— ve ei Hergün Cenevre kararı Yazan: Falih Rıfkı Atay ee övvetli bir devlet tarafından kü -| çök bir devletin toprakları istilâya| uğramak, hürriyetler mahvolmak, tüçlar düşmek tarihte misli görülniyen hâdire - lerden değildir. Bilâkis biz terihte misli gö rülmiyen bir hâdise bekliyorduk: Kuvvet” İiye karşı bütün milletler birleşerek; haklı ve mazlüm olanı kurtaracaklardı. Milletler Cemiyeti bu maksad için kurulmuştur. Fa- kat ne Mançuri'de Joponya'ya karşı, ne de Habeşistanda İtalyaya karşı muvaffak ol- muştur. Arada bir fark varsa, Mançusi isti Misında zecri tedbirlerin dabi tatbik edil memiş olmasındadır. Harbi kaybeden bir izmaparator, bir kaçı Yistesna, bütün dünya milletlerinin top- lanmış olduğu bir salonda kürsüye çıka- Tak kendi halkının hürriyet ve hak davasr- m müdafan eti. Eşsiz olan bu hâdisedir. Keza, muayyen bir devletin menfaati he- sabına olmuyarak, şimdiye kadar, Habe - şistan kadar hiç bir mazlöm, hak namına bu kadar müdafaa olunmamıştır. Vak'anın mazidekilere benzer tarafı şu- dur: Bir devlet, zayıf bulduğu başka bir devletin topraklarını almak ister, Orada menfaatleri olanlarin uyuşarak veya hepsi- |, ne meydan okuyarak, kara ve deniz ordu- larını seferber eder ve fütuhatta bulunur. İtalya Habeşintan'a karşı 1913 de böyle hareket edecekti. Eğer onun Afrikada yer- leşmesinden İngiltere memnun değilse, ya hazırlığı tamamdır, harbe karşacaklı ve- ya, bugün olduğu gibi, tamam değildir. müsamaha edecekti. Halbuki şimdi Habe - gistanın çu veya bu bayrak altımda bulun- ması ile hiç alâkam olmıyan devletler dahi zecri tedbirlere, yani sulhu O bozana ceza vermek hareketine iştirak etmişlerdir. Denecek ki eğer Milletler Cemiyeti ol- masaydı Negüs İtalyanlarla pazarlık ede vek topraklarının veya hukukunun bir kıs- mını kurtarabilirdi. Aduva zaferi ile biten mücadelede böyle olmamıştır. Sonra, kal ya'nın bütün Habeşistarı bu kadar çabuk ietilâ etmek kudretini kendinde gördüğü zaman, işini yarım halletmesine hiç sebeb yoktu. Eğer kala kala Negür'e Fas sultan - iğ gibi bir maaş ve makam kalacak idi Böyle bir vaziyeti kabul etmenin gayesi 0- lan geçim karşılığı servet olarak Negüs'te vardır; nihayet kartınm altında da Habe: | şistan İmparatoru sıfatı bulunacaktır. manya Yahudisi Resimli Makale Bütün etrafındakiler bir panik içine düş- tüğü ve bunun sebebini senden bildikleri zama, Eğer sen kafanı dik tutabilir ve itida - lini İlaybetmezsen, Eğer herkes sana güvenmezken sen ken- dine güvenebilir, Ve onların givenmemesini de haklı gö- rebilirsen, Eğer beklemesini bilir ve beklemeğe de yorulmazsan, Veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen, Yahut nefret edilip te kendini nefrete kaptırmazsan, Bütün bunlarla beraber ne çok iyi, ne de çok akıjlı görümmezsen, Eğer tahayyül edebilir ve hayallerine &- sir olmazsam, Eğer düşünebilip te düşüncelerini gaye edinmezsen, Eğer zafer ve mağlübiyetle karşılaşır ve bu iki hokkabaza ayni suretle muamele €- debilirsen, Eğer ağımdan çıkan bir hakikatin ba- zı alçaklar tarafından, —— .SON POSTA Bİ İnsanı kâmil g Ve sonra bir yazı rm tura mı oyununda hepsini tehlikeye koyabilirsen, Ve kaybedip yeni baştan başlıyabilir, Ve zararın bakkında bir kelimecik bile söylemezsen, Eğer kalb, sinir ve damarların eskidik- ten çok sonra bile, İşine