10 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

10 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KAN KONUŞMAZ! anlatabilirim. Hem böyle ayak üstü, üç dört kelimeyle... — Selim, dedim, sonra konuşuruz. Şimdi çok yorgunum. Haydi Allah ra- Bu me lâhna turşusu, bu ne perhiz! A- nalık ne de olsal.. Usta güldü: — Sade analık değil hocam. Sade a- hatlık versin... nahık değil. Analık ta var bu işte. Ama Gece sabaha kadar uyku tutmadı be- | yalnız analık değil. Anam kimin karr ni sı? Kamacı ustası Ramiz ustanın! Ki- Gâvur Cemal gülerek sordu: — O da neden? — Nedeni var mı hocam? Gülizarın haberi olmadan ben kendi kendime gs- lin güvey olmuştum. Bakalım kız be nimle evlenmeğe razı mi? — Amma ettin haf — Öyle deme hocam, kıza nikâhı - mızı sadaka diye mi veriyoruz? Yal Seyfi Beşi hâlâ seviyorsa? Gülizar hanımın, paşa evlâtlığının Cemal alay etti: karşısında küçük düşerse. Ya Gülizar, — Anlıyorum. Hemen kıskançlık İdemin onun söylediği sözlerden çeki - başladı demek... nip benimle evlenmek istemezse! An- — Belki.. Belki o da var. Ne yalan!lıyorsun, değil mi, hocam? Bir gece söyleyim. Başka birini seven bir ka -İönce kahvede Nuri beye karşı, beni dina, wsana o adam kötülük etti, sana!haksız ve kabahatli bulmalarına rağ - namussuz, kahbe diyorlar şimdi, ama'rnen, bizim mahalle nasıl benden ya - ben seni namussuz bulmuyorum, be -İna olduysa, şimdi de Ramiz ustanın nim namus telâkkime göre sen kahpe dul karısı, Nuri ustanın imdadına ko - değilsin, iyilik edeyim diye, sana acı -| suyordu. Ama yine nasıl Hasan, Fey- dığı miçin, hem bir münakaşada aşıl -İzi kalfa, Ali usta, iş benim zaferimle maz sanılan bir duvarı aşmak inadıyla | bittikten sonra; kimisi yüzüme bile seni nikâh etmeğe karar verdim, ka -İbakmadan, ölü evinden çıkar gibi kal rım olacaksın, denir mi?» Söyle hocam | veden çıktılarsa, anam da beni evlen bu denir mi? dirdikten sonra öylece çıkıp gidecek » min anası? Nuri ustanın! O, işin bu tarafını belki benim anladığım gibi an- lamıyor... Fakat seziyor. Ramiz ustanın oğlu Nuri ustayı, Paşa konağında bü- yümüş Gülizar'ın karşısında yalnız bi- rakmak istemiyor. Anlıyor musun ho- cam? Ya Gülizar, «küllü aybınan bak- miyarak, «aşifteliğinen rağınen, razı olmazsa? Ya anamın oğlu, Nuri usta, Gâvur Cemal hoca cevab vermedi, İtir. Anlıyor muzun hocam? (Arkası var) veremedi. Sordu sadece: — Sen meseleyi kıza, anana nasıl Na snle cevab al | * SOM Posta © Nuri usta sorduğu mayışından şaşırdı. Fakat şaşkınlığını İstanbul Gelir ve Para belli etmedi: i — Şer hocam, dedi, sabah erkenden | BORSASI i eve gittim. Anama açtım işi: 9-6-1938 p — Ana, dedim, Gülizarı bügün ni - Tük p kâh ediyorum. > w ii N Yüzüme baktı: 9, 18T.B. 1 21,60 fi Of, 5 Hazine B.45,56 i — Gülizarı mı? dedi. ğı, 18 T.B.II 20,55 | Dahili istikraz 95,75 : <> Erir deki | 0,175T.B 112,0 | Devlet Demiryolları Borçları Lira ur) Ergani 95,M N anadolu Tveli 43, Kür kamp) A Sosyeteler Eshamı Anam beni tanır hocam. Ağlamağa başladı. Bir de gözüm kör olduğu vakit, be- ni hastanede gördüğü gün böyle ağ- SON POSTA Vehip paşanın Atina muhabiri- mize beyanatı Haziran 10 — ARTIK YAZABİLİRİM! Da Yazan: Ermel ie ( Ercümend Ekrem) Son Postanın Edebi Tefrikası: 12 (Baştarafı 1 inci sayfada) GE “kaka? döllmrün? pg ks İbi Fekal ve çüdde. a konuştuğundan dola- nağından (okovulan, aylardır ma-| Geldi, Gülizarın yanına oturdu: ps kle basl e a 2 hallede — delikanlıların o musallat ol! — Gülizar, kızım, dedi. Allahın em- ilerindi iki o hz 1D dukları, peşini bırakmadıkları İri, peygamberin kavliyle seni kendime kinder Vüliy >. e bir kadınla nasıl olup ta evlenmek iste-İ gelin etmek istiyorum.» # oem eti diğimi anlıyamıyordu. Anama bile, ka-! Güvur Cemal şaşkınlığını gizliye -| “© gym bulun > din olduğu halde, anlatamadığım na -İmedi: , Bilmecburiye Atina gazetecilerinin mus telâkkisini, yorgancı Selime nasıl | — Olur şey değil usta, da) vE ve ondan sonra — Bugün ajanslar Garbt Habeşis - tanda muktedir bir Habeş hükümeti - nin teşekkül ettiğini şayia olarak bil. diriyorlar, böyle bir şeyden haberiniz var mı? — Garbi Habeş hükümetinin te - şekkül etmesi, şayia değil hakikottir. Bu hükümet, imparatorla da temas et- miş, ve kendisini imparator tanıdığı: Madem ki söze başladık, mese- bir az duha kuncalıyalım. Sizden, Akay idaresinin kıymetli direktörü dos harbi hakkındaki batı -| tam Bay Cemilin de ihtimal ki bu hikâye e- bir iki kelime ile anlatmanızı | deceğim şeyden haberi yoktur. Günün bi - rica edeyim, Habeşİtalya (harbinde, | rinde idarenin bir tarihçesini yaptıracak © - Habeş imetini hakiki sebeplerini| lara, işine yarar diye bu yazıyı kendisine S dinleyeyim. saygı ve sevgimle ithaf ediyorum: — Hangi harpten bahsediyorsunuz? | | 1283 yılının ilkbaharındayız. İstaabulda Harp resmen ilân bile edilmedi. Habeş | Ali Osmanın tahtını deli dolu, müsrif ve hadiseleri bir askeri işgalden ibarettir. mübezzir, harekâtı ölçüye gelmez, saati saa- Habeş milleti - tine uymaz, gururumu küstahlık mertebesine si eçdadındası. İP m BERİ aaa, Lake tarbiyeniz bla pedişehi Ab- alg” . yen Farksız. Ayni seciye hafifliği, ayni is- Hezimetin sebebine gelince, Ha -İraf merakı, ayni gurur ve ayni saygısızlık, beşler cesur ve kahraman bir millet-| Devleti Aliyenin bu sadaret payeli vezirine tir. Heman hiç silâh: olmıyan kuv -| Abdülüzizle bir yakınlık veriyor. vetlerin arasında irtibat temin edemi-| Osmanl ricalinin ileri gelenleri, iş başı» yen Habeşliler techizatı son derecede | ları, ayni ipte oynamak sevdasında bulu - Modem ve sureti mahsusada orası için | nan bu iki canbaz idare etmek için olanca hazırlanmış, ordu karşısında yurtları. | <n<Tüilerini sarfediyor. gene de ufak tefek Bı müdafaa etmek için, göğüsleri ve ce, | veisyuazlıkların önüne geçemiyorlar. leri ile harb lerdri Aradaki bu sültefehbümleri közükleyip - te kendilerine menfaat temin elmek isti - e ağ en, | ar ayaş ykik KAB başi silâh ve ordudan ziyade para ve pro- 5 ii değill La Ey iğ tup tevaiat yapmaktan hâli değillerdir. pe beri a para, |, Bununla beraber. her e yeni yeni verdi PAFA-İ imtiyazlar koparmak östiyen (İsmail Paşa; ların milyonlara baliğ olduğunu söy -| Ahdülüzize, Valde Sukan Pertevniyal kac lersem, Habeşistanın neden hezimete) dna, padişahın üzerinde nüluz sahibi diye uğradığı çabuk anlaşılır... Habeşistanı| bellenmiş vüzeraya hediyeler yağdırıp, ce- harici düşmandan ziyade dahili ihtilâl i n zi) ili ihtilâl İmile gösteriyor. ve a yıktı. 