i | ; k f OLÜM MANGASI (.:>.. | DigALİ ZİNDANLARI “Son Posta ,, nın tefrikasıı 129 Yazan A, R. Cemil, tabiatle başa çıkamıyacağını an-. layınca: “Eyvah mahvoldum...,, demişti Kuvvetini israf etmemek için fazla |kurulmuş bir makine gibi harekete gel- hareket — göstermiyor; kendisini akın tiya terkederek yalnız başını sü- dan — dışarıda tutmaya gayret e - diyordu... Irmağın, biraz ileri - de bir dirsek teşkil ettiğini bi - liyordu. Ve bu akıntının o dirsek nok- tasında, kendisini karşı sahile atmasını bekliyordu. İki gündenberi yaptığı ke- şiflerde, ırmağa atıldığı yer ile bu dir- sek noktasının arasındaki mesafeyi, elli metre kadar tahmin etmişti. Onun için- dir ki - her türlü ihtimali nazarı dik - kate alarak - yüz metre kadar bir ip te- darik etmiş.. onun ucunu beline bağ- hyarak ırmağa girmişti. Halbuki dakikalar geçiyor.. o müt- hiş akıntının anafor noktalarında vü - cudu fırıl firil dönüyor.. fakat, daha hâlâ karşı sahil görünmüyordu. Bu dönmelerden ve o korkunç gü - rültüden, Cemil fena halde sersemle - mişti... Hayatında ilk defa olarak kal- bine bir korku girmişti. Tabiatin bu kahir kuvvetile başa çı- kamıyacağını hissetmiş; derin bir aciz ve yeis ile inlemiş: e — Eyvah.. mahvoldum... Demişti. Ve,. artık bütün mücadele kuvvetle- Bllırılmır ölduğu için, kendisini” © maüthiş cereyana kapıp koyvermişti. Artık, hiç şüphesiz ki Cemilin son dakikaları gelmişti. Hiç bir insan kud » retinin yenmiye muktedir olamıyaca- ği o muazzam tabiat kuvveti; bir iki saniye sonra, onun binbir macera ile dolu olan hayatını, rüzgâra tutulmuş bir mum gibi, bir hamlede söndürüve- recekti. Fakat o hayat, sönmemişti... İnsan- ların mukadderatına hâkim olan meç- hul bir kuvvetin ekseriya böyle en teh- likeli ve ümitsiz zamanlarda birdenbi- re yarattığı bir mucize zuhur etmiş; © korkunç akıntıda, müthiş bir girdaba doğru sürüklenen Cemilin ellerine, bir şeyler ilişmişti. Cemil, hayat endişesinin ve ümidin B G6p soü bir u vatle bit 'kaç kalaç atmış.. ellerine ilişen şeyleri yakala - mıştı. Bunlar; irmağın kenarındaki büyük bir ağacın, ırmağa doğru uzıyan ve su altında kalan dalları idi. Cemil, bunla- ra sımsıkı yapışmış; bir kaç dakika, geniş geniş neles almıştı. Kendini biraz toplamıştı. Ondan sonra da, bu dalları elinden kaçırmamaya ve kırmamaya çalışarak, kendini güçlükle karaya at- mışti. Eğer Cemil, buradaki vaziyetini dü- şünmüş olsaydı; bir tehlikeden kurtul- mıiya bedel, ondan daha büyük bir teh- like içinde bulunduğunu anlıyacaktı. Şimdi burada; şayet Nâsır Mebhü- tun adamları tarafından görülecek, ve ele geçecek olursa; onlarla nasıl başa çıkacak.. arada bu coşkun irmak var- ken, onu kim gelip te kurtaracaktı?.. Böyle bir hâdise karşısında kalırsa, rtık yapılacak iş; sadete gözlerini kar payip ölümü beklemek olacaktı. Fakat, Cemilin kalbinden'her şey ve her his silinmişti.. Şimdi o, hissiz ve mişti. Evvelâ, beline bağli olan ince ipi çı- karmış; oradaki ağacın gövdesine bağ- lamıştı. Sonra da, şan ve hareketine mâni olan ıslak don ve gömleğini çıkararak bir tarafa at - mış, çırçıplak kalmıştı. Daha sonra da tekrar ipi beline almış, muayyen fası- lalarla gererek sallamıştı. Bir iki sallayıştan sonra, karşı sahil- de, ipin ucunu tutanlardan, ayni şe - kilde cevap almıştı. © zaman Cemil, ipi yavaş yavaş çek- miye başlamıştı. Bir kaç dakika sonra ince ip bitmiş.. ona bağlı olan kalın ve kuvvetli bir ipin ucu gelmişti. Cemil, bunu da çek- miş; bulunduğu yerden yukarı doğru ilerilemiş; karşı sahilde bulunanların