yaramıya zorluyabilirsen, Ve kendinde onlara «dayan» diyen bir iradeden başka takat, Kalmadığı zaman dayanabilirsan, Eğer kalabalıklarla konuşup (faziletini Yahut krallarla gezip halka ait hasletini / | kaybetmezsen, eğilip bü- külmesine katlanabilirsen, Yahut ömrünü verdiğim şeylerin kırıl - dığını görür, Ve eğilip yıpranmış âletlerle yeniden yar pabilirsen, Eğer bütün kazancını bir yığın yapabi - bir, Eğer ne düşmanların, ne de sevgili dost- Eğer biç birini fazla olmamak şartile bü- tün insanları sevebilirsen, Eğer sen bir daha dönmiyecek olan da- kikayı altmış saniyelik Bir mesafe ile koşarak doldurabilirsen, Arz ve bütün içindekiler senindir, Ve dahası Sen bir insanı kâmil olursun, oğlum... Rudyard Kipling SÖZ ARASINDA Pariste açlıktan Deliren kadın Pariste poli sokak ortasında Ro - olduğu sonradan anlaşılan bir kadın yakalamış ve mu- ayene neticesinde deli olduğunu anla- yarak timarhaneye sevketmiştir. Kadın çöplükleri eşelerken yakalan- mıştır. 47 yaşındadır. Boyu 1,60, ki- losu 37 dir. Mütemadiyen, et, şeker, ekmek di- ye sayıklamaktadır. Yapılan muayene neticesinde kadının açlıktan delirdiği tebeyyün etmiştir. İstediği şeyler ve - rildiği halde, hâlâ bir çok yemeklerin İisimlerini saymakla vakit geçirmekte- Zamanımızın lehine olanla kayde İdi. delim: Milletler Cemiyetinin muvaffak ol- masma, eski tabir ile, ramak kalmıştır. Eğer Habeşistan biraz daha medeni ve kervvetli olsaydı, eğer zecri tedbirlere bir iki kalem duha ilâve olunsaydı, tarih hak- kında bir emsalsizlik kaydedecekti.. Milletler Cemiyeti fikri, milyonlarca in- sanın boğazlanması ile neticelenen büyük barp faciasının aksülameli olarak doğmuş- tur. Milletler Cemiyetinin eksiklerini ta - mamlıyarak, onu gerçekten bârışı müda- fan etmeğe kudretli bir müessese haline koymak için Habeşistan dersinden istifade olunursa, gene bir şeydir. Şimdilik her, devlet, milli müdafaasını tamamlamalıdır. Çünkü henüz milletlerin hürriyet ve hakkım koruyacak başka mü- esir bir vasıta yoktur. Ondan #onra bn - nşçı devletler birleşerek, taarruzu imkân sx ve silâhsızlanmayı mümkün kılmak için ellerinden geleni yapmağa teşebbüs et - melidirler. ş mesanenin smmm Avrupalılar sekiz asır svvel Habeşleri nasıl tanıyorlardı? Souviznz'de bir manastr varmış. O- rada bir eser bulunmuş. Bu eser sekiz asır evvel kaleme alınmış imiş. İçinde Habeşliler hakkında şu yazılar var - miş: «Habeşlilerden korkulur.. Dünyada €şi kalmıyan vahşi hayvanlar arasında onlarla kardeş gibi Uyaşamaktadırlar. Avcılık ile hayatlarını temin ettikleri İçin iki tana de arka taraflarının göz İeri vardır.» Bunları yazan gazete diyor ki: «Dünya yüzündeki miıyan biz Avrupsl: gözlü oldüklarını * inanıp © dururken, dön gözlü vahşi Habeşlilerden “daha gülünç olmiyor mu idik?) 5 j onların “dört Milleller Cemiyeti, zecri ted- birler ve moda Terzi olduğunu söyleyen genç bir adam Milletler Cemiyeti kâtibi umumi- liğine müracaat ederek Edenin nutuk söyleyeceği celse için bir davetiye iste- miş. v Kâtip: — Gençler siyasete çok merak edi - yorlar, diye cevap vermiş. Zecri ted- birlerin vaz'ını isteyen bir hariciye na- Zirinin nasıl olup da, onların (o tekrar kaldırılmasını müdafaa edeceğini, ken- di kulağınızla duymak istiyorsunuz, öyle mi? Genç, hayretle kâtibin yüzüne bak- mış ve sonra demiş ki: — Ben terzi olduğumu ve siyaset - ten anlamadığımı söylemiştim. Yalnız Edenin boynundaki kravata bakarak bu sene yazın hangi kravatların moda olduğunu anlamak istiyorum! İSTER İNAN Dün Çengelköyüne giden bir arkadaşımız bize | şunları anlattı: «Yeğenimi Kuleli askeri Hsesine kaydettirmek için Çengel ye baktım. 