Son Posta'nın tarihi tefrikası İlyas atını sürüp gitti. “Palabıyık Ömer Reis atını sağdan gelenlere çevirince onun kumandasın- daki müfreze de öyle yapmıştı. O anda Türk saflarının kırk elli a - erimişti. İshak Resi ümidini kesmişti: — Bitti... Artık her şey bitti... dım ilerisinde ve ayni ; da seki; Diyordu. a el GERE Ek ahin ahankzdği Tunç namlulardan fırlıyan alev ve|bir ikisi: dumanların arasında İspanyol topçu: — Boş yere kırılmaktansa teslim ol- larının zırhları, miğferleri, mızrak ve|malıyız... tüfekleri görüldü, Dediler . İskender Reisin müfrezesinin orta- İshak Reis de bu kadar yoldaşin bi- sında bir boşluk açıldı. ie le bile kırılmalarına razı olamıyordu. Beş altı levent kanlar içinde cansız İNe kadar uğraşılırsa uğraşılan, düş - olarak yere yuvarlanmışlardı, > İman saflarım yararak dışarı çıkmak ve Sekiz gülleden hiç olmazsa dört bet kurtulmak imkâna göremiyordu. tanesi Türk askerlerinin ortasina düş- müş, birer dev yumruğu gibi çarptık- larını yere sermişti. İshak Reisin yanından ayrılmak üze- re olan İlyas bu sözleri duymuştu. He- yas yetiştiği zaman, İshak Reis, | e sig Ömerin bulun - içinde bulunduğu fena hali daha iyi “uğu tarafa koştu, Palabıyık Ömer ilk hamlede düş - görmüş ve anlamıştı, İskender Reis yılmadı. Bu gibi baş- kın veya tuzaklarda her Türk gibi o da geri çekilmeyi değil daha büyük bir hançla ve daha hızla saldırmayı düşün- müştü. —Dört nal... İleriür... Bütün müfreze birden bir anda şah- landı. Sekiz top daha patladı. Gene alevler, beyaz dumanlar ve gülle yağmuru... Gene Türk safları arasında boşluk. lar... Düşenler kalkmağa çalışıyor; henüz düşmemiş olanlar arkadaşlarının öcle- rini almak için ileri atıyorlardı. Bu emsalsiz kahramanlık sahnesi or- tasında bir ses duyuldu: — Reis vürlüdu... Reis vuruldu... Reise koşun!... ların birkaç misli artarak yeniden sal dırdıklarını görünce leventlere; — Attan in... Diye haykırmıştı. Bu kumanda hemen yapılınca da: — Atları düşmana sür... Yaya saf kur... Kumandasını vermişti, Türk leventleri kılıçlarının tersile kendi atlarının sağrılarına vurunca ne ye uğradıklarını anlamıyan hayvanlar can acısile ileri fırlamışlardı, Karan - lıkta son hızla gelen düşman atlılarile Türk atlılarının çarpışmaları pek ya - man olmuştu. Bir çok gülleler birbi - rine çarpmış gibi korkunç sesler du « yuldu ve şaşkın arap atlıları üstüne yü- rüyen yaya Türk leventleri onları sa « İskender Reis yerde yatıyordu. turdan ge başladılar. Berika r'büz gk Prada a) Palabeyık Ömerin müfrezesi “düş - Kanlar akıyordu. Buna rağmen tek |manı Ye kendisine yol açmıştı. bacağının üstünde doğrulmak, yüksel.) Fakat geriye baktığı zaman diğer mek, ilerlemek istiyordu. Leventler arasında bir iki saniy: ren bir şaşkınlık oldü. Bir kaç isi yerden kaldırmak ve geriye g mek için ona koşmuşlardı. Fakat İs- kender Reis onları itti ve haykırdı: — Bırakın beni... Ben kalkarım. Düşmanal... Düşmanal... İshak reis kumandasındaki o Cezair athlarile Telemsan Sultanının atlıları birbirlerine girdiler, fakat bu çarpışma ancak bir iki dakika sürdü, İshak Re. is kumandasında olanların çoğu yan- lardan ve aralardan sıyrılarak harp meydanını bırakıyor, bir kısmı da düş- manla bir olup kılıç sallıyordu. — Arkebüzleri Ate......