hizasına geldiğini anlayınca, orada ka- hın bir ağaç bularak bu ipi o ağaca sım- sıkı reptetmişti. Üt e) Yunanistanda grevler tekrar başladı (Baştarafı 1 ci sayfada) grev ilân etmişlerdir Diğer taraftan bir ta. kım işçiler de greve iştirak etmemişler ve fabrikalarda çalışmağa başlamışlardır. Bun larla grevciler arasında müsademeler baş. famış ve neticede jandarma — müdahale mecburiyetinde kalmıştır. Bu esnada jan- darmalar silâh kullanmış ve 6 kişi yaralan. korkulu. mıştır. Grevin genişlemesinden yor. Diğer Şehirlerde Atina, 5 (Hususi) — Dün Pirede de kiremit ve tuğla işçiler v ilân etmişler. dir. Grevciler gündeliklerinin arttırılması. nı ve saatlerin azaltılmasını — istemektedir. ler. Polis, çalışmak isteyenlere mani olan bir çok işçileri tevkif etmiştir. Sofuludan alınan telgraflarda oradaki grevine ipek fabrikaları — sahiplerinin mukabele olmak üzere yarın dört saat de. vam edecek umumi grev ilân edilecektir. Maden işçilerinin grevi devam etmek. tedir. Grevlerin yeni hâdiselere yol açma. sından endişe ediliyor. Bir Komünist Saylav Yakalandı Atina, 5 (Husust) — On beş gün ev vel Piredeki grevde zuhur eden kanlı hâ. diselere sebebiyet vermekten suçlu olarak aranmakta bulunan komünist saylar Mo- noleas dün saklı olduğu yerde — yakalan- maştır. Binicilerimiz olimpiyatlara gidiyorlar (Baştarafı 1 ci sayfada) Subaylarımız Binicilik Mektebi Kumandanı Yarbay Saim Ön- kün'ün Başkanlığı altında bu ayın sekizinde Peşte yoluyla Almanyaya gideceklerdir. Kafileye bir antre- nör, bir baytar refakat edecektir. Birinci müsabaka Ağustosun 2sin- de, ikinci müsabaka da on beşinde yapılacaktır. Müsabakaya girecek olan 16 at Salı günü trenle Almanyaya gönderilecektir. Molla biraz nefes aldı. Sonra başlamak isterken birdenbire tüyleri diken dikea oldu. Merdivenden — koşuşmalar, bağrışmalar duyuluyordu. Bir ses: — Odasına ba, odasınal. diye bağırı - yordu Oda kapısı önünde bekliyen köylüler: — Vişgeşl. Ülcecen!.. Amanilin!, — ses- lerile açıldılar. Dört köylünün yaka paça tuttuğu imamın islak cesedi getirildi, oda- nn döşemelerine bırakıldı. Molla Nuri yutkunuyordu. Kapıdan bir sesi — Kâhyanın çobanı bulmuş.. Sarı Kö- eelerin bahçesi önünde takılı dururmuş!.. diye fısılda İskend. lu bir imamın suları akan ce- sedine bir de Molla Nurinin kiyordu Köylüler homurdamıyordu. Molla Nuri, Lirdenbire kendine gelerek: yüzüne ba- 4 — Allah Allahi. Allah Allahi.. — diye mırıldandı. İskenderoğlu: — Ne diyon be hoca?.. Bu hal ne?, di- ye bağırdı. Molla Nuri sükünetle İskender oğluna baktı. Serçe parmağını tükrüğü — ile wlata- rak dizi üzerine sürerken: — Allah hem verir, hem alır. Ona ev - liyabık verdi. Üç melek gönderdi. Melekler imamefendiyi aldılar, gökyüzüne çıkardı - lar. Kim bilir giderken ne halt işledi de a- şağıya atıverdiler!. dedi. * Mollanın sözüne kendisinden başka her- kes inandı. Fakat arasıra gök gürleyip te toprağa çok yağmur düştüğü ve dolu yağ- dığı zaman Cibalili hoca hep imâamın de - reye uçan ölüsünü hatırlar. vücuduna yapı -| Yeni Maceraları Sefir, Abdülhamid'in bu mültefita- ne muamelesinden cesaret alarak he- men söze girişmişti: — Şevketmeap!.. Evvelce müsaa - dei seniyenizi almadan huzurunuza kabulümü rica ettiğim için af buyur - manızı istirham ederim... Kıymetli za- manınızı ve bilhassa istirahatinizi sel- betmek istemezdim. Fakat, Viyanadan aldığım bir emir üzerine, derhal zâti şâhânelerini râahatsız etmek mecburi- yetini hissettim. Abdülhamid'in vücudu hafifçe tit - remişti. Bu ürpertiyi hissettirmemek