1,30 da köprüden vapur var... vel köprüye indim. Bilet alırken ihtiyaten bir daha soraytn, dedim. Aldığım cevap şa oldu: — 1,30 seferi yalnız cumartesi günleri Kendi kendime: — Olabilir, belki tarifeyi iyi tetkik etmedimi, dedim. Başka vasıta olup olmadığım sordum. müracani elmekliğimi söylediler. Güneşte köprünün üzerine İİ HERGÜN BUR FIKRA Öyle ise ayıyı vurdum! Her mevsim, çiftesini sırtlar, dağ, taş, dere, tepe av peşinde dolaşırdı. Bir gün, çok şişman bir arkadaşile, içerilerde ayı avma çıkmışlardı. Bir aralık, Salih, sık ormanlığın içe- risinde, iri bir cismin süzülerek kaç - makin olduğunn gördü. Nişan aldı. s- teş etti. Meçhul cisim, bir homurtu ile yuvarlandı. Salih, o esnada uzaklaşmış olan ar- kadaşına seslendi: r — Yahu! Neredesin? — Buradayım! — Bir tarafında bir şey yok a? — Hayır, yok! — Öyle ise, ayıyı vurdum! ,——— Herkes sekizinci Edvardın gömleğini giymek istiyormuş İngiltere Krah Sekizinci Edvard tahta çıkınca, kendisini sevenler, bil- hassa genç kızlar gömleklerinin üzeri- ne onun isimlerinin baş harflerini işli- yorlarmış Bu moda o kadar almış vü- rümüş ki, nihayet menetmeğe karar vermişler. Sekizinci Edvard: SİNE inan KE babe şımak münhasıran bana ait bir hak de- öl midir? Kendisine «evet» diye cevap veri- lince: — Öyle ise bir daha kimse bunu takmasın! diye emir vermiş. Fakat kimseye dinletememiş. Onu sevenler: — Biz onun gömleğini giyiyoruz, biz de göğsümüze istediğimiz harfi iş- letmekte serbesttiz, ve kralı dinlemi - yoruz, demişler, Bu masum serkeşliğe kral da boyun eğmiş. ım cevap şu oldu: gün evvelden tarife- Vaktinden biraz ev. | Yü7€ varırsınız. Se yapıl TM dakika bekledim.» Üsküdar iskelesine Telefonla imdat isteyen papağan e U e gın çıkmış.. Ev sahibesi tesadüfen © gece evde yalnızmış. Alev bacayı sar- dıktan sonra ev yanmış ve korku ile bir müddet ne yapacağını şaşırmış, sonra aklına itfaiyeye telefon etmek gelmiş, telefonu açmış: a ! diye bağı Fakot muhatabı bu sesi iyice anla- madan kadın bayılıvermiş. Odada telefonun yanımda bir papa- ğan bulunuyormuş. Sahibesinin o «im- dati» diye haykırdığını duyunca açık telefona doğru o da gagasını uzatmış: — İmdat!... İmdat!... diye bir çok kereler bağırmış. Telefonda papağanın sesini duyan memur, derhal itfaiyeyi haberdar et - miş, kadın da papağan da bu suretle kurtulmuşlar. ... Boşanma sebebi olan dudak Boyası Londra hukuk mahkemesi, bir karı koca hakkında boşanma kararı ver - miştir. Kadın, şikâyetleri meyanmda, bilhassa kocasının haftada dört ciga- radan fazla içmesine müsaade etmedi- ğini ve allık kullanmasına da kat'iyen Bunlara ilâveten «dudaklarıma bo- demiştir. Bunun üzerine erkek cebinden bir mukavele çıkarmış, bu mukavelede kadının erkeği hiç bir suretle kızdır - miyacağını, ve erkeğin bütün emirle- Mahkeme bu mukaveleyi muteber addetmemiş ve aynlma kararı vermiş- tir. İSTER İNANMA! çıktım, Üsküdar iskelesine gittim ve gişeye başvurdum. Aldı - — Nasıl olur, pekâlâ bir buçukla