ş591... Marki dö Gomar'ın tüfekçilerine kumanda eden Diyego Vandırada bu kumandayı sesinin bütün kuvvetini harcıyarak vermişti. Üç yüz tüfek birden patladı. İspanyol cephesinde iki yüz kulaç- Halis ve Turunç çi çeklerinden yapılmış » NEROLİ y GÜLYAĞI ve gülsularının ve gülyağla Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera | KOR Yazan ı Kadircan Katlı HASAN ÇiÇEK SUYU Halis Isparta güllerin baş mahsulü HASAN GÜLSUuYu y Gül levantası Dünyada mevcud çiçek sularının, rımn en SON KIZI Numara : 9 gördü. Tam bu sırada İlyas yetişti: ak reis teslim olmak istiyor... Ümidi yek... Palabıyık bağırdı: — Olamaz... Teslim olmak için mi bunca kan döktük?.. Geriye baktı, İshak reisin bulundu- ğu yerde bir levendin beyaz bir göm- leği kollarından mızrağa bağlıyarak bayrak biçimine sokmak istediği sezi- liyordu. Palabıyık ilerisine baktığı zaman yolunun büsbütün açık olduğunu gör- İmüştü. Fakat oraya gidemezdi. Yalın şan İlyası kolundan tuttu: abuk İshak reise git... Bu ta - rafta yol açıldı.. buraya gelsinler... O beyaz paçavrayı kendi elinle parçala” wp at, anlıyor musun). * —4 ER MEYDANI | İlyas İshak reisin yanına soluk solu- ğa ve bir yıldırım hızile vardığı zaman beyaz bayrak kaldırılmak üzereydi, | Delikanlı onu bir anda kaptı, parça- ladı ve ayaklarının altına alarak çiğ - nedi. İshak reis saşırmıştı. İlyas ona Palabıyık Ömerin bulun- duğu tarafı gösterdi: — Biz düşmanı püskürttük. Yol aç- tık... O tarafa... Palabıyık bunun için gönderdi beni, İshak reisin yüzünde bir aydınlık gö- rüldü. Yanındaki leventler de sevinçle İl yasın gösterdiği yere baktılar. — Bu tarafa... Hecey!.. Bu tarafa. i i Yaralı arkadaşlarını alarak geriliyen leventleri düşman adım adım kovalı - yordu. (Arkas var) jkılıç safların arasma girmek için ko *l hk bir saf uzunluğunca boydan boya üç yüz şimşek birden çakmıştı. Kurşunlar ıslık çalarak Türk safları- Da yağdı. Şimdi, düşenler daha çoktu. Bir eli tutamıyacak hale gelince silâhını diğer eline alan leventler bir an yılgınlık göstermiyorlardı, Aralana aralana seyrelmiş olan Türk yiğitleri şimdi İspanyol tüfekçilerinin üzerine saldırmışlardı. Sıkı ve sert bir kılıç ve pala sağnağı altında ezilmek si- Tası şimdi düşmana gelmişti. nyol tüfekçileri bir çok ölü ve yaralı bırakarak geri çekilmişler, on- lerin yerlerini kılıç, mızrak ve baltalar- la silâhlandırılmşı olan başka askerler almıştı, Marki dö Gomar hiç durmadan ol- düğü yerde tepiniyor ve emirler veri- yordu: —Safları sıkıştırın -.Sağ cenaha üç yüz zırhlı asker göndersinler... Azya- »o sol cenaha koşsun... Türk leventleri şimdi dört taraftan kuşatılmıştı, defisidir. Bu kada? mükemmel ve labii gül ve çiçek da Ge Bir damlası bir 1içesi a gülistandir. Sa ghisuyu “ye b çek suyu İstihzarına muvaffak olan eczacı Hasanı herkes tebrik ediyor, Şişeleri 40-60-100 kuruştur. Hasan deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu NN A ET e ama NE EM MESANE Satılık Emlâk Esas No. si Mevkii ve Nev'i Depozito: Lira 240 Abırkapı'da Seyit Hasan ma- 440 hallesinde Ahirkapı meydanı sokağında 3/2 No.lı 734 metre murabbaı arsa 636 Kadıköyün'de Osmanağa mahallesinde 90 Saray arkası sokağında eski 11 yeni 41, 43, 45 No.lı iki dükkânı olan ev, R Yukarda tafsilâtı yazılı emlâk peşin para ile satılmak üzere açık arttırmağa konulmuştur. İhale 15 ei tarihine tesadüf eden ea günü saat onda yapılacaktır. İsteklilerin Şubemize mü- Küçük tepeyi aşıp ta uzakta köy ışık “Jyakları mütemadiyen karıncalanıyor, larını görünce Molla Nurinin yüreği 4€ -İikide birde önüne düşüyordu. vinçle oynadı. Yorgunluktan, açlıktan öle- De A im l k İskender Reis müfrezesi yarı yarıya Jarkadaşlarının kendisi gibi olmadığını | <*k ibi oluyor, düşmemek, bayılmamal için ikide birde yol üstündeki