu: —BSen delirmişsin! Delirmişsin sen!, 'Yarın sabaha kadar izin veriyorum. Ya, Münzerle, yahut Tunus sultanının oğ- — İyi amma, senin evlenme zama - lu ile evleneceksin. Sen karar veremez- nın geldi de geçiyor. — Şimdi tam zamanıdır. sen ben ikincisini şimdiden damat ola- rak seçiyorum. (Arkası var) Geçen Bilmecemizde Kazananlar MUHTIRA DEFTERİ Elâziz 5 inci mektep 2 de Turhan, Ye- ilköy ilkmektep 42 Sübahat, Saltanah- :ııne No. 9 da Cemal Turgut, İzmit İstik- lâl caddesi aktar İzzet oğlu Celâl Orhan, Bandırma zahireci Habibullah — Hamarat nezdinde Cemil Kurt, Fatih Gelenbevi or- ta mektep 1/e de 409 Abdullah, Diyarı- bekir asliye ceza hakimi Sadık oğlu Reşat LÂSTİK TOP İstanbul 49 uncu mektep 4 den 65 Neclâ, Beyoğlu 44 ncü mektep Hakkı, Fa- tih Gelenbevi mektebi 2/A dan 389 Ke - BOYA KALEMİ Galata Mahmudiye caddesi 145 nu - marada Hüseyin, Yeşilköy Umran sokak 6 da Kemal, Sivas kız orta mıkfohı'xl de 259 Hayriye Uysal, Fatih Atpazarı Kesici- ler #okak 14 Hasan, İzmit Ömerağa ma « hallesi Fethiye caddesi 44 İsmail Mu._ " BÜYÜK SULU BOYA ç İstanbul Orbanbey apartımanı 2 inci kat 4 de Nihat, Sivas Bezirci karakolu kar- psanda 27 de Şakir, Heybeliadada Sana- toryom ikinci bina Rıza Sevgin, Konya Sıhhat oczanesi Mehmet Bulur. KÜÇÜK SULU BOYA İzmir Karantina Hamam sokak 12 de Süheylâ Gökçe, — Kirklareli 20 numazalı polis kardeşi Halil Çeker, Nizip yüzbaşı Aziz kızı Nevin Değer, Beyoilı:ı 47 inci ilk mektep 54 Ferda, İstanbul kız lisesinde 10| Pakize, ALBÜM Konya Ereğlisi muhasebe memuru Mah- mut yekeni Kemal Ölmez, İzmir Karakapı caddesi Faikpaşa mahallesi 17 de Nedret Güngör, Vefa lisesi 317 Münif, Babaeski ilk mektep 2 de Abdullah, Ankara Çan - kaya binbaşı Tekin oğlu Muammer, Sa - matya 43 üncü mektepte 173 Müfide Hüs. mü, İstanbul Yeninesil talebesinden 7 Sa- Kh Tezel KART Yeşilköy Umran sokak 42 de Öz Yal- çın, Yozgat noteri Celâlin oğlu — Bürhan, Turhal Polis memurlarından Hasan — oğlu Necat, Mersin memleket hastanesi idare memuru Emin Eren oğlu T. Eren, Tarsus postane karşısı kahveci Ahmet oğlu Ab- düsselâm., Diyanbekir Süleyman Nazif ilk mektebi sınıf 4 den 52 Sezai Güner, Edirne Kaleiçi nümara 81 de Perihan E- Fatih Hırkalşerif Fırın sokağı 45 de Zeynep; dakir Müstalikem mevki ' inşaat Zeynep, kâtibi Nazif kızı Nermin Uz, Erenköy E- tem efendi caddesi J11 - | de Fatma İpk, Fatih Baş İmam — sokağı — nu- mara 7 de Akgün Bingöl, Ankara Atıf bey mahallesinde haric? karakol ortasında Fat- ma, Çamlıca Kasıklı Hanım seti sokağı nu- mara 5 de Süreyya Meriç, Adanada Yağ camü civarında kahveci Dayı vasıtasile seyyar resim satıcımı İsmail, Adanada kim- yaker Tahsinin kardeşi Mediha Güneysu, Adapazan Büyük Gazi ilk mektebi numara 266 Aziz, Sivasda Niksar caddesinde nu- mara 5 de Fahrünnisa Tepedelen, Yere- batan Şengül hamamı çıkmazında (3 nu- marada Yaşar, Mersin Loyd Tiryestino a- centasında Şakir oğlu Şevket Tunç, Divan yolu numara 67 de A. Özenel, Samsun Sait Bey mahallesi mümessili oğlu Saba- haddin Erol, Beyoğlu dördüncü —mektep ikinci sınıf 230 Sabiha Muhiddin, İstanbul 29 uncu mektep üÜçüncü sınıftan Mübahat Gök, İzmit Fethiye caddesi numara 44 de Ziya, Konya Pürçüklü mahallesi numara 27 de Semahat, Kayseri Kor. Bş. Evz Yzb. H. K. oğlu Aslan Kaplan, Kumkapı Bezciyan mektebi ikinci sınıllan Simorik Kalfayan, Kadirga Cinei meydanı numara 40 da Yılmaz, Samatya Dana yokuşu nu- mara 22 de Orhan, Kırıkkale Aa. Sn. Gd. Erb. mektebinde birinci tınıftan Enver Gürsoy, Havranda helvacı Ahmet oğlu e- mail, Erenköy Kozyatağı Sahrayıcedid. İç Erenköy yolu 37 de İhsan Ersoy, Konya Tarla maballesi Necati Bey sokağı 23 de İbrahim oğlu Özcan, Bozdoğan kemerinde Kaptan paşa mektebi sokağında numara 22 de Ziya, Yalvaç Mal müdiri oğlu Na- bit Örmer, Zonguldakda Kozlu P. T. T. müdiri Hakkı oğlu Yılmaz Çetin, Geyve istasyonunda Ahmet Acarla, Bursada Mu- radiyede Fırın sokağında B numarada Öz- ger, Hayreboluda Hüsnü Suna, — Kırklaı elinde eczacı sekreteri Sandet, — Cihangir Kumrulu sokak Kumru apartımanı numa- vya 3 de Müşerref, Ankara Duatepe mahal- lesi Yalvaç sokağında numata 21 de Hü- seyin, Eskişehir posta ve telgraf baş me- muru Hüsameddin oğlu AH Galip, Pan- galtı Rus sokağı numara 20 de Mari Var- dar, Ankara Erzurum mahallesi — İstanbul sokağı numara 74 de M. Sami, Çangırı a» kerlik şubesi memuru Sadri oğlu Ferhan, Mersinde Ziyapaşada kahveci Salih —vası- tasie Muzaffer Baysan, Ankara İktisad Ve- kületi zat işleri müdirliğinde Zekiye kızı Günay Aktuğ. Foça nüfus memuru Galip kızı Jale. ea aÜ ö a l eli aei " 'yor.. Bu geç saatte nereye gidiyorlar ki a- caba?.. Bu sırada bir köylünün acele acele koş- tuğunu gördü. Yanına gelince ona sardu: — Nereye gidiyorlar onlar? — Rinntala.. İhtiyar Pöschelhuber için.. — Ne söylüyormn? Ne zaman oldu bü iş.. Ecelile mi? — Bu kocamış iskeletin bir az kanı vardı daha.. Bir darbe mi demiştin? — Evet.. Can ahcı bir çekiç darbesi.. Ben jandarmaları çağırmağa gidiyorum. Köylü bunları söyliyerek uzaklaştı. bir vukuat ha.. insan bir hastalıktan falan ölmeli arama böyle bir çekiç darbesinden... Ne fena.. ne fena.. şimdi bu ölünün yüzün- |. den vuranı hapse atacaklar.. evet, böyle rezil ve alçak bir ihtiyar yüzünden... Fakat doğrusu kötü bir vasıta kullanmışlar.. Bütün gece hem dolaştı ve hem de bunları düşündü. , Şafak söktü. Deştiman evine giderken yolda rastladığı bir kadınla cinayet —bak- kında gene uzun uzun konuştular. Evde bir sürü kadın vak'aya dair tafsilât verdi- Jer. Haber hakikiydi. İhtiyar Pöschelhubel öldürülmüştü. Zaten böyle bir adamın böy- le bir âkıbete uğrayacağı belliydi.. x Pöschelhuber altımış beş — yaşındaydı. Şimdiye kadar bekâr kalmış olması sırf de- Bişikliği sevmesindendir. Bir kaç yıldanberi altın torbalarını doldurmağa koyulmuştu. Fakat, diplerinde birer delikleri varmış gi- bi bu torbalar bir türlü dolmuyordu. Esasen çiftlikteki hizmetçi kızların na- musu patronun parast kadar emniyet altı- İna alınmış değildi ki.. herkes, çoluk çocuk, kadın erkek — çiftliktekiler — kendi men- faatlerinden başka bir gey düşünmüyorlar- dı. Ve tesadüfen patron, parasının çalın- İmakta olduğunu ortaya atsa herkes alay #edarak: aBu iş burada olur mu. Burası bir aile ocağı.. İhtiyar sapıtmış..» derdi. Son yıllarda çiftlik altüst olmuştu. Tar» lalarda, buğdaydan ziyade muzir otlar bi- tiyor.. inek ve öküzlerin ayaklarında, pis- likten birer külot vardı sanki.. anbarlarda kurtlar, böcekler cirit oynuyorlardı. bütün zahireler çürümekte.. Vaktiyle tertemiz olan bu çiftlik, şimdi | domuzlara mahsus pis bir ağıl halini almış- tı. Bu halden mütcessir olan belediye reisi mşak ve hizmetçileri tekdir etmek — üzere çilkkliğe uğradığı vakit ibtyar patson he- men onu davet eder, güzel ve tatlı şarap- lar, etler hazırlıyarak — iltifatta — bulunuz, Akşamleyin de atları hazırlıyarak kendi hu- #usİ evine onu götürür misafir ederdi Çiftlikte süren rezil hayat yüzünden o- radakilerin günahımı çıkartmağa gelen pa- paza da ayni şekilde muamele yapar, elini öper ve kâhyaya mahsullerin onda — birini papaza göndermesini emreylerdi. Ondan sonra - çiftliktekilerin hepsini takdis ettirir, bu suretle kötülükten temiz: lendiklerini sanırdı. İhtiyarın, bir yeğeninden başka akraba- pi yoktu. Bu çocuk ta nümuskârane bir şe- kilde ve bin müşkülât içinde kireççilik yı—ı parak hayatını kazanıyordu.. Binaenaleyh ihtiyar kimin için tasarruf ve hasislik yapacaktı? Esasen insan öldüğü vakit daracık tabutla ne götürebilirdi ki? İyisi mi hayatta daima zevkli ve eğlenceli geçirmeli vaktiniz ihtiyar böyle düşlünür ve böyle yapardı.. Bu hal fena neliceler doğuruyordu.. fakat ihtyar aldırmıyor — ve aldırmadıkça göbekleniyordu. — Bu şişmanlamasını, al -| dığı arsenik kaşelerinden diyorlardı am- ma © bunu inkâr ediyor ve gençliğini mu- balaza etmekteki sebebi genç ve güzel ka- dınlarla düşüp kalkmasına atfediyordu. x» İşte öldürülen adam böyle.. öldürüldü- Beyle müttefik | sıldandı. İmsan, önünden geçen papazı diz | yakaladılar.: yüzü kızarmış ve patlak göz- İspanyol - Çökerek #elâmlıyacak fırsat bile bulamı -|leri yaşlıydı. Jandarmaların geldiğini görünce bağıre di: — Hethakdle benim için gelmiyorsapan değil mi? Jandarmalardan biri ona sordu: — Kireççi Pastel sen misin> — Evet, benim.. — Haydi bakalım öyleyse, seni götüree ceğiz.. çabuk davran.. Paatel yüzünü ekşiterek: — Amcamın şu meselesi için mi? giya murıldandı.. * Müstantik çiftliktekilerin hepsini sar » Deştiman büsbütün şaşırmıştı. Kanlı |guya çekti. Sıra Pastele gelince çekici gğde terip sordu: — Bu çekici tanıyor musun? — Nasil tanımam, benim çekicimdir. — Fakat dikkat ei, kan içinde.. — Tabü kanh olacak.. İhtiyarı onunla geberttim.. Hâkimler hakikaten tuhaf adamlar..« Maznun cürmünü inkâr ettiği zaman mem- nun olmazlar, itiraf ettiği zaman da &ens memnun olmazlar. Müstantik mırıldandı: — Ne çirkin bir etirüm bu.. Hâkim dargın ve kızgın görünüyordu, Çünkü ona, maznunu, kurnaz sorgularla itie raf ettirebilmek ve maharetini gösterebil « mek için hiç bir fırsat kalmamıştı. Maz a nun söyleyivermişti birden. Hâkim gene sordu: — Sen deli misin yoksa> Hâkimin, katil hâdisesini mi, yoksa jth rafı mı kasdettiği belli değildi. — Demek ihtiyarı öldüren sensin öyle mi? — Peki ben doğilsem, kim öldürdü?. Ben onun yegüne akrabasıyım.. O vakit hâkim etraftakilere dönerekt — Bu haylaz bakkında ne düşünüyot « sunuz? diye sordu. Kasabada nazsıl tanıns Tmıştar? söyledi. Pastel hakikaten çalışkan ve na 'e — musluydu. İçki içmez, kumar oynamaz.ç — Çapkınlığı filân da yoktu. Hükim bu sefer, ezilmiş kafası bir Yl- bentle sarılmış olan kadavrayı Pastele gör- tererekt ç — Yaptığın işi biliyor musun? dedi. — Niçin bilmiyeyim? Allahın hepimlrz yaptığı şeyi ben de ona yaptım.. O kadar.. — Hikmeti ilâhiye rolünü yapmak İstes diğini mi iddia odiyorsun? — Evet.. Çünkü öyle yapmasaydım du- ha çok beklemek lüâzım gelecekti. Geçer hafta, hepimizin çok sevdiği ve iyi bir âe dam olan mektebin genç muallimini göme dük.. Marin da açlıktan ölecek bir haldit bulunan beş çocuğunu öksüz bırakarak öle dü, gitti. Belhammer, bu güçlü kuvvetli dee Kkanlı da ihtiyar aile efradının tam imda « dmma koşacağı sırada öbür dünyaya yollanı dı. Görüyorsunuz ya adalet yok vesselâm.. Böyle olduğu halde bu ölenler için kimderi Şikâyetçi çıktı?. Hiç kimseden değil miP, Simdi, çikliği mahveden, genç kızları baş- tan çıkaran ve bir çok rezaletler yapan ve kimseye hayrı dokunmiyan bu adamı sağ bırakmak, daha bir çok rezaletlerin vu « kuuna göz yummak ve fırsat vermek de « mektir.. Bu alçağın kafasını kırdığım İçin mi benden hesap soruüyorsuduz? Bu sözlerden müthiş kızan hâkim ayas a kalkarak: — Sus! diye bağırdı. Serseri herif, kima okuyorsun sen bu mavalleri? Hilekâr! Sen onu, parasına konmak için öldürdün!. Yoke sa başka bir şey için değil.. >Kir=ççi gayet sakin bir sesle cevap ver- — Ha, şimdi doğru söylediniz... Evet dedim ya, varını yoğunu fena yerlere da « itiyordu.. Servetini tüketece! ve bana hiç bir şey kalmıyacaktı. Çoktan sabredi « yordum.. Dün otuz altısma girdim. Hâlâ da — parasızlıktan — evlenemiyorum. — Sanatımız Üü çekiç kireççilerin kullandığı cinstendi.. Acelelerine rağmen — doktorla — papaz geç kalmışlardı. Pösehbelhuber yediği dar- belerin tesiriyle iki uaat can çekişmiş, ve ondan sonra sesi kesilerek kaskatı bir hal- (*) Köylerde h—,—hhçı bekçilerine derler. geçmiyor artık. Değiştirmek Tâzim. Çiftlik te islahat yapmah. Bir sürü rezil insaa dok muş oraya.. Halbuki benim etratında na- musla ve mert insanlar var. Temiz iş yap- mağa hazır. Şimdiye kadar çitliğe domuz — yatağı deniliyordu. Bundan bövle — orası cennet yatağı diye amılacak... ilemizden (Lütfen sayfayı çeviriniz)