— x' Hergün Sovyetler ve Boğa-z lar . Propaganda bilmiyorlar * — Sovyeller Ve Boğazlar tımızdan gelince şaşırmıştık. ontrewx'da Boğazlar konferansı açıl- dığı zaman ilk itiraz Sovyet dostla- Joatluk münasebeti, menfaat- lerdeki birlik Boğazların emniyeti mesele- sinde iki devlet arasında noktai nazar far- kı bırakmamak Vâzım gelirdi. Bizim İemizi suya düşürecek ilk darbenin komşu- | pros muzdan ve dostumuzdan gelmesini bekle- miyorduk. Bu sebeple Litvinof Yoldaşın konferanstaki beyanatı bizleri hayrete dü- gürdü. İzvestiya ve Pravda gazetelerinin neşri- yatı, bizim için biraz teessürü mucip olsi bile, vaziyeti tenvir ettikleri ve Sovyetle- | rin noktai nazarlarını tavzih ettiği için bi- zi memnun etmiştir. Bu yazılardan öğreni- yoruz ki Sövyet dostumuz Boğazların ve Türkiyenin emniyetini kendi emniyetlerile bir tutmaktadır. Yalnız Karadenize orada gemilerine imiz — halde, Sovyet harp gemilerinin Boğazlardan geç- me hakkını tahdit etmek isteyişimize mem- Bun olmamıştır. Sovyetlere göre - Karade- takdirde hiç bir ecnebi harp gemisi buraya hiç bi sahili bulunmayan devletlerin geçmek hakkını kabul — & ©iz kapalı bir denizdir, bu vesile ile giremez. Yahut açıktır, o takdirde Sov- yet gemileri de Boğazlardan serbestçe çı- kabilmelidir. Biz projemizde Boğazlardan — geçme hakkını her dövlet için müsait şartlar da- hilinde tesbit etmek mecburiyetinde idik. Sövyetlerin Karadenizdeki hususi vaziyet- lertini de gözönünde bulundurduk. Nihayet projemiz kat'i mahiyeti haiz addedilemez- di. Konleransda müzakere edilecek, çar- pişan menlaatler barıştırılacak, ve herkesi memnun eden, fakat her şeyden evvel Bo- gazların ve Türkiyenin emniyetine — halel vermeyen bir formül bulunacaktı. Nitekim Cenevrede İngiliz, Fransız ve Sovyet murahhasları oturup — konuştular. Çarpışan menlaat ve görüşleri tetkik etti- ler ve gerek Türkiyeyi, gerek alâkadar üç devleti alüâkadar edecek bir formülde itti. fak ettiler. Bu suretle ortada mesele — kal- madı. Sovyet gazetelerinin arzuları da yeri- he getirilmiş oldu. Biz ne vesile ile olursa olsmun, — Savyet dostlarımızı gücendirmek istemeyiz. Biz de Mmenfaatlerimizi ve emniyetlerimizi Sovyet- inin menfaat ve emniyetlerile bir Börürüz. Aradaki sujtefehhümün — her iki tarafı da memnun edecek bir şekilde hal- ledilmiş olması herkesten ziyade bizleri se- * Propaganda Bilmiyorlar ün Yerli Mallar Sergisi açıldı. Ora- . da mallarını teşhir eden mücssese. lerden hiç birinin bir küçük ilânına — dahi raslamadım. Milli mücmeselerin — ilân ve propaganda işlerini hâlâ anlamadıklarına bundan iyi bir misal olamaz. Filvaki sergi başlı başına bir propagan- da vasıtasıdır. Fakat ne de olsa her mücs- vese halkın dikkatini kendi paviyonuna gçekmek için gazetelerin vesaitinden istila- de etmek ihtiyacındadır. Gazetelerde ya- — pilacak reklâmlar, sergide temin edilecek muvaffakiyeti kolaylaştırır ve arttırır. Ma- bnı bütün memlekete tanıtmağa yardım e- der. Sergi böyle bir propaganda için en iyi bir fırsattır. Çünkü gazelelerde yapılacak zeklâm, diğer zamanlardakine — nisbetle, daha fazla meyva verir. Uzun yaşamak isterseniz kış görmeyiniz! Kış insanm ömrünü kısaltırmış, bu da yeni bir nazariye... ı İngiliz zenginlerinden biri, gazetele- — Te verdiği beyanatta, halka şu tavsiye- lerde bulunmaktadır: «Uzun yaşamak isterseniz, kış gör- — Meyiniz ve hava tebeddüllerine maruz — kalmayınız... Büyük babam 97 yaşın- da öldü. Hiç kış görmedi, mevsim baş- Tayacağı zaman daima sıcak memle - ketlere giderdi. | Babam 97 yaşında öldü, fakat 25| kış gördü. Ben $şimdi 86 yaşındayım ve hiç kış görmedim. İnşallah yüz ya- “ıma kadar yaşayacağıml» Resimli Makale Cihan harbini görmüş olanlara sorunuz: Onlar size harbin ne olduğunu berkesten ve her şeyden daha iyi anlatabilirler. Dünya harp için hazırlanıyor. Hazırlananlar cihan harbini görmeyen diplomatlardır. Harbi görenler mek istemezler. Bugün cihanda sulhu temin ve idame eden (SÖZ ARASINDA ) Papazlığın aleyhinde Bulunan papaş İspanyada dini mahafil büyük - bir heyecan içerisindedir. Katolik papas o- lan bir delikanlı 35 sene sıtku hulüs ile çalıştıktan sonra kilisede — birdenbire cübbeyi sırtından atmış ve beğendiği bir genç kızın yanına giderek: — Ben seninle evlenmek — istiyo - rum, insanı tabil haklarından mahrum eden böyle din yerin dibine batsın, demiş ve bütün insanların hayreti için- de kızı öpmüştür. sevdiği —kız &İ Papazın delirdiğine, müstesna herkes inanıyormuş. ... Acalp bir veklâm » Amerikada meşhur pehlivanlardan biri kendisine reklâm yaptırmak için karısının alıştığı hayatı değiştirmiş, ve kadıncağıza istemediği şeyleri yaplır- mıştır, Kadın caddelerde yalın ayak dola- şırmış, evinde yattığı karyolanın d&mi- rine bir horoz tünetir. ve sabahleyin o horoz sesiyle uyanırmış, kadın gün- de muntazaman iki kere bayılırmış ve bilhassa kocasının dayaklarına taham- mül edebilirmiş. Tabit bunları gazeteler harıl harıl yazdıkça, kocası pehlivan da meşhur olurmuş. Bu havadisi okuduktan sonra, yü - reğimize biraz su serpildi. Böyle reza- 'İSTER İNAN Dünkü Cumhuriyet gazetesinde; cenaze alayını gösteren res- min altında şu yazı çıkmıştır: «Harbiye mek'ebi kumandanı Mehmet Ağustos bir ameliyat nelicesinde vefat etmiştir. Cenazesi dün Harbiye mektebi zabit ve talebeleri tarafından kaldırılarak ebedi medfenine defne - dilmiştir. Bu acıklı merasimde İstanbul Kumandanı General Haliş ve bir çok yüksek rütbeli zabitlerimiz bulunmuşlardır. Ailesine ve Harbiye mektebi hoca ve talebelerine taziyetle- rimizi bildiririz. bir daha harbe gir- #— ei HERGÜN — BİR FIKRA Hepsi o kadarmış! Bazı müşteriler vardır ki, - bilkasıa kadınlar içerisinde - satıcıyı, beyhude erziyetlerle çileden çıkarırlar, Bizim kalem arkadaşlarından bir Ah- met vardı. Meşrutiyetin ilânında, tazmi- mat alarak kadro haricine çıkarılmıştı. Bu para ile, çarşıda bir tuhafiye dük- kânı açtı. Bir gün, dükkâna bir kadın müşteri geldi. — Sizde çorap var mı? diye sordu. Ve raflarda we kadar çorap kutusu varsa, hepsini indirtti.. açtırdı.. baktı ve alelüsul beğenmedi. Nihayet, son çifti de elledikten son- raz — Hepsi bu kadar mı? Başka