taşlardan bi- rine, kurumuş ağaç kütüklerine, otları sa « sarmış tümseklere oturuyordu. Tam iki gündenberi yol yürüyordu. O » vanın sarı bir tenkle başlıyan uzunluğu için- de yalnız iki köye uğryabilmişti. Bu köy- lerden biri Rum köyü idi, Mollayı içeri bile sokmamışlardı. İkincisinde de sarı, çiyan gözlü bir hoca vardı ki, zavallı Molla Nu- riyi cehille, sahtekârlikla itham etmiş, az kalsın köylülere dayak attıracak olmuştu. Mollanın maksadı şöyle üç dört ay A - nadoluda dolaşmak, bir kaç para dünya - lık toplamak, sonra İstanbula gelip | bir mahalleye veya yakın köylerden imam olmaktı, Nuri, Cibalide, hocan Ahdül'ehat E - fendiden aldığı talimat üzerine bareket et- tiği halde bir türlü muvaffak olamıyordu. birine Şimdiye kadar ancuk 36 kuruş toplıyabil- mişti, Konyada trenden inmiş, Haymana köy- lerine doğru cevre çıkmıştı. Ovaya girme » den evvel bir çiftlikte bir mevlât okumuş ve Karayağız çiftlik sahibinden 40 kuruş bahşiş almıştı. Molla uzaktan köyü görünce sondefa olarak hızlandı ve tozlu yolda bütün kur- vetile yürümeğe başladı. Açlık ve dermansızlık yüzünden çehre» sindeki sarılık büsbütün artmış, küçük seyrek sakalı, sarı toprak rengi ile deve tü- ai mıştı, Gözünün önünde müte- yü ren; madiyen ta kızartmaları, pastırmalı yu « murtalar, beyaz tereyağı ve petekli ballar dolaşiyotdu. Mezarlıktan sonra köy sokaklarına da- bp ta köyün ufak meydanlığına gelince birdenbire durdu. Meydanda küçük bir ca- eni ile, kırmızı tahtalı, pis camlı bir kahve vardı, Ortadaki kuyunun önünde meşale- ler yanıyor, büyük bir kalabalık © karışık bir uğultu içinde mütemadiyen kaynaşıyor- du. Molla, vinçle yopiadı. Davul gibi gümbürtülü bir mütemadiyen haykırıyordu? — Nidecez be!. Hoca efendinin ölüsünü kim bekliyecek?.. İçimizde dini bütün müslüman yok kil.. Hepimiz... Çatlak bir kaç ses: — Elkamdülillâk dini bütün müslüma « niz, sen ne diyon be İbram Çavuş? Emme, müslüman adamı beklemek bize düşmez. bir hoca bu z — Nirden bulakmı, — Şehirden. — Kara, öküzlenme.. şehre seyrana git miyonuz. Gidip gelmeğe iki gün ister. — Emme hocayı nirden bulacaz?.. Molla Nuri kalın kalın bir kaç kere ök- sürdü ve meydana doğru yürüdü. Meşale işıkları içinde dalgalanan köylü kalabalığı bir anda durdu. Bütün başlar o- na doğru çevrildi. Molla sesine bir heybet vermeğe çelişarak: seslere kulak verince yüreği se- — Selâmünaleyküm!, diye bağırdı. Köylüler, sanki bir mucize ile karşıla - #yorlarmış gibi dilleri tutulmuş, Mollanın meşale ışıklarında daha büyük, daha baş- Molla Nuri, selâmini tekrarlayınca, et « raftan kalınlı inceli sesler yükseldi: — Ve aleykümüsselâm!, Buyur hoca » fendil, Hoş geldin, safa geldin!.. — Oooohl, diye inledi. Sonra köylü - lere dönerek: — Nedir?, dedi. Bir müşkülünüz olsa Yazan: Ragıp senii Dışarıda şiddetli ve soğuk bir rüzgür d çıkmıştı, Camiin yanıbaşındaki değirmen den durmadan su sesleri geliyordu. Köylüler çekilince Molla Nuri dünyı kel ti ve ölünün hizasında upuzun sırtüstü ya tarak derin bir: — Oooehl. çekti. Günlerce yürüdüği yol Molla Nuriyi harap etmişti. Derin, Le bayetsiz bir uykuya dalmak istiyor, faka kuru tahtalar ikide birde kemiklerini ze | deliyor, ince vücudu pireleniyormuş gib sağdan sola, soldan sağa dönüp duruyop du. Tahmini hilâfına uyuyamıyordu. Gözl mütemadiyen ölünün yattığı kabarık ya, takta idi. İmamın odasında yalnız bu yap takla tahta bir dolap, otminderi çeki tahta bir sıra, bir de rahle vardı. Mai yumuşak bir sey bulsa, derhal altına sergi cekti. İmkânsızlık içinde büsbütün uykusg kaçıyor, sinirleniyordu. İ Nihayet ayağa kalktı, Bir kaç kere mug »şıklarile yarı aydınlanan odada gezindiği Cami dibinde yapılan imamın evinin bütüg pencereleri aşağıdaki dereye bakıyordu, Molla soğuk ve çiddetli rüzgâra rağmen apaçık duran gök yüzünün aydınlığile de venin köpükler saçarak hızla aktığını, sü/ ların kabara kabara tâ aşağı bahçelere doğt ra daldığını görüyordu. 