OÇU S VU AT D ErE B Sayfa Olimpiyatlara gidecek ilk sporcu kafilemiz dün hareket etti. Dün Güreşçiler ve Basketbolcular gittiler, Futbol ve Bisikletçiler de Cumaya hareket edecekler fütbolcularımız Norveç takımı ile karşılaşacaklar OREZ me ae Basketboleüler hareketten evvel /On birinci Berlin olimpiyadına iştirak e- |budur. döcek — sporculanauzın — ilk kafilesi dün Romanya vapurile saat birde Köstenceye hareket ezmiştir. 23 temimuzda Hamburgda toplanacak olimpiyat kongresinde bulunacak olan Türk Spor Kurumu başkanı General Ali Hik - met te ayni yol ile Almanyaya hareket et miştir. Atletizm federasyonu reisi Vildan Âşir General Ali Hikmet ile beraber Hamburga gidecektir. Olimpiyat. kafilesine tenis ve basketbol federasyonu reisi Tokat meb'usu Süreyya Tiyasel etmektedir. Spor kalilesinde on bir güreşçi ile fede- Tasyon reisi Ahmet Fetgeri, umumi kütip Seyfi Cenap ile muhasebeci Sadullah, an- trenör Pellinen ve masör Talât bulunmak- tadırlar. Giden takımda Hüseyin, Saim. Yaşar, Ankaralı Hüseyin, Nuri, Adnan, Müustafa ve Çöban Mehmet bulunmakta - dır. Peştede bulunan Abbas doğru Berline gidecektir. Berlin olimpiyadında basketbol oynı -| $ yacak takım da dün antrenörleri Semerci- yan ile beraber hareket etmişlerdir. Basketbol takımı Nailt, Sadri, Sabri, Nihat, Penso, Sakalaktan mürekkeptir. Kadıköy kampında müdürlük eden Ab- dullah ve İstanbul güreş ajanı İemail Hak- kı da kafilede bulunmaktadırlar. Müsabakalar iki ağustosta başlıyacağı - Ha göre eporcularımız Berlinde bir hafta kadar idman yapmak fırsatını da bulmuş | — olacaklardır. Sporcularımıza muvaffakiyetler temen: ni ederiz. Peşteye giden eskrimcilerin bir kısmı geri geldi On beş gün evvel idman yapmak üÜzere Peşteye giden cskrim takımından beş spor- €u federasyon reisi Fuadın idaresinde ol - dukları halde dün sabah şehrimize — gel mişlerdir. Diğer sskrimciler Peştede idmanlara de- vam etmektedirler. Federasyon reisi Fuat ikinci kafile ile tokrar Peşteye gidecek ve eskrim takımı« ni otadan Berline götürecektir. İkinci kafile cuma günü gidiyor Berlin olimpiyadına iştirak edecek fat: bol ve bisiklet takımları cuma günü Ro - Tara girecek futbol takımımız Norveç takamı ile karşılaşacaktır. Çekilen kur'a —neticesi Atina ile Berlin arasındaki ateş bayrak koşusu bugün başladı On birinci Berlin olimpiyadında ilk de; fa yöpilacâk olan ÂAtina, Berlin araındaki ateş götürme, bayrak yarışı bugün öğleden sonra Atinada 3000 atletin iştirakile baş- hamıştır. Ateç bayrak yarışı bir ağustosta açıla. cak olimpiyat oyunları günü olimpiyat stadında nibayetlenmiş olacaktır. Güneş doğduğu zaman sporcularla büyük bir halk kütlesi eski Olimpiyad! stadyomunun önünde toplanmışlardır. | Ortaya konan bir miktar kuru ot, per- BERLİN $ j n $ Ateş götürme bayrak yarışına iştirak eden sporcuların katedecekleri mesafeyi gösterir harita tavsız kullanılarak güneşin — şuaiyle yakıldıktan sonra 12 genç kız meş'a - leyi taşımışlar ve diğer meş'aleleri yak- mışlardır. Eski stadyomda meş'alenin yakıl - masından sonra Akropole gidilmiş, o- rada da bir meş'ale yakılmıştır. SON POSTA Sabaha karşı... Askerlerimizle beraber Karadeniz Boğazındaki gayriaskeri mıntakaya nasıl girdim? (Baştarafı 1 ci sayfada) İhtiyar bir nine, sefere gider gibi ha- zırlanmış olan bu gençlerden birine so- ruyor: — Oğlum nöreye böyle? Yolculuk mu var? Delikanlı ihtiyar ninenin omuzunu okşuyor: — Çok hayırlı bir yalculuk nineci - ğim. Bayram yapmağa gidiyoruz.. — Bayram mı? Ne bayramı? — Ne bayramı mı? Sen söyle ba « kayım, bugün ne bayramı var? İhtiyar nine biraz düşünüyor, san- ra: « — Boğazlar bayramı! diyor. — İşte biz de Boğazlara gidiyoruz