çora- bımız yok mu? Diye sorunca, kanter içinde kalan ve fena halde de camı sıkılan Ahmet: — Evet! dedi. Hepsi bul Vâkıâ a - yağımda da bir çift çorap var amma, zannetmem ki işinize gelsin! Ç Ş Söz anlıyan koyun Sirklerde köpeklerin ve diğer bazı hay- vanların söz anladıklarını, kumanda - ya itaat ettiklerini görmüş, fakat sahi- binin her emrine itaat eden bir koyun görmemiş ve duymamıştık, İskoçyanın ufak köylerinden birin - de bir çiftçinin bir koyunu varmış. Bu çiftçi koyunu daha kuzu iken elinde ve odasında büyütmüş, canı sıkıldığı zaman onunla konuşurmuş. Öyle ter- biye etmiş ki, şimdi, koyun sahibi ne söylerse anlarmış. Buna evvelâ inan- mamışlar, gazeteci bizzat oraya kadar gitmiş. Koyun sahibi, hayvana: «gel» deyince gelmiş, «otur» demiş otur - muş, cartık bahçeye git, - duvarın di- binde gölgede otur» demiş ve koyun da gidip duvarın dibinde oturmuş. letlerle şöhret kazanan yalnız şu Türk okluğunü! kidia eden Eraienl pöklivin değilmiş, dedik. termektedir. » İSTER İNANMA! Resmimiz Mehmet Ağus!osa yapılan cenaze merasimini göz- yegânc küvvet de budur. 'Yarın cephede ölmemek için bugünden hudutları emniyet altına almak gerektir. İşte bunun için Boğazların emniyeli me- selesi bizim için davaların en büyüğüdür. harbini gördük, artık yeni bir harp görmek istemiyoruz. Sulbun en büyük zamını kuvvetli olmaktır. Çünkü biz cihan mründe bir defa Olsun Gülmeyen adam Okuyucular hiç şüphe yok ki meş - hur sinema artisti komik Malekten bahsedeceğimizi zannedecekler.. Ha - yır... Ondan bahsedecek değiliz. İsveç doktorları, asabiye mütehassıs- lar ve pisikoloğları acaip bir ruh me - selesi karşısmdadırlar. Teke Şuvart isminde bir adam öm - ründe şimdiye kadar hiç gülmemiş - tir. En gülünç vak'alar müvacehesinde bile onun gülümsediği görülmemiştir. Acaba sinirleri mi fazla kuvvetlidir? Yoksa yanağındaki adaleleri mi gül.- mesine müsande etmemektedir? Ruhan mes'ut olduğu hakde vechen niçin bu kadar abustur. Bu mesele anlaşılama- mıştır. ... Allahdan korkmaz adam Cenubi Afrikada Kapta acaip bir hâdise olmuş, ve İngiliz gazetelerine kadar akseden bu vak'a Afrikada bü- yük bir alâka uyandırmıştır. Ora sekenesinden Simson - isminde bir zenci Allahı gördüğünü iddia et - miş ve onun göklerde aydınlıkta or- taya çıktığını iddia ederek, yer altın - da bir köstebek yuvası inşan etmiş ve karanlığa dalmıştır. O manzara ile bir daha karşılaşmamak için, dünya yü - züne ancak geceleri çıkacakmış. Dünkü Haber gazetesi de şu havadisi yazmıştır: Harbiye mektebi kumandanı Mehmet Ağustos bir ameliyat neticesinde ölmüş ve cenazesi dünr elleri üstünde kabristana götürülmüştür. bütün talebe ve zabitlerin Kumandanın ailesinc, hoca ve talebelerine — taziyetlerimizi sunazır. Halbuki Mehmet şında çalışmaktadır. Ağustos sağdır ve sapasağlam vazifesi ba - Gazetelerimizin bir haberi yazarken tah- kikat yaptıklarına artık, İSTER İNAN İSTER İNANMA! Sözün Kısası Top yoluna gı';lııı Yahudi gazeteci damdan bahsediliyormuş. Ermel Talu ir gün, Napoleonun huzutunda, nü- mayiş kastile intihar eden bir a « Napolcon bu intiharın tafsilâtını iyice dinledikten sanra: — Evet.. demiş. Bu hareket güzel.. fas kat her halde budalalıktan başka bir şey değil! Cenevrede ırkdaşlarının Almanyada gör. mekte oldukları zulmü protesto maksadile, oturduğu yerde beynine bir tabanca sıkan yahudi gazetecinin hareketi de aynen böy- le, budalalıktan başka bir şey değildir. Hattâ bunun, güzel bir ciheti de yok « tur. Zira bu adamın bu suretle kendini öle dürmüş olmasile ne Almanyada bir rejim meselesi olan yahudi aleyhta: duracak, ne de Filistindeki karışıklıklar sonuna ere- cek! İntihar dinen de, ahlâtan da dur.- Nihayetünnihaye, kendi rinde m- üze * &p edilmiş bir cihayettir. Ve ka- nunen takibata uğramaması, ekseriya, suç. kanun mâdum olmasındandır. Sonra, hayat ta, kendi ken icap ettirecek kadar acı d yer yüzünde her şeyin te: şayet bulamadığı ta lüniga di hemcinslerine faydalı olabilecek surette ifna edebilir. Bu da, ulaşılması çetin bir gaye edinmekle olur. Yoksa, Milletler Cemiyeti asamblesin. ine kıymayi Arayan, llüsini bulur. Va irde, hayatını, de, matbuat İocasında oturup oturürket, gazeteci filâncanın bir kurşunda kendi bey nini dağılması kâinata vız gelir. Koskoca bir millet boğazlanırken kık bile kıpırdamıyan Milletler yahudi Leksin intiharına ne kadar ehem miyet vereceğini tahmin etmek güç değil: dir. Bay Leks gibi ahmakça ölenler için biz- de; «Top yoluna gittile derler. Hattâ bunu daha başka türlü söylerler amma, tekrarmma lisanın nezahati mânidir, SAA ——— Cemiyetinin, Biliyor Musunuz? | — Aşil kimdir? 2 — Roma başkumandanı Actius I€ AttDâ orduları nerede çarpışmışlar ve bu hatpte kim galip çıkmıştır? 3 — Angola müstemlekesi nerededir v kimin idaresi altındadır? 4 — Edgar Poe kimdir? 5 — Hindistanda beş nehirli memlekçi denilen yer neresidir? (Cevapları yarın) ... Dünkü Suallerin Cevapları: ! 2 Trigonokefal bir nevi zehirli yi « landır, en çok Afrika ve Asyada bulunur. Başı üç köşeli olduğu için Yunan dilinde Uç.-manasmna gclen Trigonos kelimesile, baş manasına gelen Kephal& kelimesinin birleşmesinden hâsıl olmuştur. 2 — Tanzimat kahramanı Âli paşa, Os- manlı imparatorluğunun — uyanış devrind& büyük hizmetleri görülmüş bir devlet ada« mıdır. 1815 de İstanbulda doğmuş, 18714 de ölmüştür. 3 — Halifeliği uzun yıllar ellerinde tu- tan Abbâsilerin müetsisi Ebül Abhas'tır. 4 — Rif mücahidi Abdülkertim — Fran« #z ve İspanyollara karşı 10 harbe başlamıştı. 5 — Sırtlanın ön ayakları daha kısadır. Ba yüzden bu hayvanda çok sıçramak ka- biliyeti vardır. sene evvel Çoban Mehmet ve ecnebi hakemi Son güreşlerin birinde Çoban Meh- met, hasmını tutar, tutmaz yere vur - muş, Ortada bulunan ve karşı tarafa mensup olan hakem, düdük çalmamış ve bu işden hiçbir. -şey anlamadığını söylemiş, Güreş tekrar başlamış. Çoban Meh- met bu sefer hasmını bir kere daha yere vurmuş ve çıkıp üstüne oturmuş, Aşağıya indikten sonra, ani z —4« Ne yaptın Mehmet, hasmın ü- zerine çıkılıp oturulur mu?» diye so- runca, Mehmet boynunu bükmüş: — Ne yapayım, demiş, hakeme an- latmak için başka çare bulamadım.