Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Resimli Hikâye: İÇİ O S - Küçük Ali maymunile köyden köye “dolaşarak para kazanmağa uğraşıyordu. Fakat son iki gün içerisinde işler pek fena gidiyordu. Yiyecek kuru ekmekten başka bir şey bulamamıştı. Yatağı da kuru topraklardı. Fakat çiftçinin azarı — yetişmiyormuş gibi arkadan da havlıya havlıya köpeği yetişti. Maymun korkusundan Alinin e- linden kurtuldu, ağaca tırmandı. Alinin çağırmalarına kulak bile asmadı. Biraz sonra maymun bir elile sımsıkı bir kutuyu yakalamış olarak çıktı. Ali açtı . dolu kutuyu İçi — mücevher idi. «Bunlar her halde çiftçinin olacak» ğ Vi Hi n lıllı"f | YUK AĞAÇ «Belki burada biraz para kazanırız» diye küçük köyün en büyük evinin önün- de durdü. Gramofonunu yerleştirdi. Da- ha çalmağa başlamadan — pencere- de otüuran — çiftçi ile karısı dışarı fırladılar. Köpek havladıkçaâ o tırmandı. O tır- mandıkça da köpek kızdı ve daha çok havlamağa başladı. Fakat köpek başa çıkamıyacağını — anlayinca bırakıp gitti... çiftçiye diye düşündü. Elmasları ahıp götürdü. Çiftçi ile karısı elmasları gö - rünce pek sevindiler. Çünkü bunlar bir kaç zaman evvel çalınan kendi elmasları idi. Hemen Ali- MASAL [Akıntıya dikkat /!.. Yatakhanede, nöbetçi öğretmen çekil- dikten sonra, her akşam gçocuklardan biri. bir hikâye söylüyordu. O akşam da Orha- nın sırası idi. Orhan gayet iyi hikâyeler söylediği için hep dört gözle akşamı bek- liyorlardı. O gece yatakhanede Orhan ar- kadaşlarına şu hikâyeyi anlattı: Daha bu mektebe gelmeden evvel bir arkadaşım vardı., Adı ü da Nedim idi. İki- miz de öksüz, kim- sesiz. — olduğumuz için günlerimiz sokakta bir kaç kuruş kazanmak peşinde geçerdi , Ge- ce de bir çeşme ya- Tağının içerisinde yatardık. Sıcak bir a - gustos günüydü, ortalık kaynıyordu. Do - laşa dolaşa büyük, hemen hemen bir göl kadar büyük bir havuzun kenarına geldik. Biraz oturup serinlemek istedik. İkimiz de zaten açlıktan bitiyorduk. Ö gün ağzımi - za bir lokma ekmek girmemişti. Fakat ©- rada nöbetçi duran bir polis «haydi işini- ze gidin. Çanta bulunmadan, buraya kim- se yaklaşamaz» dedi. Biz de bitkin halde uzaklaşmağa başladık.. Tabit aç ol- duğumuz için çabuk — yürüyemiyorduk. Akşam da olmuştu. Henüz biraz uzaklaş- mıştık ki polis havuzdan ayrıldı. Nedim bunu görünce: «Orhan polis gitti. Gel şu havuza gidelim, belki içine düşen para çan- tasıdır» dedi.. Nedimin bu sözü tuhafıma gitti. «Para çantası ise ne olacak, yani ça- lacak mısın?» dedim.. Nedim hiç öyle bir çocuk değildi.. «Yok canım.. çalalım de - miyorum. Fakat gu havuzun içine bir da- — YOĞUMA GA bir| lalım. Belki çantayı buluruz da sahibi bize /bahşiş verir.» Bu benim de hoşuma gitti. Zaten açlıktan da ölüyorduk.. Hemen dön- dük.. Nedim soyundu. Havuzun içerisine atıldı.. «Amma da güzel daldı ha.. Kim bilir nereden çıkacak» dedim.. Fakat Ne- dim bir türlü çıkmadı.. Korkudan yüreğim ağzıma gelecekti.. Gözlerimi su üstünde gezdiriyor, arıyordum. Fakat yok, Nedim hiç bir yerde görünmüyordu. Gömleğimin düğmelerini yırtarcasına çözdüm. Tam su- yün içerisine atılacağım sırada - «akıntıya dikkat» diye bir levha gördüm.. Fakat ©o sırada akıntıya filân kim bakar. Dalıver- dim suyun içerisine... Tam suyun yüzüne çıkacağım