TWT TÇ Temmuz N POSTA Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera KORSANIN KIZI Yazan : Kadircan Kaflı Son Posta'nın tarihi tefrikası Hiç birinin kendilerine yapılan al-|levent ona doğru eğilerek ilerideki bir- çaklıktan, hazırlanan korkunç tuzak -|kaç noktayı gösterdi : ş tan haberi yoktu. —İyi bakın. Orada karaltılar var. İskender reis dağ kapısının önünde | Bize doğru geliyorlar... duruyordu. Bütün reisler ve asket -! Reisin keskin gözleri de zaten bu - ler de yerlerini almışlar, kumandayıİnun farkına varmıştı. - Bunlar birkaç bekliyorlardı. yaya idiler. Onlara doğru gelmekle ne İshak reis Mustafa reisle beraber a- yapabilirlerdi? Birer kılıç vuruşile hep- ra sıya yüzünü göke kaldırıyor, yıldız- | sini bir anda yere serebilirlerdi. lara bıhnl gece yarısının geçip geç-| — Yoksa aldanıyor muyum? Ne ya- mediğini; saatin kaç olduğunu anlı -| pacaklar? Niçin bize yaklaşıyorlar? “'::i, Diye düşünmeğe ve tahmin etmeğe z it gece yarısını bir saat geçmiş- | vakit kalmadı. Ancak yirmi otuz a - "'ı Spğr dim ileride ve bütün cephe bayunca i | ahak reis biraz gerişinde duran gençlon iki yerde birden birer kıvılcım çık- | bir levende döndü: tı. ' — Nöbetçileri çağırl... — Poffffff... Dedi, Diye birer avuç barutun tutuşma - Kulede bekleyen son bir kaç nö -İsından çıkan alevler göründü. Ortalık betçi de geldi. Artık herkes oraya top-|bir anda aydınlandı. lanmıştı. Hepsinin de yüreğinde ken-| Lâkin ayni aydınlık devam etme - dileri için yeni bir yurt olan bu kaleyi|miş, yarıdan fazla kararmıştı. düşmana bırakacakları ve buradan ay- Şimdi bu alevlerin parlayıp söndü- rılacakları için derin bir ağrı vardı. Lâ-İğü yerlerde oldukça büyük çalı ve o- kin: dun yığınları çatırdılarla yanmağa baş- —Elbet gene geliriz ve bayrağımızı |lamıştı. gene kulelerinde dalgalandırırız. Ortalık yeniden aydınlandı. iye avunuyorlardı. Ve bu aydınlık ıitîikgı artarak de- | Kalenin en büyük ve en yüksek ku-| Yam etti. A inden iııımey: istemeye indirdikleri lıkcn_deı' Reis: 'î"’m bayrak şimdi onların önünde i-| — Bir tuzak... di. Onun ardında karanlık ve durgün| — Diye "'“'"'_','d_f“d" :i:ı geceyi ansızın titreyen bir kasirga Uk"’d:ğiflîfm;(lî“k hc rddw“h:ılnkı ü n EzA -İzaman değildi. Kılıcını sıyırdı ve al di. "ade düşmanı çiğpeyip meçecekler dört nal ateşlerin gerisinde görülen düşman saflarına sürerek haykırdı: — İleriüi!... Geçen İshak reis son defa göke bakan Mus- tafa reise sordu: — Vakit nasıl? — Tam zamanıdır. İshak reis bir kaç adım ötedeki İs- . . Kandla çelin yanına doğru yürüdü | Bülmecemizde Karanlıkta birer kıvılcım kaynağı gi- bi parlıyan gözlerine güvençle baka - Kazananlar rak elini omuzuna koydu: LÂSTİK TOP — Haydi yoldaşım, gidelim. Dedi, yan, Azapkapı Hasan Bey Ap 2 Yavuz. BOYA Alaşehir tahrirat kâtibi oğlu Samim, E- lâziz emniyet müdürlüğünde Hamdullah, Kapı iki gün önceden iyice yağlan- mıiş ve denemeleri yapılarak en kü - Şük bir gürültü bile yapmadığı görül m'_î“ü' Tepebaşı Pehlivan sokak 8 Y. Erdeniz. lt