B Sayfa Habeş İmparatorunu Milletler Cemiyeti kürsüsünde nasıl dinledi (Baştarafı 1 ci sayfada) toplantının açılmasından Hz evvel değişti. Vâkıâ Habeş imparatoru bir haftadanberi toplantının ilk celsesinde söz almak niye- tindeydi, muhtirası — okunür o- kunmaz cevap vermek arzusundaydı. Fa « kat bunu bir gün sonraya bırakması için sağdan, soldan o kadar tesirler altında kal- mışti ki tereddüde düşmüştü. Bu tereddü- dü de vaz geçtiği düşüncesine yol açmış - tı. Yalnız son dakikada bu tesirlerin üstü. ne çıkmak kararını verdi. Bunun içindir ki 16 mcı asamplenin ilk günü, bhattâ dele « gelerden bir kısmı için bile bir sürpriz toş- kil etti. İyan * n salona girişi hemen hiç kimse- amıştır. denilebilir. Ben tesadüfen gördüm. Çekingendi diyemiye- ceğim, ayaklarının ucuna basarak yürü - yordu, desem yalan olacak. Bilâkis geniş, siyah harmaniyesinin altında serbestti, Yü- ülümseme bile vardı. Ö- nüne değil, karşısına bakıyordu. Fakat ba- na öyle geldi ki yürüyüşü ses çıkarmaktan gekinen bir adâamın yürüyüşündendir ve ü- zerinde bir hastanın odasına girmiş bir a- dam hali vardır. Arkasında Ras — Nasibu ile bir delege, * yavaş yavaş, hiç acelesiz yürüyerek, ön taraflarda burufu heca tertibine göre Ha - beşistana tahsis edilmiş olan sıraya geçti. | &di bir delege gibi oturdu. ' Sağımdan bir see işittim. Jour gazete - sinin muharriri: — Sondan bir evvelki perde açılıyor, diyordu. Solumdan kulağıma başka bir ses gel - di, Mısırda çıkan El'ehramın muharriri: — Hayat zayıflarla kuvvetlilerin müca- delesinden ibarettir, diye fısıldıyordu. Ve riyaset masasının çıngırağı ötmiye başladı. * Fransızların Alber Londre isminde çok kudretli ve çok gezer bir gazetecileri var- dı ki iki üç sene evvel Çinden Fransaya dönerken bir vapur kazasında ölmüştü. U. kuslar Kurumu asamplesinin ilk dakikala - zında ben bu gazetecinin Çin kantonların- dan birinin meclisi hakkında yazdığı bir cümleyi hatırladım, takriben: «Meclis açılır, küretiye bir hatip çıkar, fakat ne söyliyeceği bütün arkadaşlarınca bellidir, çünkü dışarıda okunmuştur, ne yas pılacağı malümdur, çünkü peşinden karar» Taştırılmıştırı diyordu. Uluslar Kurumu - nun asamplesinde de böyle oldu, reis Mös- yö Benes istifa etmişti. Celseyi ikinci reis açtı. Nutkunu telgraflarda okudunuz. aBe- nes» in meriyetlerini nakletti, sonra dele- geleri yeni reisin seçilmesine çağırdı. Hu isimlerin — okunmasına başlandı. Her çağınlan yerinden kalkıyor, üç basamak merdivenle riyaset kürsüsüne çıkıyor, hazırladığı puslayı zey kutusuna atıyordu. Sıra Habeş delegesine gelince ga- Tiba şaşırdı, bütün delegeler reisin sağ ta « rafından çıkıp sol tarafından inerlerken o ptı. Soldan girdi, sağdan indi. Hu- | Tufu heca sırasına göre sondan bir evvelki Türkiyedir, sonuncu da Rusya. Önde Tev- — fik Rüştü, arkada Litvinof, her vakit ve her yerde beraber iki dost ta yekdiğeri ar» kasında puslalarını atınca bu rey verme faslı bitti. ç Yunan delegesi Politie kontrol memuru tayin edilmişti. Bir kaç dakika sonra taş - nifin neticesini söyledi: 51 seyin 47 si ile riyasete Van Zeland seçilmişti. O, bu ne- ticeyi daha N biliyordu, kürsüye geçti. Neticeyi bildiği için de nutkunu hazırla - mıştı, hemen okumiya koyuldu. Size ajans- lardan sonra ikinci defa olarak beylik bir nutuk okutmak istemem, yalnız bir cüm- lesi var ki, tekrar hatırlanabilir; — Uluslar Kurumu muhakkak büyük müşkülât