için yavaşça kımıldanmış, elindeki cı- garanın külünü, masanın üstündeki ci- gara tablasına silkmişti... Padişah, e - sasen kaç gündenberi aldığı - birbirini tutmıyan - jurnallardan dolayi sikıntı- h saatler geçirmekte idi. Bu jurnalla - rın mahiyetlerini az çok takdir etmek- le beraber, nihayet bunların bir esasa dayanacağına hükmettiği için kalbin- deki şüphe ve evham hislerini yeneme- mişti. Şimdi sefir, böyle bir mukadde- me ile söze başlar başlamaz, onun da hududu geçen o iki meçhul şahıstan bahsedeceğini hissetmiş, fakat bu hissin altındaki telâşi sefire anlatmamak için, büyük bir sükünet göstermiş: — Aldığınız emrin nöden ibaret o£ duğunu öğrenebilir miyim?.. Demişti. ç gündenberi Abdülhami- züntüden haberdar ol - madığı için; serbestçe sözüne devam etmişti: — Arzedeceğim, şevketmeap!.. Me- sele; haşmetlâ imparatorum hazretle- rile, bütün Habsburg hanedanını mü - tessir eden bir hâdiseye aittir. Bu hâ- dise, Viyanada zuhura gelmiş.. ve o muhitte büyük bir skandal teşkil et - miştir... Hâdisenin esasına — gelince; haşmetlü imparator hazretlerinin sa -| raylarında mühim bir mevki işgal e - den Hırvat asilzadelerinden prens Ni- kola Manoloviç'in zevcesi prenses Şi manın, bir kemancı çingene ile sevişe- rek beraberce firar etmesi. rane bir hareketle, Osmanlı hudutla - rından içeri geçmesidir. Abdülhamid, iradesine hâkim ola - mamış, birdenbire yerinden sıçrıyarak bağırmıştı: ve cesu - — Ne söylüyorsunuz, Ekselâns!.. Hududu mu, geçmişler?.. — Evet, şevketmeap. — Ne zaman?... — Dört gün evvel. — Hududu, nereden geçmişler?.. — Bu hususta kat'i olarak malümat veremiyecek isem de; Taşlıca civarın- da, bir yerden atla geçmişler... Hattâ, hudut nöbetçileri tarafından arkala - rından ateş edilmiş ise de; her ikisi de fevkalâde mâhir birer binici olan pren- ses Şima ile çingene kemancı, bu kur- şunlardan da yakalarını kurtararak iz- lerini kaybetmişler. — * Abdülhamid, koltuğunun arkasına dayanmış.. geniş bir nefes almıştı: — Demek ki.. Anarşist, şuikastçi.. eşhası meçhule diye, üç gündenberi ko- pan velvelenin aslı, bu imiş... Diye mırıldanmıştı. Abdülhamid, meselenin kendi şah- sile ve hayatile hiç bir alâkası olma: dığını anlar anlamaz sevinmişti... An- cak şu var ki, hâdisenin ucu, Viyana saraylarına temas ettiği için, mesele e- hemmiyetsiz addedilemezdi. Buna binaen Abdülhamid, sefirden aldığı malümatı, kendi dikkatle not ettikten sonra: — Müsterih olunuz, Ekselâns... Hükümetimizce yapılması lâzım gelen her şey yapılacaktır. İşi, bana bırakı - nız. Haşmetmeap, imparator hazretle- Prenses Şima, çok yakın zamanda çingene âşı- rine de selâmlarımı yazınız. ceb defterine Son Posta'nın zabıta romanı : 3 kı ile ele geçirilecek.. ve size teslim e -|(birinde yerli kılavuzlar tedarik ederek, dilecektir. Demişti. * O gece; Yıldız sarayının telgrafha- nesindeki bütün makineler, sabaha ka- dar hiç durup dinlenmeden Rumelide. ki valiler ve kumandanlarla muhabere etmiş.. (Hududu geçen.. ve birinin ka- dın olduğu tahakkuk eden © iki şahsı meçhul) ün bir yerde izlerine tesadüf edilip edilmediğine dair malümat iste- nilmiş.. bu iki meçhul şahsı derdest e- denlere, bol ihsanlar, parlak rütbeler ve nişanlar vadedilmişti. * Yirmi dört saat.. kırk sekiz saat.. ü gün.. bir hafta.. ve nihayet tam bir ay... Beyhude muhaberelerle geçmiş- ti. Yine bu mesele etrafında, bir çok ya- lan ve dolanlardan mürekkep jurnal - lar da verilmi Zan ve şüphe üze- rine, bir çok kimseler tevkif edilmişti. Fakat bunların hiç biri, prenses Şi- ma ile kemancı Fernandeb'in macera- larına ait hakikate temas etmemişti. Abdülhamid'den iyi bir cevab al - mak için artık saray kapılarını aşındı- ran sefire de bezginlik gelmişti. Zaptiye Nâzırı birkaç kere saraya celbedilerek azille tehdit edilmiş ise de, © da kat'i cevabını vermiş: — Boynum, kildan ince kılıçtan kes- kin... Ne mümkünse, yaptım. Arat - madık delik bırakmadım. Fakat bu iki mahlük, sanki yer yarılmış.. yere geç- mişler... Ben ne yapayım, Bundan fazla muktedir değilim. Demişti. Nihayet sefirin Yıldıza son gelişinde kendisine şöyle bir cevap verilmişti: — Firartlerin izi bulundu. Bir müd- det, orada bir köyde gizlenmişler. İz - lerini kaybetmişler. Ve sonra, gecenin En hoş möyva usarelerile hazır- lanmıştft. — Hazmi kolaylaşlırır. İnkıbazı izale eder, Kanı temizliyerek vücuda tazelik ve canlılık bahşeder, İNGİLİZ. KANZUK ECZANESİ Beoyoğlu - İstanbul Üİ LA pm_gn.w AÇA sessiz. sedasız Sırbistan hududunu geçmişler. Orada, bir köşeye çekilmiş- ler. Sefir, bu sözleri sükünetle karşıla - mak mecburiyetini hissetmişti. Çün - kü, kendisi de Rumelide bulunan kon- solosları şiddetle harekete getirerek a- ratmadığı kıyı bucak kalmadığı halde, © da müsbet bir netice elde edememiş- ti. Zaten çok iyi kalpli ve temiz düşün- celi bir zat olan sefir, kendisine veri - len bu teminata kanaat getirmiş.. biri hariciye nazırına, diğeri de (sarayı im- paratori müşiri) ne gönderdiği iki ra- porda, Yıldız sarayından verilen ce - vabı, ve konsoloslardan aldığı son ma- lümatı hülâsa ettikten sonra: (Arkası var) Dünkü şiddetli yağmır (Baştaralfı 1 ci sayfada) şiddetli tesirile Yorgi derhal ölmüştür, diğer üç kişi muhtelif — yerlerin- den yaralanmışlar ve imdadı sıhhi oto- mobili ile Cerrahpaşa hastahanesine nakledilmişlerdir. Vak'a mahalline gi- den nöbetçi müddeiumumisi hâdise et- rafında tahkikata başlamıştır. Dünkü fırtına bir ikinci kazaya da- ha sebep olmuştur. Şiddetli yağmurdan Kaşımpaşa cad- desini tamamen sel kaplamış, suların ortasında bir taraftan diğer bir tarafa geçmekte olan 40 yaşlarında bir kadın kapalı derenin üstündeki deliklerden birinden yarığa düşmüştür. Kadın de- renin altında suyun cereyanile denize çıkmış, baygın bir halde kayıkçılar ta- rafından kurtarılarak hastahaneye kal: gırılmıştır. Bu arada mesire yerlerine gidenler fena halde ıslanmışlardır. Halk yağmur yüzünden İstanbulun kış eğlencesi o - lan sinemalara hücum etmiştir. İLÂN Tasfiyesine karar verilmiş olan Galata'da Karaköy'de Topçular cad- desinde 28 numarada vaki EKSELS- YOR K. Plakas ve J. Herşkoviçi ve Şki kollektif Şirketi.İktisat Vekâletin- ce müscecel ve müstakil ünvanı olar | EKSELSYOR unvanı tücarisi açık artırma ile salı lacaklır. Satış 9 Temmuz 1986 saat 10 da Şirketin yukarda yazılı ikamot- gühında icra kılınacaktır. Taliplerin yevmi mezkürda hazır bulunacak tasfiye memurlarına müra- eaat etmeleri ilân olunur. Hali tasfiyede EKSELSYOR Kol- lektif Şirketi K. Plakas ve J. Herşkoviçi ve Şki tasfiye memurları : Avukat 1. Agâh Akkan Avukat Hikmet Süleyman Güvenç GLANDOKRATIN demek ADEMİi iKTIİDARIN devası demektir. Profesör Steinach ve Brown Seguard'ın mesalleri ne- Hicesile elde edilen bir keşiftir. Her eczanede bulunur. Cild ve zühreviye Bastalıkları mütehassısı Dr. ÇiPRUT Beyoğlu, Rus sefarethanesi sıramında Posta sokağı köşesinde Moymeset apartımazı. 43353 Telefon : Dr. Ihsan Saml Tifo ve paralifo baslalıklarına tu- tulmamak - için ağızdan alman tifo boplarıdır. Hiç rahatsızlık vermez. p ikes alabilir.. Kulusu 5ö Kr.