skender reiş en öndeki iki levende | Birinci ilkmektep 416 Ali Mahir. emretti. BÜYÜK SULU BOYA — Kapıyı aç... Davutpaşa orta mektepten 315 Faruk 'Deniz. Küçük Aynsofya Medreseler So. 14 İhsan Celey, Fuça nüfus memuru Galip kı- hat Odalar sokak 5 de Nezahat, Kum -İseyahatin gayesi hakkında bi kapı Molla Taş | numarada Mari Gazar- | şevler yazılmaktadır. ” Numara : 8 Yüz kadar atlı çatırdılarla yanan ©- dun yığınlarının önünde sanki birden- îîre şimşek parıltısı saçarak kanatlan- ; l.ıhak Reisle Mustafa Reis de onun gibi yapınca bütün asker coştu. Palabıyık Ömer: — Bu fena haber... Sırrının, Suzanla nişanlanması ve onun- la evlenmeğe karar vermesi, kendisini ta- niyanların hepsini şaşırttı. Suzan çirkin flân değildi, bilâkis çok güzeldi. Üstelik çok zengindil. Hem çok güzel, hem çök zengin bir kadina düşmek bu zamanda herkesin nasibi değildi. Suzanın küçücük, ufacık bir kusuru var- dıl.. İki kere evlendi ve iki kocasından da başandı. Bu ayrılmada biraz da onun tak- siratı yok denemezdi. Evli olduğu halde, şunun bunun gönlünü alınaktan, şuna buna Onun biraz gerisinde ve sağında gi- metreslik etmekten — geri durmazdı... E,, den İlyas yan tarafta beş altı yüz ku - laç ötedeki beyazlıkları gösieî:i: — Bizi yandan vuracaklar... Görü- yor musun, bunlar arap atlılarıdır. Mansur sol taraftaki elini uzatarak haber verdi: — Oradan da geliyorlar, Reis! Palabıyık Ömer birkaç saniye ön - düzlüğe doğru | hürdür - şaşmalarına * bu zamanda« kadı kızında, (pardon ka- dilik kalktı ya..) bu kadarcık kusur elbet bulunur... Fakat nedense işle, Sırrının dostları bu işe yaşmışlardı, - olur ya herkes içtihadında sebep, Sırrının açık. göz, zengin bulunması ve böyle çürük tah- taya basacak takımdan olmaması idi. Beşer bu, bazan yolunu şaşırir - düşer. ce kınından sıyırmış olduğu geniş a -| Onun dostları şöyle de düşünüyorlardı: ğızlı ağır ve eğri kılıcını elinde tartak-| *Mademki Suzan hoşuna gidiyor, sen ze. ladı: — Bizim yapacağımız işten haber- leri varmış bünların.., Ele verildik. Fa- kat nasıl- Diye düşündü. Şimdi bunu düşünecek zaman de - gildi. — İlyas! — Buyur Reis... — Çabuk İshak Reise git. Sağdat gelen düşman atlılarını ben karşılaya- cağım. O da soldan gelenlerin karşısı- na çıksın. Yoksa İskender Reisle ara- mıza girecekler ve bizi parçalıyacaklar. Bizim Cezayirli dostlarımıza güvenile- mez. (Arkası var) Dr. Şaht'ın seyahati Balkanlarda büyük bir Alman bankasıkurulacak Alman Maliye Nazırı Doktor Şah- tın ahiren Balkanlarda yapmış olduğu çok Doktor Şahtın Balkanlarda yapmış olduğu seyahat Balkanlara mahsus ol- mak üzere büyük bir Alman Banka - sının kurulmasına matuftur. Kurula - cak olan bu banka Reichbankın bir şubesi olacaktır. Bu bankanın merkezi idaresi Bük- reşte bulunacaktır. Belgrad, — Sofya, Ş Kapı beklendiği gibi sessizce açıl - h. İskender reis bu sefer: — Ortalığı gözleyin ve dinleyin. Yakınlarda düşman karakolları filân vâar mı? Dediği gibi yapıldı ve neticesi bil - dirildi: — Ne bir karaltı ne de