karşısındadır. Fakat bana öyle geliyor ki Kurumu teşkil edenler bu müş- külâtı karşılamıya karar vermişler görün - mektedir, diyen bu cümlenin birinci fik - rasında bütün dünya hemfikirdir. * Van Zeland büyük meclisleri idareye alışık bir adam, hiç acede etmeksizin, ara« Wra kâğıdına gö atarak söylediği nutuk- kan sonc — Şimdi sıra ile istiyen delegelere söz vereceğim, dedi. Fakat daha evvel İtalyan heyetinin tiyasete tevdi ettiği bir muhtıra — vardır ki onu — okumalıyım. — Uluslar “Kurumunun mübaşitleri — ellerinde — birer Tufu heca sırasile y paket kâğıt iki dakikadanberi salonu istilâ etmişlerdi. İtalyan muhtırasını sağa sola fransızca veya ingilizce serpiştirip dury - yorlardı. Bir taraftan da riyaset kürsüsünde muhtiranın okunmasına başlanmıştı. Hatı - rınızda değil mi? İtal Habeşistanla münasebetinin tarihçesini yapan, ihtilâf » larının nasıl çıkacağını anlatan, ilk uzlaş - tırma teşebbüslerinin de Habeşistan tara- fından reddedildiğini söyliyen, nihayet Ha- beşistarın şümdi İtalyan işgali altında me- deniyete kavuşacağı vaadını yapan, en son- ta da artık zecri tedbirlerin kaldınlarak İtalyanın Avrapa ailesi arasına dönmesine imkân verilmesini istiyen bir eser... Öyle hir eser ki sonuna muhtura olarak İtalyaya tab'iyet eden bütün Habeş — şef- lerinin bir listesi de bağlanmış. * İtalyan muhtırasının okunması — bitince reis Arjantinin zecri todbirlerin kaldırılma- sını istiyen delegesine söz verdi, sonr: — Şimdi söz Samaj; nindir, dedi. Ve Habeş imparatoru da ye - rinden kalkarak o uslu, o sessiz çocuk hali ile kürsüye çıktı. * Arkamda iki gazeteci konuşuyordu: — Dikkat ettin mi, reix Haile Salâsiye- den bahsederken hükümdarlara verilen Sa- majeste ünvanını kullandı. Öbürü cevap verdi: — Ne çıkar? Tahtını kaybeden hüküm- darların ünvanlarile yadedildiklerini unut- tun mu? Nezaket icabı. * Habeş imparatoru nutkunu fransızca ve- ya ingilizce olarak söyliyemediğine tecs - süfle söze başladı, başlarken da tam be - nim köşemde bir yaygaradır koptu. Beş on kişinin elinde birer düdük, ciğerlerinin bü- tün kuvvetleri ile öttürüyorlar. Öbür ta - rafta beş on kişi de avaz avaz yaşa diye bağırıyorlardı. Derken birbirlerine girdi - ler. Üç beş yumruk teati edildi, heamen o anda da bir düzüne İsviçre polisi sökün et ti. Bir itişip kakışmadan sonra nümayişçi - ler, arkada da polisler — anfiteatrden çık. tılar, lslığı çalanlar İtalyan gazetecileridir, al- kış basanlar da İsviçreliler. İslık kesildi, al- kaş ise üst kattan alt kata. Yan taraftan or- | B? tadaki bütün delegelere airayet etti. İtalyan gazetecilerinden birisi kalabalığa karışarak polis tarafından dışarıya çıkarıl- maktan kurtulmuştu. — Mürettep bir şey değil, içten gelme, diye temin ediyordu. İstanbullu bir gazeteci ise: — Belli, ceplerinizdeki düdükler de mintarafillâh oraya konulmuşlar, diyordu. Gülüştüler ve Negüs te söylemiye başladı. Arapçaya benzer bir 'dille, hâza, lâkin- me, ve tahtehu diye okuyup duruyordu. Amma El'ehram gazetesinin muharriri a - rapçayı elbette daha iyi bilecek, benze - yişi sadece zahirde buldu, bence tamamen müsavi. Fakat bir adamın bin şukadar aatırlık bir kâğıdı okurken bir heykel bu kadar muhafaza edebileceği Habeş imparatorunda — gördüm. — Sadece dudakları kımıldgyordu. Bir zaman geldi ki: — Ben beni dinliyen 52 millete güve« .SON POSTA Eski İmparatorluğun yaban- cı ellerde boynu bükük bıraktığı Türkler (Baştarafı T ünci sayfada) Doktor Kunoş'un içimde — uyandırdığı hâtıra burada bitmemiştir. Picturial Edu- cation adındaki aylık bir İngilizce mecmu- anın 1933 kânunusani nüshasında kısa bir not ile Adakale'k iki Türk kayıkçı çocuğu- nun çok güzel bir resmi çıkmıştı. Bu yazı- mı © resimle süslüyorum. İngiliz yazıcı, notları arasında, ırkımızın güzellik ve zekâsının canlı bir nümüunesi o- lan öndeki çocuğun adının Selim olduğu- nu kaydediyor. Geçenlerde Köprü üstünde bir göçmen çocuğuna rastladım. Sırtında, atlet vücu - dunun bütün inceliğini gösleren dar bir mintan, çıplak ayağında eski bir kundura. Dalgın dalgın Haliç'teki kayıklara bakı - yordu. — Ne bakıyorsun? dedim, — Hiç,dedi, kayıklara... — Nerelisin? dedim. — Romanya muhacirlerinden... de « di. — Sizin kasabada deniz var mi, kayık var mı?.. dedim. — Var ya, dedi, Tuna'da... — Adın ne yavrum? dedim. — Selimt. dedi. , Benim bazı bazı basiretim bağlanır. Se- lmi Köprü ünden kayıklara bakarken bıraktım, yürüdüm.. neden sonma İağiliz müharririnin çektiği kayıkçı çocuklarla A- dakaleli küçük Selim kafamın içinde canla- niverdi. 1933 denberi üç yıldır, Selim elbet de büyümüş, benim gördüğüm — Se - Km kadar olmuştur. Geri döndüm. Selim gitmişti. Onun Halice baktığı yerden Halce baktım. Sular gitgide dalgalandı, çağıl ça- &l akmağa başladı: Aman Ada şirin Ada Kal Selâmet şirin Ada!,.. Reşad Ekrem KOÇU merek müdafaa; dedi. O zaman bile kımıldanmadı. Sanımım, yanıbaşımda: — Hiata ettin, yalnız kendine güvene - cektin! diyen gazeteciyi işitseeydi gene kı- amnıldanmıyacaktı. Bir aralık: — Bizler, bu 52 milletin murahbasları bana yardım vaadetmiştiniz. bu yerdım ne- rede kaldı? diye sordu. Fakat © zaman dahi gözlerini kaldırıp bu 52 milletin mu- rahhaslarına bakmadı. Habeş imparatoru: — «Yalnız Habeşistanın istiklâlinin de- Fil, müşterek emniyetle bizzat Uluslar Ku- TUMUNUN atisinin Mevzuubahs olduğu ka - naatindedir ve zeecri tedbirlerin devamile birlikte mali yardım istemektedir. Nihayet #özünü bitirdi ve gene dimdik, fakat tıpış tıpış yürüyerek yerine geçti. Bu defa da nutkun fransızca ve ingilizce tercümeleri başladı. Fakat herkes Negzü - sün ne söylediğini daha evvel anlanıştı. # Uluslar Kurumunda herkesin önüne bir mikrofon konulmuş. bu mikrofona da te- lefon tabelesi gibi bit makine bağlanmıp tır. Makinenin beş ibresi vardır. Her ibre Yiyaset kürsüsünün alt tarafından birer ve- Tici radyo cihazına buğlıdır. Hler cihazın ba- şında bir müterelm, hatibin sözlerini fram sızcaya, ingilizceye veya icabına göre baş- ka bir dile çevirerek hemen tekrar eder. Siz de başınıza taktığınız mikrofonun ib- resini istediğiniz lisanm düğmesine getirir ve Habeş dilince söylenen nırku, o mutuk söylerken fransızca veya ingilizce olarak dinlersiniz. Bununla beraber nutuk bitince bu defa du yüksek sedle bu iki Bsana birer defa daha tetcüme edilir, fakat artik fazla r. Bununla beraber kulağınıza mik - zefonla gelen aca, aşağıda mütemndiyen değişen manzara size bir sinema filmi te - sirini verir. Hakikaten de işte bir filim oy - namaktadır. * Nutuk alkışlardı ve koridorda münaka- ya edildi. Herkoa müttefikti. Fevkalâde kuvvetlidir ve Fransız hukuk profesörü Jez fından yazilmıştır. onun en muvaffak bir eseri olarak kalacaktır. Dinliyeriler üze- rinde de fevkalüde iyi 'bir tesir yapmıştır. Bununla beraber variyeti bir delege hülâ.