27 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

27 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

# Son Posta ,, nın tefrikası: 120 Yazan A. R ". Cemile, Nâsır Mebhüta olan muvaffa- kıyetini kazandıran, bizzat Meliha idi Cemil; Seyit İbrahim gittikten son- — ra, bir hayli zamanını düşünmekle ge- çirmişti. O, Nâsır Mebhütun karşısı - na ilk atıldığı zaman uğradığı muvaf - fakiyetsizlikten.. ve bâhusus pek saf bir müfreze çavuşu gibi, onün kurduğu pusuya düşüverdiğinden dolayı kal - - ben çok müteessirdi. Vâkıa, kendisi de dahil olduğu hal- de on bir kişi ile Nâsır Mebhütun kale- | sini zaptetmek, bu muvaffakiyetsiz - - İiği kat kat telâfi edecek derecede mü- — himdi. Fakat bu muvaffakiyeti kendi- sine kazandıran, bizzat Meliha idi. Onun için, kalbinde bu gizli ıztırabı — taşıyan Cemil; Nâsır Mebhüta karşı y — kat'i bir muzafferiyet elde etmedikçe, u: Melihanın karşısına çıkmamaya karar — vermişti. — Ona böyle bir karar verdirmeye se- bep olan yegâne âmil, nefsinde his - settiği garip bir duygudan ibaretti. Fil- hakika o, bugüne kadar işlerinde bir — çok kadınlardan yardım görmüş; bu — yardımlar sayesinde sayısız muvaffa - kiyetler temin etmişti. Fakat hiç bir zaman onlardan hiç birine hayatını — börçlüu olmak suretile minnettar de - ğildi. Halbuki Nâsır Mebhütun kale - sinde ,eğer Meliha o küçük kapıyı aç- — Mamış olsaydı, hiç şüphesiz ki hem — kendi hayatı; hem de arkadaşlarının — hayatı; o yalçın kayalar arasında sö- — Nüp gidecekti. Kışlanın camiinde ikindi ezanı o - — kunurken Cemil, son kararını vermiş- : — Adam, sen de... Ben, bazen o kadar acaıp bir adam oluyorum ki... Benim i için bu kadar fedakârlık eden.. ' bâhusus bana karşı bu derecede ciddit ve samimi bir muhabbet gösteren bir kıza karşı, şimdi böyle bir gurur mese- lesi çıkarmak hiç doğru bir şey değil... - Bir taraftan yükselmek isterken, di - | ğer taraftan kendi kendimi alçaltıyo - — tum. Şimdi Meliha, beni nankörlükle — İtham edecek olsa, hak kazanmaz mi, — sanki?... Eğer ona gitmezsem; ayıp.. hem de çok ayıp olur ...Ayni zaman- — İda, hem onunla, hem de Seyit İbrahim — ile helâllaşmak ta lâzım. Gideceğimiz — yer, Nâsır Mebhüt efendinin düğünü değil. Nihayet, bir muharebe... Serse- ri bir kurşun, adamı olduğu yere mıh- — İayıverir. Bâhusus ben, öyle bir vazife — derühte ediyorum ki... | — Cemil, düşüncesine daha fazla de - vam edemedi. Çünkü, kapı birdenbi- — Te açılmış; odadan içeri arkadaşları gir- — mişlerdi. — Cemil; bir taraftan onlarla çene ya- Trıştırmaya ugraşırken. diğer taraftan, —Çabuk.. bana berberi bulun 'da getırm Diye emir vermişti. —— Onun bu emri, odada birdenbire bır ç alay tufanı husule getirmişti. — Genç ve şakrak zabitlerin kahkaha- Ş ları arasmda muhtelif sesler yüksel - İ' — Ne o, Cemil?.. Nâsır Mebhütun İlnrşısma pür tuvalet çıkmak istiyor - sun, galiba?.. — — Neolur, ne olmaz?.. Eğer Zafir — kalesini zaptederse, Nâsır Mebhütun çe / kızına talip olacak. — — Hayır, hayır... Yemin ederim ki, — çapkın oğlan bu akşam şöylece gidip.. — Ayol, eğlenmesin de, ne yap -| — sın?.. Aylardanberi Cebel köylerinde zavallı süründü, durdu. — — Aman birader, bırak... Sürünür “ mü o hiç... O, ne yapmış yapmış.. ©-| — rada da âşıkdaşlık edecek yağlı bir Ce- — bel kızı bulmuştur. Gupîerdenbcrı traş olmaya vakit — kapıdaki emir neferini çağırmış: | — Hepıqız .aldanıyorsunuz.... 