Amavutköyüne gider, ora- da iki üç dakika bekledikten sonra aktarma suretile Çengelkö- Tekrar merdivenleri ırmandım. Köprüyü bir defa daha kız» ge güneş altnda geçtim. Boğaziçi iskelesine geldim. Ve vapu- Fakat Arnavutköyünde aktarma için iki üç dakika değil, 25 Şirketihayriye memurlarının Şirketihayriye tarifesini bil - diklerine, ve münakalât'a bu kadar müşkülât varken bir gün olup Boğaziçinin eski rağbeti bulacağına artık, İSTERSİNAN İSTER İNANMA! Sözün Kısası Devwridaim © Hikâyesinin At tarafı Ermel Talu çen gün bu sütunda, Güzel San" kr Akademisi Oo Profesörlesind Celâl Esat'ın, ürbanizm hakkındaki ne ait tuhaf bir macera hikâye etmiş V «Bunun ikinci biz safhası daha var, onu bilâhara anlatacağım» demiştim. İşte, vaadimi yerine getiriyorum. Celâl Esadın kitabı, devridaim nazi yesini takiben, berayi tetkik yine müellili nin elime döndüğü sıralarda, Maarif Ve kületi, bunun bir nüshasını da Dahiliye W kâletine gönderiyor ve, rapteylediği teX kerede de diyor ki: — Bu eseri, mütehassıs profesörleriri den birine yazdırdık. Fakat basılması /çif çok para lâzım. Eser, belediyeye, şehirciliği taallük ettiği için, sizi her halde alâkadi eder. Belediyelere tavsiye edin de, her B cildi 250 kuruştan bir mikdar alsınlar, B de böylece basım masrafını çıkaralım, Dahiliye eseri tetkik ediyor, beğeni! ve bir tamimie, bütün belediyelere ta ye ediyor. Fakat müracaat yeri olarak, zel Sanatlar Akademisinde Profesör VAJ Esat gösterilmiştir. Belediyelerden yüz tanesi, OVekâleti tavsiyesini kabul ederek, profesöre p gönderiyorlar. Bu suretle onun yanındi 250 lira birikiyor, Profesör, Maarife müracaat ediyor: — Bende 250 lira para birikti. alın di kitabımı basın! diyor. — Olmaz! cevabını veriyorlar. Kiral basılması için lâzım olan para 400 İiradi Aradaki farkı tamamlayacak tahsisatır yoktur! — E, ben ne yapayım bu emanet pa! ları? — Sahiplerine iade et! — Ne zoruma?! Hem, 100 kişiye aj ayrı 250 şer kuruş iade etmek için, en 6 lira posta param ödemeliyim. Gün ne ki, durup durarken böyle bir masıs! katlanayım? — Ne yapalım? Bizim elimizden b hiç bir şey gelmez! İşte, size, - mizacınıza göre - ağlanai veyahut ki gülünecek, iki perdelik bir K medil ER a Biliyor Musunuz? I — Nsgara nedir? 2 — Kafasım kuma gömüp kendisi b kalarını görmediği için Obaşkalarmın kendisini görmediğini sanan hayvan h gisidir? 3 — Napolyonun en büyük hususi) nedir? 4 — Cüce zencilerin en çok bulun! dukları yer neresidir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — İsis eski Mısırhların ilâhesidir, nca Sait veya Tsit isimlerile anıbır. ve kız kardeşi Osiris, anası Horus'tur. diaya göre doktorluğun, evliliğin, b ziraatinin ilâhesidir. 2 — Meşhar İran şairi Ömer Hayysf Nişaburda doğmuştur. 3 — Eski Bizans devrinde imparatof” ların ve İmparatoriçelerin kör edilerek # mastırlara hapsedildikleri nda, Büyüka dadır. 4 — Osmanlılar aleyhinde Kayn muahedesi ismile yapılan muahedenin İ zalandığı yer, “Bulgaristanda Küçük narca izmile anılan bir köydür ve bu hede 1774 de Rusya ile Osmanlılar sında imzalanmıştır. “ set dünyasında birdenbire parla bu adamı görmek için ineceği otelin nüne toplanmış. ğ Polis kalabalığı intizama koym?? için uğraşırken bir genç kız polis * murlarından birine yaklaşmış ve muş: — Afedersiniz. gelecek Moris valye mi?