- *a etti: — Muhakkak böyledir amma, bundan ne çıkâr? Kararı buradaki delegeler ve » rTecek değillerdir. Buraya binlerce kilo « metre uzakta oturan hükümetler vermiş « lerdir.Her şey dilekleri dahilinde yapıla « caktır. Yarın diğer hatiplerin sözleri var. Am- ma siz onları telgrafla benim mektubum- dan evvel öğrenmiş olacaksınız.. Temmuz 5 —| Milletler Cemiyeti heyeti umumi ihayet, bu karar swreti tanzim ko- mitesinden muhtelif hükümetlere zec- ri tedbirlerin kaldırılmasına müteallik tekliflerde bulunmalarını istemekte - dir. Asamblenin toplantısı Asamble, saat 12,10 da kısa bir toplantı yapmış ve bu toplantıda Van Zesland muhtelif — delegasyonların metnini okumuş — olduğu bu projeyi derin bir tetkike tâbi tutacaklarını söy- lemiştir . Öğleden sonraki toplarıtı Öğleden sonra altıda yapılan Asamble toplantısında Habeş İmparatoru bulunma- Ankarada iki iktısadi toplantılar (Baştarafı 1 ci sayfada) ti mukavelenamesinin ve araziye nit ihtilâfların kuvvetle halledilmesi sure- tini kat'iyen bertaraf eden -Amerikan milletlerinin 3 A ğustos 1932 tarihli ka- tar swretlerinin prensişilerine müzahe- Tet etmekte olduğunu kaydeylemek - te, 2 — Necaşi tarafından istenilmiş o- lan mali yardımı reddetmekte, 3 — Milletler Cemiyeti azalarından 1 Eylâl 1936 tarihinden evvel Millet- ler Cemiyeti mukavelenamesi prensip- lerinin tatbikine —mütcallik usullerin islâhi maksadiyle bu baptaki teklifle - rini bildirmelerini rica eylemektedir. Avonel, bu teklifleri tetkik edecek we büronun 21 Eylâl tarihinde toplan- mağa davet etmek tasavvurunda bu - lunduğu Milletler Cemiyeti Asamble - sinin önümüzdeki içtimatnda tevdi e- kongre toplanacak (Baştarafı 1 ci sayfada) şi her cepbeden tetkik etmeği faydalı bulmuş ve alâkadarların icap edon mü- |talealarını tesbit etmiştir. Rasyonelleşme ve standartlaşma i- şine başlanırken bu mevzu iki cephe- den tetkik edilmektedir : 1 — Masraf değişmeden istihsalâtı| arttırmak. 2 — İstihsal masraflarını indirmek. Standartlaşma meselesi her mahsul için ayrı mevzuatı taşıyacaktır. Mese- lâ üzüm mahaulünün standardizesi ya- pılırken işe bağlarda başlanması, mah- sulün iyi hazırlanması, ayni bağ için- de 'bir kaç genç üzümün yetiştirilme- si, cins, boy, renk, lezzet vesairenin göz önünde tutulması mevzuu bahs ol- maktadır . Bu vasıfların imkân ve faydası nis- betinde üzün zaman muhafaza edile- bilmesi için her mahsul mıntakasına, her ayrı mahsul için standart mütchas- | sısları gönderilmesi mevzuu bahstir. Mahaulün tarlada başlıyarak, yetiş- tikten sonra işlenmesinde, tip alma - İomdı, ambalâjında devam edilecek o -ı dilmek üzere bir rapor tanzim edecek- tir. lan standart meselesi, ihracı sırasında |da kalay ve pratik şekillerde tatbik e - |dilecektir. Bu şekilde bir standart, ma- | a “satımı kolaylaştıracak, nakliyatı kolay- Jlaştıracağı gibi vapur vessize makil va- sıtalarının uğrama ve yükleme zaman- larını da kendiliğinden sabit bir hale koyacaktır. Tütün mahsulünün standandizesi dört nokta üzerinde toplanmaktadır: 1 — Türkiyenin ihraç maddeleri çin rakip olan memleketlerde elde edi- len standart şekilleri.. biz tütünü stan- dardize etmediğimiz için bir çok müş- terilerimizi — kaybetmiş bulunuyoruz. Bu noksanı tamamladıktan sonra A - monika, İngiltere ve Şimal Avrupasın- da yeni müşteriler elde edebileceğiz. 2 — Standardizasyonda çabukluk.. 3 — Mevcut tabiü standart tipleri- nin terkile yenilerinin elde edilmesi.. 