0 - G nun öyle bir göz ağrısı var ki, onu ben biliyorum... Cemil; yağlı, bitli Ce - bel kızlarına tenezzül eder mi hiç?.. Kâfir oğlan, burada durmuş, durmuş ta, öyle bir turnayı gözünden vurmuş T Cemilin gözleri de dahil olmak üze- re, bütün gözler; bu genç zabite çev- rilmişti. Genç zabit, firart bir nazarla Cemile bakarak sözüne devam etmiş- &: — Nah, işte.. yüzüne karşı söylü - yorum. Vallahi, billâhi; oraya gide - cek. Öyle değil mi Cemil?.. Doğrusunu söyle... Cemil, birdenbire kıpkırmızı kesil- di. Bu sözleri tasdik mi, yoksa inkâr etmek mi lâzım geldiğini tayin ede - medi. Onun bu bocalaması esnasında, o genç mülâzım sağ elinin şahadet parmağını evvelâ diline sürüp sonra duvara yukarıdan aşağı mevhüm bir çizgi çekerek devam etti: — Nah, işte.. şuraya yazıyorum. E- ger Cemil sşu Nâsır Mebhüt patırdısın- dan da yakasını sıyırsın.. eğer bu kız- la kırk gün kırk gece düğün yapıp ta.. davulla, zurna ile güvey girmezse.. Yahudi mahallesinde büyük Saranın e- vinde hepinize bir ziyafet borcum ol- sun, Dedi. Bu sözler, Cemilin ruhu üzerinde çok garip bir tesir hâsıl etmişti., Hele şimdi, bütün gözler: —Ne dersin, Cemil?., Diye, kendisine çevrildiği zaman, kalbinde âdeta derin bir ıztırap hisset- mişti. Birdenbire, âdeta ağır bir yük altın- dan silkinir gibi yerinden fırladı. Ba- şını şiddetle iki tarafa salladı. —Hayır.. hayır.. hayır... Çok al - danıyorsun... Bir Yemen kızı ile izdi- vaç etmeye.. gençliğimi ve hayatımı, Yemenin leş gibi katır ve kışır kokan evlerine gömmeye heveskâr değilim. Diye homurdandı. İhtimal ki bu me- sele üzerinde bir hayli münakaşa ola- caktı. Fakat buna meydan kalmadı... Kapıdan içeri dimdik yürüyen bir ça- vuş girdi. Doğruca Cemilin önünde du- rarak sert bir selâm verdi: — Efendim!.. Kumandan paşa, ace- | le sizi istedi. Dedi. * Mülâzım Cemil, kumandanın oda- sına girdiği zaman gözü, köşedeki kol- tukta oturan bir arap şeyhine ilişmişti. Sırmalı akel'i altından inen ipek kef- yesi, omuzlarından aşağı sarkan şeyh de, zeki ve mütecessis nazarlarını bir an Cemile çevirerek bu genç ve çevik zabiti gözden geçirmişti. Kumandan, masasından beş altı a- dım açıkta duran Cemile parmağile-i - şaret etmiş: — Beri gel, Cemil efendi.. daha.. da- ha.. şuraya gel, canım. Demişti. (Arkası var) TAKViİM HAZİRAN 27 Resmi sene 1936 Arabi sene 1355 Haziran 14 Rumi sene 1852 Hızır 53 CUMARTESİ İMSAK SABAH ; D 8 45 4 | 30 Öğle 5. Rebiülahır 7 İkindi 5|D (& 31| 8 (32 | 12 S2 lıslısl|ız| 19 l44 25 10 Yatsı 8. | D. 2 | 04 21 (48 Akşam /SON POSTA anüınZT Bir Ermeni âlimi (Baş tarafı İ inci sayfada) Çünkü; bende mahfuz olan adresinin gizli tutulmasını isteyen, ve kendisinden şimdilik (Adam) namı müstearı ile bah- setmemi dileyen bir Ermeni âlimi; bütün hey'etşinasları hayrete düşürecek keşifler- de bulunduğunu söylemektedir. Feriköyünde oturan Adam, elli yaşla- rında bir zattır. Ve çocukluğundan — beri, tabiat hâdiseleri etrafında kafa yormaktan zevk duymaktadır. Bu mevzuda yazdığı eserlerden bazıla- rı, muhtelif ecnebi dillerine tercüme edil- miş, ve ismi «Alim adamlar» listesine id- hal olunmuştur. Kendisi, yeni ve büyük iddialarını şöy- le izah etmektedir: — Tabiatta cereyan eden hâdiseler için- de, mahiyetlerini anlayamadıklarımız, ma- hiyetlerini anlayabildiklerimizden çok da- ha fazladır. Hattâ benim keşiflerim de göstermek- tedir ki, mahiyetlerini anladığımıza inan- dığımız hâdiselerde bile yanılmaktan kur- tulamamışızdır. Meselâ, gökten arada sırada renkte dolu, kar ve yağmur yağar. kırmızı O zaman cahiller, bunu bir — kıyamet alâmeti zannederler, ve: — Gökten kan yağıyor! diye ortalığı birbirine katarlar. Fennin iddiasına göre, yağmurun, ka- rın, veya dolunun kırmızı yağması, tebah- huratın, kırmızı renkte emlâh bulunan sa- halarda vuku bulmasındandır. Halbuki ben, bu izahatın sakatlığını is- pata hazırlanmış bulunuyorum, Sonra, adına «haceri semavi» denilen «gök taşın nı, fen, bir yıldızdan kopup boşluğa düşmüş bir parça olarak izah e- der. Ben bu izahı çürütmek için icap eden delâili de topladım. Daha sonra ben fennin, kutublarda görülen mavi renkli ışik huzmelerini izah- ta da yanıldığına kaniim. Ve yakında, bu mavi ziya huzmeleri- nin hakiki mahiyetlerini de izah — edece- gim. Benim bütün bu iddialarım, — ihtimal hayli -garip görülecektir. Bir çok kimseler beni, bir ikinci «devri daim makinesin kâ- şifi yerine koyacaklar, hattâ alay edecek- ler, ve: — Lâf! diyeceklerdir... Bütün dünya â- limlerinin kafa kafaya —verip te çözeme- dikleri muammaları bu adam mı hallede- cek? Ben, böyle düşünecekleri hâaksız bula- cak değilim. Çünkü, keşif iddiasiyle ortaya atılan- ların haddi hesabı yok. Fakat içlerinde id- dialarını ispat edene rastlanamıyor. Bu iti- barla, keşif iddialarının istihfafla karşılan- masını tabit bulmak lâzıimdır. Bunun içindir ki ben, iddiamı, içinde ilim davaları görülen sahanın dışına taşır- mamak, ve işi gazete sayfalarına aksettir- memek istiyordum. Fakat siz beni gafil avladınız. Ben, söylediklerini yazdırmaktan vaz- geçmesinden korkarak uzaklaşırken, o: — Şimdi, dedi, hazırlıklarımı tamam- lamak üzereyim. Yakında, fen fakültesine resmen müracaatfa bulunacağım. Ve bir hey'et huzurunda iddialarımı izah, ve is- pat edeceğim! Selim Tevfik Cemîyeti Akvam yeerine Avrupa devletleri birliği lüzumu — olmadığını anlattı ve Ro- manya murahhası Titülesşko ayni me- alde sözler söyledi ve sulhun bölün - mez bir bütün olduğunu, asıl mesele- nin milletlerin - müsavatı meselesini teşkil ettiğini anlattı. Milletler Cemiyetine il kdefa gelen Fransız dış bakanı Delbos, İtaiya - Ha- |beş meselesinde hasıl olan muvaffakı- yetsizlikten - Milletler — Cemiyetinin mes'ul olmadığını arlattı. İtalya Milletler Cemiyeti riyasetin& iştirak etmiyeceğini bildiren bir mek - tup göndermişti. İtalya gelecek toplantıda Cenevreye mümessil gönderecek İtalyanın Cenevredeki mümessili, Mister Edenle Milletler Cemiyeti reisi sıfatiyle görüşerek İtalyanın ancak ge- lecek içtimada hazır olacağını anlattı. Habeş imparatoru Cenevrede Habeş imparatoru Haile Selâsiye Ce- nevrede çok iyi karşılandı. Ras Kassa ile ımparatorun ikinci oğlu —yanında bulunuyodiu Kendısîm lstaigonda et'- d —.w——h—wm.m—_ı__,- —— lngıltere kabınesı dün Boğarlar : işini görüştü Tevfik Rüçtu Aras konferanstan çıkar ken M. Litvinofla görüşüyor (ııı&) İngiliz murahhası Lord Stanhop (Baştarafı | inci sayfada) Milletler Cemiyetinin toplantıları esnasında konferans işleri geriye bırakıl- mıştır. Maamafih bu, mesainin — inkıtat demek değildir. Zira, teknik komi- te, projenin muhtelif maddelerinin tetkikine devam edecektir. Fakat, bazı murahhas heyetlerin ihtiraz kaydı koydukları mühim noktalar üzerinde ka- rarlar, ancak muhtemel olarak 6 Temmuza doğru başlıyacak umumi içtima- larda alınabilecektir. Teknik komite, şimdilik bir karar vermeden bütün noktaları müzakere eylemektedir. İngiliz kabinesi beklenen talimati verdi Belgrat, 26 (Hususi) — Pravda gazetesine Londradan bildiriliyor: Kabi- ne bu sabah Baldvinin riyasetinde toplanmıştır. Toplantıda bilhassa harict meseleler görüşülmüş, Boğazlar konferansında baş gösteren İngiliz - Sovyet ihtilâfı etrafında müzakereler olmuştur. Toplantıda İngiliz murahhasına verilecek yeni talimatın esaslari hazırlan- mış ve talimat İsviçrede bulunan İngiliz heyetine gönderilmiştir. Londra ga- zeteleri Rus - İngiliz ihtilâfının çok geniş olduğunu yazmakta ve bu ihtilâfın kolaylıkla halledilemiyeceğini ileri sürmektedirler , Fransız gazeteleri bedbin Paris, 26 (Hususi) — Le Temps gazetesi Montrö konferansından bahse- den bir baş yazısında vaziyete, hoşnudiye değer bir çarei hal bulmanın ko- lay olmadığını anlatmakta, bu yüzden Montrö konferansının işlerini bir tek- nik komiteye bırakarak mesaisine fasıla verdiğini anlatmaktadır . Fransız ajansına göre - vaziyet Montrö, 26 (A.A.) — Havas ajansının mühabiri bildiriyor: Boğazlar konferansında müzakerelerin ilk safhasının hitamı üzerine siyasi hafilin sandığına göre İngiltere, Boğazlar hakkındaki müzakereler wasıtasile — İtalya ile yaklaşma imkânları bulabilecektir. Konferans dün mesaisinin ilk kısmını bitirmiştir. Bu, terakkiler elde edildiğine delâlet etmez. Güçlüklerin ekserisi sükünetle ve sessizce şimdilik bir tarafa — bıra- kılmıştır. ma- Bu tarzda hareketin üç sebebi vardır: | — Tezahür eden fikir farklarının meydana çıkarmaktan tevakki etmek ve diplomasiye «had zaviyelerin açmak zamanı bırakmak. 2 — Hey'eti murahhasalar şeflerine Cenevreye giderek Milletler samblesine iştirake müsaade etmek. 3 — Zaman kazanarak İtalya yokken kat'i ve yahut geri dönülmez neticelere girmemek, Cemiyeti a- Şurası kayda şayandır ki, dün dahi ne İngiltere ne de Japonya, İngiltere ve Ja- ponyanın ihtiraz kayıtlarının aynini derme yan eden İtalyanın kendi müzaheretini ve- recek bir hale gelmesinden evvel müstak bel mukavelenamenin esas noktaları hak- kında taahhütler almaya mütemayil gözük memişlerdir. Yunan gazetelerinin neşriyatı Atina, 25 — Yunan matbuatı Montrö konferansı ile yakından alâkadar olmak- ta, Türk noktai nazarının kabulü lehinde neşriyat yapmaktadır. Yunanistan Boğazlar meselesinde başlıca ticaret gemilerinin Boğazlardan geç- mesile alâkadar bulunmaktadır. Bulgaristanın konferanstaki vaziyeti ile meşgul olan bir gazete şunları yazıyor: «Bulgaristan Türkiyenin Boğazların tahkimi teklifi Hakkında fikrini beyan etme ğge davet edildikte bu teklife karşı sempa tisini beyan ederken Akdenize çıkmak ime- selesini mevzuubahsetmemiştir. Fakat- ken disinin mahreçlerden mahrum olduğunu da ima etmiştir. ş Bulgaristanın bu imasına karşı Yunan münasebetlerile Yunanistan ile birlikte hareket eden Balkan Antantı mümessillerinin icap eden cevapları verecekleri şüp- hesizdir. Bu meselenin Montröde konuşulmakta olan Boğazlar meselesiyle kat'iyyen alâ- kası olmamakla beraber Bulgaristanın Akdenize inmek için arazi istemesinin — sulh muahedelerinin metin ve manâsına muhalif bulunduğu beynelmilel konferanalarda müteaddit defalar kararlaştırılmıştır. z : : Nöyyi muahedesi Bulgaristana — Ak denizde iktisadi bir mahreç temin etmişti. Bulgaristan bunu istemedi.» ki cenup cephesi kumandanı Ras Nasi- ——— ——— geldiğidir. Habeşistan ortadan kalkmışsa bu da karşıladı. Habeş imparatoru ga- zetecilere «adalet istiyoruz. Milletler Cemiyetinin adaleti yerine getireceğine inanıyoruz. Habeş hükümeti, Garbi Habeşistanda mevcuttur.» dedi. Fransız Başvekilinin —-Projesi Paris 26 (Hususi) — Ünited Press bil- diriyor : Leon Blum yarın (bugün) Cenevreye gidecektir. Mistgr Blum'un Cenevrede ÂAv- iupa için «Birleşik devletler» plânı teklif etmesi beklenmektedir, Habeşistan Milletler Cemiyetinden Çıkarılıyor Cenevre 26 (Hususi) — Cenevre ma- hafilinin karşılaştığı mühim meselelerin bi- ri de Habeşistanı ne şekilde tanımak lâzım murahhasına Milletler Cemiyeti azası ara- sında yer kalmamaktadır. Habeşistan orta- dan kalkmamiş sayılacaksa, İtalya ile ara- yı bozmak icap edecektir. | Perde arkasında cereyan eden müza- kereler, bu meselenin hallini istihdaf — et- mektedir. Bir rivayete göre İngiltere — ile Fransa Habeşistanın Milletler Cemiyetin- den çıkarılması için anlaşmış bulunuyorlar. Asambleye kim riyaset edecek? Cenevre, 26 (Hususi) — Milletler Cemiyeti Asamblesine kimin riyaset edeceği henüz anlaşılmamıştır. Avus- turalyanın Londradaki komiseri Mis - ter Bruce'in kabul ettiği takdirde riya- sete getirilmesi ihtimali çok kuvvetli- dir. — ; . ı "fh

Bu sayıdan diğer sayfalar: