SON POSTA , i , 2. GİBALİ ZiNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 18 ——— e Sadece seninle bir pazarlığa gi-)haneye genç, uzun boylu, kara gözlü, rişmek için: kara kaşlı, sol yanağında gözüne ya « — Ne pazarlığı?., kın bir yerde küçük bir beni olan ki - — Ne pazarlığı olacak?.. Parrra ... | vircik saçlı bir adamın girip çıktığıni — Para mı?.. gördün mü?.. Amma, iyi düşün de ce- — Evet... Vap ver, — Herif, çık buradan. yoksa şimdi.. | | Maryonga, derin derin düşündü, İttihatçılar Devrinde ©) E MUHALEFET © ” Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? Son Pönta'nın sirant tefrika £ 4 Yazan: Ziya Şakir © Ahmet Riza Beyin fikirleri Ermeni ve Rum ihtilâlcileri hiddetlendiriyor, bunlar yavaş yavaş Prens Sabahattin Beyin etrafında toplanıyor ve onu kuyvetlendiriyorlardı Umumi (hayatımızda da, geniş| ği mevkii de tehdit eyliyen başka şalı-(mek ve gerek yapılacak beşriyatı idare memleketimizin ihtiyacına uygun gel-!siyetler de mevcut idi. Bunların en ba-Yeylemek için n adam gön - — ..— ve miyen, en çok masrafla en az iş gö -|fında bulunan da, (Dağıstanlı Murat derilecekti.,, Fakat o esnada bu işlereİa dostlar!.. cankurtaran yok mu?.. Bu-| Cevap verdi. rülmesine sebebiyet veren, ve bütün) Bey) di. memleketi baştan başa bir sefalet kab- İstanbulda (Düyunu umumiye ko - ehil ve ezbap bir adam bulunamadığın- | rada, beni soymaya gelen bir haydut dan, (İstanbuldan memuru mahsus var; diye bağırırım. — Hayır, — Bu adam, mutlaka sefirle görüş» ristanına çeviren, (merkeziyet) usul|miser) liğinde bulunan ve (Mizan) is- ve düsturu var... Onun için ilk yapı -| minde de bir gazete çıkaran (Murat lacak iş; evvelâ milleti ataletten kur -| Bey), kuvvetli bir komiteci idi. tarmak; gençleri, kendi teşebbüslerile| | Askeri Tıbbiye mektebinde, beş ar- © çalışmıya alıştırmak; bomboş duran | kadaş tarafından teşkil edilen ilk (İt - gelinciye) kadar kaydile, Ahmet Riza Bey muvakkaten (cemiyetin Paris şu- — A, madam Maryonga.. doğrusu| miye gelmez.. Meselâ, sefaret kâtiple. buna, çok memnun olurum... Bak, olrini ve saireyi de ziyarete gelebilir. topraklarımızı, faydah bir hale sokmak. ve sonra da (Âli Osman)ın riyeseti altında, (ademi merkeziyet) e müste- nit bir (meşrutiyet) kurmak lâzım... diyorlardı. that - Terakki cemiyeti) ne « şeyh Naili Efendi ve saire gibi bir takım er- babı hamiyetin yardımı ile - mükem - melen bir şekil vermiş; İstanbulun mü- nevver tabakası arasında oldukça kuv- besi riyaseti) ne geçirilmiş, neşriyat işleri de kendisine havale edilmişti. Abmet Rıza Beye tevdi edilen vazi- fenin en mühimmi, (nizamname mah- suş ahkâmınca bir heyeti idare teşkil) etmekti. Bu hususta kendisine evami- ri kat'iye verilmişti... Ahmet Rıza Bey > © tarihte adedi ancak otuzu baliğ ola- zaman ne olur?.. Beni karakola götü- — Hayır... Böyle bir adami gördü- sisler. Maryongadan nş istedin; derler. |ğümü hatırlamıyorum. Ben de; bu kadın iki sene evvel, sefa — Ya, sarışın.. uzun baylu.. dik yü- relhanede misafir olan bir kontesin pa-| rüyüşlü.. alnında, sağ kaşimın Üzerinde saportu ile bir kat elbisesini aşırarak| uzunca bir yara nişanesi olan yabanci Beyoğlu caddesindeki kuyumcu Toma- yanın dükkânına gitmiş.. kendisine o kontesin süsünü vererek orada kıymet- bir kadın da gözüne çarpmadı mı?.. Maryonga, tekrar düşündü. Ve ce- vap verdi: > Ahmet Riza Bey, (teşebbüsü şah - vetli bir teşkilât vücuda getirmiş. ken- bilen - (ihvan) arasından bir kaç zatİli bir yüzük pazarlık etmiş.. yanımdaki | — Hayır. 