nine... . Üsküdar iskelesinin önündeki mey- danda bir kaynaşma var, boz renkli el- biseleri içinde güneşten — bakırlaşmış, yüzleriyle genç askerlerimiz yanyana dizilmişler, nöbet bekleşiyorlar. Bekle- dikleri şey her biri bir âbide kadar ko- caman olan toplarımız. Halk bu korda-| nun dışında duruyor, hayran bakışlar - | la topları seyrediyorlar. İskelenin ya - nındaki rıhlıma araba vapurları yanaş- mış, ihtiyar bir adamcağız yanındaki genç askerin omuzuna vuruyor: — Bu gördüğün şey; diyor, tarihin S süylamiiülünşerilürle yümlraryı değer bir sahnodir, Türkiye Cümhuri- yatinin en büyük zaferlerinden biri de muhakkak ki bu olmuştur. Yakasız bir gömlek giyen basit bir genç bu sözlere muhatap: — Bu toplar, gazetelerin yazdıkları gibi harbe mâni olacaklar değil mi? Sulh için değil mi> diye soruyor. — Evet, şüphesiz ki Türkiye harp için değil, harbe mâni olmak için silâh- lanıyor. İstanbullu genç bir ere yaklaşıyo - .. Nuri ustanın telâşı boşuna çıktı. O kendisinden bahaedilmiyecek kadar e- hemmiyetsiz bir adam olduğunu hesap etmemişti. Ömerle köprüye çıktıkları vakit us- ta sordu: — Bugün gelen adamı arabana bindi- rir misin? — Hangi adamı baba? — Şu, ötekilerle gelen, sarı adamı.. — Bindirmem baba.. < Niçlağ — Bindirmem işte. Ben sana, göz - lüklü amcaya, Salihe, anneme, nineme benziyetleri arabamı bindireceğim.. Niyazinin babasını da bindiririm araba- Ma.. Usta güldü ve: — Aferin, dedi. Sen çok akıllı bir çocuksun.. seni bu akşam Reyoğluna gezmeğe götüreceğim.. mer, yine yani bir dünya yolculu- gu yapacak. Sevindi. Tünele bindiler. Ömer tünelden korkmadı. Beyoğluna çıktılar. Ömer hiç bu ka- dar kalabalık bir sokak görmemişti. Ga- latasaraya kadar geldiler. Ömer: — Ben burdakileri de arabama bin- dirmem baba, dedi.. Bir pastacı dükkânı önünde uşta Ö- meri durdurdu, pastaları gösterdi: — Şunlara bak-Ömer, dedi. — Bunlar ne baba? — Bunlara, pasta derler. — Küçük küçük ekmeklere benzi - yorlar.. ama beyaz..: bunlar y*nir mi baba> Örmer bunların yeneceğini anlamış- tı ve «bunlar yenir mi baba?» demesi yemek istediği içindi. Usta: — Bunlar yenir, dedi. Hem de çok tatlı şeylerdir. Sen daha böyle şeyler yememişsindir. Fakat nafile ağzın su- lanmasın, biz pesta yiyemeyiz. Pas - taları, senin arabana bindirmek isteme- diğin adamlar ve onların çocukları yer, Usta bütün bu sözleri kendi de far- kına varmaksızın büyük bir inatla Ö- rum, kendisiyle konuşmak ve tahas - * İsüsatını anlamak istiyorum. — Bayan, diyor, bırak şimdi bu söz- leri, biz sözden anlamayız, görüyor - sun vazifemizi yapıyoruz. — Sevinmiyor musunz?, — Elbette seviniyoruz. Bugün Türk olan hangi insan buna sevinmez. Şimdi emir geldi, top arabaları gür - büz askerlerimizin yardımı ile vapur - lara kondu. Şimdi Boğaza açılacak. . Karadeniz Boğazına hareket için ecek kısa bir zaman kaldı. Bayram yaparak Karadeniz Boğazı- ni işgal etmek üzere giden askerlerimi- zin şarkılarını ve bandonun sesini du - yuyoruz ve biz de şimdi vapura biniyo- rüz. Yunanlı koşucular mukaddes alevi Yunan hududuna kadar koşa koşa gö- türecek, oradan Bulgar koşuculara tes- lim edecekler, böylece meş'ale Yugos- lavya, Macaristan ve Çekoslovakyadan Bu suretle meş'aleyi taşımağa işti- rak edecek kaşucular (3000)i bulacak- br. Atinada Yunan Kralı Jorj da me- rasime iştirak etmiştir. Suat DERVİŞ TAKVIM mere nisbet verir gibi söylüyordu. An- cak sözlerinin sonuna geldiği vakit işin farkına vardı. Ve bir an düşündü. Sonra devam etti: — Sen amele çocuğusun Ömer... A- mole çocukları pastayı yemez... Bunu unutma.. emi . Camların arkasında çeşit çeşit pastalar dururken bizim ba- ba oğul onlara karşıdan, yutkunarak baktığımızı unutma.. unutmıyacaksın değil mi Ömer... gözleri di: — Peki unutmam baba.. Yürüdüler. Tokatlıyanın önüne ge- lüyorlardı. Birdenbire usta otelin kapı- sından Gâvur Cemalin çıktığını gördü. Eğer sakalı olmasaydı Cemali tanımı- yacaktı. Cemal de ustayı gördü, —Vay ustam, nereye böyle?.. Ne- relerdesin? Bu delikanlı kim? — Oğlum.. Gâvur Cemalin üştünde temiz, ol- dukça şık bir elbise vardı. Ayakkap - ları pırıl pırıldi ve başında şilik fes, Güâvur Cemal Ömeri .Vrı*m istedi. Çocuk çekindi. Usta güldü: —New:()ma. dedi, yoksa bu am - ca, da arabana bindirmek istemedik- lerinden mi) Ömer tevap vermedi. Gâvur Ce - mal; — Hiç.. Benimle oğlum aresında in- sanları birbirlerinden ayırt etmek için bir parola.. Usta tepeden tırnağa kadar — stüzdü Cemali: — Bu ne şıklık hocam... Cemal kızardı: —Eh biraz temizce giyiniyoruz. Vazife icahı.. İaşede çalışıyorum da.. | Yazan : Orhan Selim KAN KONUŞMAZ ! | Son Postanın Edehi Tefrikası: 47 "İzek mırıldandı: dalavereler çevriliyormuş... Beni'getir diler bu işin buşmü,, Sen nerelerdesin bakalim. İki yıl ka- î—:nı önçe dükkâna uğramıştım. Kapa- h. — Ben Üsküdarda Ali Beyin atel - yesinde çalışıyorum, Hem askerlik, hem amelelik.. Gâvur Cemal sakalını kaşıdı: — Ali Bey, Ali Bey, diye dört beş defa tekrarladı. Anladım. Bizde bir işi var... Nuri Beyin ortağı değil mi?. — Evet... Belki hatırlıyacaksın.. Es- kiden bizim mahallede otururdu. Be - nim dükkân komşusuydu. Ali usta.. Şimdi Ali Bey... Güvur Cemal Ali ustayı hatırladı: — Yâ, dedi.. zaten görsem tanır - dim.. Beraber yürüdüler ve bir müddet sonra konuşacak lâfları kalmadığını görünce ayrıldılar. O gece usta evde ne Gâvur Cemal - den, ne de Seyfi Beyden bahsetti. Sa- de Ömeri Gülizar yatağa yatırırken us- ta, çocuğun üstüne eğildi, gözünü onun gözlerine dikerek sordu: — Beni çok sever misin Ömer?,: — Severim baba.. — Ne kadar çok seversin Ömer? Ömer kollarını açarak: — Nah bu kadar çok.. Bu kadar çok severim baba, dedi.. Usta elinin tersile tek gözünü sile « — Ben de sani Ömer, dedi.. Ben de seni o kadar, o kadar çok severim oğ - luml. e Ali Bey Nuri ustayı kalem odasına çağırtmıştı. Odada yalmız ikisi — vardı. Ustaya yer gösterdi: — Ş$öyle otur bakalım “Nuri usta, dedi. Usta oturdu. Ali Bey bir sigara u « zattı, usta: — Teşekkür ederim içmem, - dedi. Ve bu davetin, bu ikramın sebebini an- lamak için telâşsız bekledi. Ali Bey öksürdü: — Usta, dedi. Hayat böyle işte.. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor.. Dünyada en kötü şay nankörlük ve eş- ki günleri unutmaktır.. Ben çok şükür ne eski günlerimi, ne de eski dastla - rımı unuttum. (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Si eli Notlarından — () Kd nn dizidesii : AEERRİR.. Barsak iltihabı Baş aylık bir çocuk, Annesinin kuca - Pında musyena odamdat Mütemadiyen ağlıyor. annesi de anla- tıyor. 1 Dört gündenberi hep bu bağırme bizi şaşırttı. Aptesti kokulu. Sümüklü. Ve yesil tenge yakın, biraz da sulhu çık kıyor. Bir çok ev ilâçları yaptık, bumu dur « duramadık. Annesini teskin ettim. Ve çocuğu mua - yene ettim. Bu bir barsak nezlesi idi. Anne sütü fazla yağlı geliyordu. Çocuk bir banye sonunda Üşütülmüş - tü Ateşi vardı. Lüzumsuz iHâçlarla hastalık uzatılmıştı. Evvelâ sütü kestim. Pirinç suyu ve şekensiz çay, Afyon ma: den suyu verdim. Haşlanmış elma camesi, şekersiz ye - dirttâm. Karunın üntüne başlanmış kepek b tülbent içine sardırarak sıcak pansıman yaptırttım. Perhiz ve istirghat, gıda işini böyle dü- zeltince yavru da iyileşti. el notları yınız, yar bat bir albüme yapıştırıp kölleksiyoa yapmız. Sıkmtı zamanınızda ba netlar | bir doktor gibi imdadınıza vetiyebilir.