sırada bir de baktım ki sürük- leniyorum. Anladım. Akıntıya yakalan - dık, dedim. Bir türlü kendimi alamıyor - dum.. Git babam git.. Tam borunun ağ - zından akıntının hızile dışarı fırlarken kar- şsımda Nedimi görünce geniş bir z AĞN NU GA e ' ŞA Küt — «Haydi, haydi şuradan defol. Svin ö- nünde yabancı istemiyoruz. Kim bilir ge- ne neyimiz çalınır» diyerek Aliyi kovdu- lar. Ali de gene maymununu koluna tak- tı. «Bari şu ağacın gölgesinde biraz otu- | rup dinleneyim» dedi. Arkasından Ali de ağaca tırmandı.. Ağacın içi oyulmuştu. Maymun bu oyu- ğun içine dalmıştı. Ali bu boşluğa inerse çıkamıyacağını anladı. Maymunu çağır - mağa başladı. ye bir ziyafet verdiler. Çiftçi sofrada A- liye : « Artık sana burada bir de iş verip, benim oğlum — olursun » dedi.. Tabit Ali de bu işe pek sevindi. Meraklı Şeyler ; Aferin martılara — Amerika Birleşik devletlerinin bi - rinde Utah diye bir yer varmış. Bir 'çok seneler evvel bu Utah çiftliklerini çekirgeler sarmış. Tarlalarda ekin na- mına bir şey bırakmamış.. çiftçileri bir telâş almış. Fakat ne yaptılarsa çekir- genin önüne bir türlü geçememişler., koca arazide bir yeşil yaprak kalma- miş.. herkes keder içinde imiş... Nihayet günün birinde denizden binlerce martı karaya hücum ediyor. Bunlar çekirgeleri yemeğe başlıyorlar. Bir müddet sonra tarlalarda çekirge namına bir şey kalmıyor. Martılar hep- sini yiyip yutuyorlar. Utah ahalisi ve çiftçileri bu işe o ka- dar çok seviniyorlar ki martıların şe- refine bir âbide yapıyorlar. Âbidenin tepesine de bir martı heykeli dikiyor- lar. O gün bugün o âbide hâlâ Utah'ta dururmuş. Ve her sene ekin zamanı bütün halk gider âbideyi ziyaret eder- ler ve çiçek çelenkleri yerine dibine e- kin çelenkleri koyarlarmış. dim. «İyi arkadaşmışsın yahu. Arkamdan geldin» diyordu. Fazla sular buraya aka aka ufacık bir göl halini almıştı. Biraz üs- tümüzü başımızı düzeltelim derken gözü- müze bir şey ilişti.. Tabit çanta... Hemen ahp polis merkezine götürdük. — Sahibini buldular.. Adam bize öyle bol bahşiş ver- di ki o para ile hem bir ay rahat rahat yaşadık, hem de mektebe yazıldık...» Orhanın hikâyesi burada bitti. Arka - daşları da bu güzel hikâyeden sonra rahat nefes al-| siy soler A Bir üyküya daldılar. '__,, ae Şer ga S et T L | BİRAZ DA GÜLELİML. Küçük Öğretmen Bir gün öğretmen derse gelmemiş- ti. Sınıfın en yaramaz, en geveze ço- cuğu olan Remzi bu fırsatı kaçırmadı. Hemen sınıftan çıktı. Kıyafetini de - giştirdi. Tekrar odaya geldi.. «Susunuz bakayım, çocuklar, ma- dem ki öğretmen gelmedi, onun yeri- ne bugün ben size ders okutacağım» dedi.. Remzinin ne kadar tuhaf oldu - ğgunu hepsi biliyordu. Onun için sevi- ne sevine yerlerine oturdular. Remzi sual sormaya basladı. — Dağ neye derler kim söyleye - cek?. Bir parmak kalktı. Remzi ona sordu. i — Ters dönmüş vadiye, dağ derler dedi. — Peki, bütün' nehirler, dereler bir tuhaftırlar. Bu tuhaflıklar nedir?. Baş- | ka bir parmak kalktı: — Derelerde nehirlerde tuhaf olan şey ağızlarının başlarından büyük ol- masıdır dedi.. Remzi hemen aferini ya- pıştırdı. Bütün sınıf ta gülmeden katı- hıyordü.. fakat hep Remzi sual so- racak değil a... Bu sefer de çocuklar- dan biri sordu. — Bay öğretmen bizim derede ne- den hiç