ses var. Her taraf uykuda... — © halde Allah yardımcımız ol - sun. İleri!... Kendisi en öne geçmişti. Atının ayakları kalın ve pamuklu bezlerle sarılmıştı. Diğerleri de hep öyle yapmışlar, pa- müklu bulamıyanlar çuval, çuval da bulamıyanlar sırtlarındaki — gömlekler ve cepkenlerle veya başlarındaki ka- vuk yahut çevrelerle sarmışlardı. Kiş- nemeyi âdet edinen yahut azgın bir kaç at kalede bırakılmıştı. İskender reis ağır ağır yürüyordu. Parıltıları görünür diye kılıcını da sıyırmamıştı. -Çamaşır ve elbisesinin beyaz kısımlarını ya atmış, yahut ça- bucak karaya yahut başka renge bo - yatmıştı. Bunların hepsi son toplantı- da iyice ve etraflı düşünülerek yapıl - mış, n askere sıkı tenbihler ya - pıldığı gibi bu tenbihlerin tutulup tu - tulmadığı da iyice gözden geçirilmiş - ti. Gidiyorlardı ve ortalıkta en küçük bir gürültü, en küçük bir karaltı gör- Müyorlardı. Buraların kendi umduklarından ve gördüklerinden daha boş olduğunu sa- mıyorlardı. Yüz, iki yüz, üç yüz Kulaç gittiler. ender reisin sağında yürüyen birl Atinada şubeleri olacaktır. Kaaütesüeesenarenan n asasesamanananana senemaz aREE SkaMaanan İza Jale, Ankara Öncebeci sokak6 Nezahat Benli. KÜÇÜK SULU BOYA Beşiktaş Hayreddin lskelesi Mahkeme sokak 18 Güzide Gürsan, İzmirde Halil Rifat paşa caddesi 138-1 Nermin Uz, Fa- tih 19 uncu mektep 4 den Nermin, Sökede askeri gübe müamolât memuru yüzbaşı Galip oğlu Refik, Ankara — istasyonunda telgraf fen memuru İsa yeğeni Veyni, ALBÜM Tarsus postahane karşısı 101 de kah » 'veci oğlu Abdüssteliâm, Malatya Gazi ilk mektep 296 kasap Mehmet çavuş oğlu Hilmi, Yalvaç malmüdürü oğlu Nihat Ö - ner, Taksim Şehit Muhtar caddesi Şirin apartımanda | de Muallâ, Boğaziçi Yeni « mahalle Bağlar yokuşunda 14 İhsan, Be « bek Tramvay istaayonunda 13 Bedri, Fa- tih 13 üneüü ilk mektep 529 Necdet. KART Merzifon Çukurşadırvan civarında mü- 'teknit İbrahim oğlu Yaşar, Tarsus — orta mektep direktörü oğlu S. Dağuman, De- nizli Değirmenönü mahallesinde Mezarcı sokağında eski Sarayköy muhakeme baş- Kkâtibi İbrahim kızı Fikret Tuna, Kozlu posta direktörü Hakkı oğlu Yılmaz Çek - tin, Salihli avukat Sabri kızı Saadet Ya - şarancan, Cihangir Akarsu yokuşunda 4| Cemal, Sultanahmet Yerebatan sokak 8 Müzeyyen, Kadıköy Moda caddesinde 141 Mükerrem, Topkapıda Hacıçıkmazında Sait kızı Ayşe, Ortaköyde tramvay cad « desi 21 Mari, Şişlide Bulgarçarşım'Fırın ya- nında 42 Sarmni, Bakırköy Sinema caddesin- de 10 Despina, Suadiye Bağdat caddesi 126 Lütfiye, Karagümrükte Hamam çık- mazında Ali oğlu Eyüp, Galata Necatibey caddesi 46 Anastasya, Kabataş Tavukçık- maz yokuşu 21 Ahmet kızı Melâhat, Ci - hangir Kumrulu yokuşta 4 Sait, Fatihte| Deins Vasig isimli genç kız ka- Sofular caddesinde 9 Cevat. zanmıştır. « i, sevimli ve kadınlar tarafından arzula - nan bir gençsin... İşin kolayı varken ev - lenmeğe ne hacet?l..» Böyle düşünüyorlar ve böyle söylüyor- lardı. Fakat işin ashına, muammasına akıl erdiremiyorlardı doğrusu!. Bu sıralarda, Sarının en iyi arkadaşı Mümtaz, onun ti- yaretine gitti. Mümtaz bu hâdiseye en içer Tiyenlerden birisi oldu. Söz arasında daya- namıyarak: : — Yahu, Sırrı, dedi, sen çıldırdın mı Allah aşkına?.. Si hayretle cevap verdi: — Yono... Çok şükür daha çıldırma - dim amma, neden soruyorsun ? — Şu Suzan meselesinden vaz geç bi Tader.. onun kırdığı cevizleri bilmiyot mu« sun?.. Sana yakışır mı bu?.. Sırn karşılık vermedi. Mümtaz devam ederek: — Ben bile, dedi, onunla uzaktan uza- GBa kur yapmıştım. Onu elde etmek hiçti. Mademki sevdin, yap yapacağını.. halte « dip ne diye evlenmeğe kalkışırsın? .. Sırr arkadaşının sözlerine boyuna gülü- yordu,.. Bu vaziyet karşısında Mümtaz — ayağa kalktı: — Ben gidiyorum, dedi. Unutma ki bu yaptığın deliliktir, saçmadır. İnsan göz gö- ve göre hakikati çiğner mi?.. * Nikâha on beş gün kalmıştı. Sırrı, mü- temadiyen sabırsızlanıyor ve sevgilisine ta. mamile kavuşmak için yanıp tutuşuyordu.. Suzanın evine. gitti.. Nişanlısı güle yüz le onu karşıladı... Kucaklaştılar.. Tath — tatlı konuştular. Sırrı sabırsızlanıyor. Nikâhın bir an evvel kıyılmasını istiyordu. Suzan isa, — sabret sevgilim, şurada ne kadar kaldı ki.. di - yordu. y Sarrı yavuklumuna gözlerini geviriyor, onu #üzüyor.. Ne güzel ve şirin bir kadın di - yor, ne çıldırtıcı bir kıvranışı, ne meste » dici gülüşleri varl.. Ayrılacaklardı, kapıdan gıkarken, Su - zan tatlı bir sesle ona sordu: — Nikâh davetiyelerini bastırdın mı ca- Bim?,. * Üç ay sonra Suzanla am bal ayı soya- hatinden döndüler... Mümtaz, bu izzeti nefissiz arkadaşile karşılaşmak istemiyordu.. Kâlâ onu anla « mamiş ve affetmamişti.. Fakat bir gün Sırrı, Mümtazin kapısını çaldı. Onu karşısında görünce Mümtaz, eyvelkinden daha çok şaşakaldı.. Oturdular... Mümtazın sesi çıkmıyor, hayıetle ba - kıyordu. Söze evvelâ Sırrı başladı: — Mühim bir iş için geldim, dedi, sen- den başka hakiki bir dostum yok... Rica edecektim ki.,. — Söyle, ricaya ne hacet... — Sen vaktile Suzanla kur yapmıştın değil mi?.. Mümtaz bu sözden bir şey anlamadı. , Sırnı devam etti: — İnkâr etme canım!.. Aldırma.. kız - dığımdan filân söylemiyorum.. bana Vâ « zmsın şimdi... Azizim, anlıyacağın, ben kazımdan bo: şanmak istiyorum. Bunda senin yardımın dokunacak.. yani seni karımla cürmü meş- hut halinde yakalıyacağım.» Anladın y — Sen gene kaçırıyorsun Sırnı, niye ay- mlacaksın?.. Daha yatağınız bile soğuma « dili — Dur, sabret, söyliyeceğim hepsini.; ,|çük bir kitap halinde neşretmiştir. Le Yazan: Faik Beremen — | hoşuna gitmiyor değildi. Hem bu işte bi dosta yardım etmek te var?1.. Adam sen de.. Böyle nimetler kırk yılda bir adamıt ayağına gelir... | Günü kararlaştırıp aynıldılar.. T O müddet zarlında Mümtaz — Suzanla ' Mümtazı bir düşünce aldı. Hani Suzan mukaddemeyi yapmış ve onu kafeslemişti Muayyen günde Suzandan kendi evind de randevu aldı. Her şey tamaml.. * Onlar sevişirken, Sırrı Yap diye kapiyj — açıp içeri girdi. Kızdı... Bağırdı... Bir iki defa elini taş bancasına götürdü ve karısına: — Nafile yere kendini müdafaaya kak kışma... Seni cürmü meşhut halinde ya « kaladıml.. Boşanacağız artıkl.. Diye söylendi. Mümtazı da bir bayli 18« lattıktan sonra kulağından tutup — kapıya * sürükledi. İ p: — Teşekkür ederim Mümtazcığım... B İyiliğini unutmiyacağım!.. dedi. * Boşandıkları günün akşamı, Sırrı, Müme tazı yemeğe davet etti. O akşam, Sırri çok neşeli, çok mes'ulş tu.. iştihayla yiyor, bol bol şarap içiyamy Mümtaza iltifat ediyordu.. f Yemeğin biteceğine yakın Mümtaz ar kadaşına: — Sırrıcığım, dedi, şimdi senin çu mö« sele kapandı. Ayrıldın, amma — ben hâlâ meraktayım. Şunun hikmetini bir anlatsan Da... Bunun üzerine Sırrı bir kahkaha attıt — Olzur, be canım, dedi, söyliyeyimi Hani bazı kadınlar vardır, insan onlara/ ancak evlenmek suretile sahip olabilir; İşx te benim evlenmemdeki sebep... ; Suzana, delicesine tutulmuştum.. Onun benira olması idin her şeyi göze aldım. Mar | zisini tabil dum. Fakat sevgim her geyi unutturdu bas ha. Önce çok uğraşlım, muvaffak olama « dım. Gece gündüz aklım Suzandan aynl « madı... Ne uykü, ne yemek.. hihayet eti lenmekten başka çare olmadığını kestirineğ bu işe karar verdim... Bir taraftan da dü: şgünüyordum: Evlenince, aşkım, — mutlaka sönecekti. Delice tutkunluğumu evlenmeki le tedavi edecektim... 1 Hakikaten de böyle oldu: Bazı haller de bir kadına karşı duyulan aşktan kur 4 |tulmak için yegâne vasıta, o kadına ma« Kk olmaktır. ğ Mümtaz: — Her zaman değil.. diye mırıldandı. Sırn sözüne devam ederek: — Ben bunu böyle düşünüyorum. Ve birçok kereler tecrübe ettim. Tecrübele » tim daima beni haklı çıkardılar.. Nayse. İşte azizim, evlendik. Ve evvelden tahi Min ettiğim gibi hevesim çabucak sönü « verdi.. Artık kendimi serbest — hissediyordum: Suzanın üzerimde hiç bir tesiri kalmamıştı. Bütün kuvveti sanki uçup gitmişti... Ames, rikalıların bir sözü vardır: — «Bir kadına malik olmak istiyorsan onunla evlen... Son- — ra yeni bir kadın sevince aynlırsın...» Ben de onları taklit ettim. İşte hikâye. min hepsi bu dostum... Sırrı bunları anlatırken, Mümtaz otun — duğu yerde, gittikçe büzülüyordu.. kıza » myor, terliyor.. ve dudaklarını ısıriyor... Nihayet dayanamadı. Kekeliyerek: — Sarnı, sana bir şey söyliyeyimn mi?... dedi. Zannediyorum ki yakında, ben, Sux zanla evleneceğiml.. Sırı buna şaşmadı.. Gür bir kahkaha savurarak arkadaşının omuzunu okşadı: — Vay kâfir vayl.. İşin kerametini öğ- rtendin ya., Tabit durmazsın artık.. Ne di yeyim? Haydi Allah mes'ut et » dedi. Grerkeekeenenerkke eek e kererm e AA KA A eer AA ı Yeni Neşrizıt I j Stalin diyor ki kat yaptı. Bunların üçü de Sovyetlerdeki va mek bakımından çok mühimdi. Hasan Âli bu nutukları toplayıp tercüme etmiş ve küs nizme, Sovyet inkılâbına ve bugünkü vı ziyete dair şüpheleriniz varsa bu kitabı :_ıknmı. kuruştur. Arkadaşı kapıdan çıkarken, Sırrı eği « - ki sizin kadar ben de biliyor » — Stalin geçen yıl içinde üç büyük mülür — ziyeti anlatmak, “yanlış telâkkileri düzelle — kuyunuz, bütün- suallerinize cevap bula »