4 — Pratik standart.. Tütün mahsulü için mevzuu bahs olan şekiller üzüm, âncir ve fandık mah- sulü için de aynen mevzuu bahistir. yesi dün ını bitirdi mıiştır. Onun yerine Habeş kumandanla- zından Ras Nasibu söz söylemiş, Habeşis tanın takrirleri hakkında rey — istediklerini mnlatarak «ÂAsamble bu takrirlere karşı a« lacağı vaziyetle geçen teşrinde İtalya hak- kında vesdiği «mütecaviz» hükmüne, zor« la arazi ilhak etmeyi tanımamak noktaj na- zarına sadıik olup olmadığını — gösterccek- üz. İtalya Habeşistanın ancak yazsım işgal edebilmiştir. Diğer yarısı ise İtalyaya kar- « ayaklanmış bir haldedir ve istilâyı ber- taraf etmek — için hazırlanmaktadır.» de« demiştir. Netice Bunun üzerine rcis Zecland - büronun bazırladığı takriri okumuştur. Cenubi Alfrika murahhası Tivatı — re ye iştirakten istinkâf ettiğini — söylemiştir. Panama murahhası da aymi şekilde harcket etmiştir. Tanzim komitesi pazartesi günü top- | lanarak zecri tedbirleri ilga kararını, hazıre Tayacaktır. Bunlardan sonra reis Zeeland - bir | nutukla Asamblenin toplantılarına ni- hayet verdi. İmparator tarafından ilhakın tanın- maması hakkında verilen takrir, büro nun takririnde dahil bulunuyordu. Asamble 44 reyle bu takriri lüzum- | suz bulmuştur. Habeşistan takririn ka- | bulü lehinde rey vermiş, Cenubi Afri- | ka, Şili, Panama Venüzüella müsten - kif kalmışlardır. ! 10 milyonluk — istikraza —ait takrir alehyte 23 rey ile reddolunmuştur. 25 — devlet rey vermekten istinkâf etmiş ve — Habeşistan lehte rey vermekte yalnız — kalmıştır. “Milletler Cemiyetin i istemiyoruz |,, (Baştarafı 1 ci sayfada) #ini taşımadığı için onu ancak müsaade is- sonra içeri almıştır. Danziz. se- etli idi. «Ben 400,000 insanı temsil ediyorum. Bunların bepsi de Milletler Cemiyeti ida- vesinde yaşamak — istemiyorları dedi ve Danzigin mukadderatı meselesinin tehlike- Ki bir safhaya girdiğini gösterdi. Danzig Milletler Cemiyeti tarafından zayin olunan bir komiserin idaresi altında yaşadığı için âyan zekimin bu beyanatı çok derin bir tesir barsikmış ve Danziç'de Na- ziliğin mühim bir muvaffakiyet kazanmak üzere olduğunu ihsas etmüytir, matör reisinin söylediği sözle: Güneş banyosu Güneş görmiyen yerlerde çalışan — ve bütün bir kışı kapalı havada ve ekse- Tiya evlerde vaktini geçiren hastaları - mın renklerine dikkat ederim. 1 — Sapsarıdır. 2 — Kansızlıktan daiml çarpıntı geçi - tirler. 3 — Üşüdükleri için bir gek kalın ci - 4 — İştihanızdırlar. 5 — Yemeklerini hiç iyi hazmetmezler. © — Duima başağrıları çekerler. 7 — Hiele uykusurluktan, halsizlikten bitap bir halde gezerler. Ban böyle har- talarıma su duşları, su banyoları, deniz banyoları yaptırırken ayni — zamanda güneş banyosunu da ihmal etmemeleri- mi tekrer edezim. Güneş banyosu başa zarar vermiyecek gekilde ve güneşle azami muhtelif za- Mmaunlarda âki sasti geçmemek — şartile yapmalıdır. Güneş cildi harap edecek, yara yapacak, başa, ciğerlere kan hü - cum ettisecek derecede sullstimal « - Bir ay güneş banyosu yapanların yu - karıda saydığım bütün sahatsızlıkları geçer ve kurvet kazanırlar. (*) Bu motları kesip saklayımız, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapıız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktar gibi imdadımıza yetişebilir. Ankarada toplanacak olan koöngrelerin alacakları kararlar, bütün mıntakalar- dan ziyade Ege bölgesini alâkadar et- mektedir .