balık yok?. Remzi hiç bu sö - zün altında kalır mı?.. Hemen cevap verdi. — Derenin ağzı, balıkların hepsini yutmuş ta ondan... Şimdi söyleyin ba- kalım: Anadoluhisarından Rumelihi- sarına yürüyerek gidebilir misiniz 2., Çocuklardan biri kalktı... — Ben geçerim.. bir dalgıç elbisesi giyer, denizin dibinden yürürüm.. Remzi coğrafyada mat olacağını an- layınca imlâya geçti.. — Biriniz tahtaya geçin ve yanlış yazın dedi.. Ümit parmağını kaldırdı. Tahtaya gitti ve Yaşasın diye yazdı. Remzi kızdı. «Neye yazdın öyle Ü - mit?» dedi.. Ümit de sen yanlış yaz demedin mi işte ben de yanlış yazdım.. fakat o sırada öğretmen kapıda gö - iründü. Hepsi yerlerine oturdular.. gülmek te bitti. —: — | | BU HAFTANIN BiLMECESİ «Acaba kardeşim Siyahboncuk nere - ye saklandı?. Şim - di sesini duydum, kahkahalarla gü - lüyordu» — demesi- ne — kalmadı. Kar- deşini — saklandığı yerde buluverdi. E- ğer siz de yalnız ka- fasını ©gördüğünüz bu Siyahboncuğun vücudunu görmek | Siyahboncuk acaba nereye saklanmış ? istiyorsanız, elini - lun (1) numara ile (2) numara ara - sına bir çizgi çizin. Sonra 2 ile 3 ara - sını di yine bir çizgi ile birleştirin. Böy- lece numara sırasıniı hiç bozmadan bü- tün rakkamların arasını çizgilerle bir- leştirin, ta 39 a gelinceye kadar. Bu nu- maraya geldiniz mi küçük Siyahbon - cuğu karşınızda göreceksiniz. Bu bil- mecenin birisi.. öteki bilmece de şu: 121 haziran tarihli bil- mecemizde - birinci ikra- miyemiz olan bir mek - tep çantasını Kızıltop - rak © ncı mektep talebe- sinden .235 Neclâ Altın kazanmıştır. Talihli ©o - kuyucumuzla — diğer ka- zananların pazartesi per- şembe günleri öğleden sonra hediyelerini biz - Geçenki bilmece- mizde futbol topu kazanan İştanbul birinci ilkmektep- ten 67 Sandeddin zat idarehanemizden al- maları lâzımdır. Taşra okurlarımızın hediyeleri posta ile gönderi- lir. OYUNCAK Boğaziçi lisesi 6 dan Şehime Kemal, Bey okulu Rum ilk mektebi 3 den Anna Aganostidi, Babaeski ilk okul 2 den Alâ - eddin, Konya Abdülâziz mahallesi 66 da Kadri. DOLMA KURŞUN KALEM ze kaleminizi alın. (İ) numarayı bu-| var.. Siyahboncuğun — saklandığını görünce onlar da oyun yapmak istedi- ler, birer köşeye saklandılar. Resmi her tarafa çevirip dikkatli bakarsanız -buü yaramaz kedileri de bülursunuz. Bü - lunca yerlerine işaret' edin.. isminizi adresinizi yollayın. Biz de size güzel güzel hediyeler yollıyacağız. Geçenki Bilmecemizde Kazananlar Ferda, İst. Lisesi 2/C den Osman Mesci, Büyükada Nevruz mevkii No. 17 de Mih- Tünnisa. DOLMA MÜREKKEP KALEMİ İst. 15 inci mektep 4/C den 486 Şe- kuyu Medrese çıkmazı 5 de Memduha, — MUHTIRA DEFTERİ İst. | inci mektep 39 Rauf Atalay, Çan- kırı askerlik şubesi memuru Sadi oğlu şah mahallesi müddeiumumi muavini kızı Neclâ, Galata Avukat Hasan Fehmi kızı Nevzat, Kozlu P. T. T. müdürü oğlu Yıl- maz Çetin, Beyazıt 5 inci mektep 39 Sü- heylâ İnal. LOSYON Çapa kız muallim mektebi 2/A dan 345 Melike, Beyoğlu 4 üncü mektep 2 inci &- nıf 230 Sabiha Muhiddin, Beyazıt Bozda- ğan kemeri Kaptan paşa mektebi sokak 12 de Sabiha. Beyoğla - 47 »nci — mektep 54 him Konakçı, Ayasofya camii sokak Soğuk y Ferhan, Alpullu şeker fabrikası yapıcı us- mektep 575 Muammer, Konya Gazi Âlim |* : 3 : llt S ni FER e we | :