4 Nerede ise düşecek, bayılacaktı, Köy lülerin hüsnü kabulünden sonra tıka bas yemekler yemiş, vücudu sıcak, o yurnuşalş bir yatağa hasret kalmıştı, i Molla Cibalideki evinin beyaz patiska bezli yatakl düşünürken © birdenbirg döndü, ölünün üzerine doğru yürüdü w ne yaptığını bilmeden imamın cesed rükliye sürükliye pencereye getirdi ve kak dırıp dereye doğru attı, : Ceset, büyük bir gürültü ile suya dile şünce, Molla boğulacak gibi ellerile boğge zin sıkarak: , — Vay anasını!.. diye bağırdı. Şaşkaş şaşkın derenin beyaz köpüklerinde gittikça uzeklaşan karaltıya ve odanın ortasındakfı di yatağa baktı, Sonra bir kaç adımda yatağa doğru e eğ tu, kendini kabarık pamuk yastığa di birakıverdi. M * Ni Kapıya toplanan köylüler, sabah günün şinin parıl parıl aydınlattığı odaya, odanın ortasındaki yatağa hayretle bakıyorlardı. İçlerinden biri; — Vay anam, dedi. Ülen bizim noldu? Sıska bir köylü: A — Tövbe di, dedi. Imamı birak ta, bu. yeni hoca mevla yatağında ne idiyo bel, | Molla Nurinin rahat, sakin horultuları bğe tön duvarları kaplamıştı, Huriler ve gık manlar arasında ne yapacağını şaşırmış gib kide birde burnunu, karnını, natarak uyuyordu. Hâdise bir anda bütün köye ya; eski imamın küçük evi, aşağılara, cami aya Jusuna, meydana kadar adam, çoluk, son cuk, kadınla dolmuştu, 3 Köylüler bir çeyrek saattenberi, Mollan nın uyanmasını bekliyorlardı. Nihayet İge kender oğlu dayanamadı: g — Ülen bu işte bir Tann işi var emmey bele bir hocayı uyandıralım! dedi, z Sonra yatağa yür#lü. Mollanın kolu nu dürttü: z — Hişt, heyysl., di gayri!, Uyan hocal, İmamı hettin bef.. - Molla Nuri tatlı rüyalarından sıyrılıpg nerede, kimin evinde olduğunu, kime'ne « | ler yaptığını hatırlayınca, hiç istifini bom madı, uykulu bir sesle: çi — Cenabı Rabbilâlemin gafurürrahim « dir!. Allah cümlemizin iman gözünü oy taksiratını aff gerek. Cenabı Rabbülâlemin böyle müş - tını affet « küllerinde kullarına yardımcı gönderir. Söyleyin bakalım. Köylülerden biri anlattı; Köyün imamı ölmüştü. Bu gece cena - zesini beklemek gerekti. Yarın da mezar-| yerine oturdu. lığa götürmek, dun etmek, tedfin mera - Köylüler sabredemiyorlardı. İçleri simini yapmak lâzm geliyordu. Saatler -| biri İskenderoğluna: denberi konuşulup görüşülen bu mesele — Sor ülen, sorl, m nirde, sorl, d idi. Mademki Cenabı Hak bir yardımcı)di. , göndermişti, artık mesele yoktu. Bundan böyle Molla köyün imamı da olur, sinl.. diye rirldandı. önünde yataktan kalktı. Başucundaki e İskenderoğlunun sorgusuna maruz ” dava | madan Molla Nuri tok, heybetli bir sesli halledilir giderdi. — Mevtn dün gece cenneic kavuş Molla Nuri, kurnaz zekâsile o gece için | Üç melek geldi. Mevtayı kens'larına ya 500 kuruş ta kopardıktan sonra camie gir-| rdilir. Gök yüzüne doğru uçuruş götür © di ve imamin odasına çıkarak mevta dös)düler. Allah cümlemize böyle bar »löm (he seğinin başucuna oturdu, yüksek sesle dua | san etsin!,, Evliya gibi bir imam: olan ki lar okumağa başladı. yün elbette Cenabı zişanın nezd'rde p si vardır, “ * Yorgunluk Mollayı berbat etmişti. A -)