4 Kara kâhya Abraham Bey adındaki Et- ip Paşa bundan fazla söylemek) meni, İskenderiye ile İstanbul arasında, sey- istemedi, ve hattâ müteaddit israr ve| yar hediye emanetçiliğini ediyor. suallerime rağmen, Yunanistanda ne| Bu esnada, Abdülüziz ansızın hasta dü - kadar kalacağına dair malğmat ver-| #üyor. Padişahın, hiç bir idman görmediği, lamıştı. O zaman ben de ağladıydım, hocam. Ama bu sefer ağlıyan anamın karşısında put gibi durdum. Durmam lâzım geliyordu hocam. Bekledim. l Göz yaşları hızmi aldı. O günedek!i işitmediğim bir sesle: — Sen bilirsin, dedi. Nikâh et oğ - lum. Ama ben bu evde durmam gi -| derim, Anamın beni bildiği kadar ben de anamı bilirim » Cevab vermedim. Yukarı çıktım. (| Gülizar merdiven sahanlığındaydı. O. raya ne zaman gelmiş, bilmiyorum. A- namın hıçkırıklarını duyup ta mi o dadan çıkmış? Her halde, anamın, «ni- kâh et oğlum, ama ben bu evde dur - mam, giderim» dediğini işitmiştir. A Gülizarın başında beyaz bir örtü i vardı. İlk defa yüzünü gördüm. — Gülizar hanım, dedim, sizinle bir mesele hakkında konuşmak istiyorum. Cumbalı, odaya girdik. Ben önde, o arkada. Ny — Oturun, dedim. Sedirin kıyısına ilişti, Ben ayaktayım. o Öksürdüm. Söze başlamak güç. Hay anasını, ne haltet- meli? O da bir şey söylemiyor. «Buy- run» filân dese iş kolaylaşacak. Ama o gözlerini yere dikmiş bekliyor. — Gülizar hanım, dedim. Ben... Sözümü bitiremedim hocam, Bak - tım, anam oda kapısında, Sanki demin ağlıyan kadın o değilmiş gibi... Yü - zünü yıkamış... Yüzü her zamanki gi-| ra İst. Tramvay 72,50 8,50 14,75 10,65 | Lira İ.B. MU Sm » » Name D. LT.L içim 19,0746 0,5 188 senesi 1003 yon İMSAK “SABAH | ı Db. 8. İRebiülevel mekten bile çekindi. kendi haline bırakıldığı içim, fıtri kuvve » üne rağmen, hantallaşmış vücudu birden - bire, yer yer kırmızı lekeler, kabarcıklarla kaplanıyor. O vaktin kodaman hekimleri: Marko Pa- şalar, Mortmanlar, Milincenler, Kopolyon- lar komsolto yapıpı teşhis koyuyorlar: Kis zamak Ekseriya çocuklara âriz olan bu hasta- bığın, dışarıda şüyu bulursa, kendisini gü - lünç mevkie düşüreceğini tevehhüm eden Abdülâziz, etrahındakilere sıkı tenbih geçi- yor: AV. Günlük Çarşamba Notlarından C Sinirlilerde: Yalancı felçler Evinde muayene ettiğim bir sinir has - tası idi Yatağı içinde sağ kol ve ayağı bir kor- kudan sonra tutulmuş... Henüz genç bir kız... On sekiz ya - yında.. Kanı temiz. Gizli ve mikroplu bir has- talık geçirmemiş. Asabi bir uzvu, bir de kesiklik mevcut olmıyan bu has - tanım daha fazla ruhan geçirdiği bir irade zaafı, bir sevgi hikâyesini ruht tahlil arasında tesbit ettim, Hastayı bir sahil köyünde tebdilhava- ya gönderdim. Hiç ilâç vermedim. Aj- leye vaziyeti izah ettim. Bir ay sonra bu yatalak hasta hava değişmesinden ve muhit yeniliğinden, yeni arkadaşla- nndan ve hayatından çok istifade et- 8. Daha evinden çıkarken harekete ge- çen kolu ve ayağı burada tenis, at, ve deniz ' sporlarını yapmağa da yardım etti. İradesi kuvvetlendi ve bu hasta « bu evlâd: kadar sadakat gösteren olma - rmaşlar. Onun için, hünkürm cuma selâmlığına çıkmadığını görüp te arbebini merak eden- ler için şu mealde bir tebliğ neşredilmiştir. | Zatı akdesi padişahi hafif bir soğuk - algınlığı neticesinde nezleden muztarip bu- maahaza mizacı şehriyarilerinin lehülhamd Bununla beraber, İstanbulun o vakitki en meşhur şekercisi, sarayı hümayun ağa- larından birinin dükküna gelip te, kimin için kırmızı lohusa şekeri aldığını keşfet - mek kaygusundadır. * Bu tarihten bir kaç ay evvel Hidivi Mısır, fahametlâ, devletlü İsmail Paşa hazretleri, Pariste yeni bir istikraz akdetmiş. bu s0- yede hazinesine akan çil napolconlan han- gi azametli eserlere, hangi müstesna zevk; V harcıyacağın düşünmekte idi Bayramda, babasından Bahşiş almış bir mektep çocuğu gibi, hayalinden bin türlü zaünasebetsiz oyuncaklar, lüzum- suz, saçma sapan şeyler geçiriyordu. Bu arada, Nilin nazlı sulari üzerinde ba- zan âlemler tertip ederek, ufak seyahat « lerde bulunmak üzere, Tulondaki Fransiz tezgâhlarına hususi bir gemi, bir yat is - marladı. Lâkin bu gemi başka gemilere kat'iy - yen benzemiyecek, göz görmedik, kulak “İ duymadık bir «nadirei rüzgüre olacaktı. Tezgâh sahiplerine (şart koşulmuştur rükübu Hidiviye mahsus olacak bu geminin “| tahin aksamı abanoz, tek, pelesenk, öda- ğacı, ranhon gibi kıymetli ağaçlardan, de mirleti mavi çelikten, eamekmları Venedik billârendan, kapı tokmağı, şamdan ve sal- re gibi demirbaş tezyinsı da som gü “ müşten yapılacaktı. Bu şarta noktası noktasına riayet edi lerek denize indirilen gemi İskenderiye li marına kadar kıyı kıyı götürülerek sahi « bine teslim olundu. Hidiv, tâbiri âmiyanesile, maymun iş « tihalı idi: vapurunun yüzünü bile görme: di ve limanın bir köşesinde barındırılma « sını emretti, (Arakası var) Sporcularımızın evlenme bahsinde talihleri açıldı (Baştarafı 1 inci sayfada) Galatasaray kalecisi Avni, ve yük- sek atlama şampiyonu Haydar da çok zengin birer.kız bulmuşlar. Şimdi hemen herkes, bu parlak iz - divac rivayetlerinin © dedikodusiyle meşgul. Salâhaddin, Amerikalı kızla nasıl tanıştığını, nasl anlaştığını anlatıyor. Yeni yapılan bir rivayete göre, Ga- latasaray basketbol takımı kaptanı Feridun da milyoner bir İngiliz kıziyle evlenmek üzereymiş. Fakat dün, bütün araştırmalarımı - za rağmen Feridunu bulamadığımız için, bu rivayetin hakikata ne derece- Kendisi, bundan bir müddet evvel, Maksimbarda bar sahibesi tarafından bir İngiliz kıziyle tanıştırılmış, bu ta - nışma anlaşmayla niticelenmiş. Feridun, sevgilisine Tahrana git - mek mecburiyetinde'olduğunu söyle- miş. « Fakat, İngiliz kızı, Tahtanda yaşa - yamıyacağını bildirmiş ve bu yüzden İhasıl olan ihtilâf neticesinde, biribir - ilerinden darılmış olarak ayrılmışlar ve kiz Londraya dönmüş. Geçenlerde Feriduna bir mektup yazarak, Tahrana gitmiye razı oldu » ğunu bildirmiş. Ve bir müddet mek tuplaştıktan sonra yeniden anlaşmış lar. | Şimdi, İngiliz bayan, İstanbula ge lecek, ve izdivaçtan'sonra Tahrana gi" deceklermiş. | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: