SÖN POSTA MİZAH— KA A Ka - w Büyük çekmeceye —/ FekA gel Pa Yazın sayfiyeye gidenler Nerelere, D Ça ÜN Bir çintliğe Sönür y& Boyacıköyüne S 2 AŞ ÜŞ binlenmek için L Defterdara Alibey köyüne Va ” —> ” Zengini bol yere ğğğ $ V| y <E'e Çi vi Okmeydanına Y P — Sene suyuna gd D>>>. U Topkapıda bir haftadır Niçin giderler? Dinlenmek için Dinlenmek için Dinlenmek için Dinlenmek için â&m Dinlenmek için Ne götürürler? Nasıl vakit geçirirler? Birbirlerinin yüz- lerine bakmakla Neticede ne olur? X 3 g(' ? Filan, Küçükçekme - i ceye gitti, donir. Bir çocuk Resim — yapmaya Domatesleri — yenilş ğ uğraşmıştır. bitirmiştir. N * <ij İdham toplamakla Nasil — gittiyse Cyle ü dönmüştür, Birafa — dehşet Z) Pasuları bir kaç öan- salmakla tim genişlemiştir. Biraz daha zayıfin « mıştır. e- fizm ü Müdür — olmayı h< D düşünmekle Komgularını eğ - lendirmekle Bıhhi tavsiyelerde bulunmakla Berlini etmekle Düello taltmile 'Tanıdıkları oyun n oynarsa — onla: elbiselerini yırt makla Gülüp — güldür - tahayyül Bacağı kırılmış - kolü inelmiştir. Sıhhi tavsiyelerde bü- Tandukları hastalan - mıslardır. Onları te- davi edecektir. Bpor kabiliyeti biraz | daha - eksilmiştir. 5 Kıbç kullanmayı, ni- şan atmayı öğrenmiş- tir.. Elbiseleri yırtık bir çok tanıdık — peyda etmiştir. Neüice olarak bu tab- lo yapılmıştır. sarara — seves İİç İşleri Bakanı Trakyayax gidiyor havadan pire yağıyormuş! Tramvay sahanlığında, tıpkı sandalya arkalığına dayanır gibi göğsüme yaslanan pişkin bir yolcu, arkadaşına dert yanıyor: —İstanbulda bir haftadır pire yağdığının farkında değilsin galiba? Onun bu sözü, arkadaşile beraber be- mi de hayrete düşürdü. Pirenin, tahmet gibi gökten yağ » dığını ne görmüş, ne okumuş, ne de duy- muştum. Bu itibarladır ki, ilk işim, üstad Salih Muradı sorguya çekmek oldu: Değerli profesör: — Vallahi, dedi, sen bu işi rasathane- den sor. Rasathaneden: — Efendim, dediler, profesör — Fatin henüz Uludağdan dönmedi. Bütün âlât ve edevatımız da onun yanında. Sordum: — Gökten pire yağıp yağmadığını an- hamak için de husust âletleriniz var mı? Telefondaki mühatabiım, bü - süale, doğrudan doğruya cevap vermedi, ve: — Hem, dedi, bu iş anten bizi değil, hayvanat mütehassıslarını alâkadar eder. — Semaya mütenllik hâdisata siz ka- mışmaz misınız? — Biz hayvanlara dağil semaya müte- allik hâdisata karışırız. — Pireler de gökten yağıyormuş am- ma? — Olabilir. Fakat, pire gökten de yağ- #a, nibayet bir hayvandır. d İA . AA —K Pire yağar mı ? Rasathane, “Hayvanat mütehas- sısları bilir , diyor, hayvanat mütehassısları “ziraat mütehas- sıslarının bildikleri kanaatinde,, zirnat mütehassısları ise “ Biz haşaratcı değiliz ? ,, diyorlar 'Tanınmış bir hayvan mütehassısı ise: — Siz, diyor, bu işi rasathaneden run. Çünkü biz bayvanlardan anlarız. Se- mavi hâdiselerden değil. — Pire de hayvan değil mi? — Hayvandır amma, gökten yağıyor ya? Hem öyle olmasa bile, bu iş yine bizi alâkadar etmez. Size bu hüsusta ancak 2zi- yaat mütehassısları cevap verebilirler. Bir de ziraat mütchassıslarına baş vu- 80- ruyorum. Fakat onlar: — Siz, diyorlar, yanlış kapı — çaldınız. Biz «haşarata değil, ziraat mütehassısıyız! || Bütün bu cevapları alıp ta gökten pire yağıp yağmayacağım öğrenmekten — ümit kestiğim sırada tesadüf karşıma, Topkapı- da oturan bir dostumu çıkardı. O; e zaeani Kİ örenla #lRB YK — Yahu, dedi, bizim semt haşarat ya- tağına döndü. Tam bir haftadır, ikide birde, yağıyor. O kadar ki, evlerimizden bahçe- pire ye çıktığımız zaman, simsiyah — kesiliyor. | Ve pireleri evlerimize de #okmamak için, İiçeriye girerken çınl çıplak soyunmaktan |başka çare bulamıyoruz. Sonra — bugün 'Topkapıya gelsen, ve koca semtin altını üstüne getirsen, bir tek köpek bulamazsın, çünkü pire yağmurundan, sade dilenciler değil, köpekler bile kaçtı. Geçen gün, pire tozu almıya — gittim. Mübarekler, yağmur haberini hemen duy- muş olacaklar ki, fiyatlara bir misli zam yapmışlar. Senin anlayacağın, bu pire yağmuru onlara arahmet» oldu. Bu he - sapça bir kaç ay sonra, Talimhane mey - danında «pirev ayağmurı adında apartı. manlar göreceğiz demektir. Dostumun verdiği bu yan şaka izahat, tramvayda duyduğum konuşmanın asıl- sız olmadığını isbata kâfiydi. Ve anlaşılıyor ki. İstanbulun muhtelif şeratlerine, bir haftadır pire yağmakta - ldır. Kendisine bu yağmurdan bahsettiğim bir arkadaş gülüyor, ve: — Birader, diyor, günahkârların — bu bolluğunda, san pire yağdığına gaşma, taş yağmadığına gükrel. Şükrü Kaya ya;ın İzmirden İstanbula hareket ediyor, buradan doğruca Edirneye %îdip valiler toplantısına riyaset edece Z İzmir, 27 (Hususi) — Dahiliye Vekili | ve Parti Genel Sekreteri Şükrü Kayanın Başkanlığında yapılan valiler — toplantısı, sanıldığından daha faydalı neticeler ver-| meğe müsaiddir. Vekil ve Sekreter, yük- sek direktifleri valilere bildirirken bilhas- sa şu iki nokta üzerinde durmuştür: | — Devlet ve Parti arasındaki bağlantılar... 2 — Ayni zamanda parti reisi olan va- Lilerin halkla ve halk işleriyle münasebet- yeni Selim Tevfik — |leri.. Şükrü Kaya İzmir istasyonunda Şükrü Kaya Valilere Demokrasi mef- humu üzerinde vecize telâkki edilecek ba» zi sözler söylemiş ve valilerden — bu yeni —— yazifelerinde muvaffakiyet beklediğini an- Jatmıştır. sabah Aydın yolu ile Muğlaya gitmiştir. İntihap dairesinde — bir — gün kalarak İzmire dönecektir. » Dahiliye Vekili Pazartesi günü Ege vas — puriyle ve İstanbul yolu ile Edirneye — gi- decek ve Trakya valileri toplantısına riya- set edecektir. ğ