86) ye hiç bir mana veremiyordu. disi de, cemiyetin başına geçmişi, seçecek; bunlarla birleşerek; para çıkışmıyacak. Sefarethaneye gelin| o Gâvur Mehmet te bir kaş dakikalık Asırlardanberi hükümetin vesayeti Ayni zamanda, Abdülhamide de bir| © (Osnanlı İttihat ve Terakki cemi -İde paranızı vereyim. demiş. Yanına, |bir düşünce geçirdi. ; ği ya, altında yaşamış.. ve hayatını; ya hü» kümetten ve yahut başkalarından yar- dım görmekle kazanmıya alışmış olan- ların, ferdi ve şahsi teşebbüslerle hiç bir şey kazanamıyacaklarına kanaat besliyordu... Hele (ademi merkezi - yet) i büsbütün reddediyor; — Tevsii mezuniyet.. ademi mer- keziyet ...Bunlar, alu yüz elli senelik imparatorluğu parçalamaktan başka hiç-bir fayda temin etmez... Bu fikir- leri ileri sürmek, memlekete karşı iha- nettir. Affolunmaz elnayettir, Diye feryat eyliyordu. Ahmet Riza Beyin bu itirazları; o tarihte Anadoluda yer yer kıyamlar, isyanlar, ihtilâller, suikastlar teztibi ile meşgul olan (Truşak) ve (Hınçak) Ermeni komitecilerile , Tsalyada ve takım (ıslâhat lâyihaları) takdim et- mek, bunları gazetesinde müdafaa et- mek suretile, gerek sarayın ve gerek halkın nazarı dikkatini celbetmişti. Murat Beyin kazandığı bu mevki, vatan haricinde bulunan (Jon Türk - ler) üzerinde de mühim bir tesir hu - sule getirmiş; bütün kalbleri ve ümit- leri kendisine rapteylemişti, İşte bu Murat Bey, İstanbuldan firar ederek (Misir) a gidip orada yerleşti. ği zaman, Ahmet Riza Bey de, yuka- rıda arzettiğimiz fıitret ve buhran de - virlerini geçirmekte idi. Murat Beyin Mısıra gelmesi - ve bilhassa, (İttihat - Terakki cemiyeti - nin reisi) ünvanını muhafaza etmesi, Ahmet Riza Beye çok ciddi bir endişe vermişti. Çünkü Murat Beyin İstan » Makedonyada çeteler teşkili ile meşgul | ulda bir çok tehlikeyi göze alarak ka- olan Rum ihtilâlcilerini hiddetlendi -) zandığı bu mevkie nazaran kendisi, ce- tiyordu. Çünkü | Ahmet Riza Beyin, | miyet içinde alelide bir (türedi) den kuvvetli bir merkeziyet taraftarlığı ile- | baska bir şey değildi. ride bir program şekli aldığı takdirde, | Abmet Riza Beyde biliyorduki; yetinin resmi vasitai neşriyatı) olmak İmağaza uşaklarından birini almış. Bir üzere (Meşverek) isminde - türkçe ve |iki mağazaya daha uğramış. Fakat ka- İransızca - bir gazete neşredecekti. lsbalıkta, abdal uşağın gözleri önünden İşte, bu suretle cemiyete dahil olen |kayboluyermiş... Koşa koşa sefaretha- bunların müstakbel emellerine yüksek | kendisi cemiyetin ne müessisi, ve ne bir set çekmek istidadı gösteriyordu. de müceddidi deği'di. Cemiyetin İstan- Onun için Ahmet Riza Beyden dilgir buldaki merkezi umum'si; ana vatan olan bu Rum ve Ermeni komitecileri| haricinde çalışanları da bir noktaya yavaş yavaş prens Sabahaddin Beyin toplıyarak cemiyete (harici merkezler) etrolında toplanıyor, ve on u kuvvet -Jilâve etmiye karar verdiği zaman Pari- lendiriyor.. Gerek Ahmet Riza Beye |se de, doktor Nâzım Beyi göndermiş.. © ve gerek onun taraftarlarına bir mu - O tarihte şekli ve kıyafeti ile - Pariste- halefet cephesi teşkil ediyordu. * ki Türkler arasında » bir hayli nazarı dikkati celbeden Abmet Riza Beyi ce- © Ahmet Riza Beyi mücadeleye mec) miyete kabul etmişti. bur eden kuvvet, yalnız bu cepheden Hattâ 6 tarihte, Ahmet Riza Beyin ibaret değildi. Onun bugünkü varlığı -| (harici merkez siyaseti) bile. akıldan hi tedhiş eden ve istikbalde kazanaca-| geçmemiştir. Gerek riyaseti işgal et - mem © bir ben kaldım. Onu ancak ben temsil €-|, 'deceğim. Sizi temin ederim, ki işler yolu- 'na girecek ve her şey düzelecek. Bana ina- RENIZ.. Şimdi amcama son hizmetleri ifaya ça- Mışalım ve ona güzel bir cenaze merasimi © yapalım. Hoş böyle bir merasime lâyık des © Hâkim nerede bulunduğunu az daha u- © nutacaktı. Bu ne lâübalilik.. Hiddetini zor — Sonra mı? Doğru ocağa yollandım. Fakat kireç bulamadım. Çakmak taşından başka bir şey yoktu. Hâkim jandarmalara döndü: — Arabayı hazırlayın! dedi. Jandarmalar, ellerine kelepçe geçirdik * leri vakit Pastel şaşkın şaşkın baktı ve: — Ne yapiyorlar? dedi. Ne istiyorlar bunlar? ve işe baslıyan Ahmet Rıza Bey, ya - vaş yavaş mevkiini kuvvetlendirmiş; kendisine bazı taraftarlar edinmiş; ve artık kolay kolay sarsılıp yıkılamiya - cak bir hale geldiğini zannetmişti. Fakat Murat Beyin birdenbire İs - tanbuldan firar ederek (Misir) a gel mesi; ve baiz olduğu nüfuz ve kud - rötle cemiyetin riyaseti hakkını muha- faza eylemesi; ve billassa muhalifle - rinin Murat Bey etrafında toplanıver- mesi; Rıza Beye haklı olarak bir endi- şe ve telâş vermişti. Ahmet Rıza Beye muhalefet eden- ler, şikâyetlerini baslıcâ şu noktalar ü- zerinde tesbit eylemişlerdi: 1 — Ahmet Rıza Bey, cemiyetin Programmı, nizamnamesini, muksat ve mesleğini bir tarafa burskarak âdeta kendi keyfine ve arzusuna göre hare- ket etmektedir. 2 — Cemiyetin (resmi vasıtai neş- riyatı) olan (Meşveret) gazetesini (kendi öznal ve cfkârı sakimesine mü- revviç) eylemektedir. 3 — Cemiyetin kendisine verdiği hu- kuk ve salâhiyeti suüstimal ederek bu kuvveti «kendine kör bir aletv haline getirmiştir. 4 — Ahmet Rıza Bey, hissiyatı di - niye ve milliyeyi rencide edecek şe - kilde neşriyatta bulunmaktadır. Gaze- tede intişar etmek üzere gerek tahrir heyeti tarafından verilen ve gerek «ih- van) tarafından gönderilen yazılar - daki (elfazı mübarekei diniyeyi) çı - karmaktadır. Hattâ, gazetenin başlı » ğini altında bile, hissiyatı o islâmiye ile telif kabul etmiyen bir cümle kul - lanmaktadır... Bilhassa bu madde, ce - miyete karşı gösterilen teveccühü a - zaltmıstır. 5 — Bütün bunlar, kendisine rica ve Duvara dayanmış duran bir ihtiyar uşak | hasta ihtar edildiği halde; Ahmet Riza neye gelmiş. Elbise ile pasaportu ye- rine bırakmış.. mutfağa İnerek öteki uşakların, bizmetçilerin arasına karış- mış... Biraz sonra, ortalık birbirine Ve sonra sözüne devam etti: — Doğra söylüyorsun, Maryonga, Ben de böyle tahmin etmiştim... Şim« di, beni iyi dinle, Seninle bu konuş « tuklarımdan, hiç bir kimseye bahseğ « miyeceksin, — Buna, emin ol. —Akşam, kocan geldiği zaman daj girmiş Tahkikat icra edilmiş. bu iş bizim eski kapı yoldaşlarından Hırvet meydana çıkarılamamış. Hattâ bunun | Petri geldi. Bana, başka bir sefarette için mağaza sahibi de müşkül ve mah- cup bir mevkide kalmış... Fakat Mar- yonga bu yüzüğü tam tefeci Samoele satarken, kurnaz zabıta memurlarından biri tarafından yakalanmış... Boğuk, bir çığlık isitilmişti. Maryon- ga, olduğu yere yığılıvermişti, Ve iki avuçlarını birleştirerek, havar ya kaldırmış: — Yeter.. Allahaşkına, artık yeter. Diye yalvarmağa başlamıştı. Gâvur Mehmet, ayağa kalkmış; Maryongaya doğru bir adım atmıştı. Ve kulağına eğilerek: — Nasıl, Maryonga.. şimdi, tanış - tk mı... Hatırlarsın, değil mi?,. Hani o zaman sen bana bir vaadde bulun - nuş.. beni, bu belâdan kurtar; sana €- limden gelen har iyiliği yaparım; de - miştin, — Evet. — İşte, şimdi.. buna bu borcunu demenin zamanı geldi. ö daha kârlı bir iş bulmuş. Faket benim burada on beş, yirmi günlük bir işim var, Onu bitirdikten sonra, yeni işime gideceğim, diyeceksin, — Hay, hay. — Sonra.. Bugünden itibaren, tela rethanede gözlerini dört, kulaklarını sekiz açacaksın... Şayet, sana tarif et- tiğim sekildeki kadın ve yahut erkeği görürsen.. ve yahut bunlara dalr bir şey konuşulduğunu işitirsen, derhal 'büna haber vereceksin, — Sana, nasıl haber vereceğim)”. (Arkası var) RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Taksim bahçesinden nakil, 20: Halk musikisi (plâk), 20.30: Bayan Livlo x İFioretti (Soprano) ve stüdyo orkestralar 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ağansının — Emret.. se istersin,.. Fakat, “çok gazetelere mahsus havadiz servisi verile - bir şey isteme. Çünkü, halimi görü | cektir. yorsun. Sana, fazla bir şey verecek va- ziyette değilim. PRAG 20,101 Nedbal'in GANDERSON» adlı — Hayır. hayır... Senden, para fi-| operetinin radyo montajı, 2: İnz'den lân istemiyorum, Hattâ, icap &derse, | nakil: Brukner festivali (senfoni). 22.40: ben sana para vereceğim. Maryonga, geniş bir nefes almıştı: |4€! Baki. — Benden isteyeceğin şey para ol- madıktan sonta.. ötesi kolay. Diye mırıldanmıştı, Plâk, 23: Haberler, 23,20: Plâk, 24: Kon- VARŞOVA 20: Şarkılar (Şubert, Şuman), 20,25: Hafif orkestra musikisi, 21,30: Edebiyat, 22: Orkestralı «Köylü Düğünün adh nep Gâvur Mehmet, tekrar o tahta san -İ siyat, 22,30: Kerman konseri (Beethoven), dalyeye ilişmiş; Maryongaya da ya -|23,20: Dans. © A nında duran kırık bir gaz sandığını göstermişti. : BÜKREŞ 18.15: Plâk, 19: Konuşmalar, 19,15: © tutarak sordu: . cevap vi okla Mi Bey, bildiğinden şaşmamaktadır. — Pekâlâ.. Anlaştık... Şimdi, gel|Plâk (hafif musiki), 20: Konferans, 20,20: © —E anlat bakalım Pastel, şu işi nanll — ve sine Murat Bey — Ahmet Rıza Beyden -| şuraya yanıma otur. Seninle biraz ko-| Keman konseri. 20,55; Rumen halk gar » e Ki çok kurnaz davranmıştı. Bu şikâyet -|nuşalım. alum, 21.30: Plük, 22,45: Senfonik pâk: İ Zn Ca u nasl öldürdün? — Ha)l Hiç © zannetmiyorum. de. |leri dinler dinlemez, derhal muhiti ken-| Demişti... Ve, Maryonga gelip ya- Si 7 hi kN SÖKE Ee m gene mi o meseleden |d. o Herhalde bu işe mâni olacak disine büsbütün bağlıyacak bir tavırnına oturduktan sonra, tekrar söze gi- > BUD, bahsetmek © istiyorsunuz? o Ehemmiyetsiz tafsilât.. — Anlat, anlat, 5 mühim işi nasıl yap- tn? — Tesadüfi oldu. Bu sabah aklımdan © böyle bir şey geçirmemiştim daha., Fakat © eskiden aklıma gelirdi ve bu iş bitmeli der- © dim. Bugün öğleden sonra, yeni ocak için kireç aramağa giderken çiftlikten geçiyor- dum. Kuru ot yığinlarına rastladım, Sicak — düşünceye kadar şurada dinleneyim, de - dim.. Fakat otlara yaklaşınca orada bir a- © damın yatmakta olduğunu gördüm, dik- © kat eitim. Yatan sancam.. İşte o vakit bu > kötü düşünce aklıma geldi. Kendi kendi - me winsan uyurken temiz ve namuslu o © Olur, dedim.. Ey amca, artik uyanmana lü- İbir adam çıkar,. İmparator. ve yahut Pa- pa... Bana mutlaka hak verirler onlar.. İstintak hülkimi atıldı: 3 — Hadi öyle olsun.. Fakat şimdi seni hapisaneye tıkıyacaklar.. Pastelt — Haşdi. diye mıvıldandı.. Bu kadar ehemmiyetsiz bir masal için mi? Adalete karşı bir gey yapmamak daha hayırlı olur.. Neticeyi görürüz elbet.. * Pastal mahküm olduğu vakit hâkime karşı şöyle bir iddiada bulundu: — Ben onu, rezil ve alçak bir adam olduğu için cezalandırdım. Sizae beni, onu Ya sizi kim cezalandıracak şimdi?» almış. Ahmet Rıza Beyin uyandırdığı boşnutsuzluğu izale edecek şekilde di- ni ve milli neşriyata başlamıştı... Ara- dan kısa bir zaman geçer geçmez, ya- nına bir kaç (ihvan) alarak, Parise doğru yollanmıştı, Murat Bey, (bir lüzumu siyasi ve sıhhi) üzerine (Paris) e hareketini ilân etmişti. Halbuki hakiki maksat; Ahmet Rıza Beyi devirmekti. Nitekim; Murat Bey Parise gelir gel- mez, Ahmet Rıza Bey ile temas etme- den evvel, oradaki (gayri memnun) ları dinlemiş; umumi bir içtima akte- -İcezalandırdığım için cezalandınyorsunuz.. |dilerek hoşnutsuzluğu 'mucip olan iş - lerin önüne geçilmesini teklif etmişti, rişmişti: —Her gün sefaretkaneye gidiyor - sun, değil mi... — Sabah, akşam.. İki sefer gidiyo - rum, Üçer saat nöbetim var, — Âlâ ...Bu yakında sefarethanede bir dedikodu işittin mi?.. — Ne gibi?.. — Meselâ.. Viyanadan bir erkekle bir kadın kaçmış.. buraya gelmiş. se- fire müracaat elmiş.. ve saire gibi. — Bir ay kadar evvel, böyle çıkmıştı amma. birdenbire kapanıver- di. Fakat çıkan lâf; sadece Viyanada zengin bir kadının bir kemancı çinge- ne tarafından kaçırıldığından ibaretti... Etrafını alanların hararet ve heye| Bunların; ne İstanbula geldiklerine, ve 20: «Müsrif» adlı piyes, 22,201 Çigan musikisi, 23: Haberler, 23,20: Piyano kon- seri, 24: İngilizce konferans, 24,20: Caz VİYANA 21: Filârmonik konser (Brukmer'in e « serlerinden), 22,40: Eğlenceli neşriyat, 23: Haberler, 23,10: Kanada caz bandasü (şarkılı), 1: Gece musikisi, BELGRAT 21: Viyanadan nakil (Brukner senfoni- si). 22,50: Halk şarkıları, 23: Haberler, bir ag 22.20: Konser nakli, 22 Temmuz Çarşamba İSTANBUL , 18 Senfonik musiki (plâk), 19: Ha - berler, 19,15: Muhtelif plâklar, 20: Halk musiksi (plâk), 20,30: Stüdyo orkestra * darı, 21,30: Son haberler. "zum yok.» Fakat sonunda, Pastelin hakiki bir ka- © Elimi kaldırıp çekicimi hızla üç defa kas İtil mi, yoksa büyük bir filozof mu olup ol- | canlarına nazaran, Murat Beyde derinİne de sefire müracaat ettiklerine dair) Sant 22 den sonra Anadolu ajansının fasna indirdim.. madığı sanlıyamadıkları için onu bir ti - bir sükünet ve teeni görülmekte idi...|hiç bir şey işitmedim. gazetelere mahsus havadis servisi verile * — Sonra,. marbaneye soktular. (Arkası var) —Buda, âlâ... Bu yakında sefaret-| cekitr, 9 NA